SON DAKİKA
Hava Durumu

#Atatürkçü Düşünce Derneği

Porsuk Haber Ajansı - Atatürkçü Düşünce Derneği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Atatürkçü Düşünce Derneği haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Sinan Meydan Odunpazarı’nda Lozan’ı Anlattı Haber

Sinan Meydan Odunpazarı’nda Lozan’ı Anlattı

Odunpazarı Kent Konseyi Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasının 102'nci yıl dönümü nedeniyle “Onurlu Barış Lozan” başlıklı söyleşi düzenledi. Odunpazarı Belediyesi, Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği iş birliğiyle düzenlenen söyleşi, tarihseverleri bir araya getirdi. Tarihçi-yazar Sinan Meydan’ın konuşmacı olduğu etkinlik, Hicri Sezen (Odunpazarı) Meydanı’nda yoğun bir katılımla gerçekleşti. Etkinliğe, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un ve Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’nin yanı sıra Odunpazarı Kent Konseyi Başkanı İsmail Kumru, Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avcı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Eskişehir Şube Başkanı Sevgi Akmen ile çok sayıda Eskişehirli katıldı. Etkinlikte Odunpazarı Kent Konseyi Başkanı İsmail Kumru, Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avcı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Eskişehir Şube Başkanı Sevgi Akmen birer konuşma yaparak hem Eskişehirlilere hem de Sinan Meydan’a söyleşiye katıldıkları için teşekkür etti. Lozan Barış Antlaşması’nın tarihsel sürecini, ulusal bağımsızlık açısından taşıdığı anlamı ve günümüze uzanan etkilerini etkileyici bir anlatımla aktaran Sinan Meydan, katılımcılardan büyük alkış aldı. Belgeler, anekdotlar ve tarihsel çözümlemelerle dolu konuşmasında, Lozan’ın “bir teslimiyet değil, onurlu bir barış” olduğunu vurgulayan Meydan, Cumhuriyetin temel taşlarından biri olan bu anlaşmanın doğru anlaşılmasının önemine dikkat çekti. Söyleşi sonunda okurlarıyla buluşan Sinan Meydan, kitaplarını imzaladı; katılımcılarla sohbet etti, hatıra fotoğrafları çektirdi.

Bıçağın Kemiğe Dayandığı Yerdeyiz! Haber

Bıçağın Kemiğe Dayandığı Yerdeyiz!

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi tarafından eski milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı'nın açıklamaları ile ülke gündemine ilişkin bir basın toplantısı düzenlendi. Dernek binasında gerçekleştirilen basın toplantısına ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci, Yönetim Kurulu üyeleri ve dernek üyeleri katılım sağladı. ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Yüce Türk Milleti ve Basınımızın kıymetli mensupları, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, halkın haber alma hakkına ve devletin bütünlüğüne karşı son günlerde ardı ardına gelen saldırılar, artık tahammül sınırını aşmıştır. Bu açıklama, dostu da düşmanı da netleştirme açıklamasıdır. Artık hiçbir bahaneye, hiçbir “yanlış anlaşıldım” kurnazlığına yer yoktur. Biz bıçağın kemiğe dayandığı yerdeyiz. Ve biz bu ülkenin kurucu iradesinin temsilcisiyiz. 1923’e “kanlı darbe” diyen vekil, Cumhuriyet düşmanıdır. Nokta. AKP Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı'nın "1923 kanlı darbesi" şeklindeki skandal açıklaması; Atatürk’e, Cumhuriyet’e, milli egemenliğe ve bu toprakların şehitlerine hakarettir. Bu şahıs, açıkça Cumhuriyet rejimini gayrimeşru ilan etmiş, Hilafet özlemini dile getirmiş, Kurtuluş Savaşı’yla hesaplaşma cüretini göstermiştir. Buradan açık söylüyoruz: Bu kişi milletvekili değildir, bu kişi Cumhuriyet düşmanlarının meclisteki temsilcisi “bıyıklı yelizdir.” Bu açıklama anayasal düzene karşı kalkışma çağrısıdır. Türk Ceza Kanunu'na göre bu söz suçtur, cezası hapis cezasıdır. Yetkililer susuyorsa, ortaktır. Sessiz kalan her kurum, bu ihanete ortaktır. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak bu şahıs hakkında suç duyurusunda bulunduk. Her yurttaşı da aynı şeyi yapmaya çağırıyoruz. Teröristbaşı’nın videosunun yayılması, bir devlet zaafı değil; bir skandaldır. Daha yeni 12 vatan evladı şehit oluşu bile şaibeli iken, basında bu kadar yer almamışken, Bebek katili, eli kanlı terörist abdullah öcalan’a ait olan video görüntülerinin sosyal medyada rahatça dolaşıma sokulması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı açık bir psikolojik operasyondur. Bu videonun çıkmasına izin veren, önlem almayan, müdahale etmeyen kim varsa sorumludur. Bu bir ihmal değil, ihanettir. Soruyoruz: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan bir terörist nasıl video çekebiliyor? Bu videonun yayılmasına kim göz yumuyor? Bu görüntüler hangi güçlerin çıkarına hizmet ediyor? Devletin görevi terörist başlarını korumak değil, milletin onurunu korumaktır. Bu görüntü, sadece bir teröristin değil, onu “yeni bir rol için” yeniden parlatmak isteyen odakların ürünüdür. Sessiz kalmak, bu kirli senaryoya destek vermektir. Sözcü TV’ye verilen ceza, açıkça siyasi sansürdür. Kabul etmiyoruz. RTÜK’ün Sözcü TV’ye verdiği 10 günlük karartma cezası, özgür basını susturma operasyonudur. Bunun adı "yayın ilkeleri" değil, iktidarın hoşlanmadığı gerçeğe tahammülsüzlüğüdür. Bugün bu ceza, yarın ekran karartma, öbür gün kitap yasaklama… Bu gidiş, tek adam rejiminin medya üzerindeki faşizan baskısının açık göstergesidir. Sözcü TV susmaz, halk susmaz, biz susmayız. Bugün Sözcü'ye yapılan yarın bize yapılacaktır. Biz bu tehdidi tanıyoruz ve karşısındayız. YÜCE TÜRK MİLLETİNİN VE TARİHİN ÖNÜNDE UYARIYORUZ: Bu ülkenin kurucu ilkelerine savaş açanlara, Atatürk’ü karalamaya çalışanlara, Terör propagandasına göz yumanlara, Basını susturmak isteyenlere karşı mücadelemiz, vatan borcumuzdur. Sakın kimse bu milletin hafızasını, sabrını ve vatan sevgisini küçümsemesin. Cumhuriyet’i yıkmak isteyenlerle, sokakta da, hukukta da, fikriyatta da her cephede hesaplaşacağız. Biz görevimizi Ebedi Liderimiz ve Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Gençliğe Hitabesinden ve Bursa Nutkundan aldık. SON SÖZÜMÜZ NETTİR: Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün açtığı yolda, gösterdiği hedefe durmadan yürüyeceğiz. Cumhuriyet’i yıkmaya çalışanlarla her alanda hesaplaşacağız. Halkı susturmaya çalışanlara karşı, örgütlü, dirençli ve kararlı olacağız. Ya Atatürk’ün aydınlığı, ya Orta Çağ karanlığı! Ya Cumhuriyet, ya çöküş! Biz tarafımızı seçtik. YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM… Yüce Türk Milletine saygılarımızla duyuruyoruz."

Atatürkçü Düşünce Derneği 36 Yaşında! Haber

Atatürkçü Düşünce Derneği 36 Yaşında!

Atatürkçü Düşünce Derneği kuruluşunun 36'ıncı yılını kutlarken, Gençlik Haftasında ADD Eskişehir Şubesi yaptığı etkinliklerle dikkatleri üzerine çekti. 19 Mayıs 1989 tarihinde kurulan Atatürkçü Düşünce Derneği bu yıl 36'ıncı yaşını kutluyor. Derneğin 36'ıncı kuruluş yılı, Gençlik Haftası ve 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla Eskişehir genelinde farklı etkinliklerde yer alan ADD Eskişehir Şubesi açtığı stantlarda Eskişehirlilerden ve gençlerden büyük ilgi gördü. Odunpazarı Belediyesi tarafından 16 - 17 - 18 Mayıs tarihlerinde Kanlıkavak Parkı’nda düzenlenen Uluslararası Odunpazarı 3D Gençlik Festivali’nde üç gün boyunca yer alan ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci ve Yönetim Kurulu üyeleri stantta yaptıkları Bilgi Yarışması ve Satranç Turnuvası etkinlikleri ile büyük ilgi gördü. Bilgi Yarışmasında ve Satranç Turnuvası'nda kazanan gençlere Nutuk, kitap ve dergiler hediye edildi. 18 Mayıs tarihinde Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Gençlik Şenliği'ne katılan ADD Eskişehir Şube Yönetimi Adalar Porsuk Bulvarı üzerinde düzenlenen etkinliklerde yer aldı. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nda ilk olarak Valilik Meydanı’nda bulunan Atatürk Anıtı'na çelenk sunumunu ve basın açıklamasını yapan ADD Eskişehir Şubesi öğleden sonra ise Tepebaşı Belediyesi tarafından Vecihi Hürkuş Havacılık ve Teknoloji Parkı’nda düzenlenen Gençlik Şenliği'nde stant çalışması yaptı. Gençlere yönelik Bilgi Yarışması ve Satranç Turnuvası düzenlenlenen şenlikte kazananlara Nutuk hediye edildi. Stantta açılan "Bu Vatanda Benimde İmzam Var" imza çalışması ise şenliğe katılanlardan büyük ilgi gördü. Yapılan etkinliklerle ilgili olarak ADD Eskişehir Şubesi adına bir açıklama yapan Şube Başkanı Mehmet Avci; "Ebedi Liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğum gün bu tarihtir dediği, Kurtuluş Savaşının ilk adımı olan, 1989 yılında Atatürkçü Düşünce Derneğimizin kurulduğu gündür 19 Mayıs. Çok bedeller verdik vermeye de hazırız. Çok canlar verdik vermeye de hazırız. Ne olursa olsun ne senden, ne izinden, ne eserlerinden vazgeçmeyiz. Biz şunu iyi biliriz yedi düvele diz çöktürmeyi, emperyalizme direnmeyi, birlikte yaşamayı. Biz her ne olursa olsun yorulmamayı durmamayı iyi biliriz. Yeniden Atatürk Cumhuriyeti ni inşa edeceğiz. Kemalizm'in Namus Sesini Yurdumuz Semalarına Bir Sis Çanı Gibi Asacağız. Ne mutlu Türküm diyene. Doğum günün kutlu olsun paşam. Gençlik izinde paşam. Yaktığın meşale elimizde paşam. Yitirdiğimiz devrim şehitlerimizi anıyoruz. Başta kurucu genel başkanımız Prof. Dr. Muammer AKSOY olmak üzere ebediyete intikal edenlerimizin ruhları şad olsun. Mektupları elimizde. Nicelerine." dedi.

Onurun, Cesaretin ve Umudun Adıdır 19 Mayıs! Haber

Onurun, Cesaretin ve Umudun Adıdır 19 Mayıs!

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayınladı. ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci Nutuk’tan bir alıntı ile başladığı açıklamasında şu ifadelere yer verdi; "Gazi Mustafa Kemal Paşa 20 Ekim 1927'de toplanan Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF-CHP) 2. büyük kurultayında 6 gün boyunca okuyacağı ve toplam 36 saat 33 dakikada tamamlayacağı Nutuk’a şöyle başlıyor; "1919 senesi Mayısının 19’uncu günü Samsun'a çıktım. Vaziyet ve manzarai umumiye (Durum ve genel görünüm): Osmanlı Devleti’nin dahil bulunduğu grup, Harb-i Umumi’de (1. Dünya Savaşı) mağlûbolmuş (yenilmiş), Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şeraiti (koşulları) ağır bir mütarekename (Mondros ateşkes antlaşması) imzalanmış. Büyük Harbin uzun seneleri zarfında millet yorgun ve fakir bir halde. Millet ve memleketi Harb-i Umumi’ye sevk edenler (1.Dünya Savaşı’na sokanlar), kendi hayatları endişesine düşerek memleketten firar etmişler (kaçmışlar). Saltanat ve hilâfet mevkiini işgal eden Vahideddin, mütereddi (soysuzlaşmış), şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği (elde edebileceğini hayal ettiği) deni (alçakça) tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın riyasetindeki kabine (başkanlığındaki hükümet); âciz, haysiyetsiz, cebîn (korkak), yalnız padişahın iradesine tâbi ve onunla beraber şahıslarını vikaye edebilecek (koruyup gözetebilecek) herhangi bir vaziyete razı. Ordunun elinden esliha (silahları) ve cephanesi alınmış ve alınmakta. İtilâf Devletleri, mütareke ahkâmına riayete (ateşkes antlaşması hükümlerine uymaya) lüzum görmüyorlar. Birer vesile ile, İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul’da. Adana vilâyeti Fransızlar, Urfa, Maraş, Ayıntap (Gaziantep) İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya’da, İtalyan kıtaat-ı askeriyesi (askeri birlikleri), Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta ecnebi zâbit (yabancı subay) ve memurları ve hususî adamları (özel ajanları) faaliyette. Nihayet, mebde-i kelâm ((konuşmamıza başlangıç) kabul ettiğimiz tarihten dört gün evvel, 15 Mayıs 1919'da İtilâf Devletleri'nin muvâfakatiyle (uygun bulması ile Yunan ordusu İzmir’e ihraç ediliyor (çıkartılıyor). Bundan başka, memleketin her tarafında anâsır-ı Hıristiyaniye hafî, celî, hususî emel ve maksatlarının temîn-i istihsaline, devletin bir an evvel çökmesine sarf-ı mesâi ediyorlar (Hristiyan asıllılar gizli, açık kendi özel emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar)…” ve ekliyordu; “Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da millet egemenliğine dayanan tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak. İşte daha İstanbul’da düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur.” 19 Mayıs 1919 sabahı böyle başlamıştı 9 Eylül 1922’de İzmir rıhtımında mutlu sona ulaşan Ulusal Bağımsızlık Savaşımız. Büyük Atatürk ve bir avuç insan aylar boyunca Anadolu’yu karış karış dolaşıp milletin azim ve kararını harekete geçirmek için sayısız ziyaretler, toplantılar, konuşmalar yaptılar. Kongreler topladılar. Meclis açtılar. Düzenli ordu kurdular. Kadın, erkek ve çocuk savaştılar, vatanı kurtardılar, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdular, saltanatı ve hilafeti kaldırıp “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR” dediler. Ama bu kutlu başlangıcın 106. yılında da dahili ve harici bedhahlarla boğuşuyoruz yazık ki. Emperyal güçler ülkemizi bölme çabalarını sürdürüyorlar hâlâ ve yine işbirlikçi hainler bulmakta güçlük çekmiyorlar. Vatan değilse de, kimi zihinler işgal altında. Demografik yapımız milyonlarca geçici (!) sığınmacı ile tarumar edilmiş durumda. Basiretsiz ve beceriksiz yönetimlerin eseri bitmez tükenmez ekonomik krizler, devasa dış borç yükü, insanımızı açlığa mahkûm eden işsizlik, çocuklarımızı dünya çocuklarıyla yarışabilecekleri bilimsel bilgiden yoksun bırakan eğitim sistemsizliği, bir türlü kurtulamadığımız yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar ve sağlıktan dış politikaya daha bir dizi sorun… Evet, sorunumuz çok, ama Mustafa Kemal’in Askerleri milyonlarız biz, umudumuz da çok. Doğru önderlik, doğru yol haritası ve doğru kadrolarla dün olduğu gibi bugün de bütün sorunları aşacağımıza inancımız tam. Bu yolda; değişmez önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün rehberliğine, başarısı kanıtlı Kemalizm’in doğruluğuna, Ulusumuzun Laik Cumhuriyet, demokrasi ve hukuk devleti bağlılığına, kahraman kadınlarımıza, vatansever gençlerimize ve 360 şubesi, 40 temsilciliği, 80 bin üyesi ve Kemalizm’in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asarak “Yeniden Atatürk Cumhuriyeti” ne ulaşma kararlılığıyla bugün 36. yaşını kutlayan Atatürkçü Düşünce Derneği örgütümüze güveniyoruz. Boyunlarında emperyalist işbirlikçisi hain Vahdettin’in idam fermanları ile Milli Mücadele’yi zaferle sonuçlandırıp Türkiye Cumhuriyeti’ni yoktan var eden Büyük Atatürk ve Kemalist Devrimcileri minnet ve şükranla anıyor, 19 Mayıs 1989’da Atatürkçü Düşünce Derneğimiz’ i kuranlardan ve bugünlere taşıyanlardan ebediyete intikal edenleri saygıyla yad ediyor, yaşamlarını sürdürenlere sağlık ve esenlik diliyoruz. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’mız kutlu olsun. Yaşasın Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye!"

Emekli Albay Alican Türk 28 Şubat Soruşturma Sürecini Anlattı Haber

Emekli Albay Alican Türk 28 Şubat Soruşturma Sürecini Anlattı

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi tarafından düzenlenen söyleşide 28 Şubat Soruşturmasının 13. Yılında Emekli Albay Alican Türk yaşadıklarını anlattı. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Taşbaşı Kültür Merkezi Kırmızı Salon’da gerçekleştirilen söyleşiye ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci ve Yönetim Kurulu üyeleri, Zafer Partisi Eskişehir İl Başkanı Hasan Demir ve Zafer Partisi İl ve İlçe Yöneticileri, İYİ Parti Eskişehir İl Yöneticileri, Sivil Toplum Kuruluşları ve sendika temsilcileri ile vatandaşlar katılım gösterdi. Söyleşi sunumunu ADD Eskişehir Şube Yönetim Kurulu Üyesi Batur Gürgan yaparken açılış konuşmasını ise ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci yaptı. "Doğu ve Güneydoğu'da Faili Meçhul Cinayetler ve Gerçekler",  "28 Şubat - Sincan'dan Tarihe Notlar" ve "Bitmeyen Sömürü - 28 Şubat" kitaplarının yazarı olan ve aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi Üst Kurul Delegesi olan Emekli Albay Alican Türk söyleşisinde, 28 Şubat Soruşturma sürecinin 13. Yılında bu süreçte neler yapıldığını, nelerle karşılaştığını, 12 Nisan 2012'de başlatılan gözaltıların 15 - 16 Nisan'da tutuklamalara dönüşmesiyle yaşanan gelişmeleri, yaşanan o sürecin günümüzde yaşanan tutuklamalarla benzer yanları olup olmadığını ve arada bir bağ kurulup kurulamayacağını anlattı. Söyleşinin ardından ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci Emekli Albay Alican Türk'e plaket vererek teşekkür ederken, ilerleyen zamanlarda etkinliklerinin devam edeceğini ifade etti ve söyleşiye katılan herkese teşekkür etti.

Köylerimiz Okulsuz, Öğretmensiz, Köylümüz Cehaletin Kucağında Çaresiz Haber

Köylerimiz Okulsuz, Öğretmensiz, Köylümüz Cehaletin Kucağında Çaresiz

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 85. yılı dolayısıyla bir açıklama yaptı. ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Mustafa Kemal Paşa önderliğinde 3 yıl 3 ay 22 gün kadın, erkek ve çocuk topyekûn yedi düvelle boğuşup zaferle buluştuk, boynumuza aşılan idam fermanını yırtıp attık, bir vatan kurtardık, bir cumhuriyet kurduk. Kurduk ama, 29 Ekim 1923’de yanmış yıkılmış, tek fabrika bacası tütmeyen, gırtlağına kadar borca batırılmış bir ülke ile kalakalmıştık. Çok yoksulduk, cahil bırakılmıştık, uluslaşamamıştık ve yarımız salgınların pençesinde kıvranıyorduk. Ekmek yapacak buğdayımız, bebenin altını saracak bezimiz, duvara çakacak çivimiz, çaya koyacak şekerimiz, mektup yazacak kâğıdımız bile yoktu. Tuğla, kiremit, cam yoktu. Serum, aşı, ilaç yoktu. Zaten çok az olan eğitimli evlatlarımızın çoğunu savaş meydanlarında şehit vermiştik. Halkı doyurmak, tarımı ve hayvancılığı canlandırmak, fabrikalar kurmak, sanayileşmek, limanlara, demiryollarına sahip olmak, bunları başarmak için, para bulmak, parayı da Lozan’da diyeceğini demiş olan Lord Curzonlara avuç açmadan bulmak gerekiyordu. Ne yapılacaksa yine milletle yapılacağına göre millet eğitilmeli, asıl savaş, cehaletle savaş kazanılmalıydı. Kazanmalıydı da, nasıl? 12 milyon nüfusun okur yazar oranı erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4’le yerlerde sürünüyordu. Koca memlekette sadece 4894 ilkokul, 72 ortaokul, 23 lise vardı ve bu 23 lisede okuyan toplam kız öğrenci sayısı, hemen tamamı subay, bürokrat ve levanten çocukları olmak üzere sadece 230 idi. Darülfünun’a ise üniversite demek olanaksızdı. İlkokuldan Darülfünun’a toplam öğrenci sayısı 347 bin 821 ile nüfusun ancak% 2,8’i kadardı. Okul çağındaki her 4 çocuğumuzdan 3’ü okula gitmiyordu. Cehaletin en koyusu halkın %85’inin yaşadığı kırsal kesimde yuvalanmıştı. 40 bin köyün 38 bininde okul olmadığı gibi olsa gönderecek öğretmen de yoktu. En acil sorunumuz işte bu devasa eğitim(sizlik) sorunuydu. Kollar sıvandı. Önce Harf Devrimi ile ulus konuştuğu dilin alfabesine kavuşturuldu ve Millet Mektepleri ile okuma yazma seferberliğine girişildi. 1933 Üniversite Reformu gerçekleştirildi.  Mucize çözüm ise, o güne kadar dünyada benzeri görülmemiş Köy Enstitüleri ile bulundu. Tamamen bize özgüydü. Yerli ve milliydi. İlkokulu bitirmiş yoksul köy çocukları, hem bilimsel bilgilerle, edebiyat ve sanatla, hem de köylünün gereksinimi olan tarım, hayvancılık, sağlık, demircilik, inşaat, marangozluk gibi pratik bilgilerle donatılıyordu. Her öğrencinin yılda 25 dünya klasiği roman okuması ve bir enstrüman çalması zorunluydu. Atatürk’ün 1936’da askerliğini çavuş ve onbaşı olarak yapmış gençlerle başlattığı Köy Eğitmenleri atılımının devamı olan Köy Enstitüleri, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç önderliğinde ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940’da açıldı. Yurdun her bölgesinde 21 enstitü hizmete sokuldu. “İş için, iş içinde eğitim” ilkesi uygulandı. Derslerin yarısı temel eğitim, diğer yarısı uygulamalı eğitim konularındaydı. Enstitüler, Demokrat Parti döneminde 27 Ocak 1954’de kapatılıncaya kadar 1398’i kız, 15943’ü erkek, toplam 17 bin 341 öğretmen yetiştirdi. 1936’dan 1947 yılına kadar çalışmalarını sürdüren Köy Eğitmen Kurslarından 8 bin 675 eğitmen, enstitülerin sağlık bölümlerinden de 1248 sağlık memuru mezun edildi, Enstitüler, Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Dursun Akçam gibi ülkemizin yüz akı yazarlar, düşünürler, aydınlar armağan ettiler ulusumuza. Bütün dünyada örnek bir eğitim sistemi olarak kabul edilen bu model, ilk günden itibaren, “Kız ve erkek öğrencilerin bir arada okuması ahlaksızlıktır.”, “Köy enstitülerinde verilen eğitim dinimize aykırıdır.”, “Köy Enstitüleri komünist, dinsiz yetiştiren fuhuş yuvalarıdır” diye ortalığı ayağa kaldıran, esasında halkı cahil bırakmak ve biat kültürüne tutsak ederek sömürmek isteyen, örnekleri bugün de görülen dinci-gerici zihniyet tarafından hep karalandı, yok edilmek istendi ve maalesef yok edildi. Genç Cumhuriyet’in bu özgün ışığı söndürüldükten sonra da eğitim katliamı devam etti. Bugün köylerimiz okulsuz, öğretmensiz, köylümüz cehaletin kucağında çaresiz… Bu nedenle, Kemalistlerin en önemli görevlerden biri bu eğitim modelini günümüz koşullarına uyarlayarak yeniden hayata geçirmek olmalıdır. Taşımalı eğitim ve 4+4+4 ucube sistemleriyle bilimsel bilgiden yoksun bıraktıkları çocuklarımızı köy okullarını kapatarak tarikat şeyhlerine ve imamlara terk eden çağ ve akıl dışı zihniyet ancak böyle yok edilebilir. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 85. yılında fikir babası Büyük Atatürk’ü, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’i, İlköğretim Genel Müdürü Tonguç Baba’yı ve bu kutlu ocaktan yetişen değerli öğretmenlerimizi şükran ve saygıyla anıyor, Kemalizm’in namus sesini bir siz cana gibi yurdumuz semalarına aşarak milletimizle birlikte Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne ulaşmak için var gücümüzle çalışacağımıza söz veriyoruz."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.