SON DAKİKA
Hava Durumu

#Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı

Porsuk Haber Ajansı - Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bizler İçin Gerçeklik Ekonomik Buhrandır Haber

Bizler İçin Gerçeklik Ekonomik Buhrandır

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen haftalık basın toplantısında yeni Anayasa tartışmaları ve ekonomi gündemleri değerlendirildi. Saadet Partisi Eskişehir İl Gençlik Kolları Başkanı Mücahit Ateş tarafından düzenlenen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; "Eskişehir halkına sesimizi duyuracak siz değerli basın mensubu arkadaşlar, basın toplantımıza gösterdiğiniz ilgi için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Gündem çok hızlı değişiyor ancak ben burada bazılarına değineceğim. “Yeni Anayasa” yine gündemde. Çok net şu soruları sormak istiyoruz: Siz bu “Yeni Anayasayı” niçin istiyorsunuz? Demokratik bir Türkiye için mi, yoksa kendi Otokratik rejiminize zemin hazırlamak için mi? Biz; Sivil, dili ve içeriğiyle bugünü ve yarını kucaklayan, en önemlisi - 86 milyonun tamamının “İşte benim anayasam” diyerek sahipleneceği, baş tacı edeceği bir Anayasanın en büyük destekçisi oluruz. Ancak, önce; mevcut anayasaya uyulmasını bunun neticesinde ortaya çıkan eksiklerin tartışılmasını bekleriz. Eski Anayasa, hukuka uymamak için bir bahane; yeni Anayasa'da iç politikayı dizayn edecek bir malzeme olmamalıdır! Bu yeni anayasa ve demokratikleşme konusunda epey bir açıklama yapan ve Cumhurbaşkanı danışmanı olduğunu bildiğimiz bir zat, her pazar günü Meclis'e ve Meclis'te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na rol biçip yön vermeye kalkıyor. Bu arkadaş komisyonun başına atanmış bir “kayyum” gibi davranıyor.Süreçte; ne konuşulacak, ne konuşulmayacak, bununla ilgili kendini yetki sahibi sanıyor. Arkadaşlar, şunu bir netleştirelim: Kimse, meclis iradesinin üzerinde değildir. Kimse meclise yön veremez, çerçeve çizemez, ne yapacağını söyleyemez. Yeni Anayasa’dan bahsedenler, önce bu kayyum zihniyetinde bir çıksınlar! Bakın biz en başından beri şunu söyledik: İhtiyacımız olanı; “Terörsüz Türkiye” tabiri ifade etmeye yetmiyor, Bizim ihtiyacımız olan “Yaşanabilir Türkiye” ifadesidir dedik. Toplumsal barış ve huzuru “bir örgütün silah bırakmasına” indirgemenin çıkmaz yol olduğunu söyledik. Ancak gördüğümüz o ki; kendini kayyum sanan arkadaş toplumun farklı kesimlerinin hak ve özgürlüklere dair taleplerini dile getirmesini istemiyor. Komisyonun bu konulara giremeyeceğini iddia ediyor. İşte tam da bu anlayış, bu ülkeyi yaşanabilir olmaktan çıkarıyor. Kalıcı ve kapsayıcı bir çözüm: Tutuklu Başkanlardan, Kayyım atanmış belediyelere; Tutuklu gazetecilerden, Adalet arayışında olan KHK’lılara; Ev kirasını ödeyemeyen asgari ücretlilerden, atama bekleyen öğretmenlere; AVM'lerin kuşatması altında can çekişen esnaftan, her sezonu daha büyük zararla kapatan çiftçilere; Engelsiz şehirler isteyen engelli vatandaşlarımızdan, şiddet görme endişesi taşıyan kadınlara; adalet arayışında olan herkesi sürecin dışında değil tam merkezinde konumlandırmakla mümkündür. Örgütün silah bırakması konusunda, kimsenin itirazı olmaz, olamaz da! Bununla birlikte hiç kimse bizden keyfiliğin, kayırmacılığın ve hukuksuzluğun dayatılmasına da rıza göstermemizi beklemesin. Değerli arkadaşlar; Türkiye’de; sosyal medya kahramanlarının, televizyon yorumcularının “gündem budur” dediği şeylerin dışında bir gerçeklik var. Bizler için gerçeklik; tüm kaynaklarımızı yok eden ekonomik buhrandır! Vergi, Enflasyon ve Faiz ile yönetilmeye çalışılan ekonomidir. Bakınız, bu milletten, bu yıl sonuna kadar 12 trilyon 651 milyar vergi toplanacak. Bu verginin de %85’ini dar gelirliler ödeyecek. Geçtiğimiz günlerde Hazine ve maliye bakanımız vergi konusunda çıktı; “Az kazanandan az, çok kazanandan çok alacağız” dedi. -Üzülerek söylüyorum- Bu açıklama, bugüne kadar “Az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi” alındığının itirafıdır. Bakınız geçtiğimiz hafta sonu, Evini kiraya verenlere %20 stopaj uygulanacağına dair bir düzenleme gündeme geldi. Sonra Hazine ve Maliye bakanlığı hemen yalanladı. Biz aynı senaryoyu, yurt dışı çıkış harcında da yaşamıştık. Sonra birden harçların yükseldiğini gördük. Umarız, bu konuda da bir benzeri yaşanmaz.Çünkü evini kiraya verenlerden %20 stopaj demek, direk kiraların yüzde 20 artması demektir. Ev sahibine getirilen, her yeni vergininkonut ve kira fiyatlarını yükselteceğini bilmek için Takdir edersiniz ki ekonomi bakanı olmaya gerek yok! İsrafla, yandaşla, faizle delinen bütçe Vergiyle, yeni vergiyle, cezayla, yeni cezayla doldurulmaya çalışılıyor! Bakınız, çarpıcı bir rakamı sizinle paylaşmak istiyorum 2025 bütçesinde vatandaşa kesilecek cezalardan elde edilmesi öngörülen toplam gelir 245 milyar 413 milyon lira olarak belirlenmişti. Peki, yılın ilk 6 ayında kesilen para cezalarının toplam tutarı Ne kadar biliyor musunuz? 921 milyar lira! Öngörülenin yaklaşık 4 katı! (3,75) 2 yıldır enflasyon hedefini tutturamayan iktidar, 2 yıldır faizi düşüremeyen iktidar İş vatandaşa kesilecek cezaya gelince hedefi 6 ayda tutturmakla kalmıyor, 4 katına çıkarıyor!"

Trafik Sorunu Her Geçen Gün Artmaya Devam Ediyor Haber

Trafik Sorunu Her Geçen Gün Artmaya Devam Ediyor

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen haftalık olağan basın toplantısında ülke ve şehir gündemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu. Saadet Partisi Eskişehir İl Gençlik Kolları Başkanı Mücahit Ateş tarafından düzenlenen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; ''Öncelikle, geçtiğimiz hafta trafik kazası geçiren Adalet ve Kalkınma Partisi Eskişehir Milletvekili Sayın Ayşen Gürcan Hanımefendi’ye ve Adalet ve Kalkınma Partisi Eskişehir İl Başkanı Sayın Gürhan Albayrak Beyefendi’ye geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Trafik kazasında hayatını kaybeden vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ise sabır diliyorum. Bilindiği üzere, Gazze’ye insani yardım götürmek isteyen SUMUD Filosu, terör devleti İsrail tarafından durdurulmuştur. Her ne kadar alıkonulan vatandaşlarımız memleketimize geri dönmüş olsa da, bu müdahale bir kez daha göstermiştir ki, terör devleti siyonist çete için hangi milletten olduğunuzun, hangi devlete mensup bulunduğunuzun, ideolojinizin veya inancınızın hiçbir önemi yoktur. Gazze’nin yanında olan her vicdan sahibi, bu terörist çete tarafından “terörist” ilan edilmeye mahkûmdur. İsrail durdurulmalıdır. Devletlerin müdahalesi dışında tüm yollar tükenmiştir. İsrail’i koruyan sözde barış antlaşmalarına uyması dahi şüphelidir. Herkes tarafından bilinmelidir ki, İsrail ancak güçten anlar. Yağmurlu günler ve soğuk hava yaklaşıyor. Şehrimizde yağmurlu günlerde sıkça karşılaşılan olumsuz manzaraların tekrar yaşanmaması için gerekli önlemler vakit kaybetmeden alınmalıdır. Zira bu manzaralar şehrimize hiç ama hiç yakışmıyor. Trafik sorunu her geçen gün artmaya devam ediyor. Alınan veya alındığı sanılan tedbirler, ne yazık ki sorunları çözmediği gibi daha da artırmaktadır. UKOME ve belediye yetkilileri bu aksaklıkları görmelidir. “Ben yaptım, oldu” anlayışı şehrimiz için son derece sakıncalıdır; bu anlayış şehrimizi ileriye taşımaz. Üniversite öğrenimi için şehrimize gelen öğrenci kardeşlerimize “hoş geldiniz” diyorum. Öğrencilerimizin çeşitli sorunları bulunmaktadır. Elbette hepimizin ortak sorunu ekonomi, ancak bunun yanında verilen eğitimin kalitesinde yaşanan düşüş, ulaşımda görülen aksaklıklar ve barınma sorunları da öğrencilerimizin hedeflerine ulaşmalarına engel olmaktadır. Bu vesileyle, bu akşam Uşakspor ile karşılaşacak olan Eskişehirspor’umuza da şampiyonluk yolunda üstün başarılar diliyorum. Şehrimizin takımı Eskişehirspor’un, taraftarının desteğiyle yeniden hak ettiği günlere kavuşacağına yürekten inanıyorum. Basın toplantımıza göstermiş olduğunuz ilgi ve alakadan dolayı hepinize teşekkür ediyor, sizlere hayırlı günler diliyorum.''

İktidar Dalgalarla Gündemi Meşgul Ediyor! Haber

İktidar Dalgalarla Gündemi Meşgul Ediyor!

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen haftalık basın toplantısında ekonomi ve belediyelere yönelik operasyonlar gündeme getirildi. Saadet Partisi Eskişehir İl Yönetim Kurulu Üyesi Hilmi Aydoğdu tarafından düzenlenen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; ''Değerli basın mensupları, Ülke ekonomisine bakıyorsunuz tsunami vurmuş. Adalete bakıyorsunuz kasırga vurmuş. Eğitimde, sağlıkta, sokakta fırtınalar kopuyor; ama iktidar dalgalarla gündemi meşgul ediyor. İstanbul'da 1. Dalga, 2. Dalga, derken 4. Dalga'ya kadar geldik. Ya insan sormadan edemiyor: Niye bu dalgalar hep karşı sahilleri vuruyor? Niçin sizin yalılarınızın, villalarınızın, otellerinizin sahillerine uğramıyor? Ya niçin bu kasırgalar sizin gemilerinize, gemiciklerinize dokunmuyor? Hep söyledik yine söylüyoruz: Biz yolsuzluğu da, hukuksuzluğu da, haksızlığı da karşıyız! Her koşulda ve herkes için adalet istiyoruz! Bugün Türkiye'de 24 belediye kayyumda, içlerinde bir tane iktidar belediyesi yok. Sayısını bilmediğimiz gazeteci ve akademisyen cezaevinde, içlerinde bir tane iktidar yanlısı yok. Bu hukuk değil, hukuksuzluktur. Bu kabul edilemez. Ya kamu vicdanını rahatlatın, ya da bu yoldan vazgeçin. Hukuk tanımayan, insanlıktan nasibini almamış azgın İsrail teröristi soykırıma devam ediyor. Kahrolsun İsrail ve dostları. Kahrolsun işbirlikçiler. Bu kahretme seromonisi ve kınamalar devam ediyor. Biz İktidara soruyoruz. Vanaları kapatmak için daha kaç vahşete tanıklık etmeniz gerekiyor? Limanlarımıza İsrail'e giden gemilere kapatmak için kaç masumun yanması gerekiyor? İsrail ile gerçek anlamda ticari ve diplomatik ilişkilerin kesilmesi için kaç tane yardım gönüllüsü vatandaşımızın katledilmesi gerekiyor? Soruyoruz. Sormaya devam edeceğiz. Basın toplantımıza gösterdiğiniz ilgi ve alaka için hepinize teşekkür ediyorum. Sizlere hayırlı günler diliyorum.''

İktidar Çiftçiye 480 Milyar TL Borçludur, Derhal Ödenmelidir! Haber

İktidar Çiftçiye 480 Milyar TL Borçludur, Derhal Ödenmelidir!

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen haftalık basın toplantısı tarım ve Dünya Çiftçiler Günü ile ilgili olarak İl Başkanı Fesih Bingöl tarafından gerçekleştirildi. Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanı Fesih Bingöl yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Kıymetli dava kardeşlerim, değerli basın mensupları, Hepinizi saygıyla, selamlıyor, basın açıklamamıza katılımlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Bugün 18 Mayıs, yarın 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, bu vesile ile 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımızı kutluyorum. Gençlerimizin geleceğe umutla bakabildikleri günlerin ancak Saadet Partisinin iktidarı ile mümkün olabileceğini ifade etmek istiyorum. Geçen çarşamba günü Dünya Çiftçiler günüydü. Tüm çiftçilerimizin, çiftçiler gününü kutluyorum. Yıllardır zarar üzerine zarar eden tarlasını boş bırakma aşamasına gelen, borca ekip, faizle ödeyen tüm çiftçilerimizin sorunlarını biliyoruz. Ama bugün siz kıymetli hazirun karşısında birşey demek istiyorum. 480 milyar TL nerede? Nedir bu 480 Milyar TL anlatayım. Bu iktidar 2006'da bir Tarım Kanunu çıkarttı. Dediler ki, "Tarımsal destek ödemelerini Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın %1'i yapacağız. Bu sevindirici bir gelişmeydi. Ama kendi çıkardığı kanuna, kendisi hiç uymadı! Şimdi 2025 bütçesinde çiftçiye ayrılan destek 135 Milyar TL. Eğer iktidar 2006 da çıkardığı yasayı, uygulamış olsaydı, çiftçiye 615 milyar ödemesi gerekiyordu. Ama böyle bir şey olmadı tabi! O yüzden biz şimdi soruyoruz nerede bu 480 milyar TL, nerede bu çiftçinin hakkı. Zirai don oldu sesini duyuramadı Çiftçi sokağa döküldü yetmedi. Kapılarınızı aşındırdı yetmedi. Sesini du duyurmak için, Hatay'da Soğan, Niğde'de Patates üreticisi eylem yaptı. Siz ne yaptınız? Sıfır gümrükle 1 Milyon ton mısır ithalatının önünü açtınız. Çay üreticisini, nefes alamaz hale getirdiniz. Gübreye %60 dan fazla, mazota %80 'den fazla zam geldi, işçilik,nakliye, bakım maliyetleri katlandı.Daha ne anlatmak gerekiyor? Üretici perişan durumda bunu görün artık. Londra'da tefeciye değil, Anadolu'daki üreticiye kulağınızı vermek için daha hangi afetin, hangi feryadın olması gerekiyor. Doğrusu kendi çiftçisinin ürünü dururken ithalat yapan Dünyanın öbür ucundaki çiftçiye kazandırıp, kendi çiftçisine zarar ettiren bu anlayış; elbette bu ülkenin toprağına bereketi, köylüsüne refahı getiremez. Bu 480 Milyar TL, iktidarın çiftçiye borcudur.Derhal ödenmesi gerekir. Arkadaşlar şu müjdeyi verip sözlerimi sonlandıracağım. Önümüzdeki yıllardan birini Çiftçi yılı ilan edip çiftçiyide köyden koparmadan önce, Allahın izniyle SP iktidar olacak, Çiftçimizin de hayal ettiği günlere ulaştıracağız. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi bitiriyor, sizleri hürmet ve muhabbetle selamlıyorum."

İmar Revizyon Planı Yeterli Bir Çözüm Değil! Haber

İmar Revizyon Planı Yeterli Bir Çözüm Değil!

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen haftalık basın toplantısında Odunpazarı Belediyesi tarafından yapılan imar planı revizyonu değerlendirildi.  Saadet Partisi Odunpazarı İlçe Teşkilat Başkanı Yasin Özen tarafından düzenlenen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; ''Öncellikle geçtiğimiz hafta Şampiyonluğunu ilan eden Anadolu’nun köklü çınarı  Eskişehirspor’umuzun başarısını kutluyoruz, profesyonel liglerde başarılar diliyoruz. Odunpazarı Belediyesi; Erenköy, Huzur ve Çankaya Mahallelerinde uzun yıllardır vatandaşların çözüm beklediği imar planı sorununa neşter vurdu. 220 hektarlık bir alanı kapsayan Revizyon Uygulama İmar Planı ile bölgede yapılaşma koşulları iyileştirildi. Erenköy, Huzur, Çankaya ve ayrıca Alanönü Mahallesi'nde yeni bir imar revizyon planı yapıldı. Genel olarak baktığımızda, evet bu bir çözüm ama yeterli bir çözüm değil. Bunu net olarak ifade etmek istiyoruz. Burada ciddi bir irade ortaya koymak gerekiyor. Proje 4 kat diyor. 2 kattan, ayrık nizam dört kata geçilmesi hedefleniyor. Bu yeterli değil. Vatandaşın rızasını almak kolay değil. Bu nedenle ada bazlı planlama, emsal ve kat artışıyla ancak  bir çözüm üretilebilir. 4 kat olumlu bir adımdır ama yeterli değildir. Bizce bu dönüşüm 5 ya da 6 kat olmalıydı. Alan genişlemesine gerek olmadan, ayrık nizamla bu çözüm üretilebilirdi. Şu cümleye dikkat çekmek istiyoruz. “Alan içerisinde çok fazla yeni yapılaşma ve ruhsatlı yapı bulunduğundan ada bazında yapılaşmanın mümkün olmayacağı görülmüştür.” Bizler öteden beri bu uyarıyı yapıyoruz. Şu an dönüşüm alanı olarak tanımlanan 585 dönümlük bir alanda yaklaşık 1200 bina var. Bu bölge zaten afet riski altındaki alan olarak kanunla belirlenmiş. Buna rağmen bu binalar hâlâ yeniden ruhsatlandırılıyor. Gelecekte burada yeniden bir planlama yapıldığında, karşımıza yeni yapılar çıkacak. Kanun koyucu diyor ki: “Yeni yapılar planlama bütünlüğünü bozacaksa, bu binalar yıkılır ve gerçek değeri vatandaşlara ödenir.” Bu çok ciddi bir maliyet. Bugünden bu durumu öngörüp, yeni imar planlarına uygun bir şekilde yapılaşmayı yönlendirmeliyiz. Yoksa gelecekte şehir merkezinde bile ruhsatlı ama uyumsuz yapılarla karşı karşıya kalırız. Bu bir risktir. Söz konusu dört mahallenin zemin yapıları 5-6 kata uygun. Hiçbir sıkıntı yok. Eskişehir’in en iyi zeminlerinden biri burası. Hem sıvılaşma riski açısından, hem yatay yapılaşma katsayısı, hem de depremsellik açısından uygun.  Örneğin, Erenköy Mahallesi'nde 2.274 parsel, Huzur Mahallesi'nde 685, Çankaya Mahallesi'nde ise 1.019 parsel var. Şu anda bu bölgelerde bitişik nizamdaki 2 katlı yapılar, ayrık nizama geçerek 4 kata dönüşüyor. Toplamda 4.478 parsel ve 3.603 yapıdan bahsediyoruz. Bu alan yaklaşık 220 hektar, yani 2.200 dönüm büyüklüğünde. Böyle bir çalışma bugüne kadar yapılmalıydı. Yapılıyor  olması kıymetlidir ama yeterli değildir. Bu çalışmaların çok iyi anlaşılması gerekiyor. Evet, bir ihtiyaç var. Ama bu dört mahallede yapılacaksa daha etkin bir dönüşüm yapılmalıydı. 4 kat yerine 5 ya da 6 kat düşünülmeliydi. Bu sayede vatandaşın rızası çok daha kolay alınabilirdi. Şu an inşaat maliyetleri çok yüksek. Müteahhitler bu bölgelerde kat karşılığı çalışırken yüzde 35 ila 40 oranında pay talep eder. Bu da vatandaşın cebinden para çıkması demektir. Vatandaşın cebinden para çıkmaması için tek çözüm 5 veya 6 katlı binaların yapılmasıdır. Eğer bu yapılmazsa müteahhit bölgeye girmez. Girse bile vatandaştan yine para talep eder. Ekonomik şartlar ortadayken bu durum vatandaş için büyük bir sıkıntı yaratır. Bizler Odunpazarı ilçe Teşkilatı olarak, İl Başkanımız İnşaat Mühendisi Fesih Bingöl’ün bu konu da ki Tecrübesine güvenerek kendisiyle görüşülmesi taraftarıyız.  Basın Açıklamamıza gösterdiğiniz ilgiye teşekkür eder, hepinize hayırlı günler dilerim.'' dedi.

Gazze Barış Gücü Kurulmalıdır! Haber

Gazze Barış Gücü Kurulmalıdır!

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen haftalık basın toplantısında ülke gündemleri değerlendirildi. Saadet Partisi Tepebaşı İlçe Eğitim Başkanı Tuncay Akyol tarafından düzenlenen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; "Değerli basın mensupları, Kıymetli Eskişehirliler; Öncelikle her türlü zorluğa ve haksızlığa rağmen amansız mücadele veren Eskişehirsporumuza şampiyonluk yolunda başarılar dileriz. Geçtiğimiz perşembe günü 1 Mayıs işçi ve emekçi bayramını kutladık, ama İşçilerimizin hali içler acısı; İşçilerimiz  açlık sınırının altında maaş alıyor , işçilerimiz her türlü mobinge uğruyor, işçilerimiz güvensiz ortamda,canları yok sayılıyor, işçilerimiz geleceğinden ümitsiz,borç batağına saplanmış, emeklilik hakkı elinden alınmış, kıdem tazminatına göz dikilmiş, uçuruma doğru sürükleniyor. İktidar sahipleri ise bütün hesaplarını işçiler ve emekliler üzerinden yapmaya devam ediyorlar.  Ülkemiz ekonomik kriz ve enflasyon ile boğuşurken fatura yine işçi ve emekliye kesilecek gibi görünüyor. Ocak ayında yaptığınız trajikomik zammın şoku yetmezmiş gibi Temmuz ayında zam vermeyeceğiz diyorsunuz,aylardır kontrol altına alamadığınız zam ve enflasyon furyası ile işçi ve emeklilerin belini iyice büktünüz. İşçi ve emeklilere Temmuz ayında haklarını vermek zorundasınız. Bugün çekilen çilenin en büyük sorumlusu sizlersiniz,bir an evvel bu yanlış karardan dönün ve dar gelirlinin hakkını verin. Öte yandan katil İsrail kalleş saldırılarına devam etmektedir. İşgalci Siyonist İsrail rejimi, dünyanın “en alçak” ama aynı zamanda “en korkak” rejimidir. Çünkü korkaklar ancak bu kadar saldırgan olabilir! İşgalci İsrail’in Filistin’e insani yardım malzemesi taşıyan özgürlük filosuna yönelik dron saldırısını şiddetle lanetliyoruz. Uluslararası kara sularında gerçekleşen ve sivilleri hedef alan bu saldırı; işgalcilerin ne kadar alçaklaşabileceğini bir kez daha göstermiştir. Ama bu alçakça saldırıdan daha vahim olan durum; her fırsatta uluslararası hukuktan, insan haklarından dem vuranların iki yüzlülüğüdür. İşgalcilere mühimmat taşıyan gemiler bütün limanlarda cirit atarken Gazze’ye “insani yardım taşıyan” gemilere bomba atılması bu iki yüzlülüğün ispatı olmuştur. Hep söyledik yine söylüyoruz: “İsrail ancak güçten anlar.”. Dolayısıyla, derhal bir “Gazze Barış Gücü” kurulmalıdır. Türkiye’nin bu konuda üzerine büyük sorumluluklar düşmektedir. Artık kınamak, beklemek lüksümüz yoktur. Ya insanlığın onurunu koruyacağız, ya da suskunluğumuzla bu zulmün ortağı olacağız. Basın açıklamamıza göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür eder,hepinize hayırlı günler dileriz."

Saadet Partisi'nde Fesih Bingöl Güven Tazeledi Haber

Saadet Partisi'nde Fesih Bingöl Güven Tazeledi

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı 8. Olağan İl Kongresi Genel Başkan Mahmut Arıkan'ın katılımıyla gerçekleştirildi. Mevcut Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanı Fesih Bingöl'ün tek aday olarak katıldığı kongre Hasan Polatkan Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.Kongreye İYİ Parti İl Başkanı Serdar Ulucan, Yeniden Refah Partisi İl Başkanı Faruk Güler, Deva Partisi İl başkanı Resul Ertürk, Sivil Toplum Kuruluşları Temsilcileri ile partililer katılım sağladı. İl Başkanı Fesih Bingöl kongrede yaptığı açılış konuşmasında şu ifadeleri kullandı; “8. Olağan Kongremizin hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz. Tabii, yeni bir siyaset anlayışıyla, mimarı olan Genel Başkanımızın uzun konuşma yapabilmesi için ben oldukça kısa bir selamlama konuşması yapmış olacağım. Bizler, müreffeh, güçlü, öncü, adaletin hâkim olduğu bir Türkiye arzuluyoruz. Ancak dış politikada savrulan bir Türkiye var. Ekonomisi dar boğaza girmiş, tarım ve hayvancılığı bitmiş, bütün birikimleri varlık fonu adı altında ipotek edilmiş bir Türkiye var. Eğitimi yaz-boz tahtasına dönmüş, aile yapısı ve toplumsal bağları zayıflamış bir Türkiye var. Gençlerin gelecekten ümidini kestiği, yarınlara dair umutların tükendiği bir Türkiye var. Biz herhangi bir siyasi partiden ziyade, yanlış politikaları eleştiriyoruz. Çünkü son yıllarda çok şey kaybettik. Türkiye’nin yeni bir sese, yeni bir söze, yeni bir siyaset anlayışına ihtiyacı var. Bu ihtiyacın adresi Saadet Partisi’dir. Çünkü Saadet Partisi, tertemiz bir mazinin, tertemiz bir kadronun ve tertemiz bir geleceğin adıdır. Saadet Partisi, yolsuzluğun, rüşvetin, adam kayırmanın olmadığı; yetim hakkının yenmediği; zenginin, zadegânın değil, fakir ve fukaranın hakkının korunduğu şerefli bir mazinin adıdır. Saadet Partisi, işçinin, memurun, emeklinin, asgari ücretlinin yüzünü güldürdüğü müreffeh bir mazinin adıdır. Saadet Partisi kadroları, siyaseti mal ve ihbar için değil; şan ve şöhret için değil; makam ve mevki için değil; Allah rızası için yapan bir kadronun adıdır. “Önce Ahlak ve Maneviyat” düsturunu şiar edinmiş; medeniyet değerlerimizin ihyasını en önemli önceliği saymış bir anlayıştır. Küresel egemenlerin “Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir” anlayışına karşı, Saadet Partisi’nin değerler anlayışında dünyanın bütün zenginlikleri, bütün petrolleri bir masumun bir damla kanına bile bedel değildir. Biz bu ülkeyi kendi malımız, insanları da köle olarak göremeyiz. Bizim davamız vicdan, merhamet, ahlak ve adalet içindir. Kucaklaşmak varken kutuplaşmak niye? Yaşanabilir bir Türkiye, yeniden büyük bir Türkiye ve yeni bir dünya kurmak hedefimizdir. Dün olduğu gibi, bugün de bu hedef uğrunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bugüne kadar birlikte özveriyle çalıştığımız mensuplarımızı can-ı gönülden tebrik ediyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun diyerek hepinizi tekrar selamlıyorum.” dedi. Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi; ''İrfanla bereketlenen toprakların, Demiryollarıyla sadece şehirleri değil gönülleri de birbirine bağlayan, Milli Mücadele’nin simge şehirlerinden, güzel Eskişehir’in aziz insanları, Değerli yol arkadaşlarım, kıymetli Eskişehirliler, Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle ve hürmetle selamlıyorum. Bugün burada,Yunus Emre’nin diyarında, Nasreddin Hocanın memleketinde, bu irfan yurdunda; yeniden Dirilişin, yeniden Şahlanışın, yeniden Büyük Türkiye idealinin bir adımını daha atacağız.Burada, yalnızca il kongremiz için değil; aziz milletimizin birlik ve dirliğini Eskişehir’imizin geleceğini, yeniden inşa etmek için bir aradayız! Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Merhum Erbakan Hocamızdan, emanet aldığımız bu bayrağı; yere düşürmeden, eğmeden, bükmeden, kirletmeden daha da yükseğe taşıyacağız! Değerli Dava Kardeşlerim, Anadolu’yu karış karış dolaşıyoruz. Nerede bacası tüten bir fabrika görürseniz, nerede bu millete hizmet için çakılmış bir çivi görürseniz; Kim yaptı, kim kurdu diye sorun Altında mutlaka Milli Görüş’ün imzası, Milli Görüşçülerin alın teri ve emeğini görürsünüz. Milli Görüş’ün hizmet anlayışı siyaset üstüdür. Milli Görüş, tüm engellemelere rağmen hizmeti şehir şehir, köy köy, fabrika fabrika inşa etmiş ve bu hedefinden hiçbir zaman şaşmamıştır.  Bugün iktidarın övündüğü bizlerinde desteklediği yerli otomobil, yerli savunma sanayi, yerli üretim tamamen milli görüş vizyonudur. tabi süte su karıştırılınca 25 senede ancak bu kadar olabiliyor. Şimdi Eskişehir’deyiz! Vefasıyla, coşkusuyla Türkiye’ye örnek olmuş Eskişehirspor'un şehri Eskişehir’deyiz. -bu arada- Ziyaretlerimiz esnasında gördüm, dükkanlar, meydanlar bayraklarla donatılmış. Ben de futbol oynadığım için, futbolu sevdiğim için o heyecanı bilirim. Eskişehirspor’umuza yarın yapacağı maçta başarılar diliyorum. Ben şimdiden galibiyetin ve hemen ardından şampiyonluğun geleceğine inanıyorum. Şimdiden şampiyonluğunuzu kutluyorum. Eskişehir aynı zamanda Devrim otomobilinin üretildiği şehirdir. Peki, bunun mücadelesini veren, bunu hayata geçiren kim? Milli Görüş! Türkiye’nin ilk yerli ve milli motorunu üreten kim? Milli Görüş! Türk Motor Sanayi TÜMOSAN’ı, Türkiye Elektro Mekanik Sanayi TEMSAN’ı biz kurduk. Türkiye Uçak Sanayi TUSAŞ’ı biz kurduk. Sadece bunlar mı? Sadece fabrikalar mı? 1974 yılında Kıbrıs Barış Zaferi kazanıldı. Kıbrıs’ta akan kan durduruldu. Türkiye’deki bütün yabancı üsler kapatıldı! Peki kim vardı iktidarda? Milli Görüş vardı. Biz vardık! Şimdi Kıbrıs’ımız yine gündemde. Peki neyle: Kumar ve fuhuş çeteleriyle. Sanal bahis baronlarıyla. Kayıp kasetlerle.Kıbrıs için kurulan pazarlık masalarıyla! Şimdi suçlarını örtmek için süslü kelimelerle milleti kandırmaya çalışıyorlar. Ne diyorlar? Büyük Türkiye’yi kuracaklarmış. Kızılelma’ya ulaşacaklarmış. Ekranda Kudüs’ü fethediyorlar, gerçekte Gazze’yi gözden çıkarıyorlar. Beyler, Büyük Türkiye öyle slogan atarak kurulmaz. Yeni Türkiye’yi;  Anadolu’yu fabrikalarla donatanlar kurabilir. Yetim hakkına sahip çıkanlar kurabilir. Dürüst, şeffaf, şaibesiz kadrolar kurabilir. Büyük Türkiye’yi, AB hayali için Kıbrıs’ı pazarlık konusu yapanlar değil. Trump ne der, Amerika ne der diyerek süklüm büklüm olanlar değil. ‘Bana ne Amerika’dan, bana ne Amerika’dan’ diyenler kurabilir. Değerli Arkadaşlar, Üç gün önce İstanbul’da yüreğimizi ağzımıza getiren bir deprem yaşadık. Ben öncelikle, depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Rabbim; bizleri, memleketimizi bütün afetlerden muhafaza buyursun. Bu son iki deprem bize acı gerçeği bir kez daha hatırlattı: “Türkiye bir deprem ülkesidir.” Çok şükür... Son yaşadığımız depremlerde can kaybı yaşanmadı. Herhangi bir bina çökmedi, ama GSM operatörleri bir kez daha çöktü! Asya ile Avrupa’nın bağlantı noktasında, bağlantı koptu! Biz bu filmi defalarca izledik. Her afette aynı manzara: GSM operatörleri çöküyor, iletişim kesiliyor, vatandaş anasına, babasına, eşine, evladına ulaşamıyor. Depremin ertesi günü, Ulaştırma Bakanı’nın açıklaması en az deprem kadar can sıkıcıydı. Sayın Bakan çıktı, bir açıklama yaptı, dedi ki “bu bize tecrübe” oldu. Sayın Bakan sorarım size: “Yeterli tecrübeye” sahip olmanız için daha kaç deprem yaşanması gerekiyor? Daha kaç 6 Şubat’ı yaşamamız gerekiyor? Daha kaç insanımızı enkaz altında bırakmamız gerekiyor?öBakınız size çarpıcı bir istatistik vereceğim: Türkiye, geniş bantta 41 OECD ülkesi arasında 40. Sırada. 100 kişiye düşen bağlantı sayısı sadece 11,53. Bu konuda Meksika ve Kolombiya ile aynı seviyedeyiz. Yani bugün Türkiye, dünyanın en yavaş internetini en pahalı kullanan ülkelerden biri. Sadece afet anında değil, günlük hayatımızda da bu GSM operatörlerinin kurnazlıkları ile karşı karşıya kalıyoruz. Bakınız basit bir hesap yapalım. Bugün ortalama telefon faturaları minimum 400-500 TL civarında. Asgari ücretli bir ailede, 4 telefon olsa, toplam 2.000 TL ediyor. Bu asgari ücretin %11’i demek arkadaşlar! Ben neye üzülüyorum biliyor musunuz? Dünya bedava interneti tartışırken, biz -kelimenin tam anlamıyla- “rezaleti” yaşıyoruz. Kimse kusura bakmasın bu hizmet değil, “sömürü”dür. Değerli arkadaşlar, Bu bir teknoloji meselesi değildir. afet yönetimi meselesidir. milli güvenlik meselesidir, Ben buradan İktidarı, soğan ve patates stokçularına gösterdiği, civciv çetelerine gösterdiği kararlılığı GSM operatörlerine de göstermeye davet ediyorum! Kâr hırsıyla, milleti sömüren bu düzeni sorgulamaya davet ediyorum! Denetimden muaf tutulanların hesap vermesini sağlamaya davet ediyorum! Bu yaşananların tek bir açıklaması var: AK Parti hükümeti, tüm enerjisini seçimlere, olası adaylara harcadığı için, depreme sıra gelmiyor! Siyaset horoz dövüşüyle meşgulken, şehirlerimiz sessiz sessiz felakete doğru ilerliyor. Ben de soruyorum; Adadakilerin tahliyesini planlayanlar! Olası İstanbul depreminde tahliye planlarınız HAZIR MI? İstanbul depreminin milli güvenlik sorunu olduğunu söyleyenler! Acil eylem planlarınız HAZIR MI? Şimdiden Cumhurbaşkanlığı planları yapanlar Güçlendirme, dönüşüm, arama kurtarma planlarınız HAZIR MI? Her fırsatta Yenikapı’yı, Saraçhane'yi toplanma alanı olarak belirleyenler! İllerde, İlçelerde acil durum toplanma alanlarınız depreme HAZIR MI?, Sık sık çadır devleti olmadığımızı dile getirenler! Felaketler için çadır ve konteyner stoklarınız HAZIR MI? İstanbul’daki son depremde hiçbir hazırlığınızın olmadığını üzülerek gördük! Değerli dava kardeşlerim;Malumunuz, bendeniz inşaat mühendisiyim. İnanın şehirlerimizi depreme dayanıklı hale getirmek, sanıldığı kadar zor değil. Tek gereken şey: Samimiyet, Cesaret ve milletin canını siyaset üstü gören bir irade! Türkiye depreme değil; -her konuda olduğu gibi- iktidarın ihmaline yeniliyor! 25 yıllık iktidar, her yıla bir mazeret üretiyor. Gelecek yılların mazeretleri şimdiden hazır. Büyük bir ihtimalle topu belediyelere atıp işin işinden sıyrılacak. Değerli kardeşlerim, Bu aslında milleti suçlamaktır. Bizim adaylarımıza oy vermediğiniz için cezanızı çekin demektir. Derenin taşıyla derenin kuşunu vurmaktır. Değerli arkadaşlar, Kıymetli büyüğümüz, eski Genel Başkanımız Sayın Recai Kutan, konuşmalarına başlarken hep şöyle derdi: “Bugün içinde bulunduğumuz dünya ve özellikle de İslam âlemi, tarihinin en kritik ve badireli dönemlerinden birini yaşamaktadır.” Ne kadar da doğru bir tespit. Ben de bu sözü sık sık tekrarlıyorum. Geçen hafta ilginç bir şey oldu... Sayın Cumhurbaşkanı da bu gerçeğe nihayet ortak oldu. Ne dedi biliyor musunuz? “Mevcut krizler çözülemediği gibi, her gün yeni bir gerilime uyanıyoruz.” Dahasını söyleyeyim her yeni gün bir öncekini aratıyor. Ekonomi alarm veriyor. Altın ve döviz kurları alarm veriyor. Sokaklar alarm veriyor. Gençler alarm veriyor. İşsizlik alarm veriyor. Sağlık sistemi alarm veriyor. Cinayetler alarm veriyor. Eğitim sistemi alarm veriyor. Dışarıda İsrail tehdidi büyürken, içeride ekonomik kriz vatandaşın omuzlarına daha fazla yük bindiriyor. Bir yandan ‘terörsüz Türkiye’ hayali kurulurken; diğer yandan adım adım Kıbrıs elden gidiyor. Bana soracak olursanız, bu krizlerin en tehlikelisi, İçerde ya da dışarda; Kapalı kapılar ardında, masa başlarında, yürütülen sessiz sedasız pazarlıklardır. Biliyorsunuz iktidar ve ortakları yeni bir çözüm süreci başlattı. Biz de ilk günden itibaren dedik ki: “Terörün kökünü kurutmak için biz elimizi değil gövdemizi taşın altına koyarız. Ama,şeffaf olacaksınız, samimi olacaksınız, kapalı kapılar ardında iş çevirmeyeceksiniz en önemlisi de şehitlerimizin ruhunu incitmeyeceksiniz.” Ne oldu? Maalesef “yapılmasın” dediğimiz ne varsa hepsi yapıldı. Önceki hafta heyet Sayın Cumhurbaşkanı ile görüştü, “adımlar atıyoruz” dediler. Ardından Pervin Buldan İtalya’dan müjde verdi. Haziran da Öcalan serbest dedi. İki gün önce de DEM Parti Grup Başkanvekili: “Adalet bakanı ile görüştük, tüm dediklerimizi not etti” diye açıklama yaptı! Bu çözümün içinde her şey var bir tek Millet yok! Öyle görünüyor ki bu arkadaşlar milletin sorununu, milletin meclisinden kaçırarak çözme peşindeler. Bakınız kıymetli hemşehrilerim; Meclisten Sayın Bahçeli, İmralı’dan Öcalan “Silah bırakın” çağrısı yaptı. Aradan 6-7 ay geçmiş olmasına rağmen hala bir pazarlık söz konusu. Şimdi başka tarihler veriliyor. Vaatler nedir, silahları bırakanlar ne olacak, bu konunun Suriye ile ilgisi nedir? Bunlara dair hiçbir cevap yok! Daha önce söyledim yine tekrarlayacağım: Türkiye’nin meseleleri, Roma’da, Oslo’da, Londra’da, Washington’da değil; Ankara’da çözülür. Çözümün adresi lordlar kamarası değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Gazi Meclis’tir. Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde Milletin meclisine, milletin karşı çıktığı bir düzenlemeyi de getirdiler: İklim Kanunu. Allah razı olsun milletvekillerimizle canhıraş bir şekilde çalıştık ve iktidarı geri adım atmak zorunda bıraktık. Biz; 48 milletvekili ile hükümet kurmuş, 24 milletvekili ile bakan düşürmüş bir hareketiz. Cumhuriyet tarihinin ilk ve son denk bütçesini yapmış bir hareketiz. Şimdi de 9 vekille, iktidara iklim kanununu geri çektirdik. Bir düşünün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 9 değil 139 milletvekilimiz olsa neler neler olurdu? Ben söyleyeyim: İktidar hiçbir sorunu hasıraltı edemezdi! Emeklimiz çay simit parasına mahkûm olmazdı! Asgari ücretlimiz maaşından fazla kira ödemek zorunda kalmazdı! Tabanını konsolide etmek için insanların canını yakamazdı! Oynayacağım derken dokuz çadır birden yıkamazdı! Televizyonlardan cerahat akmazdı! Sokaklar can pazarına dönmezdi! Değerli dava kardeşlerim, Anadolu’yu adım adım geziyoruz. Milletvekillerimizle, Başkanlık Divanımızla şehir şehir, mahalle mahalle milletimizin yanında olmaya gayret ediyoruz. Her gün ya Meclis'te ya genel merkezimizde bir misafir ağırlıyoruz. Her gün yeni bir feryad duyuyoruz. Bugün size iki tane mektup getirdim. Bu mektuplar sadece iki kişiye ait değil. Bu iki mektup, milyonların suskun çığlığıdır. İlki atanamayan genç bir öğretmen kardeşimin mektubu: Şöyle diyor kardeşimiz: “Ben Zümrüt Kaya. Bir inşaat işçisinin kızı, bir hayalin peşinden yürüyen bir evladıyım. 2023 KPSS’ye girdim, alanımda Türkiye 608.si oldum. Ama siz sadece 10 dakikada tüm emeğimi yok saydınız. Beni, 608. Sıradan 1057. Sıraya düşürdünüz. Hayalimi çaldınız, emeğimi elediniz. Siz 10 dakikada karar verdiniz. Ama ben o hayal için yıllarımı verdim.”  Zümrüt kızımız sınavı kazanmış,Fakat bu ülkenin yöneticileri sınavı kaybetmiştir! Sizce böyle bir sistem başarılı olabilir mi? Emeği eleyen, liyakati ezen, kul hakkını hiçe sayan bir düzen bu millete ne verebilir? İkincisi; bir polis memurumuzun yavrusuna ve eşine yazdığı bir veda mektubu. “Hepinizden özür diliyorum” diyor. “Umarım bensiz daha güzel daha doğru bir hayat sizin olur”. Bu satırları okumak kolay değil. Fakat işte bu satırlar, gerçeğin ta kendisi! Bir ülkede öğretmen atanamıyor, polis çaresizlikten hayata veda ediyorsa, o ülkede sadece ekonomi değil; ahlak, vicdan ve umut da çökmüştür. Değerli arkadaşlar, Zümrüt öğretmenin mektubu; kaybedilen bir hakkı, Polis memurumuzun mektubu; kaybedilen bir hayatı anlatıyordu. Şimdi size başka bir kayıptan söz edeceğim: Bir neslin umutlarının kaybından… Bugün gençlerimiz, alın teriyle bir yere gelemeyeceğini düşünüyor. Çünkü onlar da görüyor: Emek değil; torpil, liyakat değil; imtiyaz işliyor. Bu çaresizlik, onları yeni adreslere; Bahis sitelerine, sanal kumarhanelere, tek tuşla umut satılan uygulamalara sürükledi. Hatırlayacaksınız, 1997’de Milli Görüş iktidarı kumarhaneleri kapatmıştı. Çünkü hem aileye, hem topluma hem de gençlere zarar veriyordu. Hatta makinalara “tek kollu canavar” benzetmesi yapılıyordu. Şimdi öyle bir noktaya geldik ki, maalesef o canavar tüm Türkiye’yi sarmış durumda. Her insanımızın, her gencimizin cebine bu kumarhaneler rahatça girebiliyor! Ve bunu engelleyecek tek bir adım atılmıyor! Bir nesil “emekle” değil, “şansla” kazanmanın hayaline hapsedildi Bu da sadece ekonomik bir sorun değil; ahlaki bir çöküştür. İçişleri Bakanlığı raporları açık İntihar eden gençler, borçlu gençler, bahis batağına düşen gençler. Değerli kardeşlerim, Biz Milli Görüşçüyüz. Emeksiz kazanca rıza göstermeyiz. Biz Saadet Partisiyiz. Şansla değil; alın teriyle, ahlakla, liyakatle bir gelecek kurarız. İktidara da buradan sesleniyoruz: Bu mektuplardaki haykırışlara kulak verin,  Kumarla-Bahisle, İhaleyle-Rüşvetle-Yolsuzlukla zenginleşmeyi değil alın teriyle çalışmayı, helal kazancı yüceltin. Değerli arkadaşlar, Bu ülkede yıllardır bitmeyen bir yangın var: enflasyon! Enflasyon bitmedikçe, umut bitiyor. Ekonomi çöküyor, üretim duruyor, istihdam eriyor. Anadolu’nun dört bir yanını geziyoruz. Her girdiğimiz dükkânda aynı tablo: Esnaf ayakta kalma mücadelesi veriyor. Kimi kepenk kapatmış, kimi zararla çalışıyor. Bir umut, belki toparlarım diyerek direniyor. Ama çark dönmüyor! Yüksek faizin olduğu yerde enflasyon kaçınılmazdır. Enflasyonun olduğu yerde de bereket olmaz, huzur olmaz, refah olmaz! Bu düzenin tek kazananı var: faizden beslenen azınlık. Kaybeden kim? 86 milyon insan! "Faizi düşüreceğiz" demişlerdi. Sonuç? 250 puan indireceklerdi, indirmek bir yana, hukuksuz kararlarından dolayı 350 puan daha artırmak zorunda kaldılar. Yani net 600 puan faiz artırdılar. Peki bu döviz kurunu tuttu mu? Hayır! Üstüne ne yaptılar biliyor musunuz? 52 milyar doları yaktılar! Sırf döviz kuru sabit dursun diye… 52 Milyar dolar ne demek biliyor musunuz? 32 tane Osmangazi Köprüsü, 18 tane Çanakkale Köprüsü, 37 tane Avrasya Tüneli demek. Türkiye’de evsiz tek bir aile bırakmayacak, 761.000 konut demek! 2025’te çiftçiye ayrılan desteğin tam 13 katı demek. Bakınız çarpıcı bir örnek daha vermek istiyorum. 99 depreminden sonra, bir vergi getirildi. Deprem vergisi. Geçiciydi kalıcı oldu. Her ne kadar depremde işe yaramasa da, hala ödemeye devam ediyoruz. 26 yılda toplanan deprem vergisi ne kadar biliyor musunuz? Tam 40 Milyar dolar! Peki, döviz kurunu desteklemek için şu bir haftada yakılan para ne kadar: 48 milyar dolar! Yani milletin 26 yıldır emeğinden, alın terinden alınanı bir gecede faiz lobisine aktardılar! Yani yıllarca emekliden, işçiden, memurdan alınan her kuruş bir gecede buhar oldu. Sadece ekonomi değil, adalet duygusu da yerle bir oldu! Peki ne yapıyor ekonomi yönetimi? Ekonomi Bakanı Sayın Mehmet Şimşek, valizini almış ülke ülke geziyor. Sürekli yatırımcı arıyor. Ama yatırımcı yok! Niye yok? Çünkü yatırımcıyı kaçıran şey vergi değil, hukuksuzluk! Çünkü yatırımcı, çete düzeniyle yönetilen bir ülkeye yatırım yapmaz! Bakın, bu ülkede mafya çocuk mezarlarını kazıyor, aileyi tehdit ediyor, devlete meydan okuyor. Ama devlet, gidip civciv satan esnafın peşine düşüyor! Böyle bir yerde yatırımcı kimi muhatap alacak? Kime güvenecek? Size desem ki “şu mahallede çete var, mafya var” Oraya dükkan açar mısınız? İşte yatırımcı da açmıyor! Bu aynı mesele! Sayın Bakan kapı kapı geziyor ama yatırım gelmiyor. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti artık bir devlet gibi değil, bağışla ayakta durmaya çalışan bir dernek gibi yönetiliyor! Halbuki çok net: Eğer siz hukuku yeniden ayağa kaldırırsanız, Eğer emniyeti sağlarsanız, Sokaklarda adalet ve huzuru kurarsanız… Bakın o zaman yatırımcı nasıl geliyor göreceksiniz. Ve şunu unutmayalım: Bunlar seçimde “dış mihrak” dediklerine şimdi “yatırımcı dostum” diyorlar! Bizim dostumuz kim? Bizim dostumuz, Emeklidir! Asgarî ücretlidir! Umutsuzluğa terk edilen gençlerdir! Buradan iktidara çağrımızı yineliyoruz! Artık faiz lobilerini, 5’li çeteleri beslemeyi bırakın. Bakın, Ocak ayında asgari ücret 625 dolardı, Bugün 581 dolara düştü. Emekli aylığı 408 dolardı, bugün 380 dolar! Bu rakamlar bir istatistik değil. Milletimizin hayatında yaşadığı acı gerçekler…Buradan şu çağrıyı yapmayı, milletimize görev biliyorum: Asgari ücret acilen güncellenmeli! Emekli maaşları insan onuruna yakışır hale getirilmeli! Değerli Kardeşlerim, Konuşmamın burasında Gazze’ye dönmek istiyorum. Bugün Gazze’yi haritadan değil, kalplerden silmeye çalışıyorlar. Birileri çıkmış diyor ki: “Gazzeliler hicret etsin, biz de Ensar olalım…” Sözde merhamet, aslında sinsice bir sürgün çağrısıdır bu! Siyonistlerin Gazze’ye sahip olacağı bir hicrette bunu diyenler Gazzelilere değil, Siyonistlere Ensarlık yapmış olurlar! Milli Mücadele döneminde bir devlet bize gelip; “Yunanla savaşmayın, bizim topraklara hicret edin, vakti gelince dönersiniz” deseydi ecdadımız ne derdi? Çanakkale’de en ön cepheden, az sonra vatan ve din aşkına şehit düşecek Mehmetçik’e geri dön bu topraklardan çıkacağız denseydi ne derdi? Ben size söyleyeyim! O sözün sahiplerini susturur, o sözü de toprağa gömerdi! O yüzden biz de diyoruz ki: Hiç kimse, bedelini ödemediği bir davanın kahramanlığına soyunmasın! Gazze sahipsiz değildir. Gazze, Gazzelilerindir. Filistin, nehirden denize özgürdür.  Ve Gazzeliler, bu özgürlüğün ebedî bekçisidir! Biz yaşanan soykırıma karşı “adım atın” diyoruz birileri başka planları öne sürüyor. Filistin’i seviyor musunuz? Gazze’ye sahip çıkmak istiyor musunuz? Soykırım dursun istiyor musunuz? Cevabınız evet ise tek seçenek var: O da “Askeri” güçtür. Gazze’ye gönderilecek bir barış gücüdür. İyi de bunu nasıl yapalım diyorlar? İşte buyurun El Halil Tezkeresi; Hep söylüyoruz yine söyleyeceğiz: Sene 1997. Millî Görüş iktidarda. Erbakan Hoca iktidarda. Bu belge, Filistin’in El-Halil bölgesine asker gönderilmesi için çıkarılan tezkere. Bakın ne kadar kolay! Ama kime kolay biliyor musunuz? Filistin söz konusu olunca dolar hesabı yapanlar değil; mazlumlara nasıl ulaşırım diyenler için kolay. Meydanda gürleyip, salonda susanlar için değil; er meydanında Gazze bizim kırmızı çizgimiz, o çizgiyi geçen bedelini öder diyenler için kolay.'' dedi. Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanı Fesih Bingöl Başkanlığında oluşan yeni Yönetim Kurulu şu isimlerden oluştu; Celalettin TEZCAN, Ferruh YILMAZ, Hasan TAŞKIRAN, Idris KAÇAR, Idris DURU, İlhan GENÇYILMAZ, Kadir ATEŞ, Mehmet Ali AYDIN, Mesut AKKAŞ, Muhammet GÜNEY, Mücahit SAĞDİLEK, Nazif AYAZ, Ragıp SAĞDIÇ, Ramazan DEMİR, Salih AKKOÇ, Şevket ÜNAL, Timur TÜRKMEN, Ufuk ÇAĞLAR, Yılmaz KUZ

Filistin İçin Haykıran Gençlerimizi Terörist İlan Ettiler! Haber

Filistin İçin Haykıran Gençlerimizi Terörist İlan Ettiler!

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen haftalık basın toplantısında Gazze ve Filistin'de yaşanan olaylar gündeme getirildi. Saadet Partisi Eskişehir Odunpazarı İlçe Tanıtım ve Medya Başkanı Osman Çalışkan tarafından gerçekleştirilen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; ''Dünya bir insanlık sınavından geçiyor. Biz burada torbaları, heybeleri karıştırıp turpun büyüğünü ararken Gazze’de katliam devam ediyor, açlık devam ediyor, susuzluk devam ediyor. Üstüne bir de bu katliamın sorumlusu iki haydut devletin lideri; Amerika’da buluşup, bölgemizi yine tehdit etti. İktidarsa bunları allayıp pullayıp algı yönetmekle uğraşadursun, İsrail göz göre göre 23 Mart’ta Gazze’de 15 sağlık çalışanı, yaralılara müdahale etmek için olay yerine giderken, Siyonist teröristler tarafından saldırıya uğradı. Tamamı infaz edildikten sonra açtıkları çukurlara gömdüler. O sağlık çalışanlarının bedenleri günler sonra bulundu. Elleri arkadan bağlı bir şekilde katledilmişler! Var mı buna ses çıkaran bir ülke?  Var mı bu vahşete yüksek bir sesle hesap soran bir lider? Soykırım başladığından beri resmi rakamlara göre 55 binden fazla mazlum hayatını kaybetti. 200.000’den fazla insan kayıp. Katledilenlerin %70’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Ateşkes sürecinde bile, 1391 Gazzeli şehit edildi. Bayram sabahı 13’ü çocuk 33 mazlum katledildi. Çocukların üzerinde bayramlıkları vardı. Bayramlıklar bu çocuklara kefen oldu! Bunlar resmi rakamlar. Hakikat bundan çok daha vahim!  Allah aşkına soruyorum; Bundan daha vahşi bir soykırım olur mu?  Bundan daha net bir savaş suçu olur mu? Tüm dünya daha ne olmasını bekliyor? Vanaları kapatmak için daha kaç çocuğun ölmesi gerekiyor? Yakıt sevkiyatını durdurmak için daha kaç kadının ölmesi gerekiyor? Bu vahşet cılız tepkiler, sıradan kınamalarla geçiştirilemez. Aksine görülmüştür ki her kınama İsrail’i daha da cesaretlendiriyor ve kana susamış bir canavar haline getiriyor. Türkiye ise iktidarın metin yazarlarının bile dönüp bir daha okumadığı basma kalıp kınamalar dışında hiçbir şey yapmıyor. Türkiye’de Filistin için haykıran gençlerimizi terörist ilan ettiler, aynı ses yurt dışında yükselince alkış yarışına girdiler. Soykırım suçlusu İsrail’e teknolojik destek veren Microsoft’u protesto eden gençleri alkışlayanlar, İsrail’e yakıt gönderen SOCAR’ı protesto eden gençlerimizi gözaltına aldılar. Neden? Çünkü onların gündemleri Filistin değil, kimin protesto edildiğidir. İktidarın Gazze Hassasiyeti, ucu kendisine dokunana kadardır. Ukrayna’ya İHA, Karabağ’a SİHA gönderenler söz konusu Gazze olunca dua ile yetiniyorlar. Filistin’in yanında olmak; çıkarınıza dokununca değil, bedeli olunca kıymetlidir. Milyonlarca yüreğin söylediği sözü biz de söylüyoruz,“Gazze alev alev yanarken susan, konuşanı susturan herkes bu zulmün ortağıdır!” Herkes bilsin ki başka Gazze yok, başka Türkiye yok. Biz inanıyoruz ki Gazze kazanacak, Türkiye kazanacak, insanlık kazanacak. Mazlumun evini viran ederek, zafer kazandığını zannedenlerin evleri viran olacak. Kahredenler, kahrolacak. Herkes bilsin ki Gazze vardır, Filistin vardır ve bu Filistin nehirden denize özgürdür.''

Gelin Hep Birlikte Ülkeyi Dezenfekte Edelim! Haber

Gelin Hep Birlikte Ülkeyi Dezenfekte Edelim!

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen basın toplantısında ülke gündemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu. Toplantıda konuşan Saadet Partisi Eskişehir İl Başkan Yardımcısı, STK ve Halkla İlişkiler Başkanı Muhammed Güney şu ifadelere yer verdi; "Değerli Basın Mensupları, Kıymetli Eskişehirliler, Bizler çökmüş bir ekonomiyi iktidar sarhoşluğundan ayılamayan kitlelere izah etmekten tükendik. Devletimizi ve kurumlarımızı iş bilmezlikle mahveden akp yığını, ranttan başka motivasyon tanımıyor. Rüşvet, torpil ve liyakatsizliğin platin çağını yaşatan muhafazakâr demokrasi Aziz Anadolumuzu kıtlığa ve sefalete mahkum etmiştir. Üretime ve fikre düşman kesilen neoliberal ekonomiyle ruhunu yitirmiş akp, manevi değerleri de yerle bir etmiştir. ''Büyük resim'' komedisiyle çeyrek asırlık ekonomik yıkımı dış güçlere bağlayan mistik masallar akp'nin temel esasları haline gelmiştir. Bugün maalesef ekonomi bir branş olmaktan çıkıp inanışa dönüşmüştür. Böylece insanımız sersefil yaşarken bile Allah'a değil iktidara şükretmeye mecbur edilmiştir. Biz de Milli Görüşçüler olarak bu uyduruk itikada teslim olmadığımız için Hamd ediyoruz. İnternet ve haberleşme kısıtlaması ne anlama geliyor? Bir siyasi grup sosyolojik ve felsefi açılardan fikir üretemediği sürece kolluk kuvvetlerini ve yargıyı sopa olarak kullanmaktan hiç çekinmez. Zira tartışacak ve mütalaa edecek birikime haiz olmayanlar kaba kuvvetten gayrı yöntem bulamaz. Muhakeme yetisi gelişmeyen bu iktidar güruhu muhalefet bloğundan kahraman çıkarmaktadır. Vasat icraatler ile sıradan belediye faaliyetleri yürüten idarecileri ergenekon ve balyoz masallarında olduğu gibi kurgusal gerekçelerle içeri tıkan erkler, büyüttükleri muhalefetten hiç ders almadı. Tarihe bakarsak baskı gören tüm camialar zaman içerisinde dinamit etkisiyle büyümektedir. Öyle görülüyor ki emir kulu hukukçular CHP iktidarı için canhıraş çalışmaktadır. Bu noktada Erbakan hocamızın ifade ettiği üzere milli görüş dışındakilerin farksız olduğunu görüyoruz. Elbette halk sokağa çıkacak, Meşru platformlarda Hak gaspına sessiz kalmayacak, kalmamalıdır da. Sokakta olanların çoğu, Akp nin onlara belirlediği kadere teslim olmayı kabul etmedikleri için sokaktalar. Bu sağın ve solun iradesi değildir. Bir diğer açıdan da ülkemizin ışıl ışıl gençleri sokağa çekilmektedir oysa siyasi partiler onlara bir gelecek inşa etmesi gerekiyorken muhalefet ve iktidar partileri liseli, üniversiteli gençlerin isyanıyla bir saltanat ümit etmemelidir. Bundan daha önemlisi de temiz vatan evlatları bu tarz eylemlerle polise ve devlete düşman edilmemelidir. Bizim en büyük sorumluluklarımızdan birisi bu kurgusal süreçlerin hukuk ve kollukla baskı altına alıp kontrol edilmesinin devletin değil, Akp’nin işgüzarlığı olduğunu fark ettirmektir. Kendi eğriliğini pas geçenlerin, deveye boynun “eğri” demesini samimi bulmuyoruz! İktidar, samimiyetine inanmamızı istiyorsa önce iğneyi kendine batırsın! Kendi kamburunu görmeyip başkasına düz yürü diyenleri, önce ayna karşısına geçip samimiyet testi vermeye çağırıyoruz! Gelin hep birlikte bütün ülkeyi dezenfekte edelim! Rüşvet ve yolsuzlukların kol gezdiği koridorlara güneş girsin istiyorsak önce “tuzdan” başlayalım! Bir şeylerin düzelmesinden umudunu kesmiş insanlara samimiyetimizi göstermek için önce Adalet’in hakkını verelim! Yargıyı siyasetin arka bahçesi olmaktan çıkarıp, herkesin hak arayacağı kapılara dönüştürelim ki yargı sistemi sadece “iktidarın” değil, “herkesin” güvencesi olsun! Millet, derdimizin üzüm yemek olduğuna; bağcıyla işimizin olmadığına inansın istiyorsak, rüşvet ve yolsuzlukla mücadeleye turpun en büyüğünden yani iktidar kadrolarından başlayalım! Bu ülkeye bahar ancak böyle gelir! Camdan köşkte oturup da dışarı taş atmayalım! Hırsımızı kinimizi işimize karıştırmayalım! İktidar-Medya-Siyaset-Bürokrasi-Patronlar Kulübü beşgenine “neşteri” hep birlikte vuralım! Ve Söz Veriyoruz; Saadet Türkiye’sinde evlatlarımız gardiyan değil garson devletle buluşacaktır."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.