SON DAKİKA
Hava Durumu

#Türkiye Büyük Millet Meclisi

Porsuk Haber Ajansı - Türkiye Büyük Millet Meclisi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türkiye Büyük Millet Meclisi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

CHP'li Arslan: "Milletvekiline Şiddet Emrini Kim Verdi?" Haber

CHP'li Arslan: "Milletvekiline Şiddet Emrini Kim Verdi?"

CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, 8 Eylül 2025’te CHP İstanbul İl Başkanlığı önünde yaşanan polis müdahalesini hem Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’a hem de İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya yazılı soru önergeleriyle taşıdı. Olaylarda çok sayıda milletvekili gaz ve fiziki müdahaleye maruz kalırken, bazı vekiller hastanede tedavi altına alınmak zorunda kaldı. Arslan da biber gazı ve polisin sert müdahalesi nedeniyle ciddi sağlık sorunları yaşadığını, milletvekili olarak adına kayıtlı aracının ve danışmanlarının İl binasına sokulmadığını belirtti. Arslan, milletvekillerine yapılan bu muamelenin doğrudan TBMM’nin saygınlığını hedef aldığını vurgulayarak, “Milletin vekiline yapılan her saldırı, aslında Meclis’in onuruna yapılmıştır. Bu saldırılar milletin iradesini temsil eden kuruma yönelmiştir” dedi. “Emri Kim Verdi?” CHP’li Arslan, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya şu soruları yöneltti: Milletvekillerine yönelik gaz ve fiziki müdahale emrini kim verdi? Milletvekilleri olarak adlarımıza kayıtlı araçların ve danışmanların İl binasına alınmamasının hukuki dayanağı nedir? Sağlık sorunları yaşayan ve hastanede tedavi gören milletvekilleri hakkında resmi rapor hazırlanmış mıdır? Görevli polisler, İstanbul Valisi veya Emniyet Müdürü hakkında işlem başlatılacak mıdır? TBMM Başkanı’na Çağrı Arslan, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a da hitaben şu soruları yöneltti: Milletvekillerine yönelik bu şiddet karşısında TBMM Başkanlığı hangi girişimlerde bulunacaktır? Meclis’in itibarı ve vekillerin onuru için hangi somut adımlar atılacaktır? Kolluk kuvvetlerinin milletvekillerine müdahalesi hangi emir-komuta zinciri içinde gerçekleşmiştir? “Meclis’in Onuru Korunmalı” CHP’li Arslan, “TBMM’nin onurunu korumak için dik durması gereken makam, Meclis Başkanlığıdır. Milletin iradesini temsil eden vekilleri ezen her girişim, doğrudan Meclis’i hedef alır. Bu nedenle hem TBMM Başkanı’nın hem de İçişleri Bakanı’nın derhal sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

Depremde Sinyal Yok, Yangında İletişim Yok! Haber

Depremde Sinyal Yok, Yangında İletişim Yok!

CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, Türkiye’nin afetlerde iletişim altyapısında yaşadığı çöküşü, vatandaşın günlük yaşamına kadar uzanan baz istasyonu sorunlarıyla birlikte Meclis gündemine taşıdı. Arslan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, hem ulusal ölçekte hem de Eskişehir özelinde yaşanan ihmalleri sert sözlerle eleştirdi. “Sındırgı depreminde de, Seyitgazi yangınında da iletişim çöktü” Arslan, Türkiye’nin dünyanın en yüksek deprem riski taşıyan ülkelerinden biri olduğuna dikkat çekerek, her felakette aynı manzarayla karşılaşıldığını söyledi: “Balıkesir Sındırgı depreminde olduğu gibi, Eskişehir Seyitgazi’de 10 canımızı yitirdiğimiz yangında da iletişim altyapısı çöktü. Vatandaşlarımız yakınlarına ulaşamadı, koordinasyon aksadı, arama-kurtarma faaliyetleri ciddi şekilde etkilendi. Bu tablo artık kronikleşmiş bir sorun haline geldi.” “Cemevi, cami çatılarına baz istasyon, mahalle aralarına pıtırak gibi kuleler” Arslan, sadece afetlerde değil, günlük yaşamda da baz istasyonu uygulamalarının halkın sağlığı ve güvenliği dikkate alınmadan yapıldığını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı: “Eskişehir’de Hacı Bektaş Veli Cemevi’nin çatısına kurulan baz istasyonu, halkın tepkisi üzerine kaldırılmak zorunda kalındı. Ancak bu olay bize, toplumsal rızanın ne kadar önemli olduğunu açıkça gösterdi. Bugün mahalle aralarında, cami çatılarında, apartmanların dibinde pıtırak gibi kurulan istasyonlar yurttaşlarımızın kaygılarını artırıyor. Rant uğruna kamu sağlığı ve toplumsal huzur göz ardı ediliyor.” “Milyarlarca kâr açıklıyorlar ama kalıcı çözüm yok” CHP’li Arslan, GSM operatörlerinin yıllardır milyarlarca lira kâr açıklamasına rağmen afet anlarında ayakta kalacak kalıcı altyapı yatırımlarını yapmadığını belirterek sert çıktı: “On yıllardır yaşanan sayısız felakete rağmen şirketler aynı sorunların tekrar etmesini engelleyecek yapısal çözümler üretmiyor. Bunun yerine olay sonrası bölgeye geçici mobil baz istasyonları göndererek günü kurtarmaya çalışıyorlar. Bu yaklaşım insan hayatıyla alay etmektir.” “Kamu anayasal ve vicdani sorumluluğunu yerine getirmeli” Arslan, asıl sorumluluğun kamu otoritelerinde olduğunu vurguladı: “Afetlerde iletişim altyapısının ayakta kalması insan hayatı açısından vazgeçilmezdir. Ancak kamu, gerekli yatırımların yapılmasına seyirci kalıyor. Bu, tercih değil; anayasal ve vicdani bir sorumluluk ihlalidir. Denetim ve düzenleme yetkisini kullanmak zorunluluktur.” Bakanlığa yöneltilen kritik sorular Arslan, Bakanlıktan şu sorulara yanıt talep etti: Son 10 yılda afetlerde GSM altyapısının devre dışı kaldığı olay sayısı ve ortalama kesinti süresi nedir? Operatörler afetlerde teknik kriterlere uymadıysa hangi yaptırımlar uygulanmıştır? Ulusal dolaşım (roaming) neden hayata geçirilmemektedir? Operatörlerin kârlarına rağmen afetlere dayanıklı altyapıya ayırdığı bütçe nedir? Türkiye genelinde baz istasyonlarının afetlere dayanıklılık oranı nedir?

Kayıt Parası Adı Altında Veliler Soyuluyor! Haber

Kayıt Parası Adı Altında Veliler Soyuluyor!

CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, Eskişehir’deki devlet okullarında velilerden “kayıt parası” ve “zorunlu bağış” adı altında para talep edildiğine ilişkin iddiaları Meclis gündemine taşıdı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na soru önergesi veren Arslan, uygulamanın Anayasa’ya ve Bakanlık genelgelerine aykırı olduğunu vurguladı. Arslan, Anayasa’nın 42’nci maddesinde ilköğretimin parasız olduğunun açıkça hükme bağlandığını hatırlatarak, şu sözlerle tepki gösterdi: “Okul kayıtları döneminde velilerden haraç gibi para toplanıyor. Eğitim hakkı alenen gasp ediliyor. Paralı hale getirilen kayıt süreci, çocuklarımızın geleceğini karartıyor; fırsat eşitliğini yok ediyor!” “Dar gelirli aileler çaresiz bırakılıyor” Arslan, yerel basın ve velilerin şikayetlerine göre, kayıt dönemlerinde talep edilen meblağların okuldan okula ve semtlere göre değiştiğini ifade etti. Bu durumun dar gelirli aileleri çaresiz bıraktığını belirten Arslan, “Devletin karşılaması gereken kırtasiye, temizlik ve bakım-onarım gibi masraflar velilerin sırtına yükleniyor. Veliler fiilen okul bütçesini finanse etmeye zorlanıyor. Bu utanç verici tablo, Anayasa’nın öngördüğü parasız eğitim hakkını ayaklar altına almaktadır” dedi. Bakan Tekin’e sert sorular Arslan, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e şu soruları yöneltti: Eskişehir’deki devlet okullarında velilerden kayıt parası veya zorunlu bağış istendiğine dair Bakanlığa kaç şikâyet ulaştı? Bu uygulamaları sürdüren okul yöneticileri hakkında hangi idari veya disiplin işlemleri yapıldı? Son 5 yılda kayıt parası talep ettiği belirlenen okul yöneticileri ve okul aile birliği başkanları hakkında açılan soruşturmalar ve uygulanan yaptırımlar nelerdir? Okul aile birlikleri üzerinden toplanan paraların yasal dayanağı nedir, hangi kalemlerde kullanılabileceğine dair bağlayıcı kurallar nelerdir? Okullara her yıl öğrenci veya okul başına ne kadar ödenek ayrılmaktadır? Ödeneklerin yetersizliği nedeniyle velilere yük bindirilmesini önlemek için kaynak artırımı planınız var mı? Kayıt parası ödemeyen velilerin çocuklarının kayıt işlemlerinin engellenmesi ya da başka okullara yönlendirilmesi gibi uygulamalar tespit edildi mi? Son üç yılda yapılan denetimlerde hangi usulsüzlükler belirlendi? “Eğitimde eşitsizlik derinleşiyor” CHP’li Arslan, önergesinin gerekçesinde ise şu ifadeleri kullandı: “Kayıt dönemlerinde ailelerin sırtına yüklenen bu keyfi uygulamalar, dar gelirli yurttaşlarımızı çaresizlik içinde bırakıyor. Çocuklarımızın eğitim hakkı paraya tahvil ediliyor. Eğitimde fırsat eşitliği yok ediliyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevi; velilerden para toplamak değil, devlet okullarının tüm ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bakanlık bu Anayasa ihlali karşısında artık sessiz kalamaz!”

Yaban Hayatı Satılık Değildir! Haber

Yaban Hayatı Satılık Değildir!

CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölge Müdürlüğü tarafından 22 Ağustos 2025’te Afyonkarahisar’da yapılması planlanan “av turizmi ihalesi”nin iptali için, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı tarafından yanıtlanması amacıyla Meclis’e yazılı soru önergesi verdi. Söz konusu ihale kapsamında Eskişehir ve Kütahya’da yaşayan 15 adet Kızıl Geyik ile 1 adet Anadolu Yaban Koyunu, “av turizmi” adı altında öldürülmek üzere satışa çıkarıldı. Anadolu Yaban Koyununun avlanma bedelinin yaklaşık 1 milyon 800 bin TL, kızıl geyiklerin ise 180 bin ile 440 bin TL arasında olduğu belirtildi. İhale Türkiye’nin Tarafı Olduğu Bern Sözleşmesi’ne Aykırı CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, TBMM Başkanlığı’na sunduğu önergesinde, Türkiye’nin tarafı olduğu Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi’nde yani Bern Sözleşmesi’nde “kesin koruma altındaki türlerin” Ek-II Listesi’nde açıkça belirtildiğini ifade etti. Ek-II Listesi’nde yer alan ve kesin koruma altındaki türlerin kasıtlı olarak öldürülmesi, yakalanması ve ticaretinin yasak olduğunu ve Türkiye’nin de buna uygun hareket etmesi gerektiğini belirten Süllü, şunları ifade etti: “Yaban hayatı korumakla yükümlü kamu kurumlarının, hayvanların yaşam hakkına fiyat biçmesi kabul edilemez. Bu toprakların binlerce yıldır özgürce yaşayan canlılarını kâğıt üzerinde ‘mal’ gibi listeleyip parası olanın silahına hedef yapmak, doğa katliamını rant aracına dönüştürmektir. Bern Sözleşmesi’nin Ek-II listesinde kesin koruma altında yer alan türlerin kasıtlı olarak öldürülmesi yasaktır. Bu ihale hem hukuki hem ahlaki olarak büyük skandaldır.” Mahkemelerin İptal Kararlarına Karşın İhaleler Tekrarlanıyor Daha önce benzer ihalelerin Eskişehir İdare Mahkemesi ve Afyonkarahisar İdare Mahkemesi tarafından iptal edildiğini hatırlatan Süllü, Bakanlığın hukuka aykırı şekilde ihaleleri tekrarladığını ifade etti. Bakanlığın, daha önce iptal edilen benzer ihaleleri, yeni ve bilimsel nüfus verisi sunmadan yeniden açtığını vurgulayan Süllü, “Danıştay’ın önce iptal kararlarını onaylayıp, sonra aynı konuda hiçbir yeni veri olmamasına karşın hukuka uygunluk kararı vermesi, yargının bağımsızlığı açısından da kaygı vericidir. Yaban hayatı metalaştıran bu anlayış derhal terk edilmelidir” dedi. Bakanlığa Hukuki ve Bilimsel Dayanak Sorusu Süllü, geçmişte benzer ihaleler Eskişehir ve Afyonkarahisar İdare Mahkemeleri tarafından iptal edilmişken, Bakanlığın hangi hukuki dayanakla ve hangi bilimsel verilerle bu ihaleyi tekrar gündeme getirdiğini sordu. İhaleye konu edilen 15 kızıl geyik ile 1 Anadolu yaban koyununun popülasyon, yaş, cinsiyet ve sağlık durumlarına ilişkin hangi somut bilimsel çalışmanın yapıldığını soran Süllü, Bern Sözleşmesi’nin kesin koruma altına aldığı Anadolu yaban koyununun avlanmasına hangi gerekçelerle izin verildiği sorusuna yanıt istedi. “Yaban Hayatını Metalaştıran İhalelere Son Verilsin!” Süllü, ihalenin ekosistem dengesi, biyolojik çeşitlilik ve türlerin sürdürülebilirliği üzerindeki etkilerine dair Bakanlığın bir değerlendirme yapıp yapmadığını sordu. Eğer böyle bir çalışma yapıldıysa içeriğinin ne olduğunu, yapılmadıysa gerekçesinin ne olduğunu sordu. Süllü ayrıca, Ocak 2020 – Ağustos 2025 tarihleri arasında Türkiye genelinde “av turizmi” kapsamında kaç ihale açıldığını, kaç yaban hayvanının avlandığını ve bu hayvanların türlere göre dağılımını sordu. Bu ihalelerden elde edilen toplam gelirin ne kadar olduğunu ve bu gelirin ne kadarının gerçekten yaban hayatını koruma çalışmalarına aktarıldığını sordu. “Doğanın ve yaban hayatının korunması, onları öldürmek üzere satışa çıkarmakla değil; yaşam alanlarını restore etmek ve gerçek koruma politikalarını hayata geçirmekle mümkündür. Bu ihale derhal iptal edilmelidir!” diye konuştu. Süllü, Tarım ve Orman Bakanlığı’na çağrıda bulunarak, “Hiçbir canlının değeri para ile ölçülemez. Yaban hayat satılık değildir! Bu kanlı ihale iptal edilene kadar hukuki ve toplumsal mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

Kanun Ülkemizin Kalkınmasına Katkı Sağlayacak! Haber

Kanun Ülkemizin Kalkınmasına Katkı Sağlayacak!

AK Parti Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilen, enerji ve madencilik alanlarında düzenlemeler getiren kanun teklifiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Milletvekili Hatipoğlu sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Gazi Meclisimizde kabul edilen 215 Sıra Sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile enerji ve madencilik alanlarında düzenlemeleri hayata geçiriyoruz. Yasalaşan bu kapsamlı düzenlemeyle; ülkemizin kalkınmasına katkı sağlayacak önemli adımlar atılmıştır. Yenilenebilir Enerji Yatırımlarının bürokratik süreçlerini basitleştiriyoruz. Yenilenebilir enerjiden daha fazla yararlanabilmek adına izin süreçlerini hızlandırıyoruz. 48 aya kadar uzayan izin süreçlerinin 18 ayda tamamlanmasını hedefliyoruz. Türkiye olarak esen rüzgarından, doğan güneşinden, akan suyundan daha fazla yararlanacak kanuni düzenlemeleri hayata geçiriyoruz. Bugün Ülkemizin kurulu gücümüzün %60’ını yenilenebilir enerji kaynakları oluşturmaktadır. Bu oranı kısa sürede daha da arttıracağız. Enerji arz güvenliği için düzenlemeler yapıyoruz. Enerji arz güvenliğini ve elektrik arzının devamlılığı için kesintisiz enerji kaynaklarına destek sağlıyoruz. Özellikle 28 Nisan 2025 tarihinde İspanya ve Portekiz’de yaşanan geniş çaplı elektrik kesintileri sürekli ve güvenilir üretim yapabilen enerji kaynaklarımızın sistemdeki önemini bir kez daha göstermiştir. Benzer olaylar Türkiye’de yaşanmaması için sisteme denge sağlayacak sürekli üretim yapabilen kaynakların varlığı desteklenmektedir. Madencilik Sektöründe yatırımların arttırılması için hukuki öngörülebilirlik sağlanıyor. Madencilik faaliyetlerinin gerektirdiği yatırımların ekonomik büyüklükleri göz önüne alındığında hukuki öngörülebilirliği sağlama hedefleri ile başta izin süreçleri olmak üzere işletme süreçlerinin kriterleri netleşiyor. Madencilik sektörünün gayri safi yurt içi hasıla içindeki payı %1,2’dir. Maden rezervi potansiyeli yüksek ülkemizde, 2028 itibariyle bu oranı %2’ye çıkarmayı hedefliyoruz. Gelişmiş ülkelerde bu oran %5-8 arasındadır. Madencilikte insan ve çevre hassasiyeti arttırılarak rehabilitasyon süreçleri yeniden düzenleniyor. Rehabilitasyon bedellerinin belirlenme süreçleri güncellenmekte ve böylelikle bedeller arttırılmakta ve bu bedellerin reel değeri koruması için nemalandırılması sistemi getirilmektedir. Rehabilitasyon konusunda yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde madencilik faaliyetine son verilmesi öngörülmektedir. Madenlerdeki devlet hakkı oranları artışlar oluşturacak şekilde güncellenmektedir. 2002 yılında 101 milyon olan zeytin ağacı sayısını, bugün 205 milyona yükselttik. Ülkemizde 2002 yılında 101 milyon zeytin ağacı varken, bugün zeytin ağacının sayısı 205 milyona yükselmiştir. 2002’den bugüne Ak Parti hükümetleri döneminde, 100 milyondan fazla zeytin ağacı toprakla buluşmuştur. Bu yasa ile enerji arz güvenliği ve elektrik arzının devamlılığı amaçlı düzenleme çerçevesinde, 10 yıl içinde yaklaşık 45 bin zeytin ağacı taşınması ve ayrıca taşınan ağaç kadar yenisinin dikilmesi öngörülmektedir. Zeytin ağacı sayısını 100 milyondan fazla artırmış bir iktidar olarak zeytinciliğe destek vermeye devam edeceğiz. Ülkemiz 2002 yılında sofralık zeytin üretiminde dünyada 4. sırada iken bugün 1. sıraya yükselmiştir. Zeytinyağı üretiminde 2002 yılında 5. sırada iken bugün 2. sıraya yükselmiştir. Son 22 yılda zeytin ihracatımız 7 kat artarak 200 milyon doların üzerine çıkmıştır. Ak Parti Hükümetleri döneminde zeytinyağı ihracatımız 10 kat artarak 500 milyon doların üzerine çıkmıştır. AK Parti olarak, hem toprağımıza hem yer altı kaynaklarımıza sahip çıkan bir anlayışla çalışmaya devam ediyoruz."

Enerji Arz Güvenliği, Milli Bağımsızlığın Temelidir Haber

Enerji Arz Güvenliği, Milli Bağımsızlığın Temelidir

AK Parti Eskişehir Milletvekili, TBMM Dışişleri Komisyonu Üyesi ve KEİPA Türk Grubu Başkanı Fatih Dönmez, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda AK Parti Grubu adına söz alarak, “Enerji ve Maden Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” üzerine kapsamlı bir konuşma yaptı. Dönmez, düzenlemenin teknik bir yasal değişiklik olmanın ötesinde, Türkiye’nin enerji geleceğine dair güçlü bir irade beyanı niteliği taşıdığını belirterek, “Bugün attığımız her adım, yarın çocuklarımızın daha güçlü, daha temiz, daha bağımsız bir Türkiye’de yaşaması içindir” dedi. “Gerçek kalkınma, üretimle mümkündür” Türkiye’nin artan enerji ihtiyacına ve enerji arz güvenliğine dikkat çeken Dönmez, yer altı ve yer üstü kaynakların sürdürülebilir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Enerji ve maden sektöründeki gelişmelerin esnaftan çiftçiye, sanayiciden vatandaşa kadar tüm kesimlere doğrudan katkı sağladığını ifade etti. “Çevreci olmak yetmez, kesintisiz de olmalı” Baz yük üretiminin sistemin kararlılığı açısından vazgeçilmez olduğunun altını çizen Dönmez, yerli kömürle çalışan termik santrallerin hem döviz çıkışını azalttığını hem de enerji arz güvenliğini güçlendirdiğini söyledi. Bu santrallerin tam kapasiteyle en az 10 yıl daha çalışabilmesi için kömür üretiminin sürdürüleceğini belirtti. “Zeytin de bizim, kömür de bizim” Muğla’daki düzenlemelere de değinen Dönmez, değişikliğin sadece sınırlı ve geçici bir alanı kapsadığını kaydetti. Etki alanındaki 82 bin zeytin ağacının kesilmeyeceğini, bilimsel ve tarımsal esaslara göre uygun zamanda taşınacağını açıkladı. Taşınamayan ağaçların yerine yeni zeytinlik sahalarının kurulacağını, işletmelerden iki kat rehabilitasyon bedeli alınacağını söyledi. “Zeytin de bizim, kömür de bizim” pankartıyla destek veren işçiler ve bölge halkının karara sahip çıktığını vurguladı. “Yatırımcı dostu ve çevreci bir model geliyor” Yeni düzenlemeyle birlikte ÇED, orman izni, imar ve vasıf değişikliği gibi süreçlerin eş zamanlı yürütülebileceğini aktaran Dönmez, RES ve GES projeleri için izin süreçlerinin sadeleştirileceğini belirtti. Ayrıca orman izin bedeli indirimlerinin 2030’a kadar uzatılacağını ifade etti. “Enerji yönetimi artık dijitalleşme ve stratejiyle yapılmalı” Enerji yönetiminin yalnızca üretim değil, aynı zamanda verimlilik, dijitalleşme ve akıllı stratejiyle mümkün olduğunu vurgulayan Dönmez, “Ekonomiler artık kaynak zenginliğinden çok, bu kaynakları nasıl yönettikleriyle güç kazanıyor” dedi. Yeni düzenlemenin yatırımcılara belirsizlikleri azaltacağını, kamu denetimini ve çevre hassasiyetini artıracağını belirtti. "Madencilikte insan ve çevre hassasiyeti arttırılarak rehabilitasyon süreçleri yeniden düzenleniyor." Konuşmasının sonunda “Güçlü Türkiye yolunda üretmeye, çalışmaya ve kaynaklarımızı akıl ve bilimle yönetmeye devam edeceğiz” diyen Dönmez, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi ve Türkiye Yüzyılı vizyonuna, ortak akıl ve millet iradesiyle ulaşacağını ifade etti.

900 Yılda Oluşan Bir Avuç Toprak Yasayla Bir Günde Yok Olacak Haber

900 Yılda Oluşan Bir Avuç Toprak Yasayla Bir Günde Yok Olacak

CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen ve zeytinlik alanların da madencilik faaliyetlerine açılmasını öngören yasa teklifini sert sözlerle eleştirdi. Yasanın yalnızca zeytinliklerle sınırlı kalmayıp tarım arazileri, su kaynakları, ormanlar, tarihi sit alanları ve yaşam alanlarını da tehdit ettiğini vurgulayan Süllü, teklifin doğaya ve geleceğe açık bir ihanet olduğunu ifade etti. Süllü, “Dostum Trump’ın ‘mine everywhere’ yani ‘Her Yerde Maden’, ‘Milli Parkları, Tarihi Anıtları Bile Kazın’ sözleri ve stratejik madenler vurgusu teklifinizle birebir örtüşüyor. İnsan, ‘bu kadar da tesadüf olur mu?’ diye düşünmeden edemiyor” diyerek iktidarın politikalarına dikkat çekti. “İklim Yasası Değil, Kirletenin Aklandığı Yasa” İklim Kriziyle mücadelede azaltım ve uyum süreçlerine dair önlem alınması gerekirken, iktidarın “İklim Yasası” adı altında şirketlerin bedelini ödeyerek daha fazla kirletmesinin önünü açtığını belirten Süllü, “Ardından, madencilerin tüm ülkeyi talan alanına çevirebileceği bir metni kucağımızda bulduk. Dostum Trump’ın ‘mine everywhere’ yani ‘Her Yerde Maden, Milli Parkları, Tarihi Anıtları Bile Kazın’ sözü ve stratejik madenler vurgusu, teklifinizle örtüştüğünden insan ‘bu kadar da tesadüf olur mu’ diye düşünmeden edemiyor” dedi. “Tarım Alanları, Su Kaynakları, Ormanlar Tehlikede” Teklifle sadece zeytinliklerin değil, tarım alanları, su kaynakları, ormanlar, tapulu araziler ve tarihi sit alanlarının da madencilik için kullanılabileceğini vurgulayan Süllü, “Gıdamız, suyumuz, geleceğimiz yok olacak. Bu yok oluşu rehabilitasyon maddeleriniz önleyemez” dedi. Paralar Şirketlere, Maliyet Hepimize Kalıyor Birleşmiş Milletler raporlarının, madenlerle tahrip edilen alanların geri getirilemeyeceğini açıkça ortaya koyduğunu hatırlatan Süllü, altın gibi metalik maden alanlarında fidan dikmenin çözüm olmadığını belirtti. Süllü, “Burada gösterilen sözde rehabilitasyon resimleri kömür madenlerine ait. Asıl gereken restorasyon ise büyük paralar gerektiriyor. Ama paralar şirketlere, maliyet hepimize kalıyor. Sağlığımız, toprağımız, suyumuz, coğrafyamız hepsi maliyetin içinde” diyerek tepki gösterdi. “Toprak Sadece Ağaç Kökü Değil, Bir Ekosistem” Süllü, teklifin savunulmasında sıkça kullanılan “ağaç dikeriz” söylemini de eleştirerek, “Ağaç sadece kökten ve yapraktan ibaret değil. Her biri, toprağı, yeraltı su kaynaklarını, her tür canlıyı ve yaban hayatını barındıran bütünsel bir ekosistemdir” dedi. “Bir avuç toprak 900 yılda oluşuyor. Topraklarımız 25–30 yıl ömrü olan termik santraller ya da madenler için heba edilemez” uyarısında bulunan Süllü, 2030 yılı itibarıyla Türkiye topraklarının yüzde 88’inin çölleşme riski altında olduğunu hatırlattı. “Sakarya Vadisi Tehlike Altında, Kanser Vakaları Artıyor” Eskişehir’in Sivrihisar ilçesine bağlı Kaymaz’da altın madenciliği nedeniyle fasulyenin artık yetişmediğini, ağaçların kuruduğunu ve kanser vakalarının arttığını belirten Süllü, aynı şirketin şimdi de Sakarya Vadisi’ne yöneldiğini ifade etti. “Mikroklima iklimine sahip, İstanbul’u zeytin, narenciye ve yeşillikle besleyen bu vadiye Cengiz Holding el attı. Daha maden açılmadan sondajlarla vadi delik deşik edildi. Siyanür sızması hâlinde Sakarya Nehri’nin geçtiği yedi il risk altında.” Trump’ın stratejik madenlere ilgisini hatırlatan Süllü, Beylikova’daki nadir toprak elementlerinin de ciddi endişe yarattığını söyledi. “Vahşi Madencilikle Yürekler Ağzımızda” Süllü, Türkiye’nin dört bir yanında süren madencilik faaliyetlerinin sömürge madenciliğiyle eşdeğer olduğunu ifade ederek Kazdağları, Mazıdağı, Muğla, Soma, Amasra ve İliç’teki örnekleri sıraladı: “Ne yazık ki ne denetim var, ne caydırıcılık. Bu teklif yasalaşırsa ülkemizin her köşesi yangın yerine dönecek. Bir yanda orman yangınları sürerken, diğer yanda bu yasa doğrudan felakete davetiye çıkarıyor.” “Bu Yasayı Geri Çekin, Vicdanınıza Kulak Verin” Süllü, konuşmasının sonunda Hatay’daki yangınla ilgili sanatçı Derya Cesur’un dizelerini Genel Kurul kürsüsünden okuyarak, AK Parti sıralarına vicdan çağrısı yaptı: “Diyelim ki biz öldük, siz kaldınız. Diyelim ki kurudu ormanlar, nehirler, yuvalarında kuşlar. Diyelim ki ateş olup küller üfürdünüz memlekete. Baktınız, kalmamış yakacak tek bir ağaç, sönmeyen ocak, akacak tek damla gözyaşı. Sonra? Geçip ortasına ölümün düğün mü kuracaksınız?” “Diyelim ki kurdunuz, külden ağaçlar, uçmayan kuşlar, ağıtlar, bu ziftli yaslar sarmışken toprağı, mutlu mu olacaksınız? Bize nasip bunca kalp ağrısından size tatlı huzurlar kalır mı dersiniz?” Bu dizelerin “görmeyen gözlere, duymayan kulaklara, vicdanlara ses” olmasını isteyen Süllü, teklifin derhâl geri çekilmesini talep etti.

Paramızın İtibarı Demokrasiden, Adaletten Geçer! Haber

Paramızın İtibarı Demokrasiden, Adaletten Geçer!

TBMM’de tutuklu belediye başkanları ile gazetecilerin durumuna dikkat çeken CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Dünyaya ‘Türkiye iyiye gidiyor’ diye göstereceksek, paramızın, ekonomimizin itibarını yükselteceksek bunun yolu demokrasiden geçer, adaletten geçer” dedi. “İtibarın göstergesi demokrasinin gücüdür” diyen Çakırözer tutuklu belediye başkanlarının durumuna dikkat çekerek, “Milyonların Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nu, Zeydan Kararlar'ı, Muhittin Böcek'i, seçilmiş belediye başkanlarımızı hapse atarsanız, Beylikdüzü Belediye Başkanımız Murat Çalık'ı onca hastalığına rağmen zindanda ölüme terk ederseniz, gazetecileri zindanda tutarsanız ülkemizin itibarı artmaz! Ekonomimiz de güçlenmez” diye konuştu. “İTİBARIN GÖSTERGESİ DEMOKRASİNİN GÜCÜDÜR” CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM Genel Kurulu'nda Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşmelerinde söz alarak tutuklu belediye başkanları ile gazetecilerin durumuna dikkat çekti. Çakırözer belediye başkanlarını, gazetecileri zindanda tutarak demokrasinin, ekonominin düzelmeyeceğini belirtti. “TÜRK PARASI SİZİN İKTİDARINIZDA YERLE BİR OLDU” Türk parasının değerinin AKP iktidarı döneminde yerle bir olduğunu söyleyen Çakırözer, TBMM kürsüsünde en büyük banknot olan 200 lirayı göstererek şöyle konuştu: “Torba yasanın adı ‘Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’ ama hangi kıymet? Türk parası sizin iktidarınızda yerle bir olmuş durumda? İşte, en büyük banknotunuz 200 lira burada ama bu 200 lirayla pazara çıkılamıyor, yarım kilo kıyma almıyor bu 200 lira! 2009'da 135 dolar alıyordu, şimdi 5 dolar almıyor. Peki, kim bunun sorumlusu? Tabii ki ‘Ver yetkiyi, gör etkiyi’ diyen saraydaki ekonomiste!” “EMEKLİYE REFAH, ASGARİ ÜCRETLİYE DERMAN YOK” TBMM’de görüşülen Türk Parasının kıymetinin korunmasına ilişkin teklifin emekliye, asgari ücretliye, çiftçiye, KOBİ’lere çare olmadığını aktaran Çakırözer, asgari ücretin arttırılması çağrısını yenileyerek şöyle konuştu: “Bu yasa 16,5 milyon emeklimizi yok sayıyor. Bunlardan 5 milyonu ayda 14 bin 469 lirayla yaşama mücadelesi veriyor. ‘Gelin, artıralım’ diyoruz, yok! Emekliye refah payı yok ‘Kök maaşı artıralım’ diyoruz yok! Milyonlarca asgari ücretlinin derdine derman da yok. ‘Haydi gelin, asgari ücreti 30 bin lira yapalım’ diyoruz yok! Çünkü emek düşmanısınız.” “KOBİLERE CAN SUYU, ÇİFTÇİNİN MAZOTUNA İNDİRİM YOK” “Ekonomi daralmış, reel sektör kan ağlıyor, konkordatolar rekor kırıyor. Bu pakette üreten, istihdam sağlayan KOBİ'mize, sanayicimize can suyu yok. Neymiş bu paket? Vergide adaleti sağlayacakmış. Kuyruklu yalan! Bunca yoksulluk varken bakın, dolar milyoneri sayısındaki artışta dünya birincisiyiz. Ne demek bu? Çok kazanandan çok almıyorsun demek! Vergiyi garibandan, emekliden, emekçiden alıyorsun demek, çiftçiden alıyorsun demek. Haydi gelin, çiftçinin kullandığı mazotun ÖTV'sini kaldıralım, var mısınız? Kaldırmazsınız çünkü çiftçi düşmanısınız!” “GAZETECİ ZİNDANDAYKEN TERÖRSÜZ TÜRKİYE’Yİ ANLATAMAZSINIZ” “Bir yandan ‘Toplumsal barışı sağlayacağız, terörsüz Türkiye yaratacağız’ diyorsunuz, diğer yandan bunları halka anlatacak gazetecileri zindana atıyorsunuz” diyen Çakırözer cezaevlerindeki tutuklu gazetecilere de özgürlük çağrısında bulunarak şunları söyledi: “Gazeteci Furkan Karabay 66 gündür iddianamesiz zindanda. Gazeteci Ercüment Akdeniz 148 gündür zindanda hem de 12-13 yıl öncesinden uydurma gerekçelerle. Yine, gazeteci Perihan Sevda Erkılınç egzama, astım, çölyak rahatsızlıklarına rağmen 1 Mayıs gerekçesiyle Bakırköy'de iki aydır zindanda. Fatih Altaylı bir aydır zindanda, akıllara ziyan bir durum ama sadece Fatih Altaylı değil, 86 milyonun haber alma hakkı da zindanda. Bir başka gazeteci, Oğuz Bakır, Genel Başkanımızın gündeme getirdiği, daha sonra başsavcılıkça ismi açıklanan Torosçu savcıyı açıkladı diye şu anda ev hapsinde. Sözcü TV 10 gün karartılmıştı, on günün sonunda dün gece açılırken yeni bir cezayla açıldı. Neresinden baksanız basına sansür, tutuklama, tehdit artarak sürmekte. O zaman nasıl anlatacaksınız terörsüz Türkiye'yi, toplumsal barışı bu millete?” “MURAT ÇALIK DERHAL SERBEST KALMALI” Meclis’ten çağrıda bulunan Çakırözer, “Dünyaya Türkiye'yi iyiye gidiyor diye göstereceksek, paramızın, ekonomimizin itibarını yükselteceksek bunun yolu demokrasiden geçer, adaletten geçer. Murat Çalık ve tüm hasta tutukluları, evladına bakmak zorunda olan kadın tutukluları, milletimiz tarafından seçilmiş belediye başkanlarımızı, siyasi parti liderlerini, gazetecileri, hak savunucularını derhâl serbest bırakın ama siz bırakmazsanız da milletimize sözümüz söz, bu ülkede mahkemede de pazarda da mutfakta da Türkiye'nin birinci partisi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz sağlayacağız” dedi.

Soframızda ki Zeytine Saldırı! Haber

Soframızda ki Zeytine Saldırı!

CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan Meclis'te görüşülmekte olan Maden Kanunu ile ilgili olarak Meclis kürsüsünden seslendi. “Bu yasa, zeytinlikleri sermayeye peşkeş çekme yasasıdır!” diyerek tepki gösteren CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan şu ifadeleri kullandı; Zeytinlikleri Korumak Anayasal Görev Değil mi? Anayasa, zeytinliklerin ve tarım alanlarının korunmasını emrediyor. Peki bu teklifin yeniden Meclis’e getirilmesi anayasal suç değil mi? Bakan ve milletvekilleri olarak bağlılık yemini ettiğiniz anayasaya aykırı bu düzenleme karşısında neden susuyorsunuz? “Kamu Yararı” mı, Rant Yararı mı? Bu düzenleme yürürlüğe girerse, kamu yararı adı altında zeytinlikler ticarileştirilmeyecek mi? “Kamu yararını” kim, neye göre tanımlayacak? Ekosistem Gözden mi Çıkarıldı? Tarım ve orman alanları madene ve imara açılırsa, yerel ekosistemler ve su kaynakları nasıl etkileneceğine dair ÇED raporları hazırlanmış mıdır? Kalkınma Değil, Doğa Yağması Enerji ve maden şirketlerinin baskısıyla zeytinlikleri proje alanına çevirmek “kalkınma” değil, “doğa yağması” değil midir? Soframızdaki Zeytine Saldırı Türkiye’nin en stratejik tarım ürünlerinden biri olan zeytin tehdit altında. Bu saldırı üretime, çiftçiye ve gıda güvenliğine darbe değil midir? Unutmayınız ki köylü milletin efendisidir. O nedenle Meclis’ten beklenen; üreticiyi yoksulluğa, köyü tasfiyeye, toprağı rant uğruna talana sürükleyen politikalardan vazgeçilmesidir. Köylünün hakkını savunmayan bir siyaset, bu toprakların ruhuna da tarihine de ihanettir."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.