SON DAKİKA
Hava Durumu

#Tzob

Porsuk Haber Ajansı - Tzob haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tzob haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Yelkenleri Tarıma Çevirmekten Başka Çaremiz Kalmadı Haber

Yelkenleri Tarıma Çevirmekten Başka Çaremiz Kalmadı

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar Tekirdağ ve Kırklareli'nde ziyaretlerde bulundu. Kuraklık nedeniyle ayçiçeğinin de etkilendiğini ifade eden Başkan Bayraktar yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Ürettiğimiz yağlı tohumluk bitkiler içerisinde ayçiçeği tohumu üretimi Türkiye’de ilk sırada. Trakya bölgesi için ayçiçeği üretimi önemli, Türkiye üretiminin yaklaşık olarak yüzde 35’ini bu bölge karşılıyor. Çok önemli bir ürünümüz yüzde 40-45’inden yağ temin ediyoruz ve Türkiye yağ tüketiminin yüzde 80’ini ayçiçeği yağı olarak tüketiyoruz. Son beş yılda ayçiçeği üretiminde bir artış söz konusu yüzde 29 oranında bir artış oldu son iki yıla baktığımızda. Yani 2023- 2024 yıllarını değerlendirdiğimizde 2 milyon 500 bin ton olan üretimimizin 2,2 milyon tona düştüğünü görüyoruz. Kuru alanda ayçiçeği üretimi yapıyoruz en büyük sıkıntımız bu. Ayçiçeğini sulama imkanımız yok geçen sene ayçiçeği üretimimiz kuraklıktan etkilendi şimdi yine bu sene yine ayçiçeği üretimimiz kuraklıktan etkilenmiş görünüyor. Şu açıdan da çok önemli Türkiye küspe, tohum ve yağ ihtiyacının tamamını karşılayamıyor yani yüzde 28’i yurtdışından ithal olarak geliyor. Dolayısıyla yerli üretimi artırmak zorundayız tohum, yağ ve küspe ithalatına 2024 yılında 1.6 milyar dolar para ödedik. Bu ciddi bir rakam. Hem üretici için hem de bu ürünü tüketen vatandaşlarımız için çok önemli olan ürünümüz bu sene ciddi bir kuraklık tehdidi ile karşı karşıya. Bahçelerde gördüğümüz tarlalarda gördüğümüz kadarıyla şu an kuraklığın stresini bu ürün yüklenmiş durumda ve bugünlerde üreticimiz yağış bekliyor bu yağışlar bugünlerde gelirse ürünlerin bir kısmını kurtarmak mümkün olabilir. Üzülerek ifade ediyorum bazı bölgelerimizde kuraklık nedeniyle ayçiçeği tarlaları sürüldü yani yağışlar gelmezse bu bölgede de belli ki ayçiçeği tarlaları sürülecek. Burada özellikle üreticilerimizin iki tane beklentisi var birincisi yağış bekliyorlar inşallah yağışlar bugünlerde gelir ikincisi üreticimiz fiyat bekliyor. Yağış ve fiyat bekliyoruz yağış gelirse iyi bir fiyat olursa üreticimiz üretimine devam eder, mutlu olur, tarlasında kalır. Aksi takdirde ayçiçeği üretiminden vazgeçecek bu net olarak görünüyor geçen sene de fiyatlardan memnun kalmadılar. Geçen sene de geldim bahçelerden bir takım açıklamalar da yaptım bazı sıkıntılar vardı. Onların bir kısmını açıklamalar sonrasında hallettik yardımlar aldık. Bu sene de benim gördüğüm yağışlar gelir, fiyat alırız, üreticimizi memnun ederiz aksi takdirde ayçiçeği üretiminden çiftçimiz bazı yerlerde vazgeçti, bu bölgede de vazgeçmek zorunda kalacak. Doğal afetler çiftçimizi fevkalade zorluyor 10 sene evvel 500 civarında olan afet sayısı 2024 yılında 1557’ye kadar geldi şimdi afetlerin sayısı artıyor fakat çok daha önemli olan bir şey var afetlerin şiddeti artıyor Buraya gelene kadar 50 vilayeti ziyaret ettim 50 ilimize gittim ilçelere gittim 2,5 ay içinde bahçelerde çiftçilerimizle buluştuk açıklamalar yaptık ama gördüğüm manzara iç açıcı değil. Bir defa özellikle dondan çok büyük bir zarar görmüş durumda çiftçilerimiz bunu net söylüyorum yüzde 100’e varan oranda zararlar gördük sadece don değil dolu zararları oldu, aşırı yağışlar oldu, bazı yerlerde fırtına oldu ama her gittiğim yerde şuna işaret ettim dedim ki Türkiye’yi daha büyük bir afet bekliyor. Dona takılıp kalmayalım tamam büyük bir afet tarihte gördüğümüz en büyük don afetini yaşıyoruz ama daha büyük bir afet bizi bekliyor. Bu afetin adı da kuraklık önümüzdeki yıllarda Türkiye su fakiri bir ülke olacak bugün 1300 metreküp olan kişi başı su tüketim miktarı 1000 metreküpün altına düşecek Akdeniz Havzası’ndaki bütün ülkeler bundan etkilenecek. Üç beş sene sonra Türkiye su fakiri ülke olacak bunun tedbirlerini almamız lazım dedim. Sahada gördüklerimi Ankara’da iki defa sayın cumhurbaşkanımızla bir araya gelerek arz ettim. Hazine ve Maliye bakanımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanımız, Tarım bakanımıza arz ettim. sahadaki sorunları çiftçilerimize destek istedim. sulama yatırımlarının Türkiye’de hızlı bir şekilde bitirilmesi gerektiğini ifade ettim. Sulama randımanını artırılmalı kaynağından tarlaya kadar suyun yarısını kaybediyoruz açık sistemler üzerinde bu kanalları muhakkak kapalı sistemler haline getirmemiz lazım suyun yüzde 77’sini tarım sektörü kullanıyor. Yani tasarruf tedbirlerinin önce tarım sektöründe alınması lazım. Bazı yerlerde görüyorum vahşi sulama yapıyoruz vahşi sulamadan vazgeçmemiz lazım ve bütün çiftçilerimizin zorunlu olarak basınçlı sulama sistemlerine geçmesi lazım. Vereceğimiz desteklerle. Burası aynı zamanda bir sanayi bölgesi toprak altındaki suya hepimiz göz koyduk. Sanayiciye toprak altına giriyor su çekmeye çalışıyor, çiftçimiz kuru alanda üretim yapıyor toprak altına iniyor su çekmeye çalışıyor. Bugün sordum kaç metreden çıkıyor su dedim 600 metre dediler 600 metre Türkiye’de gezdiğim yerlerde 300 400 metrelerde su bulamaz hale geldik yani yeraltı su kaynaklarımızı kaybetmiş durumdayız. Eğer tedbirlerimizi almazsak yeterli yağış almayan tamamen yağışa bağlı iklim koşullarına bağlı üretim yapıyoruz başka bir çaremiz yok yeraltı sularını da tüketmeye başladık burada eğer gerekli tedbirlerimizi almazsak bazı ürünlerden önümüzdeki yıllarda ekiminden vazgeçmek zorunda kalacağız. Bunu dondan zarar gören bölgelerde açıkladım başkan dona geldi kuraklıktan bahsediyor dediler çok geçmedi iki ay içinde kuraklık yaşamaya başladık önümüzdeki yıllarda daha yoğun bir şekilde bunu Sayın Cumhurbaşkanımız ve ilgili bakanlarımıza ilettik tedbirlerin alınması noktasında onlardan da bir takım talepler bulunduk. İnşallah bu taleplerimiz yerine gelir. Ayçiçeğimiz burada stres yüklenmiş inşallah yağış gelir arkasından da inşallah fiyat gelir fiyat konusunda ziraat odası başkanlarımızla takip ediyoruz inşallah çiftçimizi memnun eden bir sonuçla karşılaşırız üreticilerimize Allah kolaylık versin. Türkiye’de üretim kolay değil yüksek maliyetlerle üretim yapıyoruz yapısal sorunlarımız var işletmelerimiz çok büyük değil parçalı ekonomik faaliyette bulunmak zor para kazanmak fevkalade zor iklim koşullarına bağlıyız zaman zaman dolu sel fırtına hortum yoktu o da var şimdi. Ankara’da köyleri gezdim hayvan hastalıkları başladı şap hastalığı var hem hastalıklarla hem zararlılarla hem iklim koşullarıyla boğarak üretim yapıyoruz bundan sonra net söylüyorum tarım çok stratejik bir ürün haline geldi çok önemli bir ürün haline geldi. Bazı ürünleri önümüzdeki yıllarda belki bulamayacağız bulursak da çok pahalı almak zorunda olacağız yelkenleri artık tarıma çevirmekten başka çaremiz kalmadı Çiftçimiz göç veriyor bunu sayın cumhurbaşkanına yönetim rakamları verdim 18- 32 yaş arasındaki çiftçimizin yani gençlerimizin oranı yüzde 5’e kadar düştü gençlerimizi tarımda tutamıyoruz. gençlerimize destek vermemiz lazım asgari ücretle gidip büyükşehirlerde çalışıyorlar ama buradan kopuyorlar bugün Suriyelilerle Afganlarla idare ediyoruz ama onlar da kendi memleketlerine döndüklerinde biz üretimi neyle sağlayacağız? Dolayısıyla çiftçimizi desteklemekten başka çaremiz yok çiftçimizin arkasında duracağız, çiftçimizin tarlada üretim yapmasını sağlayacağız bu manada Ziraat Odası başkanlarımızla beraber elimizden ne geliyorsa yapıyoruz. Hem sahadayız sahada gördüğümüz sıkıntıları sorunları gidiyoruz Cumhurbaşkanımız ve bakanlarımıza anlatıyoruz çiftçimize destek alma noktasında her türlü mücadeleyi veriyoruz. Ben tekrar sizlere geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Allah hepimizin yardımcısı olsun bu süreçte."

Kuraklık Yaşanan Yerlerde Çiftçiler Tarlaya Biçerdöver Sokamadı Haber

Kuraklık Yaşanan Yerlerde Çiftçiler Tarlaya Biçerdöver Sokamadı

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kuraklığın tarımsal üretimde yol açtığı zararlara dikkat çekerek, mağdur olan çiftçilerin yardım kapsamına alınması gerektiğini belirtti. TZOB Başkanı Bayraktar, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Küresel iklim değişikliğinin sonucu olarak dünyanın birçok bölgesinde artan sıcaklıklar ve azalan yağışlar, kuraklık afetinin sıklığını ve şiddetini artırıyor. Birçok doğal afetin aksine kuraklık yavaş gelişim gösterebilmekte, çok geniş bölgelerde ve hatta kimi zaman bir ülkenin tümünde ciddi ekonomik, çevresel ve sosyal etkilere sebep olabilmektedir. Ülkemizin küresel ölçekte yarı kurak bir iklim kuşağında bulunması kuraklığın hassasiyetini artırıyor. Kuraklığın tarıma etkilerini 2008, 2014 ve 2021 yıllarında ülkemizde yaşadık. Bitkilerin çıkış̧ ve gelişme döneminde ihtiyaç duydukları suyun toprakta bulunmaması nedeniyle söz konusu yıllarda hem verimde hem de kalitede ciddi sorunlar yaşanmıştır. O yıllarda kuraklık sonucu tarımsal üretim önemli ölçüde etkilenmiş ve birçok üreticinin yanı sıra ülke ekonomisi de oldukça zarar görmüştür. 2024-25 sezonu da ülkemizde tarımsal kuraklık sebebiyle üretimde azalmalar meydana gelmiştir. Özellikle Güneydoğu ve İç Anadolu Bölgesi’ndeki illerimizde ciddi verim kayıpları görülmektedir. Kuraklığın yaşandığı yerlerde çiftçilerimiz maliyetini kurtarmayacağından tarlasına biçerdöver sokamamıştır. Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde buğday, arpa ve mercimekte yaklaşık %80 oranında verim kayıpları görülmektedir. Diyarbakır’da kuruda buğday verimi %48, suluda %10,8 oranında düşmüştür. Ayrıca kuruda üretilen arpada verim %63 oranında düşmüştür. Mardin’de hububat hasadı bitmek üzeredir. Buğdayda %20, arpada %50 ve mercimekte %55 oranında kuraklık zararı görülmüştür. Konya’da arpa hasadı başlamış ve normalde dekara en az 250-300 kg olması gereken verimin dekara 50 ila 150 kg arasında değiştiği görülmüştür. Çankırı’da normalde dekara 300-350 kg olan arpa verimi 50-60 kg’a düşmüştür. Normalde 350-400 kg olan buğday verimi 200-250 kg’a düşmüştür. Aksaray’da arpa hasadı başlamıştır. İlde yağışlar kurtarır seviyede olsa da nisan ayındaki zirai don kaynaklı buğday ve arpada %20 civarında verim kaybı beklenmektedir. Karaman’da 670 bin dekarlık arpa üretim alanının 400 bin dekarı kuraklık ve zirai don sebebiyle biçerdöver girmeyecek durumdadır. Kayseri’de hasat henüz başlamasa da Kocasinan, İncesu ve Yeşilhisar ilçelerinde kuraklık sebebiyle buğday ve arpa verimlerinin %50 oranında düşmesi beklenmektedir. Kırıkkale’de buğday ve arpa hasadı yeni başlamış, rakımı yüksek ve yağış alan bölgelerin haricinde kuraklık nedeniyle önemli verim kayıpları meydana geldiği görülmüştür. Normalde 300 kg olan buğday verimi 100 kg’a, arpa verimi ise 300kg’dan 70-80 kilogramlara düşmüştür. Kırşehir’de buğday ve arpa hasadı yeni başlamış ve yağış alan sınırlı bölgeler haricinde kuraklık ve don sebebiyle %90’a varan verim kayıpları meydana gelmiştir. Kuraklık Hatay ilini de etkilemiştir. Buğdayda kayıp oranı Belen ve İskenderun ilçelerinde %100, Altınözü ilçesinde %60, Kumlu ilçesinde %50, Erzin ilçesinde %42, Kırıkhan, Payas, Defne ve Reyhanlı ilçelerinde %40, Antakya ilçesinde %35, Samandağı, Arsuz ve Hassa ilçelerinde %30 oranında olmuştur. Kilis ilinde 2025 sezonunda Merkez, Musabeyli, Elbeyli ve Polateli ilçelerinde kuraklık yaşanmıştır. Kuraklık sebebiyle arpa rekoltesinde ortalama %84 oranında, nohut rekoltesinde %80 oranında, buğday rekoltesinde ortalama %65 oranında ve kırmızı mercimek rekoltesinde ortalama %77 oranında kayıp beklenmektedir. Ayrıca yağış azalması sonucu yeraltı sularının çekilmesiyle mısır ürününde de üretim kaybı yaşanacağı öngörülmektedir. İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’nun yanı sıra Türkiye’nin dört bir yanında kuraklık sebebiyle ürünlerde verim düşüklüğü görülmektedir. Geçmiş yıllarda kuraklığın şiddetli yaşandığı yıllar olmuştur. Ancak 2025 yılının henüz ilk yarısı; don, dolu, sel ve kuraklık doğal afetlerinin hepsinin yaşandığı bir afet yılı olmuştur. Nisan ayında yaşanan don afetinden zarar gören çiftçilere sigortası olmasa da hasarları oranında yardım ödemesi yapılacak olması olumludur. Bu sezon yaşanan kuraklık da buğday, arpa ve mercimek başta olmak üzere stratejik ürünlere zarar vermiştir. Bu sebeple kuraklıktan zarar gören ve geliri düşen çiftçilerimizin de yardım kapsamına alınmasını, Ziraat Bankası’na ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz olarak en az 1 yıl ertelenmesini talep ediyoruz.”

Don Afeti 65 İlimizde Zirai Üretimi Olumsuz Etkiledi Haber

Don Afeti 65 İlimizde Zirai Üretimi Olumsuz Etkiledi

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ülkenin birçok bölgesinde tarımsal üretimi olumsuz etkileyen zirai don afeti ile ilgili bir basın açıklaması yaptı. Don afetinin 65 ildeki zirai faaliyetleri olumsuz etkilediğine dikkat çeken Bayraktar “ Tarımsal üretimin devamlılığı için don afetinden zarar gören tüm çiftçilerimizin zararlarının karşılanması için bir fon oluşturulmalı” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar açıklamasına şu şekilde devam etti; “10-13 Nisan’da hava sıcaklıklarının eksi 15’lere kadar düşmesiyle ülkemizin birçok bölgesinde zirai don yaşandı ve tarımsal üretimde büyük zarar meydana geldi.          İlkbaharın son donları, hemen her sezon çiftçilerimizin korkulu rüyası oldu. 65’ten fazla ilimizde etkili olan don afeti, şüphesiz ki son yıllarda tarımı etkileyen en büyük doğal afetlerden biri oldu. Zirai dondan etkilenen tüm çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yaşanan felaketin yalnızca çiftçileri değil tüketicilerimizi de doğrudan etkilemesi bekleniyor. Yalnızca şubat ayından bu yana 3 büyük don hadisesi gerçekleşti. Şubat ayında Mersin, Adana ve Hatay başta olmak üzere birçok ilimizde yaşanan zirai don meyve bahçelerini vurdu. Mart ayında Manisa başta olmak üzere Ege Bölgesi’ndeki birçok ilimizde yaşanan don üzüm bağlarına zarar verdi. Bu yaralar tam olarak sarılmadan gelen ve neredeyse tüm ülkeyi etkileyen don hadisesi, tarımsal üretime darbe vurdu. Yaşanan zirai don afetiyle birlikte birçok dikili ve ekili üründe zarar meydana geldi. Malatya ve Kahramanmaraş’ta, başta kayısı olmak üzere ceviz, kiraz, üzüm, elma ve diğer meyveler; bunlara ek olarak şeker pancarı, çerezlik ayçiçeği ve yem bitkilerinde; Karadeniz Bölgesi’nde, fındık ve çay başta olmak üzere kivi, hurma ve diğer meyvelerde; Ege Bölgesi’nde, başta üzüm olmak üzere zeytin, incir, elma, ceviz, kiraz, ayva ve diğer meyvelerde; Marmara Bölgesi’nde, şeftali, ahududu, armut, sofralık zeytin, incir, kivi, nektarin, erik, kiraz, elma, ayva ve fındık gibi meyveler ile bazı ekili alanlarda; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Antep fıstığı, badem, ceviz, nar, Trabzon hurması, dut ve diğer meyvelerde; İç Anadolu Bölgesi’nde, elma, armut, ayva, ceviz, kiraz, üzüm gibi meyveler ile bazı ekili alanlarda; Akdeniz Bölgesi’nde ise karpuz, patates, narenciye ve sebzelerde zarar meydana geldi. Bu ürünlerin birçoğu ülkemizin gururu olan ihraç ürünlerimizdir. Don zararının ülkemizin gıda güvencesini sekte vurmaması ve fiyatları artırmamasını umut ediyoruz. Dondan etkilenen ürünlerin bir kısmında zararın boyutu yüzde 100’lere ulaşmış durumda. Kesin zarar oranları ise ancak hasar tespit çalışmalarının bitmesinin ardından netleşecek. Bazı bölgelerimizde kar yağışı ve zirai don riski devam ediyor. Bu bölgelerimizde sahada yaptığımız çalışmaların ardından elde edeceğimiz verileri de kamuoyu ile paylaşacağız.” “Tarıma yönelik ilave ekonomik önlemler alınmalı” “İklim değişikliğinin de etkisiyle doğal afetlerin sayısı yıldan yıla artıyor. 2014 yılında 500 olan doğal afet sayısı 2024 yılında 1257’ye çıktı. Doğal afetlerin yalnızca sayısında değil şiddetinde de artış gözlemliyoruz. Yaşadığımız don olayı 4 gün sürdü ve halen daha don riski devam eden yerler var. Sezona zaten borçla başlayan ve tek geçim kaynağı tarımsal üretim olan çiftçilerimiz, doğal afetler sebebiyle telafisi zor zararlarla karşı karşıya kaldı. Tarımsal üretimin devamlılığı ve kırsaldan göçün önlenmesi için don afetinden zarar gören tüm çiftçilerimizin zararlarının karşılanması amacıyla bir fon oluşturulmalı; çiftçilerimize nakit yardımı ve girdi desteği verilmelidir, bankalara ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan tüm borçları faizsiz olarak ertelenmeli ve yeni kredi imkânları açılmalıdır. Bu arada Bakanlığımızın çiftçi maliyetlerinin karşılanması konusunda bir çalışma başlattığını öğrenmiş bulunuyor ve bunu olumlu karşılıyoruz.” “Ziraat Odalarımız sahada çiftçimizin yanında” “Zirai donun ardından hasar tespit çalışmalarına başlandı. Ziraat Odalarımız da her doğal afette olduğu gibi sahada bu çalışmalara katılarak çiftçilerimizin yanında yer alıyor. Yaşadığımız don afeti sıradan bir doğal afet değil. Yaşanan her doğal afette, çiftçilerimizin gelirlerini ve emeklerini koruyan tarım sigortalarının kıymeti anlaşılmaktadır. Ne yazık ki çiftçilerimizin büyük bir kısmı sigortalı değildir. Sigorta kapsamına girmeyen çiftçilerimizin de zararları karşılanmalıdır. Tarım Sigortası (TARSİM) yaptıran çiftçilerimiz ise hem sigortaların kapsamı hem de hasar tespit aşamalarında bazı sorunlar yaşıyor. Çiftçilerimizin zararları konusunda hassas davranılmalı, üreticilerimizin zararları hakkaniyetli bir şekilde belirlenmelidir. Türk çiftçisi, ülke tarımının birçok yapısal sorununa rağmen toprağını terk etmeyerek direniyor, üstüne bir anda gelen ve ne kadar önlem alınsa da yetersiz kalınan doğal afetlerle uğraşıyor. Buna rağmen üretmeye devam ediyor. Bu yüzden üreticilerimizin emeğinin arkasında durmak hepimizin görevidir. Ülkemizde bir daha böyle bir doğal afetin yaşanmamasını ümit ediyor, tüm çiftçilerimize tekrardan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.”

Toprağımızı Gençler Sürmüyor İse Geleceğimiz Risk Altındadır Haber

Toprağımızı Gençler Sürmüyor İse Geleceğimiz Risk Altındadır

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaş ortalaması 59’a yükselen çiftçilerin, tarımdan kopmaması ve gıda arz güvenliğinde sorunlar yaşamamak için yapılması gerekenleri yaptığı basın açıklamasıyla değerlendirdi. “Üreticilerimizin yüzde 82’sini erkek, yüzde 18’ini ise kadınlarımız oluşturuyor. Tarım sektöründe çalışan nüfusumuzun yaş ortalaması ise her geçen yıl artıyor” vurgusu yapan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü; “2024 yılı itibarıyla çiftçilerimizin yaş ortalaması 59'a yükseldi. Ülkemizdeki erkek çiftçilerin yaş ortalaması 58, kadın çiftçilerin yaş ortalaması ise 61’dir. Üreticilerimizin yüzde 35'i 65 yaşın üzerindeyken, yüzde 35'i ise 50-64 yaş aralığındadır. 18-32 yaş arası genç çiftçilerimizin oranı ise sadece yüzde 5'tir. Bu durum, gençlerimizin tarımdan ve kırsal yaşamdan hızla uzaklaştığını gösteriyor.” "Kadın çiftçilerimizin desteklenmesi büyük önem taşıyor" “Kadın çiftçilerimizin yaş ortalaması 61 ile oldukça yüksektir. Kadınlarımızın tarımda daha aktif rol alması için destekler artırılmalıdır. Kadın çiftçilerimiz, tarımın geleceği için büyük bir potansiyel taşıyor.” "Doğum oranı sıfır olan köylerimiz var" “Kırsal nüfusumuz, ekonomik, sosyal ve eğitim imkânlarının kısıtlı olması nedeniyle her geçen yıl azalıyor. Yaklaşık 30 yıldır çocuk doğmayan, kışın tamamen boşalan ve bekçilerle korunan köylerimiz var. 2024 yılında 18-24 yaş arası çiftçi sayısı yüzde 6 oranında, 33-49 yaş arası çiftçi sayısı ise yüzde 4 oranında azaldı. Evlenme çağına gelen gençlerimiz, kentlerde asgari ücretle çalışmayı köyünde çiftçilik yapmaya tercih eder hale geldi.” "Acilen harekete geçilmeli" “Bu durumu tersine çevirmek için acilen harekete geçmeliyiz. Genç nüfusun tarıma dönüşünü sağlayacak politikalar geliştirilmeli, üreticilerimizin gelirleri artırılmalı ve sosyal güvenceleri güçlendirilmelidir. Prim borçları üreticilerimizin sırtında kambura dönüşmüş durumdadır. Özellikle genç ve kadın çiftçilerin sosyal güvenlik prim yükü devlet tarafından hafifletilmelidir.” "Gençleri tarıma kazandırmak için acil adımlar atmalıyız" “Gençlerin tarımsal arazi edinmesi kolaylaştırılmalı, düşük faizli krediler ve hibe destekleri artırılmalıdır. Tarımsal girişimcilik için özel fonlar oluşturulmalıdır. Kırsal bölgelerde altyapı, eğitim, sağlık ve sosyal imkânlar iyileştirilmeli, tarıma dayalı sanayi yatırımları desteklenmelidir. Tarım kooperatifleri güçlendirilerek gençlerin bu yapılara katılımı teşvik edilmelidir. Tarım liseleri ve üniversitelerde tarım ile teknolojiyi birleştiren yeni programlar geliştirilmelidir. Gençlere modern tarım teknikleri ve girişimcilik eğitimleri verilmelidir. Tarımın geleceğimiz için ne kadar kritik olduğu konusunda toplumsal bilinç acilen oluşturulmalıdır.” "Gıda arz güvenliğimiz risk altında" “Gençlerimizi tarımsal üretime yönlendirecek doğru politikalar uygulanmaz ve çiftçilik mesleğinin saygınlığı geri kazandırılmazsa, uzun vadede ülkemizin gıda arz güvenliği ciddi risklerle karşı karşıya kalacaktır. Unutulmayalım ki, tarım, bir ülkenin geleceğidir. Kırsalın canlılığı da tarımın sürdürülebilirliği ile mümkündür.” "Tarım, geleceğimizin teminatıdır" “Tarım, ülkemizin gıda güvenliği ve ekonomisi için vazgeçilmez bir sektördür. Gençlerimizi tarıma kazandırmak, sadece sektörün geleceği için değil, ülkemizin geleceği için de büyük önem taşıyor. Gençlerimizin tarımsal üretime katkı sağlaması için, devletimizin, özel sektörün ve tüm paydaşların desteği şarttır. Birlikte hareket edersek, tarım sektörümüzü güçlendirir, gençlerimize umut dolu bir gelecek sunarız. Gençlerimizi bu topraklara kazandırmazsak, yarınlarımızı besleyecek ne ekmeğimiz ne de umudumuz kalır.”

Doğal Afetler Tarımsal Üretimi Tehdit Ediyor! Haber

Doğal Afetler Tarımsal Üretimi Tehdit Ediyor!

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım sektöründe yaşanan doğal afetler ve alınması gereken önlemleri yaptığı basın açıklamasıyla değerlendirdi. İlkbahar yağışlarının kritik eşik olduğuna dikkat çeken Bayraktar, tarımsal kuraklık riskinin kapıda olduğunu söyledi. Şubat ayı sonunda yaşanan don afetinin etkilerinin gün yüzüne çıkmaya başladığını belirten Şemsi Bayraktar, “Çiftçilerimizin zararlarının karşılanması ve banka kredilerinin faizsiz olarak ertelenmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’na resmi yazılarımızı ilettik” dedi. Bayraktar açıklamasına şu şekilde devam etti; “Tarımsal üretimi tehdit eden birçok unsur olsa da, üretimimize en çok zarar veren, doğal afetler oluyor. Bu afetlerin en başında ise kuraklık yer alıyor. Ülkemiz, 2008, 2014 ve 2021 yıllarında ciddi kuraklıklarla karşı karşıya kaldı, bu durum hem üreticilerimizin gelirlerini hem de gıda arzını tehdit etti. Daha da endişe verici olan ise doğal afetlerin sayısındaki artıştır. 2011 yılında 324 olan doğal afet sayısı, 2024 yılı itibarıyla yaklaşık 4 katına çıkarak 1257’ye ulaştı.” “Son 24 yılın en düşük ocak ayı yağışı görüldü” “2024-2025 tarımsal üretim sezonu başladı, kışlık tahıllar ve bazı baklagillerin ekimi yapıldı. Ancak sezonun daha başında olmamıza rağmen yağışların yetersiz olması, bazı bölgelerimizde kuraklık riskini gündeme getiriyor. Ocak ayında Türkiye genelinde yağışlar, mevsim normallerine göre yüzde 62, bir önceki yılın aynı ayına göre ise yüzde 69 azaldı. 2025 yılı Ocak ayında ise son 24 yılın en düşük yağışı kaydedildi. Bölgesel olarak incelediğimizde durum daha da çarpıcıdır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yağışlar, mevsim normallerine göre yüzde 94 azaldı. Doğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 88, Akdeniz Bölgesi’nde yüzde 76, İç Anadolu Bölgesi’nde yüzde 70, Karadeniz Bölgesi’nde yüzde 36, Ege Bölgesi’nde yüzde 32 ve Marmara Bölgesi’nde yüzde 20 oranında azalma görüldü. Ayrıca, tarım yılının başladığı 1 Ekim 2024’ten 29 Ocak 2025’e kadar olan süreçte, yağışlar normaline göre yüzde 28, geçen yılın aynı dönemine göre ise yüzde 40 azaldı. Tarımsal kuraklık riskini artıran bir diğer faktör ise sıcaklıklardır. Ocak ayı sıcaklık normali 2,9 santigrat derece olmasına rağmen, 2025 yılı Ocak ayında ortalama sıcaklık 5,5 santigrat dereceye yükseldi ve mevsim normallerinin 2,6 derece üzerinde seyretti. Bazı barajlarımızda da su seviyesinin halen yeterli olmadığı gözleniyor, bu durum üreticilerimiz için önemli riskler oluşturuyor. Sulama imkânlarının azalması, ekili alanlarda verim düşüklüğüne neden olabilir.” “İlkbahar aylarında yeteri kadar yağış gelmezse tarımsal kuraklık ile karşı karşıya kalınma ihtimali var” “Şu an içinde bulunduğumuz meteorolojik kuraklık, tarımsal kuraklık için de ciddi bir uyarıdır Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde tarımsal kuraklık riski ortaya çıkmıştır. Bu bölge, ülkemiz için stratejik öneme sahip bir tarımsal üretim merkezidir. Ülkemizdeki buğday üretiminin yüzde 22’si, arpa üretiminin ise yüzde 13’ü burada gerçekleştiriliyor. Böylesine kritik bir bölgede yaşanacak kuraklık, çiftçilerimizin gelirlerini büyük ölçüde düşürecek ve ülkemizin gıda arz güvenliğini tehdit edecektir. Sadece Güneydoğu Anadolu değil, ülkemizin diğer bölgelerinde de yer yer kuraklık riski gözlemleniyor. Üstelik yağışlardaki düzensizlik ve yüksek sıcaklıklar, yalnızca kuraklık değil, aynı zamanda bitki hastalıklarının artmasına ve zararlıların çoğalmasına da sebep oluyor. Bundan sonraki süreçte, ilkbahar yağışları kritik bir eşik olarak karşımızda duruyor. Eğer bu aylarda da yeterli yağış gelmezse, tarımsal kuraklık ile karşı karşıya kalma ihtimalimiz oldukça yüksektir. “Yaşadığımız don olayları tarımsal üretimi etkiledi” “Tarımsal üretimi etkileyen tek doğal afet elbette kuraklık değildir. 23 Şubat gecesi başlayan ve sonraki günlerde de devam eden don afeti, Adana, Mersin ve Hatay başta olmak üzere birçok ilimizde üreticilerimize zarar verdi. Şeftali, nektarin, kayısı, erik, patates, soğan, karpuz, muz, avokado, narenciye ve birçok sebze ürünü bu don afetinden etkilendi. Bölgedeki Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre, çiftçilerimiz don zararı ile ilgili beyanlarını il, ilçe Tarım ve Orman Müdürlüklerine ilettiler. Yetkililerin yerinde tespit çalışmaları devam ediyor ve bu tespitlerin bir an önce tamamlanması gerekiyor. Don afetinden zarar gören bölgemiz, ülkemiz tarımsal üretimi açısından kritik öneme sahiptir. Üstelik bundan yalnızca iki yıl önce, yine Şubat ayında, bu bölge büyük bir deprem felaketi yaşadı. Depremin yaraları tam olarak sarılmadan yaşanan bu afet, çiftçilerimiz için yeni bir darbe oldu. Şubat ayı üretici-market fiyat çalışmamızda, don afetinin fiyatlara etkisini de net bir şekilde gördük. Narenciye, patates, kabak ve patlıcan fiyatları don sebebiyle yükseldi. Önümüzdeki günlerde, don zararına dair tespitler tamamlandığında fiyatlardaki bu yükseliş daha da belirgin hale gelecektir. Özellikle narenciye başta olmak üzere çok yıllık bitkiler, sadece bu yılın ürünleri açısından değil, ağaçların kendisi açısından da büyük zarar gördü. Ağaçların kuruma noktasına gelmesi nedeniyle, derin budama yapılması gerekecektir, bu da çiftçilerimiz için büyük bir maliyet anlamına geliyor. Birliğimiz, yaşanan bu afetin ardından çiftçilerimizin zararlarının karşılanması ve banka kredilerinin faizsiz olarak ertelenmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’na resmi yazılarını iletti. Yaşadığımız doğal afetler, tarımsal üretimin önündeki en büyük engellerden biri olarak karşımızdadır. Bu yüzden üreticilerimizi desteklemek, doğal afetlere karşı önlemleri artırmak ve tarımsal sürdürülebilirliği sağlamak, hepimizin ortak sorumluluğudur. Unutmayalım ki çiftçimizin emeği, yarınımızın bereketidir.”

Baklagillerde Üretim Tüketimi Karşılamıyor! Haber

Baklagillerde Üretim Tüketimi Karşılamıyor!

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 10 Şubat Dünya Bakliyat Günü’nü yaptığı görüntülü basın açıklamasıyla değerlendirdi. “Türk mutfağının vazgeçilmezleri arasında yer alan baklagiller protein, vitamin, mineral ve lif yönünden zengin bir ürün grubu olması nedeniyle önemi her geçen yıl daha da artan vazgeçilmez ürünlerimizdir” vurgusu yapan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Ülkemizde yetiştirilen 7 çeşit yemeklik baklagil arasında en fazla üretilenler nohut, kuru fasulye ve mercimek olup baklagillerin her biri ayrı besin değerlerine sahiptir. Fastfood ve hazır gıda tüketiminin arttığı son yıllarda doktorlar ve diyetisyenler tarafından da baklagiller sıklıkla öneriliyor. Ayrıca baklagiller, topraktaki organik madde birikimine yardımcı olmaları ve toprak yapısını düzeltmeleri nedeniyle ekim nöbetinde sıklıkla tercih ediliyor. Bu durum baklagillerin tarımsal üretimdeki önemini artırıyor. Bu doğrultuda Birleşmiş Milletler tarafından 2016 yılı ‘Uluslararası Bakliyat Yılı’ olarak ilan edildi ve takip eden süreçte her yıl 10 Şubat gününün ‘Dünya Bakliyat Günü’ olması kararlaştırıldı.” “1990’dan bu yana baklagil ekim alanı yüzde 56,6, üretimi ise yüzde 33,2 oranında düştü” “Ülkemizde baklagil üretimi ülke geneline yayılmış olsa da Güneydoğu Anadolu Bölgesi, İç Anadolu Bölgesi ve Marmara Bölgesi’nin güneyinde yoğunlaşıyor. Genel olarak, kırmızı mercimek Güneydoğu’da, yeşil mercimek İç Anadolu’da, bakla Ege ve Güney Marmara’da, nohut ve kuru fasulye ise birçok bölgemizde yetiştiriliyor. Toplam yemeklik baklagil üretiminin, yüzde 42,7’sini nohut, yüzde 30,1’ini kırmızı mercimek, yüzde 20,7’sini kuru fasulye, yüzde 5,3’ünü yeşil mercimek oluşturuyor. Geri kalan yüzde 1,1’ini ise diğer bakliyatlar oluşturuyor. Ülkemizde 1990 yılında toplam 20,3 milyon dekar olan baklagil ekim alanı bugüne geldiğimizde 8,7 milyon dekara geriledi. Yani ekim alanlarımızda yüzde 56,6 oranında azalma yaşandı. Aynı şekilde üretimde de yüzde 33,2 oranında bir gerileme gerçekleşti.”  “Baklagillerde üretim tüketimi karşılamıyor” “2016 yılının Uluslararası bakliyat yılı ilan edilmesinin ardından 2016 yılı ile 2024 yılları arasında yapılan çalışmalar ve üreticilerimizin çabasıyla bakliyat üretimimiz yüzde 24,5 oranında artarak toplam 1 milyon 345 bin tona çıktı. Bu artışa rağmen nohut dışında en çok ürettiğimiz baklagillerde arz açığımız devam ediyor. İstatistikler yeşil mercimekte yüzde 39,8, kırmızı mercimekte yüzde 14,1, kuru fasulyede ise yüzde 8,6 oranında açığımız olduğunu gösteriyor.” “Baklagilde ithalatçı olmamız kabul edilemez” “Son 10 yılda kuru fasulye, nohut ve mercimekte ithalat miktarı 379 bin 869 tondan yüzde 55 oranında artarak 587 bin 500 tona çıktı. İthalat değeri ise yüzde 28 oranında artarak 321 milyon dolardan 412 milyon 200 bin dolara yükseldi. Böylelikle son on yılda toplamda 5 milyon 44 bin ton ithalata karşılık 3 milyar 629 milyon dolar para ödedik. En önemli protein kaynaklarından baklagilde ithalatçı olmamız kabul edilemez. İnsanımızın protein ihtiyacının karşılamasında önemli bir yere sahip olan baklagillerin üretimini artırmak zorundayız. Halkımızın sağlıklı beslenmesi için temel gıda ürünlerinde üretim artırılmalı, ithalattan vazgeçilmelidir. Son yaptığımız çalışmada baklagillerde üretici ile tüketici arasındaki makasın çok açık olduğu görülüyor. Üreticide 23 lira olan kırmızı mercimek markette 60 liraya, 31 buçuk lira olan nohut 89 liraya, 33 lira olan kuru fasulye 98 liraya, 29 lira olan yeşil mercimek 72 liraya satılıyor. Kırmızı et fiyatlarının yüksekliği ve tüketicinin alım gücünün düştüğü günümüzde protein ihtiyacının yeterince karşılanması bakımından üreticilerimizde ucuz olan bu ürünleri tüketicilerimizin pahalı yemesinin izahı yoktur.” “Marketlerde tavan fiyat uygulanmalıdır” “Bu gibi temel gıda ürünlerinde marketlerde tavan fiyat uygulanmalıdır. Baklagil üretimini artırmaya yönelik teşvikler artırılmalı, üretici ile tüketici arasındaki fiyat farkı makul seviyelere çekilmelidir. Hasat dönemine yakın ithalat yapılarak piyasa dengesi bozulmamalıdır. Üreticilerimizin memnun olacağı bir fiyat politikası oluşturulmalıdır. Üreticilerimizin üretimini sürdürebilmesi için yetkililerin bu sorunları görmezden gelmemesi ve yerli üretimi destekleyici politikalar geliştirmesi gerekiyor. Bu vesile ile Dünya Bakliyat Günü’nü kutluyor, emeğiyle bakliyat üretimimize değer katan çiftçilerimize teşekkür ediyorum.”

Patateste Üretim Arttı, Fiyatlar Düştü, Üretici Zorda! Haber

Patateste Üretim Arttı, Fiyatlar Düştü, Üretici Zorda!

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2024 yılı ve Aralık ayı üretici market fiyatları ile girdi fiyatlarında yaşanan değişimleri yaptığı basın açıklamasında değerlendirdi. Üretici ile market arasındaki fiyat farklılıklarını her yıl olduğu gibi bu yıl da Ülkemizin dört bir yanından Ziraat Odaları aracılığıyla alınan veriler doğrultusunda değerlendirdiklerini belirten Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Yaptığımız değerlendirmeler sonucunda; 2024 yılında markette takip edilen 41 ürünün 40’ında fiyat artışı, 1 üründe fiyat azalışı oldu. 2024 yılında, fiyatı en fazla artan ürün markette beyaz lahana, üreticide mandalina, fiyatı en fazla düşen ürün markette ve üreticide patates oldu. Geçen yıla göre bu yıl markette en fazla fiyat artışı yüzde 179,1 ile beyaz lahana da görüldü. Beyaz lahanadaki fiyat artışını, yüzde 135 ile mandalina, yüzde 115,2 ile patlıcan ve pırasa, yüzde 98,5 ile limon izledi. Geçen yıla göre bu yıl markette fiyatı en fazla düşen ürün ise yüzde 16 ile patates oldu. 2024 yılında, üreticide takip edilen 33 ürünün 29’unda fiyatlar artarken, 4 üründe fiyat düşüşü yaşandı. Geçen yıla göre bu yıl, üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 276,5 ile mandalinada görüldü. Mandalinadaki fiyat artışını yüzde 270,4 ile karnabahar, yüzde 166,2 ile beyaz lahana, yüzde 153 ile pırasa izledi. Geçen yıla göre bu yıl, üreticide en fazla fiyat düşüşü yüzde 59,8 ile patateste görüldü. Patatesteki fiyat düşüşünü yüzde 20,7 ile zeytinyağı, yüzde 9,4 ile Antep fıstığı, yüzde 3,6 ile kuru kayısıda görüldü. Bu yıl patates üretiminde yüzde 21,1 oranında artış görüldü. Bu üretim artışı özellikle patateste yıllık bazda üretici fiyatlarının geçen senenin altında kalmasına neden oldu. Zeytinyağı, Antep fıstığı ve kuru kayısıda ürün arzında artış yaşandı ve fiyatlar geçen senenin altına düştü.” Aralık ayı üretici-market fiyat değişimi “Aralık ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 312,3 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat farkını, yüzde 300,8 ile patates, yüzde 270 ile portakal, yüzde 237,2 ile havuç takip etti. Limon 4,1 kat, patates 4 kat, portakal 3,7 kat, havuç 3,4 kat fazlaya markette satıldı. Üreticide 7 lira olan limon 30 liraya, 4 lira olan patates 18 liraya, 10 lira olan portakal 37 liraya, 11 lira olan havuç 37 liraya satıldı Aralık ayında fiyatı en fazla artan ürün; markette beyaz lahana, üreticide patlıcan olurken, fiyatı en fazla düşen ürün; markette karnabahar, üreticide patates oldu.” Market Fiyatları “Aralık ayında markette 41 ürünün 24’ünde fiyat artışı, 17’sinde fiyat azalışı görüldü. Aralık ayında markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 75,6 ile beyaz lahana oldu. Beyaz lahanadaki fiyat artışını yüzde 43 ile patlıcan, yüzde 30,2 ile yeşil soğan ve yüzde 16,6 ile marul takip etti. Markette fiyatı en çok azalan ürün ise yüzde 35,5 ile karnabahar oldu. Karnabahardaki fiyat düşüşünü yüzde 13,6 ile domates, yüzde 7,6 ile sivribiber, yüzde 6,3 ile kabak izledi.” Üretici Fiyatları “Aralık ayında üreticide 33 ürününün 15’inde fiyat artışı olurken, 9’unda fiyat düşüşü görüldü. 9 üründe ise fiyat değişimi olmadı. Aralık ayında üreticide en çok fiyat düşüşü yüzde 27,9 ile patateste görüldü. Patatesteki fiyat düşüşünü yüzde 25,3 ile portakal, yüzde 11,2 ile limon ve yüzde 11,1 ile mandalina izledi. Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 89,2 ile patlıcanda görüldü. Patlıcandaki fiyat artışını yüzde 44,5 ile yeşil soğan, yüzde 42,3 ile beyaz lahana, yüzde 31,6 ile karnabahar takip etti.” Üretici fiyat değişiminin nedenleri “Üreticide patlıcan fiyatındaki artışın sebebi ürün arzındaki azalmadır. Arzın düşmesi ve talebin artması üreticide yeşil soğan, beyaz lahana ve karnabaharda da fiyatların yükselmesine sebep oldu. Sera üretiminde kış döneminde birim alandan alınan verimin azalması, kışlık sebzelerde geçen yıl üretici fiyatlarının düşük olması ve maliyetlerinin de yükselmesi üretim alanlarını daralttı. Seracılığın yoğun olarak yapıldığı kıyı şeritlerimizde ve kışlık sebzelerin yoğun ekilişlerinin olduğu bölgelerde meydana gelen doğal afetler üretimi olumsuz etkileyerek üretici fiyatlarının artmasına sebep oldu. Patateste bu yıl rekoltenin yüksek olmasından kaynaklanan arzdaki artış fiyatların düşmesine neden oldu. Ödemiş patatesinde hasat başladı. Ancak tüccar ürün alımı yapmıyor. Nevşehir ve Niğde’de de durum aynı olunca patates üreticilerimiz bu yıl rekoltenin yüksek olması sebebiyle ellerindeki patatesin bozulmadan devlet tarafından alınmasını istiyor. Tarım Kredi ve Toprak Mahsulleri Ofisinin devreye girerek, doğrudan üreticiden alım yapması sağlanmalıdır. Kuru soğanda üreticilerimiz ürününü satacak alıcı bulamıyor. Alım satımın olmaması nedeniyle fiyatlar geriliyor. Limon, portakal ve mandalinada erkenci çeşitlerin yanı sıra yeni sezonla birlikte depoluk ürünün çıkmasıyla üretici fiyatları düşüş gösterdi. Halen limonda talebin az olması nedeniyle üreticilerimiz ürününü satmakta zorlandığı için erkenci çeşitler dalında kaldı.” Aralık ayı aylık ve yıllık girdi fiyatlarında yaşanan değişimler “Ziraat Odalarımız aracılığıyla girdi piyasalarından aldığımız fiyat verilerine göre; Aralık ayında, Kasım ayına göre amonyum nitrat yüzde 12,3, ÜRE gübresi yüzde 9,2, DAP gübresi yüzde 2,7, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 2,6, amonyum sülfat gübresi yüzde 1,8 oranında arttı. Geçen yılın Aralık ayına göre son bir yılda amonyum sülfat gübresi yüzde 35,2, DAP gübresi yüzde 29, ÜRE gübresi yüzde 28,6, amonyum nitrat yüzde 27,7, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 19,5 oranında arttı. Aralık ayında Kasım ayına göre süt yemi yüzde 1,8, besi yemi yüzde 1,6, son bir yılda süt yemi yüzde 26,1, besi yemi ise yüzde 25,5 oranında arttı. Tarım ilacı fiyatları geçen aya göre yüzde 6,8 oranında artarken, yıllık yüzde 34,3 oranında artış gösterdi. Elektrik fiyatları yıllık olarak yüzde 30,4 oranında arttı. Mazot fiyatları aylık yüzde 0,5 oranında azalış gösterirken, yıllık bazda yüzde 18 oranında arttı.”

ÇKS Kaydı İçin Son Gün 31 Aralık 2024! Haber

ÇKS Kaydı İçin Son Gün 31 Aralık 2024!

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 31 Aralık 2024 tarihinde başvurusu sona erecek olan Çiftçi Kayıt Sistemi hakkında çiftçilerin taleplerini değerlendirdi. “1 Eylül 2024 tarihinde başlayan 2024-2025 tarımsal üretim dönemi Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) başvuruları 31 Aralık 2024 tarihinde sona eriyor” hatırlatması yapan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Ziraat Odalarımızda aktif olan, arazi beyanında ve ek belgelerinde değişiklik olmayan çiftçilerimiz ÇKS başvurularını e-devlet üzerinden yapabiliyor. Ancak üretim yaptığı arazi beyanı ve ek belgelerinde değişiklik olan çiftçilerimizin ÇKS Yönetmeliği gereği Ziraat Odasından alacakları ‘Çiftçi Belgesi’ ve istenen diğer belgelerle Tarım ve Orman İl/İlçe Müdürlüklerine şahsen başvuru yapmaları gerekiyor. 18 Kasım 2023 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan ÇKS Yönetmeliği değişikliğiyle kayıt şartları düzenlenerek, miras ve intikal sorunları nedeniyle tarım yapılamayan arazilerin işlenerek kayıt altına alınmasının önü açıldı. Bu değişiklikle ÇKS kayıtlılığı arttı. 2024 yılında ÇKS işlemleriyle ilgili önemli bir gelişme daha yaşadık. Çiftçi Kayıt Sistemi veri girişleri Ziraat Odalarımız tarafından da yapılmaya başlandı.  Tarım ve Orman Bakanlığı ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği arasında 9 Eylül 2024 tarihinde; ‘Çiftçi Kayıt Sistemi Başvurularının Alınması ve Veri Girişi Yetkisi Devrine İlişkin Protokol’ imzalandı.  Protokol kapsamında, ÇKS kayıtları, Aydın, Bayburt ve Edirne illerindeki Ziraat Odalarımız tarafından yapılmaya başlandı. Bu uygulama önümüzdeki yıllarda 81 ili kapsayacak şekilde yaygınlaştırılacak. 2025 yılı ÇKS başvurularının bitmesine kısa bir süre kaldığı için bugünlerde yoğunluk daha da arttı. 2024 yılı sonuna kadar ÇKS işlemlerinin bitmesi için Ziraat Odalarımız da büyük gayretle çalışmalarını sürdürüyor.  1 Eylül’de başlayan ve 31 Aralık 2024’te sona erecek olan ÇKS kayıtlarını son günlere kalmadan yaptırmak, yaşanabilecek sorunların önlenmesi bakımından büyük önem arz ediyor.”

Doğal Afetler Üretimi Olumsuz Etkiledi Haber

Doğal Afetler Üretimi Olumsuz Etkiledi

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, son dönemlerde yaşanan doğal afetlerin üretime verdiği zararı yaptığı basın açıklamasında değerlendirdi. “Ülkemizde yaşanan doğal afetlerin sayısı ve şiddeti her geçen gün artıyor. Bu durum en çok doğa koşullarına bağımlı olarak üretim yapan çiftçilerimizi etkiliyor” vurgusu yapan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü; “2023 yılında meydana gelen doğal afetlerin sayısı 10 yıl öncesine göre 3 kat artarak 1475 oldu. 2024 yılının ilk 8 ayında 900 doğal afet meydana geldi. Bu afetlerin yüzde 36’sı şiddetli yağış ve sel, yüzde 22’si dolu, yüzde 21’i fırtına ve hortum şeklinde gerçekleşti. Samsun’un Bafra ilçesinde ağustos ve eylül aylarında şiddetli yağış sebebiyle sel meydana geldi. Karnabahar, brokoli ve lahana gibi ürünlerin su altında kalmasıyla ürünler zarar gördü. Yaşanan bu afet hem çiftçilerimizin emeklerini boşa çıkardı hem de ürün fiyatlarının artmasına sebep oldu.” “Üreticilerimiz yaralarının sarılmasını bekliyor” “Ekim ayında Çanakkale’nin Biga ilçesinde 45 bin dekar alanda dolu afeti oldu ve çeltik alanlarının tamamı zarar gördü. Olay sonrası biz de Biga’yı ziyaret ederek, çiftçilerimizle bir araya geldik. Fakat Ziraat Odamızdan aldığımız bilgilere göre aradan geçen bir buçuk aylık sürede henüz çiftçilerimizin yaralarını saracak bir gelişme olmadı. Üreticilerimizin üretime devam edebilmeleri için destekler acilen ödenmelidir. Antalya ve Mersin’de yaşanan şiddetli yağış ve fırtına, yılın 12 ayı tarımsal üretim arzına hizmet eden seraları vurdu ve zarar verdi. Şiddetli yağışla birlikte bazı seraları su bastı. Ardından saatte 100 km hızını bulan fırtına ve hortum; sera yapılarına, ürünlere ve güneş panellerine zarar verdi.” “Sera üretiminin yapıldığı illerde yaşanan doğal afetler endişe vericidir” “Türkiye’deki örtü altı üretim alanlarının yüzde 65’i Antalya ve Mersin’de bulunuyor. Yine örtü altında üretilen sebzelerin yüzde 68’i bu iki ilde üretiliyor. Bu sebeple, tarlada üretimin bittiği, meyve-sebze fiyatlarının arttığı bu dönemde Antalya ve Mersin’de yaşanan afetler endişe vericidir. Ne yazık ki doğal afetlere karşı alınacak önlemler sınırlı kalıyor ve tam olarak koruma sağlayamıyor. Tarım sigortalarının önemi tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Devlet destekli tarım sigortaları sayesinde sigortalı çiftçi sayısında artış olsa da yeterli değildir. Antalya ve Mersin’deki Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre örtü altı üretimi yapan çiftçilerimizin çok azı sigorta yaptırabilmiştir. Yapılan kolaylaştırmalara rağmen primler çiftçilerimiz için halen yüksektir. Dolayısıyla devlet desteği artırılarak primler çiftçilerimiz için daha makul bir düzeye çekilmelidir. Ayrıca örtü altı üreticilerimizin sigorta ile ilgili bir diğer sorunu da sera parsellerinde sehven meydana gelen kaymalardır. Bu durum çiftçilerin bakanlık kayıt sistemlerine kayıt olamamasına ve dolayısıyla da tarım sigortası yaptıramamasına sebep oluyor. Yıllardır sigorta yapılan aynı parseller emsal kabul edilerek bu sorun çözülmelidir.” “Destekler üreticilerimize zamanında ulaştırılmalıdır. Geç verilen destek, destek değildir” “Çiftçilerimizin sigortaya olan ilgilerini artırmak için istekleri ve beklentileri daha fazla dikkate alınmalıdır. Çiftçilerimizi tarımsal üretimden koparmamak ve ülkenin gıda arzını korumak birincil gayemiz olmalıdır. Hali hazırda yüklü borçlar altına girerek tarımsal üretim yapan çiftçilerimizin ekonomisi birkaç saat içinde yaşanıp biten doğal afetlerle sarsılmaktadır. Bu sebeple doğal afetlerin sonrasında yapılan yardımlar artırılmalı, çiftçilerimiz ayakta tutulmalıdır. Bir ürünün yalnızca bulunabilir değil, tüketici tarafından satın alınabilir olması da önemlidir. Bu yüzden gıda enflasyonunun körüklenmesine sebep olacak bu gibi doğal afetlerde çiftçilerimize daha fazla destek olunmalıdır. Unutulmamalıdır ki üretimden bir kez kopan çiftçimizi geri getirmek çok zordur. Destekler üreticilerimize zamanında ulaştırılmalıdır. Geç verilen destek, destek değildir.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.