SON DAKİKA
Hava Durumu

#Tbmm

Porsuk Haber Ajansı - Tbmm haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tbmm haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bu Dava Geçmişin Değil, Geleceğin Davasıdır Haber

Bu Dava Geçmişin Değil, Geleceğin Davasıdır

CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Sivas Katliamı’nın 32. yılında adaletin hâlâ sağlanmadığını ve yaşanan sürecin hem hukuku hem vicdanları yaraladığını belirtti. 2 Temmuz 1993’te yalnızca insanlık yanmadı, Türkiye’nin vicdanı yakıldı, hukuk yakıldı, ortak yaşama kültürü yakıldı. O gün, aralarında şairlerin, ozanların, akademisyenlerin, kadınların ve çocukların bulunduğu 33 canımız göz göre göre, adeta canlı yayında yakılarak katledildi” diyen Arslan, katliamın örgütlü, ideolojik ve siyasal bir nefret suçu olduğunu vurguladı. “Failler korundu, hukuk katledildi.” Katliamın üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen tüm faillerin yargı önüne çıkarılmadığını hatırlatan Arslan, yurt dışında olduğu bilinen sanıkların adeta korunduğunu ve iade taleplerinin sessizce rafa kaldırıldığını ifade etti: “Bazı hükümlüler sağlık gerekçesiyle affedildi, bir kısmı salıverildi. Ama en acısı, bu kez hukuk katledilerek dava zaman aşımına uğratıldı. İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı olmaz. Bu mesele sadece hukuk değil, aynı zamanda vicdan meselesidir.” “Bu defter kapanmadı, o yara kapanmadı.” Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruların yıllarca bekletildiğini, toplumun ve ailelerin adaleti boşuna beklediğini söyleyen Arslan, “Sonunda birileri dedi ki, ‘Bu defter kapandı.’ Hayır, bu defter kapanmadı. O yara kapanmadı. Yüreğimizdeki o yangın hâlâ sönmedi, yanmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı. “Yüzleşmeye cesaret edemiyorsunuz.” Sivas Katliamı’nın Meclis’te daha önce defalarca araştırılmak istendiğini ancak her defasında iktidar milletvekilleri tarafından reddedildiğini belirten Arslan, iktidara şöyle seslendi: “O binanın her tuğlası bu ülkenin yüzleşemediği karanlığı hatırlatıyor. Çünkü yüzleşmeye cesaretiniz yok. Çünkü Alevilere eşit yurttaşlık hakkı çok görülüyor. Çünkü bazı hayatlar makbul, bazıları ise görmezden gelinmeye değer sayılıyor.” “Susmayacağız, unutmayacağız, unutturmayacağız.” Sivas Katliamı ile hesaplaşılmadan gerçek bir toplumsal barışın mümkün olmayacağını vurgulayan Arslan, şu çağrıyı yaptı: “Bu dava geçmişin değil, geleceğin davasıdır. Bu dava yargının bağımsızlığıyla, hukukun üstünlüğüyle, ülkenin toplumsal barışıyla ilgilidir. O nedenle biz susmayacağız, unutmayacağız ve unutturmayacağız. Bu katliamı yapanları, yaptıranları, buna göz yumanları ve aydınlatmayanları asla affetmeyeceğiz.” “Önergemize destek verin” Arslan, konuşmasını Meclis’e somut çağrıyla tamamladı: “Madımak Katliamı, Meclis çatısı altında tüm yönleriyle araştırılmalıdır. Zaman aşımına yol açan adli ve idari ihmaller ortaya konmalı, yargı sürecine müdahale eden yapılar ve kişiler mutlaka açığa çıkarılmalı, dava insanlığa karşı suç olarak yeniden ele alınmalıdır. Unutmayın ki bugün susarsak, yarın daha çok yanarız.” Arslan’ın konuşmasının ardından CHP Grubu tarafından verilen araştırma önergesi, iktidar partisi ve ortaklarının oylarıyla bir kez daha reddedildi. Ancak bu karanlığı örtmeye yönelik her girişime rağmen, Arslan ve CHP Grubu bu davanın peşini bırakmayacaklarını, gerçek adalet sağlanıncaya kadar susmayacaklarını vurguladı.

Ormanlarımız Yanıyor, Devlet Aklı da Tükeniyor! Haber

Ormanlarımız Yanıyor, Devlet Aklı da Tükeniyor!

CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, her yıl tekrar eden orman yangınlarının yalnızca bir doğa olayı değil, yönetim krizi ve kamu kaynaklarının israfının sonucu olduğunu belirterek Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın yanıtlaması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na yazılı soru önergesi sundu. Arslan, yangınlara havadan müdahalede yaşanan zaafiyetler, Türk Hava Kurumu gibi köklü kurumların dışlanması, yüksek maliyetli kiralama modelleri ve hazırlıksız yönetim anlayışının bu yıkımı büyüttüğünü vurguladı. “Her yaz geliyorum diyen felakete hâlâ hazırlıksızsınız.” Milletvekili Arslan, yangın sezonu başlamadan yeterli hazırlığın yapılmadığını ve bilime dayanmayan, günü kurtaran politikalarla hareket edildiğini belirterek şu değerlendirmeyi yaptı: “Yangınlar yalnızca ağaçları değil, yaşam alanlarımızı, geleceğimizi, ekosistemi yok ediyor. Liyakatsiz ve koordinasyonsuz yönetim anlayışı yüzünden ülkemiz her yaz aynı kabusu yaşıyor.” “Türk Hava Kurumu neden dışlandı?” Arslan, Türk Hava Kurumu’na ait uçakların yıllarca hangarda bekletilmesini, buna karşılık milyonlarca liralık kiralama ihaleleri yapılmasını eleştirdi: “Bir yanda yıllarca bakımı yapılmamış THK uçakları, diğer yanda yüksek maliyetli kiralama modelleri var. Bu tercihin gerekçesi nedir?” “Kamu kaynakları hangi firmalara aktarılıyor?” Yangın söndürme araçlarının kiralanması sürecinde şeffaflık eksikliği olduğuna dikkat çeken Arslan, şu soruyu yöneltti: “THK uçaklarının bakım maliyeti mi, yoksa kiralama modeli mi daha ekonomiktir? Kamu kaynakları hangi firmalara, hangi koşullarda aktarılmaktadır?” Bakan Yumaklı’ya yöneltilen sorular: Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan’ın Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’dan yazılı yanıt istediği sorular şunlardır: 1. 2025 yılında çıkan orman yangınlarının sayısı, yanan alan miktarı ve illere göre dağılımı nedir? 2. Yangın söndürmede kullanılan uçak ve helikopter sayısı kaçtır? Kaçı kamuya ait, kaçı kiralıktır? 3. 2025 yılı itibarıyla aktif durumda olan yangın söndürme filosu hangi kapasitededir? Bu kapasite yeterli midir? 4. Türk Hava Kurumu’na ait CL-215 uçaklarının kaçı aktif hale getirilmiştir? Neden uzun süre bakımları yapılmamış ve kullanılmamıştır? 5. THK uçaklarının bakım maliyeti ile kiralama maliyetleri kıyaslandığında hangisi daha ekonomiktir? Kiralama ihaleleri hangi firmalara verilmiştir? 6. Türk Hava Kurumu neden hâlâ kayyum yönetimindedir? Genel kurul neden yapılmamaktadır? Anayasa Mahkemesi kararına rağmen kayyum yönetimi niçin sürmektedir? 7. Yangın sezonu öncesi hangi hazırlıklar yapılmış, erken uyarı sistemleri, İHA’lar ve gözetleme kuleleri ne zaman devreye alınmıştır? 8. Son 5 yılda Sayıştay veya bakanlık denetimlerinde tespit edilen eksiklikler, ihmaller veya kamu zararı var mıdır? Bu raporlar kamuoyuyla paylaşılacak mıdır? 9. Yanan alanlarda kalıcı ekosistem ve yaban hayatı restorasyonu için hangi adımlar atılmıştır? Arslan açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Ormanlarımız yanarken, aynı zamanda devlet aklı da tükeniyor. İklim krizinin etkileri ortadayken hâlâ günü kurtarmaya çalışan politikalarla hareket edilmesi kabul edilemez. Bu soruların yanıtlanması, kamuoyunun gerçekleri öğrenmesi ve ekosistemimizin korunması için zorunludur.”

İklim Yasası Değil, Doğa Katliamının Hukuki Kılıfı! Haber

İklim Yasası Değil, Doğa Katliamının Hukuki Kılıfı!

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşmeleri süren İklim Kanunu Teklifi’ne ve önümüzdeki hafta Genel Kurul’a gelmesi beklenen doğa talanını kolaylaştıran yasal düzenlemelere ilişkin sert eleştirilerde bulundu. Milletvekili Süllü, iklim krizinin etkilerini derinleştiren ve doğayı şirketlerin hizmetine sunan yasal düzenlemelere karşı kamuoyunu uyardı: “İklim krizi ile mücadelede iklim krizinin tetikleyicisi fosil yakıtlardan çıkış, termik santrallerin kapatılması, ormansızlaşma ile mücadele yerine tam tersine maden ve enerji şirketlerinin uygulamalarını kolaylaştıracak bir teklif var önümüzde.” “Kanunları kanunla aldatmaya çalışıyorlar” Türkiye’nin derin bir ekonomik krizden geçtiğini hatırlatan Süllü, “Vatandaşlarımızın bırakın eti, meyveye dahi ulaşamadığı bir süreçte, milyonlarca yurttaşımızın çözüm bekleyen temel sorunları varken, TBMM’de ardı ardına ülkemizi felakete sürükleyecek iki yasa teklifiyle karşı karşıyayız” dedi. Yasama sürecini “iktidara hizmet eden büyük bir ikiyüzlülük” olarak niteleyen Süllü, “Tarihe, doğayı koruyor gibi yaparken doğayı yok eden bir Meclis olarak geçilecek. Bu tablo karşısında bir milletvekili olarak derin bir üzüntü duyuyorum” ifadelerini kullandı. “İklim krizi değil, kârın sürdürülebilirliği düşünülüyor” TBMM’ye sunulan İklim Kanunu Teklifi’nin, iklim kriziyle mücadele etmek yerine sera gazı salımını alınıp satılabilir bir piyasa unsuruna dönüştürdüğünü belirten Süllü, “İklim krizi, bedel ödeyerek daha fazla kirletmenin yolunu açan bir düzenlemeyle ticarileştiriliyor. Yasanın tek sürdürülebilirliği, şirketlerin kârının sürdürülebilirliği!” dedi. Süllü, artan sıcaklıklar, kuraklık, su kıtlığı, tarımda verim düşüşü, gıda fiyatlarındaki artış ve sağlık sorunlarının doğrudan iklim krizinin sonuçları olduğunu hatırlatarak, “Yasa teklifinde kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi kırılgan kesimlerin hiçbir şekilde gözetilmediği açıkça görülüyor” diye konuştu. “Toplumsal muhalefetin uyarılarına kulak tıkadılar” 4 Nisan’da teklifin Meclis gündeminde ilk kez görüşüldüğü sırada yaptığı uyarıları hatırlatan Süllü, “Bu yasa tam anlamıyla bir ‘yeşil aklama’ ve göz boyama yasasıdır, geri çekilmeli demiştik. Komisyona çekildiği sanılırken hiçbir değişiklik yapılmadan Meclis’e getirildi. Toplumsal muhalefetin ve uzmanların uyarılarına kulak tıkadılar” dedi. “İklim krizinin tetikleyicileri destekleniyor” İklim yasasına itiraz ederken, şimdi çok daha vahim bir düzenlemeyle karşı karşıya olduklarını ifade eden Süllü, “Doğa ve yaşam savunucularının, bilim insanlarının ve köylülerin tüm itirazlarına rağmen, halk arasında ‘süper izin’ ve ‘talan yasası’ olarak bilinen düzenlemeleri torba yasaya doldurup Meclis gündemine taşıdılar. ‘Üstün kamu yararı’ adı altında kamulaştırmalar kolaylaştırılarak, vatandaşın tapulu arazisine el atmanın önü açılıyor” dedi. Söz konusu düzenlemelerin; ormanlar, sulak alanlar, milli parklar, su kaynakları ve zeytinliklerin madenciliğe açılmasının önünü açtığını belirten Süllü, “2053 net sıfır emisyon hedefinden bahsederken kömür madenciliğini teşvik ediyor, karbon yutak alanları olan ormanları Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne devrederek doğayı sermayeye teslim ediyorsunuz” diyerek tepki gösterdi. “Yasalar şirketlerin taleplerine göre şekillendiriliyor” Yasa teklifinin Orman, Mera, Çevre gibi koruma yasalarını etkisiz hale getirdiğine dikkat çeken Süllü, “Yatağan, Akbelen gibi bölgelerde maden şirketlerinin taleplerine göre koordinatlar belirlenerek yasal düzenlemeler yapılıyor. Şirketlere özel yasa üretiliyor” ifadelerini kullandı. İktidarın bir yandan sözde iklim yasası çıkarıp sınırda karbon düzenlemesi getirdiğini söyleyen Süllü, “Diğer yandan iklim krizini büyüten fosil yakıtlarla enerji üretimi için her türlü kolaylığı sağlıyorsunuz. Bu nasıl bir çelişkidir?” diyerek iktidarın ikiyüzlü yaklaşımını eleştirdi. “Talan yasasını tümden geri çekin” Süllü, İklim Yasası teklifinin doğayı korumak yerine talana açtığını vurgulayarak, “İklim yasasında önceliklenmesi gereken doğa, bu düzenlemeyle talana açılıyor. Ülkemizin ve gelecek nesillerin geleceği hiçe sayılıyor,” dedi. Teklife karşı bir kez daha çağrıda bulunan Süllü, “İklim Yasası Teklifi geri çekilmeli, doğayı ve toplumu önceleyen gerçek bir iklim yasası hazırlanmalıdır. Talan yasasını tümden geri çekin; şirketlerin çıkarı uğruna geleceğimizi yok etmeyin,” ifadelerini kullandı.

Türk Milleti Katil Değil Kahramandır, Soykırım Yapmaz Vatanı Savunur Haber

Türk Milleti Katil Değil Kahramandır, Soykırım Yapmaz Vatanı Savunur

İYİ Parti İl Başkanı Serdar Ulucan, Mecliste Türk Milleti'ni soykırımcı olmakla itham eden DEM Partili bir milletvekilinin başlattığı tartışmalar hakkında basın açıklaması yaptı. Yazılı bir açıklama yapan Serdar Ulucan şu ifadelere yer verdi; "Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, milletimizin değerlerine ve şanlı ecdadımıza alenen hakaret eden DEM Parti mensubu milletvekili müsveddesini şiddetle kınıyoruz! Kürsüde Talat Paşa’ya “katil” diyen bu hadsiz, aslında Türk milletini, tarihini ve kurucu değerlerini hedef almıştır. Daha da vahimi, Meclis Başkanvekili sıfatını taşıyan bir CHP’li yetkili, bu seviyesiz hakaretlere sessiz kalmış, gerekli müdahaleyi yapmamıştır. Gerçekleri söyleyen İyi Parti milletvekilimiz Sn.Şenol Sunat’ın mikrofonu kısılmış,Bu yanlışa tavır gösteren Bozkurt Yürekli Vekilimiz Yasin Öztürk’e kınama verilmiştir.Bu tavır, ne TBMM’nin vakarına, ne de milletimizin onuruna yakışır! Talat, Enver ve Cemal Paşalarımız; Ömrünü Türk milletine adamış, Vatanı parçalamak isteyen emperyalistlere karşı mücadele etmiş, Hayatlarını millet uğruna feda etmiş şehitlerimizdir. Onlar Turancıdır, vatanseverdir, istiklalimizin ve milli şuurumuzun taşıyıcılarıdır. Bizler de onların mirasına sahip çıkan Türk milliyetçileriyiz. Kimseye ecdadımızı çiğnetmeyiz! Ey tarih ve şuur yoksunları! Talat Paşa Berlin’de, Cemal Paşa Tiflis’te, Enver Paşa ise Türkistan’da şehit düşmüştür. Siz kimin izindesiniz? Türk milleti katil değil, kahramandır. Soykırım yapmaz, vatanı savunur! İYİ Parti Eskişehir İl Başkanlığı olarak, ecdadımıza dil uzatanlara misliyle cevap vereceğimizi, her zeminde ve her şartta milletimizin onurunu savunacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz."

CHP’li Arslan’dan Sağlık Raporu Ücretine Tepki! Haber

CHP’li Arslan’dan Sağlık Raporu Ücretine Tepki!

CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, eski tip sürücü belgelerinin yenilenmesi sürecinde Aile Sağlığı Merkezlerinde (ASM) alınmaya başlanan sağlık raporu ücretlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıdı. Arslan, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun yanıtlaması istemiyle verdiği yazılı soru önergesinde, kamuoyuna açıklama yapılmadan uygulamaya konan 250 TL’lik ücretin gerekçesini ve yasal dayanağını sordu. 31 Temmuz 2025 itibarıyla eski tip ehliyetlerin geçerliliğini yitireceğini hatırlatan Arslan, yaklaşık 5 milyon yurttaşın sürücü belgesini yenilemek için sağlık raporu almaya çalıştığını belirtti. Daha önce ücretsiz olarak verilen bu raporlar için son günlerde ücret alınmasının vatandaşlar açısından hem sürpriz hem de yük olduğunu ifade etti. “Zamanlama tartışmalı, kamu bilgilendirmesi yok” Arslan, uygulamanın hem zamanlamasının tartışmalı olduğunu hem de herhangi bir kamu bilgilendirmesi yapılmadan başlatılmasının ciddi bir sorun olduğunu vurguladı. “Vatandaşlarımızı doğrudan etkileyen bu kararın ne zaman, nasıl ve hangi mevzuata dayanılarak alındığı açıklanmalıdır,” diyen Arslan, şu sorulara yanıt aradığını kaydetti: •Sağlık raporu ücretinin gerekçesi nedir? •Sağlık kuruluşlarına bu uygulama ne zaman ve hangi yöntemle bildirildi? •Kamuoyuna bilgilendirme yapıldı mı, yapıldıysa hangi tarihte? •Bu ücret hangi mevzuat veya tarifeye dayanıyor? •2024 ve 2025’te bu hizmetten elde edilen toplam gelir ne kadardır, nereye aktarılmaktadır? •Ücretin sembolik tutulması ya da kaldırılması yönünde bir plan var mı? “Zorunlu hizmeti paralı hale getirmek sosyal devlete aykırıdır” Arslan, kamusal bir hak olan sağlık hizmetinin, zorunlu işlemler üzerinden paralı hale getirilmesinin kabul edilemez olduğunu belirtti. “Bu uygulama sosyal devlet ilkesiyle çelişiyor. Bakanlığın bu konuda kamuoyuna açık, şeffaf bir açıklama yapması ve uygulamadan derhal geri adım atması gerekiyor,” dedi.

TRT’de 19 Mart’tan Bu Yana Millet İradesine Linç Var Haber

TRT’de 19 Mart’tan Bu Yana Millet İradesine Linç Var

TBMM Kit Komisyonu’nda TRT’nin Sayıştay raporu ve mali tabloları görüşmelerinde, kamu yayıncısı TRT’nin tarafsızlığı ve yayın ilkelerindeki sapma tartışma konusu oldu. İBB Başkanı ve muhalefetin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’na yönelik soruşturmalar ve tutuklamaların başladığı 19 Mart’tan bu yana TRT’de millet iradesine yönelik linç olduğunu söyleyen CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “TRT haberlerinde 19 Mart’tan bu yana bir linç sürmektedir. Soruşturma gizli ama birilerinin servis ettiği görüntüler, iddialar TRT tarafından hiç sorgulanmadan yayına sürülmektedir. Ekran mahkemesinde ceza miktarı belirlenmektedir. Kamu yayıncısının hukuku bu kadar çiğnediği bir dönem hiçbir zaman olmamıştır” dedi. Çakırözer, TRT Genel Müdürü Zahid Sobacı’ya İmamoğlu’nun davasının TRT’de canlı yayınlanmasını çağrısında da bulundu. “19 MART’TAN BU YANA MİLLET İRADESİNE LİNÇ VAR” CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM’de TRT’nin Sayıştay Raporları ile mali tablolarının görüşüldüğü KİT Komisyonu’nda İBB soruşturmaları ve Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ile başlayan süreçte TRT’de ekran mahkemelerinde ceza miktarlarının belirlendiğini belirterek, bu yayınları eleştirdi. Çakırözer, “TRT’de hukukun bu kadar çiğnendiği bir dönem hiçbir zaman olmamıştır” dedi. “TRT haberlerinde 19 Mart’tan bu yana bir linç sürmektedir” diyen Çakırözer şu eleştirilerde bulundu: “Halkın vergileriyle fonlanan kamu yayıncısı konumundaki TRT'nin yayınlarında tarafsız ve hukuka saygılı olması zorunludur. Ancak bakıyoruz soruşturmada gizlilik kararı olmasına karşın soruşturma kapsamında servis edilen, elde edilen birçok görüntü defalarca TRT Haber ekranlarına taşınmış ve kamu yayıncısı tarafından gizlilik kararı ihlal edilmiştir. Haklarında yargı kararı olmayan kişileri suçlu ilan eden ve hatta cezaevinde kalacakları süreye ilişkin tahminleri yayınlamanın kamu yayıncısı sorumluluğuyla bağdaşmadığı açıktır. Bu tek yönlü, taraf tutan yayın yapılmaması, doğruluğundan emin olmayan iddiaların yayımlanmaması, kişilerin şeref ve haysiyetlerine saygılı olunması ilkeleri maalesef hiçe sayılmıştır.” “KAMU YAYINCILIĞI İLKELERİNE RİAYET YOK” “Türkiye'de de kamu yayıncılığı yaptığı varsayımıyla sadece 2023 yılında TRT'ye 18 milyar liranın üzerine zorunlu vergi benzeri bir unsur olan bandrol ücreti ödedik. Sadece seçmenler değil, çocuklarımız bile kullandığı bilgisayarında, iPad'inde, telefonunda TRT'yi finanse etmektedir. 86 milyon finanse etmekteyiz. Ama bu TRT 2954 sayılı TRT Kanunu'nun 5'inci maddesindeki ilkeleri ihlal etmektedir. Bakın o ilkeler neler? Ülkenin kurucu değerlerine sahip çıkmak. Haberlerin toplanması, seçilmesi ve yayınlanmasında tarafsızlık, doğruluk ilkelerine bağlı kalmak. Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak. Tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak. Bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç çevresinin, düşüncesinin menfaatlerine alet olmamak şeklindeki yayın ilkelerine bu TRT uymakta mıdır? Sadece biz değil kamuoyundaki hakim inanış TRT'nin kamu yayıncılığı ilkelerine riayet etmediği yönündedir. Gelirlerinin onda dokuzu vergi benzeri kamu kaynaklarından oluşan TRT'nin kamu yayıncılığı ilkelerinden sapması veya ilkelerin tam tersi yönünde faaliyet göstermesi durumunda ödediğimiz TRT vergilerinin hesabını sormak hepimizin hakkıdır.” “MASUMİYET KARİNESİ İHLAL EDİLİYOR” TRT’de geçmiş yıllarda haber bültenlerinde ve alt yazılarda kişilerin suçlu ilan edildiği ve masumiyet karinesinin ihlal edildiği gerekçesiyle kanallara ceza kesildiğine dikkat çeken Çakırözer, “Örneğin, Sinan Ateş suikastıyla ilgili olarak Ülkü Ocakları Genel Başkanının başvurusu üzerine, Bolu Kartalkaya'daki yangın faciasıyla ilgili yorum ve haberlerde bakanların masumiyet karinesinin ve dolayısıyla (i) bendinin ihlal edildiği gerekçesiyle çeşitli kanallara yaptırım uygulanmıştır. Söz konusu yayın ilkesinin özel medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar kadar kamu yayıncısı olan ve vatandaşlarımızın vergileriyle fonlanan Türkiye Radyo Televizyon Kurumu için de geçerli olduğuna kuşku yoktur. Ancak TRT Haber'in yayınları incelendiğinde ‘Suçlu olduğu yargı kararıyla kesinleşmedikçe hiç kimse suçlu ilan edilemez’ ilkesi konusunda gereken hassasiyetin gösterilmediği, haber bültenlerinde kullanılan ifadeler ve alt yazılarla kişilerin suçlu ilan edildiği ve masumiyet karinesinin çok kez ihlal edildiği görülmektedir” dedi. “HUKUK SİSTAMATİK ÇİĞNENDİ” TRT Haber'in 20/3/2025 tarihli yirmi dört saatlik yayını incelemelerini örnek gösteren Çakırözer, “Haber ve yorum programlarında İBB soruşturmasıyla ilgili 78 ayrı başlık altında yaklaşık on bir saat altı dakika yayın yapıldığı, bu yayınlarda ‘Para trafiği nasıl takip edildi?’ ‘Rüşvet çarkı mı kurdular?’ ‘İBB yolsuzluk soruşturmasında yeni görüntüler.’ ‘Şüphelilerin evinden balya balya para çıktı.’ ‘İşte ele geçirilen paralar.’ gibi suçlayıcı başlık ve alt yazılar kullanılmıştır. Söz konusu ifadelerin haber verme ile basın ve ifade özgürlüğü sınırlarını aştığı açıktır. Sunucunun da program konuğunun masumiyet karinesini ihlal eden sözlerine müdahale etmediği görülmektedir. RTÜK üyesi Tuncay Keser'in yaptığı incelemede 29 Mart-6 Nisan 2005 döneminde sadece TRT Haber’de dört saat on üç dakika yirmi beş saniye süren haberlerde tek taraflı yayınlarla soruşturmanın gizliliğini ihlal edici içeriklere yer verilmiş, sistematik olarak hukuk çiğnenmiştir” diye konuştu. “İMAMOĞLU DAVASI CANLI YAYINLANSIN” Görüşmelerde İmamoğlu’nun davasının TRT’de canlı yayınlanması çağrısını da yenileyen Çakırözer, şöyle konuştu: “Sayın Genel Başkanımızın çağrısını hatırlatmak istiyoruz: Bu TRT sadece sarayın, AKP’nin TRT'si değil, milletin TRT'si. TRT eğer başsavcılığın haber ajansı olmadıysa Sayın Ekrem İmamoğlu'nun yargılamaları TRT'den yayınlansın, millet kanaatini bu konuda versin. Milletin TRT'si ayırımcı ve partizan yayınlarıyla dezenformasyona, iftirayı yayan suç yayınlarına artık son versin diyoruz. Objektif, kanununda yazan, anayasasında yazan hususlara geri dönsün istiyoruz.”       “MİLYONLAR AYAKTA TRT’DE TEK SANİYE YOK” “Türkiye ayakta milyonlar, hukuksuzluklara karşı meydanlarda, dünya basını manşetlere çekmiş dakikalarca gösteriyor ama bakıyorsunuz, TRT'de Saraçhane, mitinglerinden 100 bin, 500 bin, 1 milyon kişinin katıldığı mitinglerden görüntü yok. Benzer şekilde Maltepe'de 2 milyon yurttaş katılıyor, yirmi yılda 12 milyar dolar toplayan TRT bir saniye dahi göstermiyor Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel'i. Tekrar tekrar hatırlatıyoruz, kimin parası? Hepimizin bütçesi ama milletin duygularına, milletin ifadesine, milletin tepkisi ne bir tek saniye yer vermiyor. O nedenle, bir kez daha kanunda yazan, Anayasa'da yazan ilkeleri TRT'yi uymaya davet ediyoruz.”  

Gençlerin, Öğrencilerin Günlerini, Geleceğini Çalmayın! Haber

Gençlerin, Öğrencilerin Günlerini, Geleceğini Çalmayın!

İBB Başkanı ve 15,5 milyonun Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu için yapılan protestolarda gözaltına alınan ve tutuklanan üniversite öğrencileri ile gençlere yaşatılan hukuksuzlukları Meclis gündeminde dile getiren CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, gençler için özgürlük istedi. Çakırözer, “TBMM'den vicdanıyla hareket eden hakim ve savcılara sesleniyoruz; 'özgürlük ve adalet' istedi diye 80 genç hala hukuksuzca cezaevinde! Ülkemizin geleceği gençlerimizin bir gün dahi cezaevinde olmaması gerekir! Gençlerin, öğrencilerin günlerini, geleceğini çalmayın! Gençleri, üniversite öğrencilerini derhal serbest bırakın!” çağrısını yaptı. “GENÇLER HUHUKSUZLUKLARA KARŞI ÇIKTI” CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM Genel Kurulu’nda gündem dışı söz alarak CHP Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu için yapılan eylemlerde gözaltına alınan ve tutuklanan gençlerin, öğrencilerin durumunu gündeme getirdi. Cezaevinde bulunan 80’den fazla öğrencinin en kısa sürede serbest bırakılması çağrısı yapan Çakırözer, şunları söyledi: “Bir ülkenin dünyadaki gücünü, büyüklüğünü belirleyen en önemli kriter, yurttaşlarının ne kadar adaletle yönetildiğidir. İşte, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası madde 34 ne diyor: ‘Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.’ Koltuğunu kaybedeceğini anlayan tek adam iktidarı, 19 Mart sivil darbesiyle milyonların Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nu tutukladı. İradesine sahip çıkan, adaletsizliklere sesini çıkaran milyonlar Saraçhane'ye, şehirlerdeki meydanlara aktı. Üniversitelerde gençler bu hukuksuzluğa karşı çıktı, sesini yükseltti. Peki, yirmi üç yıldır bu ülkeyi yöneten bu iktidar olarak siz ne yaptınız? Geleceğimiz gençlerimiz ile üzerine titrediğimiz polislerimizi karşı karşıya getirdiniz.” “BAYRAMDA CEHENNEMİ YAŞATTINIZ” Türkiye’nin dört bir yanında binlerce öğrencinin Ekrem İmamoğlu'na özgürlük istedikleri için şiddetle, darpla gözaltına alındığını aktaran Çakırözer, “Kolu kırılanlar, dişi dökülenler, gözü moraranlar, psikolojisi bozulanlar hiçbirine acımadınız. Saatlerce ters kelepçeyle aç, susuz, tuvaletsiz bıraktınız. Delilsiz, sadece gözaltı fotoğraflarıyla bu çocukları tutuklayıp bayramda günlerce cehennemi yaşattınız. İşte, utanarak gösterdiğim fotoğraflar... Bu morluklar gördüğü polis şiddeti sonucu oluştu. Savcısı, hâkimi, emniyeti, valisi, hepsinin haberi var ve bu görüntülerden yüzlerce binlercesi var” dedi. “BU ÇOCUKLAR SİZE NE YAPTI! CİNAYET Mİ İŞLEDİLER, ÇETE Mİ KURDULAR?” TBMM’den “Bu çocuklar ne yaptı size?” diye soran Çakırözer, şöyle konuştu: “Cinayet mi işledi, çete mi kurdu? Gözüne, ağzına biber gazı sıkacak, tekme tokat orantısız güç kullanacak kadar öfkelenmeniz için ne yaptılar? Hepsi bizim evlatlarımız, bu ülkenin yetiştirdiği pırıl pırıl gençler ve meydanlarda tek istedikleri şey adalet ve özgürlük ama Türk Bayrağı açmak bile suç oldu iktidarınızda. Hatta gençler cezaevindeyken bile yeni suç iddianameleri ürettiniz, delilsiz, belgesiz. Günlerce aynı kıyafetlerle hijyenden uzak eziyet ettiniz. ‘Hastayım’ dediler, ilaçları vermediniz, doktor yüzü göstermediniz. ‘Sınavım var, ders çalışayım’ dediler, ders notlarını vermediniz. Gençleri ya en tehlikeli mahkûmlarla IŞİD'çilerle, çetelerle aynı koğuşa koydunuz ya da betonda yatırdınız. En vicdansızı da anaları babaları günlerce çocuklarından habersiz bıraktınız.” “SINAVINA GİREMEYEN, İŞİNDEN OLANLAR VAR” Bayram boyu kurdukları dayanışma ağıyla ailelerin, milletvekillerinin, baroların, gönüllü avukatların, cezaevlerindeki gençlerin mağduriyetlerine çare aradığını belirten Çakırözer, “Suçlamaların yatarı dahi olmamasına rağmen bu gençlerin çoğunun on beş yirmi gün boyunca özgürlüğünü çaldınız. Şu anda hâlâ 80 evladımız Silivri'de, İzmir'de, Bursa'da hukuksuzca cezaevinde. Derslerine katılamadığı için sınavına giremeyen, yıl kaybetme riski yaşayan var, çalışıp ailesine bakan, tutuklanınca işinden olanlar var, hâlâ ilaca erişimde sıkıntı var” dedi. “GENÇLERİ DERHAL SERBEST BIRAKIN!” “Gazi Meclisten hâlâ vicdanıyla hareket eden hâkim ve savcılara çağrıda bulunuyorum: Artık yeter, Anayasa'mıza uyun! Bu zorba iktidarın susturmaya çalıştığı bu gençlerimizin cezaevinde bir gün bile olmaması gerekir” diyen Çakırözer, şu çağrıyı yaptı: “18 Nisan’da ve sonrasında duruşmaları var, duruşmayı dahi beklemeden bu gençlerimizi derhâl serbest bırakın. Bu gençlerimiz normal hayatlarına, okullarına, eğitimlerine, ailelerine dönsün, yurtlarını, okullarını kaybetmesin. Bu çocuklar ülkemizin geleceği! Gelecek korkuyla, zindanla değil, gençlere duyulan güvenle yazılır. 19 Mart sivil darbesine karşı çıktıkları için bu zorba iktidar tarafından hukuksuzca tutuldukları zindanlardan ‘Yine de adalet ve özgürlük’ diye haykıran gençlerimizi selamlıyor ve dayanışma duygularımızı gönderiyorum. Bir başka selam da bu iktidarın kayırmacı, keyfî, liyakatsiz atamaları karşısında Türkiye'nin dört bir yanında öğretmenlerine sahip çıkan lise öğrencilerine. Sizler bizlerin umudumuzsunuz, bizler de sizlerin ve öğretmenlerinizin sonuna kadar yanınızda olacağız.”

Sarıbal: ''İklim Kanunu Değil, Sermaye Dostu Bir Ticaret Sözleşmesi!'' Haber

Sarıbal: ''İklim Kanunu Değil, Sermaye Dostu Bir Ticaret Sözleşmesi!''

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, CHP Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç, DEM Parti İzmir Milletvekilleri Burcugül Çubuk ve İbrahim Akın, EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, İklim Adaleti Koalisyonu ile birlikte TBMM’de düzenlediği ortak basın toplantısında Meclis’te görüşmeleri süren İklim Kanunu teklifine tepki gösterdi. Söz konusu teklifin “iklim kriziyle mücadele” iddiasının aksine, sermayenin çıkarlarına hizmet eden bir ticaret sözleşmesi olduğu kaydeden Milletvekili Sarıbal, “Eğer bir kanun kömür, petrol ve doğalgazı sonlandırmayı hedeflemiyorsa; o, iklim kanunu değil, sermaye dostu bir ticaret sözleşmesidir” dedi. İklim değişikliği ile mücadele adına hazırlanan teklifin, ekolojik felaketi kalıcı hale getirecek bir şirket sözleşmesi olduğunu vurgulayan Sarıbal, “Doğa, insanlık, bilim… Hepsi bir kenara itilmiş, sadece sermaye ve çıkarlar masaya konulmuştur. Bu kanun, Ekokırımı ödüllendirirken, doğayı korumaya çalışanları dışlıyor! Bundan önce ne söyledik? Bu kanun, iklim değişikliğini çözme niyeti taşımıyor! Çünkü bu kanun, fosil yakıtları terk etmeyi planlamıyor. Yani, kömür, petrol ve gaz kullanımını bitirme hedefi yok! Buna dair bir hedef koymak yerine, karbon yakalama gibi henüz gerçekliği kanıtlanmamış teknolojilere bel bağlıyor. Sera gazı emisyonlarını azaltmayı taahhüt etmeyen bir kanun, iklim krizine çözüm getirmez” diye konuştu. ŞİMDİ DE KARBON TİCARETİNDEN ZENGİNLEŞMEK İSTİYORLAR Emisyon ticaret sisteminin emisyon azaltımına hizmet etmeyeceğini vurgulayan Sarıbal, “Sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedeflemeyen, düşük karbon fiyatlarına dayalı bir ETS, emisyonları sadece ticaret aracına dönüştürür. Teklif, fidan dikmek gibi sembolik uygulamalarla, gerçek emisyon azaltımı yerine bedel ödemekten kaçma yolunu açıyor. Ağaçları, ormanları katlet, sonra fidan dik gibi göstermelik uygulamalarla masumlaştırdıkları bu kanun, geleceğe ihanettir. Gelirler, sadece şirketlerin yararına kullanılacak. ETS gelirleri, sadece özel sektörün yeşil dönüşümüne ayrılıyor. Oysa iklim adaletinin gereği, iklim değişikliğinin etkilerinden mağdur olan bireylerin kayıp ve zararlarını karşılayacak mekanizmalar olmalıdır. Bu gelirler, sadece şirketlere değil, toplum yararına kullanılmalıdır. İklim krizini çözmek için, şirketlerin değil, toplumun yararına bir iklim yasası gerekir. Sermaye 2026 yılında kendine göre ihracatını, karını sağlayabilmek için bu kanunun çıkmasını dayatmaktadır. İktidar 22 yıldır bu ülkede orman, su, dağ, mera, kışlak ne varsa, tümünü paraya, kara, sermayeye vermiş durumda. Önce Ekokırım Yasası çıkarılmak zorundadır. Suç kapsamına alınacak bütün eylemleri ortaya koyacak ve hukuki gerekçelerini sunacak bir kanun zorunluluğu vardır. Karbon ticaretinin yasal olarak yapılmasını sağlayacak kanunu kabul etmiyoruz, geri çekilmesini, bilimsel, doğaya uyumlu bir yasa getirilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.