SON DAKİKA
Hava Durumu

#Eskişehir Barosu

Porsuk Haber Ajansı - Eskişehir Barosu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Eskişehir Barosu haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

"Görevimiz Sandık" Filmi Görkemli Bir Gala İle İzleyiciyle Buluştu Haber

"Görevimiz Sandık" Filmi Görkemli Bir Gala İle İzleyiciyle Buluştu

Odunpazarı Belediyesi’nin, özel gereksinimli bireylerin sosyal hayata katılımını artırmak ve sanatsal üretimlerini desteklemek amacıyla Eskişehir Sinema Derneği ve Eskişehir Barosu iş birliğiyle Engelsiz Kültür ve Sanat Merkezi’nde hayata geçirdiği “Kamera Benimle” Kısa Film Atölyesi, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde anlamlı bir etkinliğe imza attı. Atölye kapsamında Eskişehir Film Ofisi tarafından çekilen “Görevimiz Sandık” filmi, Hasan Polatkan Kültür Merkezi’nde düzenlenen gala gecesiyle izleyici karşısına çıktı. Salonu dolduran Eskişehirliler, hem Dünya Engelliler Günü’nün farkındalık oluşturan ruhunu hem de atölye katılımcılarının özveriyle ortaya koyduğu filmi paylaşmanın heyecanını yaşadı. Gala, katılımcıların kendi ürettikleri bir filmi büyük perdede izleme mutluluğunu ilk kez deneyimlediği için ayrıca duygusal anlara sahne oldu. SANATIN BİRLEŞTİRİCİ GÜCÜ SAHNEDEYDİ “Görevimiz Sandık”, özel gereksinimli bireylerin hem oyuncu hem de yaratıcı ekip olarak rol aldığı bir çalışma olmasıyla geceye damgasını vurdu. Filmin yapım sürecinde katılımcıların hikâye yazımından çekimlere, set düzeninden oyunculuk çalışmalarına kadar birçok aşamada aktif sorumluluk alması, ortaya etkileyici bir dayanışma örneği çıkardı. Sinema Derneği eğitmenleri ve atölye ekibi, aylar süren emeklerinin ardından bu heyecan verici buluşmada seyircilerle bir araya geldi. YOĞUN İLGİ VE DAKİKALARCA ALKIŞ Gösterim sonunda salonda uzun süre devam eden alkışlar, hem filme hem de projeye duyulan takdirin açık bir göstergesi oldu. İzleyiciler, özellikle özel gereksinimli bireylerin sinema alanında ne kadar güçlü bir üretim yapabildiklerini gördüklerini ve bu tür çalışmaların sürekli hale gelmesi gerektiğini ifade etti. “DAHA ENGELSİZ BİR ŞEHİR MÜMKÜN” Gecede yapılan konuşmalarda, erişilebilir kültür-sanat ortamlarının önemine ve herkesin yaratıcı süreçlere eşit şekilde erişim hakkına vurgu yapıldı. Projenin, yalnızca bir film üretmekten öte; özgüven, görünürlük, dayanışma ve eşitlik gibi değerleri pekiştirdiğinin altı çizildi. Odunpazarı Belediyesi ve Eskişehir Sinema Derneği temsilcileri, “Kamera Benimle” atölyesinin önümüzdeki dönemde de devam edeceğini belirterek, daha fazla özel gereksinimli bireyin sinema üretimine katılmasını hedeflediklerini açıkladı.

Baro Başkanı Günaydın 11'inci Yargı Paketini Değerlendirdi Haber

Baro Başkanı Günaydın 11'inci Yargı Paketini Değerlendirdi

Eskişehir Baro Başkanı Avukat Barış Günaydın 11'inci Yargı Paketi ve tutuklu gazetecilerle ilgili olarak bir açıklama yaptı. Baro Başkanı Barış Günaydın Baro Binasında yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Son günlerde özellikle yargı kararlarında ifade özgürlüğünün önünde engeller olduğuna tanıklık ediyoruz. Bunun en son örneğini Fatih Altaylı'nın bir YouTube kanalındaki yayınlar nedeniyle hapis cezasına çarptırılması ancak tutukluluğun devamına hükmedilmesi oluşturdu. Bildiğiniz üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Anayasa Mahkemesi kararları ve taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, ifade özgürlüğü noktasında, özellikle gazetecilerin mesleki faaliyetleri nedeniyle eleştiri hakkının bu özgürlüğün kapsamının çok daha geniş değerlendirilmesi gerektiğini ilişkin bütün yargı kararlarına yansımış bir durum varken, tutukluluk gibi, tutuklama gibi aslında geçici bir tedbir olması gereken ve hükümle birlikte tutukluluğun devam edilmesi kabul edilebilir olmamaktadır. Dolayısıyla ifade özgürlüğü esastır. Gazetecilik faaliyeti bu anlamda bir suç değildir. Gazetecilerin, kamuoyunun habere ulaşma, kamuoyunun bilgilenmesine en önemli görevi yerine getiren bir meslek örgütü olmasıyla birlikte, ifade özgürlüğü, yani kamunun doğru bilgiye ulaşması ve eleştiri hakkını da içerdiği için, taraf olduğumuz sözleşmelerle korunması gereken en temel yaşam hakkından sonraki en önemli hak olarak karşımıza çıkmaktadır. 11.Yargı Paketi aslında 23 Ocak 2025'teki Yargı Reformu Stratejisi'nin göndermeleriyle ilgili birkaç paket olarak karşımıza çıkıyor. Gönül ister ki bu tür farklı düzenlemeler aslında topyekûn, birçok kurumun, yani bunun paydaşı olan kişilerin katkılarıyla düzenlenmesi anlamına gelsin. Meclise gönderilen bu 11.Yargı Paketi, esas itibarıyla baktığımızda Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği bazı kanuni düzenlemelerle oluşan boşluğu düzenlediğini görüyoruz. Bunlar nedir? Özellikle Avukatlık Kanunu'ndaki disiplin hükümleri, kendi mesleğimiz anlamında yeniden bir iptal nedeniyle boşta kalan hükümlerin, avukatların mesleki faaliyetlerini dayanışmayla yürütürken disiplin cezalarının neler olacağına ilişkin bir düzenleme var. Bunun yanı sıra 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkındaki Kanunun 9. maddesi vardı biliyorsunuz. Kişilik hakları ve içeriğin yayından kaldırılması, yine medyayı ilgilendiren ve kişilik hakları konusuyla oluşan bir boşluk (iptali nedeniyle). Buna ilişkin bir düzenlemelerin olduğunu görüyoruz. Ancak özellikle İcra İflas Kanunu açısından baktığımızda, çok sıklıkla belki gündeme geldi: İhalenin feshi davası. İcra İflas Kanunu, alacaklı ile borçlu arasındaki dengeyi sağlamakla görevli. Dolayısıyla burada ihaleye katılan ama sırf sadece uzatmak ve kötü niyetli olarak ihalenin feshi davalarının açılmasına engel olan bir düzenleme var. Bu olumlu bir düzenleme olarak karşımıza çıkmakta. Bu yeni düzenlemeyle aslında sadece ilgililerin bu davayı açma hakkıyla sınırlandırıldığını görüyoruz. Yine bunun yanı sıra belirttiğim gibi Avukatlık Kanunu ve bazı cezai düzenlemeler var. Dolandırıcılık, biliyorsunuz, çok sıklıkla gündeme getirdik. Dolandırıcılığın nitelikli dolandırıcılık haliyle ilgili hem ihtisas mahkemesi anlamında artık bir asliye cezalarda görülmesiyle ilgili bir düzenleme var. Ve Bankacılık Kanununda ve kredi kartı dolandırıcılığı gibi ekonomik suçlarda bunun önüne geçmek için de özellikle dijital teknolojilerin ve yüz tanıma gibi bazı özelliklere sahip olmasını arayan bir düzenleme var. Bu da bence olumlu, çünkü çok fazla sayıda dolandırıcılık hükümlerinin arttığını görüyoruz. 5651 sayılı Kanun'daki bu içeriğin yayından çıkarılması meselesinde sadece ilgili içeriğin çıkarılmasıyla ilgili bir düzenleme var. Bu da olumlu bir gelişme, çünkü genelde ifade özgürlüğü nedeniyle sadece bir içerik değil de topyekûn o sisteme, yani ilgili haber sitesine ya da o web sitesinin erişim engellenmesinden ziyade ilgili yayın içeriğinden çıkarılmasına olanak veren bir düzenleme olduğunu da görüyoruz.”

Kadına Yönelik Şiddetin, Eşitsizliğin ve Sessizliğin Karşısındayız Haber

Kadına Yönelik Şiddetin, Eşitsizliğin ve Sessizliğin Karşısındayız

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Yerel Yönetimler, Sivil Toplum Kuruluşları ve Odalar ortak bir basın açıklaması yaptı. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Eskişehir Barosu, TMMOB İKK Kadın Komisyonu, Eskişehir Kent Konseyi, Odunpazarı Belediyesi, Odunpazarı Kent Konseyi, Tepebaşı Belediyesi, Tepebaşı Sağlıklı Kent Konseyi, Eskişehir Bilecik Tabip Odası Başkan ve üyeleri Ulus Meydanı’nda bir araya gelerek bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Tepebaşı Belediyesi Aile Hizmetleri Müdürlüğü Sosyal Hizmet Uzmanı Öykü Nur Cerrah tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Bundan 65 yıl önce, Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden ve Mirabal kardeşler olarak bilinen Patria, Minerva ve María Teresa 25 Kasım 1960 tarihinde vahşice öldürüldüler. İnsan hakları ve demokrasi mücadelesinde simgeleşen Mirabal Kız Kardeşler’in anısına 1999 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda, 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” ilan edildi. Mirabal Kardeşler’in mücadelesi, aradan geçen 65 yıla rağmen bugün hala diktatörlüklere, savaşlara, eril şiddete, eşitsizliğe, sömürüye karşı dünyanın dört bir yanında kadınların hak ve yaşam mücadelesiyle sürüyor. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun (TKDF) yayınladığı 10 aylık kadın cinayeti raporuna göre, mevcut siyasi iktidar tarafından “Aile Yılı” ilan edilen 2025 yılının ilk 9 ayında toplam 290 kadın erkekler tarafından katledilmiştir. Bunların 219’u kadın cinayeti, 71’i şüpheli ölüm olarak kayıtlara geçmiş, kadınları katledenlerin büyük kısmının aile içindeki erkeklerin olduğunun aynı raporda dikkat çekilmiştir. Görevi cinsiyet temelli şiddeti önlemek olan makamların bu şiddeti önlemek, etkin soruşturmak ve caydırıcı bir biçimde cezalandırmak yerine kadınları kamusal alandan soyutlayıp, “aile” içerisinde tarifleyen eylem ve söylemleriyle toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin daha da derinleştirdiğini, kadınların erkek şiddeti karşısında adeta yalnız ve çaresiz bırakıldıklarını yeniden izliyoruz. Bizler, kadınların yaşamını anlamlı, sistematik olarak şiddete maruz kaldığı, tüm yaşam alanının aile ile sınırlanıp “doğuran, itaatkar ve makbul kadın” tarifine sıkıştırılmaya çalışılan bu erkek modelini kabul etmiyoruz. Uzun yıllar mücadele ederek kazandığımız miras, nafaka gibi Medeni Kanununun bizlere tanıdığı haklarımız tartışmaya açılmakta, kadınların can simidi olan 6284 sayılı yasa ve Medeni Kanun maddeleri hedef alınmakta, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadın düşmanlığı bizzat devlet kurumları ve siyasiler tarafından propagandası yapılmaktadır. Cinsiyetçi eğitim politikaları, kadın katillerine uygulanan iyi hal indirimleri, sürüncemede kalan soruşturma dosyaları, Diyanetin giyinme biçimlerimizden, miras hakkımıza kadar kadınları hedef alan fetvaları bu pratiklerin sadece birkaç örneğidir. Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri ve cinsel suçların böylesine artış gösterdiği bir ortamda 6284 sayılı kanunun hedef alınması elbette ki tesadüf değildir. Bizleri şiddet karşısında yalnızlaştırmaya çalışanlara, ekonomik güvencelerimize göz dikenlere, cezasızlıkla meşrulaştığı bu gündemde bu mücadeleye etmeye devam edeceğiz. Tıpkı Narin’in katillerinin hala ceza almasını için nasıl mücadele verdiysek; Rojin Kabaşi’nin şüpheli ölümünün aydınlatılması, faillerin tespit edilmesi, yargılanması ve en ağır şekilde cezalandırılması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Erkek şiddeti sonucu hayattan koparılan her bir kız kardeşimizin susturulan sesine ses olmaya devam edeceğiz. Tüm bunların yanında derinleşen ekonomik krizle birlikte kadınlar evde ücretsiz emekçi, piyasada ise ucuz emek gücü olarak görülmektedir. 2025 yılı bütçesinde kadın başına ayrılan tutar günlük sadece 38 kuruş olarak belirlenerek, yoksulluğu ve ekonomik krizi kadının sırtına yükleyen bir pratik de büyük bir toplumsal kırılmaya işaret etmektedir. Geçtiğimiz günlerde Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde bir parfüm deposunda meydana gelen yangında, 3 kız çocuğu ile birlikte toplam 6 kadın işçinin yaşamını yitirmiştir. Bu olay yalnızca bir “iş kazası” değil, açıkça önlenebilir bir cinayet ve denetimsizliğin sonucudur. Hiçbir ekonomik gerekçe, bir çocuğun yaşamından, bir kadının emeğinden daha değerli değildir. Biliyoruz ki tüm bu sorunlar İstanbul Sözleşmesinin etkin uygulanması ve bütüncül politikalarla, şiddet ve şiddetin kaynağı olan cinsiyet temelli eşitsizlikle mücadele edilerek sonlandırılabilir. Kadınların kamusal ve özel alanlarda güvenle, özgürce ve eşit bir şekilde var olabilmesi, yaşam hakkının, beden bütünlüğünün, emeğinin korunması başta devletin, tüm kamu kurumlarının, tüm özel kurumların ve birey olarak her birimizin sorumluluğu altındadır. Bu yüzden kentimizde şiddete uğrayan kadınlara destek için birçok mekanizma bulunmakla beraber, bunların geliştirilmesi/iyileştirilmesi ve şiddetin önlenmesi için üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız. Bizler Eskişehir Kadın Dayanışması olarak; kentimizde şiddete maruz kalmış pek çok kadının yanında yer alır, onlara hukuki ve psikolojik destek vererek, başta olmak üzere kadın örgütlenmesi adına üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirme gayreti içerisinde olduğumuzu hatırlatmak isteriz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da dayanışmamızı ve mücadelemizi sürdürmekte kararlı olduğumuzu buradan bir kez daha ifade ediyoruz. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele gününde erkek şiddeti sonucu hayattan koparılmış tüm kız kardeşlerimizi buradan saygıyla anıyoruz. Hiçbirimizin artık yere düşmeyeceğimiz, eşit, özgür ve şiddetsiz bir dünya inşa edene kadar mücadeleyi sürdüreceğimizi ve kararlılığımızı bir kez daha haykırıyoruz: Ben, ben, biz! Birbirimizin çaresiyiz! Bizler 10 yılı aşkın süredir bir arada olan Eskişehir Kadın Dayanışması bileşenleri olarak yanı yana, Mirabal Kardeşlerin izinde, birlikteliğimizden ve dayanışmamızdan aldığımız güçle eşitlik mücadelesini sürdürmeye ve yükseltmeye devam edeceğiz. Kadına yönelik şiddetin, eşitsizliğin, sessizliğin karşısındayız. Yaşasın kadın dayanışması.”

"Dijital Şiddet Karşısında Haklarımız ve Medyanın Rolü" Paneli Düzenlendi Haber

"Dijital Şiddet Karşısında Haklarımız ve Medyanın Rolü" Paneli Düzenlendi

Eskişehir Barosu ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla önemli bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. "Aile Yılı Gölgesinde Erkek Şiddeti: Dijital şiddet karşısında haklarımız ve medyanın rolü" başlıklı panel, 22 Kasım tarihinde Haller Gençlik Merkezi Frigya Salonu'nda gerçekleştirildi. ​Etkinlik, günümüzün en önemli toplumsal sorunlarından biri olan erkek şiddetini ve özellikle artan dijital şiddet biçimlerini derinlemesine ele aldı. Avukat Perihan Meşeli, Gazeteci Evrim Kepenek ve Klinik Psikolog Derya Gezer'in konuşmacı olarak yer aldığı panel, katılımcılardan büyük ilgi gördü. ​Konuşmacılar ve Ele Alınan Konular ise şu şekilde gerçekleştirildi; ​Avukat Perihan Meşeli: Dijital şiddet mağdurlarının yasal hakları, başvuru süreçleri ve mevcut hukuki düzenlemeler hakkında kapsamlı bilgiler sundu.​ Gazeteci Evrim Kepenek: Medyanın şiddet olaylarını haberleştirme biçiminin toplumsal algı üzerindeki etkisini, etik gazetecilik ilkelerini ve haber dilinin önemini vurguladı. ​Klinik Psikolog Derya Gezer (Moderatör): Etkinliğin moderatörlüğünü üstlenen Gezer, erkek şiddetinin psikolojik boyutlarını, mağdurlar üzerindeki etkilerini ve bu konuda yapılabilecek ruh sağlığı desteklerini ele alarak sunumlar arası koordinasyonu sağladı. ​Panelde, Aile Yılı ilan edilen bir dönemde dahi şiddet vakalarının gündemden düşmemesinin ironisi vurgulanarak, toplumun her kesiminin bu mücadelede sorumluluk alması gerektiği belirtildi. Katılımcıların yoğun soru-cevap bölümüyle sona eren etkinlikte, dijital platformlarda yaşanan hak ihlalleri ve buna karşı alınması gereken önlemler detaylıca tartışıldı.

Çocuk Hakları Konusunda Hassasiyetle Çalışılması Gerekirken Daha Acı Olaylar Görmekteyiz Haber

Çocuk Hakları Konusunda Hassasiyetle Çalışılması Gerekirken Daha Acı Olaylar Görmekteyiz

Eskişehir Barosu Çocuk Hakları Komisyonu tarafından 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yapıldı. Eskişehir Barosu Çocuk Hakları İzleme Komisyon Başkanı Av. Ayten Balaban düzenlenen basın toplantısında şu ifadeleri kullandı; "20 Kasım 1989 tarihinde Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş ve Türkiye Sözleşme’yi 14.09.1990 tarihinde imzalamıştır. Yani 14.09.1990 tarihinden bu yana bu sözleşme hükümleri, diğer kanunlarımız gibi uygulanması gerekmektedir. Ancak çocuk hakları konusunda hassasiyetle çalışılması gerekirken, gün geçtikçe daha da acı olaylarla görmekteyiz. Sözleşme gereğince; her çocuk sağlığı, eğitimi ve gelişimi açısından her türlü korunma hakkına sahiptir. Herkes ve her kurum bu anlamda sorumludur. Ülkemizde yaşanan ahlaki yozlaşmanın, denetimsizliklerin ve hatalı düzenlemelerin faturasını en başta maalesef çocuklarımız ödemektedir. Grand Kartal Otel yangını 36 çocuk vefat etmiştir. Otel sahipleri, resmi denetim mekanizmalarının başındaki yetkililer, müdürler ve bakanlık nezdinde görevini yapmayan herkes sorumlu iken, sadece bir kısmı ceza almıştır. MESEM uygulaması sebebi ile sadece 10 ayda yaklaşık 80 çocuk hayatını kaybetmiş, patronları tarafından öldürülmüştür. Ağır tehlikeli iş yerlerinde sadece ucuz emek gücü ile bakılan çocuklarımız asansör boşluğuna düşmüş, elektrik akımına kapılmış, yüksekten düşmüş, uzun çalışma gibi nedenlerle vefat etmiştir. Bu çocukların çalıştırılmaması ile katledilmelerinin önüne geçilmesi, ülkemizde sözleşmenin uygulanmadığını göstermektedir. Cinsel istismar mağdurları olan çocuklar ile ilgili olarak, hala rızasının olup olmadığı değerlendirilmektedir. Yapılan yargılamalarda mağdur çocuk daha da yıpranmaktadır. Örneğin ilimizde yaşanan, çocuğun cinsel istismarı suçundan sanık olan müftü önce Sivas’a sonra İstanbul’a görevlendirilmiştir. Kaldı ki, telefon kayıtları ile sabit olan bir durum var iken. Burada çocuk haklarının korunduğunu söyleyebilir misiniz? Okullarımızda bir öğün beslenme desteği sağlanamamıştır. Halbuki çocuğun beslenme hakkı vardır ve kurumlar bu konuda da sorumludur. Henüz bu problem çözülememişken, ÇEDES uygulaması ile hiçbir formasyon eğitimi almamış kişilerin okullarda etkinlik yapmasına ve kendi siyasi, dini vb. düşüncelerini empoze etmesine izin verilmiştir. Yenidoğan çetesi Sağlık sistemindeki en büyük rezalet olup, 2 gün önce gıda zehirlenmesinden 2 ayrı fakülte hastanesine gidip şifa bulamayan 2 yavru ve anne-babası aynı denetim eksikliğinin faturasını ödemiştir. Yapılan sınavlardaki şaibeli sonuçlar, çocukların umutlarını yerle bir etmiştir. Bu hususta hiçbir araştırma da yapılmamıştır. İlimizde yaşanan ve haberlere konu olan 2-3 yaşlarındaki bir çocuğun sigara içmesi görüntüleri karşısında elle tutulur hiçbir yaptırım gündeme gelmemiştir. Peki bu şekilde savunmasız çocukları binlerce çocuğu bulundukları yerel otoritesi koruyamayacak ise kim koruyabilir? Önemle belirtmek isteriz ki; otizmli ya da herhangi bir engeli sebebi ile bakıcı veya öğretmen gözetimine bırakılan çocuklarımız da güvende değildir. Geçen haftalarda Konya ilinde yaşanan bir otizmli çocuğun öldürülmesi neticesinde, 1 birkaç ne dediğini bilmeyen insanların yaptığı açıklama durumun daha da vahametini göstermektedir. Başta denetim mekanizmasının çürük olması, verilen cezaların caydırıcı olmaması, sosyal politikaların yetersiz kalması vb. Nedenler dikkate alındığında hep mağdur olan çocuk olmuştur. Ancak toplumun en kıymetli üyesinin çocuk olduğu dikkate alındığında, tehlikenin giderek arttığı görülmektedir. Bu bağlamda kıymetli ailelere de büyük görev düşmektedir. Siz de çocuklarınızın her türlü ihtiyacından, terbiyesinden sorumlu olduğunuzu unutmayınız. Özellikle akran zorbalığı mağduru olan ya da çocuğu akran zorbalığı yapan aileler tehlikenin boyutunu hem ceza dosyalarımızdan hem de basından takip etmekteyiz. Böyle bir durumda destek almak en önemli göreviniz olacaktır. Sadece kendi çocuğunuz değil her çocuk için resmi makamlara başvuru yapmaktan kaçınmamanızı tavsiye ederim. Eskişehir Barosu Çocuk Hakları İzleme Komisyonu olarak; okullarda, konferanslarda ve katılmış olduğumuz tüm etkinliklerde çocuklarımızı hakları, özel hayatın gizliliği, siber zorbalık ve akran zorbalığı hususlarında çalışmalar yapmaktayız. Özellikle mağdur çocukların taraf olduğu ceza dosyalarını takip etmekte ve yapılacak yasa değişikliklerine yön verecek çalışmalara katkıda bulunmaya gayret etmekteyiz. Komisyon olarak bu günden sonra da yapılacak tüm çalışmalara açık olduğumuzu, çocuklara karşı yapılacak her türlü saldırının ve ihmalin karşısında olduğumuzu ve bu anlamda her türlü yasal başvuru ve takibi gerçekleştireceğimizi ifade ederiz."

Bağ-Kur Prim Desteğinin Kaldırılması Mesleğin Geleceğini Zedeler Haber

Bağ-Kur Prim Desteğinin Kaldırılması Mesleğin Geleceğini Zedeler

Eskişehir Baro Başkanı Barış Günaydın, mesleğe yeni başlayan genç avukatlara verilen Bağ-Kur prim desteğinin kaldırılmasına yönelik düzenlemeye tepki gösterdi. Baro Başkanı Barış Günaydın konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Eskişehir Barosu olarak; mesleğe yeni adım atan genç meslektaşlarımızın ağır ekonomik koşullar altında ayakta kalabilmeleri ve mesleğe tutunabilmeleri için sağlanan Bağ-Kur prim desteğinin kaldırılmasına yönelik düzenlemeyi kaygıyla karşılıyoruz. 2018 yılından bu yana yürürlükte olan ve 29 yaşını doldurmamış avukatların bir yıl süreyle Hazine tarafından karşılanan prim desteği, mesleğe yeni başlayan çok sayıda genç meslektaşımıza nefes olmuştur. Bu desteğin kaldırılması, yalnızca bireysel bir hak kaybı değil; savunmanın kurumsal gücünü zayıflatacak, adalet hizmetlerinin sürdürülebilirliğini olumsuz etkileyecek bir adımdır. Genç avukatların ekonomik yükünü hafifletmek yerine artıran bu yaklaşım, mesleğin geleceğini ve adalet hizmetlerinin niteliğini tehdit etmektedir. Oysa Anayasamızın; • 2. maddesinde vurgulanan adalet anlayışı ve sosyal hukuk devleti ilkesi, • 5. maddesinde devlete yüklenen temel hak ve özgürlükleri geliştirme ve koruma görevi, • 35. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı ve • 73. maddesinde öngörülen vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ilkesi, devletin, savunmayı temsil eden avukatların ve özellikle genç meslektaşlarımızın yanında olma sorumluluğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle, desteğin kaldırılmasından değil; • Süresinin en az üç yıla çıkarılmasından, • Kapsamının genişletilmesinden, • Her meslektaşa eşit ve adil biçimde uygulanmasından, • Kalıcı bir sosyal güvence sisteminin kurulmasından yanayız. Adaletin teminatı olan avukatların güçlü, güvenceli ve onurlu bir meslek yaşamı; hukukun üstünlüğü ve adil yargılanma hakkının da temel güvencesidir."

Eskişehir Barosu Olarak Meslektaşlarımızın ve Mesleğimizin Yanındayız Haber

Eskişehir Barosu Olarak Meslektaşlarımızın ve Mesleğimizin Yanındayız

Eskişehir Barosu Avukatlarından Avukat İsmail Doğancan Çıra'ya yönelik olarak duruşma çıkışında yapılan saldırı ile ilgili olarak Eskişehir Adliye Sarayı önünde bir basın açıklaması yapıldı. Eskişehir Barosu Başkan Yardımcısı Bora İmadoğlu meslektaşlarına yönelik saldırı ile ilgili olarak yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı; “Son zamanlarda Türkiye’de çok sıkça karşılaştığımız, mesleğimize yani savunma makamına yönelik saldırgan davranışlardan biriyle karşı karşıyayız. Değerli meslektaşımıza yapılan bu saldırı, aynı zamanda hem mesleğimize hem baromuza hem de hukuk camiasına karşı yapılmıştır. Bu tür durumlara karşı olarak biz, Eskişehir Barosu olarak, her zaman meslektaşlarımızın yanında olacağız. Bu tür eylemlere kalkışanların da en ağır şekilde cezalandırılması için elimizden gelen her şeyi yapacağımızı burada bir kez daha belirtmek istiyoruz. Vatandaşların, bizlerin bir davanın tarafı olmadığımızı; aksine onların haklarını savunmak için orada bulunduğumuzu ve yargının kurucu unsurlarından biri olduğumuzu unutmamaları gerekmektedir. Yukarıda duruşmada da bunu ifade ettim. Vatandaşın, bir avukata karşı herhangi bir saldırıyı hayal bile edememesi gerekir. Bu konuda adliyedeki paydaşlarımız olan hâkim ve savcılara da taleplerimizi ilettik. Sesimizi duyurduğunuz için sizlere de teşekkür ediyoruz. Tekrar vurgulamak isterim ki Eskişehir Barosu olarak biz, bu konuda meslektaşlarımızın ve mesleğimizin her zaman yanındayız. Bu eylemi gerçekleştirenlerin en ağır şekilde cezalandırılması için de elimizden geleni yapacağız.” Saldırıya uğrayan Avukat İsmail Doğancan Çıra ise yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı; “Girdiğimiz bir duruşmanın çıkışında, katılan taraf ve ailesi tarafından hakaretlere maruz kaldım. Sanık, eylemini şahsıma değil; avukatlık mesleğinin onur ve haysiyetine karşı işlemiştir. Bu nedenle sanığın en üst sınırdan cezalandırılması için elimizden geleni yapacağız. Buradan meslektaşlarıma ve Eskişehir Barosu’na çok teşekkür ediyorum, bugün de beni yalnız bırakmadılar. Gerekenin yapılması için Türk adaletine güveniyoruz. Dava şu şekilde gelişti. Duruşma çıkışında karşı taraf hakaretlerde bulundu. Fiziksel müdahaleye geçilmeden önce emniyet güçleri araya girdi. Eğer orada güvenlik olmasaydı, sonuç çok daha farklı olabilirdi. Eylem hakarette kaldı. Ancak tekrar vurgulamak istiyorum: Bu eylem bana değil, avukatlık mesleğine yöneliktir. Hakaret, mesleğimizin onur ve şerefine karşı yapılmıştır. Bu nedenle failin en ağır cezayı alması için Türk adaletine güveniyoruz. Şu an için herhangi bir tehdit yok. Hukuki süreçte tanıklar dinlenecek, bir sonraki celsede iddia makamı mütalaasını açıklayacak. Umuyoruz ki cezalandırma yönünde olur. Süreci hep birlikte takip edeceğiz. Şikâyetçiyiz. Sanık eylemini gerçekleştirdikten sonra Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek şikâyet dilekçemizi verdik. Bu dilekçe neticesinde, 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde sanık hakkında “kamu görevlisine görevinden ötürü hakaret” suçundan kamu davası açıldı. Bugün ilk duruşma yapıldı, duruşma ocak ayına ertelendi. Meslektaşlarım sağ olsun, beni bu süreçte yalnız bırakmadılar. Eskişehir Barosu’na ve kıymetli meslektaşlarıma tekrar teşekkür ediyorum.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.