SON DAKİKA
Hava Durumu

#Eğitim

Porsuk Haber Ajansı - Eğitim haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Eğitim haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Altı Yıl Önceki Tarikat Baskısı Yeniden Hortladı! Haber

Altı Yıl Önceki Tarikat Baskısı Yeniden Hortladı!

Eskişehir Sivrihisar ilçesinin Kaldırım, Ahiler, Göktepe, Aktaş, Çandır, Gülçayır mahallelerindeki onlarca öğrenci ‘Menzil’ tarikatının merkezi olan ve tarikatın ileri gelenlerinin yaşadığı Buhara köyündeki ilköğretim okuluna gitmeye zorlanıyor. 6 yıl önce de aynı dayatma ile karşı karşıya kalan öğrenci velileri, kendilerini ziyaret eden CHP’li Utku Çakırözer aracılığıyla seslerini duyurdu. Öğrenci velileri, “Bizim çocuklarımız mevcut okullarından, öğretmenlerinden memnun. Hiçbir sıkıntımız yokken ‘Çocuklarınız Buhara’ya gidecek’ baskısı ile karşı karşıyayız. Biz kesinlikle o okulu istemiyoruz. ‘Buhara’ya göndermezseniz servis vermeyiz’ diyorlar. Vermesinler! Sırtımızla taşır yine de çocuklarımızı oraya göndermeyiz!” dedi. Velileri dinleyen CHP’li Çakırözer ise, “Sivrihisar Milli Eğitim İlçe Müdürlüğü muhtarlara, ailelere Buhara köyünde, tarikatın dibindeki okula çocuklarınızı göndereceksiniz diye baskı yapıyor. Veliler huzursuz, öğrenciler huzursuz! Onları huzursuz etmeye kimsenin hakkı yok. 6 yıl önce de aynı baskı vardı. Veliler direndi. Vazgeçildi. Şimdi de bu dayatmadan derhal vazgeçilmelidir” dedi. 6 YIL ÖNCEKİ DAYATMA YENİDEN DEVREDE Eskişehir’in Sivrihisar İlçesi’nde Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 6 köydeki 50’ye yakın öğrenciyi, Menzil tarikatının merkezi olduğu ve tarikatın önde gelen isimlerinin yaşadığı iddia edilen Buhara köyündeki okula göndermeleri için baskı yaptığı ortaya çıktı. Sivrihisar’daki ‘Buhara dayatması’ 2019 yılında da kriz yaratmış öğrenciler ve velilerinin direnişi sonrası durdurulmuştu. Şimdi 6 yıl sonra Sivrihisar’ın Kaldırım, Ahiler, Göktepe, Aktaş, Çandır, Gülçayır köylerindeki 50’ye yakın öğrenci mevcut gittikleri okullar yerine Menzil tarikatının merkezi olarak bilinen Buhara köyündeki okula gönderilmek isteniyor. CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer öğrenci velileriyle bir araya gelerek Buhara dayatmasından vazgeçilmesi çağrısı yaptı. “OKULUMUZDAN, ÖĞRETMENLERİMİZDEN MEMNUNUZ” Kaldırım köyündeki öğrenci velileri çocuklarına yapılan dayatmaya karşı çıkarken, Suat Bozkurtlu şunları söyledi: “Bizim köyün tüm çocukları Ertuğrul Köyü’ndeki Yavuz Gülerce Ortaokulu’na gidiyor. Çocuklar memnun biz memnunuz. Benim iki çocuğumdan biri mezun oldu. Diğeri 6. sınıfta. 6 yıl önce de bizi okulumuzdan ayrılıp Buhara’ya gitmeye zorladılar. Ama direndik. Çocuklarımız Ertuğrul’daki okula gitmeye devam etti. Şimdi yine aynı dayatma ile karşı karşıyayız. Biz tüm köy okulumuzdan, öğretmenimizden, eğitiminden her şeyinden memnunuz. Orayı kesinlikle istemiyoruz.” “BUHARA’YI İSTEMİYORUZ” Velilerden Talat Akgidik de “Benim iki oğlum da Ertuğrul’daki okula gidiyor. Daha önce de bize okul baskısı yapıldı ama biz kabul etmedik. Çocuklar okullarından, eğitimden, öğretmenlerinden memnunlar. Biz de memnununuz. Biz eskiden FETÖ’nün okullarında olduğu gibi şimdi adı devlet okulu da olsa bir tarikat köyündeki okulda çocuklarımızın okumasından ve yarın ne ile karşılaşacaklarından endişeliyiz. Bugün iyi olan şeyler yarın çocuklara mal ediliyor. Meslek sahibi olmuş insanlar mesleklerinden menediliyor. Okulumuzda bir sorun olsa biz talepte bulunurduk zaten. Şu an gittikleri okuldan çocuklarımız da biz de memnunuz. Diğer veliler de burada, hepimiz aynı fikirdeyiz. Buhara’yı istemiyoruz” diye konuştu. “SIRTIMIZLA TAŞIR, ÇOCUKLARIMIZI BUHARA’YA GÖNDERMEYİZ” Ahiler köyündeki öğrenci velileri de Buhara’daki okulu istemediklerini ve çocuklarını o okula göndermeyeceklerini belirtti. Kendisi de iki çocuğunu Ertuğrul Köyündeki okula gönderen Ahiler Muhtarı Mutlu Turan şunları söyledi: “Evlatlarımızın gittiği ve her şeyiyle memnun olduğumuz bir okul varken bizim evlatlarımızı zorla Buhara’ya göndermek istiyorlar. Her yıl aynı baskı. Buradaki hiçbir veli Buhara’daki o okula çocuğunu göndermeyecek. Göndermezsek servis vermeyeceklermiş. Vermesinler! Bizler kendi imkanlarımızla, gerekirse sırtımızda taşıyarak çocuklarımızı okullarına götürürüz ama yine de Buhara’ya göndermeyiz. Orası konum olarak da bize ters bir yer. Doğru düzgün yolu bile yok. Çocuklarımız orada hasta olsa, bir şeye ihtiyacı olsa nasıl ulaşacağız. Artık bu dayatmadan vazgeçilsin. Milli Eğitim İlçe Müdürlüğü bu dayatmadan, baskıdan vazgeçmeli. Biz şu an gittiğimiz okuldan memnunuz ve çocuklarımızı Buhara’ya göndermeyeceğiz.” ERTUĞRUL MUHTARI: “OKULUMUZU DA KAPATACAKLAR” Buhara İlköğretim Okulu’na gönderilmek istenen öğrencilerin şu anda gittiği Yavuz Gülerce İköğretim Okulu’nun yer aldığı Ertuğrul Muhtarı Ender Akbay da gelişmelerden endişeli. Muhtar Akbay, “6 yıldır her yıl bu zorlamayı baskıyı yapıyorlar. Eskiden Ertuğrul Köyümüzdeki okulumuzun mevcudu 250 öğrenciydi. Şimdi 75’e indi. Bu yıl 40-50 çocuğu daha bizden koparırlarsa, gelecek yıl mevcudumuz 30 kişi kalacak. Sonra bizim okulu da kapatıp tüm bölgeyi Buhara’ya gönderecekler. Biz okulumuzun kapanmasını asla istemiyoruz. Kaymakamdan ilçe Müdüründen talebimiz bu baskılardan vazgeçilmesi” dedi. ÇAKIRÖZER: “EVLATLARIMIZIN, AİLELERİNİN HUZURUNA DOKUNMAYIN” Öğrenci velileri ile bir araya gelerek onların taleplerini dinleyen CHP’li Utku Çakırözer ise, öğrencileri, velileri huzursuz eden bu karardan derhal vazgeçilmesini istedi. Sivrihisar’da bundan 6 yıl önce de öğrencilerin, velilerin aynı dayatma ile karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Çakırözer, “Bundan 6 yıl önce de aynı köylerde, Kaldırım, Ahiler, Göktepe ve diğer mahallelerde dönemin ilçe müdürü ve kaymakamı ailelerin çocuklarını gönderdiği okulu değiştirmek istedi. O dönem veliler bir tarikat köyünün dibindeki okula çocuklarını göndermemek için direndiler ve bu baskı durdurulmuştu. Şimdi 6 yıl sonra bu dayatma yeniden hortlamış durumda. Kaldırım, Ahiler, Göktepe, Aktaş, Çandır, Gülçayır mahallelerinde çocukların şu anda gitmek oldukları okullar yerine buradaki bir tarikata mensup olan köyün dibinde kurulmuş olan Buhara okuluna götürmeleri yönünde karar çıkarılmak isteniyor. Muhtarlara bu yönde de zorlamalar yapıldığı baskısı bizlere erişti. Velilerimizle görüştük hiçbiri okullarını değiştirmek istemiyor. Çocuklar okullarını değiştirmek istemiyor. Okullarından memnun. Öğrenciler mutlu oldukları okullarına devam etsinler, velilerin huzuru kaçırılmasın. Biz velilerimizle yan yanayız. Onların derdi bizim derdimiz. Veliyi, öğrenciyi huzursuz eden adımlardan derhal kaçınmalı. Evlatlarımızın huzuruna dokunmayın. Milli Eğitimden, Kaymakamlıktan, Valilikten talepleri aynı biz de bu taleplerin sözcüsüyüz” dedi.

Sahte Diploma Skandalı Kabul Edilemez Bir Durumdur Haber

Sahte Diploma Skandalı Kabul Edilemez Bir Durumdur

Eğitim-Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol son günlerde gündeme gelen sahte diploma skandalı ile ilgili yazılı bir açıklama yaptı. "Sahte diploma skandalı, eğitim emekçilerinin alın terini ve toplumun geleceğini çalmaktır!" diyen Şube Başkanı Demirkol yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Son günlerde kamuoyuna yansıyan sahte diploma skandalı, eğitim sistemimizi ve kamusal hizmetlerimizi derinden sarsan, kabul edilemez bir durumdur.Eğitim Sen olarak, liyakatin, emeğin ve adaletin hiçe sayıldığı bu skandalı şiddetle kınıyor, sorumluların derhal hesap vermesini talep ediyoruz. Bu olay, ne yazık ki münferit bir konu değil, uzun yıllardır uygulanan siyasallaşmış atama politikalarının ve denetim mekanizmalarındaki zafiyetin ve yozlaşmanın bir sonucudur. Torpilin ve kayırmacılığın yaygınlaştığı bir ortamda, nitelikli ve liyakat sahibi eğitim emekçileri hak ettikleri konumlara gelemezken, sahte belgelerle yetersiz kişilerin önemli pozisyonları işgal etmesi tam bir adaletsizlik örneğidir. Sahte diploma kullananlar, sadece kendilerini değil, aynı zamanda o kurumdan hizmet alan milyonlarca yurttaşı da mağdur etmektedir. Eğitimden sağlığa, adaletten güvenliğe kadar her alanda niteliksiz kişilerin görevlendirilmesi, kamu hizmetlerinin kalitesini düşürmekte, toplumun kurumlara olan güvenini sarsmaktadır. Bu durum, eğitim emekçilerinin yıllarca süren emeklerini, fedakârlıklarını ve alın terini hiçe saymak anlamına gelir. Bu skandalın tüm boyutlarıyla aydınlatılması ve benzer olayların bir daha yaşanmaması adına; Sahte diploma şebekelerinin ortaya çıkarılması için kapsamlı bir soruşturma başlatılmalı, bu suça ortak olan tüm kamu görevlileri ve siyasi yetkililer açığa çıkarılmalıdır. Soruşturma süreci ve sonuçları şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Kamuda ve özel sektörde tüm atamalarda liyakat, yani işin gerektirdiği nitelikler ve yeterlilikler tek kriter olmalıdır. Torpile, kayırmacılığa ve her türlü ayrımcılığa son verilmelidir. Eğitim kurumlarındaki diploma ve unvan doğrulama süreçleri sıkılaştırılmalı, etkili ve bağımsız denetim mekanizmaları kurulmalıdır. Sahte belge üretimi ve kullanımı suçları için caydırıcı cezalar öngören yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Eğitim Sen olarak, bilimsel, laik, demokratik ve kamusal bir eğitim sistemi için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu skandal, eğitimdeki çürümüşlüğün sadece buzdağının görünen yüzüdür. Bu çürümüşlüğe karşı sesimizi yükseltmeye ve herkes için adil bir gelecek inşa etmeye devam edeceğiz."

Devlet Okulları Ticarethaneye Dönüştürülemez Haber

Devlet Okulları Ticarethaneye Dönüştürülemez

Eğitim-Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol 2025-2026 eğitim öğretim yılı öncesinde kayıt esnasında talep edilen kayıt ücreti ve bağışlarla ilgili bir açıklama yaptı. "Eğitim anayasal haktır, ticaret malı değildir!" ifadesini kullanan Şube Başkanı Demirkol yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Her yeni eğitim-öğretim yılı öncesinde olduğu gibi, ne yazık ki bu yıl da okullarda "kayıt parası" ve "bağış" adı altında velilerden zorla para toplanması sorunuyla karşı karşıyayız. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yasal olmadığını defalarca açıklamasına rağmen, devlet okullarında yaşanan bu hukuksuz uygulama, eğitim hakkının gasp edilmesine ve toplumsal eşitsizliklerin daha da derinleşmesine yol açmaktadır. Devlet Okulları Ticarethaneye Dönüştürülemez! Eğitim Sen olarak bir kez daha altını çiziyoruz: Eğitim, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda güvence altına alınmış temel bir insan hakkıdır ve parasız olmak zorundadır. Ancak gelinen noktada, okullara yeterli ödenek ayırmayan Milli Eğitim Bakanlığı, okul yöneticilerini velilerden para toplamaya mecbur bırakmakta, bu durum ise okulları birer ticarethaneye dönüştürmektedir. Sendikamıza ulaşan veliler, çocuklarını okula kaydettirmek için fahiş ücretler ödemek zorunda bırakıldıklarıyla ilgili şikayetlerde bulunmakta, özellikle adres taşıyarak kayıt hakkı elde eden velilerden bazı okul idarelerinin bu durumu fırsata çevirerek On binlerce lirayı bulan "kayıt paraları" istendiği ve bu paraların ödenmediğinde ise çocuklarının kayıtlarının yapılmadığını veya çeşitli zorluklar çıkarıldığını bildirmektedirler. Bu durum, özellikle ekonomik krizin derinleştiği, yoksulluğun arttığı bu dönemde aileleri daha da zor duruma sokmakta, eğitimde fırsat eşitliğini ortadan kaldırmaktadır. Sorun açıklamalarla geçiştirilecek türden değil, acı bir gerçektir! Milli Eğitim Bakanı'nın "kesinlikle alınmayacak, takipteyiz" dediği kayıt parası uygulaması, maalesef Türkiye'nin dört bir yanındaki devlet okullarında acı bir gerçeklik olarak yaşanmaktadır. Okulların temizlik malzemesinden kırtasiye ihtiyacına, güvenlik personelinden yardımcı personele kadar birçok temel ihtiyacının karşılanamaması, bu hukuksuz taleplerin ana nedenidir. Tasarruf Eğitimeden Değil, Lüks Harcamalardan Yapılmalıdır! Biz Eğitim Sen olarak, eğitimin tüm bileşenleriyle demokratik ve katılımcı bir anlayışla şekillendirilmesi gerektiğini savunuyoruz. Eğitime ayrılan bütçenin artırılması, okulların tüm ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanması ve velilerden hiçbir ad altında para talep edilmemesi, çağdaş ve nitelikli bir eğitim sistemi için olmazsa olmazdır. Milli Eğitim Bakanlığı, okulların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli ödeneği sağlamalıdır. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalı, hiçbir çocuğumuz ekonomik durumu nedeniyle eğitim hakkından mahrum bırakılmamalıdır.Eğitim Sen olarak, çocuklarımızın geleceği ve nitelikli, parasız, bilimsel, laik ve Kamusal eğitim hakkı için mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. Tüm velilerimizi, öğrencilerimizi ve eğitim bileşenlerini bu hukuksuz uygulamalara karşı ses çıkarmaya ve bu mücadelede bize destek olmaya çağırıyoruz."

Anadolu Üniversitesi’nin Sanata Açılan Kapısı Haber

Anadolu Üniversitesi’nin Sanata Açılan Kapısı

Türkiye'de üç büyük şehir dışında kurulan ilk konservatuvar olma özelliği taşıyan Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, 35 yılı aşkın bir süredir eğitim hayatına devam ediyor. Devlet Konservatuvarı, çağdaş anlamda çoksesli klasik batı müziği ve sahne sanatları eğitimi veren donanımlı bir okul olarak Anadolu Üniversitesi ve Eskişehir’in eriştiği kültür seviyesinin sonucunda ortaya çıkan Türkiye’nin değerli konservatuvarlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Devlet Konservatuvarına emek veren öğretim üyelerinin başında ise Konservatuvar Müdürü Prof. Hüseyin Bülent Akdeniz, Müdür Yardımcıları Doç. Dr. Erdal Uludağ, Doç. Elif Özbek yer alıyor. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik, Sahne Sanatları, Müzikoloji, Türk Müziği, Çalgı Yapımı ve Onarımı olmak üzere beş bölümde eğitim veriyor. 1986 yılında yalnızca Müzik ve Tiyatro bölümleri ile eğitim yaşamına başlayan konservatuvarda, Opera Anasanat Dalı’nın açılmasının ardından Tiyatro Anasanat Dalı ile bir çatı altında Sahne Sanatları Bölümü oluşturuldu. Yıllar içinde Müzikoloji ile Çalgı Yapım ve Onarım Bölümlerini de hayat geçiren Devlet Konservatuvarı, son olarak Türk Müziği Bölümünü kurarak zenginliğini artırdı. Sanatla iç içe bir eğitim Müzik Bölümü, bir yandan çoksesli müzik alanında günümüz sanatının gereklerini yerine getirebilecek ve ona yön verebilecek donanımda yetkin sanatçılar yetiştirmek ve bu alandaki eğitiminin yaygınlaşmasını sağlamayı amaçlarken diğer yandan da müzik biliminin gelişmesine katkı verecek bilimsel çalışmaları destekliyor. Sahne Sanatları Bölümü, çağdaş yöntemlerle donanmış oyuncu ve sanatçılar yetiştirmeyi, tiyatro ve opera alanındaki bilimsel araştırmalara katkıda bulunmayı temel amaçları arasında görüyor. Müzikoloji Bölümü, müzikoloji disiplinini yalnızca müzik tarihiyle ilgilenen bir alan olarak değil, aynı zamanda diğer bilim dallarıyla olan yakın ilişkilerini de inceleyen çok yönlü bir bilim dalı olarak ele almayı amaçlıyor. Çalgı Yapımı ve Onarımı Bölümü, disiplinlerarası ve yenilikçi bir perspektifle çalgı yapımını hem geleneksel hem de bilimsel, çağdaş bir sanat ve tasarım alanı olarak yaygınlaştırmayı hedefliyor. Son kurulan bölüm olan Türk Müziği Bölümünde ise bütüncül bir yaklaşımla klasik Türk müziği ve halk müziği çalgılarından oluşan toplam sekiz dalda eğitim veriliyor. Konservatuvar çatısı altında doğrudan sanatsal faaliyetlerde bulunmak üzere kurulan iki önemli profesyonel birim, Anadolu Üniversitesini diğer konservatuvarlardan ayıran en büyük özelliklerin başında geliyor. Tiyatro Anadolu ve Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası, kampüse sanat alanında hizmet sunarak öğrencilerin entelektüel donanımlarının tamamlanmasına katkı sağlıyor; böylece Anadolu Üniversitesi öğrencilerinin her anlamda eksiksiz yetişmelerine önemli katkılarda bulunuyor. Öte yandan bu birimler, Konservatuvar öğrencilerinin profesyonel yaşama en iyi şekilde hazırlanmalarında da etkili birer araç oluyor. Bugüne kadar Anadolu Üniversitesini yurt içi ve yurt dışında birçok etkinlikte başarıyla temsil eden Tiyatro Anadolu ve Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası, gelişen ve değişen çağa ayak uydurarak son derece özgün çalışmalara imza atıyor. Tüm imkânlar öğrenciler için seferber ediliyor Öğrenciler konservatuvar çatısı altında bir yandan geleneksel bir kültürün gereği olan klasik repertuvarı öğrenirken diğer yandan da kendilerine sunulan çağdaş elektronik müzik, ses tasarımı, bestecilik, genişletilmiş çalma teknikleri, 20. ve 21. yüzyıl müzikleri gibi birçok seçmeli ders ile çoksesli müzik kültürünün tüm evreleri arasında sağlıklı bir bağ kurabilecek donanımı kazanıyor. İki binada eğitim ve performans faaliyetlerini sürdüren Devlet Konservatuvarında, konser ve tiyatro salonları, prova salonları, derslikler, etüt merkezleri, bireysel çalışma odaları ile öğrencilere pek çok imkân sunuluyor. Profesyonel performans birimleri olan Tiyatro Anadolu, Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası etkinlikleri üniversitemizin konferans salonlarında gerçekleştiriliyor. Konservatuvarda ayrıca geleneksel repertuvarların performanslarını gerçekleştirebilecek geniş bir çalgı envanteri de bulunuyor. Kendi alanlarında ulusal ve uluslararası birçok ödüle sahip Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğretim elemanları akademik başarılarıyla da göz dolduruyor. Öğretim üyeleri kazandıkları ödüllerin yanı sıra sanatsal performanslarını da üst düzeyde geliştirerek başarılı çalışmalara imza atıyorlar. Öğrencilerin ulusal ve uluslararası platformlarda birçok kategoride başarıları bulunuyor. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı bu çizginin yükselerek devam etmesi için hep birlikte çalışmaya devam ediyor.

AKP İktidarının Amacı Eğitim Sistemini İyiye Götürmek Olmadı! Haber

AKP İktidarının Amacı Eğitim Sistemini İyiye Götürmek Olmadı!

Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen basın toplantısında sona eren 2024-2025 eğitim öğretim yılı ile ilgili değerlendirmelerde bulunuldu. CHP İl Başkanı Talat Yalaz, İl ve İlçe Yöneticilerinin katılımıyla düzenlenen basın toplantısında konuşan İl Eğitim Sekreteri Server Kılınç şu ifadelere yer verdi; "En değerli varlıklarımız, çocuklarımız bugün karnelerini alıp, bir eğitim-öğretim yılını tamamlıyorlar.. Tüm çocuklarımızı bir yıl boyunca verdikleri tüm emekler ve çalışmaları için yürekten tebrik ediyor; mutlu bir yaz tatili diliyorum. Çocuklarımız ve gençlerimiz sorumluluklarını yerine getirdi ve dinlenmeyi hak etti. Ancak ne yazık ki aynısını Milli Eğitim Bakanlığı için söyleyemiyoruz. Yıl boyunca defalarca uyarmamıza rağmen, bir yılı daha sorumluluklarını yerine getirmeden tamamladılar. Ekonomik büyüme, toplumsal kalkınma ve küresel rekabet için ülkemizin ihtiyacı olan nitelikli, çağdaş, bilimsel, laik, kamusal, parasız, eşit, erişilebilir ve kapsayıcı bir eğitim sistemidir. Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de söylediği gibi Cumhuriyetimizin bizden istediği "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesillerin yetiştirilmesini sağlamak en temel sorumluluğumuzdur. Ancak AKP iktidarının ve atanmış Bakanlarının amacı hiçbir zaman ülkemizi ve eğitim sistemimizi iyiye götürmek, aksayan yönleri tespit edip buna yönelik çözümler üretmek olmadı. İktidarın bütün amacı eğitimi bir araç olarak kullanarak dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek, kendilerine uygun itaatkar ve kanaatkar seçmenler yaratmak oldu. . Bugün 1. sınıf öğrencilerimiz karne almadı mesela. Somut işlemler döneminde olan öğrencilere 6-7 sayfadan oluşan gelişim raporu verildi. Çocuklarımızın gelişimlerinin raporlaştırılması; velilere, çocukları ile ilgili dönütler verilmesi elbette çok önemli. Ancak henüz somut işlemler döneminde olan çocuklarımızın bu raporları anlamlandırması mümkün değil. Onlara da üzerinde Atatürk ve İstiklal Marşı'mızın olduğu, not ile değerlendirilmedikleri, emeklerinin karşılığını görecekleri ve hatıra olarak saklayacakları bir belge mutlaka verilmeliydi. Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında da çocuklarımız okullarda bir bardak temiz suya, bir öğün ücretsiz yemeğe dahi erişemedi. Partimizin bu konuda TBMM'de verdiği önergeleri ve kanun tekliflerini reddetti. Okullarda temizlikle ilgili yaşanacak sorunları ve alınacak önlemleri dile getirmemize rağmen hiçbir önlem alınmadı, okullarımız temizlenemedi. , okullarımızdaki temizlik krizini İşgücü Uyum Programı ve Toplum Yararına Program gibi geçici çözümlerle gidermeye çalıştı. Okullarımızın bakımını ve temizliğini üstlenmek isteyen belediyelerimiz ise engellendi. Okullarımız afet ve acil durumlara karşı denetlenmedi, gerekli iyileştirmeler yapılmadı, pek çok okul kazası yaşandı. Okullarımıza kadrolu bir güvenlik görevlisi atanmadığı için çocuklarımız, öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız okullarda saldırıya uğradı, yaralandı ve hayatını kaybetti. Kamu, okullarının eksikliklerini giderecek bütçeleri olmadığı için, yasak olmasına rağmen velilerden kayıt ücreti, bağış adı altında ücretler talep edildi. Öte yandan, kurulduğu günden bu yana toplam 13,85 milyar lira aktarılan Türkiye Maarif Vakfı'na, 2025 yılı için MEB bütçesinden 6 milyar 774 milyon 954 bin liraya kadar kaynak aktarılabileceği Cumhurbaşkanı Kararı ile duyuruldu. Devlete emanet edilmiş bütçeler, çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkı için kullanılması gereken kaynaklar yandaşlar için kullanıldı. Seçim beyannamelerinde 1 yıl okul öncesi eğitimi zorunlu yapacağız diyen iktidar okul öncesini zorunlu yapmadığı gibi, katkı payı uygulaması ile okul öncesi eğitimi kamu okullarında bile ücretli hale getirildi.. Yetmezmiş gibi okul öncesi eğitime erişimde yoksul halkımızın tek seçeneği haline gelen belediye kreşlerimiz kapatılma tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Tarikat ve cemaatlerin sıbyan mektepleri, merdiven altı medreseler açması kolaylaştırılırken, yerel seçimler öncesi kreş açmayı vaat edenler, yaşadığı hezimetin intikamını çocuklarımızdan almaya çalıştı. Çocukların eğitim hakkını kısıtlayan, sağlık ve yaşam hakkını zedeleyen, güvencesiz ve denetimsiz bir emek sömürüsü olan MESEM'lerde çocuklarımız sömürülmeye, yaralanmaya ve ölmeye devam etti. 2023 Eylül ayından bu yana 13 çocuğumuz hayatını kaybetti:. Bir kez daha hepsini rahmetle anıyor, ailelerine sabır diliyor ve onları unutturmamaya söz veriyoruz. Hayatını kaybeden çocuklarımızın davalarını Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz takip ediyoruz. Ancak davalara ne Milli Eğitim Bakanlığı'ndan ne Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'ndan ne Adalet Bakanlığı'ndan hiç kimse katılmıyor. MESEM'ler yalnızca çocuk işçiliği ve sömürüsüyle değil, yapılan usulsüzlüklerle de eğitim sisteminin en büyük sorunlarından biri olmaya devam etti. Bazı iş yerleri devletten haksız kazanç elde etmek amacıyla ya hiç var olmayan işletmelerde çocukları ve yetişkinleri çalışıyormuş gibi gösterdi ya da var olan iş yerlerinde binlerce kişi çalışıyormuş gibi sahte beyanlarda bulundu. Bu usulsüz uygulama ile ödenek aldığı ortaya çıkarılan İzmit'teki bir kısım işverenler hakkında iddianame kabul edildi. Devletin kaynakları hile ile yandaşlara dağıtılmaya devam ederken sorumlular olayın üstünü örtmeye çalıştı, sessiz kaldı. MESEM'lerle ilgili bunca olay olurken sessiz kalan Bakanlık sanayide yaşanan "ara eleman” eksikliği bahanesiyle zorunlu eğitimi tartışmaya açtı. Mesleki eğitimi ortaokul düzeyine çekmeye çalışmak, çocukları erken yaşta eğitimden koparıp işgücüne yönlendirmek daha fazla çocuğumuzu mağdur etmenin, daha fazla aileye evlat acısı yaşatmanın dışında ne ülkemize ne de çocuklarımıza hiçbir fayda sağlamaz.. Bakanlığın görevi çocuk işçiliğine zemin hazırlamak, sermayenin ve patronların "ara eleman” eksikliği bahanesi altında ucuz işgücü aramasının çaresini bulmak değildir. Bakanlığın görevi çocuğun üstün yararını gözetmektir. Ancak tam tersine AKP iktidarı ve Bakanlık çocukların okuldan koparılmasını, açıköğretime geçmesini, özel okullarda hayalet sınıflar oluşmasını, çocukların ucuz işgücü olarak çalışmasını ve özellikle kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesini kolaylaştıracak politikalar izlemeye devam etti.. Taşımalı eğitimin kapsamını daraltan değişiklik nedeniyle kırsal bölgelerde yaşayan çocuklarımız bir kez daha mağdur edildi. Denetlenmeyen özel okullarda karşımıza çıkan, özellikle kız çocuklarının eğitim hakkını elinden alan hayalet öğrenci/hayalet sınıf sorunu devlet okullarına da sıçradı. Devamsızlık yapan öğrenciler bazı okullarda var yazıldı, bildirim yapılmadı, sınavlara bile girmemelerine rağmen not verildi. Bu yıl 1., 5. ve 9. sınıfı tamamlayan çocuklarımız Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adı verilen, öğretim programı olmaktan ziyade çağdışı bir eğitim manifestosu olma niteliği taşıyan, iktidarın ideolojik saplantılarını ve itaatkar ve kanaatkar nesil yetiştirme hedefini yansıtan programlarla eğitim aldı. AKP'nin eğitimi siyasallaştırma ve dinselleştirme hamlelerine yenileri de eklendi. ÇEDES kapsamında pedagojik olarak çocuklara uygun olmayan mezar ve cami temizleme, savaş canlandırması, ağıt yakma vb. etkinlikler gerçekleştirildi. Ülkü Ocakları Kültür Vakfı ile yapılan protokol ile bir partinin gençlik kolları yapılanması eğitim kurumlarımıza girdi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu protokolün iptali için de dava açtık. Yandaş vakıflara yaz kursları için okullarımızı kullanmasına, eğitmen ücretlerinin Bakanlık bütçesinden karşılanmasına izin verildi. Çocuklarını Bakanlığın gerici uygulamalarından korumak, bilimsel ve laik bir eğitim almasını sağlamak, temizlenebilen, güvenli okullara göndermek isteyen veliler özel okullara mahkum edildi. Fahiş fiyat artışları, dişinden tırnağından artırarak, kredi çekerek çocuklarını özel okula göndermek zorunda kalan veliler ücretleri karşılayamaz hale geldi. Özel okulları ücretleri açısından denetlemeyen Bakanlık Özel sektör öğretmenlerinin taban maaş, belirsiz süreli iş sözleşmesi, eğitim ve güzel sanatlar işkolu kurulması, kamu ile özlük haklarında eşitlik sağlanması yönündeki taleplerini duymazdan gelmeye devam etti. Devlet okullarında en temel ihtiyaçlar bile karşılanamazken,. Bazı Anadolu İmam Hatip Liseleri bünyesindeki "Proje İmam Hatip Ortaokulları” için öğrencilere burs, nakit para, ödül, ücretsiz öğle yemeği, kırtasiye desteği, 24 kişilik sınıflar ve ücretsiz ulaşım gibi diğer devlet okullarında bulunmayan imkanlar vaat edilerek kayıt kampanyaları yürütülmeye başlandı. Proje okul uygulamasının yandaş bir eğitim sendikası üyelerine kayırmacılık yapmak ve AKP'nin il teşkilatlarında bir torpil pazarı oluşturmaktan başka hiçbir amaca hizmet etmediğini defalarca söyledik. Dünyanın hiçbir yerinde Bakan 85 bin kişiyi bizzat atayamaz. Hepsini tanıması, değerlendirmesi, ataması mümkün değil. Buna rağmen 8 Nisan'da, dönem ortasında hiçbir somut kriter açıklamadan, sadece "bakan onayı” ile proje okullara öğretmen ve yönetici atamaları gerçekleştirildi. Yıllardır emek veren, okullarını başarıyla temsil eden öğretmenlerimiz norm fazlası durumuna düştü ve il emrine atandı. Partimiz de, buna karşılık proje okulları atamalarına ilişkin işlemin iptali için Ankara Bölge İdare Mahkemesi'nde dava açtı. Bu atamalara itiraz eden ve "Öğretmenime dokunma!” diyen öğrencilerimiz, okullarında Gençliğe Hitabe okumak, eğitim öğretim faaliyetlerini aksatmak gibi gerekçelerle soruşturmalara maruz bırakıldı, okuldan atılmakla tehdit edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 11 Nisan 2023'te 1 milyon atanamayan öğretmene "Bize oy verin, mülakatı kaldırdık.” dedi, dönemin Milli Eğitim Bakanı da doğruladı. Sonra seçim kazanıldı, Yusuf Tekin göreve geldi ve "Mülakat gibi mülakat yapacağız.” dedi. "Yapamazsınız, farklı komisyonlarda standart tutturamazsınız, mülakatta yaşanacak haksızlıkların önüne geçemesiniz." diye defalarca uyarmamıza, sözlü sınavın kaldırılmasına ilişkin dava açmamıza rağmen mülakat uygulaması devam etti, Öğretmen ihtiyacı ücretli öğretmenlik sistemiyle, öğretmenlerin ve hatta kimi durumlarda öğretmenlik yetkinliği dahi olmayan kişilerin asgari ücretten bile düşük maaşlarla çalıştırılmasıyla giderilmeye çalışılmaya devam etti. Öğretmenlerin hiçbir mevcut sorununu çözmeyen Öğretmenlik Mesleği Kanunu, Partimizin, eğitim sendikalarının ve eğitimin tüm paydaşlarının itirazlarına rağmen dönem başında oy çokluğuyla Meclis'te kabul edildi. Bu kanun ile getirilen Milli Eğitim Akademileri ile eğitim fakülteleri işlevsizleştirildi, lisans diploması öğretmen olmak için yetersiz sayıldı. Partimiz konuyla ilgili Anayasa Mahkemesi'ne dava açmışken, bu yıl 10 bin öğretmenin AGS ile Milli Eğitim Akademileri'ne alınacağı duyuruldu. Eğitim fakültelerini beğenmeyen, eleştiren, kendi öğretmenini yetiştirmek isteyen Bakanlık'ın amacı öğretmen yetiştirme sistemini düzetmek olsaydı, bunu YÖK ile iş birliği içinde yapılacak düzenlemelerle yapabilirdi. Mülakatlarda, proje okul atamalarında yaşanan usulsüzlükler, kayırmacılıklar ortadayken, bu akademilerin amacının öğretmen yetiştirme sistemini iyileştirmek olmadığı açıktır; amaç yandaş olmayan, Cumhuriyet öğretmenlerini elemektir. Geçtiğimiz bir yılda, eğitimin kronikleşen sorunlarından hiçbiri çözülmedi.. 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıldan fazla zaman geçmesine rağmen bölgede yaşayan yurttaşlarımızın, öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin sorunları hala çözülmedi. Hükümet deprem mağdurlarına verdiği bir yıl içinde evlere yerleşilecek sözünü tutmadı. Buralarda yaşayan öğretmenlerimizin borç yüzünden elektrikleri kesildi. Depremde sağlam kalan okullar, kamu kurumları tarafından kullanılmaya devam etti; eğitim, birleştirilmiş okullarda sürdürüldü. Asbest, çevre, su, hava ve toprak kirliliği gibi çevresel sorunlar çözülemedi. Bölgede ulaşım sorunu da hala giderilemediği için çocuklarımız eğitim hakkına erişimde sıkıntı yaşadı. Buradan bir kez daha hatırlatmak isteriz ki Milli Eğitim Bakanlığının görevi çocuklarımızın ve gençlerimizin yasalarla ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış nitelikli eğitime erişim hakkını garanti altına almaktır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak; Tüm bu sorunların çözülmesi, Nitelikli, çağdaş, bilimsel, laik, kamusal, parasız, eşit, erişilebilir ve kapsayıcı bir eğitim sistemi inşa edilmesi, Tüm öğretmenlerimizin hak ettiği değeri görmesi, Okulların en güvenli alanlar olması, Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de söylediği gibi Cumhuriyetin bizden istediği "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesillerin yetiştirilmesi için var gücümüzle mücadele etmeye devam edeceğiz."

Odunpazarı Belediyesi’nden Eğitime Büyük Destek Haber

Odunpazarı Belediyesi’nden Eğitime Büyük Destek

Odunpazarı Belediyesi, sosyal belediyecilik anlayışı doğrultusunda eğitime destek vermeye devam ediyor. Belediye Emek Gençlik Merkezi’nden sonra Ceren Özdemir Adalar Gençlik Merkezi’nde de LGS Hazırlık Atölyesi açıyor. 8. Sınıf LGS Hazırlık Atölyesi için kayıtlar 7 Temmuz 2025 tarihinde sona erecek. Tamamen ücretsiz olarak sunulacak bu eğitim atölyesi, fırsat eşitliğini ön planda tutarak, öğrencilerin LGS’ye en iyi şekilde hazırlanmalarını hedefliyor. Kontenjanın sınırlı olduğu atölyede; Matematik, Türkçe, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ile Fen Bilgisi derslerinde alanında uzman eğitmenler eşliğinde yoğunlaştırılmış bir hazırlık süreci sunulacak. Ceren Özdemir Adalar Gençlik Merkezi’nde düzenlenecek bu eğitim programı için detaylı bilgi almak ve kayıt yaptırmak isteyen veliler, hafta içi ve cumartesi günleri 09.00 - 18.00 saatleri arasında 0222 500 00 19 numaralı telefondan merkeze ulaşabilecek. Ceren Özdemir Adalar Gençlik Merkezi’nde açılacak LGS atölyesi ile ilgili konuşan Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamanın en önemli görevlerinden biri olduğunu vurguladı. Başkan Kurt, “Belediyecilik sadece yol, park yapmakla sınırlı değil. Gençlerimizin geleceğine yatırım yapmak, sosyal belediyeciliğin temel taşlarından biridir. Her çocuğumuzun kaliteli eğitime ulaşma hakkı vardır” dedi. Odunpazarı Belediyesi, halkçı ve katılımcı hizmet anlayışıyla çocukların ve gençlerin yanında olmaya, onların eğitim hayatlarına katkı sunmaya devam ediyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.