SON DAKİKA
Hava Durumu

#Filistin

Porsuk Haber Ajansı - Filistin haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Filistin haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Barış Kadınla Mümkündür! Haber

Barış Kadınla Mümkündür!

AK Parti Eskişehir İl Kadın Kolları tarafından Valilik Meydanı’nda Gazze'de yaşananlarla ilgili olarak 81 İlde eş zamanlı olarak Sessiz Çığlık Zinciri oluşturdu. 81 İlde eş zamanlı olarak düzenlenen Sessiz Çığlık Zinciri ile ilgili olarak bir basın açıklaması yapan İl Kadın Kolları Başkanı Feriha Ertorun şu ifadelere yer verdi; "Değerli basın mensupları, Kıymetli kadınlar, anneler, gençler ve vicdan sahibi herkes… Duvarlara kanla yazılmış isimler… Bir annenin, bir babanın yitik hayali… Bir çocuğun hiç göremeyeceği baharı… Bir bebeğin hiç yaşayamayacağı çocukluğu… İşte bu acının adı: Gazze. Bugün kadınlar olarak Gazze’nin sessiz çığlığına ses olmak için el ele verdiğimizi tüm dünyaya göstermek adına meydanlardayız. Bugün 81 ilde kurduğumuz bu zincir, Gazze’de evlatlarını kaybeden anne-babaların zinciridir… Öksüz-yetim bırakılan çocukların zinciridir… Ve insanlığını kaybetmeyen herkesin zinciridir! Biz; “Yaralıları mı kurtaracaktım, şehitleri mi taşıyacaktım ya da bir torba un mu bulmaya çalışacaktım? Yemin ederim eve tek bir torba un getirip, çocuklarımın karnının doyacağını bilsem, ölüme razı olurum” diyen Gazzeli annenin sesi olmak için, bu sesi dünyaya duyurmak için buradayız. Bu zulmü görmezden gelen herkese soruyorum: Kalbiniz nerede? Yüce Rabbimiz mealen “Bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Bir canı yaşatan, bütün insanlığı yaşatmış gibidir.” (Maide, 32) buyuruyor. Gazze, bu ilahi kelamın sarsıcı bir imtihanıdır. Bizler İstanbul’dan, Hakkari’den, Trabzon’dan, Erzurum’dan ve Türkiye’nin 81 ilinden dünyanın dört bir yanındaki kadınlara, kız kardeşlerimize sesleniyoruz: Barış kadınla mümkün! Değerli basın mensupları, Barışçıl bir şekilde yola çıkan ve uluslararası sularda haydut İsrail’in hukuksuz müdahalesine uğrayan Küresel Sumud Filosu’nu dünya öylece seyretti! Hamdolsun, Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlılığıyla bu adaletsizlik karşısında da sessiz kalmadı. Sadece kendi ülkesinin vatandaşlarını değil, 13 ülkeden 101 vicdan sahibi gönüllünün de ülkelerine güvenle dönmelerini sağladı. Bizler de ablukayı delmek ve insanlık onurunu korumak için mücadele eden kahramanların ülkemize dönüşlerinde oradaydık. Hepsinin dilinde aynı temenni vardı: “Biz elimizden geleni yaptık, umarım Gazze’ye bir umut ışığı olabilmişizdir.” İşte bugün o umut sözleri de bu meydanda yankılanıyor. Nehirden denize özgür Filistin! Sevgili dostlar, Biz bugün bütün kimliklerimizden sıyrılarak; sadece kadın kimliğimizle buradayız. Çünkü bu mesele ne dünyadaki rollerimizle, ne taşıdığımız ünvanlarla, ne de sahip olduklarımızla ilgilidir; bu mesele insanlık meselesidir! Bugün Türkiye’den tüm dünyaya tek bir şey söylüyoruz: Barış kadınla mümkündür. Slogan atmıyoruz; vicdanlarımızla haykırıyoruz. Çünkü bazı sessizlikler vardır ki, arşı yere indirir. Ve bizim sessizliğimiz, Gazze’nin en gür çığlığı olacaktır. Ve şimdi, Sizleri de sessiz çığlık zincirimize davet ediyorum. Teşekkür ederim."

Aktivistleri Serbest Bırakın, Soykırıma, İnsanlık Suçlarına Son Verin Haber

Aktivistleri Serbest Bırakın, Soykırıma, İnsanlık Suçlarına Son Verin

Eskişehir Bilecik Tabip Odası öncülüğünde sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla Sumud Filosu’na yönelik yapılan operasyonlara tepki gösterilirken, aktivistlerin serbest bırakılması çağrısı yapıldı. Ulus Meydanı’nda yapılan basın açıklamasında konuşan Eskişehir Bilecik Tabip Odası Başkanı Nazan Aksaray şu ifadeleri kullandı; “Bugün burada insanlığın yüzakı, onuru ve vicdanı Sumud Filosu’nun aktivistlerine dayanışma duygularımızı iletmek, hukuk dışı alıkoymayı bir an önce durdurması, dostlarımızı bir an önce serbest bırakması ve soykırımı sonlandırması için İsrail Hükümeti’ne seslenmek için bulunuyoruz. 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail, Gazze’de soykırım yapıyor. En az 66000 insan öldürüldü, en az 170000 yaralının olduğu biliniyor. 2 milyon insan göçe zorlandı. Çocuklar açlık nedeniyle ölüyor, açlık bir silah olarak kullanılıyor. Barınma zorluğu, susuzluk, hastalıklar, tedavi olamama çok büyük sorunlar. Okullar, hastaneler bombalanıyor, sağlık çalışanları öldürülüyor, hapishanelere atılıyor. Tüm bu zulüme karşı 2 yıldır dünyanın dört bir yanında insanlar, eylemler yapıyor, bu insanlık suçunu lanetliyor, soykırımın durdurulması için haykırıyorlar. Sumud Filosu da, İsrail’in Filistin’e uyguladığı soykırımı daha görünür kılmak ve küresel ablukaya isyan etmek için 31 Ağustos’ta Barselona’dan yola çıktı. Tüm dünya filonun bu onurlu yolculuğunu yaklaşık bir aydır, kalplerimiz onlarla birlikte atarak izliyorduk, izliyoruz. İsmini Arapçada “kararlılık” demek olan olan Sumud kelimesinden alan, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı deniz ablukasını barışçıl yollarla aşarak bölgeye insani yardım ulaştırmayı amaçlayan 46 ülkeden 490 aktivisti taşıyan Sumud Filosu insanlığın onuru ve vicdanıdır. Sumud Filosu hepinizin yakından takip ettiği üzere, 1 Ekim gecesi İsrail savaş gemileri tarafından uluslararası sularda kuşatılmış, sivil teknelere baskın düzenlenerek aralarında ülkemizden de çok sayıda kişinin olduğu 484 aktivist alıkonulmuştur. Evrensel insan haklarını hedef alan, temel insani değerlere yönelik bu saldırıyı kınıyoruz. Gazze halkını açlığa mahkum ederek yerinden sürmeye çalışan İsrail Devleti’nin Gazze'ye insani yardım ulaştırmaya çalışan gönüllüleri engellemesi kabul edilemez! İsrail’in Sumud Filosu’na yönelik saldırısı uluslararası hukuku açıkça ihlal eden bir eylemdir. Birleşmiş Milletler Şartı’nın ikinci maddesi devletlerin kuvvet kullanma yasağını ve uluslararası barışın korunmasını düzenler. Bu maddeye göre hiçbir devlet uluslararası sularda barışçıl ve sivil gemilere karşı güç kullanamaz. İsrail bu saldırıyla açıkça Birleşmiş Milletler Şartı’nı ihlal etmiştir. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi açık denizlerde seyrüsefer özgürlüğünü ve gemilerin dokunulmazlığını güvence altına alır. Sumud Filosu’na yönelik müdahale bu dokunulmazlığı yok saymakta ve suç teşkil etmektedir. Cenevre Sözleşmeleri insani yardım faaliyetlerini ve sivillerin korunmasını uluslararası hukuk çerçevesinde güvence altına alır. Sivillere ve insani yardım konvoylarına saldırı savaş suçu niteliğindedir. Bu saldırı masum insanların hayatını doğrudan hedef almıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin üçüncü ve dokuzuncu maddeleri yaşama hakkını ve keyfi gözaltı yasağını düzenler. Sumud Filosu’na katılan sivillerin alıkonulması hukuksuzdur ve derhal sona erdirilmelidir. Gözaltına alınan tüm siviller derhal serbest bırakılmalıdır. İsrail’in saldırısı yalnızca bir ülkeye değil, uluslararası barışa, insan haklarına ve tüm insanlığın ortak vicdanına yönelmiş bir meydan okumadır. Bu tabloya sessiz kalınması uluslararası hukukun ve insani değerlerin bütünüyle yok sayılması anlamına gelir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve uluslararası toplum acilen harekete geçmeli, İsrail’in bu saldırısına karşı etkili yaptırımlar uygulanmalı ve sorumlular hakkında uluslararası soruşturma başlatılmalıdır. Masum sivillerin hedef alındığı bu eylem asla cezasız kalmamalıdır. Gazze’de hastaneler ilaçsız bırakılırken, çocuklar açlıktan ölürken ve temel yaşam malzemeleri bölgeye sokulmazken, İsrail savaş gemilerinin Sumud Filosu’na müdahalesi yalnızca bir askeri müdahale tehdidi değil, aynı zamanda küresel dayanışmaya verilmiş açık bir gözdağıdır. Gazze’de aylardır süren soykırımın en çıplak görüntüleri dünya kamuoyunu ayağa kaldırırken, Sumud Filosu’nun amacı ablukanın karanlık duvarlarını kırmak ve dünyayı harekete geçirmektir. İsrail’in askeri güç gösterisinin, bu dayanışma çabasını bastırmaya, uluslararası tepkiyi susturmaya yönelik olduğunu gayet iyi biliyoruz. Ancak ne Filistin halkının özgürlük iradesi, ne de küresel dayanışmanın kararlılığı bu saldırılarla kırılabilir. Bu nedenle, Gazze’ye uzanan her dayanışma eli yalnızca insani bir yardım değil; aynı zamanda İsrail’in soykırım politikalarına meydan okuyan politik bir eylemdir. 2 yıldır Gazze halkına soykırım uygulayan, ablukayı sürdürerek insanları, açlığa, kıtlığa, göçe, ölüme mahkum eden İsrail’in, yürürlükte olan uluslararası hukuku, sözleşmeleri ihlal etmek için cüreti arkasında duran emperyalist güçlerden aldığını biliyoruz. Yaşananların hepsi birer insanlık suçudur. İsrail devleti, bütün bu insanlık suçlarından ötürü uluslararası mahkemelerde yargılanmalı ve hesap vermelidir. Gazze ablukasının kırılması, soykırımın son bulması için dayanışmamızı artırıp sesimizi daha da yükseltmeliyiz. Biz hekimler, her zaman barıştan yana olduk, olmaya da devam edeceğiz. Birleşmiş Milletler’i, İsrail Tabipler Birliğini, Dünya Tabipler Birliği’ni, Dünya Sağlık Örgütü’nü, uluslararası kamuoyunu, tüm kurumları ve tüm iktidarları bu insanlık trajedisinin ve savaşın durdurulması için göreve çağırıyoruz. Filistin halkına yaşatılan zulmün sona erdirilmesi insanlığın ortak sorumluluğudur. AKP hükümetini İsrail ile diplomatik ve ticari ilişkileri tamamen kesmeye ve aktivistlerin bir an önce özgürlüklerine kavuşmaları için tutum almaya çağırıyoruz. İsrail’le diplomatik ilişkilerini kesen Kolombiya Devlet Gustavo Petro’ya, süreçte en başından bu yana kararlılıkta duruşunu ortaya koyan İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’e, İsrail’e gidecek yükleri yüklemeyen liman işçilerine ve şimdi de genel grev kararı alan İtalyan işçilerine, 280 gündür cezaevinde bulunan Gazze direnişinin sembol isimlerinden Dr. Hüssam Ebu Safiyye’ye ve tüm sağlık çalışanlarına selamlarımızı iletiyoruz. Aktivistler arasında farklı ülkelerden ve ülkemizden hekimlerin olduğunu biliyoruz. Meslektaşlarımıza ve tüm aktivistlere şükran duygularımızı, dayanışma duygularımızı iletiyoruz. Aktivistler arasında bulunan Dr. Osman Çetinkaya’nın yeri bizler için ayrıca önemlidir. Dr. Osman Çetinkaya şehrimizde hizmet vermiş, birlikte çalıştığımız acil tıp uzmanı meslektaşımızdır. Kendisine buradan sizler aracılığıyla da dayanışma duygularımızı iletiyoruz. Bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını diliyoruz, bunun için gereken ne ise yapacağımızı bilmesini isteriz. Son sözümüz İsrail Hükümeti’ne. Bizler Filistin halkının yanındayız. Aktivistleri serbest bırakın. Soykırıma, insanlık suçlarına son verin. Yaşasın özgür Filistin."

Filistin İçin Haykıran Gençlerimizi Terörist İlan Ettiler! Haber

Filistin İçin Haykıran Gençlerimizi Terörist İlan Ettiler!

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen haftalık basın toplantısında Gazze ve Filistin'de yaşanan olaylar gündeme getirildi. Saadet Partisi Eskişehir Odunpazarı İlçe Tanıtım ve Medya Başkanı Osman Çalışkan tarafından gerçekleştirilen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; ''Dünya bir insanlık sınavından geçiyor. Biz burada torbaları, heybeleri karıştırıp turpun büyüğünü ararken Gazze’de katliam devam ediyor, açlık devam ediyor, susuzluk devam ediyor. Üstüne bir de bu katliamın sorumlusu iki haydut devletin lideri; Amerika’da buluşup, bölgemizi yine tehdit etti. İktidarsa bunları allayıp pullayıp algı yönetmekle uğraşadursun, İsrail göz göre göre 23 Mart’ta Gazze’de 15 sağlık çalışanı, yaralılara müdahale etmek için olay yerine giderken, Siyonist teröristler tarafından saldırıya uğradı. Tamamı infaz edildikten sonra açtıkları çukurlara gömdüler. O sağlık çalışanlarının bedenleri günler sonra bulundu. Elleri arkadan bağlı bir şekilde katledilmişler! Var mı buna ses çıkaran bir ülke?  Var mı bu vahşete yüksek bir sesle hesap soran bir lider? Soykırım başladığından beri resmi rakamlara göre 55 binden fazla mazlum hayatını kaybetti. 200.000’den fazla insan kayıp. Katledilenlerin %70’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Ateşkes sürecinde bile, 1391 Gazzeli şehit edildi. Bayram sabahı 13’ü çocuk 33 mazlum katledildi. Çocukların üzerinde bayramlıkları vardı. Bayramlıklar bu çocuklara kefen oldu! Bunlar resmi rakamlar. Hakikat bundan çok daha vahim!  Allah aşkına soruyorum; Bundan daha vahşi bir soykırım olur mu?  Bundan daha net bir savaş suçu olur mu? Tüm dünya daha ne olmasını bekliyor? Vanaları kapatmak için daha kaç çocuğun ölmesi gerekiyor? Yakıt sevkiyatını durdurmak için daha kaç kadının ölmesi gerekiyor? Bu vahşet cılız tepkiler, sıradan kınamalarla geçiştirilemez. Aksine görülmüştür ki her kınama İsrail’i daha da cesaretlendiriyor ve kana susamış bir canavar haline getiriyor. Türkiye ise iktidarın metin yazarlarının bile dönüp bir daha okumadığı basma kalıp kınamalar dışında hiçbir şey yapmıyor. Türkiye’de Filistin için haykıran gençlerimizi terörist ilan ettiler, aynı ses yurt dışında yükselince alkış yarışına girdiler. Soykırım suçlusu İsrail’e teknolojik destek veren Microsoft’u protesto eden gençleri alkışlayanlar, İsrail’e yakıt gönderen SOCAR’ı protesto eden gençlerimizi gözaltına aldılar. Neden? Çünkü onların gündemleri Filistin değil, kimin protesto edildiğidir. İktidarın Gazze Hassasiyeti, ucu kendisine dokunana kadardır. Ukrayna’ya İHA, Karabağ’a SİHA gönderenler söz konusu Gazze olunca dua ile yetiniyorlar. Filistin’in yanında olmak; çıkarınıza dokununca değil, bedeli olunca kıymetlidir. Milyonlarca yüreğin söylediği sözü biz de söylüyoruz,“Gazze alev alev yanarken susan, konuşanı susturan herkes bu zulmün ortağıdır!” Herkes bilsin ki başka Gazze yok, başka Türkiye yok. Biz inanıyoruz ki Gazze kazanacak, Türkiye kazanacak, insanlık kazanacak. Mazlumun evini viran ederek, zafer kazandığını zannedenlerin evleri viran olacak. Kahredenler, kahrolacak. Herkes bilsin ki Gazze vardır, Filistin vardır ve bu Filistin nehirden denize özgürdür.''

Sustuğumuz Her Zulüm, Yarın Daha Büyük Acılara Zemin Hazırlar Haber

Sustuğumuz Her Zulüm, Yarın Daha Büyük Acılara Zemin Hazırlar

Eskişehir Barosu İnsan Hakları Komisyonu tarafından Filistin ve Ortadoğu’da yaşanan insan hakları ihlalleri ile ilgili olarak bir basın toplantısı düzenlendi. Eskişehir Barosu Hizmet Binasında İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Büşra Karadan tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Bizler, hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve barışa inanan avukatlar olarak, Ortadoğu’da, özellikle Filistin topraklarında yaşanan ağır insan hakları ihlalleri karşısında sessiz kalmamızın mümkün olmadığını bir kez daha kamuoyuna ilan ediyoruz. Gazze’de aylardır süren saldırılar artık yalnızca bir savaşın parçası değil, açıkça bir insanlık suçu ve soykırım niteliği taşımaktadır. Sivillerin hedef alındığı, çocukların, kadınların, yaşlıların yaşam haklarının ellerinden alındığı; hastanelerin, okulların, sığınakların bombalandığı; temel insani ihtiyaçlara erişimin kasten engellendiği bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu, bir çatışmadan öte, sistematik ve topyekûn bir yok etme politikasının açık göstergesidir. Uluslararası hukuka göre; 1949 Cenevre Sözleşmeleri, özellikle Sivil Kişilerin Korunmasına İlişkin IV. Sözleşme, işgal altındaki topraklarda sivillere yönelik bu tür eylemleri açıkça yasaklamaktadır. Ayrıca, Roma Statüsü uyarınca; sivillere yönelik kasıtlı saldırılar, zorla aç bırakma, kitlesel öldürme ve toplu cezalandırma gibi eylemler açıkça savaş suçu ve insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilir. Tüm bu hükümlere rağmen, uluslararası toplumun büyük bir kısmı ya sessiz kalmakta ya da etkisiz açıklamalarla yetinmektedir. Bu durum, sadece mağdurları değil, insan hakları hukukunun evrensel geçerliliğini de tehdit etmektedir. Eskişehir Barosu İnsan Hakları Komisyonu olarak, yalnızca Filistin halkına yönelik bu vahim ihlalleri değil, dünyanın başka coğrafyalarında yaşanan her türlü sistematik insan hakkı ihlalini de aynı kararlılıkla reddediyoruz. Mezhepsel, etnik veya siyasi gerekçelerle sivillerin hedef alındığı her olay; failleri kim olursa olsun, uluslararası hukuka göre suçtur ve insanlığın ortak vicdanına aykırıdır. Suriye’de yaşanan mezhep temelli şiddet ortamının, bugün Filistin’de uygulanan sistematik yok sayma politikalarıyla benzerlik taşıdığını üzülerek gözlemliyoruz. Farklı siyasi aktörlerin, farklı söylemlerle ama benzer yöntemlerle yürüttükleri bu insanlık dışı uygulamalar karşısında taraf değil, ilkesel bir duruş sergiliyoruz: Biz, her koşulda yaşam hakkının, barışın ve insan onurunun yanındayız. İnsan hakları mücadelesi seçici bir alan değildir. Kimden gelirse gelsin, kime karşı yapılırsa yapılsın, her türlü baskı, işgal, şiddet ve soykırıma karşı çıkmak biz avukatların hem mesleki hem de insani sorumluluğudur. Bu açıklamamız yalnızca bir tepki değil, aynı zamanda bir sorumluluk beyanıdır. Hukukun sesi susturulmak istendiğinde, biz susmayacağız. Adaletin terazisi bozulduğunda, biz onu hatırlatacağız. Çünkü biliyoruz ki; sustuğumuz her zulüm, yarın daha büyük acılara zemin hazırlar. Eskişehir Barosu olarak, Filistin’de ve dünyanın dört bir yanında süregelen bu insan hakları ihlallerinin bir an önce sona ermesi gerektiğini güçlü bir şekilde vurguluyor; barışın, yaşam hakkının ve insan onurunun egemen olduğu bir gelecek için mücadele etmeye devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz."

Çakırözer: "Trump’ın Gazze’ye El Koyma Planına Neden Sessizsiniz?" Haber

Çakırözer: "Trump’ın Gazze’ye El Koyma Planına Neden Sessizsiniz?"

İsrail’in 46 binden fazla Filistinlinin ölümüne neden olan saldırıları sonrası bir araya gelen 9 ülke Filistin'le dayanışma ve İsrail'e yönelik ortak politikalar geliştirmek amacıyla ‘Lahey Grubunu’ kurarken, muhalefet Türkiye’nin Lahey Grubu’nda yer almamasını Meclis gündemine taşıdı. TBMM’de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yanıtlaması talebiyle soru önergesi veren CHP Milletvekili Utku Çakırözer, “Madem ‘Filistinlilerin hakkını, hukukunu savunacağız’ diyoruz o zaman bu grubun içinde neden yokuz? Hadi üyesi olmadık, bir resmi açıklama ile bu oluşumu desteklediğimizi, üye olmasak dahi yaptırımları uygulayacağımızı neden söylemiyoruz? Lafa gelince Filistinlilerin hakkı, hukuku için mangalda kül bırakmıyoruz, ama sıra icraata gelince bir açıklama yapmak dahi bu iktidarın lügatinde yer almıyor” dedi. Çakırözer, ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın “ABD, Gazze Şeridi'ni devralacak” şeklindeki tüm dünyada kaygı uyandıran açıklamalarını da gündeme getirerek, “Trump’ın açıklamaları karşısında herkes tepki gösteriyor ama Türkiye’den ses yok! Trump Filistinlileri Gazze’den göndermeye kalkarsa Türkiye, Türkiye’nin üyesi olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı ne yapacak? Eğer ülkemiz gerçekten Filistinlilere yardım etmek istiyorsa bu konularda derhal somut adımlar atılmalı” çağrısını yaptı. TÜRKİYE LAHEY’E NEDEN KATILMADI? İsrail Gazze’de insan haklarını, evrensel hukuku yok sayarak bugüne kadar 46 binden fazla Filistinlinin ölümüne neden oldu. İsrail’in Filistin’e saldırıları sonrası Filistin’e destek için Lahey’de bir araya gelen 9 ülke ‘Lahey Grubu’nu oluşturdu. Oluşum, İsrail’e yakıt ve silah taşıyan gemilerin kendi karasularına girmesini yasakladıklarını açıklarken, Ankara bu konudaki sessizliğini koruyor. “SÖZ VAR, İCRAAT YOK!” Filistin’e destek için kurulan Lahey Grubu oluşumunu Meclis gündemine taşıyan TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi, CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a Türkiye’nin Lahey Grubu’na neden üye olmadığını sordu. “İktidar sözde Filistin’e destek konusunda mangalda kül bırakmıyor ama sıra icraata gelince sus pus oluyor” diyen Çakırözer, şu açıklamaları yaptı: “İsrail bugüne kadar çocuk, kadın demeden 46 binden fazla masum Filistinlinin hayatına son verdi. Türkiye’de ise hükümet Filistin’e destek konusunda lafa gelince her şeyi söylüyor ama iş icraata gelince hiçbir şey yapmıyor. İşte Lahey Grubu’nda 9 ülke bir araya geldi. İsrail’e askeri yakıt ve silah taşıyan gemilerin kendi kara sularına girmelerine izin vermeyeceklerini duyurdu. 9 ülke bunu yaparken Türkiye hala sessiz! ‘İyi oldu, biz bu gurubu destekleyeceğiz’ de demiyor. ‘Biz bu grubun içinde yer alacağız’ da demiyor. İslam dünyasını bu konuda harekete geçirme konusunda bir adım dahi atmıyor. TBMM’de soru önergesi ile Bakan Hakan Fidan’a sordum, ‘Türkiye Lahey Grubu içinde neden yok? Davet ettiler de girmedik mi, davet etmediler mi, neden girmiyoruz?’ Filistinlilerin hakkını, hukukunu savunacağız diyoruz o zaman bu grubun içinde neden yokuz? Bir resmi açıklama ile bu oluşumu desteklediğimizi, üye olmasak dahi yaptırımları uygulayacağımızı neden söylemiyoruz?” “BÜYÜKELÇİLİĞİ NEDEN KAPATMIYORSUNUZ?” AKP hükümetine Filistinlilerin hakkını, hukukunu korumak için İsrail’e karşı hangi yaptırımları uyguladığını da soran Çakırözer, “Tel Aviv Büyükelçiliği kapatıldı mı? Neden kapatılmıyor? Oradaki Büyükelçimizi geri çektik mi, çekmeyi düşünüyor muyuz? Geri çektiysek neden açıklamıyoruz? Büyükelçi Ankara’da deniliyor, o zaman bunu neden dünyaya açıklamıyoruz? Madem bu ülkeye yaptırım uygulayacağız bunları açıkça dünyaya söylemek lazım.  Ayrıca Türkiye NATO üyesi. NATO’nun İsrail ile Türkiye’nin de onayı ile başlattığı ortaklık anlaşmaları var. Akdeniz Diyaloğu girişimi var. Bu iş birlikleri, bu girişimler hala sürmekte mi? Türkiye bu ilişkilerin askıya alınması konusunda herhangi bir adım attı mı? İlişkilerin sonlanması için elinizdeki imkanları kullandınız mı?” diye sordu. “ABD GAZZE’Yİ DEVRALIRSA TÜRKİYE NE YAPACAK?” ABD Başkanı Trump’ın 4 Şubat’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ortak düzenlediği basın toplantısındaki “Gazze’yi ABD devralacak” açıklamalarına karşı, Türkiye’nin sessizliğini de eleştiren Çakırözer, Hakan Fidan’ın yanıtlaması talebiyle şu soruları yöneltti: “Tüm dünya tedirgin, herkes tepki gösteriyor ama Türkiye sessiz! Eğer ABD Trump’ın bu açıklamaları karşısında Gazze’yi devralmaya, Filistinlileri oradan göndermeye kalkarsa Türkiye ne yapacak? Türkiye’nin üyesi olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı ne yapacak? Bu konuda hangi açıklamalar, hazırlıklar yapılıyor? Gerçekten Filistinlilere yardım edilmek isteniyorsa bu konuda derhal somut adımlar atılması gerekiyor.”

Gazze’nin Geleceğine  Gazzeliler Karar Verecektir! Haber

Gazze’nin Geleceğine Gazzeliler Karar Verecektir!

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze ile ilgili sözlerine tepki gösterdi. Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı önünde yapılan basın açıklamasında konuşan İl Başkanı Fesih Bingöl şu ifadeleri kullandı; "Değerli basın mensupları; Siyonist İsrail tarafından Gazze’de uygulan modern tarihin gördüğü en büyük soykırım tam 467 gün sürdü. Katil İsrail; kadın, çocuk, yaşlı demeden tüm uluslararası hukuku yok sayarak 50 binin üzerinde Gazzeli mazlumu katletti. Tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan bu soykırımda hastaneler, okullar ve ibadethaneler hedef alındı. Gazze’de binalar yıkıldıkça insanlığın temel değerleri de yıkıldı. Gazzeli mazlumlarla beraber vicdan da öldü. Atılan her bombada Batı’nın demokrasi, insan hakları, hukuk vb kavramları da yerle yeksan oldu. Nazileri aratmayan İsrail’in terörist askerleri, Hitler’I aratmayan katil Netanyahu’nun emri ve emperyalistlerin desteği ile Gazze’yi adeta rehin aldı. İnsanların en temel hak ve hürriyetleri bile yok sayıldı. Hastanelere sığınanlara ölüm yağdırıldı. Yüz binlerce mazlum açlık, susuzluk ve soğukla sınandı. En sonunda ise yerlerinden, yurtlarından göçe maruz kaldılar. Bütün bunlar olup biterken Türkiye başta olmak üzere bölge ülkeleri ve dünya ülkelerinin çoğu ya sessizliği ya da suya sabuna dokunmayan kınamaları tercih etti. Devekuşu Paradoksu ile çözüm bulunacağı zannedilmiş, soykırım görmezden gelinmiştir. Değerli basın mensupları, bugün gelinen noktada Gazze’nin neredeyse üçte ikisi yerle yeksan olmuştur. 50 bin insan katledilmiştir ve bunların bir kısmı enkaz altından çıkarılamamıştır. 100 binin üzerinde yaralı mazlum kardeşimiz vardır. Bu rakamlar ve tüm dünyaya yansıyanlar yaşananların apaçık soykırım olduğunu göstermektedir. Birleşmiş Milletler’in yaptığı soykırım tanımına göre belli bir etnik, dini veya siyasi gruba uygulanan saldırılar ve katliamlar soykırım olarak nitelendirilmektedir. Gazze’de bütün bunların işlendiğine tüm dünya şahittir. Yine Birleşmiş Milletler’e göre bir grubu ortadan kaldırmak ya da yaşam şartlarını zorla değiştirmeye çalışmak da soykırım suçları arasında görülmektedir. İşte bu noktada son günlerde yaşanan gelişmelere değinmek istiyoruz. Uluslararası mahkemeler tarafından soykırım suçu işlediği tescillenen katil Netanyahu’nun ABD’ye yaptığı ziyaret ve ardından Trump’la düzenlenen basın toplantısı, kanlı planların şekil değiştirdiğini göstermiştir. Dünyayı ABD’nin oyun sahası olarak gören ABD Başkanı Trump, söz konusu toplantıda bir kez daha Gazze’nin insansızlaştırılmasına değinmiştir. Bu plana göre Gazzeliler Ürdün ya da Mısır’a sürgün edilecek ve ABD gerekirse Gazze’ye asker gönderecektir. Yani deniyor ki biz mücahitleri yenemedik, bütün vahşete rağmen Gazze’yi teslim alamadık, meydanda kaybettik ama masada kazanacağız. And olsun ki havadan, karadan ve denizden kuşattığınız, yok etmeye çalıştığınız, tüm suçlara rağmen zafer ilan edemediğiniz Gazze masada da size teslim olmayacaktır. Gazzeli mazlumlar bu süslü cümlelere kanmayacak, pamuklara sarıp sarmalanan demir leblebiyi yutmayacaktır. Gazze ne meydanda ne de masada işgale teslim olmayacaktır. Hadsizce yapılan bu açıklamayı kınıyoruz. Gazze’nin geleceğine şerh düşmek isteyenlere şunu bir kez daha söylüyoruz; Gazze’nin geleceğine sadece ve sadece Gazzeliler karar verecektir. Yaşanan tüm zulme, dökülen kana, verilen on binlerce cana rağmen tarihe geçecek bir mücadele ile direnen ve Gazze’yi terk etmeyen mazlumlar; okyanus ötesinden birileri istiyor diye şehit kanları ile sulanmış Gazze’yi teslim etmeyecektir. Emperyalizmin meydanda kaybeden siyonistlere Gazze’yi altın tepside sunmak istediğinin farkındayız. Barış, özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi kavramların içini boşaltanlar şimdi de Gazze’nin içini boşaltmayı planlıyor. Milli Görüşçüler olarak 56 yıldır mücadele ettiğimiz bu azılı düşmanın niyetlerini bilecek kadar bilince ve ferasete sahibiz.   Bizler tüm insani değerlerin tepetaklak edildiği, uluslararası hukukun sadece kağıtlarda cümlelerden ibaret kaldığı bu çetin şartlarda işgalin karşısında, Gazzeli mazlumların yanındayız. Saadet Partisi olarak bu duruşumuzdan asla ve kat’a taviz vermeyeceğiz. Gazze’nin, kanlı kentsel dönüşüm projelerinize ihtiyacı yok. Cetvelli Joniler go home! Cetvel kırma eylemleri başlasın. İktidara ve bölge ülkelerine sesleniyoruz; artık cesur olmanın zamanıdır. Türkiye başta olmak üzere her ülke ve her lider Trump’ın yaptığı açıklamalara karşı net bir tavır göstermelidir. Herkese çağrımız; Kanlı îmara, Zalim mimara, Sınır tanımayan pervasızlığa, İnsan haklarını hiçe sayan haksızlığa, En çok yaralayan duyarsızlığa DUR DE! Unutulmamalıdır ki Gazze bölgemizin kalbi, emperyalizm ve siyonizme karşı en muhkem kalemizdir. Bu kalenin burçlarında zalimin bayrağı dalgalanmasın diye sayısız mazlumun kanı toprağa aktı. Bölge ülkeleri de artık üzerine düşeni yapmalı ve Gazze’yi bir kurşun atmadan teslim almak isteyen bu zihniyete karşı dik durmalıdır. Bu kalenin burçları inancın, vicdanın, kahramanlığın ve insanlığın burçlarıdır. Bu burçlar düşerse atılacak kurşun Ankara’ya, Cidde’ye, Kahire’ye, İslamabad’a düşer.  Biz diyoruz ki; bu topraklara ait olmayanların yayınladıkları deklarasyonla buraya işgalci olarak gelenler ve okyanus ötesinden ses yükseltenler Gazze hakkında söz söyleme hakkına sahip değildir. Bir kez daha söylüyoruz, Gazze Gazzelilerindir. Israrla söylüyoruz Gazze Gazzelilerindir. Canını veren on binlerce kahramanın ve mazlumun inancı ve cesaretiyle söylüyoruz; Gazze Gazzelilerindir."

Gazze’de Yaşanan Vahşet ve Zulüm Artık Bitmeli Haber

Gazze’de Yaşanan Vahşet ve Zulüm Artık Bitmeli

Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü dolayısıyla düzenlenen törene katılan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Filistin halkıyla dayanışma içinde olduklarının mesajını verdi. Törende Filistin Büyükelçisi Faed Mustafa ile dayanışma mesajlarını paylaşan Çakırözer, “Gazze’de yaşanan bu zulüm, vahşet artık bitmeli. Dünya devreye girmeli ve barış bir an önce sağlanmalı. Bizler kardeş Filistin halkının yanındayız, dayanışma içindeyiz” dedi. “KARDEŞ FİLİSTİN HALKININ YANINDAYIZ” Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü dolayısıyla Ankara Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde, Dışişleri Bakanlığı ve Filistin’in Ankara Büyükelçiliği ortaklığında tören düzenlendi. Partisini temsilen törene katılan TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi ve CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Filistin Büyükelçisi Faed Mustafa’ya Filistin halkıyla dayanışma mesajlarını iletti. “GAZZE’DEKİ VAHŞETİ BİTİRMEK İÇİN DÜNYA GAYRETİNİ ORTAYA KOYMALI” Gazze’de yaşanan zulmün bitmesi için dünyanın devreye girmesi çağrısında bulunan Çakırözer şunları söyledi: “İsrail’in Gazze’deki saldırıları bir yılı aşkın süredir devam ediyor. Bu saldırılarda on binlerce masum sivil insan yaşamını yitirdi. Filistin halkı hem bu vahşete hem de açlık ve bulaşıcı hastalıklara karşı mücadele veriyor. Filistin meselesi insani ve vicdani bir meseledir. Bölgede barışın sağlanması, bu vahşetin sonlandırılması ve daha fazla masum insanın ölmemesi için dünya elinden gelen tüm gayreti ortaya koymalıdır. Bizler öteden beri Filistin halkının meşru haklarının, haklı taleplerinin yanında olduk. Şimdi de kardeş Filistin halkının yanındayız, dayanışma içindeyiz”

Milletimizin Sesi Olmaya Devam Edeceğiz Haber

Milletimizin Sesi Olmaya Devam Edeceğiz

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen haftalık olağan basın toplantısında ülke gündemi değerlendirildi. Saadet Partisi Tepebaşı İlçe Eğitim Başkanı Tuncay Akyol tarafından yapılan basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; "Gündem artık takip edilemeyecek kadar hızlı değişiyor. Allah bilir şu an nasıl bir gündem algısı oluşturuluyor piyasaya sürmek için. Bu kadar sık ve yaygara seviyesinde veya Milletin sinir uçlarına dokunarak tahrik edici şekilde servis edilen gündemlerin iki amacı var. İlki ekonomik felaketin enkazını unutturma çabası. Kâğıt üstündeki, gerçekle uzaktan yakında alakası olmayan verilerle topluma dayatılan “Bahar Ekonomisi”, gerçek hayatta karakış gibi geçiyor. Emekli perişan, esnaf perişan, asgari ücreti perişan, memur sıkıntılı, sanayici düşünceli… Elbette işleri iyi olan, hayatından memnun olanlar vardır. Ama bunların sayısı her geçen gün azalıyor. Bakın “Vergi Yüzsüleri” diye bir liste yayınlandı. Bu listeyi bir bakın. Rakamlara bir bakın. Listeyi hangi yönüyle ele alırsanız alın, Ülkemizin geldiği noktayı gayet iyi açıklıyor. Bir de şu var. Gelecekten de bir umutları olmadığı için Milletimizi suni gündemlerle dikkat dağıtma, kafa karıştırma, yol şaşırtma gibi ayak oyunları oynuyorlar. İşte büyük puntolarla servis edilen gündem değişikliğinin ilk sebebi. Diğer sebep ise, İnsanlık tarihinin en vahşi katliamını, soykırımını ve insanlık utancının üzerini kapatmak. İstiyorlarki, biz terörist, katil, cani ve aşağılık İsrail’i onların istediği kadar eleştirelim. Meydanlara toplanalım ama “Kahrolsun İsrail” sloganları atıp, dağılalım. Sakın ama sakın limanlardaki, karayollarındaki veya semalarımızdaki Siyonist aşağılıkların lojistik firmalarını dile getirmeyelim. Topraklarımızdaki üslerin kapanmasını istemeyelim. Fuarlardaki katilleri protesto etmeyelim. Katilin topraklarımızdaki temsilcisi büyükelçiye defol demeyelim. Biz bunları yaparsak suçlu oluruz. Adımız “Marjinal Grup” olur. Bir takım trol, yazar, hoca sıfatlı ama insanlık sıfatını taşıyamayanlar, İsrailli hayvanların bile gösteremeyeceği reaksiyon ile bize saldırıp iftira atmaya devam ediyorlar. Ne yaparsanız? Biz sözlerimizden, Kudüs Sevdamızdan, Gazze Davamızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Hangi gündemleri pazarlarsanız pazarlayın. Kimleri üzerimize yürütürseniz yürütün. İstiyorsunuz ki, kahvede, sokakta insanlar ekonomiyi Gazze’yi konuşmasın. Limanlarda protestolar, şehir merkezlerinde hak arayışları olmasın istiyorsunuz. Biz ise emeklimizin, esnafımızın, memurumuzun, öğrencimizin, gencimizin, kadınlarımızın kısacası aziz Milletimizin sesi olmaya devam edeceğiz. Gazzeli kardeşlerimizin yanında olmaya, tam bağımsız Filistin kuruluncaya kadar mücadele edeceğiz."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.