SON DAKİKA
Hava Durumu

#Tıp Fakültesi

Porsuk Haber Ajansı - Tıp Fakültesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tıp Fakültesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

ESOGÜ'den Spina Bifida Farkındalık Günü Açıklaması Haber

ESOGÜ'den Spina Bifida Farkındalık Günü Açıklaması

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı’ndan Öğr. Gör. Dr. Dilşad Dereli 25 Ekim “Dünya Spina Bifida Farkındalık Günü” dolayısıyla bilgilendirici bir açıklamada bulundu. Öğr. Gör. Dr. Dilşad Dereli’nin açıklaması şöyle: “Spina Bifida, anne karnındaki bebeğin omuriliğinin gelişiminin erken dönemlerinde tam olarak kapanmaması sonucu ortaya çıkan, doğuştan bir durumdur. Omurilik, beynimizden kaslarımıza emirler gönderen ve hissetmemizi sağlayan sinirleri içerir. Spina Bifida'da bu sinirler etkilendiği için, çocuklarda yürüme güçlükleri, his kaybı ve en önemlisi idrar kesesi (mesane) ve bağırsak kontrolünde sorunlar görülebilir. Spina Bifida Çocuk Ürolojisi Açısından önemlidir çünkü Spina Bifida'lı çocukların büyük bir kısmında, omurilikteki sinir hasarı nedeniyle mesane (idrar kesesi) düzgün çalışamaz. Buna ‘nörojenik mesane’ diyoruz. Bu durum şunlara yol açabilir: 1. İdrar Kaçırma. Mesane idrarı tutmakta zorlanabilir veya tam boşalamadığı için taşma şeklinde kaçaklar olabilir. 2. Sık İdrar Yolu Enfeksiyonları (İYE). Mesanede kalan idrar, bakterilerin üremesi için uygun bir ortam oluşturur. 3. Böbrek Hasarı Riski. Mesanenin yüksek basınçla çalışması veya idrarın böbreklere geri kaçması (reflü) zamanla böbreklere zarar verebilir. Bu, uzun vadede en ciddi problemdir ve böbrek yetmezliğine kadar gidebilir. Unutmayın, böbreklerimizin sağlığı yaşam kalitemiz ve ömrümüz için hayati öneme sahiptir! Ne Yapmalıyız? Spina Bifida tanısı alan her çocuğun, doğumdan itibaren bir çocuk ürolojisi uzmanı tarafından düzenli olarak takip edilmesi çok önemlidir. Erken teşhis ve doğru yönetimle, yukarıda bahsedilen sorunların çoğu önlenebilir veya kontrol altına alınabilir. Temel Yaklaşımlar: 1.Düzenli Kontroller: Çocuğunuzun mesane ve böbrek sağlığını takip etmek için düzenli ultrason, idrar testleri ve gerektiğinde özel testler (ürodinami gibi) yapılmalıdır. 2.Temiz Aralıklı Kateterizasyon (TAK): Birçok Spina Bifida'lı çocukta, mesaneyi düzenli aralıklarla (genellikle günde 4-6 kez) ince bir boru (kateter) yardımıyla tamamen boşaltmak gerekir. Bu yöntem idrar kaçırmayı azaltır, enfeksiyon riskini düşürür ve böbrekleri korur. Ailelere ve çocuklara bu işlem kolayca öğretilebilir. 3.İlaç Tedavileri: Mesanenin aşırı aktif olduğu durumlarda, mesane basıncını düşüren ve kapasitesini artıran ilaçlar kullanılabilir. 4.Bağırsak Yönetimi: Bağırsak sorunları da mesane kontrolünü etkileyebilir. Düzenli bağırsak alışkanlıkları oluşturmak için diyet, ilaçlar veya özel yöntemler uygulanabilir. 5.Cerrahi Seçenekler: Nadiren, diğer yöntemlerle kontrol altına alınamayan durumlarda, mesaneyi büyütme veya idrarı dışarı atmak için yeni bir yol oluşturma gibi cerrahi müdahaleler gerekebilir. Ailelere Çağrımız: 1.Bilgi Edinin: Spina Bifida hakkında doğru ve güncel bilgilere ulaşın. Doktorunuzdan ve güvenilir kaynaklardan bilgi almaktan çekinmeyin. 2.Takibi Aksatmayın: Çocuğunuzun ürolojik kontrollerini düzenli olarak yaptırın. 3.Eğitim ve Destek: Temiz aralıklı kateterizasyon gibi yöntemleri öğrenmekten çekinmeyin. Bu, çocuğunuzun bağımsızlığını ve yaşam kalitesini artıracaktır. 25 Ekim Dünya Spina Bifida Farkındalık Günü'nde, bu konuda bilgi sahibi olmanın ve çocuklarımıza en iyi bakımı sağlamanın önemini bir kez daha vurguluyoruz. Unutmayalım ki bilgi güçtür ve erken müdahale çocuklarımızın geleceğini şekillendirir. Sağlıklı günler dileriz.”

Emzirmeye Yatırım Yapın, Geleceğe Yatırım Yapın Haber

Emzirmeye Yatırım Yapın, Geleceğe Yatırım Yapın

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Sosyal Pediatri Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Meltem Dinleyici, 1-7 Ağustos Dünya Emzirme Haftası dolayısıyla bilgilendirici bir açıklamada bulundu. Prof. Dr. Meltem Dinleyici yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; “Dünya Emzirme Haftası, içinde Türkiye'nin de bulunduğu 120’den fazla ülke tarafından her yıl 1-7 Ağustos tarihleri arasında kutlanmaktadır. Bu haftanın amacı tüm dünyada anne sütüyle beslenmeyi desteklemek ve yaygınlaştırmaktır. Bu hafta yalnız bir farkındalık haftası değildir. Bu yıl emzirme haftası için Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ‘Emzirmeye yatırım yapın, geleceğe yatırım yapın’ teması ile aynı zamanda bebeklerin sağlıklı gelişimi, annelerin güçlendirilmesi ve toplumun bilinçlendirilmesi için bir çağrı yapılmıştır. Anne sütü bebeklerin büyümesi ve gelişmesi için gereken tüm besin öğelerini içeren dinamik ve zengin yapısı ile en ideal besindir. DSÖ tüm bebeklerin yaşamın ilk 6 ayında sadece anne sütüyle beslenmelerini ve 6. aydan itibaren ek besinlerle beraber emzirmenin 2 yaş ve ötesine kadar sürdürülmesini önermektedir. Anne ile bebek arasındaki emme-emzirme davranışına sadece anne sütü ile beslenme veya karın doyurma gözüyle bakmamak gerekir. Emzirme; anne ile bebek arasında fiziksel ve psikolojik paylaşım sağlayan, anne ve bebeğe de yakın ve uzun vadede yararları kanıtlanmış, iki yönlü özgün bir süreç olarak değerlendirilmelidir. Anne sütüyle beslenme anne-bebek ve toplum sağlığı için pek çok olumlu katkı sağlamaktadır. Doğumun ilk dakikalarında ten tene temas ile başlayan emzirme, bebek ve anne arasındaki duygusal bağlanmayı desteklemenin yanında, süt salınımını artırarak daha uzun ve etkili bir emzirme süreci sağlamaktadır. Anne sütü özellikle otit, solunum yolu enfeksiyonları, ishali azaltmaktadır. Öte yandan anne sütü zengin içeriği sayesinde sağlıklı bir mikrobiyota oluşturmaktadır. Anne sütü enfeksiyonlardan korumanın yanı sıra alerjik hastalıklar ve astımdan koruyucu etki göstermektedir. Anne sütünün olumlu etkileri çocukluk yıllarında da devam etmektedir. Anne sütü ile beslenme, çocuklarda obezite, diyabet ve çocukluk çağı lösemisinde azalma ile ilişkilidir. Anne sütünün çocukların bilişsel ve davranışsal gelişimi üzerindeki olumlu etkileri giderek daha fazla anlaşılmaktadır. Ayrıca emzirme anne ve bebeğin daha sakin ve huzurlu hissetmesini sağlamakta, bebeğin uykusunu olumlu etkilemekte, solunum ve dolaşımı düzenlemektedir. Emzirilen bebeklerde ani bebek ölüm riski daha azdır. Emzirme sayesinde anne ve bebek arasında duygusal bağlanma ve güven ilişkisi sağlanır. Emzirmenin, anneler için emzirme dönemi ve sonrasında pek çok faydası olduğu bilinmektedir. Doğumdan hemen sonra emzirme rahmin eski haline dönmesini kolaylaştırır, annenin kanamasını azaltır. Kaygı düzeyleri daha düşük ve postpartum depresyon riskleri daha azdır. Emziren annelerde uzun dönemde meme kanseri, over kanseri ve osteoporoz riskinde belirgin azalma gösterilmiştir. Emzirme aynı zamanda toplum sağlığı ve dünyaya da olumlu etkileri olan evren dostu ve sürdürülebilir bir uygulamadır. Anne sütü; üretimi için enerji, su ve kaynak tüketimi gerektirmez; paketleme, depolama ve taşıma ihtiyacı olmadığı için karbon ayak izi oluşturmaz. Plastik ambalaj, kimyasal atık veya atık su üretmediğinden çevreyi kirletmez. Emzirmeyi desteklemek; gıda güvenliği, halk sağlığı, ekonomi ve çevresel sürdürülebilirlik arasında güçlü bir bağ kurmak anlamına gelir. Sağlıklı bir toplum ve dünya için, emzirme hakkını tüm anne ve bebeklerin kullanabilmesi dileğiyle.”

Düşük Proteinli Mutfak Atölyesi Gerçekleştirildi Haber

Düşük Proteinli Mutfak Atölyesi Gerçekleştirildi

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Çocuk Beslenme ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı ile Çocuk Beslenme ve Metabolizma Derneği Eskişehir Şubesi tarafından, 2017 yılında aramızdan ayrılan ESOGÜ Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Sultan Durmuş Aydoğdu anısına düzenlenen “2. Düşük Proteinli Mutfak Atölyesi” etkinliği ESOGÜ Otel’de gerçekleştirildi. Çocuk Beslenme ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Gonca Kılıç Yıldırım konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, etkinlikte Vitaflo-Nestle firmasının katkıları ile bu konuda eğitimli bir şef eşliğinde, katılımcılara düşük proteinli ürünler ile yapılabilecek lezzetler hakkında uygulamalı eğitim verildiğini belirtti. Fenilketonürili hastalar ve ailelerinin katıldığı bu etkinlikte kurabiye, çiğ köfte, cup cake, dondurma, magnolia gibi tariflerin yapılarak tüm katılımcılara tadım yaptırıldığını belirten Doç. Dr. Gonca Kılıç Yıldırım, böylelikle tekdüze beslenmenin verdiği bıkkınlıktan kaynaklanan diyete uyumsuzluğun önüne geçmenin amaçlandığını ifade etti. Doç. Dr. Gonca Kılıç Yıldırım, düzenlenen bu etkinlik ile sosyal projenin hedefine ulaştığını ve gelecekte de benzer etkinlikleri çeşitli platformlarda daha fazla hasta ve yakınına ulaştırabilmeyi istediklerini söyledi.

ESOGÜ Hastanesi'nde Dünya Şizofreni Günü Etkinliği Düzenlendi Haber

ESOGÜ Hastanesi'nde Dünya Şizofreni Günü Etkinliği Düzenlendi

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı tarafından 24 Mayıs “Dünya Şizofreni Günü” dolayısıyla bilgilendirme etkinliği düzenlendi. Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ferdi Köşger, Sosyal Çalışmacı Esra Urgancı ve Tıp Fakültesi öğrencilerinin katıldığı etkinlikte, hastalar ve hasta yakınlarına bilgilendirme yapılarak broşürler dağıtıldı. ESOGÜ Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ferdi Köşger konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: “24 Mayıs, şizofreni konusunda önyargı ve damgalamayı önlemek amacıyla Şizofreni Günü olarak belirlenmiştir. Şizofreni tanılı bireyler toplum içerisinde en fazla damgalama ve ayrımcılığa maruz kalan gruplar içinde olmuştur. Bir önyargı olarak şizofreni tanılı hastaların tehlikeli ve şiddet eğilimli oldukları yönündeki hatalı değerlendirme, bu hastalara karşı ayrımcılığı da beraberinde getirmektedir. Bir taraftan hastalığın yüküyle mücadele etmeye çalışan birey, diğer yandan damgalama ile birlikte toplum içinde dışlanmışlığa ve sosyal izolasyona uğramaya başlar. Yapılan çalışmalarda ise ruhsal hastalıklardaki şiddet eğilimi toplumda görülen şiddet eğilimi ile neredeyse aynı oranlarda bulunmuştur. Şizofreni tanılı bireyler aslında tedavi altında çalışma hayatında da bulunabilecekken, ne yazık ki damgalama nedeniyle sosyal izolasyonun yanında mesleki olarak da olumsuz etkilenirler. Yine damgalama hastaların tedavi başvurularını olumsuz şekilde etkiler ve hastalar sosyal ve mesleki alanlarda önemli kayıplar yaşarlar. Şizofreni tanılı bireylere yönelik damgalama ve ayrımcılık ile mücadelede en önemli hedeflerden biri, toplumda oluşmuş olan yanlış inanç ve tutumları değiştirmek olmalıdır. Doğru bilgilendirmelerle toplumda şizofreni ile ilgili farkındalığı artırmanın damgalama ve ayrımcılığı hafifletici etkisi olacaktır.”

ESOGÜ'de Beyin Farkındalığı Sempozyumu Düzenlendi Haber

ESOGÜ'de Beyin Farkındalığı Sempozyumu Düzenlendi

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Dekanlığı tarafından düzenlenen “Beyin Farkındalığı Haftası” etkinlikleri kapsamında “Beyin Farkındalığı Sempozyumu” gerçekleştirildi. Prof. Dr. Necla Özdemir Konferans Salonu’ndaki sempozyumun ardından poliklinikler girişinde bilgilendirme standı kuruldu. Etkinlikte bilgilendirici broşürler, kitapçıklar ve bez çantalar dağıtılırken, “Beyin Farkındalığı” ile ilgili anket uygulaması da yapıldı. “Beyin Farkındalığı Haftası” ile ilgili olarak şu açıklama yapıldı: “Beyin Farkındalığı Haftası (Brain Awareness Week-BAW) beynin fonksiyonları, beyin sağlığı ve korunması, beyin araştırmalarının yararları ve ilerlemeleri hakkında toplumda farkındalık oluşturmak ve geliştirmek amacıyla oluşturulmuş uluslararası bir kampanyadır. Her yıl Mart ayında tüm dünyada eş zamanlı olarak düzenlenen bu bilinçlendirme faaliyetlerine üniversiteler, hastaneler, hasta grupları, okullar ve çeşitli dernekler destek vermektedir. İlk defa 1996 yılında ABD’de düzenlenmeye başlayan Beyin Farkındalığı Haftası, 1998 yılında uluslararası bir boyut kazanmıştır. ESOGÜ’de ise 1999 yılında Prof. Dr. Ferhan Esen tarafından ESOGÜ Anaokulu’nda başlatılan ve gittikçe genişleyen Beyin Farkındalığı Haftası, bu yıl 10-16 Mart tarihleri arasında ESOGÜ Tıp Fakültesi’nde 27. kez düzenlenmektdir. Dünya çapındaki bu kampanya 2024 yılına kadar ‘The Dana Alliance for Brain Initiatives’ ve onun Avrupa’daki kardeş kuruluşu olan ‘The European Dana Alliance for the Brain’ koordinatörlüğünde düzenlenmiştir. 2024 yılından itibaren bilinçlendirme kampanyası ‘Dana Foundation’ koordinatörlüğünde devam etmektedir. Ayrıca geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Beyin Farkındalığı Haftası’nda ESOGÜ Tıp Fakültesi 1. sınıfında okuyan 14 öğrenci ile Sosyal Sorumluluk Projesi dersi kapsamında Beyin Takımı-2025 oluşturulmuştur. ESOGÜ Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi ve ESOGÜ Hastanesi Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Pınar Yıldız, Nöroloji Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri Doç. Dr. Özlem Aykaç ve Dr. Öğr. Üyesi Zehra Kocabaş eşliğinde Beyin Takımı-2025 öğrencileri tarafından 12 Mart 2025 günü Milli Zafer İlkokulu 2. Sınıf öğrencilerine ‘Beynimiz ve Nöronlar’ başlıklı sunum yapılacaktır.”

ESOGÜ'de Dünya Epilepsi Günü Etkinliği Düzenlendi Haber

ESOGÜ'de Dünya Epilepsi Günü Etkinliği Düzenlendi

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Demet İlhan Algın ve epilepsi hemşiresi Yağmur Tuna tarafından, 10 Şubat Dünya Epilepsi Günü dolayısıyla hastalar ve hasta yakınlarına bilgi vermek amacıyla düzenlenen etkinlik ESOGÜ Prof. Dr. Necla Özdemir Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Etkinlikte bilgilendirici bir açıklama yapan Doç. Dr. Demet İlhan Algın şunları söyledi: “Her yıl Şubat ayının ikinci pazartesi günü kutlanan Dünya Epilepsi Günü’nde toplumsal farkındalığı artırmak ve önyargılardan kurtulmak için çeşitli aktiviteler düzenlenmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün epilepsi ve diğer nörolojik bozukluklara ilişkin 10 yıllık Sektörler Arası Küresel Eylem planı epilepsiye yönelik halk sağlığı yaklaşımını güçlendirmek için özel bir stratejik amaç ve dünya çapında epilepsili insanlar için on yıllık bir yol haritasıdır. Bu yol haritasına göre 2031 yılına kadar ülkeler epilepsi için hizmet kapsamını 2021'deki mevcut kapsama göre %50 artırmış olacaktır. Bu küresel hedeflere ulaşılması, epilepsili kişilerin bakıma daha iyi erişebilmelerinin yanı sıra, insan hakları doğrultusunda toplumların tüm sektörlerinde artan sosyal haklardan yararlanmaları anlamına gelmektedir. Ülkemizde Türk Epilepsi ile Savaş Derneği (TESD) faaliyetlerini sürdürmektedir. Türkiye’de her yıl Türk TESD tarafından yapılan epilepsi farkındalık kampanyalarına epilepsi ile uğraşan hekimler, psikologlar ve yardımcı sağlık personeli destek vermektedir. Biz de ESOGÜ Klinik Nörofizyolji Bilim Dalı olarak 10 Şubat Dünya Epilepsi Günü’nde hastalar ve hasta yakınları ile buluşabileceğimiz bir toplantı düzenledik ve ‘epilepsi yolculuğum’ sloganından yola çıkarak, epilepsi hastaları ve yakınlarından epilepsi yolculuklarında karşılaştıkları sorunları ve ihtiyaçlarını iletmelerini istedik. Epilepsi konusunda eğitilmiş kişi sayısı ne kadar artarsa bu hastalara karşı ön yargılarımız azalacak ve acil müdahale sırasında yapılan yanlışlara rastlanmayacaktır. Dünyanın bilinen en eski tıbbi rahatsızlıklarından biri olan epilepsi, en yaygın dördüncü nörolojik bozukluktur ve bu durum beyindeki elektriksel aktivitenin kısa süreliğine durmasına neden olarak tekrarlayan nöbetlere yol açmaktadır. Dünyada epilepsi prevalansı yaklaşık yüzde 1 olarak öngörülmektedir. ESOGÜ Klinik Nörofizyoloji Bilim dalı olarak ‘Epilepsi konuşalım, epilepsiye karşı bilgilendirelim, epilepsi bireylerin hayatlarını olumlu yönde değiştirelim’ diyor ve toplumdaki kırılamayan ön yargılara karşı epilepsi hastalarımızın epilepsi yolculuklarında onlara destek olmak istiyoruz.”

ESOGÜ Hastanesi'nde Dünya AIDS Günü Etkinliği Düzenlendi Haber

ESOGÜ Hastanesi'nde Dünya AIDS Günü Etkinliği Düzenlendi

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde farkındalık oluşturma amaçlı “Dünya AIDS Günü” etkinliği gerçekleştirildi. Etkinliğe ESOGÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Elif Doyuk Kartal, Hastane Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Pınar Yıldız, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Nurettin Erben ve Dr. Öğr. Üyesi Hasip Kahraman katılım sağladı. Etkinlikte Tıp Fakültesi öğrencileri hastalar ve hasta yakınlarına bilgilendirici broşürler dağıtırken, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Elif Doyuk Kartal şu açıklamayı yaptı: “Bu yıl 1 Aralık Dünya AIDS Günü, UNAIDS öncülüğünde ‘Doğru yolu seç: Sağlığım, hakkım!’ temasıyla anılıyor. Herkesin insan haklarını korumak, evrensel HIV bakımına ulaşmak ve erişim engellerini ortadan kaldırmak HIV enfeksiyonunun sonlandırılmasında çok önemlidir. UNADIS 2024 küresel verilerine göre dünyada 2023 yılı itibarı ile 39.9 milyon insan HIV ile yaşamakta olup, 2023 yılında 1.3 milyon yeni enfeksiyon tanımlanmış, yaklaşık 630.000 kişi HIV bağlantılı nedenlerle ölmüştür. 2023 yılında HIV'e yakalanan insanların neredeyse yarısının Doğu ve Güney Afrika ile Batı ve Orta Afrika'da yaşamakta olduğu rapor edilmiştir. 2025 yılı için yeni HIV enfeksiyonları 370.000 olarak öngörülmüş, yıllık HIV ilişkili ölümlerin ise 250.000’in altına düşürülmesi hedeflenmiştir. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı resmi verilerine göre 8 Kasım 2023 itibariyle 1728 olgu raporlanmıştır. 17 olgu vefat etmiştir. Olguların %84,2’si erkektir. En fazla 25-29 ve 30-34 yaş gruplarında görülmektedir. Bulaşma yolu bildirilen vakalar içerisinde cinsel yolla bulaşma %95,6 oranındadır. Dünya çapında, yetişkin nüfus arasındaki ortalama HIV yaygınlığı %0,7’dir. Ancak riskli gruplar arasında daha yüksektir. Seks işçilerinde %2,5, eşcinsel erkekler ve erkeklerle seks yapan diğer erkeklerde %7,5, damar içi uyuşturucu kullananlarda %5,0, trans bireylerde %10,3, cezaevlerindeki kişilerde %1,4’ tür. Dünyada 2023 itibariyle HIV ile yaşayan bireylerin %86’sı durumundan haberdar olup bunların %89'u tedaviye erişebilmektedir. Tedaviye erişenlerin %93'ünde viral baskılanma sağlanmaktadır. 2023 yılı itibariyle 9,3 milyon hastanın ise hala tedaviye erişimi mümkün olamamıştır. Küresel çapta maalesef tedaviye erişimde eşitsizlikler mevcuttur. Günümüzde HIV enfeksiyonu artık hizmetlere yeterli erişim olduğu sürece etkili bir şekilde yönetilebilen kronik bir hastalık haline gelmiştir. Ancak yaşam boyu tedavi, hem HIV ile yaşayan bir kişi hem de sağlık sistemleri için bir yüktür. Aşısı olmadığı için tedavi hala bir önceliktir. Mevcut tedaviler ve elbette tedaviye uyum ile viral yükü baskılamanın sürdürülmesi ile hem hastalığın kontrolü hem de yeni bulaşları engellemek mümkün hale gelmiştir. İlaç tedavisi altında virüs kanda saptanamaz hale geldiğinde ve bu durum sürdürülebildiğinde cinsel eşlerine HIV bulaştırma riski sıfır olduğu kabul edilmektedir. Dünya genelinde yeni HIV vaka sayısı giderek azalmaktadır. Ülkemizde yapılan bir analiz çalışmasında en fazla artış hızı yaşa göre 15 ila 24 yaş arası gençlerde, cinsiyete göre ise kadınlarda bulunmuştur. Bu nedenle özellikle genç yaş grubunda bulaş yolları konusunda bilgilendirmek, farkındalığı artırmak ve korunmak öncelikli bir konu olarak ele alınmalıdır. Riskli gruplarda düzenli taramalar yapılmalıdır. Sağlık kurumlarımızda HIV tanısı özel hayatın gizliliği gözetilerek ücretsiz olarak yapılmaktadır. HIV durumunu bilenlerin tedaviye erişimi de bir o kadar kolay ve ücretsizdir.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.