SON DAKİKA
Hava Durumu

#Ahpadi̇ Derneği

Porsuk Haber Ajansı - Ahpadi̇ Derneği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ahpadi̇ Derneği haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Terör, Yasayla Değil Mücadeleyle Bitirilir! Haber

Terör, Yasayla Değil Mücadeleyle Bitirilir!

AHPADİ Derneği tarafından, başlatılan Terörsüz Türkiye süreci ve bu süreçte yaşananlarla ilgili olarak bir basın toplantısı düzenlendi. Adaletin Hukuku ve Parlamenter Demokrasi İdeali Derneği Başkanı Mehmet Ektaş tarafından düzenlenen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; "Ülkemiz geçen yıl, Teröristbaşının Demokratik Konfederalizm paketiyle yutturmaya çalıştığı, Emperyalizmin güçsüz bin şehir devleti amacına, büyüterek küçültme stratejik tuzağıyla hizmet eden, Terörsüz Türkiye söylemiyle Türk Milletini ikna etmekle Devlet Bahçeli’nin görev yüklendiği bir yıkım projesiyle baş başa kalmıştır. Güya, hiç bir pazarlık olmaksızın KCK’nın tüm bileşenlerinin silah bırakmasını hedeflediği söylenilen sürecin aslında bir çok pazarlığı ve hatta Türk Devletinin Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünü hedef aldığını, bir yıllık süreçte hep birlikte gördük. Süreç öyle bir noktaya geldi ki; PKK’nın siyasi kanadı olan DEM’in grup toplantısında Gazi Mecliste terörist başı lehine sloganlar atılacak kadar arsızlaştılar; teröristbaşının talimatıyla basının, karşıt görüşlü basın mensuplarının, yıkıcı sürece muhalefet edenlerin, aydınların susturulmasını Cumhurbaşkanından talep edecek kadar faşist bir tutum içine girdiler, Gazi Meclis kürsüsündan şehitlerimize “ceset” diyecek kadar kudurdular. Türk Milletine yaşatılan bu sistematik ve planlı travmaların, PKK ve uzantılarının şımarıklığının, Gazi Meclise kadar uzanan cesaretlerinin tek nedeni Bahçeli’nin başlattığı, yolda katılan bir çok aktörün de sürdürdüğü gaflet ve delalet politikalarıdır. Teröristbaşını Övmek Suçtur,Gereği Yapılmalıdır. 5237 Sayılı TCK’nın Kamu Barışına Karşı Suçlar başlığı altında 215’inci maddesinde Suçu ve Suçluyu Övme Suçu düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre; “İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, bu nedenle kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması hâlinde, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Hafta içinde Gazi Meclis çatısı altında gerçekleştirilen eylemlerde, düşünce özgürlüğünün sınırları aşılmıştır. Teröristbaşı lehine yöneltilen sloganlarla gerçekleşen övmenin neticesinde, Türk Milletinin manevi duyguları rencide edilmiş, infial yaratılmış, böylece kamu düzeni ve barışı açısından somut bir tehlike ortaya çıkmıştır ve bu alenen gerçekleşmiştir. Yargıtay’ın aynı slogan hakkında geçmişte verdiği yerleşik kararları da dikkate alındığında, temel görevleri Cumhuriyeti korumak olan Cumhuriyet Savcılarının görevlerini yapmaları, Türk Milletinin sinir uçlarıyla oynayan bu kişilerin örgütlü, organize ve planlı bir yapılanmaya gerçekleştirdikleri bu suçun cezalandırılması için soruşturma açmaları gerekmektedir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığını göreve davet ediyoruz. Diğer yandan, bir yılı aşkın süredir devam eden “yıkım” politikaları masumlaştırmak ve topluma yutturmak için inkarcılığın ve yalancılığın yöntem olarak kullanıldığını da belirtmek istiyoruz. Sürecin başından beri, teröristbaşına, örgüt yöneticilerine, eylemlere karışmış örgüt üyelerine bir affın söz konusu olmayacağı ancak sadece hiç bir suça karışmamış örgüt üyelerinin yeniden topluma kazanılması, ağır hastalık ve benzeri durumdaki suçluların cezalarının, infazlarının ertelenmesi ya da affedilmesi için yasal düzenleme yapılmak istenildiği söylenilmekte, böylece hain proje masumlaştırılmaya çalışılmaktadır. Peki gerçekten durum anlatıldığı gibi midir? Sadece, suça karışmamış terör örgütü üyelerinin topluma kazandırılması, terör örgütünden koparılması, ağır hastalık halindekilerin cezalarının, infazlarının ertelenmesi ya da affedilmesi için yasal düzenlemelere ihtiyaç var mıdır? Terörle Mücadele İçin Yasal Düzenlemeler Yeterli. TCK’nın 221’inci maddesinde “Etkin Pişmanlık” kurumu düzenlenmiştir. Maddenin 2’inci fıkrasında “Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmayacağı”, 3’üncü fıkrasında “Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmayacağı” 4’üncü maddesinde “Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılacağı” belirtilmiştir. TCK’nın 51’inci maddesinde hapis cezalarının ertelenmesi, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 16 ve 17’inci maddelerinde İnfazın Ertelenmesi, Anayasanın 104’üncü maddesinde cumhurbaşkanının “sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletme ve kaldırma” yetkisi düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler, suça karışmamış ya da suça karışmış ancak devamında pişmanlık duymuş kişilerin cezalandırılmaması, ağır hastalık ve benzeri durumda olanların cezalarının, infazlarının retelenmesi ya da affedilmesi konusunda yeterlidir. Başkaca bir düzenlemeye ihtiyaç yoktur. Bu düzenlemelerin varlığı, süreci yönetenlerin “yasal düzenleme ihtiyacı taleplerine kılıf yaptıkları sözlerle” gerçek emellerini toplumdan gizlediklerini, topluma doğru söylemediklerini göstermektedir. Süreci yönetenlerin gerçek emeli, onbinlerce vatan evladının ölümüne neden olan teröristbaşı ve avanesinin hapisten çıkarılmasına olanak sağlamaktır. Türk Milletinin bunu kabul etmesi mümkün değildir. “Kürt” sorunu yoktur. Sorunu, etnisiyetçi bir dille adlandırmak, bölücülüktür. Ülkemizin Güneydoğusunda ve komşu Ülkelerin bir bölüm topraklarında, yüzyıllardır gelen, yönetim aymazlıkları nedeniyle kırılamamış feodal bir ağalık düzeni vardır. Bu düzen etnisiyetine bakmadan tüm yurttaşları, emekçileri, yoksulları ezmekte ve sömürmektedir. KCK ve Ülkemizdeki uzantısı PKK’nın buna hizmet etmekte, bunun için yurttaşların özgürleşmesinin, tek millet ülküsü etrafında birleşmesinin önüne geçmeye çalışmakta, Milleti dil, kültür ve ortak ülkü yönlerinden birbirine yabancılaştırmak istemektedir. Bu projenin arkasındaki esas el ise ABD’nin başını çektiği emperyalizm ittifaktır. Bir çok vatansever siyasetçi tarafından Teröristbaşının adıyla anılan “tuzak” Komisyon’dan gelen bilgiler, Komisyonda yer alan partilerin temsilcilerin konuşmaları, Komisyonda dinlenen “sözde” sivil toplum örgütlerinin talepleri Komisyon araçsallaştırılarak ve meclis üzerinde komisyon baskısı kurularak, yasal ve anayasal düzenlemeler yoluyla mevcut Anayasal düzene karşı bir kalkışmaya, karşı devrime hazırlanıldığı işaret etmektedir. AHPADİ olarak bu yıkım sürecine şiddetle karşı çıktığımızı bir kez daha ifade ediyoruz. Halkımıza da, mevcut durumu yasal çerçevesi içinde gösteriyor, süreci ve olası çıktılarını olumluyan söylem ve ifadelerin doğru olmadığını, toplumun doğru bilgilendiirlmediğini bir kez daha Milletimizin dikkatine ve değerlendirmesine sunuyoruz."

Kardeşlik mi Yoksa İhanet Komisyonu mu? Haber

Kardeşlik mi Yoksa İhanet Komisyonu mu?

AHPADİ Derneği tarafından ''Terörsüz Türkiye'' kapsamında TBMM'de çalışmalarına başlayan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu ile ilgili bir basın açıklaması yapıldı. AHPADİ Dernek Başkanı Av. Mehmet Ektaş tarafından yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi; ''Terörsüz Türkiye sloganıyla Türk Milletine pazarlanmaya çalışan yeni dönemin kilidini açacak anahtar olarak kullanılmak istenen Süreç Komisyonu 05/Ağustos/2025 tarihinden itibaren çalışmaya başladı. Başlangıcında “Terörsüz Türkiye” adıyla anılan, terror örgütü destekçisi DEM’in karşı çıkması nedeniyle ikinci toplantısında adı Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu olarak adlandırılan, sağduyulu, Cumhuriyetçi, Milliyetçi kesimlerin ise İhanet Komisyonu eleştirilerine maruz bu korsan komisyonun çalışmaya başlamasından itibaren, duyulan kaygıların, yöneltilen eleştirilen haksız olmadığı da ortaya çıktı. Komisyon’dan gelen bilgiler, Komisyonda yer alan partilerin temsilcilerinin konuşmaları, Komisyonda dinlenen “sözde” sivil toplum örgütlerinin talepleri, PKK terror örgütünün açıklamaları Komisyon araçsallaştırılarak ve meclis üzerinde komisyon baskısı kurularak mevcut Anayasal düzene karşı bir kalkışmaya, bir karşı devrime hazırlanıldığını ortaya koyuyor. Bu Komisyon, Türkiye’yi Parçalama Hedeflerini Yeniden Uygulamaya Koyan Emperyalistlerin Komisyonudur! Atatürk ve Silah Arkadaşlarının yılmaz mücadelesi karşısında, Sevr Andlaşmasını gerçekleştiremeyen Emperyal devletler, Türkiye’yi parçalama planlarını, dirayetsiz ve kifayetsiz siyasetçilerin öne çıktığı her yeni dönemde tekrar taşeron Terör örgütleri ve Ülkemizdeki yerli işbirlikçileri, etki ajanları eliyle tekrar uygulamaya soktular. Bebek katili Terörist Başı tarafından talep edilen, Devlet Bahçeli tarafından gündeme taşınan, Özgür Özel tarafından sahiplenilen, İmamoğlu tarafından güzellenen, Erdoğan’ın hamiliğinde Meclis Başkanı Kurtulmuş tarafından hayata geçirilen bu komisyon, Türk Milletinin komisyonu değildir. Görüldüğü üzere bu Komisyon Amerika Birleşik Devletlerinin Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında Türkiye’ye dayatılan “büyüyerek çözülme”, “İmparatorluk Hayaliyle Şehir Devletine Dönüştürme” projesinin aracıdır. Bu komisyon emperyalistlerin kurdurduğu, görev biçtiği bir defacto yapıdır. Komisyon, Hukuka Aykırı Olarak Oluşturulmuş, “Korsan Komisyon”dur. Anayasamızda yasama, yürütme ve yasama yetki ve görevinin hangi kurumlarda olduğu açıkça düzenlenmiştir. Bu yetki ve görevler, devredilemez, çünkü kaynağı millet egemenliğidir. Komisyona biçilen görevler ise bir yandan yürütmenin görev ve yetkilerine diğer yandan yasamanın görev ve yetkilerine, diğer bir yandan ise yargının görev ve yetkilerine girmektedir. Böylece, Anayasanın üstünde yürütme, yargı ve yasama kuvvetlerinin birleştirildiği olağanüstü bir yapı kurulmuştur. TBMM üyelerinden oluşacak Komisyonların Kuruluşu ve işleyişine dair tüm düzenlemeler Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünde düzenlenmiştir. İçtüzüğün 20. Maddesine göre 16 Komisyon vardır. Bu komisyonlar arasında Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu olarak adlandırılan bir komisyon yoktur. TBMM üyelerinin katılmıyla ve TBMM çatısı altında çalışacak bir komisyonun kurulması ancak Meclis İç Tüzüğünde Meclis Kararıyla yapılacak bir düzenlemeyle olanaklıdır. Ancak, korsan komisyon için böyle bir düzenleme yapılmamış, hiç bir yetkisi olmayan Meclis Başkanının çağrısıyla defokta korsan komisyon kurulmuştur. İçtüzüğün 20. Maddesine göre Plan ve Bütçe Komisyonu ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu hariç, komisyonların her birinin üye sayısı, Danışma Kurulunun teklifi üzerine Genel Kurulca işaret oyuyla belirlenir. Komisyonlarda sadece mecliste grubu bulunan siyasi parti milletvekilleri görev yapabilir, siyasi parti grupların üye sayıları, siyasi parti gruplarının parti grupları toplam sayısı içindeki yüzde oranlarına göre Meclis Başkanınca belirlenir. Ancak, korsan komisyonda, mecliste grubu bulunmayan HÜDAPAR, TİP, EMEP, DSP ve Yeniden Refah Partisi 1’er Milletvekiliyle temsil edilmişlerdir. Bu durum da Örneğin her 14 CHP’li Milletvekili karşılığında CHP’nin 1 oyu varken DSP 1 milletvekiliyle 1 oy hakkı kazanmıştır. Komisyonlarda görev alacak milletvekillerinin seçimi, siyasi parti gruplarınca bildirilen adayların isimlerini gösterir listelerin Genel Kurulca, işaret oyu ile onaylanması suretiyle gerçekleşir. Ancak, korsan komisyonun üyeleri için meclis Genel Kurulunda oylama da yapılmamıştır. Böyle bir komisyonun kurulması, 2014 yılında kabul edilen ve Cumhurbaşkanına terörün ortadan kaldırlması için her türlü yetkiyi veren “6551 sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” a da aykırıdır. Bu Komisyonun Kanun Teklifi Hazırlaması ve Teklif Etmesi Anayasa’ya Aykırıdır. Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş’un, Cumhurbaşkanı Danışmanı Uçum’un, Komisyonda temsil edilen partilerin Genel Başkanlarının açıklamalarına gore bu komisyon, kanun teklifleri hazırlayacakmış. Kuruluşu ve işleyişi Anayasa’ya aykırı olan bu korsan komisyonun kanun teklifi hazırlama ve sunma yetkisi de yoktur. Anayasanın Kanunların teklif edilmesi ve görüşülmesi başlıklı 88’inci maddesine göre “Kanun teklif etmeye milletvekilleri yetkilidir.” TBMM İç Tüzüğünün 35’inci maddesine gore de komisyonlar kanun teklif edemezler, Milletvekilleri tarafından teklif edilen kanun tekliflerini görüşürler, kendilerine havale edilen kanun tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul veya reddedebilirler, çalışmaların sonuçlarını rapor olarak TBMM Genel Kuruluna sunarlar. Görüldüğü üzere, Kanun Teklifi Sunma yetkisi sadece Milletvekillerinde olup Komisyon bu yönüyle de hukuksuz eylemlere kalkışmaktadır. Bu Komisyonun Çalışmalarının Hiç bir Bağlayıcılığı Yoktur. Ancak, Komisyon çalışmaları sonunda elde edilecek çalışmaların, Genel Başkanlar tarafından Milletvekillerine dayatılacağı, bir sonraki seçimde adaylık kaygısını Ülkenin bekası kaygısına tercih edeceği umulan Milletvekillerine Kabul ettirileceği düşünülmektedir. Bu Komisyona Biçilen Görev ve Beklenen Çıktılar Anayasa’ya Aykırıdır. Komisyonda yer alan siyasi parti temsilci,lerinin komisyonda ve televizyon programlarında yaptıkları konuşmalardan, Komisyonda dinlenen “sözde” sivil toplum örgütü temsilcilerinin konuşmalarından, Terörist başının açıklamalarından, PKK Yönetim kadrolarının beyanlarından açığa çıkıyor ki; komisyondan teöristlerin cezalarının nkaldırılması, ana dilde eğitim, etnisiyetçi Anayasa, federasyonun ilk adımı sayılacak yerel yönetim özerklik şartları gibi Türkiye Cumhuriyetinin üniter, ulus devlet moıdelini hedef alan, Türk Milleti egemenliğini ortadan kaldıran Kanun ve Anayasa düzenlemelerinin hazırlanması bekleniyor. Bu beklentilerin ve taleplerin tamamı Anayasa’ya aykırı talep olup Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil eden eylemlerdir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, sivil, askeri ya da başka militarist yöntemlerle kendini lağv edecek hiç bir girişime onay vermez. Komisyon, PKK/DEM Çizgisinde Görüşleriyle Bilinen Siyaseetçilerin Çoğunlukta Olduğu Şekilde Oluşturulmuştur. Komisyonda, her ne kadar siyasi partiler temsilciler vermişse de, si,yasi partilerin belirlediği milletvekillerinin ana dilde eğitim, Üniter Devlet, Ulus Devlet, Türk Milleti, Vatandaşlık Tanımı, Laiklik, Atatürk, Atatürk İlke ve Devrimleri gibi konulara nasıl baktıkları tarafımızca bilinmektedir. Partilerinden bağımsız olarak, Komisyon üyelerinin bir çoğu, sıraladığımız bu konularda olumsuz düşünce ve görüşlere sahip olup sabah akşam Türkiye Cumhuriyeti temel değerlerine ateş eden kişilerdir. Bu nitelikteki kişilerin sayısı, Komisyon çoğunluğunu oluşturmaktadır. Bu bile bile lades anlamına gelmektedir. Özetle, Komisyon; Kuruluşu, Oluşumu, İşleyişi, Karar Alma Sayıları, Üyelerinin ideolojik görüş ve duruşları, Komisyona biçilen görev ve komisyondan beklentiler bağlamında her yönüyle hukuksuzdur, korsandır. Türk Milleti bu defakto duurmu Kabul etmemektedir. Mecliste, Anayasa üzerine yemin etmiş tüm milletvekillerini yeminlerine ve Türk Milletine verdikleri sözlere sadık kalmaya, ahlaklı, erdemli davranmaya, seçmenleri ise oy verdikleri partilere giderek sürece ve komisyona karşı olumsuz düşüncelerini ifade etmeye davet ediyoruz.''

Anayasa ve Kanun Uygulansın, Bölücü Partiler Kapatılsın Haber

Anayasa ve Kanun Uygulansın, Bölücü Partiler Kapatılsın

AHPADİ Derneği tarafından HÜDAPAR ve DEM Parti tarafından son günlerde yapılan açıklamalara tepki gösterildi. AHPADİ Dernek Başkanı Mehmet Ektaş yaptığı açıklamada HÜDAPAR ve DEM Parti ile ilgili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığını ve Anayasa Mahkemesini göreve davet etti. Başkan Ektaş yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Basınımızın değerli temsilcileri, Saygıdeğer Eskişehirliler; HÜDAPAR ve DEM ismiyle faaliyette bulunan, parti görünümlü yıkıcı, bölücü yapılanmaların son günlerde iyiden iyiye artan yalan ve iftiralarla bezenmiş, başta Anayasa olmak üzere Laik Hukuk Devriminin bütün, ilke kural ve kurumlarını hedef alan tehditkar ve tahrikkar beyan ve davranışları kamuoyunda infial yaratmakta, kaygı ve kızgınlıkla izlenmektedir. 2709 Sayılı Anayasa’nın Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma başlıklı 68’inci maddesinin dördüncü paragrafında; “Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemlerinin, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne,  insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamayacağı; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamayacağı; suç işlenmesini teşvik edemeyeceği”,  2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanununun Siyasi partilerin vazgeçilmezliği ve niteliği başlıklı 4’üncü maddesinde  “Siyasi partilerin Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olarak çalışacağı” kuralına yer verilmiştir. Burada sözü edilen Atatürk ilkelerinin adı, Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi el yazısıyla belirttiği üzere Kemalizm’dir. Yine, Siyasi Partiler Kanunun Siyasi partilerle İlgili Yasaklar Başlıklı dördüncü bölümünde; Demokratik Devlet düzeninin korunması ile ilgili yasaklar, Milli Devlet Niteliğinin Korunması, Bağımsızlığın Korunması, Devletin tekliği ilkesinin korunması, Azınlık yaratılmasının önlenmesi, Bölgecilik ve ırkçılık yasağı, Eşitlik ilkesinin korunması, Atatürk İlke ve İnkılaplarının ve Laik Devlet Niteliğinin Korunması, Dini ve dince kutsal sayılan şeyleri istismar yasağı konuları ayrıntılı olarak düzenlenmiş, bu konularda siyasi partilerin sorumlulukları belirlenmiştir. Ancak, hepimizin yakından takip ettiği gibi; HÜDAPAR ve DEM yapılanmaları; Millet egemenliğine, Atatürk ilke ve inkılaplarına, Kemalizm’e, Türk Devletinin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne karşıdırlar. Bu konudaki görüşlerini gizlemeden açık açık ifade etmektedirler. 2709 Sayılı Anayasa’yı, yeni Anayasa ya da Anayasa’da değişiklik afyonuyla ortadan kaldırmak suretiyle, Çerçevesi Anayasayla net olarak belirlenmiş Türkiye Cumhuriyetini yıkmak istemektedirler. Anayasa’nın Siyasi partilerin uyacakları esaslar başlıklı 69’uncu maddesinde “bir siyasi partinin tüzüğü ve programının 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı verileceği, bir siyasi partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verileceği, bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Siyasi partilerin kapatılmasının, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanacağı belirtilerek görev ve sorumlu Kurum olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Anayasa Mahkemesi işaret edilmiştir. Bu düzenlemeler Siyasi Partiler Kanununda da tekrar edilmiştir. Kamuoyuna yansıyan tüm beyan ve eylemleri, HÜDAPAR ve DEM!in kapatılmasını gerektirir şartların oluştuğunu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde göstermektedir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Anayasa Mahkemesi Anayasal Kuruluşlardır. Görevleri, Anayasa’yı, Anayasa’da nitelikleri belirtilmiş Türkiye Cumhuriyetini korumaktır. Bu görevlerini yapıp yapmamak noktasında inisiyatif kullanmaları söz konusu değildir. Ancak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bu görevini yerine getirme, HÜDAPAR ve DEM yapılanmasının kapatılma Davası açmak için soruşturma başlattığıyla ilgili hiçbir çalışması kamuoyuna yansımamıştır. Anayasa Mahkemesinin ise 2021 yılında başlayan HDP’nin kapatılması davasını yılardır karara bağlamamış ve dosyayı rafa kaldırmış olması da keyfiyetine işaret etmektedir. Biz, Laik Hukuk Devrimi Korumak Cumhuriyeti Korumak ilkesiyle hareket eden bizler Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığını ve Anayasa Mahkemesini görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz."

Hedef, Kreş Değil, Laik, Bilimsel, Atatürkçü Eğitim! Haber

Hedef, Kreş Değil, Laik, Bilimsel, Atatürkçü Eğitim!

AHPADİ Derneği tarafından kamuoyunda gündeme gelen belediyelerin açtığı kreşlerin kapatılması ile ilgili olarak bir basın toplantısı düzenlendi. AHPADİ Dernek Başkanı Av. Mehmet Ektaş tarafından düzenlenen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; Basınımızın değerli temsilcileri, Saygıdeğer Eskişehirliler; Yoksulluk, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısının en yoğun hissedildiği, halkın feryadının arşa erdiği, dolayısıyla bu durumun gündemi oluşturması, çözümün tartışılması gerektiği bu günlerde, yapay gündemlerle kamuoyu sürekli meşgul edilmekte, halkımız adeta ipteki cambaza baktırılmaktadır. “Mustafa Kemalin Askerleriyiz” diyen teğmenler hakkında başlatılan soruşturma, terörist başına umut af gibi gündem değiştirmeye yönelik hamlelere bir yenisi daha eklendi. Milli Eğitim Bakanlığının belediyelere bağlı olarak kreş adı altında açılan ancak okul öncesi öğretim kurumu gibi faaliyet gösteren yerlerin faaliyetlerine izin verilmemesi konulu yazısı büyük yankı uyandırdı. Özellikle, yazı da bu tespitlerin hangi belediyelerin hangi kreşleri için yapıldığının belirsiz olması, genelleyerek tüm belediye kreşlerini hedef alması, kreşlerin kapatılacağı yönünde haklı kaygılara ve eleştirilere neden oldu. Tartışmanın ele alınış biçimi ise, bir çok kesim tarafından kreş, gündüz bakımevi, ana okulu, okul öncesi eğitim kurumu ayrımının, bunların dayanağı mevzuatın, kurum ve kuruluşların yetki çerçevelerinin yeterince bilinmediğini de ortaya çıkardı. Kreş ve gündüz bakımevleri, çalışan kadınların çocuklarının çalışma saatleri içinde güvenle bırakılabileceği, bakım ve gözetimlerinin sağlanabileceği, sağlıklı beslenebilecekleri, sosyalleşebilecekleri kurumlardır. Bu kurumların temel amacı, çocuklara eğitim vermek değil bakım ve gözetimlerini sağlamaktır. Ana okulu olarak bilinen okul öncesi öğretim kurumları ise, okul çağına yaklaşan çocukları okula hazırlamak amacıyla oluşturulan eğitim ve öğretim kurumlarıdır. Bu kurumların temel amacı ise eğitim ve öğretimdir. Ülkemizde, tartışılan alanı düzenleyen mevzuatı; Eğitim ve Öğretimin Birleştirilmesi konusundaki devrim Kanunu,       Anayasanın eğitimle ilgili maddeleri       Milli Eğitim Temel Kanunu       Belediyeler Kanunu       Devlet Memurları Kanunu       İş Kanunu       Özel Öğretim Kurumları Kanunu       Okul Öncesi Eğitim Ve İlköğretim kurumları Yönetmeliği       Özel Kreş ve Gündüz Bakımevleri ile Özel Çocuk Kulüplerinin Kuruluş ve İşleyiş Esasları Hakkında Yönetmelik        Kamu Kurum Ve Kuruluşlarınca Açılacak Çocuk Bakımevleri Hakkındaki Yönetmelik olarak sıralayabiliriz. Bu mevzuatlara göre; okul öncesi eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığının onay ve izniyle açılmakta, Milli Eğitim Bakanlığının denetimize tabi olmaktadır. Kreş ve gündüz bakım evleri ise Aile Ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının onay ve izniyle açılmakta, Aile Ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının denetimine tabi olmaktadır. Bu çerçevede, bu kurumlardaki tüm faaliyetlerin Anayasada, Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen ilke, değer ve hedeflere uygun olması gerekmektedir. Milli Eğitim Temel Kanununda, Milli Eğitimin Temel İlkeleri sıralanmıştır. Bunlar içinde Laiklik, Bilimsellik, Atatürk Inkılap ve İlkeleri ile Atatürk Milliyetçiliği hedefi özel bir yer oluşturmaktadır. Kanunda; eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü eğitim faaliyetlerinde Atatürk inkılap ve ilkeleri ve Anayasada ifadesini bulmuş olan Atatürk milliyetçiliğinin temel alınacağı, Milli birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verileceği, çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine çalışılacağı ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Mili Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirlerin alınacağı vurgulanmıştır. ”Öküz altında buzağı arayanlar, başka yerlere baksın” Oysa ki, bu gün faaliyette bulunan bir çok bakım evi ve okul öncesi eğitim kurumu faaliyetleri Milli Eğitim Temel İlkelerine aykırıdır. DEM’li belediyelerce açılan okul öncesi eğitim kurumlarında Türkçe dışında başka dille eğitim verildiği, bir çok özel ana okulu ve kreşte İngilizce eğitim verildiğinin reklamları yapılmaktadır. Diğer yandan, Ülkemizin her alanına sirayet etmiş tarikat ve cemaat okul ve kreşlerinde laikliğe aykırı, dinsel eğitim verilmektedir. Bunları denetlemek ve faaliyetlerini engellemekle görevli Milli Eğitim Bakanlığı ise, öküz altında buzağıyı yanlış yerde aramakta, Özellikle CHP’li belediyelerce mevzuatlarına uygun olarak açılmış ve faaliyet gösteren, Cumhuriyet değerlerine ve hedeflerine bağlı neslin yetişmesine öncülük eden, bakım evi açığını kapatan kreşleri hedef almaktadır. Milli Eğitim Bakanlığına buradan sesleniyoruz. Öküz altında buzağı arıyorsanız, laik, bilimsel,  Atatürk Inkılap ve İlkeleri ile Atatürk Milliyetçiliği hedeflerine uygun faaliyetlerde bulunan kreş ve ana okullarını bırakmalısınız! DEM’li Diyarbakır Belediyesine, Hakkari Belediyesine bakmalısınız. AKP’li Fatih Belediyesine bakmalısınız. İngilizce eğitim veren özel kreş, gündüz bakım evi, ana okulu ana sınıflarına bakmalısınız. Tarikat ve cemaat okulları olarak tanınan özel öğretim kurumlarına bakmalısınız. Camilerde açılan kuran kurslarının uygulamalarına bakmalısınız. diyor, konuyu Yüce Türk Milletinin takdirlerine ve sağduyusuna bırakıyoruz."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.