SON DAKİKA
Hava Durumu

#Mehmet Avcı

Porsuk Haber Ajansı - Mehmet Avcı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Mehmet Avcı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

1 Mayıs İşçi Bayramı Kutlu Olsun! Haber

1 Mayıs İşçi Bayramı Kutlu Olsun!

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci 1 Mayıs Emek ve Dayanışma günü dolayısıyla bir mesaj yayınladı.  ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "1886 yılının 1 Mayıs günü ABD Şikago'daki işçiler 8 saatlik iş günü ve çalışma koşullarının düzeltilmesi talebiyle greve gittiler. Yapılan polis müdahalesinde çıkan çatışmada 4’ü işçi, 7’si polis 11 kişi yaşamını yitirdi. İzleyen yıllarda "Haymarket Olayı" olarak adlandırılan bugünün kurbanları anısına 139 yıldır 1 Mayıs bütün dünyada İşçi Bayramı olarak kutlanıyor. Türkiye'de ise 1 Mayıs, Cumhuriyet'in ilanından kısa süre önce 1923 yılında İşçi Bayramı olarak kabul ve ilan edildi. Ancak 102 yıldır Türk emekçileri bu bayramı hep iniş çıkışlarla, büyük güçlüklerle, acılarla, kayıplarla yaşamak zorunda kaldılar. 1 Mayıs 1977 katliamı dışında da, farklı yıllarda kurbanlar verildi. Her kesimden emekçilerimiz bu yıl da Türk bayraklarıyla alanlarda taleplerini dillendirecek ve giderek anlamını yitiren bayramlarını kutlamaya çalışacaklar. İş bulabildikleri için şanslı sayılan işçilerimiz, düşük ücretlere, sendikasızlaşmaya, baskılara, sağlıksız ve güvencesiz çalışma koşullarına karşı mücadelelerini sürdürecekler. Cumhuriyet’in yoktan var ettiği fabrikaları, limanları, barajları, enerji santrallarını, üretim tesislerini kapatan ya da haraç meraç satarak ranta teslim eden iktidarların on yıllardır dış borçla döndürmeye çalıştıkları üretimden kopuk tüketim ekonomisine tepkilerini haykıracaklar.  İşsizliğe mahkûm edildikleri için geleceklerini yurt dışında aramak zorunda kalan gençlerimiz de işçilerimizin yanında olacaklar. Emeklerinden başka gelir kaynakları olmayan kadınlı erkekli milyonlar, sermayenin acımasız kâr hırsı yanında, 10 milyonu aşkın düzensiz sığınmacının haksız ücret rekabeti nedeniyle açlık sınırı altındaki ücretlerle çalışmak zorunda bırakılmalarına itirazlarını sağır kulaklara bir kez daha duyurmaya çalışacaklar. Memurlarımız da, güvencelerini kaybetmemek ve grevli toplu sözleşmeli sendikal hakları için işçilerimizle güçlerini birleştirecekler. Emeklilerimizden atanmayan öğretmenlerimize, kadınlarımızdan üniversite ve lise öğrencilerimize, akademisyenlerimizden sağlık çalışanlarımıza 7'den 77'ye insanlarımız, dünyanın en bereketli coğrafyasında açlıkla boğuşmak zorunda kaldıkları bu "Bozuk Düzen" i demokrasi ve hukuk içinde değiştirme iradelerini ortaya koyacaklar. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, yaşanan bütün sorunların nedeninin, Batı emperyalizminin küreselleşme ve serbest piyasa ekonomisi ambalajıyla dayattığı neoliberal sömürü düzeni ile Cumhuriyetimizin kuruluş ilkelerinden ve Atatürk’ün akıl ve bilim yolundan sapan sağ iktidarların teslimiyetçi politikaları olduğu bilinciyle 1 Mayıs alanlarında emekçilerimizle buluşacak, hep birlikte Kemalizm'in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asarak "Yeniden Atatürk Cumhuriyeti" ne ulaşma kararlılığımızı en yüksek sesimizle yineleyeceğiz. “… ve elbette ki sevgilim, elbet, dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle, işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet…” Yaşasın Tam Bağımsız Ve Gerçekten Demokratik Türkiye! 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlu olsun!  

Ne Atatürk İsmi Ne de Eskişehirspor Bu Kadar Ucuz Değildir! Haber

Ne Atatürk İsmi Ne de Eskişehirspor Bu Kadar Ucuz Değildir!

ADD Eskişehir Şubesi tarafından, AK Parti Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu'nun stadyum ismi konusunda yaptığı açıklamaya tepki gösterildi. ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci tarafından ADD Eskişehir Şubesinde gerçekleştirilen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; "Kıymetli basın mensupları ve değerli yurttaşlarımız, AKP milletvekili Sayın Nebi Hatipoğlu’nun Eskişehir Atatürk Stadyumu ile ilgili açıklamasını üzülerek öğrendik. Sayın vekilin gündemin çok dışında böyle bir açıklama yapmasına üzüldük. Kendisi fayda sağlamaya çalışırken yanlışa uymuştur. Eskisehirspor’un geçen günlerde Manavgat belediye sporla yaptığı maçta yaşananlar tazeyken ki kendisi en büyük şahittir oradaydı bunun araştırmasını yapamadığı ve emsali olan bir maç iptali olması gerekirken üstünün kapatılması ve gündeme Eskişehir Atatürk Stadyumu’nun isminin getirilmesi manidardır. Örneğin 2.2.2025 tarihinde oynanması gereken Siverek belediye spor ve onikisubat spor kulübü arasındaki müsabaka da çıkan olaylardan dolayı ev sahibi takım hükmen mağlup sayılırken neden Manavgat belediye spor hakkında karar verilmedi. Canlı yayın protokolü neden uygulanmadı bunları araştırması gerekir sayın vekilin. Lakin kendisi ülkenin bu kadar hassaslaştığı bu günlerde Atatürk ismini hedef alması kabul edilir değildir. Eskişehirspor gibi sadece Eskisehirlilere değil ulusal yapıya mâl olmuş bir takımı bu durumlara düşürmesi kırıcıdır ve yanlıştır. Eski bakanlarımızdan sayın Nabi Avcı Eskişehir Atatürk Stadyumu ismi kalacaktır demistir. Söylemlerde istikrar önemlidir. Sayın vekil kaş yapayım derken göz çıkarmaya çalışıyorsunuz. Sizden ricamız kamuoyuna yansıyan diğer kulüplerde dönen ayak oyunlarının üzerine gitmenizdir. Ne Atatürk ismi ne de Eskişehirspor bu kadar ucuz değildir bunu biliniz. Sayın vekili Eskisehirspor’a gönül vermiş insanları ve Eskişehirlileri Atatürk ismini, “kurtuluş” adı altında maddi destek amaçlı pazarlık konusu yapmaktan geri dönmeye davet ediyorum. Çünkü ebedi liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi “Eskişehir'i ve Eskişehirlileri çok iyi tanırım. Milli Mücadele yıllarında büyük vatanseverlik ve üstün bir cesaretle mücadelemizin daima dört yanında olmuş, bu mücadeleye çok geniş yardımlarda bulunmuşlardır” söylemi Atatürk isminin bu şehir açısından önemini ortaya koyar. Bu nedenle oldu bittiyi kabul etmiyoruz. Ortak en büyük değerimiz Atatürk adının yeni stadyumda devam ettirilmesi hem Eskişehir halkına ve hemde şanlı geçmişine gösterilecek saygının hem de ulusal birlik ve beraberlik anlayışının göstergesi olacaktır Eskişehirpor camiamız önümüzdeki maçlarda başarı sağlayacak ve şampiyon olacaktır. Buna tüm kalbimizle inanıyoruz ve Eskişehir Atatürk Stadyumunda yapacağımız şampiyonluk kutlamalarını heyecanla bekliyoruz. Bugün aynı zamanda Çanakkale Kara Savaşlarımızın 110. Yıl dönümüdür. Ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarını minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun. Kurtuluşun ve kuruluşun şehri Eskişehir halkına saygılarımızla."

ADD Eskişehir Şubesi 23 Nisan Coşkusunu Çocuklarla Yaşadı Haber

ADD Eskişehir Şubesi 23 Nisan Coşkusunu Çocuklarla Yaşadı

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı Ulus Meydanı’nda çocuklarla birlikte yaşadı. İlk olarak Valilik Meydanı’nda bulunan Atatürk Anıtına Eğitim İş Sendikası Eskişehir Şubesi ve  ÇYDD Eskişehir Şubesi ile birlikte çelenk sunumunda bulunan ve ortak bir açıklama yapan Atatürk Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi ikinci etkinliğini Ulus Meydanı’nda gerçekleştirdi. 23 Nisan coşkusunu çocuklarla birlikte doyasıya yaşamak için hazırlık yapan ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci ve Yönetim Kurulu üyeleri Ulus Meydanı’nda açtıkları stantta çocuklara Türk bayrağı ve pamuk şeker hediye etti. Stantta kurulan Atatürk görseli ise hatıra fotoğrafı çektirmek isteyen çocuklar ve ailelerinin büyük ilgisini gördü. Çocukların, gençlerin ve vatandaşların büyük ilgi gösterdiği ADD Eskişehir Şubesi standında Şube Başkanı Mehmet Avci bir açıklama yaparak çocukların ve Eskişehirlilerin bayramını kutlarken şu ifadelere yer verdi; "Bugün 23 Nisan 2025, Gazi Meclis'in açılışının 105. yıl dönümü, kutlu olsun! Ancak, bu onur gününü yazık ki; adalete güvenin neredeyse sıfırlandığı, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı ilkelerinin varlığından söz etmenin olanaksızlaştığı, basın özgürlüğünün yok edildiği, eğitimin laik ve bilimsel temelinden tamamen uzaklaştığı, kadınların erkek şiddeti ile katledildiği, çocukların beyinlerinin tarikat ve cemaat çukurlarında, bedenlerinin kurs ve yurt adlı izbelerde tecavüze uğradığı, ekonominin krizden krize sürüklendiği, milyonların açlık sınırının altında yaşam mücadelesi verdiği, sağlık sisteminin derde deva olmaktan çıktığı, bölge merkezli, karşılıklılık esaslı, büyük devletlerle onurlu ilişkiler kurmaya dayalı Kemalist dış politikanın terk edildiği, demografik yapının tarumar olduğu, işsizlik kıskacında çaresiz kalan gençlerimizin yurt dışında aramak zorunda kaldığı kaotik ortamın burukluğuyla kutlamak durumundayız milletçe. Daha acısı ise, 23 yıllık siyasi iktidarın yarattığı bu ortamın sorumluluğunu üstlenmek ve çözüm üretmeye çalışmak yerine, devlet gücü ile muhalefeti suçlamak, aydınları susturmak, kitleleri yıldırmak için antidemokratik yol ve yöntemleri seçmiş olması. Bu gidişin iyi gidiş olmadığı, sürdürülmesinin olanaksızlığı ve uygulayıcılarına da yarar sağlamayacağı ortada. Elbette umutsuz değiliz, Mustafa Kemal'in Askerleriyiz çünkü. 105 yıl önce Mustafa Kemal Paşa önderliğinde bütün zorlukları aşıp yedi düveli dize getirerek bağımsızlığını ve Laik Cumhuriyeti'ni kazanan Türk Ulusu, bugün de demokrasi içinde bu kaotik ortamın üstesinden gelecek, sorunlarını çözecek ve Cumhuriyeti kuruluş ayarlarına döndürecek bir iktidarı mutlaka yaratacaktır. Atatürkçü Düşünce Derneği, Kemalizm'in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asarak milletimizle birlikte Yeniden Atatürk Cumhuriyeti'ne ulaşmak azim ve kararında olduğunu TBMM'nin 105. şeref yılında kamuoyuna bir kez daha duyurmayı varlık nedeninin gereği ve görevi saymaktadır. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun." dedi.

Emekli Albay Alican Türk 28 Şubat Soruşturma Sürecini Anlattı Haber

Emekli Albay Alican Türk 28 Şubat Soruşturma Sürecini Anlattı

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi tarafından düzenlenen söyleşide 28 Şubat Soruşturmasının 13. Yılında Emekli Albay Alican Türk yaşadıklarını anlattı. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Taşbaşı Kültür Merkezi Kırmızı Salon’da gerçekleştirilen söyleşiye ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci ve Yönetim Kurulu üyeleri, Zafer Partisi Eskişehir İl Başkanı Hasan Demir ve Zafer Partisi İl ve İlçe Yöneticileri, İYİ Parti Eskişehir İl Yöneticileri, Sivil Toplum Kuruluşları ve sendika temsilcileri ile vatandaşlar katılım gösterdi. Söyleşi sunumunu ADD Eskişehir Şube Yönetim Kurulu Üyesi Batur Gürgan yaparken açılış konuşmasını ise ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci yaptı. "Doğu ve Güneydoğu'da Faili Meçhul Cinayetler ve Gerçekler",  "28 Şubat - Sincan'dan Tarihe Notlar" ve "Bitmeyen Sömürü - 28 Şubat" kitaplarının yazarı olan ve aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi Üst Kurul Delegesi olan Emekli Albay Alican Türk söyleşisinde, 28 Şubat Soruşturma sürecinin 13. Yılında bu süreçte neler yapıldığını, nelerle karşılaştığını, 12 Nisan 2012'de başlatılan gözaltıların 15 - 16 Nisan'da tutuklamalara dönüşmesiyle yaşanan gelişmeleri, yaşanan o sürecin günümüzde yaşanan tutuklamalarla benzer yanları olup olmadığını ve arada bir bağ kurulup kurulamayacağını anlattı. Söyleşinin ardından ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci Emekli Albay Alican Türk'e plaket vererek teşekkür ederken, ilerleyen zamanlarda etkinliklerinin devam edeceğini ifade etti ve söyleşiye katılan herkese teşekkür etti.

Köylerimiz Okulsuz, Öğretmensiz, Köylümüz Cehaletin Kucağında Çaresiz Haber

Köylerimiz Okulsuz, Öğretmensiz, Köylümüz Cehaletin Kucağında Çaresiz

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 85. yılı dolayısıyla bir açıklama yaptı. ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Mustafa Kemal Paşa önderliğinde 3 yıl 3 ay 22 gün kadın, erkek ve çocuk topyekûn yedi düvelle boğuşup zaferle buluştuk, boynumuza aşılan idam fermanını yırtıp attık, bir vatan kurtardık, bir cumhuriyet kurduk. Kurduk ama, 29 Ekim 1923’de yanmış yıkılmış, tek fabrika bacası tütmeyen, gırtlağına kadar borca batırılmış bir ülke ile kalakalmıştık. Çok yoksulduk, cahil bırakılmıştık, uluslaşamamıştık ve yarımız salgınların pençesinde kıvranıyorduk. Ekmek yapacak buğdayımız, bebenin altını saracak bezimiz, duvara çakacak çivimiz, çaya koyacak şekerimiz, mektup yazacak kâğıdımız bile yoktu. Tuğla, kiremit, cam yoktu. Serum, aşı, ilaç yoktu. Zaten çok az olan eğitimli evlatlarımızın çoğunu savaş meydanlarında şehit vermiştik. Halkı doyurmak, tarımı ve hayvancılığı canlandırmak, fabrikalar kurmak, sanayileşmek, limanlara, demiryollarına sahip olmak, bunları başarmak için, para bulmak, parayı da Lozan’da diyeceğini demiş olan Lord Curzonlara avuç açmadan bulmak gerekiyordu. Ne yapılacaksa yine milletle yapılacağına göre millet eğitilmeli, asıl savaş, cehaletle savaş kazanılmalıydı. Kazanmalıydı da, nasıl? 12 milyon nüfusun okur yazar oranı erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4’le yerlerde sürünüyordu. Koca memlekette sadece 4894 ilkokul, 72 ortaokul, 23 lise vardı ve bu 23 lisede okuyan toplam kız öğrenci sayısı, hemen tamamı subay, bürokrat ve levanten çocukları olmak üzere sadece 230 idi. Darülfünun’a ise üniversite demek olanaksızdı. İlkokuldan Darülfünun’a toplam öğrenci sayısı 347 bin 821 ile nüfusun ancak% 2,8’i kadardı. Okul çağındaki her 4 çocuğumuzdan 3’ü okula gitmiyordu. Cehaletin en koyusu halkın %85’inin yaşadığı kırsal kesimde yuvalanmıştı. 40 bin köyün 38 bininde okul olmadığı gibi olsa gönderecek öğretmen de yoktu. En acil sorunumuz işte bu devasa eğitim(sizlik) sorunuydu. Kollar sıvandı. Önce Harf Devrimi ile ulus konuştuğu dilin alfabesine kavuşturuldu ve Millet Mektepleri ile okuma yazma seferberliğine girişildi. 1933 Üniversite Reformu gerçekleştirildi.  Mucize çözüm ise, o güne kadar dünyada benzeri görülmemiş Köy Enstitüleri ile bulundu. Tamamen bize özgüydü. Yerli ve milliydi. İlkokulu bitirmiş yoksul köy çocukları, hem bilimsel bilgilerle, edebiyat ve sanatla, hem de köylünün gereksinimi olan tarım, hayvancılık, sağlık, demircilik, inşaat, marangozluk gibi pratik bilgilerle donatılıyordu. Her öğrencinin yılda 25 dünya klasiği roman okuması ve bir enstrüman çalması zorunluydu. Atatürk’ün 1936’da askerliğini çavuş ve onbaşı olarak yapmış gençlerle başlattığı Köy Eğitmenleri atılımının devamı olan Köy Enstitüleri, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç önderliğinde ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940’da açıldı. Yurdun her bölgesinde 21 enstitü hizmete sokuldu. “İş için, iş içinde eğitim” ilkesi uygulandı. Derslerin yarısı temel eğitim, diğer yarısı uygulamalı eğitim konularındaydı. Enstitüler, Demokrat Parti döneminde 27 Ocak 1954’de kapatılıncaya kadar 1398’i kız, 15943’ü erkek, toplam 17 bin 341 öğretmen yetiştirdi. 1936’dan 1947 yılına kadar çalışmalarını sürdüren Köy Eğitmen Kurslarından 8 bin 675 eğitmen, enstitülerin sağlık bölümlerinden de 1248 sağlık memuru mezun edildi, Enstitüler, Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Dursun Akçam gibi ülkemizin yüz akı yazarlar, düşünürler, aydınlar armağan ettiler ulusumuza. Bütün dünyada örnek bir eğitim sistemi olarak kabul edilen bu model, ilk günden itibaren, “Kız ve erkek öğrencilerin bir arada okuması ahlaksızlıktır.”, “Köy enstitülerinde verilen eğitim dinimize aykırıdır.”, “Köy Enstitüleri komünist, dinsiz yetiştiren fuhuş yuvalarıdır” diye ortalığı ayağa kaldıran, esasında halkı cahil bırakmak ve biat kültürüne tutsak ederek sömürmek isteyen, örnekleri bugün de görülen dinci-gerici zihniyet tarafından hep karalandı, yok edilmek istendi ve maalesef yok edildi. Genç Cumhuriyet’in bu özgün ışığı söndürüldükten sonra da eğitim katliamı devam etti. Bugün köylerimiz okulsuz, öğretmensiz, köylümüz cehaletin kucağında çaresiz… Bu nedenle, Kemalistlerin en önemli görevlerden biri bu eğitim modelini günümüz koşullarına uyarlayarak yeniden hayata geçirmek olmalıdır. Taşımalı eğitim ve 4+4+4 ucube sistemleriyle bilimsel bilgiden yoksun bıraktıkları çocuklarımızı köy okullarını kapatarak tarikat şeyhlerine ve imamlara terk eden çağ ve akıl dışı zihniyet ancak böyle yok edilebilir. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 85. yılında fikir babası Büyük Atatürk’ü, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’i, İlköğretim Genel Müdürü Tonguç Baba’yı ve bu kutlu ocaktan yetişen değerli öğretmenlerimizi şükran ve saygıyla anıyor, Kemalizm’in namus sesini bir siz cana gibi yurdumuz semalarına aşarak milletimizle birlikte Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne ulaşmak için var gücümüzle çalışacağımıza söz veriyoruz."

Laiklik Yoksa Demokrasi de Yoktur! Haber

Laiklik Yoksa Demokrasi de Yoktur!

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci 10 Nisan Laiklik Günü dolayısıyla yazılı bir basın açıklaması yaptı. ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Laiklik yoksa, demokrasi de yoktur, hukuk devleti de yoktur, fikir ve ifade özgürlüğü de yoktur, inanç ve vicdan özgürlüğü de yoktur. Laiklik, sadece “din ve vicdan özgürlüğü güvencesi”, sadece “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” gibi sığ tanımlara sığmayacak kadar geniş anlamlı bir ilkedir.  Elbette din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir laiklik. Ama bunun ötesinde, insan aklının her türlü dogma, efsane, masal, hurafe gibi bilimsel dayanaktan yoksun safsatalara tutsaklıktan kurtularak özgürleşmesidir aynı zamanda ve bu bilim dışı safsatalarla insanların istismar edilmesi, sömürülmesi, köleleştirilmesi sapkınlığının da panzehiridir. Sadece “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” olarak da tanımlanamaz laiklik. Öyledir elbette, ama bir adım daha giderek, aynı zamanda din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Çünkü laiklik, toplum yaşamını düzenleyen yasaların asla herhangi bir dinsel kurala bağlanmadığı, toplumsal mutabakatla belirlendiği, koşullar değiştiğinde değiştirilebildiği, devlet yetkililerinin de, kurumların, grupların ve bireylerin de kimsenin inanç yahut inançsızlığı ille ilgilenme, sorgulama ve müdahale etme haklarının olmadığı ve bunun da hukuki güvence altında olduğu bir yaşam düzeni demektir.  Uluslaşmanın ve ulusal bağımsızlığın da olmazsa olmazıdır laiklik. Birlikte yaşamanın, düşünce ve düşünceyi yayma özgürlüğünün, bilim, sanat ve kültürde yaratıcılığın güvencesidir.  Kadın-erkek eşitliğinin, bilimsel eğitimin, emeğin en yüce değer olduğu bilincinin, kısacası uygar insan i olmanın da tek yoludur. Bazılarının pek sevip sık kullandığı “Laik olan devlettir, insan laik olmaz” önermesi de boş bir laftan ibarettir. Bu ifade, devleti taş binalar olarak gören, insandan soyutlayan, gerçekle ilgisiz, sakat bir düşünce ürünüdür. Devleti insanlar oluşturur ve laik olmayan insanların görev yaptığı devletin laik olması da kuşkusuz düşünülemez. Laiklik, bütün bunlar, hatta daha fazlasıdır da, ülkemizde hali nicedir? 10 Nisan 1928 Bu tarih; 75 yıldır anayasasında Laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu yazan Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetme görevini üstlenen sağ iktidarların bir türlü görmek istemedikleri, sürekli unutturmaya çalıştıkları devletimizin laiklik niteliğinin ete kemiğe büründüğü tarihimizin en önemli günlerinden biridir. 9 Nisan 1928 günü Başbakan İsmet İnönü ve 120 milletvekilinin TBMM’ne verdikleri yasa teklifiyle 1924 Anayasası’nın "Türkiye Devleti’nin dini, Din-i İslam’dır, Resmi Dili Türkçedir, Makarrı Ankara şehridir" diyen 2. maddesinden “Devletin dini, Din-i İslam’dır" tümcesi, 16. maddesindeki milletvekili yemini ile 38. maddesindeki Cumhurbaşkanı yemininden “Vallahi" sözcüğü ve 26. maddesinden de din işlerinin düzenlenmesini TBMM’nin görevleri arasında sayan cümlenin çıkartılması isteniyordu. Yasa aynı gün 264 üyenin oy birliği ile kabul edildi ve 10 Nisan 1928’de yürürlüğe girdi. Böylelikle devletimiz adı konmadan  laikleşti. (5 Nisan 1937’de de laiklik ilkesinin anayasaya girmesiyle adı konmuş oldu) Artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hiçbir işi ve işlemi din kuralları ile, naslarla görülemeyecekti.  Bu yeni düzen, asırladır milletin temiz duygularını istismar ederek ceplerini dolduran şeriatçı yobaz asalaklar sürüsünün çanına ot tıkıyordu elbette. Hiç kabul edemediler.  Emperyalist efendilerinin güdümünde laikliğin dinsizlik, Atatürk ve Kemalist devrimcilerin dinsiz olduğu propagandası ile cumhuriyeti ve kurucu babalarını yıpratmaya çalıştılar, çalışıyorlar.  Günümüzde de 10 Nisan Laiklik Günü’nü yok sayan, unutturma çabası içinde olanların kutsal inançları nasıl istismar ettiklerini her gün izliyoruz. Bu aymazlar; meşruiyetlerinin kaynağını kurutmaya, bindikleri dalı kesmeye çalıştıklarının da, batı emperyalizminin 100 yıllık hain planına uşaklık ettiklerinin de farkında değiller. Demokrasinin olmazsa olmazının laiklik olduğunu öğrenmenin en pahalı ve en acılı yolu, laikliği ve dolayısıyla demokrasiyi yitirip teokratik bir diktanın tutsağı olmaktır. Bu uygarlaşma ilkesini yaşamlarına ve devletlerine yerleştirememiş toplumların ne halde olduklarını görmek içinse bölgemize bakmak yeterlidir.  Unutulmamalıdır; Atatürk ilkeleri ile Aydınlanma Devrimleri ve bu bağlamda laiklik, milletçe 102 yıldır altında güvenle yaşadığımız Cumhuriyet Kubbesi’ nin kilit taşıdır, asla dokunulmamalıdır ! Atatürkçü Düşünce Derneği 359 şubesi, 39 temsilciliği ve 75 bin üyesiyle Kemalizm’in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asarak milletimizle birlikte Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne ulaşmak azim ve kararındadır. 10 Nisan Laiklik Günü kutlu olsun."

Bu Zihniyetin Altında Yatan Gerici Fikirleri Biliyoruz Haber

Bu Zihniyetin Altında Yatan Gerici Fikirleri Biliyoruz

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi, Memur Sen tarafından başlatılan 'Ailenin Korunması ve İnanca Dayalı Kıyafet Özgürlüğü' imza kampanyasına sert tepki gösterdi. ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Değerli basın mensupları ve kıymetli Türk Halkı, Türkiye Cumhuriyeti ve Anayasası, her geçen gün yeni bir saldırıya maruz kalmaktadır. Gerici zihniyetler tarafından Atatürk ilke ve devrimleri, demokratik ve laik düzen, üniter ve ulus-devlet hedef yapılarak her gün yeni bir saldırı yapılıyor. Memur-Sen isimli bir sendika tarafından yurdumuz genelinde “Ailenin korunması ve inanca dayalı kılık kıyafet özgürlüğünün Anayasal güvence altına alınması” başlığıyla 13 Mart 2025 Perşembe günü Çarşı Camii önünde bir basın açıklaması yapılmış ve akabinde imza kampanyası başlatıldığı tarafımızdan tespit edilmiştir. Bu süslü masum sözcüklerin altında yatan tehlikenin farkındayız. Görevinin ve sorumluluğunun konusu memurların mesleki hakları olan bir sendika Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik, üniter ve sosyal hukuk yapısına açıkça meydan okumaktadır. Bunu da Yüce Türk Halkı’nın manevi duygularını kullanarak yapmak istemektedir. “Ailenin korunması” ne demektir? Türkiye Cumhuriyeti Anayası’nın 41. Maddesi ailenin tanımı, çocukların hakları, ailenin korunması ile direk ilgilidir. Aileyi korumak tanımlarla değil: Ekonomik, kültürel ve toplumsal gerekçelerle olur. Maddi sorunlardan dolayı şuan yurdumuzdaki aile yapıları dağılıyorken bu sendikanın anayasayı değiştirmek yerine geçim sıkıntıları için çağrı yapmasını beklerdik. Aileyi korumaksa konu aile içi şiddete, kadın tecavüzlerine, kadın ölümlerine karşı açıklama yapmasını, kampanya oluşturmasını ve mücadele etmesini beklerdik. İstanbul sözleşmesine geri dönülmesi için imza toplanmasını beklerdik. Çocuklarımızın korunması ise konu tarikatlarda ve cemaatlerde çocuklarımıza karşı yapılan istismar ve tecavüzlere karşı bu yapıların kapatılması için çalışmalar beklerdik. Bizler bu konuda sizin derdinizin aile korunması olmadığını biliyoruz. “İnanca dayalı kılık kıyafet özgürlüğü” ne demektir? Ki zaten özgürlüğün olduğunu kabul ediyor Anayasal güvence istiyorsunuz. Bu konu en hafif haliyle Anayasal suçtur. Bu konu bütün inançlara eşit bakan Laik Türkiye Cumhuriyet yapısının altına dinamit koymaktır. Anayasamızın 174. Maddesinde açıkça belirtilen inançlara ait kıyafetlerin ibadet yerleri dışında giyilemeyeceği nettir ve anayasal güvence altındadır. Peki inanca dayalı kılık kıyafet derken neyi kastediyorsunuz; Sarıklı öğretmeler, Cübbeli avukatlar, Peçeli memurlar, Kipalı din adamları mı istiyorsunuz? Samimi olunuz. Türkiye Cumhuriyeti laik demokratik üniter ve sosyal hukuk devletidir. Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi olarak bu zihniyetin altında yatan gerici fikirleri biliyoruz. Yüce Türk Halkı’nın maneviyatı kullanılarak varılmak istenen noktayı biliyoruz. Bizler Laik, Demokratik, Çağdaş Hukuk Devletimizi koruyacağımızı, Atatürk İlke ve Devrimlerini sonsuza kadar savunacağımızı, çağ dışı ve gerici faaliyetlerle mücadele edeceğimizi ve Yeniden Atatürk Cumhuriyetini inşa edeceğimizi Yüce Türk Halkı’mıza duyuruyoruz. Bu yapılan açıklama ve kampanyanın açıkça Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Anayasası’na açıkça aykırı olduğu görülmektedir. Bu sebeple Cumhuriyet Savcılarımızı göreve davet ediyoruz. Yüce Türk Halkımıza saygılarımızla."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.