SON DAKİKA
Hava Durumu

#Gıda

Porsuk Haber Ajansı - Gıda haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Gıda haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İnegöl Piyazı Coğrafi İşaret Tescilini Aldı Haber

İnegöl Piyazı Coğrafi İşaret Tescilini Aldı

İnegöl Belediyesi’nin gastronomi alanında yaptığı çalışmalar sonucunda şehrin bir değeri daha tescillendi. İnegöl Köftesi, İnegöl Sütlü Kadayıfı, İnegöl Çıbrıkası, İnegöl Cerrah Kuru Fasulyesi ve İnegöl Mişorizinin ardından İnegöl Piyazı şehrin 6’ncı coğrafi işaretli ürünü oldu. İnegöl’ün sanayi ve tarım şehri kimliklerinin yanına turizmi de ekleyerek bu alanda son dönemde önemli çalışmalara imza atan, şehrin turizm değerlerini bir bir gün yüzüne çıkararak bu alanda ciddi bir gelişim sağlayan İnegöl Belediyesi, gastronomide 6’ncı markasını tescilletmeyi başardı. Turizm adına yapılan çalışmaların önemli bir ayağı olan gastronomi çalışmaları kapsamında İnegöl Köftesinin yanında şehrin birbirinden kıymetli gastronomi değerlerini de ülkemize ve dünyaya tanıtmak amacıyla çıkılan yolda daha önce; İnegöl Çıbrıka Bitkisi, İnegöl Cerrah Kuru Fasulyesi ve İnegöl Sütlü Kadayıfı ve İnegöl Mişorizinin coğrafi işareti alınmıştı. Son olarak İnegöl Piyazı da şehrin 6. Coğrafi işaretli ürünü olarak tescillendi. İNEGÖL PİYAZI COĞRAFİ İŞARET LANSMANI YAPILDI İnegöl Piyazının coğrafi işaret lansmanı Cuma akşamı Gastro İnegöl Restoranı bahçesinde gerçekleştirildi.  İnegöl protokolüyle birlikte İnegöl ve Bursa’dan sektör temsilcileri, gastronomi profesyonelleri, basın mensupları ve influencerlar lansmana katıldı. Programda İnegöl Piyazına özel bir menü Gastro İnegöl şefleri tarafından misafirlere sunuldu. Piyaza özel hazırlanan menü davetlilerden tam not aldı. ŞEHRİN TÜM ZENGİNLİKLERİNİ GÜN YÜZÜNE ÇIKARMAK İSTİYORUZ İnegöl’ün coğrafi işaretli ürünlerinin sunumunun yapıldığı özel bir masanın da hazırlandığı program, İnegöl Belediyesi Halk Dansları Ekibinin gösterileriyle başladı. Ardından Belediye Başkanı Alper Taban davetlilere hitaben bir selamlama konuşması yaptı. Aynı zamanda 15-22 Nisan tarihlerinin Turizm Haftası olduğunu hatırlatan Başkan Taban, “Turizm haftası içerisindeyiz. Bizler de bu anlamlı haftayı özel bir programla kutlamak istedik. İnegöl’ümüz 5 bin yıllık bir tarihe sahip. İçerisinde kültürü, doğası, sanayisi, turizmi, gastronomisi gibi pek çok değere sahip bir şehirde yaşıyoruz. Dolayısıyla şehrimizin tüm bu zenginliklerini de gün yüzüne çıkarmak, unutulanlar varsa bunları yeniden keşfetmek ve beraberinde de buradan yeni fırsatlar oluşturma çabasıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu minvalde Şehir Araştırmaları Merkezimizi kurmuştuk. Orada da bu bahsetmiş olduğum şehrin değerlerini ortaya çıkarma çalışmalar bu merkez üzerinden devam ediyor olacak” dedi. İNEGÖL KÖFTESİNDEN GÜÇ ALARAK YOLA ÇIKTIK Gastronomi anlamında önceki dönem üniversiteler ve akademisyenlerin desteği ile bir dizi çalışma yapıldığını hatırlatan Başkan Taban, “Akademisyenlerimizden bu alana eğilmemiz gerektiği noktasında tavsiyeler almıştık. Bu konuda bizlere bir çalışma programı, bir yol haritası oluşturdu hocalarımız. Başta Prof. Dr. Murat Doğdubay hocamız olmak üzere ve çalışma ekibimiz, tüm değerli hocalarımızla bu çalışmaları hazırladık. Gastronomide bizlere en başta güç veren aktör İnegöl Köftesi. İnegöl Köftesinden daha fazlası diyerek çıktığımız bu yolda şehrimizde 200’ün üzerinde yemek çeşitliliği olduğunu gördük. Bunları da bir bir reçetelendirerek Gastro İnegöl Restoranımızda da tanıtmaya ve tadımlatmaya başladık. Coğrafi işaretleri de almaya devam ediyoruz” diye konuştu. İNEGÖL’ÜN 1 OLAN COĞRAFİ İŞARETLİ ÜRÜN SAYISI 6’YA ULAŞTI Gastronomi çalışmalarının sadece İnegöl değil Bursa ve ülkemiz adına da önemli olduğunu kaydeden Taban, “Bunlar sadece bölgemiz adına bir değer değil. Gastronomi hem Bursa’mız hem ülkemiz hem dünya adına tanıtılması durumunda fırsatlar sunan bir alan. Biz daha öncesinde de coğrafi işareti olan İnegöl Köftemizin yanına bu düşünceyle; Mişoriz, İnegöl Sütlü Kadayıfı, İnegöl Çıbrıka Bitkisi, Cerrah Kuru Fasulyemizin de coğrafi işaretlerini almıştık. 6’ncı coğrafi işaretli ürünümüz de İnegöl Piyazı oldu. Bu şekilde hem Bursa bölgemizin coğrafi işaret sayısını arttırmış oluyoruz hem de İnegöl’ümüzün bir olan coğrafi işaret sayısını altıya çıkarmış olduk. İnegöl Piyazı da bilindiği üzere İnegöl Köftesinin yanında vazgeçilmezi. Aslında Sütlü Kadayıfta böyleydi. Bugün artık her biri coğrafi işaretli ürünler olarak karşımızdalar” ifadelerinde bulundu. ÜRÜNLERİMİZİN LOKANTA VE RESTORANLARDA YER ALMASINI İSTİYORUZ Başkan Alper Taban, konuşmasında bir arzusunu da ifade ederek şöyle konuştu: “Bunların sadece coğrafi işaretlerini almış olmak yeterli değil. Bu ürünlerimizin köftecilerimizde, lokanta ve restoranlarda en güzel şekilde yerini almasını arzu ediyoruz. Bugün de bu lansman vesilesiyle sizlerle heyecanımızı paylaşalım istedik.” DEĞERLERİMİZİ YAŞATMAK BİZİM SORUMLULUĞUMUZ Başkan Taban’ın ardından İnegöl Kaymakamı Eren Arslan da kürsüye çıkarak bir konuşma yaptı. Kaymakam Arslan, “Artık biz İnegöl’ümüzde her gün yeni bir değerimizi, zenginliğimizi kamuoyu ile buluşturmaya alıştık. Bu güzel çalışmaları yapan Belediye Başkanımıza ve ekibine teşekkür ediyorum. Bizler ne kadar çalışsak azdır çünkü gerçekten çok fazla zenginliğimiz var. Bunları ortaya çıkarmak, güncellemek ve sunumunu yapmak hepimizin ortak vazifesi. Bu aynı zamanda bizim kültürümüze ve bu toprakları, bu mirasları bizlere bırakan atalarımıza karşı sorumluluğumuz” diye konuştu.

Gıda Arzını Olumsuz Etkileyecek Bir Risk Bulunmuyor Haber

Gıda Arzını Olumsuz Etkileyecek Bir Risk Bulunmuyor

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, olumsuz hava koşulları sonucu bazı bölgelerde yaşanan zirai don olayı ile ilgili bütün ekiplerin sahada gerekli çalışmaları yürüttüğünü belirterek, “Başta hububat, baklagiller ve yağlı tohumlar olmak üzere stratejik öneme sahip tarım ürünlerinde, yurt içi gıda arzını olumsuz yönde etkileyecek bir risk bulunmuyor" ifadelerini kullandı. Yumaklı, Bakanlık bürokratları ile olumsuz hava koşulları sonucu bazı bölgelerde yaşanan zirai don olayı ile ilgili bir değerlendirme toplantısı gerçekleştirdi.  Toplanı sonrası açıklamalarda bulunan Bakan Yumaklı, küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerin başında, coğrafi konumu itibarıyla Türkiye'nin geldiğine dikkati çekti. “EKİPLERİMİZ SAHADA" Tarımsal üretimin de hava koşullarından en çok etkilenen sektörlerin başında geldiğine işaret eden Yumaklı, özellikle son 4 günlük dönemde hava sıcaklıklarındaki ani düşüşler sonucu, ülkenin belli bölgelerinde zirai don, kar yağışı, dolu olaylarıyla karşı karşıya kalındığını anımsattı. Tüm üreticilere ve çiftçilere bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi ileten Yumaklı, şöyle konuştu: “Tarım ve Orman Bakanlığı olarak, elbette hava hareketlerini çok yakından takip ediyoruz. Dolasıyla bu hava hareketleri olmadan önce de önümüzdeki dönemde neler olacağına dair değerlendirmeleri yaptık. Don olaylarının görülebileceği illerimizde Tarım ve Orman Bakanlığı ekiplerimiz üreticilerimizi ikaz ettiler. Onlarla birlikte bu zirai donun etkilerinin minimuma indirebilecek çalışmaları başlattılar. Don olayı sonrasında ise bütün ekiplerimiz sahada hasar tespit çalışmaya başladı. Özellikle geçtiğimiz cuma gecesi -15'lere kadar sıcaklık düştü. Çoğu hasarında en çok gerçekleştiği dönem bu gece oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da detaylı olarak bilgilendirdiğini belirten Yumaklı, Erdoğan'ın da kendileri çalışmaların süratle gerçekleşmesini ve hızlıca tamamlanmasını yönünde talimat verdiğini vurguladı. Sahadaki çalışmaların devam ettiğini belirten Yumaklı, şunları söyledi: “Henüz hasar tespit çalışmaları devam ederken, 'ülkemizdeki bütün tarımsal faaliyetin bundan olumsuz etkilendiği, bizim gıda arz güvenliği açısından büyük bir felaketle karşı karşıya olduğumuz ve yurt dışına bağımlı olunacağı' gibi yorumlara rastladık. Bunların kesinlikle iyi niyetli yorumlar olmadığını belirtmek istiyorum. Başta hububat olmak baklagiller ve yağlı tohumlar olmak üzere stratejik öneme sahip diğer tarımsal ürünlerde hasar söz konusu değil. Ancak eksi 15 dereceye kadar düşen sıcaklıklar sonucu oluşan don olayı, ülkemizin belli bölgelerinde meyve çeşitlerini maalesef etkilemiştir." “GIDA ARZ GÜVENLİĞİ AÇISINDAN BİR TEHLİKE BULUNMUYOR" İlk tespitlere ve saha gözlemlerine göre kayısı, üzüm, elma, şeftali, nektarin gibi bazı meyve gruplarında farklı derecelerde hasar meydana geldiğini dile getiren Yumaklı, şunları kaydetti: “Özetle; 206 çeşit tarım ürünü üretimiyle dünyada bu anlamda nadir örneklerden biri olan ülkemizde, son yaşanan don olayı sonrasında stratejik ürünlerle ilgili olarak gıda arz güvenliğine ilişkin herhangi bir problem olmadığını belirtmek istiyorum. Meyve grubundaki hasarın boyutu da halihazırda devam eden çalışmalar sonucu ortaya çıkmış olacak. Hava şartlarının mevsim normallerine dönmeye başladığı ve üretim süreçlerinin devam ettiği dikkate alındığında, üretimin devamlılığını dönük Tarım ve Orman Bakanlığı olarak her türlü gerekli çalışmayı yürütüyoruz. Bu olay da göstermiştir ki; don, dolu, sel ve kuraklık gibi olumsuz durumlardan etkilenmemek için Tarım Sigortalarının (TARSİM) yaptırılması son derece hayatidir. Bunun poliçe beledinin yüzde 70'i devletimiz tarafından karşılanmaktadır. Ayrıca kayıtlılık da son derece önemlidir. Dolasıyla Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıt olanların hasar tespitleri çok daha kolay ve hızlıca yapılmaktadır. Buradan bütün çiftçilerimize mutlaka bir tarımsal üretim yapıyorsanız tarım sigortasını yaptırın ve Çiftçi Kayıt Sistemi'ne mutlaka kayıt olun. Bu zamana kadar olduğu gibi Tarım ve Orman Bakanlığı olarak gıda arz güvenliğimizi sağlayan çiftçilerimizin hemen yanında olmaya devam edeceğiz."​

Don Olayı Birçok Bölgede Ağır Bir Yıkım Yarattı Haber

Don Olayı Birçok Bölgede Ağır Bir Yıkım Yarattı

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, zirai dondan etkilenen bölgelerin “Afet Bölgesi” ilan edilmesi gerektiğini vurgularken, Afet Yasası’nın da yenilenmesi gerektiğini belirtti, “Bugünkü mevzuata göre çiftçinin büyük bir kısmı Afet Yasası’ndan yararlanamıyor. Çünkü yasa, ancak mal varlığının yüzde 40’ından fazlası zarar görürse yardım yapılabileceğini söylüyor. Bu eşik derhal kaldırılmalı, çiftçinin gerçek zararı esas alınmalıdır” dedi. CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, İznik ve Yenişehir’de zirai don afetinden etkilenen çiftçilerle bir araya geldi. Sarıbal, CHP İznik İlçe Başkanı Sadullah Eşiyok, Yenişehir İlçe Başkanı Deniz Dörtkardeş, İznik Ziraat Odası Başkanı Vedat Çakar, Yenişehir Ziraat Odası Başkanı Sadi Aktaş’ı ziyaret ederek ilçelerde yaşanan mağduriyet hakkında bilgi aldı. Milletvekili Sarıbal, zirai dondan etkilenen bölgelerin “Afet Bölgesi” ilan edilmesi gerektiğini vurgularken, Afet Yasası’nın da düzenlenmesi gerektiğini belirtti. Çiftçinin don enkazı altında kaldığını ifade eden Sarıbal, “Tarımsal potansiyeli en yüksek bölgelerimizden biri olan, yılda dört ürün alınabilen bereketli İznik ve Yenişehir topraklarındayız. Ancak bugün bu bereketin değil, ne yazık ki büyük bir tarımsal felaketin tanığıyız. Bu yıl Türkiye’nin geniş bir kesimi, tarımsal anlamda bir doğal afeti, adeta bir depremi yaşıyor. Don olayı birçok bölgede ağır bir yıkım yarattı. Nektarin, kivi, armut, zeytin, erkenci erik, kiraz… Her türlü meyvenin yetiştiği bu verimli topraklarda çiftçi adeta enkaz altında. Hasar görmezden gelinemeyecek kadar büyük. Bu noktada acilen atılması gereken adımlar var. Zarar tespit çalışmaları Tarım İlçe Müdürlükleri tarafından detaylı bir şekilde yapılmalı. Ürün bazında kayıplar belirlenmeli, yıllık üretim maliyetleri hesaplanmalıdır. Çiftçimizin Ziraat Bankası başta olmak üzere tarımsal amaçlı kullandığı tüm krediler sıfır faizle dondurulmalı ve en az bir yıl geri ödemesiz olmak üzere 4-5 yıla yayılarak taksitlendirilmelidir. Bu da yeterli değildir. Üretici ayakta kalabilmek, geçimini sürdürebilmek zorundadır. Bu nedenle çiftçimize 0 faizli yeni destek kredileri sağlanmalıdır. Bugünkü mevzuata göre çiftçinin büyük bir kısmı Afet Yasası’ndan yararlanamıyor. Çünkü yasa, ancak mal varlığının yüzde 40’ından fazlası zarar görürse yardım yapılabileceğini söylüyor. Bu eşik derhal kaldırılmalı, çiftçinin gerçek zararı esas alınmalıdır. Tarım ve Orman Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı bu zararın acilen karşılanması için harekete geçmek zorundadır” diye konuştu. TARIMSAL GİRDİLERDEKİ ARTIŞ, GIDA FİYATLARINA YANSIYOR Gıda fiyatlarında yaşanan olağanüstü artışa da değinen Sarıbal, bu artışın tarımsal girdi fiyatlarıyla doğrudan etkili olduğunu vurgulayarak, “Tarım sektörünün bankalara olan kredi borcu sadece şubat ayında 46,2 milyar lira arttı. Toplam borç 935,9 milyar lira. Yılın ilk iki ayında borç artışı 67,3 milyar lira. Üstelik çiftçinin ürettiği ürünlerin de her gün fiyatı düşüyor. Gıda fiyatlarında 2024 Mart ayından bu yana yüzde 37 oranında artış var. TÜİK verilerine göre son üç yılda gıda enflasyonu yüzde 289 oldu. Meyve fiyatlarındaki artış yüzde 368, çay fiyatlarındaki artış yüzde 325’i buldu. Halkımız neredeyse ekmek alamaz hale geldi. Çünkü son üç yılda ekmek fiyatları yüzde 293 oranında arttı. Çiftçilerimizin bugün yaşadığı sorun, yarın sofralarımıza zam olarak yansıyacak” ifadelerini kullandı.

Tanzim Satış Ruhu İZMAR İle Küllerinden Doğdu Haber

Tanzim Satış Ruhu İZMAR İle Küllerinden Doğdu

İzmir Büyükşehir Belediyesi, 43 yıl kente hizmet veren tanzim satış mağazalarını İZMAR adıyla yeniden İzmirlilerin hizmetine sundu. Karabağlar, Menemen ve Gaziemir’de üç şubeyle hizmete açılacak mağazaların ilki olan Bozyaka şubesi, Başkan Dr. Cemil Tugay’ın ilk alışverişiyle hizmete başladı. Güvenilir gıda ve temel tüketim ürünlerinin uygun fiyatla satışa sunulduğu İZMAR’ların piyasa fiyatının yüzde 20 altında satış yapacağını açıklayan Başkan Tugay, vatandaşın yaptığı 5 bin liralık bir market alışverişinin bin lirasının cebinde kalacağını söyledi.  İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın İzmirlilere müjdesini verdiği ve 1973-2016 yılları arasında Tansaş Tanzim Satışları AŞ olarak kentte hizmet veren market zinciri, “İZMAR” adıyla yeniden hizmete açıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraki İZTARIM bünyesinde işletilecek İZMAR mağazaları Karabağlar, Menemen ve Gaziemir’de olacak. Şubelerin ilki olan Karabağlar Bozyaka Şubesi, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın ilk alışverişiyle hizmete başladı. Bozyaka’nın ardından Menemen Ulukent Şubesi’nin açılış töreni önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek. İzmirlilere güvenli gıdanın yanı sıra temizlik ürünlerinden kişisel bakıma kadar temel tüketim ürünlerini kâr amacı gütmeden satışa sunan İZMAR’da, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından üretilen süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri, Halk Ekmek ile Şaşal Su, Badem Su ve İzmir Su tek çatı altında uygun fiyatla satışa sunuldu. “Biz halktan yana olan insanlar olarak mecburen bu işe girdik” Ziyarette konuşan Başkan Tugay, İZMAR projesinin detayları hakkında bilgi verdi. Başkan Tugay, önemli bir karar verdiklerini belirterek “Bu kararın ilk uygulamasını bugün burada hayata geçiriyoruz. Bizler Tansaş’larla büyüdük. Belediyenin marketlerinin güvenilirliği ve fiyatlarının uygunluğunu yaşayarak öğrendik. Bir süre önce Tansaş’lar devredildi. Birçok belediyemiz sosyal market uygulamaları yapmaya çalıştı. Bunlar istenildiği kadar güçlü uygulamalara dönüştürülemedi. Tekrar tanzim satış marketlerini hayata geçireceğiz derken bize ‘marketçilik belediyenin işi değil’ denildi. Bence de değil. Zaten yapmaya çalıştığımız da bildiğimiz anlamda marketçilik değil. Biz bir market açalım, buradan para kazanalım, birilerine paralar kazandıralım diye bu işlerle ilgilenmiyoruz. Biz halktan yana olan insanlar olarak mecburen bu işe girdik. İnsanlarımız gün yüzü görsün, adil olarak ülkenin olanaklarından faydalansın diye bu görevlerdeyiz” diye konuştu. “Üreticiye ve tüketiciye yapılan haksızlıklara karşı adım atmak zorundayız” Türkiye’de ve İzmir’de yurttaşların alım gücünün düştüğüne dikkat çeken Başkan Tugay, “Zincir marketlerin fiyat politikalarına herkes mahkûm durumda. İşin öbür tarafında üreticilerin de mağduriyetleri var. Üreticilerden çok düşük rakamlara alıyor zincir marketler, tüketiciye ne kadara satılacağını da kendi aralarında belirliyorlar. Dolayısıyla hem üreticiye hem tüketiciye yapılan haksızlıklara karşı da bazı adımlar atmak zorundayız” dedi. “Vatandaşın 5 bin liralık alışverişinin bin 250 lirası cebinde kalacak” Başkan Tugay, İZMAR marketlerinde ürünlerin piyasadaki en ucuz fiyatlarından yüzde 20-25 daha indirimli satılacağını vurguladı. Başkan Tugay, “Her ay 5 bin lira mutfak masrafı olan bir vatandaşımızın normal markette yapacağı alışverişe göre bin lirası, bin 250 lirası cebinde kalacak. Sıkıntılı durumlarda baktık, bazı ürünlerin fiyatları çok yükseliyor, onları dengeleyecek şekilde üretim ve alım yaptıracağız. İnsanlarımıza o ürünleri de ulaştıracağız. İnsanların temel ihtiyaçlarında mağdur olmaması için elimizden geleni yapacağız” ifadelerini kullandı.  Halkın öneri ve talepleri doğrultusunda projenin geliştirileceğini ifade eden Tugay, “Sizlerin önerileri, dilekleri bizim için yol gösterici olacak. Ekmeğimiz var, suyumuz var, etimiz, süt ürünlerimiz, tarladan gelen ürünlerimiz var. Hepsi piyasadan yüzde 20-25 daha ucuza satılacak.  Herhangi bir yerde bir yanlış görürseniz lütfen beni uyarın” şeklinde konuştu. 15 Halkın Bakkalı şubesi İZMAR’a dönüşecek İZMAR projesinin kısa sürede İzmir geneline yayılması hedefleniyor. İzmir genelinde 15 market ve 1 gezici market olmak üzere hizmet veren Halkın Bakkalı şubeleri kısa sürede İZMAR mağazalarına dönüşecek. Bozyaka Şubesi’nin ardından ikinci şube Menemen Ulukent’te, ardından Gaziemir’de hizmete açılacak. İZMAR’da sadece güvenilir ürünler yer alacak İZTARIM AŞ, İZMAR’da satışa sunulacak ürünleri belirlerken Türkiye genelinde üretim standartlarına uygun, sadece güvenilir ürünlerin market raflarında yer alması için özel çalışma yürüttü. Gıda ürünlerinin yanı sıra temizlik, kişisel bakım gibi temel tüketim ürünlerinin de markette yer alacağını İZMAR’da markaya dayalı değil, güvene dayalı bir ürün gamı oluşturulacak. İlk etapta İZMAR’larda 21 kategoride 581 ürün yer alacak. Büyükşehir’in et, süt ürünleri ve tüm suları tek çatı altında İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait 100. Yıl Bayındır Süt İşleme Fabrikası ve Ödemiş Et Entegre Tesisi’nde üretilen et ve süt ürünleri İZMAR’da uygun fiyatla halkla buluşacak. Et ve süt ürünlerinin yanı sıra Şaşal Su, Badem Su ve İzmir Su ürünlerini tek çatı altında, İZMAR’da satışa sunulacak. Belirli mağazalarda su satışı için “gel al” noktaları oluşturulacak. Halk Ekmek büfesi olarak da hizmet verecek İZMAR mağazaları açıldığı her yerde Halk Ekmek büfesi olarak da hizmet verecek. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ürettiği ve uygun fiyatla yurttaşa sunduğu sağlıklı ve güvenilir ekmeğe artık İZMAR’da da ulaşılabilecek.

Bakan Yumaklı'dan Gıdada Usulsüzlük Yapan İşletmelere Uyarı! Haber

Bakan Yumaklı'dan Gıdada Usulsüzlük Yapan İşletmelere Uyarı!

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Türkiye Şap Enstitüsünü ziyaret ederek burada incelemelerde bulundu. Bakan Yumaklı, burada yaptığı açıklamada, enstitünün, Kovid-19 salgını döneminde TURKOVAC aşısının üretilmesi çalışmalarına destek veren tecrübeli kurumlardan biri olduğuna işaret ederek "Dünyada şap aşısı üreten 7 merkezden birinin bu enstitüsü olduğunu gururla söylemek istiyorum." diye konuştu. Yumaklı, Türkiye'nin 1967'de sadece 12 milyon doz aşı üretebildiğini, 2022'de bu sayının yaklaşık 128 milyon doza yükseldiğini aktararak "Bu yıl bu rakam 200 milyon doza ulaşacak. Dolayısıyla son derece önemli bir aşama katetmiş durumdayız." ifadelerini kullandı. Söz konusu aşıların ihracatında da önemli bir aşama katedildiğini aktaran Yumaklı, "2024'te yaklaşık 11 milyon doz aşı ihracatı yapıldı ve kademe kademe devam ediyor. Özellikle dost ve kardeş ülkelerin çok yoğun talebi var. Dolayısıyla bu enstitünün şap aşısı üretimiyle ilgili kabiliyetini de kapasitesini de arttırmak üzere çalışmalarımız devam ediyor." değerlendirmesinde bulundu. Bakan Yumaklı, aşılama kampanyasını 17 Şubat'ta başlattıklarını anımsatarak "13 Nisan itibarıyla sona erecekti ancak araya bayramın girmesi ve diğer unsurlarla birlikte bunu 2 Mayıs'a kadar uzattık. Dolayısıyla bütün çiftçiler ve üreticilerimizin, aşılama kampanyasını yaptırmamış olanların mutlaka ama mutlaka bu süre içerisinde yaptırmalarını istirham ediyoruz." dedi. "SAĞLIĞI TEHLİKEYE DÜŞÜRECEK HERHANGİ ÜRÜNÜ VATANDAŞLARIMIZIN HİZMETİNE SUNMAYIN" Yumaklı, Bakanlığının önemli görevlerinden birinin de güvenilir ve kaliteli gıdaya erişim konusunda çalışmalar yapmak olduğuna işaret ederek vatandaşların güvenilir gıdaya ulaşabilmesi için denetimlerin devam ettiğini bildirdi. En iyi denetçinin vatandaşın kendisi olduğuna dikkati çeken Yumaklı, vatandaşların bu konuda tespit ettiği uygunsuzlukları Bakanlığa bildirmelerini istedi. Bakan Yumaklı, son günlerde tavuk döner başta olmak üzere, gıda zehirlenmelerinin yaşandığına dikkati çekerek bu tür hadiselerin olmaması için önden önlem alınması gerektiğini vurguladı. Denetimleri sıklaştırdıklarını ve ekiplerin sahada teyakkuzda olduğunu belirten Yumaklı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Eğer bir gün bu ürünü satışa sundunuz ve akşama kaldı, bunu ertesi gün kullanamazsınız, yasaktır. Ancak maalesef kar hırsıyla bu, bir sonraki gün çiğ etle beraber pişiriliyor. Bozulmayla ilgili emarelerin, tatla ilgili değişikliklerin elimine edilmesi için farklı türde sosların kullanılması gibi bir alışkanlık son günlerde ortaya çıktı. Bunlarla ilgili denetimlerimizi sıklaştırdık. Bu tür işlere tevessül eden üreticileri uyarıyorum, herhangi bir denetimde bunu tespit ettiğimizde çok ağır cezalar uygulayacağız ve kapatma işlemini gerçekleştireceğiz. Dolayısıyla lütfen bu konuda hassasiyet gösterin, sağlığı tehlikeye düşürecek herhangi ürünü vatandaşlarımızın hizmetine sunmayın." "FUAR, TANITIM GÜNLERİ, PANAYIR GİBİ ETKİNLİKLERİ DE DENETLEYECEĞİZ" Bakan Yumaklı hem sektörel hem de bölge bazlı denetimleri devam ettirdiklerini bildirerek 1 Nisan'da lokanta ve restoran gibi toplu tüketim yerlerinde denetimlerin başladığını söyledi. Valilikler vasıtasıyla yerel yönetimlere uyarıları olacağını belirten Yumaklı, "Özellikle fuar, tanıtım günleri, panayır gibi etkinliklerde gıda satış ve tüketim yerlerinin sahip olması gereken hijyen kuralları ile o ürünlerin sunumu ve içeriğine kadar nasıl olması gerektiğiyle ilgili bildirimi kendilerine yapacağız ve ayrıca denetleyeceğiz." diye konuştu. Yumaklı, "yöresel, organik ve ekolojik" tanımlarıyla satılan ve bu şekilde olmadığı tespit edilen ürünlere yönelik de denetimlerin devam ettiğini ifade etti. Denetim sonuçlarına ilişkin de bilgi veren Yumaklı, "1 Nisan'dan itibaren 13 bin 691 gıda kontrolü gerçekleştirdik, bunlarda 224 uygunsuzluk tespit ettik ve 22 milyon lira idari para cezası uyguladık. Halkımızın güvenilir gıdaya ulaşımıyla alakalı hiçbir uygunsuzluğa toleransımız olmayacak, hiç kimsenin gözünün yaşına bakmayacağız." dedi. ÜRETİCİLERE ZİRAİ DON UYARISI Bakan Yumaklı, iklim değişikliğinin tarıma etkisine işaret ederek kuraklık ve zirai don olaylarıyla çok sık karşılaştıklarını bildirdi. Özellikle 5 gün boyunca ülkenin belli bölgelerinde olumsuz hava koşullarının tarımsal üretimi etkileme potansiyeline sahip olduğuna dikkati çeken Yumaklı, şunları kaydetti: "Özellikle zirai don, dolu, sel ve taşkın gibi konularda vatandaşlarımızın, üreticilerimizin arkadaşlarımız tarafından yapılan uyarılara riayet etmelerini özellikle kendilerinden istirham ediyoruz. Hem bizim il ve ilçe müdürlüklerimize hem de ALO TARSİM 172 Hattı'na ihbarda bulunmalarını özellikle rica ediyorum. Önemli başka bir husus sigorta konusu. Devletimiz, her türlü olumsuz duruma karşı tarımsal üretimi sigorta altına alacak poliçe bedelinin yüzde 70'ini ödüyor. Çiftçilerimizin, üreticilerimizin bundan sonra çok daha fazla yaşanması muhtemel doğa olaylarından etkilenmemesi için bu sigortayı yaptırmalarını özellikle kendilerinden istirham ediyoruz."

Gürer: "Yumurtada Fahiş Fiyat Artışı Neden?" Haber

Gürer: "Yumurtada Fahiş Fiyat Artışı Neden?"

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'de son günlerde temel gıda ürünlerinde yaşanan fiyat artışlarına ve özellikle yumurta da fahiş fiyat artışına dikkat çekti. Gürer, “Gerçek gündem olan, insanların yaşamını doğrudan etkileyen konuların konuşulması ne yazık ki öteleniyor. Et, ekmek ve kent lokantalarında yemek kuyrukları derken, sonunda Türkiye yumurta kuyruklarını da gördük.”dedi. İkinci Dünya Savaşı dönemini hatırlatan Ömer Fethi Gürer, “O dönem Osmanlı'dan alınan borçların ödendiği, sanayileşmemiş bir ülke şartları vardı. Şeker ve sanayi unu dahi ithaldi. Yokluk ve yoksullukla savaştan çıkılmış koşullarda bir ayağa kalkış mücadelesi vardı günleri eleştirip bugün kuyrukları ve yoksullaşmayı saklamaya çalışan bir iktidar var. Millî Mücadele'nin liderlerini eleştirerek, beceriksiz ve yetersiz yönetimini saklayan bir anlayışla karşı karşıyayız.” diyerek AKP iktidarının yönetim politikalarını eleştirdi. TAVUK VE YUMURTA ÜRETİMİNİN TİCARİLEŞTİRİLMESİ Eski Türkiye’de  neredeyse bahçesi olan  her evde  tavuk beslendiğini belirten Ömer Fethi Gürer, “Tavuk ve yumurta, ticarileştirilmek amacıyla kentlerde beslenmesi yasaklandı. Bugün, kentte tavuk beslemeye kalkarsanız, doğrudan görevliler gelip Kabahatler Kanunu'na göre ceza yazıyorlar. Böylece tavuk da yumurta da büyük şirketlerin kontrolüne verildi. Bu yolla birileri kazandı, ama yurttaşın kendi tavuğunu ve yumurtasını elde etmesinin dahi önü kesildi. İşte serbest piyasa ekonomisi dediğimiz ve yalnızca "soygun ekonomisi" olarak ülkemizde uygulanan süreç, bu durumların yaratılmasına da vesile oldu.” diye konuştu. FİYAT ARTIŞININ SEBEBİ NE? CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, yumurta fiyatlarındaki artışın arkasında yatan nedenleri sorgulayarak şunları söyledi: “Üretilen ürüne rağmen fiyatların bu kadar hızlı yükselmesini getiren sebepler yeterince irdelenmiyor. Türkiye, yurt dışına yumurta ve tavuk eti de ihraç eden bir ülke. Temel gıda maddelerinde yumurtanın fiyat artışı yılbaşından bu yana devam ediyor. Aralık 2024'te 100-120 lira olan otuzlu yumurta kolisi, 250 liraya çıktı. Yüzde yüze yakın bir artış var. Üretim maliyeti, nakliye artışı, elektrik artışı, mazot artışı, işçilik artışıyla bunu açıklamak da olası değil. İhracat artışına bakıyoruz. İç piyasanın talebini karşılayacak kadar üretim olduğuna göre, ihracatın da bu işte önemli bir etkisi yok. Öyle olunca, bu fiyat artışı nereden kaynaklanıyor?” diye sordu. GÜRER, SEKTÖRE AİT VERİLERİ PAYLAŞTI Türkiye'nin yumurta üretim ve ihracat rakamlarını paylaşan Gürer, “2023 yılında 201.627 ton, yani 3.379.154.436 adet yumurta ihraç edilmiş ve 403.297.474 dolar gelir sağlanmış. 2024 yılında ise 197.733 ton, yani 3.313.937.728 adet yumurta ihraç edilerek 459.939.396 dolar gelir elde edilmiş. 2025 yılının ilk iki ayında 19.973 ton, yani 328.854.267 adet yumurta ihraç edilerek 61.999.893 dolar ülkemize gelir sağlanmış. Yumurta üretimine baktığımızda, 2023 yılında 20.637.734.000 adet yumurta elde edilmişken, 2024 yılında bu rakam 21.155.089.000 adete çıkmıştır. 2025 yılının ilk ayında ise 1.652.615.000 adet yumurta üretilmiştir. Yumurta tüketimini kişi başı üzerinden değerlendirdiğimizde, 2023 yılında yıllık 204 adet olan tüketim, 2024 yılında kişi başına 223 adete çıkmıştır. Ancak sağlıklı beslenme açısından, kişi başına yıllık en az 300 adet yumurta tüketimi tavsiye edilmektedir. Yumurta tavuğu sayısı da 2023 yılında 114.476.843 adet iken, 2024 yılında 109.100.202 adet olarak gerçekleşmiştir. Burada 5.376.641 adet azalma görülüyor. İşletme sayısına baktığımızda, 2022 yılında 73 kuluçkahane, 55 kombine ve kesimhane, 405 damızlık, 2.683 ticari etlik ve 2.074 ticari yumurtacı olmak üzere toplam 10.290 adet kanatlı hayvan işletmesi bulunduğu görülüyor. Yumurta yemi fiyatları 50 kilogram için 1.500 ile 1.800 lira arasında değişiyor. Bir yumurtayla 200 gram yem alınabilmesi gerekiyor. Eğer alınamazsa, üretici bu bağlamda sıkıntı yaşıyor. Hemen hemen tamamı ithal olan yemlerin fiyatları, tavuk üretimini de etkiliyor. Tavuk fiyatları da 2024 yılında tüm tavuğun kilosu 65 lirayken, 2025 yılında 100 liraya çıkmış bulunuyor.” dedi. OLAN GARİBANIN YUMURTASINA OLDU  CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Tavukta da, yumurtada da üretimle ilgili bir sorun yok. Girdi maliyetlerinin %100'e varacak kadar artmadığı bir süreçte, nasıl oluyor da yumurta fiyatları bu kadar artıyor? Hadi Amerika'nın yumurta talebi doğrultusunda ihracat artsa, oradan bir değişim oldu diye düşünülebilir. Ama yurt içinde tüketime sunulan yumurta miktarı Türkiye için yeterli. Böyle olunca, fakirin fukaranın ulaşabildiği bir yumurtada bile fiyatların bu kadar artması, sistemin yarattığı bir sorun. Siyasi iktidarın, üretimle ilgili süreçleri doğru yönetmediği birçok tarım ürününde göründüğü gibi, hayvancılıkta da problemler oluşuyor. Bu bağlamda, yeterli ve düzenli bir takibin olmaması ile doğrudan ilgili. Herkes kendi kafasına göre haklılığını ortaya sürerse ve bu bağlamda tüketici de daha pahalı ürüne mahkûm edilirse, bu iş önümüzdeki süreçte yaşanabilecek sorunların habercisi olur. Şu anda yaşanan süreçler sağlıklı değil ya da yapılan işlerde vatandaş kazıklama anlayışı egemen.” şeklinde konuştu. SORUN DA ÇÖZÜM DE BELLİ Gürer, “Bu işin üretici kısmındaki problemler belli. Oradaki sorunların üzerine, son tüketiciye kadar gelen evredeki fiyat artışını yaratan unsurlar doğru analiz edilmelidir. Bunun da başlıca yolu, belli ölçüde kâr marjının sınırlanmasından geçiyor. Yani üretici ürettiğinde, üreticinin kârının üzerinde aracılar kâr ederse, tüketiciye sürekli olarak gerek tarım ürünleri gerekse hayvancılıktan elde edilen ürünler daha yüksek fiyatlarla sunulmaya devam eder. Bu durumu ortadan kaldırması gereken siyasi iktidarın, "fahiş fiyatı boykot edin" anlayışıyla söz söylemesi değil. Çünkü vatandaşın ekmeğe, ete, süte, yumurtaya, kısacası temel ihtiyaçlara erişimi bir zorunluluktur. Kırmızı ete ulaşamadığı yerde, tavuğa ihtiyacı vardır. Emeklinin, asgari ücretlinin aldığı gelirle yaşaması için elinde bir yumurtası, bir tavuğu vardı. Şimdi onlar için de kuyruklar oluşuyor. Kent lokantalarında yemek yiyebilmek için insanların kuyruğa girdiği bir ülkede, bu süreci siyasi iktidarın seyretmeye hakkı yok. Bulduğu çözümler yanlış noktada olduğu için bu günleri yaşıyoruz. Bunlarla ilgili doğru çözüm; üretenin giderleriyle birlikte üretim sürecinin doğru değerlendirilmesi, gerekirse yemde sübvansiyon sağlayarak maliyetlerin aşağı çekilmesi ve üretimden sonraki yumurtanın market raflarına girinceye kadar olan sürecin doğru analiz edilmesidir. Bunun sonucunda vatandaşa uygun koşullarda üretilen ürünlerin, yani yumurtanın ulaşması sağlanmalıdır. Şu anda yaşananlar tamamen yönetimsizlikten, sorunlara doğru çözüm üretilmemesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü yumurta açığımız yok. Hani denir ki “Yumurta da açık var, fiyat ondan artıyor” ya da “İhracat patladı, ondan artıyor.” Böyle bir durum yok.” diye konuştu.  “TARIM ŞAKAYA GELMEZ!”  Basın toplantısını çarpıcı ifadelerle sonlandıran Gürer, “Her ürüne gelen fiyat artışlarına baktığımızda, yumurta fiyatının bu kadar fırlaması tamamen yönetimsel eksiklikten kaynaklanmaktadır. Bir kez daha yetkilileri uyarıyoruz: Tarım şakaya gelmez. Hayvancılık ve çiftçilik, bu kafayla yürütülürse, önümüzdeki süreçte gıdada oluşacak arz açığının yanında, insanlar eti, sütü, yumurtayı, yani protein kaynaklarını alamaz hale gelir. Çocukların sağlığından, geleceğin doğru kurgulanmasına kadar her alanda problemler oluşur. Zaten küresel iklim değişikliği ile ortaya çıkan sorunlar ortadayken, bir de yönetim zaafından kaynaklanan problemler ne yazık ki ülkemizde insanların beslenme alışkanlıklarından sağlıklı beslenmesine kadar birçok konuda sorun yaratmaktadır. Yönetimi, planlı, öngörülebilir, hesap-kitaba dayalı, üreteni ve tüketeni koruyan bir anlayışla sorunlara bakmaya davet ediyorum.” dedi. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında artan yumurta fiyatlarına dikkat çekti.,

İktidar Limonda Süreci Eline Yüzüne Bulaştırdı! Haber

İktidar Limonda Süreci Eline Yüzüne Bulaştırdı!

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında limon ihracatına yönelik alınan kararları eleştirdi. Gürer, son 48 saatte limon ihracatında yaşanan gelişmelerin tarım sektöründeki planlama eksikliklerini bir kez daha gözler önüne serdiğini söyledi. 48 SAATTE YAŞANANLAR TARIMIN FOTOĞRAFI CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, " Limonla ilgili 48 saatte yaşananlar, ülkemizde tarım kesiminin sorunlarının farklı bir yansıması oldu. Çünkü önce Ticaret Bakanlığı yurt dışı satışına yasaklama getirdi. Sonra, birliklerden gelen talepler doğrultusunda bu yasak 15 Mayıs’a ertelendi. 15 Mayıs’a ertelenmesinin nedeni, dünyada limon üreten ülkelerin limon ve taze limonunun çıktığı döneme denk geliyor ki ondan sonra zaten ihracat talepleri önemli ölçüde azalıyor. Arjantin ve Güney Afrika’da, 15 Mayıs’tan sonra taze limon çıkmış olacak. Dünya piyasalarına bu ülkelerden limon girişi de hızlanacak." dedi. LİMON ÜRETİMİNDEKİ ÇELİŞKİLİ TABLO Türkiye'deki limon üretim verilerini paylaşan CHP’li Ömer Fethi Gürer şunları söyledi: " Ülkemizde limon ağacı sayısı 2023 yılında, ürün veren 15 bin 443 adet ağaç var. Bunlardan 4 bin 968 de ürün vermeyen ağaç bulunuyor. Toplamda 20 bin 411 limon ağacı ülkemizde mevcut. 2024 yılında meyve veren ağaç sayısı 15 bin 171 adede düşüyor. Meyve vermeyen ağaç sayısı ise 4 bin 733 olarak saptanıyor ve bu süreçte ağaç sayısı da 19 bin 944’e geriliyor. Ama buna rağmen üretimde bir artış gözlemleniyor. Çünkü 2022-2023 döneminde limon üretimi 1 milyon 323 bin ton iken, 2023-2024 döneminde üretim 2 milyon 300 bin tona çıkıyor. Burada tabii veriler, genelde inanmak durumunda kaldığımız için ifade edelim.Üretimin artışı ya da üretimle ilgili verilerin ne kadar sağlıklı olduğu, ortaya çıkan tablo ile tartışılır hale geliyor. 564 bin dönümlük meyve alanında limon üretimi gerçekleşiyor ve kişi başına da ülkemizde 7,5 kilo civarında bir limon tüketimi var.” İHRACAT RAKAMLARI VE GELİRLER CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, limon ihracatına ilişkin şu bilgileri paylaştı: "2023 yılında 63 ülkeye ihracat yapmışız. 2024 yılında 69 ülkeye ihracat yapmışız. 2025 yılının ilk iki ayında da 49 ülkeye ihracat gerçekleşmiş. Ülkemiz, limonu ihraç eden ve bu anlamda pazarı olan bir ülke. 2023 yılında 658 bin 198 ton limon ihracından 357 milyon 761 bin dolar gelir sağlamışız. 2024 yılında 576 bin 841 ton limon ihracından 361 milyon 38 bin dolar gelir sağlamışız. 2025 yılının ilk iki ayında ise 116 bin 837 ton limon ihracatından 95 milyon 130 bin dolar gelir sağlanmış.” FİYAT ARTIŞININ PERDE ARKASI Son dönemdeki fiyat artışlarını değerlendiren CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, " Şimdi bu süreçte, yılbaşından itibaren özellikle de geçtiğimiz yıl limonun para etmemesi, üreticide bu yıl da don olayından etkilenmesi nedeniyle limonda bir fiyat artışı olacağı söyleniyordu. Bir ay önce yaptığım basın toplantısında bunu da gündeme getirdim. Limon fiyatlarında hızlı bir artış var, dedim. Ama bu artış, üreticiden ürün çıktıktan sonra, depodaki ürünün sahipleri tarafından yaratılan yani aracıların da bu işte rol oynadığı bir işleyiş. Türkiye'de ne yazık ki yanlış tarım politikaları ve planlamanın olmaması her alanda probleme dönüşüyor.” İfadelerini kullandı. TİCARET BAKANLIĞI'NI ELEŞTİRDİ Gürer, Ticaret Bakanlığı'nın ihracat yasağı kararını eleştirerek, “ " Üretim olarak bakıyorsunuz, Türkiye'nin yurt dışı satımına rağmen limonda açığı yok ve fiyatın bu kadar artmaması gerekiyor. Limonda fiyat artınca Ticaret Bakanlığı ne yapıyor? Limon fiyatları hızla artınca yurt dışı satışını durduralım, diyor. Bir kere adı Ticaret Bakanlığı. Ticaret Bakanı’nın şunu görebilmesi lazım: Yurt dışı pazarını kaybettiğiniz zaman, yeniden o pazarı oluşturmak çok zor. Geçtiğimiz yıllarda domates salçasıyla ilgili böyle bir uygulamaya gidildi ve geçen yıl domates tarlada rezil oldu.” diye konuştu. BU KARARI NEDEN ALDINIZ? Ömer Fethi Gürer, “Alınan kararın artısı, eksisi, yanlışı, doğrusu doğru saptanmadığı sürece problemler oluşuyor. Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, bununla ilgili odalar ve birlikler bir araya gelip doğru bir politika oluşturarak karar almalı. Dün karar alıyorlar, yurt dışına ihracatı yasakladılar. Bugün, yasağı 15 Mayıs’a kadar erteledik. Ya 15 Mayıs’tan sonra zaten taze limon farklı dünya ülkelerine çıkınca, pazarın o konudaki doygunluğu oluşunca Türkiye'nin yurt dışı pazarında daralma da oluşuyor. Öyle olunca, böyle bir kararı neden alıyorsunuz?” diye sordu. YANLIŞLIĞIN BEDELİNİ ÜRETİCİ VE VATANDAŞ ÖDÜYOR Ömer Fethi Gürer, " Üretici ya da depoda bulunan ürünün sahiplerini de tedirgin eden biçimde değerlendirme yapmak yerine, bu ürünün fiyat artışı üzerinden "Niye bu kadar fiyat arttı?" diye düşünmek gerekiyor. İşin özü, yanlışlığın bedelini hem limonu üreten hem de vatandaş ödüyor. Çünkü sistem, artık aracıların daha çok kazandığı, üretenin para kazanamadığı, tüketicinin ise fahiş fiyattan ürün almak zorunda bırakıldığı bir döneme evrildi. Yurt dışı ihracatı bahane edilerek yurt içinde fiyat artırılıyor. Şu andaki konjonktürde limonun bu kadar fiyat artışını gerektiren durum, limonun depoda olmaması değil, yönetilememesidir. Bu da siyasi iktidarın sorumluluğundadır. " ifadelerini kullandı. GEÇEN YIL ÜRÜNLER ÇÖPE GİTTİ Siyasi iktidarın ürünün oluşumundan pazarlanmasına kadar süreci doğru yönetemediğini vurgulayan Gürer, " Siyasi iktidar, ürünün oluşumundan pazarlanmasına kadar süreci doğru yönetemediği için geçtiğimiz yıl ürünler çöpe gitti. Limon ağaçlarının sökülmesi de para etmediği dönemde üreticiye sahip çıkılmamasından kaynaklandı. Bu ürün depolanabilir. En az iki yıl boyunca depolanarak stoktaki ürünün değer bulması sağlanabilir. Böylece zincirde kopma oluştuğunda fiyat artışı önlenebilir. Farklı ürünlerde de bu yöntem uygulanabilir. İşlenmiş gıdalar, dondurulmuş gıdalar ve katma değerli ürünlere dönüştürülerek üründen doğru fayda sağlanabilir. Ancak siz üreticinin elindeyken limonun fiyatı 5 liraya kadar düşünce o ağacın sökülmesini seyrederseniz, sonra depoda ürün varken fiyat artışını bahane ederek ihracatı yasaklarsanız ve gelen tepkiler üzerine kararı ertelemeye giderseniz, yönetim anlayışınızdaki boşluk, yetersizlik ve öngörüsüzlük ortaya çıkar." diye konuştu. TARIM POLİTİKALARINDA TUTARSIZ KARARLAR CHP Milletvekili ve TBMM Tarım,Orman ve Köyişleri Komisyon Üyesi Ömer Fethi Gürer, tarım politikalarındaki tutarsızlıkları eleştirerek, " Tarımın en büyük sorunu, planlı bir üretim anlayışının olmamasıdır. Öngörülebilir bir politika ve sürdürülebilir bir düzenin olmaması nedeniyle bu problemler yaşanıyor. Bugün yaşadığımız olay bunun somut göstergesidir. Bakanlık açıklasın: Dün ihracatı niye yasakladınız? Bugün neden kaldırdınız? Eğer kaldıracaktınız, niye böyle bir karar aldınız? Niye uzmanıyla, çiftçisiyle, birliğiyle, odasıyla görüşmediniz? Bu kadar başıboş bir anlayış olur mu?” ifadelerini kullandı. FİYAT ARTIŞININ SORUMLUSU YÖNETİM ANLAYIŞINDAKİ BOŞLUK Sadece limonda değil, diğer ürünlerde de benzer sorunlar yaşandığını söyleyen Ömer Fethi Gürer, " Bir limon sorunundan örnek veriyorum, gidin bakın bugün limon fiyatlarına; yılbaşına göre limon fiyatları ikiye, üçe katlanmış durumda. Diğer ürünlerde de durum böyle. Fiyatlardaki artışın tamamı yönetememe sorumluluğundan kaynaklanıyor. Bu işin çözümsüz ve sorunlara dönüşmesinin tek sorumlusu, ilgili bakanlıkların olayı doğru dürüst görememesi, kavrayamaması ve bununla ilgili politika üretememesidir. Limonla ilgili şu anda 2023-2024 verilerine baktığımızda, 2 milyon 300 bin ton üretim var. Bir yıl öncesine göre neredeyse 1 milyon ton fazla üretim demek bu. üretim fazla ama fiyat artıyor. Stokta ürün var, fakat doğru yönetilemiyor. Vatandaş pahalı ürün almak zorunda kalıyor. Evine birçok kişi limon alamıyor. Birileri bu durumdan vurgun yapıyor. Ancak bu işi yönetmesi gerekenler stoktaki üründen habersiz olduğu için ihracatı yasaklayarak fiyatın düşeceğini sanıyorlar." dedi. KOOPERATİFÇİLİK GÜÇLENDİRİLMELİ Çözüm önerisi olarak kooperatifçiliğin güçlendirilmesi gerektiğini belirten CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, " Sorun, depodaki ürünü üreticiye uygun fiyatla ulaştıracak kamuya ait bir anlayışla politika geliştirilmemesidir. Kooperatifçilik Türkiye'de güçlendirilerek tarımda etkin hale getirilmelidir. Üretim öncesi, üretim sırası ve üretim sonrası planlanmalı; bu yolla hem üreten kazanmalı hem de tüketicinin yüksek fiyatlarla ürün alması engellenmelidir.” şeklinde konuştu.

Yumurta Artık Sofrada Değil, Kuyrukta! Haber

Yumurta Artık Sofrada Değil, Kuyrukta!

Edirne Milletvekili Ediz Ün, vatandaşın en ucuz protein kaynağına bile ulaşamadığını belirterek, artan fiyatların sorumlusunun üretimi değil ithalatı önceleyen politikalar olduğunu söyledi. Edirne Milletvekili ve Ziraat Mühendisi Ediz Ün, artan yumurta fiyatlarıyla birlikte vatandaşın artık en ucuz hayvansal protein kaynağı olan yumurtaya dahi ulaşamadığını vurguladı. Son dokuz ayda yaşanan fiyat artışının endişe verici boyutlara ulaştığını belirten Ün, iktidarın üretimi ve üreticiyi desteklemediği politikaların bu tablonun temel nedeni olduğunu söyledi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yumurta fiyatlarının Ocak 2023’te 3,6 TL olduğunu, Haziran 2023’te 2,5 TL’ye kadar gerileyen fiyatların bugün itibarıyla yüzde 122 oranında arttığını belirten Ün, Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) verilerine göre ise aynı dönemde fiyat artışının yüzde 140'ı bulduğunu ifade etti. “Bugün TÜİK verilerine göre yumurta fiyatı 5,5 TL, TZOB verilerine göre ise 7,3 TL. Bu artış trendi böyle devam ederse, yumurta fiyatları kısa sürede 10 lirayı da geçer,” dedi. Yumurta fiyatlarındaki artışın iki temel nedeni olduğuna dikkat çeken Ün, “Birincisi üretimdeki düşüş, ikincisi ise maliyetlerdeki ciddi artıştır. Son üç ayda yumurta üretimi 5,5 milyar adetten 5 milyar adede düşerek yüzde 8 oranında azaldı. Özellikle dünyayı etkisi altına alan kuş gribi, bu düşüşte önemli rol oynadı,” şeklinde konuştu. Üretim düşüşüne ek olarak maliyetlerdeki yükselişe de dikkat çeken Ün, TÜİK verilerine göre Ocak ayında üretici fiyatlarının yüzde 39, Şubat ayında ise yüzde 52 oranında arttığını belirtti. Tüketici fiyatlarında ise artışın daha sert olduğunu belirten Ün, “Tüketici açısından yumurta fiyatları Ocak'ta yüzde 39, Şubat'ta yüzde 51, Mart ayında ise yüzde 82 artış gösterdi. Yani üreticinin sırtına binen maliyet, doğrudan vatandaşın sofrasına yansımış durumda,” dedi. Yem fiyatlarının da ciddi biçimde arttığını ve bunun çözümünün ithalat olmadığını vurgulayan Ün, “Tavuk beslemesinde kullanılan mısır fiyatları son bir yılda yüzde 50 oranında arttı. Bu artışa karşı düşük gümrük vergili mısır ithalatı da çözüm olmadı. Çünkü hayvancılık sektörü genel olarak desteklenmiyor. Desteklenmeyen üretici üretimden çekiliyor, vatandaş ise ne kırmızı ete ne beyaz ete ne de yumurtaya ulaşabiliyor,” ifadelerini kullandı. Yüksek fiyatlar ve düşük gelir nedeniyle vatandaşın temel gıdaya ulaşmakta zorlandığını belirten Ün, “Tanzim çadırlarında başlayan sebze kuyruklarından sonra yağ ve ekmek kuyrukları ve şimdi de yumurta kuyrukları oluştu. Memleketim Edirne’de Bedesten Çarşısı’ndaki Tarım Açık Cezaevi yumurta satış noktasında da Ankara’daki İş Yurtları Kurumu mağazasında da metrelerce kuyruk var. Çünkü ucuz yumurta artık sadece bu tür sınırlı satış noktalarından temin edilebiliyor. Bu tablo üretimin düşüklüğü ve maliyetlerin yüksekliğinin bir sonucudur,” dedi. Türkiye’nin kişi başına yıllık yumurta tüketiminde 190 ülke arasında ancak 69. sırada yer aldığına dikkat çeken Ün, bu durumun Türkiye’nin bereketli topraklarına ve potansiyeline yakışmadığını ifade etti. Ün, “Bu kötü gidişatın sorumlusu üretimi değil ithalatı önceleyen tarım politikalarıdır. Çözüm bellidir: Üretici desteklenmeli, maliyetler düşürülmeli ve halkın gıdaya erişimi güvence altına alınmalıdır. Ancak mevcut iktidar kaldığı sürece bu sorunlar büyüyerek devam eder. Bugün yumurta 10 lira, yarın 20 lira, 30 lira olur. Bu gidişatı durdurmanın yolu, sandığı vatandaşla bir an önce buluşturmaktır,” dedi.

Bu Limonlar Çürüsün Diye mi Bekliyorlar? Haber

Bu Limonlar Çürüsün Diye mi Bekliyorlar?

Cumhuriyet Halk Partisi Tarım ve Orman Politikalarından Sorumlu Gölge Bakanı Erhan Adem, Ticaret Bakanlığı’nın limon ihracatını geçici olarak yasaklama kararına tepki gösterdi. Mersin ve Adana başta olmak üzere, Türkiye’nin narenciye üretiminde en önemli bölgelerinde üreticinin kaderiyle baş başa bırakıldığını belirten Adem, “Bu karar ne çiftçiyi ne ihracatçıyı ne de ülke ekonomisini koruyor. Aksine üreticiyi iflasa, sektörü de çöküşe sürüklüyor” dedi. Erhan Adem konuya dair yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Tarımı yönetenler bu ülkenin üreticisini anlamıyor. Don oldu diye panikleyip ihracata yasak koymak, elindeki ürünü satmayı bekleyen on binlerce üreticiyi yüzüstü bırakmaktır. Bugün resmi rakamlara göre depolarda 310 bin ton limon var. Gayriresmî olarak, küçük üreticilerin 5 ila 15 tonluk depolarındaki limonlarla birlikte bu rakamın 400 bin tonu aştığı belirtiliyor. Bu ürün, yıllarca çocuğunun rızkı için toprağı işleyen üreticinin emeğidir. Türkiye’nin aylık limon tüketimi en fazla 30-35 bin ton. Eylül ayına kadar iç tüketimle tükenecek miktar 120 bin ton civarında. Geriye kalan 280 bin ton limon ne olacak? Bu limonlar çürüsün diye mi bekliyor? Bu mudur planlama, bu mudur yöneticilik? 2020 yılında benzer bir yasakla sektör büyük bir darbe almıştı. O zaman da uyardık: Yasak çözüm değil, sorunu büyütür. O dönem satılamayan limonların çürüyerek çöpe gittiğini, çiftçinin iflas ettiğini, ülkenin döviz kaybı yaşadığını hep birlikte gördük. Şimdi aynı filmi yeniden izliyoruz. Depolardaki limonun yüzde 70’inin küçük üreticilere ait olduğu gerçeği ortada. Bu yasak en çok onları vuracak. Zaten artan gübre, ilaç, enerji, işçilik maliyetleri altında ezilen çiftçi için bu karar iflas fermanıdır. Sadece üreticiyi değil, tüccarı, ihracatçıyı, işçiyi, kadın emeğini, mevsimlik göçmen çalışanları da etkiliyor. Tarım sadece ürün değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Bu yasağın maliyeti sadece ekonomik değil, toplumsal da olacaktır. Üstelik bugün olmasa bile yarın dışarıdan limon ithalatı yapılırsa kimse şaşırmasın. Kendi çiftçisinin limonunu depoda çürümeye terk eden anlayışın, ithalata yönelmesi an meselesidir. Bu yaklaşım Türkiye’yi tarımda dışa bağımlı hale getirmenin açık yoludur. Buradan açık çağrımızdır: Bakanlığın bu kararı derhal geri çekmelidir. Üreticiyi, ihracatçıyı, tarımın tüm paydaşlarını dinlemelidir. Planlama yapılacaksa çiftçiyle birlikte yapılmalı, krizler masada çözülmelidir. Tarım günübirlik kararlarla değil, stratejiyle yönetilir. Bu ülkede toprağa emek veren insanların alnının teri ziyan edilemez. Üretici sabrının sonuna gelmiştir. Şimdi değilse ne zaman bu sese kulak vereceksiniz?" 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.