SON DAKİKA
Hava Durumu

#Tbmm

Porsuk Haber Ajansı - Tbmm haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tbmm haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

TBMM'de Yıllara Yayılan İstismar İddiaları Örtbas Edilemez! Haber

TBMM'de Yıllara Yayılan İstismar İddiaları Örtbas Edilemez!

CHP Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde stajyer kız çocuklarına yönelik cinsel istismar ve taciz iddialarının ortaya çıkmasının ardından Meclis Başkanlığı’na araştırma komisyonu için başvurdu. Meclis çatısı altında uzun yıllara yayıldığı iddia edilen vakaların “asla sıradanlaştırılamayacağını” belirten Bankoğlu, TBMM Genel Sekreterliği’nin açıklamalarıyla da doğrulanan gelişmelerin “kurumsal bir çürümenin” işaretçisi olduğunu vurgulayarak “Bu iddialar birkaç kişinin suçu değildir; denetim eksikliklerinin, ihmallerin ve kimi yöneticilerin olayların üzerini kapattığına dair ciddi kuşkuların sonucudur.” dedi. “Yıllar öncesine uzanan sistematik istismar iddiaları var” Bankoğlu, TBMM’de görevli bazı personelin 18 yaş altı meslek lisesi öğrencisi stajyer kız çocuklarına yönelik eylemlerinin sistematik olduğuna dair güçlü iddiaların bulunduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı: “Basına yansıdığı kadarıyla kimi vakalar yedi yıl öncesine dayanıyor. Bazı çocuklar tehdit edildiği için şikâyetlerini geri çekmiş. Bu, bireysel bir suç değil; kurum içi bir zafiyet ve ihmaller zinciridir.” 04 Aralık 2025’te Ankara Emniyeti’ne başvuran D.K. isimli stajyerin şikâyeti üzerine başlatılan soruşturmada, TBMM personeli H.İ.G.’in tutuklanmasını hatırlatan Bankoğlu, “13 yıldır Meclis’te çalışan bir kişinin bu kadar uzun süre nasıl denetimsiz bırakıldığını sorgulamak zorundayız.” dedi. “Stajyerleri sosyal medya üzerinden ağına düşüren personel var” TBMM Genel Sekreterliği’nin 11 Aralık’ta yayımladığı açıklamada en az üç stajyerin daha benzer şikayetlerde bulunduğunun belirtilmesini “skandalın resmen doğrulanması” olarak nitelendiren Bankoğlu, idari soruşturmada devlet memurluğundan çıkarma tekliflerinin bile gündeme gelmesinin vahameti gözler önüne serdiğini söyledi. 2018’deki önergenin reddi yeniden gündemde Bankoğlu, 2018’de de benzer iddiaların gündeme geldiğini ancak dönemin CHP’li milletvekilinin verdiği araştırma önergesinin reddedildiğini hatırlatarak “O önerge kabul edilseydi bugün bu çocuklar belki de bu travmaları yaşamayacaktı.” dedi. “Hamile kalan stajyer iddiası buzdağının görünen yüzü” Şubat 2025’te istismar sonrası hamile kalan bir stajyerle ilgili haberleri hatırlatan Bankoğlu, ayrıca bazı mağdurların kurum müdürleri tarafından, “Kimseye söylemeyeceksiniz, annenize babanıza bile” şeklinde uyarıldığını öne sürmesini “örtbas girişimi” olarak değerlendirdi: “Bu, sadece suçun değil, suçun gizlenmesinin de kurumsal hale geldiğini düşündürüyor. Bu kabul edilemez.” dedi. “Araştırma Komisyonu kurulması demokrasi ve hukuk devleti için zorunluluktur” Bankoğlu, CHP grubu olarak Meclis İç tüzüğünün 104 ve 105’inci maddelerine dayanarak Meclis Araştırması açılması için önerge verdiklerini belirtti ve çağrısını yineledi: “TBMM, çocukların ve genç kadınların güvende olması gereken bir kurumdur. Bu iddiaların kök nedenleri ortaya çıkarılmalı, sorumlular yargıya hesap vermeli, benzer olayların tekrar etmemesi için köklü bir reform yapılmalıdır. Meclis, bu utanç tablosunun üstünü örtemez.”

Veteriner Hekimlerin Hakları Kapsam Dışında Bırakıldı! Haber

Veteriner Hekimlerin Hakları Kapsam Dışında Bırakıldı!

Türk Veteriner Hekimleri Birliği, TBMM komisyonlarından geçen 375 sayılı KHK değişikliklerinde veteriner hekimlerin kapsam dışında bırakılmasına ilişkin bir basın açıklaması yaptı. TVHB Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu konuyla ilgili yaptığı değerlendirmelerde şu ifadeleri kullandı; ''TBMM komisyonlarından geçen 375 sayılı KHK değişiklikleri, çeşitli kariyer unvanlı meslek gruplarına ek ödeme imkânları sağlayarak mali haklarını iyileştirmiştir. Bu kapsamda, KHK’ya ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerdeki birçok kariyer kadrosunun göstergeleri artırılmış; üst düzey bürokrasiye ek ödeme iyileştirmesi yapılmış; adliyede görevli kamu görevlilerinin ek ödemeleri yükseltilmiş; Hazine ve Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı ve Strateji ve Bütçe Başkanlığı personeline önemli iyileştirmeler getirilmiş; düzenleyici ve denetleyici kurumlarda ise %200’e varan artışlar sağlanmıştır. Türk Veteriner Hekimleri Birliği olarak, meslek grupları arasında bu iyileştirmelerde kapsam dışında tutulan veteriner hekimlerimiz adına kamuoyunu bilgilendirme gereği duyulmuştur. Kamu hizmetinin etkin ve verimli yürütülmesi, kamu güvenliği, kamu barışı, iş barışı ve iş güvenliğinin sağlanmasıyla doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle, tüm kamu çalışanlarının kapsayıcı ve sistemli bir şekilde değerlendirilerek ücret ve özlük haklarının iyileştirilmesi, kamu işleyişinin düzeni, verimliliği ve ülkemizin kalkınması açısından büyük önem taşır. Düzenlemelerin planlı, programlı ve eşitlik ilkesine uygun olarak hayata geçirilmesi, kamu kurumlarının etkin ve güvenli çalışması için elzemdir. Ne var ki veteriner hekimlerimiz bu düzenlemelerin dışında bırakılmıştır. Temel sağlık hizmetleri sınıfının önemli bir bileşeni olan veteriner hekimlerimiz, sahada yürüttükleri aktif görevler ile çevre sağlığı, hayvan sağlığı, gıda güvenliği ve halk sağlığı konularında ciddi sorumluluklar üstlenmektedir. Sağlıklı bir toplum ve sağlıklı nesiller için hayvansal protein tüketiminin yeterli düzeyde sağlanması bilimsel bir gerekliliktir. Gıdanın güvenli ve sağlıklı bir biçimde tüketiciye ulaştırılması ise ancak temelde veteriner hekimlerimizin aktif rolü ile mümkün olmaktadır. TVHB olarak, kamu çalışanlarına ilişkin düzenlemelerin adil, kapsayıcı ve eşitlik ilkesine uygun olarak hayata geçirilmesini talep ediyoruz. Bu bağlamda ilgili düzenlemelerin sistematik, planlı ve tüm meslek gruplarını kapsayacak biçimde uygulanması zorunludur.''

AKP Eliyle Cezasızlık Sistemi Kurumsallaştırılıyor Haber

AKP Eliyle Cezasızlık Sistemi Kurumsallaştırılıyor

CHP Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, geçen hafta Meclis’e sunulan ve 3 Aralık’ta Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlanacak 11. Yargı Paketi’nin kadına ve çocuğa yönelik şiddet faillerini de kapsayan ceza indirimlerini içermesine sert tepki gösterdi. Bankoğlu, 11. Yargı Paketi’nin kadına yönelik şiddet ile cinsel suçlar dolayısıyla koruma kararı aldırmış kadınlar için güvensizlik endişesini artıracağını ifade etti. Milletvekili Aysu Bankoğlu yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Yargı sistemi, iktidarın siyasi ajandasına uygun keyfi düzenlemeleri nedeniyle her geçen gün daha da çökertiliyor. Geçtiğimiz hafta Meclis’e sunulan 11. Yargı Paketi, iktidarın yıllardır “af olmayan aflar” zinciriyle ördüğü cezasızlık rejimine yeni bir halka eklemektedir. Bu paket, suçluyu ama özellikle şiddet faillerini, kadın katillerini, çocuk istismarcılarını cesaretlendirmeye yönelik bir siyasi mühendislik ürünüdür. Geçtiğimiz haftalarda kamuoyuna sızan taslakta yer alan “genel ahlaka aykırı hareketler” gibi muğlak, ayrımcı ve tüm toplumu kriminalize etmeye açık düzenlemeler feminist örgütlerin haklı mücadelesi sonrası paketten çıkarılmıştı. Ama yeni teklifle gördük ki bu konu kapanmış değil ve iktidar, her fırsatta aynı ataerkil zihniyeti yeniden raftan indirmeye hazır durumda. Adalet Bakanı’nın demeçleri de bunun açık işaretidir. BU AF KADINA YÖNELİK ŞİDDET FAİLLERİNİ DE KAPSAYACAK 11. Yargı Paketi’nin içine yerleştirilen COVID-19 izinlerinin genişletilmesine ilişkin düzenlemeler açık bir örtülü af niteliği taşımaktadır. Söz konusu teklifte terör ve örgütlü suçlar hariç 23/07/2023 öncesi işlenen suçlar af kapsamına alınmış durumdan. Bu haliyle bu af, ne yazık ki kadına yönelik şiddet faillerini de kapsayacaktır. Ceza indirimi ve erken tahliye uygulamalarının, faillerin yeniden mağdura yönelme ihtimalini artırdığını birçok çalışma gözler önüne serdi. Şiddetle mücadelede durumumuz ortadayken, yapılacak yeni tahliyeler şiddetin cezasız kalacağına yönelik algıyı daha da artıracaktır. Faillerin af yoluyla serbest bırakılması koruma kararlarını işlevsiz hale getiriyor. Kadınların her gün öldürüldüğü, her gün binlerce kadının şiddet görme korkusuyla yaşadığı bir ülkede, bu paketi hazırlayan siyasi aklın kadın düşmanı politikalar uyguladığı artık herkesin malumudur. BU FAİLLERİN DE AYNI SUÇU İŞLEMEYECEKLERİNİN GARANTİSİNİ KİM VERİYOR? Kadın katillerinin, çocuk istismarcılarının, tecavüzcülerin “infaz düzenlemesi” adı altında serbest bırakıldığı bir ülkede adalet çökmüştür. Her ay bir kadının “aftan yararlanarak” dışarı salınmış bir fail tarafından öldürüldüğünü hepimiz acıyla ve öfkeyle izliyoruz. Faillerin denetimli serbestlik sürecinde hiçbir takibinin yapılmadığını da biliyoruz. Şimdi yeni afla bu faillerin de aynı suçu işlemeyeceklerinin garantisini kim veriyor? Zaten bu failleri yargılarken envai çeşit indirimle cezaları hafifletiyorsunuz. Şimdi hangi kurum, hangi mekanizma, hangi devlet aklı kadınları ve çocukları koruyor? SUÇLULAR TEŞVİK EDİLİYOR, ADALET YERLE BİR EDİLİYOR İktidarın yıllardır uyguladığı politikalar, potansiyel failleri açıkça cesaretlendirmektedir. Kadın erkek eşitliğini yok sayan, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması başta olmak üzere her fırsatta kadınların kazanılmış haklarını tartışmaya açan bu iktidar; adalet sistemindeki cinsiyetçi uygulamaları ve af düzenlemeleriyle suç işlemeyi neredeyse teşvik etmektedir. Bir yandan düşünce ve ifade özgürlüğü alanını baskı altında tutmaya devam ederken ve uyuşturucu satıcısından dolandırıcıya kadar birçok suçluyu fiilen affederken toplumu suça karşı savunmasız bırakan düzenlemeler ile iki yüzlü bir politika izlemektedir. Bunu kabul etmiyoruz. Bu ve benzeri paketler, artık suçlunun değil, mağdurun cezalandırıldığı rejimi kurumsallaşması demektir. Kadınların güvenliğinin hiçbir siyasi pazarlığın, oy hesabının malzemesi yapılmasına izin vermeyeceğiz."

İmralı Tutanakları, Sansürsüz Yayınlansın! Haber

İmralı Tutanakları, Sansürsüz Yayınlansın!

AHPADİ Derneği, TBMM'de kurulan Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu tarafından Terörsüz Türkiye kapsamında yapılan İmralı ziyaretine tepki gösterdi. AHPADİ Dernek başkanı Avukat Mehmet Ektaş düzenlediği basın toplantısında şu ifadelere yer verdi; ''Terörsüz Türkiye hedefiyle başlatıldığı iddia edilen sürecin, terörü bitirmeye değil Türkiye Cumhuriyetinin kimliğini yok etmeye evrileceğini söylemiştik. Türk Milletini sürece ikna etmeye çalışanlar, süreçte hiç bir müzakere olmayacağını, biz perde arkasında Türkiye üzerine pazarlıklar yapıldığını iddia etmiştik. Türk Milletini sürece ikna etmeye çalışanlar, PKK’nın silahları bıraktığını, biz PKK’nın şov yaptığını, silahlarını bırakmadığını, nefes kazandığını belirtmiştik. Türk Milletini sürece ikna etmeye çalışanlar, sürecin PYD/SDG dahil KCK’ya dahil tüm bileşenleri kapsadığını söylemişlerdi, biz sadece PKK üzerinden oyalamaya yönelik göstermelik adımlar atıldığını işaret etmiştik. Ne yazık ki, bir yılı aşkın süredir Türkiye’nin gündeminin önüne geçen süreç bizi haklı çıkardı. Başta teröristbaşı, arkasında DEM, onlardan aldıkları onayla PKK ve diğerleri, Ülkemizle pazarlık yapmaya ve tehdit etmeye devam ettiler. Gelinen noktada, PKK’nın silah bırakmadığı da ortaya çıktı. Teröristbaşının talebiyle kurulan Korsan Komisyon büyük hataydı. Ancak, o yanlıştan dönülmesini beklerken Türk Milletini teröristbaşının ayağına götürecek kadar şuursuz yeni bir adım geldi. Hepimizin yakından takip ettiği gibi, yaptıklarının utanç verici olduğunu bilen üç kişi, gizlenerek gittikleri İmralı’da teöristbaşıyla görüşme yaptı. Görüşme öncesinde, görüşmeye ilişkin bilgilerin komisyonla ve kamuoyuyla paylaşılacağı ifade ediliyordu. Gerçekten de, heyette yer alanlar, eğer ki teöristbaşından istedikleri, bekledikleri, temenni ettikleri sözleri duymuş olsalardı, eminiz ki daha adadan ilk limana indiklerinde düğün bayram, davul zurna görüşme içeriklerini açıklarlar, gururlu fotoğraflar paylaşırlardı. Ancak, biz teröristbaşıyla görüşme acizliğine düşen AKP’li ve MHP’li şahısların suskunluğundan, korkaklığından, teröristbaşıyla yaptıkları görüşmede, Milletin huzurunda vaat ettikleri gelişmeleri destekleyecek hiç bir söz duyamadıkları, aksine sürecin Türkiye için tam bir fiyaskoya dönüşeceğine olanak verecek sözlere ve tehditlere muhatap olduklarını anlıyoruz. DEMPKK’lı Koçyiğit’in açıklamalarından teröristbaşının bir kez daha Sevr’i istediğini, PKK’nın çatı yapılanması KCK’nın elebaşı terörist Hozat’ın açıklamalarından da taleplerinin yerine getirilmemesi durumunda bir kez daha Türkiye Cumhuriyetini yıkacakları tehdidinde bulunduğunu anlıyoruz. Hozat’ın bu aşağılık tehditlerine karşı, iktidar ve muhalefet çevresinden en küçük tepki gelmemesini, görmezden, duymazdan, anlamazdan gelinmesini de ibretle izliyoruz. Heyette yer alan AKP ve MHP’li şahıslara soruyoruz: Teröristbaşına, silah bırakma çağrısının başta PYD YPG olmak üzere tüm silahlı çeteleri kapsayıp kapsamdığını sordunuz mu? Ne cevap aldınız! Teröristbaşına, Türkiye Cumhuriyeti başta olmak üzere bölge ülkelerinin toprak bütünlüklerine göz diken KCK yapılanmasının dağıtılıp dağıtılmayacağını sordunuz mu? Ne cevap aldınız! Teröristbaşına, yaklaşık 45 yıldır neden olduğu kan, gözyaşı, bebek, öğretmen, polis, asker, mühendis ölümleri nedeniyle pişman olup olmadığını sordunuz mu? Ne cevap aldınız! Teröristbaşına, neden olduğu acılar, işlediği insanlık suçlarından dolayı af dileyip dilemeyeceğini sordunuz mu? Ne cevap aldınız! Biliyoruz ki, heyette yer alan AKP ve MHP’li şahıslar bu sorulara cevap vermeyeceklerdir. Ve hatta yapılan görüşmede teröristbaşının sözlerini çarpıtıp, bebek katilinden bir barış güvercini çıkarma çabalarına devam edeceklerdir. Terör örgütü yöneticilerinin, siyasi ayağı DEMPKK’lıların bildiği hiç bir bilginin Milletten saklanması kabul edilemez. Son görüşmeye ait İmralı tutanaklarının açıklanmaması, milletten gizlenmesi, içeriğinin toplumu kaygılandıran ve eleştirileri haklı kılacak bilgilerden oluştuğunu düşündürmektedir. O nedenle bizler, egemen Milletin fertleri olarak gerçekleri görmek, duymak ve kendimiz yorumlamak istiyoruz. Bizler, teröristbaşıyla yapılan son görüşmede konuşulanların tamamının sansürsüz yayınlanmasını istiyoruz. Millet biziz, öğrenmek bizim hakkımız. Hakkımızın takipçisiyiz. İlelebet payidar olacak Türk Devleri, PKK başta olmak üzere her tür şer yapısını bitirecek kuvvet ve dirayettedir. Bu duygu ve düşüncelerimizi, siz değerli yurttaşlarımızın takdirine sunuyoruz.''

Yaban Hayatı Satılık Değildir! Haber

Yaban Hayatı Satılık Değildir!

CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölge Müdürlüğü tarafından 22 Ağustos 2025’te Afyonkarahisar’da yapılması planlanan “av turizmi ihalesi”nin iptali için, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı tarafından yanıtlanması amacıyla Meclis’e yazılı soru önergesi verdi. Söz konusu ihale kapsamında Eskişehir ve Kütahya’da yaşayan 15 adet Kızıl Geyik ile 1 adet Anadolu Yaban Koyunu, “av turizmi” adı altında öldürülmek üzere satışa çıkarıldı. Anadolu Yaban Koyununun avlanma bedelinin yaklaşık 1 milyon 800 bin TL, kızıl geyiklerin ise 180 bin ile 440 bin TL arasında olduğu belirtildi. İhale Türkiye’nin Tarafı Olduğu Bern Sözleşmesi’ne Aykırı CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, TBMM Başkanlığı’na sunduğu önergesinde, Türkiye’nin tarafı olduğu Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi’nde yani Bern Sözleşmesi’nde “kesin koruma altındaki türlerin” Ek-II Listesi’nde açıkça belirtildiğini ifade etti. Ek-II Listesi’nde yer alan ve kesin koruma altındaki türlerin kasıtlı olarak öldürülmesi, yakalanması ve ticaretinin yasak olduğunu ve Türkiye’nin de buna uygun hareket etmesi gerektiğini belirten Süllü, şunları ifade etti: “Yaban hayatı korumakla yükümlü kamu kurumlarının, hayvanların yaşam hakkına fiyat biçmesi kabul edilemez. Bu toprakların binlerce yıldır özgürce yaşayan canlılarını kâğıt üzerinde ‘mal’ gibi listeleyip parası olanın silahına hedef yapmak, doğa katliamını rant aracına dönüştürmektir. Bern Sözleşmesi’nin Ek-II listesinde kesin koruma altında yer alan türlerin kasıtlı olarak öldürülmesi yasaktır. Bu ihale hem hukuki hem ahlaki olarak büyük skandaldır.” Mahkemelerin İptal Kararlarına Karşın İhaleler Tekrarlanıyor Daha önce benzer ihalelerin Eskişehir İdare Mahkemesi ve Afyonkarahisar İdare Mahkemesi tarafından iptal edildiğini hatırlatan Süllü, Bakanlığın hukuka aykırı şekilde ihaleleri tekrarladığını ifade etti. Bakanlığın, daha önce iptal edilen benzer ihaleleri, yeni ve bilimsel nüfus verisi sunmadan yeniden açtığını vurgulayan Süllü, “Danıştay’ın önce iptal kararlarını onaylayıp, sonra aynı konuda hiçbir yeni veri olmamasına karşın hukuka uygunluk kararı vermesi, yargının bağımsızlığı açısından da kaygı vericidir. Yaban hayatı metalaştıran bu anlayış derhal terk edilmelidir” dedi. Bakanlığa Hukuki ve Bilimsel Dayanak Sorusu Süllü, geçmişte benzer ihaleler Eskişehir ve Afyonkarahisar İdare Mahkemeleri tarafından iptal edilmişken, Bakanlığın hangi hukuki dayanakla ve hangi bilimsel verilerle bu ihaleyi tekrar gündeme getirdiğini sordu. İhaleye konu edilen 15 kızıl geyik ile 1 Anadolu yaban koyununun popülasyon, yaş, cinsiyet ve sağlık durumlarına ilişkin hangi somut bilimsel çalışmanın yapıldığını soran Süllü, Bern Sözleşmesi’nin kesin koruma altına aldığı Anadolu yaban koyununun avlanmasına hangi gerekçelerle izin verildiği sorusuna yanıt istedi. “Yaban Hayatını Metalaştıran İhalelere Son Verilsin!” Süllü, ihalenin ekosistem dengesi, biyolojik çeşitlilik ve türlerin sürdürülebilirliği üzerindeki etkilerine dair Bakanlığın bir değerlendirme yapıp yapmadığını sordu. Eğer böyle bir çalışma yapıldıysa içeriğinin ne olduğunu, yapılmadıysa gerekçesinin ne olduğunu sordu. Süllü ayrıca, Ocak 2020 – Ağustos 2025 tarihleri arasında Türkiye genelinde “av turizmi” kapsamında kaç ihale açıldığını, kaç yaban hayvanının avlandığını ve bu hayvanların türlere göre dağılımını sordu. Bu ihalelerden elde edilen toplam gelirin ne kadar olduğunu ve bu gelirin ne kadarının gerçekten yaban hayatını koruma çalışmalarına aktarıldığını sordu. “Doğanın ve yaban hayatının korunması, onları öldürmek üzere satışa çıkarmakla değil; yaşam alanlarını restore etmek ve gerçek koruma politikalarını hayata geçirmekle mümkündür. Bu ihale derhal iptal edilmelidir!” diye konuştu. Süllü, Tarım ve Orman Bakanlığı’na çağrıda bulunarak, “Hiçbir canlının değeri para ile ölçülemez. Yaban hayat satılık değildir! Bu kanlı ihale iptal edilene kadar hukuki ve toplumsal mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

Milletvekili Arslan'dan Taşeron İşçiler İçin Kanun Teklifi Haber

Milletvekili Arslan'dan Taşeron İşçiler İçin Kanun Teklifi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, yıllardır kadro bekleyen taşeron işçiler için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne önemli bir kanun teklifi sundu. Teklif, 696 sayılı KHK ile kadro kapsamı dışında bırakılan belediye, il özel idaresi, mahalli idare birlikleri, kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT) ve bazı kamu kurumlarında görev yapan taşeron işçilerin, sınavsız şekilde sürekli işçi kadrosuna geçirilmesini öngörüyor. “Anayasa’ya aykırılıklar giderilmeli” Teklifin gerekçesinde, 2018’de yapılan düzenlemeyle bazı kesimlerin kadroya alınırken diğerlerinin kapsam dışında bırakılmasının Anayasa’nın eşitlik ve sosyal devlet ilkelerine aykırı olduğu vurgulandı. Aynı işi yapan çalışanlar arasında ayrım yapılmasının çalışma barışını zedelediğine dikkat çekildi. “Kadroya alınan işçiyle aynı işi yapan hâlâ taşeron” CHP’li Arslan, yıllardır kamu hizmetlerinin asli ve sürekli işlerini yerine getiren bu çalışanların hem kamu güvencesinden yoksun bırakıldığını hem de statü ayrımı nedeniyle mağdur edildiğini belirterek şöyle konuştu: “Bu insanlar yıllardır kamu hizmetlerinin yükünü taşıyor. Aynı binada aynı işi yapıyor ama biri kadrolu, diğeri taşeron. Bu kabul edilemez. Kamuda eşit işe eşit statü istiyoruz. Bu kanun teklifiyle, emekçilerin yıllardır süren adalet mücadelesine Meclis çatısı altında bir karşılık vermek istiyoruz.” Hedef: İş barışı, eşitlik, verimlilik Teklifin yasalaşması halinde, sınavsız geçişle kadroya alınacak işçilerin hak ve yükümlülükleri, daha önce yapılan geçişlerle uyumlu olacak. Böylece hem kurumlar arası statü uyumsuzlukları ortadan kalkacak, hem de kamu hizmetlerinin daha düzenli ve verimli şekilde yürütülmesi sağlanacak. 60 gün içinde geçiş Teklife göre, geçiş işlemleri ilgili kurumlar tarafından yürütülecek ve en geç 60 gün içinde tamamlanacak. Süreçte 696 sayılı KHK hükümleri örnek alınacak.

Bu Dava Geçmişin Değil, Geleceğin Davasıdır Haber

Bu Dava Geçmişin Değil, Geleceğin Davasıdır

CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Sivas Katliamı’nın 32. yılında adaletin hâlâ sağlanmadığını ve yaşanan sürecin hem hukuku hem vicdanları yaraladığını belirtti. 2 Temmuz 1993’te yalnızca insanlık yanmadı, Türkiye’nin vicdanı yakıldı, hukuk yakıldı, ortak yaşama kültürü yakıldı. O gün, aralarında şairlerin, ozanların, akademisyenlerin, kadınların ve çocukların bulunduğu 33 canımız göz göre göre, adeta canlı yayında yakılarak katledildi” diyen Arslan, katliamın örgütlü, ideolojik ve siyasal bir nefret suçu olduğunu vurguladı. “Failler korundu, hukuk katledildi.” Katliamın üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen tüm faillerin yargı önüne çıkarılmadığını hatırlatan Arslan, yurt dışında olduğu bilinen sanıkların adeta korunduğunu ve iade taleplerinin sessizce rafa kaldırıldığını ifade etti: “Bazı hükümlüler sağlık gerekçesiyle affedildi, bir kısmı salıverildi. Ama en acısı, bu kez hukuk katledilerek dava zaman aşımına uğratıldı. İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı olmaz. Bu mesele sadece hukuk değil, aynı zamanda vicdan meselesidir.” “Bu defter kapanmadı, o yara kapanmadı.” Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruların yıllarca bekletildiğini, toplumun ve ailelerin adaleti boşuna beklediğini söyleyen Arslan, “Sonunda birileri dedi ki, ‘Bu defter kapandı.’ Hayır, bu defter kapanmadı. O yara kapanmadı. Yüreğimizdeki o yangın hâlâ sönmedi, yanmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı. “Yüzleşmeye cesaret edemiyorsunuz.” Sivas Katliamı’nın Meclis’te daha önce defalarca araştırılmak istendiğini ancak her defasında iktidar milletvekilleri tarafından reddedildiğini belirten Arslan, iktidara şöyle seslendi: “O binanın her tuğlası bu ülkenin yüzleşemediği karanlığı hatırlatıyor. Çünkü yüzleşmeye cesaretiniz yok. Çünkü Alevilere eşit yurttaşlık hakkı çok görülüyor. Çünkü bazı hayatlar makbul, bazıları ise görmezden gelinmeye değer sayılıyor.” “Susmayacağız, unutmayacağız, unutturmayacağız.” Sivas Katliamı ile hesaplaşılmadan gerçek bir toplumsal barışın mümkün olmayacağını vurgulayan Arslan, şu çağrıyı yaptı: “Bu dava geçmişin değil, geleceğin davasıdır. Bu dava yargının bağımsızlığıyla, hukukun üstünlüğüyle, ülkenin toplumsal barışıyla ilgilidir. O nedenle biz susmayacağız, unutmayacağız ve unutturmayacağız. Bu katliamı yapanları, yaptıranları, buna göz yumanları ve aydınlatmayanları asla affetmeyeceğiz.” “Önergemize destek verin” Arslan, konuşmasını Meclis’e somut çağrıyla tamamladı: “Madımak Katliamı, Meclis çatısı altında tüm yönleriyle araştırılmalıdır. Zaman aşımına yol açan adli ve idari ihmaller ortaya konmalı, yargı sürecine müdahale eden yapılar ve kişiler mutlaka açığa çıkarılmalı, dava insanlığa karşı suç olarak yeniden ele alınmalıdır. Unutmayın ki bugün susarsak, yarın daha çok yanarız.” Arslan’ın konuşmasının ardından CHP Grubu tarafından verilen araştırma önergesi, iktidar partisi ve ortaklarının oylarıyla bir kez daha reddedildi. Ancak bu karanlığı örtmeye yönelik her girişime rağmen, Arslan ve CHP Grubu bu davanın peşini bırakmayacaklarını, gerçek adalet sağlanıncaya kadar susmayacaklarını vurguladı.

Ormanlarımız Yanıyor, Devlet Aklı da Tükeniyor! Haber

Ormanlarımız Yanıyor, Devlet Aklı da Tükeniyor!

CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, her yıl tekrar eden orman yangınlarının yalnızca bir doğa olayı değil, yönetim krizi ve kamu kaynaklarının israfının sonucu olduğunu belirterek Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın yanıtlaması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na yazılı soru önergesi sundu. Arslan, yangınlara havadan müdahalede yaşanan zaafiyetler, Türk Hava Kurumu gibi köklü kurumların dışlanması, yüksek maliyetli kiralama modelleri ve hazırlıksız yönetim anlayışının bu yıkımı büyüttüğünü vurguladı. “Her yaz geliyorum diyen felakete hâlâ hazırlıksızsınız.” Milletvekili Arslan, yangın sezonu başlamadan yeterli hazırlığın yapılmadığını ve bilime dayanmayan, günü kurtaran politikalarla hareket edildiğini belirterek şu değerlendirmeyi yaptı: “Yangınlar yalnızca ağaçları değil, yaşam alanlarımızı, geleceğimizi, ekosistemi yok ediyor. Liyakatsiz ve koordinasyonsuz yönetim anlayışı yüzünden ülkemiz her yaz aynı kabusu yaşıyor.” “Türk Hava Kurumu neden dışlandı?” Arslan, Türk Hava Kurumu’na ait uçakların yıllarca hangarda bekletilmesini, buna karşılık milyonlarca liralık kiralama ihaleleri yapılmasını eleştirdi: “Bir yanda yıllarca bakımı yapılmamış THK uçakları, diğer yanda yüksek maliyetli kiralama modelleri var. Bu tercihin gerekçesi nedir?” “Kamu kaynakları hangi firmalara aktarılıyor?” Yangın söndürme araçlarının kiralanması sürecinde şeffaflık eksikliği olduğuna dikkat çeken Arslan, şu soruyu yöneltti: “THK uçaklarının bakım maliyeti mi, yoksa kiralama modeli mi daha ekonomiktir? Kamu kaynakları hangi firmalara, hangi koşullarda aktarılmaktadır?” Bakan Yumaklı’ya yöneltilen sorular: Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan’ın Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’dan yazılı yanıt istediği sorular şunlardır: 1. 2025 yılında çıkan orman yangınlarının sayısı, yanan alan miktarı ve illere göre dağılımı nedir? 2. Yangın söndürmede kullanılan uçak ve helikopter sayısı kaçtır? Kaçı kamuya ait, kaçı kiralıktır? 3. 2025 yılı itibarıyla aktif durumda olan yangın söndürme filosu hangi kapasitededir? Bu kapasite yeterli midir? 4. Türk Hava Kurumu’na ait CL-215 uçaklarının kaçı aktif hale getirilmiştir? Neden uzun süre bakımları yapılmamış ve kullanılmamıştır? 5. THK uçaklarının bakım maliyeti ile kiralama maliyetleri kıyaslandığında hangisi daha ekonomiktir? Kiralama ihaleleri hangi firmalara verilmiştir? 6. Türk Hava Kurumu neden hâlâ kayyum yönetimindedir? Genel kurul neden yapılmamaktadır? Anayasa Mahkemesi kararına rağmen kayyum yönetimi niçin sürmektedir? 7. Yangın sezonu öncesi hangi hazırlıklar yapılmış, erken uyarı sistemleri, İHA’lar ve gözetleme kuleleri ne zaman devreye alınmıştır? 8. Son 5 yılda Sayıştay veya bakanlık denetimlerinde tespit edilen eksiklikler, ihmaller veya kamu zararı var mıdır? Bu raporlar kamuoyuyla paylaşılacak mıdır? 9. Yanan alanlarda kalıcı ekosistem ve yaban hayatı restorasyonu için hangi adımlar atılmıştır? Arslan açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Ormanlarımız yanarken, aynı zamanda devlet aklı da tükeniyor. İklim krizinin etkileri ortadayken hâlâ günü kurtarmaya çalışan politikalarla hareket edilmesi kabul edilemez. Bu soruların yanıtlanması, kamuoyunun gerçekleri öğrenmesi ve ekosistemimizin korunması için zorunludur.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.