SON DAKİKA
Hava Durumu

#Avukat

Porsuk Haber Ajansı - Avukat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Avukat haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Baro Başkanı Günaydın 11'inci Yargı Paketini Değerlendirdi Haber

Baro Başkanı Günaydın 11'inci Yargı Paketini Değerlendirdi

Eskişehir Baro Başkanı Avukat Barış Günaydın 11'inci Yargı Paketi ve tutuklu gazetecilerle ilgili olarak bir açıklama yaptı. Baro Başkanı Barış Günaydın Baro Binasında yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Son günlerde özellikle yargı kararlarında ifade özgürlüğünün önünde engeller olduğuna tanıklık ediyoruz. Bunun en son örneğini Fatih Altaylı'nın bir YouTube kanalındaki yayınlar nedeniyle hapis cezasına çarptırılması ancak tutukluluğun devamına hükmedilmesi oluşturdu. Bildiğiniz üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Anayasa Mahkemesi kararları ve taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, ifade özgürlüğü noktasında, özellikle gazetecilerin mesleki faaliyetleri nedeniyle eleştiri hakkının bu özgürlüğün kapsamının çok daha geniş değerlendirilmesi gerektiğini ilişkin bütün yargı kararlarına yansımış bir durum varken, tutukluluk gibi, tutuklama gibi aslında geçici bir tedbir olması gereken ve hükümle birlikte tutukluluğun devam edilmesi kabul edilebilir olmamaktadır. Dolayısıyla ifade özgürlüğü esastır. Gazetecilik faaliyeti bu anlamda bir suç değildir. Gazetecilerin, kamuoyunun habere ulaşma, kamuoyunun bilgilenmesine en önemli görevi yerine getiren bir meslek örgütü olmasıyla birlikte, ifade özgürlüğü, yani kamunun doğru bilgiye ulaşması ve eleştiri hakkını da içerdiği için, taraf olduğumuz sözleşmelerle korunması gereken en temel yaşam hakkından sonraki en önemli hak olarak karşımıza çıkmaktadır. 11.Yargı Paketi aslında 23 Ocak 2025'teki Yargı Reformu Stratejisi'nin göndermeleriyle ilgili birkaç paket olarak karşımıza çıkıyor. Gönül ister ki bu tür farklı düzenlemeler aslında topyekûn, birçok kurumun, yani bunun paydaşı olan kişilerin katkılarıyla düzenlenmesi anlamına gelsin. Meclise gönderilen bu 11.Yargı Paketi, esas itibarıyla baktığımızda Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği bazı kanuni düzenlemelerle oluşan boşluğu düzenlediğini görüyoruz. Bunlar nedir? Özellikle Avukatlık Kanunu'ndaki disiplin hükümleri, kendi mesleğimiz anlamında yeniden bir iptal nedeniyle boşta kalan hükümlerin, avukatların mesleki faaliyetlerini dayanışmayla yürütürken disiplin cezalarının neler olacağına ilişkin bir düzenleme var. Bunun yanı sıra 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkındaki Kanunun 9. maddesi vardı biliyorsunuz. Kişilik hakları ve içeriğin yayından kaldırılması, yine medyayı ilgilendiren ve kişilik hakları konusuyla oluşan bir boşluk (iptali nedeniyle). Buna ilişkin bir düzenlemelerin olduğunu görüyoruz. Ancak özellikle İcra İflas Kanunu açısından baktığımızda, çok sıklıkla belki gündeme geldi: İhalenin feshi davası. İcra İflas Kanunu, alacaklı ile borçlu arasındaki dengeyi sağlamakla görevli. Dolayısıyla burada ihaleye katılan ama sırf sadece uzatmak ve kötü niyetli olarak ihalenin feshi davalarının açılmasına engel olan bir düzenleme var. Bu olumlu bir düzenleme olarak karşımıza çıkmakta. Bu yeni düzenlemeyle aslında sadece ilgililerin bu davayı açma hakkıyla sınırlandırıldığını görüyoruz. Yine bunun yanı sıra belirttiğim gibi Avukatlık Kanunu ve bazı cezai düzenlemeler var. Dolandırıcılık, biliyorsunuz, çok sıklıkla gündeme getirdik. Dolandırıcılığın nitelikli dolandırıcılık haliyle ilgili hem ihtisas mahkemesi anlamında artık bir asliye cezalarda görülmesiyle ilgili bir düzenleme var. Ve Bankacılık Kanununda ve kredi kartı dolandırıcılığı gibi ekonomik suçlarda bunun önüne geçmek için de özellikle dijital teknolojilerin ve yüz tanıma gibi bazı özelliklere sahip olmasını arayan bir düzenleme var. Bu da bence olumlu, çünkü çok fazla sayıda dolandırıcılık hükümlerinin arttığını görüyoruz. 5651 sayılı Kanun'daki bu içeriğin yayından çıkarılması meselesinde sadece ilgili içeriğin çıkarılmasıyla ilgili bir düzenleme var. Bu da olumlu bir gelişme, çünkü genelde ifade özgürlüğü nedeniyle sadece bir içerik değil de topyekûn o sisteme, yani ilgili haber sitesine ya da o web sitesinin erişim engellenmesinden ziyade ilgili yayın içeriğinden çıkarılmasına olanak veren bir düzenleme olduğunu da görüyoruz.”

Bağ-Kur Prim Desteğinin Kaldırılması Mesleğin Geleceğini Zedeler Haber

Bağ-Kur Prim Desteğinin Kaldırılması Mesleğin Geleceğini Zedeler

Eskişehir Baro Başkanı Barış Günaydın, mesleğe yeni başlayan genç avukatlara verilen Bağ-Kur prim desteğinin kaldırılmasına yönelik düzenlemeye tepki gösterdi. Baro Başkanı Barış Günaydın konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Eskişehir Barosu olarak; mesleğe yeni adım atan genç meslektaşlarımızın ağır ekonomik koşullar altında ayakta kalabilmeleri ve mesleğe tutunabilmeleri için sağlanan Bağ-Kur prim desteğinin kaldırılmasına yönelik düzenlemeyi kaygıyla karşılıyoruz. 2018 yılından bu yana yürürlükte olan ve 29 yaşını doldurmamış avukatların bir yıl süreyle Hazine tarafından karşılanan prim desteği, mesleğe yeni başlayan çok sayıda genç meslektaşımıza nefes olmuştur. Bu desteğin kaldırılması, yalnızca bireysel bir hak kaybı değil; savunmanın kurumsal gücünü zayıflatacak, adalet hizmetlerinin sürdürülebilirliğini olumsuz etkileyecek bir adımdır. Genç avukatların ekonomik yükünü hafifletmek yerine artıran bu yaklaşım, mesleğin geleceğini ve adalet hizmetlerinin niteliğini tehdit etmektedir. Oysa Anayasamızın; • 2. maddesinde vurgulanan adalet anlayışı ve sosyal hukuk devleti ilkesi, • 5. maddesinde devlete yüklenen temel hak ve özgürlükleri geliştirme ve koruma görevi, • 35. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı ve • 73. maddesinde öngörülen vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ilkesi, devletin, savunmayı temsil eden avukatların ve özellikle genç meslektaşlarımızın yanında olma sorumluluğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle, desteğin kaldırılmasından değil; • Süresinin en az üç yıla çıkarılmasından, • Kapsamının genişletilmesinden, • Her meslektaşa eşit ve adil biçimde uygulanmasından, • Kalıcı bir sosyal güvence sisteminin kurulmasından yanayız. Adaletin teminatı olan avukatların güçlü, güvenceli ve onurlu bir meslek yaşamı; hukukun üstünlüğü ve adil yargılanma hakkının da temel güvencesidir."

Eskişehir Barosu Olarak Meslektaşlarımızın ve Mesleğimizin Yanındayız Haber

Eskişehir Barosu Olarak Meslektaşlarımızın ve Mesleğimizin Yanındayız

Eskişehir Barosu Avukatlarından Avukat İsmail Doğancan Çıra'ya yönelik olarak duruşma çıkışında yapılan saldırı ile ilgili olarak Eskişehir Adliye Sarayı önünde bir basın açıklaması yapıldı. Eskişehir Barosu Başkan Yardımcısı Bora İmadoğlu meslektaşlarına yönelik saldırı ile ilgili olarak yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı; “Son zamanlarda Türkiye’de çok sıkça karşılaştığımız, mesleğimize yani savunma makamına yönelik saldırgan davranışlardan biriyle karşı karşıyayız. Değerli meslektaşımıza yapılan bu saldırı, aynı zamanda hem mesleğimize hem baromuza hem de hukuk camiasına karşı yapılmıştır. Bu tür durumlara karşı olarak biz, Eskişehir Barosu olarak, her zaman meslektaşlarımızın yanında olacağız. Bu tür eylemlere kalkışanların da en ağır şekilde cezalandırılması için elimizden gelen her şeyi yapacağımızı burada bir kez daha belirtmek istiyoruz. Vatandaşların, bizlerin bir davanın tarafı olmadığımızı; aksine onların haklarını savunmak için orada bulunduğumuzu ve yargının kurucu unsurlarından biri olduğumuzu unutmamaları gerekmektedir. Yukarıda duruşmada da bunu ifade ettim. Vatandaşın, bir avukata karşı herhangi bir saldırıyı hayal bile edememesi gerekir. Bu konuda adliyedeki paydaşlarımız olan hâkim ve savcılara da taleplerimizi ilettik. Sesimizi duyurduğunuz için sizlere de teşekkür ediyoruz. Tekrar vurgulamak isterim ki Eskişehir Barosu olarak biz, bu konuda meslektaşlarımızın ve mesleğimizin her zaman yanındayız. Bu eylemi gerçekleştirenlerin en ağır şekilde cezalandırılması için de elimizden geleni yapacağız.” Saldırıya uğrayan Avukat İsmail Doğancan Çıra ise yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı; “Girdiğimiz bir duruşmanın çıkışında, katılan taraf ve ailesi tarafından hakaretlere maruz kaldım. Sanık, eylemini şahsıma değil; avukatlık mesleğinin onur ve haysiyetine karşı işlemiştir. Bu nedenle sanığın en üst sınırdan cezalandırılması için elimizden geleni yapacağız. Buradan meslektaşlarıma ve Eskişehir Barosu’na çok teşekkür ediyorum, bugün de beni yalnız bırakmadılar. Gerekenin yapılması için Türk adaletine güveniyoruz. Dava şu şekilde gelişti. Duruşma çıkışında karşı taraf hakaretlerde bulundu. Fiziksel müdahaleye geçilmeden önce emniyet güçleri araya girdi. Eğer orada güvenlik olmasaydı, sonuç çok daha farklı olabilirdi. Eylem hakarette kaldı. Ancak tekrar vurgulamak istiyorum: Bu eylem bana değil, avukatlık mesleğine yöneliktir. Hakaret, mesleğimizin onur ve şerefine karşı yapılmıştır. Bu nedenle failin en ağır cezayı alması için Türk adaletine güveniyoruz. Şu an için herhangi bir tehdit yok. Hukuki süreçte tanıklar dinlenecek, bir sonraki celsede iddia makamı mütalaasını açıklayacak. Umuyoruz ki cezalandırma yönünde olur. Süreci hep birlikte takip edeceğiz. Şikâyetçiyiz. Sanık eylemini gerçekleştirdikten sonra Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek şikâyet dilekçemizi verdik. Bu dilekçe neticesinde, 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde sanık hakkında “kamu görevlisine görevinden ötürü hakaret” suçundan kamu davası açıldı. Bugün ilk duruşma yapıldı, duruşma ocak ayına ertelendi. Meslektaşlarım sağ olsun, beni bu süreçte yalnız bırakmadılar. Eskişehir Barosu’na ve kıymetli meslektaşlarıma tekrar teşekkür ediyorum.”

Baro Başkanı Günaydın Dolandırıcılık Olaylarına Karşı Uyardı Haber

Baro Başkanı Günaydın Dolandırıcılık Olaylarına Karşı Uyardı

Eskişehir Baro Başkanı Avukat Barış Günaydın, son zamanlarda avukatlık ve hukuk bürolarının isimleri kullanılarak yaşanan dolandırıcılık olaylarına karşı uyarılarda bulundu. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Eskişehir Baro Başkanı Barış Günaydın şunları söyledi; "Maalesef dolandırıcılığın o kadar farklı boyutları var ki, sonunda bizim mesleğimizi de alet etmeye başladılar. Bir hukuk bürosundan aranıyormuş gibi mesajlar geliyor. Fakat bu tür birimler zaten bir mesajla ulaşmaz, gerçek anlamda bir tebligat yapılır. Dolayısıyla bu anlamda tüm vatandaşlarımızı uyarıyorum. “Hakkınızda şikâyet var, uzlaşmak için son gün” gibi telefonlara çok itibar etmesinler. Mutlaka, eğer yazılı bir tebligat yapılırsa böyle bir süreç olur. Bu vesileyle sizlerin aracılığıyla da uyarmış olalım. Dolandırıcılar şeytanca yöntemlerde sınır tanımıyor. Dolayısıyla biraz daha uyanık olmalarını tavsiye ediyorum. Dolandırıcılığın birçok boyutu var ve dijital teknolojilerin hızla gelişmesi de buna zemin hazırlıyor. Dolayısıyla özellikle dezavantajlı grup olarak tanımladığımız, yani yaşlılar ve teknolojiyi daha az kullanan kişiler, bu tür dolandırıcılıkların hedef kitlesini oluşturuyor. Rakamlar da bunun giderek arttığını gösteriyor. Hiçbir savcılık makamı yahut bir hukuk birimi doğrudan size mesajla ulaşmaz. Öncelikle buna şüpheyle yaklaşmak lazım. Bu bilginin doğruluğunu mutlaka teyit etmek lazım. Tüm önlemleri alsak da maalesef bu tür dolandırıcılıklarla mücadelede sınır tanınmıyor.Hep dolandırıcılar, yani kötülük, bir adım önden gidiyor. Ama özellikle altını çizmek istediğim nokta şu. Bu farkındalığa vararak daha dikkatli davranmaları ve bizlerin de vatandaşları daha çok uyarması gerekiyor." dedi.

Yeni Adli Yıl Bütün Yurttaşların Adalet Mücadelesinin Yılı Olmalıdır Haber

Yeni Adli Yıl Bütün Yurttaşların Adalet Mücadelesinin Yılı Olmalıdır

Eskişehir Barosu tarafından 2025 - 2026 Adli Yıl açılışı dolayısıyla Eskişehir Adalet Sarayı önünde bir tören düzenlendi. Düzenlenen törende konuşan Eskişehir Baro Başkanı Avukat Barış Günaydın şu ifadelere yer verdi; "Çok değerli meslektaşlarım kıymetli basın mensupları 2025-2026 Adli Yıl Açılış Törenimize hoş geldiniz. Sizleri şahsım ve Eskişehir Barosu Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Katılımlarınız için hepinize ayrı ayrı teşekkürlerimi iletiyorum. Yeni adli yıla başlarken, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın ve 2 Eylül Eskişehir’in kurtuluşunun coşkusunu ve anlamını yüreklerimizde taşıyoruz. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde verilen bağımsızlık mücadelesi, yalnızca vatan topraklarını değil, aynı zamanda milletimizin onurunu ve özgürlüğünü de kurtarmıştır. O mücadele bizlere şunu göstermiştir: Bağımsızlık olmadan adalet, adalet olmadan özgürlük mümkün değildir. Bugün Savunmanın temsilcileri olarak bizler de aynı ruhla, bağımsız yargının, özgür savunmanın ve hukuk devletinin teminatı olarak görevimizin başındayız. Geçtiğimiz dönemde aramızdan ayrılan meslektaşlarımız da oldu Av. Yılmaz Aydın, Av. Halim İmadoğlu, Av. Ali Sorulmaz meslektaşlarımızı rahmetle anıyorum ruhları şad olsun. Cumhuriyetin yolunu aydınlatan ışığın kaynağı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm dünyaya söylediği şu sözleri hatırlatarak konuşmama başlamak istiyorum: “Herhalde âlemde bir hak vardır. Ve hak kuvvetin fevkindedir.” Filistin’de soykırım tüm hızıyla sürerken Uluslararası kamuoyunun; on binlerce çocuğun, kadının, sivilin yaşamını kaybettiği ve kaybetmeye de devam ettiği Gazze’de insanlığa karşı sistematik olarak işlenen suça seyirci kalması utanç vericidir. Adalet arayışı, sınırlara hapsedilemeyecek kadar büyük bir arayıştır. Bir yerde insanlığa karşı suç işlenirken susmak, suça ortak olmaktır. Buradan da tüm dünyaya, bir kez daha “elbette bir hak vardır ve hak güçten üstündür” diyerek, Filistin halkının yanında olduğumuzu, acılarını yürekten paylaştığımızı ve insanlık suçlarına karşı mücadeleyi birlikte yürütme azminden hiçbir şey kaybetmediğimizi ifade etmek isterim. Kıymetli meslektaşlarım, Demokrasinin gelişimi, devlet anlayışını da dönüştürmüştür. Bekçi devletten refah devletine, oradan sosyal devlete ve nihayet anayasal devlete… Anayasal devlet, iktidarın birey hak ve özgürlükleri lehine sınırlandırıldığı, kuvvetler ayrılığının uygulandığı, yargının bağımsız ve tarafsız kılındığı devlettir. Bu nedenle demokrasiyi sadece seçimlere indirgemek yanlıştır. Anayasal demokrasi, çoğunluk iradesinin yanında bireyin haklarını, eşitliği, hoşgörüyü ve hukukun üstünlüğünü merkeze alır. Unutulmamalıdır ki yar gı bağımsızlığı, toplumun adalet ihtiyacının güvencesidir Adalet, yalnızca mahkemelerin değil toplumun ortak vicdanıdır. Yeni adli yılın başlangıcında, yargının kurucu unsurlarından biri olan savunmanın temsilcileri olarak; mesleğimizin onurunu, hukuk devletinin vazgeçilmez ilkelerini ve adil yargılanma hakkının yaşamsal önemini, toplumun ortak vicdanına katkı sunmak amacıyla bir kez daha kamuoyuna hatırlatma sorumluluğundayız. Hukuk devleti, ancak bağımsız bir yargı ve özgür bir savunma makamıyla var olabilir. Bugün ise yargının bağımsızlığının zedelendiği, savunmanın sistematik biçimde baskı altına alınmaya çalışıldığı bir tablo ile karşı karşıyayız. Yürütmenin yargı süreçlerine doğrudan müdahalesi, mahkeme kararlarının uygulanmaması ve keyfî tutuklama pratikleri yurttaşların hukuka ve adalete olan güvenini derinden sarsmaktadır. Tutuklama tedbiri bir ceza aracına dönüştürülmüş; yalnızca avukatlar değil, gazeteciler, seçilmiş belediye başkanları, demokratik ve Anayasal haklarını kullanan geleceğimiz olan öğrenciler de gözaltına alınıp tutuklanarak keyfî uygulamaların hedefi hâline getirilmiştir. Bu durum yalnızca bireylerin özgürlüğünü değil, doğrudan toplumsal barışı ve hukuk devletinin temelini tehdit etmektedir. Savunmanın ve toplumsal muhalefetin cezalandırılması, aslında adaletin yargılanmasıdır. Baroların bağımsızlığına yönelik yargı müdahaleleri de, yalnızca yönetimsel bir tasarruf değil, doğrudan hukukun üstünlüğüne yöneltilmiş ağır bir saldırıdır. Baroların ifade özgürlüğünü kullandıkları için hedef alınması ve yönetimlerine müdahale edilmesi, demokratik meşruiyeti zedelemektedir. Meslektaşlarımız yalnızca mesleklerini icra ederken karşılaştıkları baskılarla değil, ağırlaşan ekonomik koşullar ve saldırılar nedeniyle de ciddi bir varoluş mücadelesi vermektedir. Avukatların ekonomik ve mesleki güvenceden yoksun bırakılması, savunmayı işlevsiz hâle getirmekte; bu da doğrudan adil yargılanma hakkını imkânsızlaştırmaktadır. Öngörüsüzce açılan hukuk fakülteleri, mesleğin niteliğini ve geleceğini tehdit etmektedir. Devlet üniversitelerinin kontenjanlarının azaltılması olumlu bir adım olsa da yeterli değildir; vakıf üniversitelerinin kontenjanlarının da aynı şekilde azaltılması, başarı sırasının yükseltilmesi ve hukuk eğitiminin niteliğini artıracak adımların atılması zorunludur. 23 Ocak 2025’te açıklanan 2025–2029 Yargı Reformu Stratejisi’nde avukatlara ilişkin hedefler dikkat çekicidir. Serbest çalışan avukatların iş alanlarının genişletilmesi, bağlı çalışan avukatlar için mesleğin onuruna uygun bir ücret rejimi oluşturulması, stajyer avukatlara destek sağlanması, kamu avukatlarının özlük haklarının düzenlenmesi, zorunlu müdafilik ödemelerinin artırılması ve adli yardım ödeneğinin yükseltilmesi hayati önem taşımaktadır. Türkiye Barolar Birliği’nin ve baroların ısrarlı taleplerini içeren bu düzenlemelerin yalnızca meslek için değil, toplumun adalete erişim hakkı için de kritik önemde olduğunu hatırlatıyoruz. Ancak, bu hedeflerin hayata geçebilmesi için toplumda hukuka güvenin yeniden tesis edilmesi zorunludur. Bu yalnızca yeni yasaların çıkarılmasıyla değil, Anayasa ve mevcut yasaların eksiksiz uygulanmasıyla mümkündür. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı güvence altına alınmadıkça, adalet duygusu onarılamaz. Bağımsız yargının ve güçlü bir savunmanın teminatı; ekonomik ve mesleki açıdan güvenceli avukatlardır. Avukatların, gazetecilerin, öğrencilerin ve seçilmiş yöneticilerin özgür olmadığı bir ülkede adaletten söz edilemez!... Bizler, bağımsız savunmayı, meslek örgütlerimizin özerkliğini ve hukukun üstünlüğünü koruma kararlılığımızı bir kez daha kamuoyuna duyuruyoruz. Bununla birlikte şu an gündemde olan Cebrî İcra Kanunu Tasarısı, avukatlık mesleğini doğrudan ilgilendiren hükümler öngörmektedir. Avukatlar aleyhine sonu doğuracak olan bu düzenlemeleri kabul etmemiz mümkün değildir. Avukatların ortak kaygısı, alacaklı ile borçlu arasındaki denge sağlanırken savunmanın rolünün zayıflatılmaması, aksine güçlendirilmesidir. Düzenlemenin uygulamada hukuki güvenliği sağlaması için baroların ve avukatların sürece daha etkin şekilde dahil edilmesi gerektiğini de bir kez daha vurgulamak isterim. Değerli meslektaşlarım, Yeni adli yıl, yalnızca yargının kurucu unsurları olan avukat, hakim ve savcıların değil, bütün yurttaşların adalet mücadelesinin yılı olmalıdır. Yeni adli yılın; bağımsız yargının güçlendiği, baroların özerkliğinin güvence altına alındığı, yargı mensuplarının ve toplumun tüm kesimlerinin adaletle buluştuğu, gazetecilerin, öğrencilerin ve seçilmiş belediye başkanlarının özgürlüğüne kavuştuğu bir yıl olmasını diliyoruz. Yargının kurucu unsurlarından olan savunma hakkının temsilcileri olarak biz Avukatlar; görevimizi layıkıyla yerine getirebileceğimiz tek sistemin, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelindeki, insan haklarına dayalı demokratik ve lâik hukuk sistemi olduğunu çok iyi biliyoruz. Adaletin, barışın, refahın teminatı olan Cumhuriyetimizin temel ilkelerini sonsuza dek yaşatmak, adalet arayan her bir yurttaşımızın yanında olmak, adil yargılanmanın teminatı olan mesleğimizi ve meslektaşlarımızı savunmak bizim için bir görev değil, mecburiyettir. Her şeye rağmen bizler umudumuzu diri tutuyoruz. Çünkü adalet arayışı bu ülkenin toprağına, tarihine ve insanının vicdanına işlemiştir. Yeni adli yılın; haklının güçlü olduğu, hukukun üstün tutulduğu, yargı bağımsızlığının güvence altına alındığı bir yıl olmasını diliyoruz. Adaletin terazisini birlikte taşımaya devam edecek, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında mesleğimizi daha onurlu, toplumumuzu daha adil yarınlara taşımak için omuz omuza yürüyeceğiz. Umudumuz da, inancımız da budur. Bu temennilerle; yeni adli yılın meslektaşlarımıza, tüm yargı mensupları, çalışanları ve yurttaşlarımız için adil bir yıl olmasını diliyorum."

Sustuğumuz Her Zulüm, Yarın Daha Büyük Acılara Zemin Hazırlar Haber

Sustuğumuz Her Zulüm, Yarın Daha Büyük Acılara Zemin Hazırlar

Eskişehir Barosu İnsan Hakları Komisyonu tarafından Filistin ve Ortadoğu’da yaşanan insan hakları ihlalleri ile ilgili olarak bir basın toplantısı düzenlendi. Eskişehir Barosu Hizmet Binasında İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Büşra Karadan tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Bizler, hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve barışa inanan avukatlar olarak, Ortadoğu’da, özellikle Filistin topraklarında yaşanan ağır insan hakları ihlalleri karşısında sessiz kalmamızın mümkün olmadığını bir kez daha kamuoyuna ilan ediyoruz. Gazze’de aylardır süren saldırılar artık yalnızca bir savaşın parçası değil, açıkça bir insanlık suçu ve soykırım niteliği taşımaktadır. Sivillerin hedef alındığı, çocukların, kadınların, yaşlıların yaşam haklarının ellerinden alındığı; hastanelerin, okulların, sığınakların bombalandığı; temel insani ihtiyaçlara erişimin kasten engellendiği bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu, bir çatışmadan öte, sistematik ve topyekûn bir yok etme politikasının açık göstergesidir. Uluslararası hukuka göre; 1949 Cenevre Sözleşmeleri, özellikle Sivil Kişilerin Korunmasına İlişkin IV. Sözleşme, işgal altındaki topraklarda sivillere yönelik bu tür eylemleri açıkça yasaklamaktadır. Ayrıca, Roma Statüsü uyarınca; sivillere yönelik kasıtlı saldırılar, zorla aç bırakma, kitlesel öldürme ve toplu cezalandırma gibi eylemler açıkça savaş suçu ve insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilir. Tüm bu hükümlere rağmen, uluslararası toplumun büyük bir kısmı ya sessiz kalmakta ya da etkisiz açıklamalarla yetinmektedir. Bu durum, sadece mağdurları değil, insan hakları hukukunun evrensel geçerliliğini de tehdit etmektedir. Eskişehir Barosu İnsan Hakları Komisyonu olarak, yalnızca Filistin halkına yönelik bu vahim ihlalleri değil, dünyanın başka coğrafyalarında yaşanan her türlü sistematik insan hakkı ihlalini de aynı kararlılıkla reddediyoruz. Mezhepsel, etnik veya siyasi gerekçelerle sivillerin hedef alındığı her olay; failleri kim olursa olsun, uluslararası hukuka göre suçtur ve insanlığın ortak vicdanına aykırıdır. Suriye’de yaşanan mezhep temelli şiddet ortamının, bugün Filistin’de uygulanan sistematik yok sayma politikalarıyla benzerlik taşıdığını üzülerek gözlemliyoruz. Farklı siyasi aktörlerin, farklı söylemlerle ama benzer yöntemlerle yürüttükleri bu insanlık dışı uygulamalar karşısında taraf değil, ilkesel bir duruş sergiliyoruz: Biz, her koşulda yaşam hakkının, barışın ve insan onurunun yanındayız. İnsan hakları mücadelesi seçici bir alan değildir. Kimden gelirse gelsin, kime karşı yapılırsa yapılsın, her türlü baskı, işgal, şiddet ve soykırıma karşı çıkmak biz avukatların hem mesleki hem de insani sorumluluğudur. Bu açıklamamız yalnızca bir tepki değil, aynı zamanda bir sorumluluk beyanıdır. Hukukun sesi susturulmak istendiğinde, biz susmayacağız. Adaletin terazisi bozulduğunda, biz onu hatırlatacağız. Çünkü biliyoruz ki; sustuğumuz her zulüm, yarın daha büyük acılara zemin hazırlar. Eskişehir Barosu olarak, Filistin’de ve dünyanın dört bir yanında süregelen bu insan hakları ihlallerinin bir an önce sona ermesi gerektiğini güçlü bir şekilde vurguluyor; barışın, yaşam hakkının ve insan onurunun egemen olduğu bir gelecek için mücadele etmeye devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.