SON DAKİKA
Hava Durumu

#Asgari Ücret

Porsuk Haber Ajansı - Asgari Ücret haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Asgari Ücret haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Asgari Ücret Görüşmeleri Bir Tiyatroya Dönüştü! Haber

Asgari Ücret Görüşmeleri Bir Tiyatroya Dönüştü!

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sivas Milletvekili Ulaş Karasu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan’ın Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yarın yapılacak ikinci toplantısına ilişkin “Rakam için çok erken, tarafların görüşlerini almamız gerekiyor” açıklamasına sert tepki gösterdi. Karasu, asgari ücret görüşmelerinin “bir tiyatroya” dönüştüğünü belirterek, milyonlarca emekçinin oyalandığını vurguladı ve “Bu masadan çözüm çıkmaz! Bu emeği oyalayan bir düzendir” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sivas Milletvekili Ulaş Karasu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yarın yapılacak ikinci toplantısına ilişkin “Rakam için çok erken, tarafların görüşlerini almamız gerekiyor” açıklamasına sert tepki gösterdi. Yazılı bir açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Karasu, Bakan Işıkhan’ın “henüz erken” ve “tarafları dinlemeliyiz” sözlerinin, geçim sıkıntısı içindeki emekçiler için bir umut çağrısı gibi sunulduğunu ancak gerçekte bekleyişi uzatmaktan başka bir anlam taşımadığını ifade etti. Türkiye’de yaklaşık 9,5 milyon asgari ücretlinin, aileleriyle birlikte “modern kölelik koşullarında” yaşam mücadelesi verdiğini vurgulayan Karasu, “Geçim derdi bu kadar yakıcıyken ‘acele yok’ söylemi, emekçinin sofrasının ve geleceğinin ötelenmesidir. Yine her zaman yaptıkları gibi, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye hazırlanıyorlar” dedi. “MASADA İŞÇİ YOK” Karasu, Bakan Işıkhan’ın “tarafları dinleyeceğiz” sözlerine “Hangi taraflar Sayın Bakan? Masada ne işçi var, ne de temsilcisi Türk-İş. Daha önce söylediğim gibi kendinizin çalıp kendinizin söyleyeceği bir masadan söz ediyorsanız, orada emekçiler yoktur” ifadelerini kullandı. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun mevcut yapısının işçinin iradesini yansıtmaktan uzak olduğunu vurgulayan Karasu, yetkili konfederasyonun ve asgari ücretle geçinen milyonların sözünün belirleyici olmadığını kaydetti. Demokratik, katılımcı ve şeffaf bir komisyon yapısı kurulmadan; işçinin söz ve karar gücü güçlendirilmeden “asgari ücret tiyatrosunun” sona ermeyeceğini vurgulayan Karasu, CHP olarak emeğin sesinin masaya gerçek anlamda yansıdığı, alım gücünü ve refahı esas alan demokratik bir ücret düzeni için mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti. Mevcut komisyonun hükümet ve işveren ekseninde işlediğine işaret eden Karasu, Bakan’a “Ne aceleniz var ki, zaten ülkeyi tencereleri boş milleti aç bırakan, sorumluluğu ise başkasına atan bir ‘ekonomist’ yönetiyor! Milyonlarca emekçi açlık sınırında, ama kimin umurunda?” diye sordu. “BU MASADAN ÇÖZÜM ÇIKMAZ” Bu durumun çalışma hayatında adalet duygusunu güçlendirmediğini, aksine yok ettiğini vurgulayan Karasu, “Bu masadan çözüm çıkmaz! Bu emeği oyalayan bir düzendir” dedi. Asgari ücretin Türkiye’de uzun süredir “genel ücret” haline geldiğine dikkatleri çeken Karasu, yalnızca en alt gelir grubunu ilgilendiren bir başlık olmaktan çıktığını ifade etti. Karasu, alım gücü hızla eriyen bir ücretin insan onuruna yaraşır yaşamı güvence altına almadığını vurguladı ve 30 bin lira sınırına yaklaşan açlık sınırına işaret ederek asgari ücretin en az 39 bin lira olması gerektiğini bir kez daha altını çizdi. “BU AYIP SİZİN” Ankara’da, TBMM’ye 10 dakika mesafede ev kirasını ödeyemediği ve geçinemediği için otogar köşelerine mahkum edilen emeklilerin durumuna da dikkat çeken Karasu, “Bu durum, ülkenin vicdan aynasıdır. Meclisin gölgesinde, kamunun bilgisi dahilinde yaşanan bu tablo, AKP iktidarının utancıdır. Biliyoruz ki bu haberden sonra, otogarı kendisine yaşam alanına dönüştüren emeklilerimize, evsizlerimize müdahale edeceksiniz! Emekliliği, asgari ücretliyi yoksullukla eşitleyen bu düzeni sona erdirmek; insanca yaşamı, barınma hakkını ve onurlu bir geleceği yeniden kurmak; CHP olarak bizim tarihsel sorumluluğumuzdur” dedi.

Memlekette Her Şeyin Çivisi Çıktı! Haber

Memlekette Her Şeyin Çivisi Çıktı!

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen haftalık olağan basın toplantısında, ülke gündemlerinde yer alan çözüm süreci, bütçe görüşmeleri ve asgari ücrete yapılacak olan zam oranı değerlendirildi. Basın toplantısında değerlendirmelerde bulunan Saadet Partisi Odunpazarı İlçe Başkanı Osman Çalışkan şu ifadeleri kullandı; “Şu günlerde zihnimizi meşgul eden üç önemli mesele var. İlki Çözüm Süreci… Belki de en belirsiz olan ve ne olacak, nereye varacak diye merak edilen ilk gündem bu. Saadet Partisi olarak bu konudaki görüşlerimizi her fırsatta dile getiriyoruz. Süreci terör örgütleri ile müzakere mecrasına çekmek isteyenlere karşıyız. Bizim derdimiz kardeşliktir. Birlik ve beraberliktir. Vatandaşlarımızın, Siyonist uşağı birkaç örgütün elinde yok olup gitmesine karşıyız. Bu sebeple var gücümüzle süreci asli mecrasında tutmaya gayret ediyoruz. Diğer iki mesele ise bütçe görüşmeleri ile asgari ücrete yapılacak zam görüşmeleridir. İlk olarak, önümüzdeki yılda bizi nelerin beklediğine dair en somut gösterge 2026 Yılı Bütçesi’dir. Şu hakikate dönüp bir bakalım: Bu bütçeyi kim yapıyor? Saraydaki danışmanlar, bakanlıktaki bürokratlar yapıyor. Bu bütçenin yükünü kim çekiyor? Söyleyelim: Tarlasında ürünü para etmeyen, borcunu kapatmak için bankadan faizle kredi çekip o faizi kapatmak için tarlasını satan çiftçi çekiyor. Peki bu bütçede çiftçi var mı? Yok. Çünkü bu bütçede tarıma ayrılan pay sadece binde 9. Bu bütçenin yükünü; ömrünü bu ülkeye hizmetle geçirmiş fakat bugün ucuz ekmek kuyruğunda bekleyen emekli çekiyor. Peki bu bütçede emekli var mı? Yok. Sosyal Güvenlik Programı’nın payı 2025’e göre düşürülerek yüzde 9,14’e gerilemiş. Yani emekliye zam yok. Bu bütçenin yükünü; maaşı kirasına yetişmeyen, açlık sınırının altında bir ücretle ailesini geçindirmeye çalışan asgari ücretli kardeşim çekiyor. Peki bu bütçede asgari ücretli var mı? Yok. Olmuş olsaydı, açlık sınırının 30 bin lira olduğu bu ülkede 28 bin lira ücreti bırakın teklif etmeyi, aklınızdan bile geçiremezsiniz. Bu bütçenin yükünü; sabahın seherinde “Ya nasip” deyip dükkânını açan ama siftah yapamadan kepenk kapatan esnaf, artan maliyetler altında ezilip şalter indiren, konkordato ilan etmek zorunda kalan sanayici çekiyor. Ama bu bütçede esnaf, sanayici var mı? Yine yok. Bütçe aslında “ekmeğin” paylaştırılmasıdır. Ekmeği paylaştıran adil ise, o sofrada bulunanlar payına düşen ekmek az bile olsa huzurludur, sofrada bulunan diğerlerine karşı saygılıdır, muhabbetlidir. Ancak ekmeği pay eden adil değilse, en büyük payı alan bile huzurlu değildir; zira kendini güvende hissetmez. Ülkemizde nadir birkaç dönem dışında, maalesef ekmek adil paylaştırılmadı. Hatta AK Parti iktidarının olduğu son çeyrek asırda yaşananlar, hiçbir dönem ile kıyas edilemeyecek bir boyuta vardı. Hem de bu durum, “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul; bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul” mısralarını dillerinden düşürmeyenlerin devri iktidarında oldu. Ekmek adil paylaştırılmayınca da memlekette her şeyin çivisi çıktı. Bunu ülkenin ruhunda, insanımızın yarın kaygısında ve toplumsal barışımızdaki kırılmada görüyoruz. Oysa bu millet, huzuru da adaleti de kardeşliği de hakkını da fazlasıyla hak ediyor. İşte bu yüzden bizler; şiddet dilinin değil, kardeşlik hukukunun egemen olduğu, sınırların kevgire dönmediği, nereden gelirse gelsin terörün her türlüsünün kökünün kazındığı Terörsüz Türkiye sürecini her şeye rağmen destekledik, desteklemeye devam ediyoruz. Ancak terörsüz bir Türkiye’nin konuşulduğu bir dönemde; muhalefete ayrı, iktidara ayrı işleyen hukuku, gazetecilere sansürü, şafak operasyonlarını, iktidar yolsuzluğuna dokunmayan çifte standardı, KHK’lıları yok sayan düzenlemeleri, özgürlüğü kısıtlayan baskıları, öğrenciyi içeri atıp çetelere cirit attıran hukuksuz Türkiye’yi reddediyoruz. Kadınların dışarıya korkarak çıktığı, sokakların çetelere, uyuşturucuya, şiddete teslim edildiği güvensiz Türkiye’yi reddediyoruz. Madenlerin göçtüğü, otellerin yandığı, ormanların yok olduğu, iş yerlerinin can aldığı denetimsiz Türkiye’yi reddediyoruz. Kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme feda eden, insanımıza çürük binayı layık gören, dayanıksız Türkiye’yi reddediyoruz. Bu arada, 28 Aralık saat 14.00’te Taşbaşı Kültür Merkezi’nde ilçe kongremiz olacaktır. Tüm halkımız davetlidir.”

Asgari Ücretin Alım Gücü Eridi, Fiyatlar Uçtu! Haber

Asgari Ücretin Alım Gücü Eridi, Fiyatlar Uçtu!

2025 yılı boyunca asgari ücrete tek kuruş ara zam yapılmamasının çalışanlar üzerindeki etkisi, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in aynı marka ve aynı marketten derlediği fiyat karşılaştırmasıyla bir kez daha ortaya koydu. Gürer, “Yılın başında asgari ücretli bir çalışanın maaşıyla alabildiği temel gıda ürünlerini yıl sonunda alabilmesi için onlarca, hatta bazı ürünlerde yüzlerce saat daha fazla çalışması gerekiyor. Aralık ayında ücreti 22.104 TL’de kalan asgari ücretlinin saatlik ücreti 98,24 TL. Ancak marketteki fiyat artışları karşısında bu ücretin alım gücü adeta buharlaştı,” dedi. EKMEKTEN ETE, SÜTTEN YAĞA: FİYATLAR YÜZDE 50 İLE 130 ARASINDA ARTTI Ömer Fethi Gürer’in aynı marketten verilere göre Ocak–Aralık dönemindeki artışlar şöyle: Ekmek: 12,50 TL → 15 TL (%20 artış) Salça (720 gr): 50 TL → 90 TL (%80 artış) Kahve (100 gr): 34,90 TL → 80 TL (%129 artış) 1 litre süt: 29 TL → 54 TL (%86 artış) Dana kuşbaşı 1 kg: 420 TL → 850 TL (%102 artış) Dana kıyma 1 kg: 400 TL → 750 TL (%87 artış) Tereyağı 1 kg: 380 TL → 754 TL (%98 artış) Beyaz peynir 1 kg: 380 TL → 600 TL (%58 artış) Pirinç 1 kg: 80 TL → 139 TL (%74 artış) Çay 1kg: 200 TL → 299 TL (%49 artış) CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Temel gıda ürünlerinde ortalama artış %60–100 bandına dayanırken, asgari ücretlinin aylık geliri yıl boyunca sabit kaldı. Bu tablo çalışanların gelirinde derin bir erimeyi gözler önüne seriyor,” dedi. AYNI ÜRÜNLERİ ALABİLMEK İÇİN YIL SONUNDA BİNLERCE LİRA EK MALİYET GEREKİYOR Ocak ayında maaşıyla aldığı ürünleri Aralık ayında da aynı miktarda almak isteyen bir asgari ücretlinin karşılaştığı tablo çarpıcı: Ekmek için: +4.420 TL ek ödeme Süt için: +19.055 TL ek ödeme Kıyma için: +19.341 TL ek ödeme Kuşbaşı et için: +22.630 TL ek ödeme Kahve için: +28.564 TL ek ödeme Tereyağı için: +21.754 TL ek ödeme Pirinç için: +16.301 TL ek ödeme yapması gerekiyor diyen CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Bu ürünlerde Ocak ayında alabildiği miktarı Aralık ayında da alabilmek için asgari ücretli, maaşının %50 ile %130’u arasında değişen ek maliyetlerle karşı karşıya kalıyor. Yani aynı markete gidip aynı ürünleri almak için, cebine en az bir ek maaş daha koyması gerekiyor,” dedi. ASGARİ ÜCRETLİ AYNI SEPETİ ALMAK İÇİN 45 SAATTEN 290 SAATE KADAR EK MESAİ YAPMAK ZORUNDA Saatlik ücreti 98,24 TL olan bir çalışan için tablo daha da çarpıcı hale geliyor. Ömer Fethi Gürer’in bir asgari ücretlinin Ocak ayında aldığı ürünleri Aralık ayında da alabilmek için fazladan çalışması gereken süre şöyle: Ekmek: 45 saat Yeşil zeytin: 43 saat Çay: 111 saat Pirinç: 166 saat Yoğurt: 143 saat Beyaz peynir: 130 saat Tereyağı: 221 saat Dana kıyma: 197 saat Dana kuşbaşı: 230 saat Kahve: 291 saat (rekor artış) GÜRER: “AYNI SEPETİ ALMAK İÇİN BİR MAAŞ YETMİYOR” CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Aynı marka, aynı market baz alınarak hesaplamalarda görüyoruz ki, asgari ücretliye yıl boyunca yapılan ‘sıfır zam’, fiilen milyonlarca çalışanı açlık sınırının altına itti. Ocak’ta aldığı ürünleri Aralık’ta almak için bir maaş daha gerekiyor. Bu ücret artık asgari bir yaşam ücretini değil, açlık mücadelesini temsil ediyor” dedi. Gürer, yıl boyunca ara zam çağrılarının karşılıksız bırakıldığını ve asgari ücretliye zam yapılmasını içeren kanun teklifinin olduğunu vurgulayarak, “Market rafları, mutfaklar, çalışanların yaşadığı gerçeği her gün yüzlerine vuruyor. Fiyatlar %100’e dayanırken, asgari ücreti sabit tutmak emekçiyi yoksulluğa ve açlığa mahkûm etmektir” ifadelerini kullandı. ARA ZAM YAPILMADI, EMEKÇİ AÇLIKLA BOĞUŞUYOR CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Sonuç olarak aynı ürünleri aynı marketten alan bir tüketicinin 2025 yılı boyunca yaşadığı kayıp, asgari ücrete ara zam yapılmamasının ne kadar büyük bir etkisi olduğunu gösteriyor. Her ay aynı maaşı alan çalışan; ekmekten süte, peynirden ete kadar her temel kalemde artan fiyatlarla baş başa bırakıldı. Aynı ürünleri alma gücünü koruyabilmesi için saatlerce ek mesai yapması gereken bu kesim için mevcut ücret, artık geçinmenin değil, ayakta kalmanın bile zorlandığı bir seviyeye inmiş durumda. En az asgari ücret 39 bin kira olmalı yılda en az üç kez asgari ücret güncellenmelidir,” şeklinde konuştu.

Asgari Ücretliyi Siyasetin Keyfine Mahkum Eden Sistemi Değiştireceğiz Haber

Asgari Ücretliyi Siyasetin Keyfine Mahkum Eden Sistemi Değiştireceğiz

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, TÜİK'in iki gün önce açıkladığı Kasım ayı enflasyonu ve 12 Aralık'ta toplanacak Asgari Ücret Tespit Komisyonu'na ilişkin değerlendirmelerde bulundu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Taşcıer düzenlediği basın toplantısında şu ifadelere yer verdi; "Değerli basın mensupları, Bizleri ekranları başından ve sosyal medya hesaplarından takip eden kıymetli yurttaşlarımız, Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Bugün, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını elde edişinin 91. yılını kutluyoruz. 5 Aralık 1934, kadınların siyasal yaşama tam katılımını güvence altına alan, Cumhuriyet’in “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” yurttaş idealinin tüm toplum için somutlaştığı gündür. Atatürk’ün öngördüğü çağdaşlaşma programı, kadının kamusal alanda eşit bir birey olarak var olmasını, karar süreçlerinde temsil edilmesini, ülkenin geleceğine yön veren bir özne olarak güçlenmesini esas almıştır. Bugün bize düşen görev, bu tarihsel kazanımı onu var eden politik, hukuki ve toplumsal iradeyi ileriye taşıyarak korumaktır. Başta Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu mücadeleye emek veren tüm kadınları, kadın örgütlerini, hak savunucularını ve Cumhuriyet aydınlanmasının işaret ettiği çağdaşlaşma çizgisini sahiplenen herkesi saygı ve minnetle anıyorum. Değerli Basın mensupları, İki gün önce TÜİK enflasyon verilerini açıkladı. Ne tesadüftür ki, milyonlarca memur, emekli ve emekçinin aylıklarına zam bekledikleri dönemde enflasyon sihirli değnek değmişçesine düşüş eğilimine girdi. Gıda enflasyonunda dünyada 8’inci sıradayız. Konut enflasyonu yüzde 50’ye ulaşmış. Ulaştırma giderleri yıllık yüzde 30 artmış. Ancak TÜİK’e göre Kasım ayında enflasyon yüzde 0,87 olmuş. Bu tablo bize bir gerçeği gösteriyor: İktidar manipulatif verilerle tüm gücüyle emekçinin ümüğüne çöküyor. TÜİK’in hayalflasyonu ile çizilen pembe tablonun sadece bir amaç için hazırlandığını çok iyi biliyoruz. İktidar, asgari ücrete yapılacak zammı düşük tutmak, emekçinin payına düşeni kısmak istiyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın Bakan olarak göreve getirildiği Haziran 2023’ten bugüne asgari ücret yalnızca 4 ay boyunca açlık sınırının üzerinde kalabildi. Tam 590 gündür asgari ücret her dakika eriyor; ücretli kesim satın alma gücü açısından tarihinin en ağır çöküşünü yaşıyor. 2004’te her ay 11 çeyrek altın alabilen asgari ücretli, 2025’in sonunda yalnızca 3 çeyrek altın alabilmektedir. İktidarın herkesi sefalette eşitleyen teslimiyet politikaları 8 çeyrek altını asgari ücretlinin elinde almıştır. AKP iktidarının asgari ücrete yaklaşımı anlaşıldığı üzere uzun süredir aynı çizgide ilerliyor. Asgari ücretliye zam için bu yıl yüzde 20’den yüzde 40’a kadar geniş bir tahmin aralığı konuşuluyor. Emek, piyasanın sözünden çıkmayan AKP iktidarının insafına bırakılacak bir meta değildir. Bu nedenle emeği ucuzlatan, sömürüye dayalı her modeli reddediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak toplumsal refahın adil paylaşılmasını, çalışanların ürettiği değerden hak ettiği payı almasını savunuyoruz. Asgari ücretin bir lütuf ya da sadaka değil, hak temelli bir sosyal politika aracı olması gerektiğini söylüyoruz. Bakın, temel sorun çok açık: TÜİK’in açıkladığı enflasyon da Merkez Bankasının hedeflediği enflasyon da gerçek yaşam maliyetini yansıtmıyor. Açlık sınırı 29 bin lirayı geçti. Ücretlinin gerçek enflasyonu açlık sınırını çoktan asgari ücretin üzerine taşımış durumda. Bu tablo ortadayken yüzde 20’lik bir artış, asgari ücretin 26 bin liraya çıkartılması demektir. Bu da zamlı ücretlerin daha cebe girmeden açlık sınırının altında kalmasına yol açacaktır. Olmaz ya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gönül endeksinin devreye girdiğini düşünelim. Ve yüzde 40’lık bir artış yapıldığını farz edelim; bu durumda da asgari ücret 30 bin liraya ulaşıyor ki, yine açlık sınırının altında bir yıl geçirecekler demektir. Görüldüğü gibi yüzde 20 de olsa yüzde 40 da uygulansa sonuç değişmeyecek. Asgari ücretli 2026’da yine açlık sınırının etrafında bir hayatta kalma mücadelesiyle baş başa bırakılacak. Türkiye’nin bu politikayı taşıyacak sosyal ve ekonomik kapasitesinin artık kalmadığını ifade etmemiz gerekiyor. Milyonlarca çalışanı asgari ücret tahminlerinin gündemi işgal ettiği fakat günün sonunda emekçinin cebinin boşaldığı bir tartışmaya hapsetmeyi doğru bulmuyoruz. Geçtiğimiz hafta kabul edilen parti programımız da açık bir hedef koyduk. Emeği güçlendiren, güvenceli ve nitelikli işleri yaygınlaştıran, adil bölüşümü sağlayan bir düzen inşa edeceğiz. Türkiye’nin düşük ücret rejimine mahkûm edilmesine karşı, asgari ücretin insan onuruna uygun bir yaşam standardını güvence altına alacak seviyeye çıkartacağız. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel de dün bu gerçeğin altını kalın çizgilerle çizerek, asgari ücretin en az 39 bin lira olması gerektiği yönündeki irademizi açıkladı. Asgari ücret alan için az, veren için çok. Bu gerçeği görüyoruz; hem emekçiyi koruyan hem işletmeleri destekleyen adil bir model için teşvik paketimizi hazırladık. 1–10 çalışanı olan işyerlerine: 10.540 TL destek 10–49 çalışanı olan işyerlerine: 8.400 TL destek 50 ve üzeri çalışanı olan işyerlerine: 5.100 TL destek içeren kanun teklifimizi de bugün Meclise sunacağız. Hem çalışanın hakkını güvenceye alacağız hem işletmelerin yükünü hafifleteceğiz. Türkiye’nin emeği kazanacak, üretimi büyüyecek. Değerli basın mensupları, Asgari ücret için meselenin özü rakamın kendisi değil, rakamı üreten yöntemdir. Eğer tespit yönteminiz adil olursa sonuç da adil olur. Yöntem keyfî olursa ortaya çıkan sonuç da keyfî olur. Cumhuriyet Halk Partisi olarak asgari ücret tespit edilirken üç temel ilkenin dikkate alınması gerektiğini ifade ediyoruz. Birincisi, yaşam maliyetini esas alınmalıdır diyoruz. Çünkü asgari ücret bir kişinin değil, bir hanenin insanca yaşama koşullarını karşılayacak düzeyde olmalıdır. Ancak bu şekilde ücretin toplumun gerçek yaşam maliyetinden kopmasının önüne geçebiliriz. İkincisi, büyümeyi ve verimliliği tabana yayan bir anlayışla asgari ücret belirlenmelidir diyoruz. Ülke büyüyorsa, şirketler kâr ediyorsa, verimlilik artıyorsa bunun getirisinin yalnızca belirli bir kesime değil tüm çalışanlara yansımasını istiyoruz. Türkiye’nin emeği bu çarkın dışına itildiği sürece adil bir bölüşümden söz etmek mümkün değildir. Üçüncüsü, asgari ücret ne hedef enflasyona ne gerçekleşen enflasyona ne de siyasi takvime göre belirlenmelidir diyoruz. Kısacası biz rakamdan ziyade çerçeveyi tarif ediyoruz; kuralı tarif ediyoruz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu 12 Aralık’ta ilk toplantısını gerçekleştirecek. Bugün Türkiye’de milyonlarca çalışanın kaderi her yıl kapalı kapılar ardında yapılan bir pazarlık trafiğine sıkıştırılmış durumda. Bunun için vakit kaybedilmeden Asgari Ücret Tespit Komisyonun yapısının değiştirilmesi gerektiğini açıkça ifade ediyoruz. Bakın Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısı kâğıt üzerinde üçlü diyalog mekanizmasını yaşama geçirmiş gibi görünse de gerçek işleyiş hükümet–işveren ittifakının belirleyici olduğu ikili bir düzene sıkışmış durumdadır. Oy dengesi baştan işçi aleyhine kurulmuş haldedir. Böyle bir yapıyı müzakere olmadığı gibi olsa olsa dayatma olur. Bu yapıda temsil değil, rıza üretilir. Bakın kaygıyla takip ettiğimiz bir diğer önemli konu da masanın meşruiyetinin tartışılır hale gelmesidir. Bu yıl daha vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. İşçi tarafı, mevcut yapının hiçbir şekilde müzakereye izin vermediği gerekçesiyle masaya oturmayacağını açıkladı. Bu durum, komisyonun fiilen hükümet ve işverenden oluşan bir çift taraflı yapıya dönüştüğünü gösteriyor. Yani milyonlarca çalışanın kaderi, işçi temsilinin bulunmadığı bir masada belirlenecek. Böyle bir ortamda alınacak kararın sosyal diyalogla, toplu pazarlıkla ya da adil ücret tespitiyle ilgisi yoktur. Bu süreç, emekçilerin dışlandığı, ücretin siyaseten belirlendiği bir mekanizma anlamına gelmektedir. Bugün asgari ücret tartışmasını kökten değiştirecek olan şey, tespit masasının kimlerden oluştuğu ve nasıl çalıştığıdır. Mevcut yapının demokratikleştirilmesi gerekiyor. Komisyon; iktidarın gölgesinden, kapalı kapı pazarlıklarından, bürokratik vesayetten arındırılmalı; toplumu gerçekten temsil eden bir yapıya kavuşmalıdır. Bu çerçevede, emek tarafının sayısal ve siyasal ağırlığını artıran, üniversitelerden gelecek bağımsız temsilcilere yer verdiğimiz, karar süreçlerini şeffaflaştırdığımız bir kompozisyon üzerindeki çalışmamızı tamamladık. Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yapısını köklü biçimde yeniden düzenlediğimiz kanun teklifimizi Meclis Başkanlığına sunduk. Asgari Ücret Tespit Komisyonu; oy hakkında sahip 15 üye ile gözlemci 1 üye olmak üzere toplam 16 kişiden oluşacak. Komisyonda; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını temsilen Çalışma Genel Müdürü yer alacak. Hükümetin temsiliyetini 1 üyeye düşürüyoruz. Türkiye İstatistik Kurumunu temsilen bir üyeyi asgari ücretin tespiti için gerekli istatistikî veri ve hesaplama yöntemlerini Komisyona sunmakla görevlendiriyoruz. Gözlemci statüsüyle komisyonda yer alacak bu üyenin oy hakkı olmayacak. Böylece madde sepetini ve fiyatları açıklamayan TÜİK’i büründüğü koruma zırhından arındırarak, yasal sorumlulukla bağlayacağız. Önerdiğimiz bir diğer yenilik ise Komisyon Başkanlığının, her yıl işçi, işveren ve bağımsız akademik üyeler arasında dönüşümlü olarak yürütülmesidir. Komisyon her takvim yılında, üç ayda bir kez toplanacak. Tüketici fiyat endeksinde altı aylık dönemdeki artış yüzde onu aştığında çağrı olmaksızın en geç 3 gün içinde yeniden toplanacak. Asgari ücret yine Aralık’ta belirlenecek ancak enflasyon artışlarının hızlandığı dönemlerde işçinin alım gücünde meydana gelen kayıpların önlenmesi amacıyla asgari ücret yıl içinde zorunlu olarak yeniden değerlendirilecek ve yıl içinde güncellenecek. Asgari ücretli yoğun sektörlerin masada yer bulması için sendikaların etkisini güçlendiriyoruz. Bağımsız akademik üyeler aracılığıyla bilimsel ve tarafsız katkı sağlanmasını amaçlıyoruz. Üniversitelerin ilgili alanlarından aday olarak, Komisyonda noter huzurunda kura ile seçilecek bağımsız akademik üyeler ile Komisyonun karar alma süreçlerinde bilimsel objektifliğini güçlendireceğiz. Komisyonun toplantı ve karar yeter sayılarında düzenleme yaparak, herhangi bir tarafın toplantıya katılmamak suretiyle süreci tıkamasının önüne geçeceğiz. Nitelikli çoğunlukla karar alınamaması hâlinde tıkanmayı önleyen, rasyonel zemini koruyan bir mekanizma öngördük. Toplantıların kamuya açık yapılmasını ve canlı yayınlanmasını, tutanak ve oylama sonuçlarının bir gün içinde yayımlanmasını hedefliyoruz. Böylece kamuoyunun, sendikaların, meslek örgütlerinin ve tüm yurttaşların süreci denetleme imkânını güçlendiriyor, demokratik katılımı artırıyoruz. İşçilerin, asgari ücret tespit sürecine ilişkin görüş ve taleplerini barışçıl toplu eylemlerle ifade etme hakkına ilişkin getirilen güvencelerle, işçinin sözünün baskı altında kalmaması ve demokratik talep ifade kanallarının korunmasını amaçlıyoruz. Değerli Basın mensupları, Emekçiyi yok sayan, veriyi eğip büken, masayı işçiden kaçıran hiçbir düzen bu ülkede kalıcı olamaz. Emekçiyi görmeyen bir iktidar, Türkiye’yi yönetme meşruiyetini de yitirir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu adaletsiz düzene seyirci olmayacağımız gibi iktidarımızda da bekçiliğini yapmayacağız; tam tersine, emeğin Türkiye’sini kurmak için tüm gücümüzle mücadele edeceğiz. Asgari ücretlinin alın terini siyasetin keyfine mahkûm eden bu çarpık sistemi değiştirmekte kararlıyız. Bilsinler ki emekçiyi dışlayan her kapı kapanacak, emekçiye açılan her yol büyüyecek."

Mansur Yavaş Asgari Ücret Destek Programı’nı Açıkladı Haber

Mansur Yavaş Asgari Ücret Destek Programı’nı Açıkladı

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, düzenlediği basın toplantısıyla Türkiye’deki belediyeler arasında bir ilk olma özelliği taşıyan ‘Asgari Ücret Destek Programı’nı duyurdu. Konferans Salonu’nda gerçekleşen toplantıya; ilçe belediye başkanları, siyasi partilerin temsilcileri ve bürokratların yanı sıra emekli ve Ankara Kent Konseyi Emekli Meclisi’nin üyeleri katıldı. “BİZ HİÇBİR VATANDAŞIMIZI KADERİNE TEK ETMEYEN BİR ANLAYIŞLA ÇALIŞIYORUZ” Toplantıdaki konuşmasına 6 Şubat 2023’te meydana gelen depremlerde hayatını kaybedenleri anarak başlayan Mansur Yavaş, “6 Şubat hepimizin yüreğinde derin bir yara olarak kaldı. Sabaha karşı uyandık ve gördük ki şehirlerimiz yıkılmış, yuvalar dağılmış, insanlar sevdiklerini enkaz altında bırakmış, enkazın tozuyla birlikte umutlarımız da savruldu. Ankara olarak o günden bu yana hiçbir vatandaşımızı yalnız bırakmadık. Bırakmayacağız da… Aradan iki yıl geçmiş olmasına rağmen 920 depremzede kardeşimiz tesislerimizde hayatını sürdürüyor. Bizim için onlar birer misafir değil, artık bu şehrin bir parçası. Onlara yalnızca bir çatı sunmadık, bir dost eli, bir umut ışığı sunduk. Çünkü biz hiçbir vatandaşımızı kaderine tek etmeyen bir anlayışla çalışıyoruz. 6 Şubat'ı unutmadan acıyı paylaşarak ve danışmayı büyüterek yaralarımızı sarmaya devam edeceğiz” dedi. “TÜRKİYE’NİN GERÇEK GÜNDEMİ AÇLIK VE YOKSULLUKTUR” Türkiye’nin gerçek gündeminin ekonomik zorluklar olduğunu belirterek ‘Asgari Ücret Destek Programı’na yönelik açıklamalarına başlayan ABB Başkanı Mansur Yavaş, “Geçtiğimiz günlerde hepimizin yüreğine dokunan küçük bir çocuk, ondan yükselen ses ‘Annemin parası yok. Beni hastaneye götürmeyin’ çığlığı… Bu çığlık bugün Türkiye'nin her yerinde var. Türkiye'nin gerçek gündemi, açlık ve yoksulluktur. Soğukta titreyen, aç gezen insanlar… Bunların derdine çare aranması… Eğer bugünkü iktidar bunların derdine çare olamıyorsa çare olarak Cumhuriyet Halk Partili bütün belediyeler sosyal devlet anlayışıyla önceliğini bu tarafa vermezdi. Hepimizin içini sızlatan bu sözler aslında sadece bir çocuğun değil, hayatın yükünü omuzlarında taşıyan binlerce insanın sessiz çığlığıydı. Bizim hayalimiz çocukların parayı, imkânsızlığı, çaresizliği değil; umutla, neşeyle, güvenle büyüdüğü bir ülkedir. İktidarlardan bunu beklerler” diye konuştu. “İKTİDARIN BU BECERİKSİZLİĞİNİ SEYRETMEYECEĞİZ” Konuşmasında; ABB olarak yaptıkları sosyal desteklerle ilgili de bilgi veren Yavaş, dar gelirli vatandaşlardan alınan vergileri eleştirerek şunları söyledi: “Enflasyonu düşürmek için çok kazanandan çok vergi almak yerine yıllardır olduğu gibi yine yükü dar gelirlerin üzerine koydular. İşte biz bunu seyretmiyoruz. Bir yönetici olarak bunu seyretmeyeceğiz, insanlarımızın evinde donmasına izin vermeyeceğiz, açlıktan ölmesine izin vermeyeceğiz, İktidarın bu beceriksizliğini seyretmeyeceğiz. Aslında birçok eleştiri de alıyoruz. ‘Siz bu destekleri verdiğiniz için iktidarın yaptıklarını görmüyorlar’ iddiası var, ama vicdan ve merhamet sahibi bir yönetici bunu seyredemez. Elinden gelen bütün desteği verip önceliğini bu yönde yapması gerekiyor ve biz bu şekilde yapıyoruz.” Muhtaç kavramından bahsederek açıklamalarını sürdüren Yavaş, ‘Asgari Ücret Destek Programı’na ilişkin şunları söyledi: “Biz ne yapacağız peki? Ankara'da yaklaşık 1 milyon 438 bin asgari ücretli var. Biz şu anda 200 binin üzerinde destek alan ailenin içerisinde 30 bin civarı zaten asgari ücretliye destek oluyoruz. Şimdi yapacağımız nakit destek, aylık nakit destek, emeklilere yaptığımız gibi diğer sosyal destek alanlara olduğu gibi bir formla kendilerinden katılım isteyeceğiz. Gelen sayıya göre bütçemizi de göz önüne alarak hem belediyenin işlerini aksatmadan hem de bu insanları yapabileceğimiz azami desteği yapacağız. İşe gidip gelirken kullanmaları için elli binişlik ücretsiz biniş kartı veriyoruz. Eğer iki otobüs kullanıyorsa bunu belgelediği takdirde ücreti artırıyoruz. Bunlar da diğer destek alan aileler gibi tonu 1 liradan su içecekler, on tona kadar on lira… Protein desteği de yapacağız. Aynı zamanda doğal gaz desteğini de vereceğiz. Bu ailelerin çocuklarına servis desteği vereceğiz. Yeter ki çocukları mutlaka okusun. Kırtasiye desteği de aynen verilecek. Kantin desteği de aynı şekilde vereceğiz. Süt desteği vereceğiz.” “YETER Kİ PARAM YOK DİYE SAĞLIĞINI ERTELEMESİNLER” Yavaş, Başkentlilerin başvurması durumunda muayene ve ilaç katkı paylarının da Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından ödeneceğini belirtti ve  “Yeter ki ilaç almaya çekinmesinler. Param yok diye sağlıklarını ertelemesinler. Sonuna kadar yanlarında olacağız” dedi. “İKTİDAR EMEKLİYİ, ASGARİ ÜCRETLİYİ AÇLIK SINIRININ ALTINA MAHKÛM ETMİŞTİR” Yaratılan suni gündemlerle Türkiye’nin asıl gündemi olan açlık ve yoksulluk konularının üstünün kapatıldığını ifade eden Mansur Yavaş, “Bilerek bu gündemleri yarattıklarını düşünüyorum ki, bu konular konuşulmasın. Ben iddia ediyorum. Önceliğimiz budur, ekonomidir ve eğer iktidarı değiştirmek istiyorsanız ilk yapılacak şey bu yoksul insanlara, darda kalan insanlara hem belediyeler hem muhalefet partileri olarak sahip çıkmaktan yolu gider.  Bugünkü iktidar, emekliyi, asgari ücretliyi açık sınırın altına mahkûm etmiştir. Ülkenin kaynaklarını emeklilere değil, asgari ücretlere, çalışanlara değil, bir kısım sermayedarlarla paylaşmayı tercih etmiştir” diye konuştu. “SİZİ BU YOKSULLUĞA MAHKÛM EDENLERİ UNUTMAYIN” “İktidarın ürettiği bu yoksulluğa onlar gibi ‘bize ne’ diyemeyiz” diyerek açıklamalarını sürdüren Yavaş, sözlerine şöyle devam etti: “Elimizde avucumuzda ne varsa hepsi alım gücü her gün düşen aldığı maaş açlık sınırı altına gerilemiş asgari ücretimizin ve emeklinindir. Ter dökerek üreten, alın teriyle çalışan, yıllarca bu memlekete hizmet etmiş emeklilere yapılan bu muamele ve layık görülen maaş, bu ülkeyi yönetenlerin ayıbıdır. Bunlar ortadan kalkmadığı müddetçe cumhurbaşkanı olsanız ne yazar? Hangi makam bunları telafi eder? Buradan sesleniyorum: biz yanınızdayız. Dar gelirlilerimizin, ihtiyaç sahiplerinin yanındayız. Koşullar ne olursa olsun yanlarında olmaya devam edeceğiz. Sizi bu yoksulluğa mahkûm edenleri lütfen unutmayın. Üstelik bu destekleri iktidar bizi silkelediği halde yapıyoruz. Bugünler inşallah çok çabuk geçer ve adil bir yönetime memleketimiz kavuşur. Artık yoksullukları, fakirlikleri, fukaralıkları değil inşallah güzel şeyleri konuşuruz. Umudunuzu hiç yitirmeyin. Ülkeyi gerçek gündemine çekmek istiyorum. Gücüm yettiği kadar ve Cumhuriyet Halk Partili bütün belediyeleri sosyal belediyecilik adına bu çalışmalara ortak olmaya, kendi belediyelerinde il ve ilçelerinde bu insanlara destek olmaya çağırıyorum. Çünkü bugün yanlarında biz yoksak yarın yanlarında olmamızın da hiçbir önemi kalmayacak.” Desteklerden yararlanmak isteyen asgari ücretliler ise https://sosyalhizmetler.ankara.bel.tr/asgari-destek-programi adresi üzerinden başvuru yapabilecek.  

Peynir Sofralarda Lüks Oldu! Haber

Peynir Sofralarda Lüks Oldu!

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, 2024 yılının Ocak ayında 400 TL olan tulum peynirinin 590 TL’ye çıktığını, diğer peynir çeşitlerinin de ciddi artışlar gösterdiğini belirtti. Ayrıca, gıda harcamalarının kredi kartıyla yapılmak zorunda kaldığını vurgulayan Gürer, 2024 yılı Ocak ile 2025 yılı Ocak arasındaki kredi kartı harcamalarının %62,8 arttığını ifade etti. TÜİK’in enflasyon sepetindeki peynir fiyatlarının gerçeklerle örtüşmediğini ve halkın yaşadığı ekonomik durumu göz ardı ettiğini söyledi. Gürer, sofraların vazgeçilmez gıda ürünü olan peynirin artık lüks hale geldiğini belirtti. Gürer, "Besici, Ulusal Süt Konseyi'nin (USK) tavsiye ettiği fiyata çiğ süt satamazken yem fiyatlarındaki artış besiciyi zora soktu. Buna rağmen fabrika peynir fiyatlarında rafa yansıyan önemli bir fiyat artışı oluştu." dedi. PEYNİR ARTIK LÜKS! CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, peynir fiyatlarında yaşanan artışın emekli ve asgari ücretliler için peynire erişimi de zorlaştırdığını belirtti. Gürer, “Peynir, artık dar ve sabit gelirli vatandaşlar için sınırlı tüketilen ürünler arasına girdi” dedi. Peynir fiyatlarındaki artışın çiğ süt üreticisine aynı oranda fayda sağlamadığına dikkat çeken Gürer, peynir üreten fabrikaların sabit gider artışlarını gündeme getirdiğini belirtti. Gürer, “İşçilik, nakliye, işletme gideri, elektrik, doğalgaz, ambalaj, poşet ve fire gibi giderlerin fiyata yansıdığını ve bu nedenle artış oluştuğunu ifade ediyorlar” dedi. Ömer Fethi Gürer, fiyat artışı ve değişkenliği konusunda her kesimin bir anlatısı olduğunu ifade etti. Gürer, “Ekonomik kriz etkilerinin girdi artışlarına yansıması raftaki ürüne zam olarak yansıyor. Sanayici, 'Eğer fiyatı artırmasam batacağım' diyor, vatandaş ise 'Aldığım maaşla istediğim her ürünü alamıyorum. Aç kalmamaya çalışıyorum' diyor. Hayvancılık yapanlar, ahır ve yem giderleriyle bu işin sürdürülemeyeceğini belirtiyor. Bu süreci düzenlemesi gereken iktidar. Ancak iktidar, düşük alım fiyatları ve düşük ücretlerle piyasada ticari hareketi de kısarak sorunu derinleştiriyor” diye konuştu. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 2024 Ocak ayındaki peynir fiyatları ile 2025 yılı Ocak ayı peynir fiyatlarını karşılaştırdı ve peynirdeki fiyat artışına dikkat çekti. Gürer, “Peynir fiyatı çarşı, pazar ve markete göre değişiyor. Bazı markalı peynir fiyatları uçmuş durumda. Ortalama fiyatla satılan tulum peyniri, 2024’ün ilk aylarında 400 TL iken 590 TL’ye yükseldi. Beyaz peynirin kilosu ise 155 TL’den 210 TL’ye çıktı. Marka bir beyaz peynirin fabrika üretimi 400 lirayı aştı. Üretim şekline göre bu fiyatın üzerinde beyaz peynir fiyatları da var. Kaşar peynirinin fiyatı 350 TL’den 490 TL’ye çıkarken, krem peynirin fiyatı ise yüzde 68,75 artarak 160 TL’den 270 TL’ye yükseldi” dedi. GIDA ENFLASYONU VE YÖNETİM KRİZİ Ömer Fethi Gürer, gıda fiyatlarındaki artışın temel nedeninin yanlış tarım politikaları olduğunu belirterek, üreticinin artan maliyetlerle baş edemediğini ve yeterli destek alamadığını söyledi. "Yem, mazot, elektrik, işçilik, ahır gideri, aşı, veteriner gideri gibi girdilerdeki fiyat artışları, Küçük aile tipi çiğ süt üreticisini zor durumda bırakıyor. Bu koşullarda süt fiyatları sınırlı artarken, sütten mamul ürün fiyatları ise durmuyor.” dedi. KREDİ KARTI HARCAMALARI YÜKSELİYOR Ömer Fethi Gürer, 2024 Ocak ayı ile 2025 Ocak ayındaki kredi kartı harcamalarını karşılaştırarak, gıda ve market harcamalarındaki artışlara dikkat çekti. 2024 Ocak ayında toplam kredi kartı harcamalarının 801,7 milyar TL olduğunu belirten Gürer, 2025 Ocak ayındaki harcamanın ise 1 trilyon 305 milyar TL'ye çıktığını ifade etti. "Bu durum, kredi kartı harcama miktarındaki yüzde 62,8'lik büyük artışı gözler önüne seriyor. Vatandaş kredi kartıyla yaşamaya çalışıyor" dedi. GIDA HARCAMALARI YÜKSELDİ CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, kredi kartı ile yapılan gıda harcamalarının 2024 yılında 57 milyar TL'den 2025 yılında 94 milyar TL'ye çıkarak yüzde 64,9’luk bir artış yaşadığını belirtti. Market harcamalarında da benzer bir artış gözlendiğini ifade eden Gürer, 2024 Ocak ayında 146 milyar TL olan market harcamalarının, 2025 Ocak ayında 236 milyar TL'ye çıkarak yüzde 61,6’lık bir artış gösterdiğini söyledi. Ayrıca, yemek harcamalarının 2024 yılında 47 milyar TL'den 2025 yılında 80 milyar TL'ye yükselerek yüzde 70,2'lik bir artış kaydettiğini aktardı. TÜİK’İN ENFLASYON SEPETİ GERÇEKLE UYUŞMUYOR Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından enflasyon sepetinde yer alan temel peynir çeşitleri fiyatlarına bakıldığında, bu fiyatların gerçeklerle örtüşmediğini belirten Ömer Fethi Gürer, aynı markette ve aynı marka ürünler üzerinden yapılan karşılaştırmalarda TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarının üzerinde fiyat artışları görüldüğünü ifade etti. Gürer, “Peynir artık dar ve sabit gelirli vatandaşın sofrasında kolayca yer bulamıyor. Temel bir gıda ürünü olan peynir lüks hale geldi” dedi. Gürer, TÜİK tarafından belirlenen peynir fiyatlarının halkın karşı karşıya olduğu ekonomik gerçekleri göz ardı ettiğini vurguladı. 2024 Aralık ayında TÜİK’in belirlediği fiyatlara göre beyaz peynir 146,4 TL, kaşar peyniri 234,5 TL, tulum peyniri 248,36 TL ve krem peyniri 173 TL olarak açıklanmıştı. Gürer, “Bu fiyatlarla nerede ürün satılıyor, TÜİK bunu açıklamalı ki vatandaş da gidip oradan alsın” dedi. Gürer, TÜİK’in bu sepetinin halkın yaşadığı ekonomik gerçeklikle örtüşmediğini ve bu fiyatlar üzerinden enflasyon belirlenerek emekli, memur ve asgari ücretlinin düşük ücretlere mahkûm edildiğini söyledi. “Bu süreç, iktidarın talimatıyla oluşturuluyor. Vatandaş, peynir fiyatlarındaki artışla da mağdur durumda” diye konuştu.

İktidar Emekliliği Açlıkla Mücadele Haline Dönüştürdü Haber

İktidar Emekliliği Açlıkla Mücadele Haline Dönüştürdü

CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, en düşük emekli aylığının, asgari ücret seviyesine yükseltilmesi ve her yıl yürürlüğe girecek asgari ücret düzeyinde güncellenmesi için TBMM Başkanlığı’na kanun teklifi verdi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, 2025 yılının ilk yarısı için uygulanacak en düşük SSK ve Bağ-Kur emekli aylığının yüzde 15,75 artırılarak 14 bin 469 liraya yükseltildiğini açıkladı. CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, en düşük emekli aylığının, asgari ücret seviyesine yükseltilmesi ve her yıl yürürlüğe girecek asgari ücret düzeyinde güncellenmesi için TBMM Başkanlığı’na kanun teklifi verdi. İKTİDAR EMEKLİLERİ AÇLIK SINIRININ DAHİ ALTINDA BIRAKTI Verdiği kanun teklifine ilişkin açıklama yapan Arslan, milyonlarca emeklinin açlık sınırının altında kalan aylıklarla geçinmek zorunda kaldığını ifade etti. TÜRK İŞ verilerine göre 2024 yılının Aralık ayı itibariyle açlık sınırının 21 bin 83 lira olduğuna dikkat çeken Arslan, AKP iktidarının emeklilerin yaşam koşullarını iyileştirmek yerine, 2025 yılında kuru ekmeğe muhtaç ettiğini söyledi. “YOKLUKLA VE YOKSULLUKLA EN ÇOK MÜCADELE ETTİKLERİ YIL’ 2024 yılının emekliler yılı değil, emeklilerin yoklukla ve yoksullukla en çok mücadele ettikleri yıl olduğunu ifade eden Arslan, “Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı verilerine göre, AKP hükümetinin iktidara geldiği 2002 yılında ortalama işçi emekli aylığı, asgari ücretin yüzde 50 üzerinde iken, 2024 yılında asgari ücretin yüzde 58,8 altında kalmıştır. 1999 öncesi prime esas kazanç tabanının yüzde 70’i seviyesinde sabitlenen aylık alt sınırları, iktidar partisi dönemi olan 23 yıl içerisinde yüzde 35’e düşürülmüştür. Bu düşüşe paralel olarak, emekli vatandaşlarımızın alım gücü de yıllar içerisinde erimiştir. Günümüzde emeklilik, açlık ile mücadele haline dönüşmüştür. ‘Emekliler yılı’ olarak ilan edilen 2024 yılı emeklilerimizin hafızasına, ‘yoklukla ve yoksullukla en çok mücadele ettikleri yıl’ olarak kazınmıştır” dedi. “SOSYAL DEVLET, BİREYLERE ASGARİ GELİR GÜVENCESİ VERMELİDİR” Devletin elzem görevleri arasında emekli vatandaşların insan onuruna yaraşır seviyede yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlamak olduğunu söyleyen Arslan, “Sosyal devlet, bireylere asgari gelir güvencesi vermelidir. Mevcut durumda, emekli vatandaşlarımız asgari gelirin altında kalan aylıklar ile geçinememektedir. Yapılacak olan düzenleme ile, sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak en düşük emekli aylığının, asgari ücret düzeyine yükseltilmesi ve her yıl yürürlüğe girecek asgari ücret düzeyine güncellenmesi amaçlanmaktadır” diye konuştu.

Emekli Aylık Artışları Daha Büyük Hayal Kırıklığı Olacak! Haber

Emekli Aylık Artışları Daha Büyük Hayal Kırıklığı Olacak!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe, “Asgari ücret büyük bir hayal kırıklığı yarattı ama ondan daha büyük bir hayal kırıklığı önümüzdeki hafta açıklanacak olan emekli aylık artışları ve memur maaşlarında yapılacak değişikliktir. Asgari ücretin de çok altında bir artışla karşı karşıya kalacağımızı biliyoruz” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Karatepe, Genel Merkez’de basın toplantısı düzenlediği basın toplantısında, “CHP Ekonomi Takımı olarak yurdu dolaşıyoruz. 13 ile ziyarette bulunduk, yıl başından sonra ziyaretlerimiz devam edecek. Her bölgeye gittik, adım atmadığımız yer kalmadı. Gittiğimiz her yerde gördüğümüz ortak bir şey var. Herkes mevcut ekonomik koşullardan yüksek sesle şikayetçi olduğunu ifade ediyor ve bunun değişmesi için bir an önce seçim sandığının vatandaşın önüne konulmasını talep ediyor. Dolayısıyla, vatandaşlarımızın bizim aracılığımızla ilettiği bu mesajı ben buradan bir kez daha ifade etmek isterim. İçinde bulunduğunuz düzeni değiştirmek için bir an önce seçim, hemen seçim” ifadelerini kullandı. Karatepe şunları kaydetti: “Maalesef yoksulluk kavramı ülkemizde o kadar kullanılır oldu ki bugün ücretsiz karşılaştırmalar yaparken bile açlık, yoksulluk gibi kavramları dilimize dahil etmek durumunda kaldık. Açlığa referans yapmadan ücret artışlarının seviyesini tartışamaz hale geldik. Geçen hafta asgari ücrete ilişkin değerlendirmelerde de maalesef bunu çok net bir biçimde görüyoruz. Çalışanların beklentilerinin oldukça altında kalan enflasyonun bile çok çok altında kalan asgari ücret artışını karşılaştırırken bunun 2025 yılının hangi ayında açlık sınırının altına düşeceğini maalesef biz iktisatçılar da toplantılarda, televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde tartışır hale geldik. 22 yılın sonuna geldiğimiz yer varlık, refah, zenginlik gibi kavramlar değil, açlığın referans olarak alındığı ve bütün ücretlerin buna bakarak karşılaştırıldığı bir yer olmuştur maalesef. Biz buna layık değiliz. Bizim hak ettiğimiz şey zenginlik içerisinde, refah içerisinde yaşayan bir toplum. Açlık sınırının üzerine çıkmak bile yeterli değil. Yoksulluk sınırını neden referans olarak almadığımızı açık bir biçimde bugün sizinle paylaşmak isterim. Ülkede yaşayan nüfusun büyük çoğunluğunun yoksulluk sınırı altında bir gelire sahip olduğunu maalesef üzülerek sizlerle paylaşmak isterim. Asgari ücret büyük bir hayal kırıklığı yarattı ama ondan daha büyük bir hayal kırıklığı önümüzdeki hafta açıklanacak olan emekli aylık artışları ve memur maaşlarında yapılacak değişikliktir. Asgari ücretin de çok altında bir artışla karşı karşıya kalacağımızı biliyoruz. “ENFLASYON MUHTEMELEN YÜZDE 46 SEVİYESİNDE OLACAK” Cuma günü 3 Ocak tarihinde 2024 yılı sonu enflasyon gereği açıklanacak. Bu verinin muhtemelen yüzde 46 seviyesinde olacağını biliyoruz. Yani 2024 yılı tamamlandığında enflasyonun resmi verilere göre yüzde 46 seviyesinde olacağını TÜİK cuma günü saat 10’da kamuoyuyla paylaşacak. Enflasyonun resmi olarak da yüzde 46 olarak gerçekleştiği bir dönemde, ücretlerin yüzde 30 seviyesinde arttırılmış olmasına rağmen hâlâ ‘Biz vatandaşlarımızı enflasyona ezdirmiyoruz’ ifadesini kullanabilmek ancak ve ancak vatandaşın aklıyla alay edenlerin yapabileceği bir şey. Yoksulluğun derinleştiği, açlığın referans olarak kullanıldığı bu ülkede maalesef orta sınıf kalmamıştır. Bu duruma gelmemizin tek sebebi iktidarın uyguladığı ekonomik programdır. Vatandaşı o kadar derin bir yoksulluğa sürükledi ki uygulanan programlar, çalıştığıyla ihtiyacını karşılayamayan, borçlanarak derin bir borç batağına sürüklenen vatandaşlarımız kısa yoldan hızlıca nerelere para kazanıp ihtiyaçlarını karşılayabilirim çabası içerisinde bir taraftan şans oyunları bir taraftan yasal ya da yasa dışı bahis siteleri diğer taraftan kripto paralar gibi oynaklığı çok yüksek olan yerlerde şanslarını denemeye, eğer denk getirebilirlerse bir miktar para kazanma çabasına girmiştir. “TÜRKİYE’DE UYGULANAN EKONOMİ POLİTİKASI BİR İKTİSATÇI TARAFINDAN KURGULANMIŞ DEĞİL” Türkiye’de uygulanan ekonomi politikası bir iktisatçı tarafından kurgulanmış değil, bir fon yöneticisi zihniyetiyle hayata geçirilmiş bir politikadır. Çünkü temel kurgunun sürekli olarak yurt dışından fon girişi üzerine kurgulandığını biliyoruz. Ama biz bunu değiştireceğiz. Mevcut iktidarın bunu değiştirme şansı yok. Çünkü mevcut iktidar göreve geldiği tarihteki şikayet ettiği göstergeleri bile değiştirememiştir. Bundan yaklaşık 11 yıl önce, 2013 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımda aynen şunu söylüyor: ‘Göreve geldiğimizde faiz oranı yüzde 47 idi’ diyerek bundan duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor. Bu yüksek faiz oranından şikayet ediyor. Göreve geldikleri tarihte faiz oranı yüzde 47’ydi Şu an içinde bulunduğumuz günde politika faiz oranının ne kadar olduğunu hatırlıyor musunuz? Geçen hafta Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplandı ve faiz oranlarını 250 baz puan indirerek yüzde 47,5 seviyesine çekti. Çok ağır ekonomik koşullarla karşı karşıyayız. Fakat karamsar olmaya da gerek yok. Bu ekonomik koşulların değişeceğine biz CHP olarak samimi olarak inanıyoruz. Bunları düzeltmek için, toplumu refaha, zenginliğe taşımak için siyaset yapıyoruz. Bunun nasıl olacağı da gayet net bir biçimde belli. Bir seçim olacak, o seçimin ardından CHP ve onun yetkin kadroları göreve gelecek ve içinde bulunduğumuz bu sorunları hızlı bir biçimde çözecektir. “ORTA SINIFI YENİDEN İNŞA EDECEĞİZ” Bu düzen değişmeli ve biz bu düzeni değiştirmeye hazırız ve bunu değiştireceğiz. Bunu yaparken çok üreteceğiz, bol üreteceğiz, ürettiğimizi hakça paylaşacağız. Bunun yapılması oldukça kolay. Türkiye'nin bel kemiği olan orta sınıfı yeniden inşa edeceğiz. Bugün sadece sınırlı sayıda zengin kesim ve ülke nüfusunun büyük çoğunluğunun yoksul olduğu bu durumun sürdürülemez olduğunu biliyoruz. Orta sınıfı yeniden inşa edeceğiz. Asgari ücretlilerin toplam çalışanlar içerisindeki oranını hızla düşüreceğiz. Bugün yüzde 50 seviyesinde olan oranın zaman içerisinde OECD ortalamasına çekilmesini ve Avrupa Birliği’ne yakınsamasını sağlayacağız. Vatandaşlarımızın üzerindeki vergi yüklerini hızla azaltacağız. Sadece tarımsal destek sağlamakla kalmayacağız, çok kapsamlı tarım politikasıyla Türkiye'nin ucuz, erişilebilir maliyetle gıdaya erişmesine imkan vereceğiz. Bir taraftan vatandaşlarımız uygun maliyetli gıdaya erişirken diğer taraftan çiftçilerimiz ürettikleri üründen, döktükleri alın terinden para kazanabilecek hâle gelecek. Bugün Türkiye'nin döviz ihtiyacının temel kaynağı, üretimimizin dışa bağımlı hâle gelmiş olması. Üretimimizin dışa bağımlı hâle gelmiş olması 22 yıllık iktidarın uyguladığı politikaların bir sonucudur maalesef. Bugün ithalatımızın yaklaşık yüzde 75’i üretimde kullanılan girdi, aramal, hammadde gibi şeylerden oluşmaktadır. “BİR AN ÖNCE SEÇİM, HEMEN SEÇİM” CHP Ekonomi Takımı olarak yurdu dolaşıyoruz. 13 ile ziyarette bulunduk, yıl başından sonra ziyaretlerimiz devam edecek. Her bölgeye gittik, Güneydoğuya, Trakya'ya, Batı Karadeniz'e, Akdeniz'e gittik. Adım atmadığımız yer kalmadı. Gittiğimiz her yerde gördüğümüz ortak bir şey var. Bütün vatandaşlarımız, sanayicimiz, iş insanımız, emekçilerimiz, çiftçilerimiz, esnafımız yani ekonominin çarklarında yer alan herkes mevcut ekonomik koşullardan yüksek sesle şikayetçi olduğunu ifade ediyor ve bunun değişmesi için bir an önce seçim sandığının vatandaşın önüne konulmasını talep ediyor. Dolayısıyla, vatandaşlarımızın bizim aracılığımızla ilettiği bu mesajı ben buradan bir kez daha ifade etmek isterim. İçinde bulunduğunuz düzeni değiştirmek için bir an önce seçim, hemen seçim.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.