SON DAKİKA
Hava Durumu

#Özkan Demirkol

Porsuk Haber Ajansı - Özkan Demirkol haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Özkan Demirkol haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

22025-2026 Eğitim-Öğretim Yılında Velilere Başarılar Diliyoruz Haber

22025-2026 Eğitim-Öğretim Yılında Velilere Başarılar Diliyoruz

Eğitim-Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol 2025-2026 eğitim-öğretim yılının başlaması ile birlikte bir basın açıklaması yaptı. Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı; "Velilere 2025-2026 eğitim-öğretim yılında kolaylıklar ve başarılar diliyoruz. Depreme dayanıklı olmadığı gerekçesiyle boşaltılan okullarımızda 3-4 yıldır maalesef hiçbir şekilde çalışma yapılmadığını gözlemledik. Bu okullarda tasfiye edilen öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz başka okullarda sanki bir sığıntıymış gibi hâlâ eğitim-öğretim hayatlarına devam etmektedirler. Yine yeni açılan birkaç okulumuzu gezdiğimizde, inşaat süreçlerinin ve inşaat artıklarının temizlenmediğini, eğitim-öğretime hazırlık konusunda tam anlamıyla bir çalışma yapılmadığını gördük. Aynı şekilde bu okullarımızın teknolojik altyapılarının ve donanımlarının gerektiği gibi hazırlanmadığını ve bu konuda geç kalındığını da gözlemledik. Okullara ayrılan yetersiz ödenekler nedeniyle idarecilerimiz zor durumda kalmış, hangi kaleme nasıl harcama yapacakları konusunda sıkıntılar yaşamaktadırlar. Bu nedenle güvenlik, temizlik gibi sorunlar ya da temizlik ve kırtasiye malzemesi ihtiyaçları okul aile birlikleri üzerinden, velilerin üzerine bağış ve aidat şeklinde yıkılmakta; bu sorunların çözümü de velilerin cebinden çıkacak şekilde düzenlenmektedir. Ayrıca, bakanlığın sözde açıklamalarına göre okullardan kayıt parası ve bağış adı altında hiçbir şekilde para alınmayacağı belirtilmesine rağmen, özellikle kayıt alanı dışından nakil yoluyla gelen velilerimizden fahiş miktarlarda aidat ve kayıt parası talep edildiğini görmekteyiz. Plansızlıklar ve bakanlığın yönetsel yanlışları nedeniyle eğitimde birlik sağlanamamaktadır. Özellikle eğitimde süre kısıtlamaları ve düzenlemeleri nedeniyle tam gün okullar ile ikili eğitim yapan okullar arasında eşitsizlikler ortaya çıkmaktadır. Yapılması gereken; okullarımızın fiziki donanım ve altyapılarının tamamlanarak tüm okulların tam gün eğitime geçmesi ve böylece eğitimde birliğin sağlanmasıdır. Okul masraflarına geldiğimizde; öğrencilerimizin okula başlarken kırtasiye malzemeleri, çanta, okul kıyafeti gibi ihtiyaçlar için yaptıkları harcamalar, günümüz koşullarında enflasyon oranları da düşünüldüğünde, ailelere büyük bir mali külfet getirmektedir. Bu durum özellikle geçim sıkıntısı yaşayan velilerimiz için çok büyük zorluklara yol açmaktadır. Bu nedenle bakanlığın bu konuda acilen önlem almasını bekliyoruz. Ayrıca bu masraflara servis ücretleri de eklendiğinde, geçim sıkıntısı yaşayan velilerimizi çok zor bir eğitim-öğretim döneminin beklediğini görmekteyiz. Okul kantinlerindeki fahiş fiyatlar nedeniyle öğrencilerimizin beslenme konusunda sıkıntılar yaşadığını, kantinlerden alışveriş yapamadıklarını ve temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandıklarını görmekteyiz. Yıllardır talep ettiğimiz bir öğün ücretsiz yemek ve içilebilir temiz su konusundaki taleplerimizi bu yıl da yineliyoruz. Bakanlığın bunu gündeme alarak öğrencilerimize yardımcı olmasını bekliyoruz. Norm kadro belirleme ve proje okullarında öğretmen seçimi konusunda bakanlık yine sınıfta kalmıştır. Bu yıl da resen atamalar yoluyla birçok haksızlık ve hukuksuzluk ortaya çıkmıştır. Bakanlığın eğitim politikalarındaki plansızlık ve yönetimsel hataların bedelini eğitim emekçileri ödemektedir. Daha okullar açılmadan, norm kadro çizelgeleri belli olmadan ağustos ayında yapılan resen atamalar birçok sıkıntıya ve mağduriyete sebep olmuş, aile bütünlüklerini bozmuştur. Atamalar sonucunda en az 100-130 kilometre uzaktaki yerlere gönderilen eğitim emekçileri ailelerinden koparılmış, eğitim alanındaki düzenlemeler huzursuzluğu artırmış ve mağduriyet yaratmıştır. Norm kadro çizelgeleri belirlendikten sonra atamaların buna göre yapılması ve mağduriyetlerin önlenmesi gerekmektedir. 2025-2026 eğitim-öğretim yılında okulların norm durumları belirlenmeden yapılan proje okulu atamaları sebebiyle öğretmenlerimiz norm fazlası durumuna düşürülmüş, yıllardır çalıştıkları okullarından ve öğrencilerinden koparılmıştır. Özellikle proje okulu belirleme süreçlerinde keyfilik, şeffaflıktan uzak ve adaletsiz uygulamalar birçok eğitim emekçisini mağdur etmektedir. Buradan uyarıyoruz. Eğitim emekçilerini zorla yerinden eden, adil ve şeffaflıktan uzak atamalar derhal durdurulmalıdır. Tüm süreçlerde eğitim emekçilerinin, sendikaların ve tüm eğitim bileşenlerinin görüşleri alınmalı; demokratik, şeffaf ve adil çözümler üretilmelidir. Sayın Bakan’ın son dönemde 4+4+4 düzenlemesinde değişiklik yapılacağına dair söylemlerini duyuyoruz. Yapılacak değişiklikler, öğrencilerin pedagojik gelişimleri, eğitim bilimi, eğitim emekçilerinin ve sendikaların görüşleri dikkate alınarak yapılmalıdır. Bu değişikliklerin sermayedar kesimlerin veya eğitim dışı kişi ve kuruluşların taleplerine göre değil, öğrencilerin üstün yararına göre düzenlenmesi gerekmektedir. Öğrencilerimizin sağlıklı bir eğitim ortamına erişimini engellemeyen çalışmalar yapılmalı, alınacak kararlarda bu husus gözetilmelidir. Ağustos ayında 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. dönem toplu sözleşme sürecini yaşadık. Maalesef masada taraf olan konfederasyonlar ve Kamu İşveren Kurulu, kamu emekçilerini yine yoksulluk ve sefalete teslim etmiştir. 4688 sayılı yasa ilk gündeme geldiğinde bu yasanın ihtiyaçları karşılamaktan uzak olduğunu söylemiş ve grevli toplu sözleşme için eylemler yapmıştık. Gelinen süreç, haklılığımızı bir kez daha ortaya koymuştur. O dönemde yasanın bu hâlini savunan konfederasyonlar da emekçileri yoksulluğa ve sefalete teslim eden siyasal iktidar kadar bu durumdan sorumludur. Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceği, eğitime eşit ve güvenli erişime bağlıdır. Öğrencilerimizin ve eğitim emekçilerinin haklarını sonuna kadar savunmaya, yanlış ve adil olmayan uygulamaların karşısında durmaya devam edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz."

Sahte Diploma Skandalı Kabul Edilemez Bir Durumdur Haber

Sahte Diploma Skandalı Kabul Edilemez Bir Durumdur

Eğitim-Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol son günlerde gündeme gelen sahte diploma skandalı ile ilgili yazılı bir açıklama yaptı. "Sahte diploma skandalı, eğitim emekçilerinin alın terini ve toplumun geleceğini çalmaktır!" diyen Şube Başkanı Demirkol yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Son günlerde kamuoyuna yansıyan sahte diploma skandalı, eğitim sistemimizi ve kamusal hizmetlerimizi derinden sarsan, kabul edilemez bir durumdur.Eğitim Sen olarak, liyakatin, emeğin ve adaletin hiçe sayıldığı bu skandalı şiddetle kınıyor, sorumluların derhal hesap vermesini talep ediyoruz. Bu olay, ne yazık ki münferit bir konu değil, uzun yıllardır uygulanan siyasallaşmış atama politikalarının ve denetim mekanizmalarındaki zafiyetin ve yozlaşmanın bir sonucudur. Torpilin ve kayırmacılığın yaygınlaştığı bir ortamda, nitelikli ve liyakat sahibi eğitim emekçileri hak ettikleri konumlara gelemezken, sahte belgelerle yetersiz kişilerin önemli pozisyonları işgal etmesi tam bir adaletsizlik örneğidir. Sahte diploma kullananlar, sadece kendilerini değil, aynı zamanda o kurumdan hizmet alan milyonlarca yurttaşı da mağdur etmektedir. Eğitimden sağlığa, adaletten güvenliğe kadar her alanda niteliksiz kişilerin görevlendirilmesi, kamu hizmetlerinin kalitesini düşürmekte, toplumun kurumlara olan güvenini sarsmaktadır. Bu durum, eğitim emekçilerinin yıllarca süren emeklerini, fedakârlıklarını ve alın terini hiçe saymak anlamına gelir. Bu skandalın tüm boyutlarıyla aydınlatılması ve benzer olayların bir daha yaşanmaması adına; Sahte diploma şebekelerinin ortaya çıkarılması için kapsamlı bir soruşturma başlatılmalı, bu suça ortak olan tüm kamu görevlileri ve siyasi yetkililer açığa çıkarılmalıdır. Soruşturma süreci ve sonuçları şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Kamuda ve özel sektörde tüm atamalarda liyakat, yani işin gerektirdiği nitelikler ve yeterlilikler tek kriter olmalıdır. Torpile, kayırmacılığa ve her türlü ayrımcılığa son verilmelidir. Eğitim kurumlarındaki diploma ve unvan doğrulama süreçleri sıkılaştırılmalı, etkili ve bağımsız denetim mekanizmaları kurulmalıdır. Sahte belge üretimi ve kullanımı suçları için caydırıcı cezalar öngören yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Eğitim Sen olarak, bilimsel, laik, demokratik ve kamusal bir eğitim sistemi için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu skandal, eğitimdeki çürümüşlüğün sadece buzdağının görünen yüzüdür. Bu çürümüşlüğe karşı sesimizi yükseltmeye ve herkes için adil bir gelecek inşa etmeye devam edeceğiz."

Devlet Okulları Ticarethaneye Dönüştürülemez Haber

Devlet Okulları Ticarethaneye Dönüştürülemez

Eğitim-Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol 2025-2026 eğitim öğretim yılı öncesinde kayıt esnasında talep edilen kayıt ücreti ve bağışlarla ilgili bir açıklama yaptı. "Eğitim anayasal haktır, ticaret malı değildir!" ifadesini kullanan Şube Başkanı Demirkol yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Her yeni eğitim-öğretim yılı öncesinde olduğu gibi, ne yazık ki bu yıl da okullarda "kayıt parası" ve "bağış" adı altında velilerden zorla para toplanması sorunuyla karşı karşıyayız. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yasal olmadığını defalarca açıklamasına rağmen, devlet okullarında yaşanan bu hukuksuz uygulama, eğitim hakkının gasp edilmesine ve toplumsal eşitsizliklerin daha da derinleşmesine yol açmaktadır. Devlet Okulları Ticarethaneye Dönüştürülemez! Eğitim Sen olarak bir kez daha altını çiziyoruz: Eğitim, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda güvence altına alınmış temel bir insan hakkıdır ve parasız olmak zorundadır. Ancak gelinen noktada, okullara yeterli ödenek ayırmayan Milli Eğitim Bakanlığı, okul yöneticilerini velilerden para toplamaya mecbur bırakmakta, bu durum ise okulları birer ticarethaneye dönüştürmektedir. Sendikamıza ulaşan veliler, çocuklarını okula kaydettirmek için fahiş ücretler ödemek zorunda bırakıldıklarıyla ilgili şikayetlerde bulunmakta, özellikle adres taşıyarak kayıt hakkı elde eden velilerden bazı okul idarelerinin bu durumu fırsata çevirerek On binlerce lirayı bulan "kayıt paraları" istendiği ve bu paraların ödenmediğinde ise çocuklarının kayıtlarının yapılmadığını veya çeşitli zorluklar çıkarıldığını bildirmektedirler. Bu durum, özellikle ekonomik krizin derinleştiği, yoksulluğun arttığı bu dönemde aileleri daha da zor duruma sokmakta, eğitimde fırsat eşitliğini ortadan kaldırmaktadır. Sorun açıklamalarla geçiştirilecek türden değil, acı bir gerçektir! Milli Eğitim Bakanı'nın "kesinlikle alınmayacak, takipteyiz" dediği kayıt parası uygulaması, maalesef Türkiye'nin dört bir yanındaki devlet okullarında acı bir gerçeklik olarak yaşanmaktadır. Okulların temizlik malzemesinden kırtasiye ihtiyacına, güvenlik personelinden yardımcı personele kadar birçok temel ihtiyacının karşılanamaması, bu hukuksuz taleplerin ana nedenidir. Tasarruf Eğitimeden Değil, Lüks Harcamalardan Yapılmalıdır! Biz Eğitim Sen olarak, eğitimin tüm bileşenleriyle demokratik ve katılımcı bir anlayışla şekillendirilmesi gerektiğini savunuyoruz. Eğitime ayrılan bütçenin artırılması, okulların tüm ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanması ve velilerden hiçbir ad altında para talep edilmemesi, çağdaş ve nitelikli bir eğitim sistemi için olmazsa olmazdır. Milli Eğitim Bakanlığı, okulların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli ödeneği sağlamalıdır. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalı, hiçbir çocuğumuz ekonomik durumu nedeniyle eğitim hakkından mahrum bırakılmamalıdır.Eğitim Sen olarak, çocuklarımızın geleceği ve nitelikli, parasız, bilimsel, laik ve Kamusal eğitim hakkı için mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. Tüm velilerimizi, öğrencilerimizi ve eğitim bileşenlerini bu hukuksuz uygulamalara karşı ses çıkarmaya ve bu mücadelede bize destek olmaya çağırıyoruz."

Eğitimde Eşitsizlik Derinleşiyor! Haber

Eğitimde Eşitsizlik Derinleşiyor!

Eğitim - Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol LGS sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte eğitim sisteminin içinde bulunduğu durumu değerlendirdi. Şube Başkanı Demirkol yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2025 Liselere Geçiş Sınavı (LGS) sonuçlarının açıklanmasıyla yıllardır ısrarla dile getirdiğimiz eğitim sistemimizin içinde bulunduğu yapısal sorunların daha da derinleştiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir! 2025 LGS verileri, sınavla öğrenci alan okullara girişin giderek daha fazla yarışa, daha fazla özel ders ve kursa bağlı hale geldiğini ortaya koymuştur. Başarı oranları, sosyoekonomik düzeyi yüksek öğrencilerin yoğunlukla bulunduğu okullarda artarken; kırsal ve dezavantajlı bölgelerde ve mahallelerde ciddi bir başarı uçurumu oluşmuştur. EŞİT VE KAMUSAL EĞİTİM HAKKI YOK SAYILIYOR Her yıl olduğu gibi bu yıl da LGS sonuçları açıklanır açıklanmaz kamuoyuna “tam puan alan öğrenciler”, “birinciler”, “şampiyonlar” başlıklarıyla servis edilen haberler, eğitimdeki derin eşitsizlikleri perdeleme aracı olarak kullanılmaktadır. Ne yazık ki bu başarı hikâyeleri, yalnızca sınıfsal ve bölgesel imtiyazların sonucu olmakla kalmamakta; aynı zamanda sınavın adil, şeffaf ve denetlenebilir olmadığına dair kamuoyunda her yıl büyüyen güvensizliği de gölgelemektedir. Öğrencilerin aynı soruları sınavdan önce görmüş olabileceği iddiaları, özellikle tam puan alanların belli okullarda ve belli merkezlerde yoğunlaşma iddiası, sınav devam ederken whatsapp gruplarından kitapçıkların PDF şeklinde paylaşılması, bu sisteme güvensizliği bir kez daha ortaya koymaktadır. Eğitimde adaletin yerini alan kayırmacılık, torpil ve denetimsizlik; yalnızca öğrenciler arasında değil, toplumun tamamında büyük bir güvensizlik yaratmaktadır. Bu durum, eğitim hakkının piyasa koşullarına terk edildiğini ve çocukların geleceğinin ailelerinin ekonomik durumuna bağlı hale geldiğini göstermektedir. ÖĞRENCİLERİ YARIŞ ATI GİBİ YARIŞA SÜRÜKLEYEN SİSTEME HAYIR! Eğitim sistemi; düşünmeyi, sorgulamayı ve özgür birey yetiştirmeyi hedeflemek yerine, öğrencileri test çözen bireylere dönüştüren, kaygı ve stres üreten bir yapıya bürünmüştür. LGS, öğrencilerin bilgi düzeyini değil, sistemin yarattığı eşitsizlikleri ölçmektedir. Sınav merkezli uygulamalar, pedagojik açıdan ciddi sorunlara yol açmaktadır. Eleştirel düşünme, yaratıcılık, problem çözme ve çok yönlü gelişim gibi temel beceriler; merkezi sınavların test mantığına indirgenmiş, ezberci ve yarışmacı bir eğitim anlayışı tarafından gölgelenmektedir. Bu durum öğrencilerde erken yaşta yüksek düzeyde sınav kaygısı, psikolojik stres ve akademik tükenmişlik yaratmaktadır. EĞİTİM POLİTİKALARI KÖKLÜ BİR DEĞİŞİME MUHTAÇTIR Eğitim-Sen olarak, yıllardır uyarıyoruz: Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmadan, bölgesel ve sosyoekonomik uçurumlar giderilmeden yapılan hiçbir merkezi sınav adil olamaz. Nitelikli ve eşit bir eğitim hakkı her çocuğun hakkıdır. LGS gibi eleme temelli sınavlar, bu hakkı ortadan kaldırmaktadır. Sınavın yol açtığı psikolojik yıkım da her geçen yıl artmaktadır. Daha 13-14 yaşındaki çocuklar, bu sınavın sonucu üzerinden değer görmekte, ya “başarılı” ya da “başarısız” etiketiyle damgalanmaktadır. Bu yalnızca pedagojik olarak yanlış değil; aynı zamanda insan onuruna aykırı bir uygulamadır. Eğitim; sıralama değil gelişim, yarış değil dayanışma, rekabet değil birlikte öğrenme üzerine kurulmalıdır. LGS’nin yapılandırılış biçimi, yalnızca öğrenciler açısından değil, öğretmenler ve okullar açısından da performans baskısı ve rekabet ortamı yaratmakta; eğitim süreçlerinin nitelikli hale gelmesini değil, test çözdürmeye indirgenmesini beraberinde getirmektedir. Özellikle dezavantajlı bölgelerdeki okullar “başarısızlıkla” yaftalanmakta, bu da o bölgelerdeki öğretmenleri ve öğrencileri sistematik bir dışlanmışlıkla yüz yüze bırakmaktadır. Bizler Eğitim-Sen olarak, tüm öğrencilerimizin eşit, özgür ve nitelikli bir eğitim hakkına kavuşması için mücadelemizi sürdüreceğiz."

Keyfi ve Hukuka Aykırı Uygulamalara Sessiz Kalamayız! Haber

Keyfi ve Hukuka Aykırı Uygulamalara Sessiz Kalamayız!

Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol yeni açılacak okullara sadece norm fazlası öğretmenlerin başvuru yapabileceği yönünde ki karara tepki gösterdi. Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nü hukuka uygun davranmaya davet eden Şube Başkanı Demirkol şu ifadelere yer verdi; "İlimiz Odunpazarı ilçesinde açılan Anaokulları ve Tepebaşı ilçesi Dede Korkut İlkokulu için 25-28 Haziran 2025 tarihleri arasında sadece norm fazlsı öğretmenlerin başvurabilecekleri şeklinde duyuruya çıkılmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinın 56. Maddesinin 2. Fıkrasına göre; “Eğitim-öğretim dönemi dışında açılan eğitim kurumlarına, il içinde yer değiştirme şartlarını taşıyan öğretmenler ile norm kadro fazlası veya ihtiyaç fazlası öğretmenler arasından hizmet puanı üstünlüğüne göre atama yapılır.” Denilmektedir. Ancak, bu açık hükme rağmen, Eskişehir’de yeni açılan üç okula doğrudan duyuruya çıkılarak yalnızca norm fazlası öğretmenlerin tercih yapmalarının istenmesi, yasal düzenlemelere ve eğitimde adalet ilkesine aykırıdır. Bu uygulama, öğretmenlerin yer değişikliği hakkını gasp ettiği gibi, kuralsızlığı meşrulaştıran, yönetmelikleri ve adaleti hiçe sayan bu tür duyuruların yapılması; öğretmenler arasında ayrımcılık yaratmakta, fırsat eşitliğini zedelemekte ve kamu yönetiminde şeffaflık ilkesine zarar vermektedir. Eğitim Sen olarak bu tür keyfi ve hukuka aykırı uygulamalara sessiz kalmamız mümkün değildir. Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nü, yürürlükteki yönetmeliğe uymaya, kamu görevinde hakkaniyeti sağlamaya ve duyuruların derhal geri çekilerek atama sürecinin mevzuata uygun biçimde yeniden düzenlenmesine çağırıyoruz. Unutulmamalıdır ki, hukukun üstünlüğü yalnızca metinlerde değil, uygulamada da geçerli olmalıdır. Eğitimin tüm bileşenlerinin adil ve eşitlikçi bir şekilde görev yapması, ancak hukuka uygunlukla mümkündür."

Üniversite İdari Personeli 45 Yıldır Çözüm Bekliyor! Haber

Üniversite İdari Personeli 45 Yıldır Çözüm Bekliyor!

Eğitim - Sen Eskişehir Şubesi tarafından üniversitelerde yaşanan tayin ve nakil sorunları ile ilgili olarak bir basın açıklaması yapıldı. Eğitim - Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; ''İlk kez 2022-2023 yıllarını kapsayan 6. Dönem Toplu Sözleşme’de, idari personelin yükseköğretim kurumları arasında yer değişikliği talebinde bulunabilmeleri için çalışma yapılması kararı alınmış, ancak bugüne kadar herhangi bir adım atılmamıştır. 2024-2025 yıllarını kapsayan 7. Dönem Toplu Sözleşme hükümlerinde de aynı karar alınmasına rağmen somut bir ilerleme kaydedilememiştir. Üniversitelerde yaklaşık 200 bin idari personel görmezden gelinmiş, 45 yılı aşkın süredir çözüme yönelik somut bir adım atılmamıştır. “200 bin kişinin sorunu görmezden geliniyor” Üniversite çalışanlarının; eşlerinden, çocuklarından, bakmakla yükümlü oldukları hasta anne ve babalarından ayrı kalması, sürekli bir belirsizlik içinde “olacak mı, olmayacak mı?” stresi yaşaması, yalnızca kendilerini değil, ailelerini de olumsuz etkilemektedir. Her geçen gün artan bu mağduriyetler, aile yapısının bozulmasına, huzursuzlukların artmasına ve aile birliğinin parçalanmasına sebep olmaktadır. Bu durum, Anayasa’nın 41. maddesi’nde yer alan aile bütünlüğünün korunması ilkesine de açıkça aykırıdır. Dikkat çekilmesi gereken bir diğer nokta ise, bazı sendikaların bu durumu kendi lehlerine kullanarak istismar etmeleri, üye kazanma umuduyla yetki derdine düşmeleri ve herhangi bir kalıcı çözüm üretmemeleridir. Sadece söylemlerle günü kurtaran bu sendikalar, üniversite emekçileri için sonuç odaklı bir mücadele sergilemekten kaçınmıştır. Ayrıca, üniversite emekçilerine kadro gelse dahi mazeret harici tayin-nakil hakkının olmaması, keyfi uygulamaların önünü açmış, amirlerin insiyatifine bırakılan hukuksuz yer değişikliklerine ve adam kayırmacılığa yol açmıştır. “Üniversite idari personeli artık 45 yıllık zulmün bitmesini, ailelerine, çocuklarına, memleketlerine kavuşmayı istiyor.” Bilindiği üzere, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Personel Daire Başkanlığı tarafından tüm devlet üniversitelerine gönderilen 26.02.2024 tarih ve 12461 sayılı “İdari Personelin Kurumlar Arası Yer Değişikliği” konulu yazıda, yükseköğretim kurumlarında memur kadrosunda görev yapan idari personelin, başka bir yükseköğretim kurumuna naklen geçiş yapmak istemeleri hâlinde tercihlerini “İnsan Gücü Planlama Sistemi”’ne girmeleri istenmiştir. Ancak, bu yazı doğrultusunda tüm devlet üniversitelerinde idari personelin tercihleri alınmasına rağmen, hâlâ yer değişikliği işlemleri başlatılmamıştır. Eğitim Sen olarak diyoruz ki: Aile yılı ilan edilen 2025 yılında, ailelerin birleştirilmesi konusunda somut adımlar atılmalı, aile birliğinin korunması için üniversitelerdeki idari personeli kapsayan bir tayin-nakil yönetmeliği oluşturulmalı, bu mağduriyetlerin giderilmesi için acilen çalışmalar başlatılmalıdır.”

ÇEDES ve Benzeri Protokoller İptal Edilmeli! Haber

ÇEDES ve Benzeri Protokoller İptal Edilmeli!

Eğitim - Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol Eskişehir'de İmam Hatip Ortaokulunda yaşanan istismar olayı ile ilgili bir açıklama yaptı. Şube Başkanı Demirkol yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; ''Gün geçmiyor ki yurdun değişik yerlerinde okullarımızda öğrencilerimize yönelik taciz, istismar, şiddet haberleri almayalım. Öğretmenlik vasfı olmayan kişilerin protokoller kapsamında okullara sokulması sıkıntıları bir kat daha artırmaktadır. Sözleşmeli olarak görevlendirilen Milli Eğitim Bakanlığı mensubu ve öğretmenlik vasfı olmayan kişiler okullarımızda öğrencilerimize ders vermekte ve öğrencilerimizi ders dışı etkinlik şeklinde dernek, vakıf, cemaat toplantısı gibi yerlere gitmeleri yönünde teşvik etmektedirler. Kişisel hesaplarından öğrencilerimizin pedagojik olarak etkilenebileceği şekilde paylaşımlar yapanları, öğrencilerin yaşlarına uygun olmayan anlatımları ve etkinlikleri gördükçe bu kaygılarımız daha da artırmaktadır. Ve daha da kötüsü, en son Eskişehir’de  bir İmam Hatip Ortaokulu’nda  yaşandığı söylenen, küçük yaştaki kız öğrencinin şikayetiyle ortaya çıkan olayda ki çocuğa yönelik istismar içeren mesajlar, tacizler ve tehditler bardağı taşırmıştır. Eğitim Sen olarak, bir kez daha uyarıyoruz; okullar yalnızca pedagojik eğitimin verildiği bilim yuvaları olmalıdır. Dini vakıf ve derneklerle, siyasal partilerin örgütleri gibi yapılarla imzalanan protokoller, ÇEDES kapsamındaki bazı uygulamalar gelişim çağındaki çocuklarımızı pedagojik olarak olumsuz etkilemekte, aynı zamanda öğrencilerimiz karşılaştıkları bu olumsuz durumlardan dolayı kendilerini güvensiz hissetmektedirler. Bu nedenle bu tür protokoller derhal iptal edilmeli, okullarımızdaki eğitimler öğretmenlerimize bırakılmalıdır.''

Yardımcı Hizmetler Sınıfı Üvey Evlat Değildir! Haber

Yardımcı Hizmetler Sınıfı Üvey Evlat Değildir!

Eğitim - Sen Eskişehir Şubesi tarafından Yardımcı Hizmetler Sınıfı emekçilerinin sorunlarına dikkat çekmek amacıyla bir basın açıklaması yapıldı.  Eğitim - Sen Eskişehir Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Eğitim - Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol Yardımcı Hizmetler Sınıfının üvey evlat olmadığını söyledi. Şube Başkanı Demirkol yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "1965 yılı şartlarına göre tanımlanan, aradan 60 yıl geçmesine rağmen, mevzuatı bir türlü güncellenmeyen sayıları 160 bini bulan "Yardımcı Hizmetler Sınıfı" kapsamı artık anlamını yitirmiştir Görev tanımları sağlıksız, kariyer olanakları kısıtlı, bir yandan ağır fiziksel işlerle uğraşan, diğer yandan her türlü angarya işler yüklenen, tüm bunların yanında her geçen gün üzerlerine yüklenen iş yükünün artması yetmezmiş gibi, her türlü zorluğa, zorbalığa ve psikolojik baskıya maruz bırakılan emekçiler, yalnızlık, dışlanmışlık hissi gibi sebeplerle çalışma verimleri düşmekte, kamu hizmetlerinin işleyiş kalitesi bozulmaktadır. Tüm bu zor koşullara rağmen görevlerini yüksünmeden yerine getirmeye çalışan "Yardımcı Hizmetler Sınıfı" emekçileri hiyerarşik düzende herkesin emri altına verilerek iş barışının bozulmasına neden olunmakta, adeta bir çıkmazın eşiğine sürüklenmektedir. İş tanımlarının yapılmaması, görev ve sorumluluklarının belirsizliği "Yardımcı Hizmetler Sınıfı" emekçilerinin amirleri konumundaki kişilerin inisiyatifine terkedilerek, amiri ne iş verirse, neyi emrederse onu yapar anlayışına ve keyfiyetine bırakılarak, mesleki iş ahlakı açısından hak ettiği itibarı görmemesine ve onur kırıcı durumların yaşanmasına neden olmaktadır. Görevin yerine getirilmemesi durumunda ise (yasalar tarafından korunamadığı, görev tanımının belirsizliği nedeniyle) sık sık cezalarla karşı karşıya kalmakta, sistematik hakaretlere ve mobbinglere maruz kalmaktadırlar. Yardımcı Hizmetler Sınıfı emekçileri 657'nin üvey evlatları değildir! Siyasi partilerin hemen hemen her seçim öncesi vaatleri arasında yer alan Yardımcı Hizmetler Sınıfı'nın kaldırılması ve gerekli düzenlemelerin yapılması ile ilgili verdikleri sözler seçim sonrası unutulmakta ve "Yardımcı Hizmetler Sınıfı" emekçileri kaderlerine terk edilmektedir. Yardımcı hizmetler sınıfı emekçilerinin tüm bu sorunlarının yanında görevde yükselme sınavına çalışma yıl şartı getirilerek mağduriyetleri katlanmış, sınav düzenli olarak yapılmamış, kriterlere uyulmamış ve üvey evlat muamelesi uygulanan emekçilerin görevde yükselmeleri engellenmiş, sınavların; iki yılda bir, on yılda bir, yirmi yılda bir, bazen de hiç yapılmamış olması eşitlik ilkesini bozmuş ve olumsuz durumların ortaya çıkmasına neden olmuştur Eğitim Sen olarak diyoruz ki; Geçmiş dönemlerde 3713 sayılı kanun ve 2828 sayılı Kanun uyarınca istihdam edilen hizmetli ünvanındaki emekçilerin memur statüsüyle Genel İdari Hizmetler Sınıfına geçiş olanağı sağlanmış iken, Anayasanın 10.Maddesiyle de korunma altına alınmış olan "eşitlik ilkesi, ayrımcılık yasağı" çerçevesinde "Yardımcı Hizmetler Sınıfı"na dahil olan tüm kamu emekçilerinin de gerekli yasal düzenlemeler yapılarak Genel İdari Hizmetler Sınıfına geçişlerinin önü açılmalıdır. Son olarak: Yardımcı Hizmetler Sınıfında ki emekçilerin her zaman yanında ve her türlü haklarının savunucusu olduğumuzu bir kez daha hatırlatır, mağduriyetlerinin giderilmesi ve uğradıkları haksızlıkların son bulması konusunda her platformda mücadele edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz."

Milli Eğitim Diyanet İşleri Başkanlığı'na mı Devrediliyor? Haber

Milli Eğitim Diyanet İşleri Başkanlığı'na mı Devrediliyor?

Eğitim - Sen Eskişehir Şubesi tarafından, Eskişehir İl Müftülüğü tarafından “Öğrenci Velilerine Yönelik "Aile Ahlakı" Seminer Programı” hakkında bir açıklama yapıldı. Eğitim - Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Yıllardır çeşitli protokollerle; dini vakıflar, dernekler vb oluşumlarla işbirliği yaparak eğitim kurumlarında öğrencilere, program, seminer, konferans verdiren Milli Eğitim Bakanlığı yetmemiş Çedes gibi protokollerle öğretmenlerimizin vermesi gereken ders ve bilgileri Diyanet personeline, imamlara, dini vakıf ve derneklerde çalışan görevlilerin verdiği ortamlar hazırlayarak eğitimde laiklik ilkesinden uzaklaşılmıştır. En son gelinen noktada başka bir protokol çerçevesinde Eskişehir Valiliği oluruyla İl Müftülüğü tarafından Okullara “Öğrenci Velilerine Yönelik "Aile Ahlakı" Seminer Programı” adı altında müftülük personelinin velilere yönelik eğitim vermesi için Milli Eğitim Müdürlüğüne resmi yazı gönderilmiş ve bu kapsamda belirlenen üç okulda velilere çağrı yapılarak “Çocuğumuzun Sağlıklı Kimlik Gelişimini Nasıl Destekleyebiliriz” adı altında bir program çağrısı yapılmıştır. Program incelendiğinde Okul rehber öğretmenlerinin, çocuk gelişim uzmanlarının vermesi gereken eğitimin kurstan geçirilen diyanet personeli tarafından dini içeriklerle süslenerek, laik eğitim anlayışından uzaklaşarak verdirilmek istendiği görülüyor. Yapılan çağrıda katılımın zorunlu olduğu velilere bildirilmiş, bunun duyulması ve gelen itirazlar sonrasında katılımın isteğe bağlı olarak değiştirildiği okul müdürlükleri tarafından velilere mesajla iletilmiştir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bünyesinde çalışan onca çocuk gelişim uzmanı, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışan ve her okulda bulunan rehber öğretmenlerimizin uzmanlığı bu konularda bilgi vermesi için yeterli görülmemekte midir? Milli Eğitim Bakanlığı eğitim işlerini bu ve benzer protokollerle Diyanet İşleri Başkanlığına mı devrediyor?  Hızla gericileştirilmeye çalışılan, akıl, bilim ve sorgulamadan uzaklaştırılıp laik eğitim anlayışının yıkılmaya çalışıldığı bu ortamda Eğitim Sen olarak Bilimsel Demokratik ve Laik eğitimi sonuna kadar savunacağımızın bilinmesini istiyoruz. Bu nedenle dini vakıflar, dernekler ve Diyanet İşleri ile yapılan protokollerin bir an önce iptal edilmesi, eğitimin okullara ve öğretmenlere bırakılması, Eğitim uzmanları, sendikalar, akademisyenler, öğretmenler ve tüm eğitim paydaşlarının ortak bir iradeyle uzlaştığı bilimsel ve akılcı bir eğitim müfredatının okullarda uygulanmasını talep ediyoruz."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.