SON DAKİKA
Hava Durumu

#Tbmm

Porsuk Haber Ajansı - Tbmm haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tbmm haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Gençlerin, Öğrencilerin Günlerini, Geleceğini Çalmayın! Haber

Gençlerin, Öğrencilerin Günlerini, Geleceğini Çalmayın!

İBB Başkanı ve 15,5 milyonun Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu için yapılan protestolarda gözaltına alınan ve tutuklanan üniversite öğrencileri ile gençlere yaşatılan hukuksuzlukları Meclis gündeminde dile getiren CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, gençler için özgürlük istedi. Çakırözer, “TBMM'den vicdanıyla hareket eden hakim ve savcılara sesleniyoruz; 'özgürlük ve adalet' istedi diye 80 genç hala hukuksuzca cezaevinde! Ülkemizin geleceği gençlerimizin bir gün dahi cezaevinde olmaması gerekir! Gençlerin, öğrencilerin günlerini, geleceğini çalmayın! Gençleri, üniversite öğrencilerini derhal serbest bırakın!” çağrısını yaptı. “GENÇLER HUHUKSUZLUKLARA KARŞI ÇIKTI” CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM Genel Kurulu’nda gündem dışı söz alarak CHP Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu için yapılan eylemlerde gözaltına alınan ve tutuklanan gençlerin, öğrencilerin durumunu gündeme getirdi. Cezaevinde bulunan 80’den fazla öğrencinin en kısa sürede serbest bırakılması çağrısı yapan Çakırözer, şunları söyledi: “Bir ülkenin dünyadaki gücünü, büyüklüğünü belirleyen en önemli kriter, yurttaşlarının ne kadar adaletle yönetildiğidir. İşte, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası madde 34 ne diyor: ‘Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.’ Koltuğunu kaybedeceğini anlayan tek adam iktidarı, 19 Mart sivil darbesiyle milyonların Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nu tutukladı. İradesine sahip çıkan, adaletsizliklere sesini çıkaran milyonlar Saraçhane'ye, şehirlerdeki meydanlara aktı. Üniversitelerde gençler bu hukuksuzluğa karşı çıktı, sesini yükseltti. Peki, yirmi üç yıldır bu ülkeyi yöneten bu iktidar olarak siz ne yaptınız? Geleceğimiz gençlerimiz ile üzerine titrediğimiz polislerimizi karşı karşıya getirdiniz.” “BAYRAMDA CEHENNEMİ YAŞATTINIZ” Türkiye’nin dört bir yanında binlerce öğrencinin Ekrem İmamoğlu'na özgürlük istedikleri için şiddetle, darpla gözaltına alındığını aktaran Çakırözer, “Kolu kırılanlar, dişi dökülenler, gözü moraranlar, psikolojisi bozulanlar hiçbirine acımadınız. Saatlerce ters kelepçeyle aç, susuz, tuvaletsiz bıraktınız. Delilsiz, sadece gözaltı fotoğraflarıyla bu çocukları tutuklayıp bayramda günlerce cehennemi yaşattınız. İşte, utanarak gösterdiğim fotoğraflar... Bu morluklar gördüğü polis şiddeti sonucu oluştu. Savcısı, hâkimi, emniyeti, valisi, hepsinin haberi var ve bu görüntülerden yüzlerce binlercesi var” dedi. “BU ÇOCUKLAR SİZE NE YAPTI! CİNAYET Mİ İŞLEDİLER, ÇETE Mİ KURDULAR?” TBMM’den “Bu çocuklar ne yaptı size?” diye soran Çakırözer, şöyle konuştu: “Cinayet mi işledi, çete mi kurdu? Gözüne, ağzına biber gazı sıkacak, tekme tokat orantısız güç kullanacak kadar öfkelenmeniz için ne yaptılar? Hepsi bizim evlatlarımız, bu ülkenin yetiştirdiği pırıl pırıl gençler ve meydanlarda tek istedikleri şey adalet ve özgürlük ama Türk Bayrağı açmak bile suç oldu iktidarınızda. Hatta gençler cezaevindeyken bile yeni suç iddianameleri ürettiniz, delilsiz, belgesiz. Günlerce aynı kıyafetlerle hijyenden uzak eziyet ettiniz. ‘Hastayım’ dediler, ilaçları vermediniz, doktor yüzü göstermediniz. ‘Sınavım var, ders çalışayım’ dediler, ders notlarını vermediniz. Gençleri ya en tehlikeli mahkûmlarla IŞİD'çilerle, çetelerle aynı koğuşa koydunuz ya da betonda yatırdınız. En vicdansızı da anaları babaları günlerce çocuklarından habersiz bıraktınız.” “SINAVINA GİREMEYEN, İŞİNDEN OLANLAR VAR” Bayram boyu kurdukları dayanışma ağıyla ailelerin, milletvekillerinin, baroların, gönüllü avukatların, cezaevlerindeki gençlerin mağduriyetlerine çare aradığını belirten Çakırözer, “Suçlamaların yatarı dahi olmamasına rağmen bu gençlerin çoğunun on beş yirmi gün boyunca özgürlüğünü çaldınız. Şu anda hâlâ 80 evladımız Silivri'de, İzmir'de, Bursa'da hukuksuzca cezaevinde. Derslerine katılamadığı için sınavına giremeyen, yıl kaybetme riski yaşayan var, çalışıp ailesine bakan, tutuklanınca işinden olanlar var, hâlâ ilaca erişimde sıkıntı var” dedi. “GENÇLERİ DERHAL SERBEST BIRAKIN!” “Gazi Meclisten hâlâ vicdanıyla hareket eden hâkim ve savcılara çağrıda bulunuyorum: Artık yeter, Anayasa'mıza uyun! Bu zorba iktidarın susturmaya çalıştığı bu gençlerimizin cezaevinde bir gün bile olmaması gerekir” diyen Çakırözer, şu çağrıyı yaptı: “18 Nisan’da ve sonrasında duruşmaları var, duruşmayı dahi beklemeden bu gençlerimizi derhâl serbest bırakın. Bu gençlerimiz normal hayatlarına, okullarına, eğitimlerine, ailelerine dönsün, yurtlarını, okullarını kaybetmesin. Bu çocuklar ülkemizin geleceği! Gelecek korkuyla, zindanla değil, gençlere duyulan güvenle yazılır. 19 Mart sivil darbesine karşı çıktıkları için bu zorba iktidar tarafından hukuksuzca tutuldukları zindanlardan ‘Yine de adalet ve özgürlük’ diye haykıran gençlerimizi selamlıyor ve dayanışma duygularımızı gönderiyorum. Bir başka selam da bu iktidarın kayırmacı, keyfî, liyakatsiz atamaları karşısında Türkiye'nin dört bir yanında öğretmenlerine sahip çıkan lise öğrencilerine. Sizler bizlerin umudumuzsunuz, bizler de sizlerin ve öğretmenlerinizin sonuna kadar yanınızda olacağız.”

Sarıbal: ''İklim Kanunu Değil, Sermaye Dostu Bir Ticaret Sözleşmesi!'' Haber

Sarıbal: ''İklim Kanunu Değil, Sermaye Dostu Bir Ticaret Sözleşmesi!''

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, CHP Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç, DEM Parti İzmir Milletvekilleri Burcugül Çubuk ve İbrahim Akın, EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, İklim Adaleti Koalisyonu ile birlikte TBMM’de düzenlediği ortak basın toplantısında Meclis’te görüşmeleri süren İklim Kanunu teklifine tepki gösterdi. Söz konusu teklifin “iklim kriziyle mücadele” iddiasının aksine, sermayenin çıkarlarına hizmet eden bir ticaret sözleşmesi olduğu kaydeden Milletvekili Sarıbal, “Eğer bir kanun kömür, petrol ve doğalgazı sonlandırmayı hedeflemiyorsa; o, iklim kanunu değil, sermaye dostu bir ticaret sözleşmesidir” dedi. İklim değişikliği ile mücadele adına hazırlanan teklifin, ekolojik felaketi kalıcı hale getirecek bir şirket sözleşmesi olduğunu vurgulayan Sarıbal, “Doğa, insanlık, bilim… Hepsi bir kenara itilmiş, sadece sermaye ve çıkarlar masaya konulmuştur. Bu kanun, Ekokırımı ödüllendirirken, doğayı korumaya çalışanları dışlıyor! Bundan önce ne söyledik? Bu kanun, iklim değişikliğini çözme niyeti taşımıyor! Çünkü bu kanun, fosil yakıtları terk etmeyi planlamıyor. Yani, kömür, petrol ve gaz kullanımını bitirme hedefi yok! Buna dair bir hedef koymak yerine, karbon yakalama gibi henüz gerçekliği kanıtlanmamış teknolojilere bel bağlıyor. Sera gazı emisyonlarını azaltmayı taahhüt etmeyen bir kanun, iklim krizine çözüm getirmez” diye konuştu. ŞİMDİ DE KARBON TİCARETİNDEN ZENGİNLEŞMEK İSTİYORLAR Emisyon ticaret sisteminin emisyon azaltımına hizmet etmeyeceğini vurgulayan Sarıbal, “Sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedeflemeyen, düşük karbon fiyatlarına dayalı bir ETS, emisyonları sadece ticaret aracına dönüştürür. Teklif, fidan dikmek gibi sembolik uygulamalarla, gerçek emisyon azaltımı yerine bedel ödemekten kaçma yolunu açıyor. Ağaçları, ormanları katlet, sonra fidan dik gibi göstermelik uygulamalarla masumlaştırdıkları bu kanun, geleceğe ihanettir. Gelirler, sadece şirketlerin yararına kullanılacak. ETS gelirleri, sadece özel sektörün yeşil dönüşümüne ayrılıyor. Oysa iklim adaletinin gereği, iklim değişikliğinin etkilerinden mağdur olan bireylerin kayıp ve zararlarını karşılayacak mekanizmalar olmalıdır. Bu gelirler, sadece şirketlere değil, toplum yararına kullanılmalıdır. İklim krizini çözmek için, şirketlerin değil, toplumun yararına bir iklim yasası gerekir. Sermaye 2026 yılında kendine göre ihracatını, karını sağlayabilmek için bu kanunun çıkmasını dayatmaktadır. İktidar 22 yıldır bu ülkede orman, su, dağ, mera, kışlak ne varsa, tümünü paraya, kara, sermayeye vermiş durumda. Önce Ekokırım Yasası çıkarılmak zorundadır. Suç kapsamına alınacak bütün eylemleri ortaya koyacak ve hukuki gerekçelerini sunacak bir kanun zorunluluğu vardır. Karbon ticaretinin yasal olarak yapılmasını sağlayacak kanunu kabul etmiyoruz, geri çekilmesini, bilimsel, doğaya uyumlu bir yasa getirilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Hayvancılıkta Yaşanan Sorunları Meclis Araştırmalıdır Haber

Hayvancılıkta Yaşanan Sorunları Meclis Araştırmalıdır

CHP Niğde Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, “Türkiye'de tarım sektörü artan maliyetler, yetersiz destek politikaları ve plansız uygulamalar nedeniyle giderek daha fazla dar boğaza sürükleniyor. Üreticinin girdi maliyetleri karşısında direnme gücü azalırken alınan kararlar, çiftçiyi ve hayvancılıkla uğraşanları daha da zor bir sürece sokuyor.” dedi. GİDERLER ARTIYOR Gürer, “Büyükbaş hayvanlara takılan zorunlu kulak küpesi ücretlerine yapılan son dönemdeki yüzde 43,75’lik zam tartışılmaktadır. Türkiye'de yaklaşık 16,5 milyon büyükbaş hayvan olduğu düşünüldüğünde, sektöre yüklenen toplam maliyet önemli bir rakama ulaşmaktadır. Bu yeni maliyet kaleminin doğrudan üreticinin cebinden çıkmadığı öne sürülmektedir. Kulak küpesi ücretinin üreticiye ödenmesi gereken devlet desteklerinden mahsup edilerek kesileceği belirtilmektedir. Yem fiyatları yüzde 80’e yakın artmış, veteriner ve ilaç giderleri yüzde 100’ü aşan oranlarda yükselmiş, akaryakıt fiyatları yüzde 120 artmıştır. Çiğ süt üreticisinin maliyetleri hızla yükselirken satış fiyatları maliyet artışına oranla geride kalmıştır.” ifadelerini kullandı. DESTEKLER YETERSİZ CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Hayvancılıkta yeterli destek verilmemesi ve yanlış politikalar nedeniyle birçok küçük ve orta ölçekli işletme sektörden çekilmek zorunda kalmıştır. Türkiye'nin hayvancılık alanında kendine yetebilen bir ülke olması gerekirken, son yıllarda artan ithalat politikaları ve üreticiyi desteklemeyen kararlar nedeniyle dışa bağımlılık giderek artmaktadır. Son yıllarda hayvancılık sektörüne verilen teşviklerin toplam miktarı, girdi maliyetlerindeki artışa oranla yeterli değildir. Özünde hayvancılık politikasının temel amacı, üretimi artırmak ve üreticiyi desteklemek olmalıdır. Ülkemizde hayvancılığın sürdürülebilir bir şekilde devam etmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından alınan kararların üretici üzerindeki etkilerinin tüm yönleriyle araştırılması, hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bu konuda Anayasa’nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.” dedi.

Çakırözer: "AKP Emekliye Bayramı da Zehir Etti" Haber

Çakırözer: "AKP Emekliye Bayramı da Zehir Etti"

Milyonlarca emekli bayram ikramiyesi için müjde beklerken açıklanan bin liralık artış tepkilere neden oldu. Türkiye’nin dört bir yanında emekliler açıklanan bin liralık bayram ikramiyesi artışını protesto ederken, muhalefet emeklinin bayram ikramiyesinin en az asgari ücrete çıkarılması için çağrıda bulundu. TBMM’de söz alan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “AKP hayat pahalılığı altında inlettiği milyonlarca emeklimize bayramı da zehir etti. Emeklimizi fitreye, pazar artıklarını, gece yarılarında ucuz et kuyruklarına mahkum edenler, bayramda dahi emekliyi yok saydı. Emeklimiz zulüm değil, insanca yaşam istiyor. Torununa harçlık verebildiği, huzur içinde geçirebileceği bir bayram istiyor. Emeklimize en az asgari ücret kadar bayram ikramiyesi verilmeli” dedi. “AKP EMEKLİYE BAYRAMI DA ZEHİR ETTİ” CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM’de söz alarak emekliye en az asgari ücret oranında bayram ikramiyesi verilmesi için çağrıda bulundu. Çakırözer şöyle konuştu: “AKP hayat pahalılığı altında inlettiği milyonlarca emeklimize bayramı da zehir etti. Emeklimizi fitreye, pazar artıklarına, gece yarılarında ucuz et kuyruklarına mahkum edenler, bayramda dahi emekliyi yok saydı. Milyonlarca emeklimizin bayram ikramiyesine sadece bin liralık artışı reva görenlere yazıklar olsun! 1 kilo tatlı 750 lira, 1 kilo kıyma 600 lira. Ne alacak emekli bin lira zamla? Hangi derdine derman bulacak? Devlette olsun özel sektörde olsun bu ülkeye yıllarca hizmet eden 17 milyon emeklimizi sefalete, yokluğa mahkûm ettiniz. Emeklimiz zulüm değil, insanca yaşam istiyor! Torununa harçlık verebildiği, huzur içinde geçirebileceği bir bayram istiyor. Saraylarına, saltanat filolarına, yatlarına, katlarına milyarlar harcayıp sıra bayram ikramiyesine gelince sadaka gibi zamla emeklinin onuruyla oynayanların sonu yakındır. Geçim yoksa derhal erken seçim!”

Kanunun İklim Değişikliği Mücadelesine ve Ülkeye Bir Katkısı Olmayacak Haber

Kanunun İklim Değişikliği Mücadelesine ve Ülkeye Bir Katkısı Olmayacak

Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği tarafından meclis gündeminde olan İklim Kanunu ile ilgili bir basın toplantısı düzenlendi.  Esçevder Şube Sekreteri Özgür Özlem Öngel tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Son yıllarda ülkemizin ve dünyanın dört bir yanında yaşanan son derece şiddetli kuraklıklar, sel felaketleri, orman yangınları, çölleşmeyle iklim değişikliğinin etkilerini kaygıyla deneyimliyoruz. Türkiye, bu değişiklikleri en fazla hisseden ülkelerden biri.  Bilindiği gibi 20.02.2025 tarihinde İklim Kanunu yasa teklifi TBMM Başkalığı’na sunuldu. Muhalif milletvekilleri ve davet edilen bazı kurum kuruluş temsilcileri tarafından birçok yönü eleştirilen kanun teklifi, bu eleştirilerin hiçbiri dikkate alınmaksızın komisyonda kabul edildi. Maalesef bu kanunun, bu haliyle iklim değişikliği mücadelesine halkımız ve ülkemiz yararına bir katkısı olamayacağı kanaatindeyiz. Doğayı ve doğal kaynakları alelade hammadde olarak kabul eden, bu kaynakları insanlığın ihtiyaçları doğrultusunda değil sermayedarların kar marjına göre tüketen bu ekonomik sosyal düzenin tüm çevresel sorunların baş sorumlusu olduğunu düşünüyoruz. İklim Kanunu teklifi de maalesef bu genel düzenin bir parçası olacak şekilde, iş dünyası ve sermayenin çıkarları doğrultusunda, onların bu alanda yapacakları yatırımlar ve böylece kurulacak emisyon ticareti ve karbon piyasasından para kazanmalarını öngören, neoliberal politikalara dayalı, küreselleşme ve pazar ekonomisinin işleyişini kolaylaştırmayı hedefleyen bir kanun teklifidir. Kanun, teknik olarak da yetersizdir. Özellikle mutlak emisyon azaltım hedefine ulaşmak için fosil yakıtlardan çıkılması, kömürün zaman içinde aşamayla terk edilmesi gibi iklim değişikliğinin önüne geçmekte en temel gerekliliklerin hangi yollarla ve nasıl bir programla hayata geçirilmesinin planlandığı belirsizdir. Teklif, sıfır emisyon hedefine nasıl ve hangi yollarla ulaşılacağına, fosil yakıtların kullanımının nasıl terk edileceğine, elektrik üretiminde kömür kullanımına hangi yöntemlerle son verileceğine, endüstriyle üretimde kömürsüz elektrifikasyonun nasıl sağlanacağına dair net politikalar içermemektedir. Ayrıca kanun, kendisine bağlı geniş bir mevzuat düzenlemesine de muhtaç olduğundan, bu alanda olumlu hiçbir değişiklik sağlayamayacaktır. Sıfır emisyon ve fosil yakıtların terk edilmesine dair bir program ortaya koyulmadığı gibi, fosil yakıtlı sistemler ve onlarla bağlantılı alt sistemler, sektörler ya da alt sektörlerde çalışanların yeni düzene uyum göstermesini kapsayan adil geçişin nasıl sağlanacağı konu dahi edilmemekte, bu geçişin sosyo ekonomik maliyetinin emekçilerin sırtına yükleneceği anlaşılmaktadır. Kanun teklifi bu haliyle liberal, piyasacı çevreciliğin parlak bir örneğidir.Bu anlayış terk edilmeden çevresel sorunların gerçek çözümü yolunda adım atılması maalesef mümkün değildir. Ancak bu koşullarda bile demokratik örgütlenmeler, akademik çalışmalar ve bilim insanlarının görüş ve önerileri doğrultusunda, doğanın ve toplumun yararına olacak bir kanun hazırlanması mümkündür. Kapitalist dünyada iklim politikaları doğayı ve toplumu değil, ticareti ve sermaye karını korumak üzerine inşa edilmektedir. İnsanların temiz ve sağlıklı bir doğadan eşit faydalanmaları ülküsü yerine küçük bir sermaye sınıfının ticari karını koyan kanun gerçek bir iklim kanunu değildir.  Sadece iklim değişikliği değil, tüm çevresel sorunların çözümünde  korunmaya çalışılan ticaret ve ticari kar değil doğanın ve toplumun geleceği olmalıdır. Kömür ve fosil yakıt kullanımının terk edilmesi için net bir plan ortaya koyulmalı, bu sürecin ortaya çıkaracağı sosyo ekonomik maliyet bunca yıldır bu kaynaklarla zenginleşenler arasında adil bir şekilde paylaştırılmalıdır. Tüm bu süreçte halk sağlığı güvence altına alınmalı, tüm ekolojik suçlara karşı yaptırımlar ağırlaştırılmalıdır. Merkezinde değil, parçası olduğumuz yaşanabilir temiz bir doğadan eşit faydalanmak, temel bir insan hakkıdır. Bu eşitlik gözetilmeden atılan hiçbir adım, yürürlüğe konulan hiçbir kanun çevreci değildir."

Çakırözer: "AKP Şimdi de ‘Siber Diktatörlük’ Peşinde!" Haber

Çakırözer: "AKP Şimdi de ‘Siber Diktatörlük’ Peşinde!"

TBMM’deki Siber Güvenlik Kanunu görüşmelerinde söz alan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Bu kanun siber diktatörlük, ülkeyi Kuzey Kore yapma kanunudur! Sınırsız ve keyfi yetkilerle donatılmış, denetimsiz bir başkanlık ile hak ve özgürlüklerimiz tırpanlanacak, mahremiyetimiz ortadan kalkacak! 86 milyonun kişisel verileri ve özgürlüklerimizin korunması için mücadele edeceğiz” dedi. Teklif ile kurulan Siber Güvenlik Kurulu’nda yurttaşların özgürlüklerini, hukukunu koruyacak bir kurumun bulunmamasını da eleştiren Çakırözer, “Kurulda Bakanlar var, MGK var, MİT var, Siber Reis var ama yurttaşın özgürlüğünü, hukukunu koruyacak kimse yok. Kişisel Verileri Koruma Kurulu Başkanı niye yok, Barolar Birliği niye yok? Bu Siber Reis’e denetim şart” diye konuştu. Kanunun en büyük boşluğunun denetimsizlik olduğunu söyleyen Çakırözer, “Kurulacak Başkanlık mutlaka ya bağımsız ya da Meclis tarafından bir denetleme mekanizması oluşturularak hesap verebilirlik sağlanmalıdır. Başkanlığın veri erişim yetkileri sınırlandırılmalıdır. Kişisel Verileri Koruma Kurumu sürece dâhil edilmelidir. Bunlar yapılmayacaksa yeni bir korku iklimi yaratarak milyonları korkutma, sindirme hedefi taşıyan bu düzenleme derhâl geri çekilmelidir. Bu haliyle geçirirseniz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu siber diktatörlük teklifini Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacağız” dedi. “AKP SİBER DİKTATÖRLÜK PEŞİNDE” Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 8 Ocak 2025’te kurulan Siber Güvenlik Başkanlığı’nın tanım ve yetkilerinin belirlendiği Siber Güvenlik Kanunu Teklifi’nin görüşmeleri, TBMM Genel Kurulu’nda başladı. Teklif ile sınırsız ve keyfi yetkilerle donatılmış, denetimsiz bir Siber Güvenlik Başkanlığı oluşturulurken, muhalefet milyonların hak ve özgürlüklerinin kısıtlanacağı gerekçesiyle teklife karşı. CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Sansür yasası toplumu susturmaya yetmemiş, AKP şimdi de ‘Siber reis, siber diktatörlük kuralım’ diye önümüze teklif getirmiş” diyerek,   teklifin hak ve özgürlükleri tırpanlayan, milyonların mahremiyetini delen düzenlemelerle dolu olduğunu söyledi. Çakırözer, şöyle konuştu: “Dijitalleşmenin hız kazanmasıyla siber güvenlik artık sadece devletlerin meselesi değil bireylerden tutun, büyük kurumsal yapılara, kritik altyapılara kadar uzanan geniş bir güvenlik ağı. Türkiye en fazla siber saldırıya uğrayan ülkelerden biri ve bununla mücadelede yetersizlik, yetki karmaşası ve başıboşluk olduğu bilinmekte. Ancak bunu çözmenin yolu bu Meclis’i yok sayarak tek kişinin kararıyla kurduğunuz bu Başkanlığı şimdi tamamen denetimsiz, sınırsız ve keyfî kullanılabilecek yetkilerle donatmak değildir! Teklif ile siber uzayda veri sızıntısı olmadığı hâlde veri sızıntısı yapılmış gibi içerik oluşturanlara iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası, yani ‘mış’ gibi içerik oluşturma suçu getiriyorsunuz. Peki, kim yargılanacak? Tabii ki gazeteciler. ‘Kimlik bilgilerimiz sızdı’ haberi yapan gazeteci ‘Aslında yok ama sen sızmış gibi haber yaptın’ diye hapse atılacak. Böyle bir şey olabilir mi?” “SANSÜR YASASI YETMİYOR, DAHA FAZLASINI İSTİYORUZ” DİYORSUNUZ! Görüşmelerde Milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Komisyon Başkanı’nın ‘Halkımızın yararına düzenlemeler yapıyoruz’ savunmasını da eleştiren Çakırözer, 2022’de dezenformasyonla mücadele gerekçesiyle Meclis’ten geçen sansür yasasında da benzer vaatlerin verildiğini ama gazetecilerin, hak savunucularının ifade ve özgürlüklerinin bu yasa gerekçe gösterilerek cezalandırıldığını söyledi. “Biz aynı masalı 2022'de ‘Dezenformasyonu önleyeceğiz’ diye Meclis’ten geçirdiğiniz sansür yasasında dinledik” diye Çakırözer, şunları söyledi:  “O zaman da ‘gazeteciler cezalandırılmayacak, vatandaşın ifade özgürlüğü zarar görmeyecek’ demiştiniz. İşte Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği açıkladı, sansür maddesinden iki yılda tam 4 bin 590 soruşturma açılmış.  67 gazeteci ve yazar, 25 hak savunucusu ve akademisyen, 8 de YouTuber var bunlar arasında. Yenidoğan çetesini, iktidarın yolsuzluklarını, aldığı ihaleleri yazanlar hep bu madde kullanılarak susturuluyor. En çok da depremle ilgili haber ve paylaşımları susturmak için kullanılmış. Şimdi de diyorsunuz ki ‘Bu yetkiler yetmiyor, daha fazlasını istiyoruz’ Bu olmaz!” “ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ, KONUT DOKUNULMAZLIĞI İHLAL EDİLECEK” Teklif ile Siber Güvenlik Başkanının eline tamamen denetimsiz, sınırsız, keyfî kullanılabilecek büyük bir güç verildiğine dikkat çeken Çakırözer, “Savcının talebi ve hâkim onayı dahi olmadan, Başkanın emriyle konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama ve her türlü dijital materyale el koyma, kopyalama yetkisi getiriliyor. Özel hayatın gizliliğiymiş, konut dokunulmazlığıymış, ifade özgürlüğünün korunmasıymış umurunuzda bile değil. Yine bu Siber Güvenlik Başkanlığı’na milyonlarca yurttaşın ve on binlerce kamu, özel kurum ve kuruluşun veri, bilgi, log kayıtlarına sınırsız erişim ve aktarım yetkisi veriliyor. Olağanüstü bir yetki. Peki, bu sınırsız yetkinin keyfî kullanılmadığının denetimi var mı? Hayır, yok” dedi. “AVRUPA’DA BAĞIMSIZ DENETİM, AKP’DE SINIRSIZ YETKİ VAR” Çakırözer, Fransa, Almanya ve İngiltere’deki Siber Güvenlik düzenlemelerini hatırlatarak, burada kurulan merkez ve ofislerin yaptırım yetkililerinin sınırlı olmasına dikkat çekti. Çakırözer, “Fransa’da, Almanya'da, İngiltere'de Ulusal Ajans, Bilgi Güvenliği Ofisi, Ulusal Siber Güvenlik Merkezi var ancak yaptırım yetkileri sınırlı, genelde koordinasyon ve destek misyonu var. Hepsi de bağımsız denetim mekanizmalarıyla sınırlandırılmış. Bizde ise hem sınırsız, keyfî yetkiler hem ağır idari yaptırımlar, cezalar var. Olmayan tek şey ise hesap vermek yani olağanüstü yetkilerin denetimi. Ayrıca, özel sektör üzerine ağır bir sorumluluk yüklenirken buna karşılık özel sektörün bu alanda yönlendirilmesi ve desteklenmesi neredeyse hiç yok” diye konuştu.

Gazeteciliğe Yönelik Soruşturma ve Tutuklamalar Son Bulmalı Haber

Gazeteciliğe Yönelik Soruşturma ve Tutuklamalar Son Bulmalı

Basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı için mücadele veren gazeteciler 2025 yılının ilk ayına da baskı, soruşturma, gözaltı ve tutuklamalarla girdi.  Yılın ilk ayında gazeteciler, gazetecilik faaliyeti nedeniyle gözaltına alındı, cezaevine konuldu. CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in kamuoyu ile paylaştığı rapora göre, ocak ayında gazeteciler 75 kez hakim karşısına çıktı.  19 gazeteci gözaltına alındı, 9 gazeteci tutuklandı. Anadolu Ajansının Gazze'deki serbest kameramanı 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde İsrail’in saldırılarında hayatını kaybetti. Ocak ayı Basın Özgürlüğü Raporu’nu açıklayan CHP’li Çakırözer, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın bir an önce serbest bırakılması çağrısında bulunarak, “Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyoruz; Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş gazetecidir ve gazetecilik suç değildir! Yapılan sadece gazetecilik faaliyetidir. Suat Toktaş bir an önce özgürlüğüne kavuşmalıdır. Ocak ayında da devam eden basın özgürlüğüne ve gazeteciliğe yönelik bu soruşturma ve tutuklamalar artık son bulmalıdır” dedi. HABER YAPAN GAZETECİYE CEZAEVİ… CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM’ de düzenlediği basın toplantısı ile ocak ayı Basın Özgürlüğü Raporu’nu kamuoyu ile paylaştı. Çakırözer’in hazırladığı rapora göre ocak ayında basın özgürlüğü alanında yaşanan ihlaller şöyle: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun basın açıklamasında dile getirdiği Bilirkişiye cevap hakkı tanındığı için başlatılan soruşturma kapsamında gazeteciler Barış Pehlivan, Seda Selek, Halk TV Sorumlu Müdürü Serhan Asker, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş ile Program Koordinatörü Kürşad Oğuz gözaltına alındı. Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş tutuklandı, Barış Pehlivan ve Kürşad Oğuz ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.       İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında 7 gazeteci tutuklanırken, tarihçi ve Tele-1 TV'de program yapımcısı Dr. Çiğdem Bayraktar Ör de sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım nedeniyle tutuklandı.       6 Şubat depremlerine ilişkin paylaşımları gerekçe gösterilen gazeteci Yüsra Batuhan 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.       Gazeteci Furkan Karabay haberi nedeniyle yargılandığı davada para cezasına çarptırıldı. SORU SORMAK, PAYLAŞIM YAPMAK SORUŞTURMA GEREKÇESİ Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hakkında belgelere dayanarak yazdığı haberler nedeniyle BirGün muhabiri Mustafa Bildircin hakkında soruşturma başlatıldı.       Sözcü TV muhabiri gazeteci Fırat Fıstık ile gazeteciler Şirin Payzın ve Barış Yarkadaş hakkında haber, yazı ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek soruşturmalar açıldı.       İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, "Rıza Akpolat'ın savcılık sürecinde Akın Gürlek'in adliyeye geldiği ve soruşturmada görevli hakimleri etkilemeye çalıştığı" haberlerine yönelik soruşturma başlattı. RTÜK’TEN YANGINA YAYIN YASAĞI, HABERCİLİĞE PARA CEZASI RTÜK 2025 ilk ayında da televizyon kanallarına ceza yağdırdı. 36’sı çocuk 78 kişinin yaşamını yitirdiği Bolu Kartalkaya'da çıkan yangınla ilgili ihmaller ile yangının sorumlularının açığa çıkarılması çağrıları yapılırken yapılan ilk iş RTÜK tarafından yayın yasağı getirilmesi oldu.       Gazeteci Barış Pehlivan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili dosyalara atanan bilirkişi ile yaptığı telefon görüşme kaydının yayınlanması nedeniyle Halk TV’ye yüzde 3 idari para cezası verildi.       Now TV, SZC ve Tele 1'e Kartalkaya otel yangını; Sözcü TV’ye RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’e yönelik ifadeler ve Ana Haber bülteninde Ümit Özdağ’ın tutuklanmasına ilişkin ifadeler nedeniyle cezalar verildi. RTÜK yine Tele 1'e Ferdi Tayfur'a yönelik eleştiri; Now TV’ye Nun Eğitim ve Kültür Vakfı hakkındaki haber gerekçesiyle idari ve para cezaları yağdırdı. GAZETECİLERE YENİ TEHDİT: SİBER GÜVENLİK KANUNU AKP iktidarı sansür yasasından sonra TBMM’ye getirdiği Siber Güvenlik Kanunu ile de gazeteciliği, basın özgürlüğünü cezalandırmayı görev edindi. Geçtiğimiz haftalarda TBMM Milli Güvenlik Komisyonu’ndan geçen Siber Güvenlik Kanunu kapsamında basını susturmak için tıpkı sansür yasasında olduğu gibi “Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak ya da kurumları veya şahısları hedef almak amacıyla ‘veri sızıntısı yapılmış gibi içerik oluşturma’” suçu oluşturulurdu. Suçu işleyenlere de 2 ila 5 yıl arasında hapis cezası öngörülüyor.  Kanun ile, Siber Güvenlik Başkanlığı’na gerçek ve tüzel tüm kişiler yani yurttaşlar, sivil toplum, şirketler, belediyeler, üniversiteler ve yurttaşların tüm veri, bilgi ve log kayıtlarına sınırsız erişim, aktarım yetkisi veriliyor. Yine, Siber Güvenlik Başkanlığı’na gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ‘hakim onayı olmaksızın’ arama yapma, dijital materyallere el koyma ve veri toplama yetkisi tanınmakta.  Düzenleme, başta ifade ve basın özgürlüğü olmak üzere gazetecilerin görevlerini özgürce yapabilmelerine engel oluşturabileceği nedeniyle tepkilere neden olurken, muhalefet ve basın meslek örgütleri özellikle ‘veri sızıntısı yapılmış gibi içerik oluşturma’ suçu düzenlemesi ile basın ve ifade özgürlüğüne tehdit oluşturabilecek düzenlemelerin tekliften çıkarılması çağrısında bulundu. TUTUKLU GAZETECİ SUAT TOKTAŞ İÇİN ÖZGÜRLÜK ÇAĞRISI Raporu kamuoyu ile paylaşan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer şunları söyledi: “Gazetecilere yönelik gözaltılar, tutuklamalar, televizyon kanallarına idari ve para cezaları basın ve ifade özgürlüğüne, haber alma hakkımıza tehdit oluşturmaya devam ediyor. Basın toplantısını haber yaptı diye gazeteciler hakkında soruşturmalar açılıyor. Tamamen hukukla bağdaşmayan uygulamalarla gazeteciler, televizyon kanallarI cezalandırılıyor. Gazeteciler sadece görevlerini yaptığı için cezaevine konuluyor.  Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyoruz Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş gazetecidir ve gazetecilik suç değildir. Yapılan sadece gazetecilik faaliyetidir. Suat Toktaş’ın bir an önce özgürlüğüne kavuşması çağrısında bulunuyoruz. Ocak ayında da devam eden, basın özgürlüğüne ve gazeteciliğe yönelik bu soruşturmalar ve tutuklamalar artık son bulmalıdır. Basın özgürlüğü olmadan demokrasi, demokrasi olmadan basın özgürlüğü olmaz. Basın özgürlüğü ve haber alma hakkımız için demokrasi mücadelemizden, hukuk devlet mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.”

Yapay Zeka Toplumun Her Kesimini Etkiliyor Haber

Yapay Zeka Toplumun Her Kesimini Etkiliyor

Türkiye Büyük Millet Meclisi Yapay Zeka Araştırma Komisyonu Başkanı ve AK Parti Eskişehir Milletvekili Fatih Dönmez komisyonun ikinci toplantısı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kurulan Yapay Zekâ Araştırma Komisyonu 2. Toplantısını gerçekleştirdi. Komisyon kapsamında çalışma takvimi ve komisyona davet edilecek kamu kurum, kuruluş ve uzmanları belirlemek için toplandı. İnsanlık yararına Komisyon Başkanı AK Parti Eskişehir Milletvekili Fatih Dönmez, yapay zekanın doğru kullanılması için yasal alt yapı oluşturulmasını hedeflediklerini söyledi. Komisyon toplantısının açılışında konuşan Dönmez, yapay zekanın sadece teknolojik bir mesele olmadığını ve toplumun her kesimini etkilediğini belirterek, "Geliştirilen her politika önerisinin daha kapsayıcı, her çözümün daha sürdürülebilir olması için tüm paydaşlarımıza ihtiyacımız var. Bu teknoloji birlikte şekillendirdiğimiz ve insanlık yararına yönlendirdiğimiz sürece anlam kazanacaktır” dedi. Gündem takvim ve uzman Türkiye’de yeni bir döneme kapı açacağına dikkat çeken Dönmez, “Küresel dünyada hayatımızın en önemli parçası haline gelecek Yapay Zekâ Araştırma Komisyonu kurulmasına dair önerimiz, bildiğiniz gibi Genel Kurul tarafından kabul edilmişti. Komisyona davet edilecek uzmanların belirlenmesine ilişkin bir gündemimiz vardı, bu zaman zarfı içerisinde milletvekillerimiz hazırlıklarını yaptılar. Önümüzde 4 ay gibi bir süre var. Bugün inşallah çalışma takvimini ve uzmanları belirlemek suretiyle önümüzde kalan süreyi en verimli şekilde nasıl değerlendirebiliriz, bunları karara bağlamış olacağız" şeklinde konuştu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.