SON DAKİKA
Hava Durumu

Ölüm Gazze’de Çocuk Oyuncağı

Yazının Giriş Tarihi: 12.04.2025 08:34
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.04.2025 08:35

Gazze, insanlığın öldüğü yer.

Uzun yıllardır çatışmaların ortasında kalan, altyapısı zarar gören, hayatta/ayakta kalma mücadelesi veren bir bölge. Ölü sayısının resmi makamlarca bile sayılamadığı, ortalama ifadeler kullanılan, tüm dünyanın aynı anda kör olduğu bölgenin adı Gazze... Ve bu bölgenin en savunmasızları ise çocuklar... Tam oyun oynayacakları, okula gidecekleri, uçurtma uçuracakları yaşlar ama onlar bombaların, korkunun ve acının tam ortasında yaşıyorlar.
Bu çocuklar, gelecek umutlarını silinmekten kurtaramıyor. Oyun alanları enkaza dönüşürken, hayalleri de yerle bir oluyor.
Gazze’de doğan her çocuk, istikrarlı bir gelecek vaadi yerine sürekli bombaların, siren seslerinin ve yıkımın arasında büyüyor. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve diğer insani yardım kuruluşlarının raporları, bölgedeki çocukların eğitim, sağlık ve psikolojik destek alanında ciddi eksiklikler yaşadıklarını ortaya koyuyor. Ancak bu kuruluşlar artık yalnızca rapor yayınlayan, yardım çağrıları yapan ama etkisiz kalan yapılar haline geldi. UNICEF, Dünya Sağlık Örgütü ve insan hakları dernekleri gibi kurumlar, yıllardır süregelen sistematik şiddeti yalnızca belgeleyip imzalamak ve izlemekle yetiniyor. Bu çaresizlik hali, uluslararası toplumun da sorumluluğunu görünmez kılıyor. Sadece destek çağrısı yapmak, yıkılan bir okulun veya ölen bir çocuğun karşısında ne yazık ki bir anlam ifade etmiyor.

İsrail’in uyguladığı politikalar, uluslararası hukuk açısından tartışmalı noktalara işaret ediyor. Birçok uluslararası rapora göre, sivillerin ve özellikle çocukların yoğun olarak mağdur edildiği bu çatışma ortamında, tarafların sorumlulukları net bir şekilde ortaya konuyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi ve İnsan Hakları örgütleri, çatışma sırasında işlenen suçlara ve ihlallere dair soruşturmalarını sürdürse de etkili bir sonuç elde edilemiyor. Dünya kamuoyunun ve uluslararası toplumun tepkisiz kalması, söz konusu ihlallerin tekrarının önüne geçilmesinde ciddi bir engel teşkil ediyor.

İsrail’in askeri operasyonlarına çeşitli ülkelerden gelen destek, sadece askeri donanım ve finansman bağlamında değil; aynı zamanda diplomatik arenada da kendini gösteriyor. Birçok Batılı devlet, “iki taraf da suçlu” tartışmasını öne sürerek meseleye eşit mesafede durduklarını belirtirken, bu durum Gazze’deki sivillerin -özellikle çocukların- maruz kaldığı riskleri artırıyor. İşbirlikçi ülkelerin sağladığı destek, bölgedeki dengenin sağlanmasından ziyade, sistematik bir baskı ve yok oluş sürecini hızlandırıyor gibi gözüküyor. Bu durum, çocukların geleceğinin sadece o anki yaşam koşullarıyla değil, uluslararası politikanın getirdiği ağır sonuçlarla da şekillendiğinin somut bir göstergesi haline geliyor.
Eğitim, sağlık ve sosyal yaşam hakkı, çocukların sağlıklı bireyler olarak yetişebilmeleri için temel şartlandan sadece birkaçı. Gazze’deki çatışmalar, bu temel hakları paramparça ediyor. Bombalanan okullar, yetersiz kaynaklar ve sürekli risk altında yaşayan bu çocuklar, normal bir eğitim hayatına erişim sağlayamıyor. Bu durum, çocukların gelecekteki kariyer olanaklarını ve toplumsal entegrasyonlarını olumsuz etkiliyor. Ailesini kaybetmiş çocuklar için bu durum çok daha sıkıntılı. Silahlı örgütlerden, çocuk bedeni üzerinden para kazanan yasadışı oluşumlardan bu çocukları kim koruyacak?
Bununla birlikte savaşın getirdiği yaralar ve psikolojik travmalar, uzun vadede çocukların fiziksel ve ruhsal sağlıklarını tehdit etmekte. Sağlık alanında eksiklikler, basit bir hastalığın dahi ölümcül olmasına neden olabiliyor. Sürekli çatışma ortamında büyüyen çocuklar, normal sosyal gelişimin yanı sıra güven duygusunu da kaybediyor. Bu durum, gelecekte barış içinde bir yaşamın inşa edilmesini zorlaştırıyor. UNICEF ve benzeri kuruluşların yaptığı çalışmalar, bölgedeki çocukların yaşadığı travmanın uzun vadeli sonuçlarını ortaya koysa da, bu raporların sahada karşılığı olmadıkça her biri yeni bir sessizlik belgesi olmaktan öteye geçemeyecek.

Gazze’de yaşanan bu trajedinin temelinde, uluslararası toplumun büyük çoğunluğunun sessizliği ve pasifliği yatıyor. Bir yanda gün geçtikçe çoğalan insani yardım çabaları, diğer yanda ise politik çıkarlar uğruna çürüyen uluslararası diyalog, Gazze’nin çocuklarını daha da savunmasız bırakıyor. Bu sessizlik, sadece arka planda kalmakla kalmayıp, adeta bir onay mekanizması gibi işliyor: İşbirlikçi ülkelerin politikaları, destek verdikleri uygulamaların meşruiyet kazanmasına zemin hazırlıyor.

Gazze’nin çocukları, sadece kendi hayatlarıyla değil, tüm insanlığın vicdanı ve geleceğiyle ilgili önemli bir uyarı veriyor. Bugün sessiz kalınırsa, yarının dünyası ancak çatışmanın, adaletsizliğin ve umutsuzluğun gölgesinde şekillenecektir. Her çocuğun sağlıklı, barış dolu bir gelecek hakkı vardır. Eğer bu hak korunamazsa, insanlık olarak vicdanımıza karşı işlediğimiz en büyük suç, yarınki umutları bugünden hiçe saymak olacaktır.

Dünya, Gazze’deki çocukların yaşadığı trajediyi sadece politik bir tartışma konusuna indirgememeli; onların geleceğine sahip çıkabilmek için somut adımlar atmalıdır. Ancak bu, ancak uluslararası hukukun, diplomatik sorumlulukların ve insani değerlerin yeniden gözden geçirilmesiyle mümkün olabilir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.