SON DAKİKA
Hava Durumu

Bir Çocuğun Elinden Alınan Çocukluk Asla Geri Verilemez

Yazının Giriş Tarihi: 13.06.2025 10:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.06.2025 10:49

Çocuklarımızın sahibi değiliz. Ama çoğu zaman öyle davranıyoruz. Onları korumak, yönlendirmek, “iyi bir gelecek” sunmak adına hayatlarını baştan sona planlıyor, çizdiğimiz rotadan bir adım sapmalarına bile tahammül edemiyoruz. Bunu da çoğunlukla “sevgi” adı altında yapıyoruz. Ama bu gerçekten sevgi mi, yoksa ebeveynlerin oluşturduğu bir iktidar alanı mı?

Bir çocuğun çocukluğunu elinden aldığınızda, yerine ne koyabilirsiniz? Daha iyi bir lise/üniversite mi? Güvenceli bir kariyer mi? Maddi refah mı? Hiçbiri, elinden alınan çocukluğun yerini dolduramaz. Oyun saatleri yerine özel ders, hayal kurma yerine deneme sınavı, soru sorma yerine ezber... Ne kaybettiğimizi fark ettiğimizde, çok geç olabilir.

Sistem buna eğitim diyoruz. Oysa çoğu zaman yaptığımız şey bir tür zihinsel şekillendirme. Henüz oyun çağındaki çocukları sınıf sıralarına hapsediyor, onların doğal merakını sınav sonuçlarına, test ortalamalarına kurban ediyoruz. Üstelik bunu, onların iyiliği için yaptığımızı iddia ederek yapıyoruz. Sanki koşulsuz kabul değil de, koşullu onay çocuk yetiştirmenin özüymüş gibi.

“Başarı” adı altında çocukları sistematik bir maratona sokuyoruz. Durmaksızın koşturuyoruz. Ders, kurs, tekrar, deneme… Başarı başarı başarı! Ama nedir bu başarı? Standart testlerde yüksek puan almak mı? “İyi” diye tanımlanmış okullara kabul almak mı?Gerçekten bu mu bir insanın hayatını değerli kılan?

Oysa her çocuğun doğuştan gelen ritmi, ilgi alanı, kendi rengi ve kendine özgü bir sesi vardır. Kimisi sözcüklerle düşünür, kimisi renklerle, kimisi hareketle... Ama biz/sistem bu farklılıkları tehdit gibi görüyoruz. Özgünlüğü, uyumsuzluk sayıyoruz. Sıra dışı olanı hizaya getirmeye çalışıyoruz. Yetenekleri törpülüyor, karakterlerini susturuyoruz. Çünkü sistem, farklı olana değil, uyum sağlayana/köleye ihtiyaç duyuyor. kendi ritmi, kendi sesi, kendi yönü vardır.
Renkli olanı griye çevirmeye çalışıyoruz. “Uyum”u ödüllendiriyor, “farklılık”tan korkuyoruz. Çünkü sistem, ezberleyene; biat edene; sorgulamayana ihtiyaç duyuyor.

Kimi zaman çocuklara “ne olmak istiyorsun” diye sorarız. Ama bu soru bile çoğu zaman samimi değildir. Çünkü çoğu zaman cevabını biz seçmişizdir, sadece çocuktan bizim cevabımıza onay vermesini bekleriz. Doktor, mühendis, avukat… Ya da belki bizim olamadığımız ne varsa, onun hayalini giydiririz çocuklara. Onlar bizim ertelediğimiz rüyaları gerçekleştirsin isteriz. Ama ya kendi düşleri... Onlar ne olacak?

Yeni nesil ebeveynleri çocukları birey olarak değil, proje olarak görüyor. Onlara yatırım yapıyor, sınav sonuçlarını gururla paylaşıyor. Kurs başarılarıyla övünüyor...

Peki onların gerçekten neye ihtiyacı olduğunu merak ediyor muyuz? Ne hissettiklerini, hangi alanda yetenekli olduklarını, neyi sevdiklerini, neyi sevmediklerini...

Bu yaklaşım sadece çocuklara değil, hepimize zarar veriyor. Sorgulamayan, anlamaktan çok ezberleyen, ruhuyla teması kesilmiş bireyler yetiştiriyoruz. Sonra da bu ruhsuzluğa, bu yüzeyselliğe kızıyoruz. Oysa sistemli bir şekilde o çocukları önce kendi sesinden, sonra da dünyadan koparan bizdik.

Çocuklar yarış atı değildir. Konu komşuya göstermek için büyüttüğümüz vitrin süsleri hiç değiller. Onlar önce ve en çok, insan. Kendi hakları, kendi iradeleri, kendi zamanları olan küçük insanlar…

Ve çocuklara verilebilecek en büyük değer, onlara bir alan bırakmaktır. Düşebilecekleri, yanılabilecekleri, kendi yollarını arayabilecekleri bir alan. Onların “çocuk olma” hakkını savunmak, toplum olarak en büyük sorumluluğumuz.

Çocuklar tuval değildir. Onları dilediğimiz gibi boyayamayız. Bırakalım kendi renklerini kendileri seçsinler. Bırakalım bazı yerlerde renkler karışsın bazı çizgiler dışarı taşsın. Mükemmel olmak zorunda değiller. Özgün ve mutlu olsunlar kafi.

Çünkü günün en sonunda,mükemmel yetiştirdiğimizi sandığımız çocuklar değil; içindeki ışığı kaybetmemiş, hala hayal kurabilen, kendi rengini bulmuş çocuklar iyileştirecek bu dünyayı.

Ve bunu unutmamalıyız; çocuklarımız bize ait değil. Onlara yalnızca eşlik edebiliriz.
Bu şansı, bir kontrol aracı gibi değil; sevgiyle, saygıyla ve dikkatle kullanmalıyız.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.