SON DAKİKA
Hava Durumu

#Tarım

Porsuk Haber Ajansı - Tarım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarım haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

IPSO Tarım, Konya Tarım Fuarı’nda Çiftçiye Müjdeyi Verdi Haber

IPSO Tarım, Konya Tarım Fuarı’nda Çiftçiye Müjdeyi Verdi

Türkiye’nin en kapsamlı tarım organizasyonu olan 21. Konya Tarım Fuarı, 8-12 Nisan 2025 tarihleri arasında Konya Ticaret Odası – TÜYAP Konya Uluslararası Fuar Merkezi’nde yoğun katılımla gerçekleştirildi. Bu önemli sektörel buluşmada yerini alan IPSO Tarım, tarım teknolojilerindeki öncü konumunu bir kez daha ortaya koydu. Yeni Nesil Traktörler ve Akıllı Tarım Çözümleri Sahne Aldı IPSO Tarım standında, John Deere’ın 6M ve 6R serisi traktörleri, McCormick’in yüksek performanslı tarla traktörleri, Kuhn’un modern balya makineleri ve Kramer’in kompakt yükleyicileri ziyaretçilerin beğenisine sunuldu. Ayrıca, hassas tarım uygulamaları için geliştirilen GPS destekli otomatik dümenleme sistemleri ve veri analitiği çözümleri de büyük ilgi gördü.​ IPSO Tarım Pazarlama Müdürü Yaşar Türk,  "Biz fuarla birlikte aslında markalarımızın da lansmanını gerçekleştiriyoruz. Şu anda hâlihazırda IPSO Tarım çatısı altında faaliyet gösteriyoruz. Zaten bilindiği üzere, ana bayiliğimiz John Deere markası. Buna ilave olarak fuarın ilk gününden itibaren artık KUHN markasının da resmi distribütörüyüz. Bu kapsamda yüksek teknolojili ekipman pazarında yerimizi alıyoruz. Ayrıca McCormick markasıyla da 100 beygir altındaki traktör segmentine hitap etmeyi hedefliyoruz." şeklinde konuştu. Sürdürülebilir Tarım ve Dijitalleşme Türk, fuar kapsamında yaptığı açıklamada, şirketin sürdürülebilir tarım ve dijitalleşme konularına verdiği önemi vurguladı. Türk, “Çiftçilerimize sadece makine değil aynı zamanda verimlilik ve sürdürülebilirlik sunuyoruz. Dijital tarım çözümlerimizle üreticilerimizin yanında olmaya devam edeceğiz.” dedi. ​ Yeni Hizmet Noktası: Konya Şubesi IPSO Tarım, Konya’daki üreticilere daha yakın olmak ve bölgedeki tarım profesyonellerine yerinde hizmet sunmak amacıyla yeni şubesini faaliyete geçirdi. Denizli, Aydın ve Manisa’nın ardından Konya, IPSO Tarım’ın Türkiye’deki dördüncü şubesi oldu. Türk, yatırımların devam edeceğini belirtirken Romanya’dan gelen tecrübeyi Türk tarım pazarına aktaracaklarına vurgu yaptı. Türk, yeni şube hakkında "IPSO Tarım çatısı altında sahip olduğumuz markalara baktığımızda; tarım makineleri alanında dünyanın en büyük markası John Deere, ekipman alanında lider Kuhn, ayrıca Kramer ve McCormick ile birlikte Konya’daki profesyonel çiftçilere, iş ortaklarımıza ve paydaşlarımıza hizmet verme kararını doğal bir süreç olarak aldık. Bu kapsamda, 7 Nisan’da yaklaşık 500 kişilik katılımla büyük bir açılış gerçekleştirdik. Açtığımız yeni tesis, Konya’daki çiftçilerimiz için adeta bir ev niteliğinde.” açıklamasını yaptı. “Konya, tarımın kalbi” Ipso Tarım, Konya’da açılan şube ile John Deere, Kuhn, Kramer ve McCormick markalarının satış ve servis hizmetlerini sunarak bölgedeki tarım profesyonellerine daha hızlı ve etkili destek sağlamayı hedefliyor. ​ Konya'ya satış, servis ve yedek parçada içeren büyük bir şube açmanın heyecanını da yaşadıklarını dile getiren Türk, "Toplamda 4300 metrekarelik bir alandan söz ediyoruz.3000 metrekare kapalı, 1300 metrekare açık alan . Bu alan içerisinde showroom, atölye ve yedek parça depoları yer alıyor. Şu an için 20 kişilik bir ekiple faaliyetlerimize başlamış bulunuyoruz ancak bu ekibin zamanla daha da büyüyeceğini öngörüyoruz. Konya’yı tercih etmemizin nedeni ise oldukça önemli. Bu, bizim için stratejik bir yatırım niteliğinde çünkü Konya hem tarımın kalbi hem de profesyonel çiftçiliğin en etkin şekilde uygulandığı bölgelerden biri." dedi. Hedef: İkinci Elde Hub Olmak Şubenin içerisinde müşterilere verilecek hizmetin kalitesine dikkat çeken Türk, “Müşteri memnuniyeti için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Teknisyenlerimizin eğitimleri, satıcılarımızın eğitimleri hız kesmeden devam ediyor. Biz o bina altında müşterilerimize hem ürünleri sunacağız hem de satış sonrası hizmeti vereceğiz. İkinci el tarafında da Konya çiftçilerine hem takas tarafında destek olmaya çalışacağız hem de takas harici herhangi bir ikinci el makineye ihtiyaç olan çiftçilerimizin de ihtiyaçlarını buradan karşılamaya çalışacağız. Biz ikinci elde de sadece Konya'da değil diğer bütün şubelerde de birer nokta, birer hub olmayı planlıyoruz. Dolayısıyla o binanın içerisinde satış, servis, yedek parça, ikinci el, ekipman hizmeti alabilirler.” ifadelerini kullandı. IPSO Tarım, 2025 Konya Tarım Fuarı’ndaki başarılı katılımıyla, Türk tarım sektörüne olan bağlılığını ve yenilikçi yaklaşımını bir kez daha ortaya koydu. Şirket, geleceğin tarımını şekillendirecek teknolojileriyle çiftçilerin yanında olmaya devam edecek.

CHP'li Gürer: “Cevizden Şeftaliye, Bahçelerde Büyük Kayıp” Haber

CHP'li Gürer: “Cevizden Şeftaliye, Bahçelerde Büyük Kayıp”

Türkiye’nin 36 ilinde yoğun hissedilen ve 61 ilde de etkileri görülen don olayının, tarımsal üretimde ciddi kayıplara yol açtığını, özellikle bahçe ürünlerinde meydana gelen zararla birlikte üreticilerin zor bir dönemle karşı karşıya kaldığını belirten CHP Niğde Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyon Üyesi Ömer Fethi Gürer, bölgede yaşanan ürün  kayıpları değerlendirerek üreticilerin taleplerine dikkat çekti. CEVİZ VE BAHÇE ÜRÜNLERİ BÜYÜK ZARAR GÖRDÜ Gürer, don olayının farklı ürünlere etkisi yanında ceviz üretimine büyük darbe vurduğunu belirterek, "Türkiye'de ceviz üretimimizde yeterlilik %80 düzeyindeydi ve geri kalan %20'lik kısmı ithalatla karşılıyorduk. Ancak bu yıl cevizlerde büyük zarar oluştu. Sadece ceviz değil, badem, erik, şeftali ve diğer sert çekirdekli meyve ağaçları da büyük hasar gördü. Üreticinin bu yıl  bağ ve bahçede ürün alması mümkün görünmüyor” dedi. SİGORTA KAPSAMI SINIRLI, ZARARI KARŞILAMAK ŞART CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Bor ilçesi gibi bölgelerde bahçelerdeki ağaçların genelde TARSİM sigortası bulunmadığını vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: “Bu durum, üreticinin tüm zararını kendi başına karşılamak zorunda bırakıyor. Ağaçlar bile kuruma riskiyle karşı karşıya. Bu nedenle TARSİM sigortası olsun ya da olmasın, tüm üreticilerin zararları mutlaka devlet tarafından karşılanmalı. Aksi takdirde, bu bahçelerin ve tarımsal üretimin geleceği tehlikeye girer.” TOMURCUKLANAN ÜRÜNLER YOK OLDU Don olayının zamanlamasına dikkat çeken Ömer Fethi Gürer, "Nisan ayıyla birlikte tomurcuklanmaya başlayan ve çiçek açan ürünler, bu olumsuz hava koşulundan büyük zarar gördü. Bahçelerde erik ağacı gibi birçok üründe meyve yok. Bu yıl üretici, kendisine yetecek kadar dahi ürün elde edemeyecek durumda" diye konuştu. ÇİFTÇİNİN DURUMU KÖTÜYE GİDİYOR CHP’li Ömer Fethi Gürer, yaşanan kayıpların yalnızca ekonomik boyutuyla değil, aynı zamanda üretimin sürdürülebilirliği açısından da büyük tehdit oluşturduğunu ifade etti. “Ceviz, badem, şeftali, kayısı, elma gibi farklı ürünlerde yaşanan kayıplar, üreticiyi zor durumda bıraktı. Üzüm bağlarında da ciddi hasar var. Çiftçimiz büyük mağduriyet içinde. Bu zararların karşılanması için acil adımlar atılmalı” dedi. ÜRETİM SORUNLU  Ömer Fethi Gürer, don felaketi sonrası üreticilere gerekli desteğin verilmemesi halinde tarımsal üretimin daha da gerileyeceğini belirterek “Üreticinin zararı karşılanmazsa, önümüzdeki yıl üretimi sürdürmek mümkün olmayacak. Bahçeleri kurtarmak ve tarımsal faaliyetleri sürdürebilmek için devlet desteği şarttır” dedi.

Çiftçi Üretemiyor, Tarım Çöküyor! Haber

Çiftçi Üretemiyor, Tarım Çöküyor!

Cumhuriyet Halk Partisi Tarım ve Orman Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, hazırladığı yazılı basın acıkmasında, çiftçinin artık üretemez hale geldiğini ve tarımın hızla çöktüğünü belirterek, “Traktörü hacizlik, toprağı ipotekli, geleceği belirsiz. Yozgat’tan yükselen çığlık, Türkiye’nin gerçeğidir” ifadelerine yer verdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem’in yazılı açıklamasında yer verdiği tespit ve değerlendirmeleri şöyle: TRAKTÖRÜ HACİZLİK, TOPRAĞI İPOTEKLİ, GELECEĞİ BELİRSİZ Nisan 2025 itibarıyla Türkiye’de tarım çöküş sürecindedir. Üretici kesim derinleşen yapısal krizle boğuşurken; iktidar, bu çöküşe sadece seyirci kalmakla yetinmemekte, ithalat odaklı politikalarıyla krizi derinleştirmektedir. Geçtiğimiz hafta sonu, Yozgat’ta yaptığımız mitingde sahadan yükselen sese kulak verdik. Aslında çiftçi artık haykırmıyor; sessizce üretimden çekiliyor. Çünkü ne tarlasını sürmeye mazotu var, ne gübre alacak gücü. Traktörü hacizlik, toprağı ipotekli, geleceği belirsiz. Mazot, gübre, yem, tohum ve ilaç gibi temel girdiler son bir yılda %80’i aşan oranlarda zamlanırken, tarımsal destekler ya zamanında ödenmiyor ya da maliyeti karşılamaktan uzak kalıyor. TMO’nun açıkladığı taban fiyatlar ise maliyetin bile altında kalıyor. Bu, üreticinin alın terini değersizleştiren bir ekonomi politikası değil de nedir? TOPRAKLARDA SADECE ÜRÜN DEĞİL, SABIR DA KURUDU- Yozgatlı bir üreticinin ifadesiyle söyleyelim: “Turpunan, şalgamınan devlet idare edilmez!” Bu söz; bu ülkenin en hakiki muhalefetidir. Saraydan görünmeyen o gerçeği, çamura bata çıka tarlasına giden, borcu büyüyen, sesi bastırılan çiftçimiz söyledi. Çünkü artık bu topraklarda sadece ürün değil, sabır da kurudu. TARIMI KORUYACAK BÜTÜNCÜL BİR STRATEJİ HÂLÂ ORTADA YOK İklim değişikliği, kuraklık ve aşırı hava olayları da üreticinin yükünü daha ağırlaştırıyor. Geçtiğimiz hafta ülkemizde yaşanılan don olayı bu gerçeği apaçık ortaya koydu. Küçük üretici için sulama suyu yok, destek yok, planlama yok.. Tüm bunlara rağmen iklim krizine karşı tarımı koruyacak bütüncül bir strateji hâlâ ortada yok. Köyler boşalıyor. Gençler, kadınlar tarımdan koparılıyor. Kadın üretici sistematik olarak destek mekanizmalarının dışında tutuluyor. Kırsalda sosyal güvence yok, sigorta yok, umut yok.  ÇÖKÜŞÜN ADI, YANLIŞ TARIM POLİTİKALARIDIR Bu tablo artık bir maliyet krizi değil, tam teşekküllü bir çöküştür. Bu çöküşün adı, yanlış tarım politikalarıdır. Bu çöküşün sorumlusu, üreticiyi görmezden gelen vizyonsuz iktidar anlayışıdır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz; Sayın Genel Başkanımızın da söylediği gibi; “Köylüyü yeniden milletin efendisi yapmakta kararlıyız.” Toprağını terk etmeyen her çiftçinin, emeğini koruyan her üreticinin yanındayız. Çünkü gıda egemenliği bir lüks değil, bir milli güvenlik meselesidir. Bugün çiftçinin sesi olmak, yarın bu ülkenin karnını doyuracak toprağı savunmak demektir.”

Çiftçilerimizi İnşallah Zarar Ettirmeyeceğiz! Haber

Çiftçilerimizi İnşallah Zarar Ettirmeyeceğiz!

Türkiye'nin dünyada çok önemli bir tarım ülkesi olduğunu belirten Ticaret Bakanı Ömer Bolat, "Tarımsal üretimimizi 30 milyar dolardan 75 milyar dolara yükselttik. 2002'de 3,4 milyar dolar olan ihracatı 32,5 milyar dolara yükselttik, halkımızın da ihtiyacı olan tüketim ürünlerini bulmalarını mümkün kıldık." dedi.   Bakan Bolat, gelecek hafta yapılacak 4. Tarım Orman Şurası kapsamında Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Dış Ticaret Kompleksi'nde düzenlenen "Tarım Diplomasisi Atölyesi"ne katıldı.   Etkinlik kapsamında gerçekleştirilen "Günümüz Dünyasında Tarım Diplomasisi" başlıklı özel oturumda soruları yanıtlayan Bolat, konuşmasına Orman Şurası'nın hayırlı olması temennisinde bulunarak başladı.   Dünyada hiç ölmeyecek çok önemli üç sektör bulunduğunu, bunların en önemlilerinden birinin gıda olduğunu belirten Bolat, şunları kaydetti:   "Yemeden, içmeden yaşayamayız. Su içmeden 3 gün, yemek yemeden 26 gün maksimum ancak yaşayabiliriz. Demek ki en stratejik, en öncelikli sektörlerden birisi tarım ve gıda. İkincisi tekstil giyim, giyinmeden yaşayamayız, 8 milyar insan var herkes giyinecek. Demek ki bu da kıyamete kadar devam edecek bir sektör. Üçüncüsü ise barınma, konut. Yani soğukta, aşırı sıcakta, sokaklarda, tarlada veya arsada yaşayamayacağımıza göre konut ihtiyacımız var, o da çok önemli. Kovid-19 döneminde en birinci sektörün tarım olduğunu, gıda olduğunu hep birlikte gördük. Marketler her gün boşaltıldı, dolduruldu. Bakkallar, marketler, manavlar, her yer aynı şekilde. Karantina günlerinde biz bunların önemini anladık. Sonra 2 yıl sonra Rusya-Ukrayna savaşı patlak verdi, enerjinin ne kadar değerli olduğunu anladık. Enerji, petrol iki katına, doğalgaz dört katına çıktı 15 gün bir ay içinde ve Türkiye'nin enerji ithalat faturası 2021'de 45 milyar dolarken 2022'de 100 milyar dolara çıktı. Enerji de çok önemli, damarlarımızdaki kan kadar önemli."   "Her ülke için birinci görev ülkeyi yönetenler açısından halkının arz güvenliğini sağlamaktır"   Bakan Bolat, bu kadar önemli sektörler arasında yer alan gıda için olayın üretim boyutunun da önemine dikkati çekerek, bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı ve çiftçilerle birlikte canla başla çalıştıklarını anlattı.   İç ticaretteki dengeler ile ihracat ve ithalat dengelerini hep istişare ettiklerini, ona göre kararlar aldıklarını, çok irtibatlı oldukları bakanlıkların başında Tarım ve Orman Bakanlığının geldiğini dile getiren Bolat, "Bunun dışında lojistik çok önemli. Tarladaki ürünün, bahçedeki ürünün, hale, markete, manava getirilmesi ve tüketiciye sunulması çok önemli. Bunun yanında ticarette kuralların belirlenmesi, sektörel düzenlemeler, denetimler ve kural dışı iş yapanlara karşı da yapılan denetimler ve idari ve cezai uygulamalar önemli." ifadelerini kullandı.   Ticaret Bakanlığı olarak tarım diplomasisinde amaçlarının iç ticaretle ilgili tüketici için makul fiyatlar ve satın alma gücünü korumak olduğuna dikkat çeken Bakan Bolat, üretici için ise üretimi devam ettirerek, gelirini artırıp üretimde kalmasını sağlamak olduğunu ve bu kapsamda sürdürülebilirlik noktasında devrede olduklarını söyledi.   Bakan Bolat, şu değerlendirmelerde bulundu:   "Dünya Ticaret Örgütü diye uluslararası bir teşkilat var, 166 üye ülke imza atmışlar, kurallarını belirlemişler. Özellikle sanayi sektöründe kurallar belirlenmiştir. Tarımda 1995'te bir anlaşma yapılmıştır. Buna göre özellikle tarımda aşırı ve ihracat sübvansiyonları yoluyla piyasa bozucu eylemler yasaklanmıştır ve her ülke için birinci görev ülkeyi yönetenler açısından halkının arz güvenliğini sağlamaktır. Makul fiyatlarda tüketici üretici dengesini optimum düzeyde tutmaktır. Bu nedenle zaman zaman ihracatı arttırmaya çabalama, zaman zaman ihracatı kısarak İç pazardaki arz güvenliğini sağlama ve fiyat dengesini sağlama noktasında kararlar alınır. Bunlar zor kararlardır, uzun uzun konuşuruz, tartışırız. İthalat noktasında da zaman zaman arz güvenliği yoksa, arz yetersizliği varsa ithalat noktasında kolaylıklar yapılır ama arz fazlası varsa da ithalat noktasında kısıntılara gidilir. Bu kararları Ticaret Bakanlığı almak durumundadır yetkisi dahilinde."   "Türkiye dünyada çok önemli bir tarım ülkesi"   Rusya, Ukrayna, Birleşmiş Milletler ve Türkiye'nin 23 Temmuz 2023'teki Tahıl Anlaşması'nın önemine işaret eden Bolat, 33,3 milyon ton Ukrayna ve Rusya tahılının dünyaya taşındığını anımsattı.   Bolat, "Eğer o tahıl taşınamamış olsaydı dünyada hububat fiyatları 3-4 katına fırlayacaktı, o yaz ve devamında insanların en temel ihtiyaç ürünü olan buğday, un, arpa, mısır, ayçiçeği gibi ürünler dünya piyasalarına ulaştı. Ukrayna, Rusya fazlasından kurtuldu ve fiyatlar aşağı düştü, tüketiciler de rahat etti." dedi.   Bu anlamda bu anlaşmanın çok önemli olduğunu vurgulayan Bolat, bir yıl sonra anlaşmanın bozulduğunu ama tahıl ticaretini Rusya'nın da, Ukrayna'nın da yapabildiğini anlattı.   Ticaret Bakanı Bolat, Türkiye'nin çok önemli bir tarım ülkesi olduğuna dikkati çekerek şu bilgileri verdi:   "Biz tarımsal üretimimizi 30 milyar dolardan 75 milyar dolara yükselttik. 2002'de 3,4 milyar dolar olan ihracatı 32,5 milyar dolara yükselttik. Ve halkımızın da ihtiyacı olan tüketim ürünlerini, gerek arz yönünden gerek fiyatlar gerekse üreticiyle tüketiciyi buluşturma yönünden, bulmalarını mümkün kıldık. Yani tüketici arar bulamaz, üretici üretir satamaz durumu hiçbir zaman olmasın diye gayret ettik. Bütün dünya ülkeleri temel tüketim ürünlerinde ve arz güvenliğinin tehlikeye girdiği durumlarda ihracat-ithalat noktasında kısıtlayıcı ya da genişletici kararlar almak durumunda kalırlar. İhracatın şu faydası var; bu artan üretim, ihracatın da getirdiği ivmeyle sağlandı. İhracat olmasaydı bizim üretimimiz 30 milyar dolardan 75 milyar dolara çıkamazdı. Çiftçimiz de kazandı, tüketicimiz de kazandı, ihracat olarak biz de döviz kazandık."   "(Zirai don) Gerekli tedbirleri alıyoruz çiftçilerimizi inşallah zarar ettirmeyeceğiz"   Bakan Bolat, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile sık sık görüştüklerini dile getirerek, "Ticaret bakanıyım ama ilgileniyorum. Niye? Tarımsal üretimin durumu, güvenlik, tabi bu tüketime yansıyacak. Bunlar her gün kulağımızda her saat çalan ziller ve bu konudaki takibimiz çok önemli. Tedbir almamız lazım önceden." dedi.   10 Nisan'daki zirai don sebebiyle yaşananları da yakından takip ettiklerini anımsatan Bolat, "Gerekli tedbirleri de alıyoruz. Çiftçilerimizi de inşallah zarar ettirmeyeceğiz. Bakanım ve ekibi o konuda gereken her şeyi yapıyor." diye konuştu.   Bakan Bolat, dünyada 730 milyon insanın açlık tehlikesi içinde olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:   "2 milyar 300 milyon insan gıda güvensizliği tehlikesiyle karşı karşıya. Günde üç öğün yeme içme ihtiyacı var, kimileri için iki öğün ama sürekli devam eden bir faaliyet. O yüzden stratejik öneme haiz çok önemli bir durum. Gıda güvenliği veya güvensizliği deyince tabi Gazze'yi asla unutmamalıyız. Şimdi hepimiz için aklımızdan çıkarmamamız gereken çok önemli bir durum. 2,5 milyon nüfuslu Gazze'de 2 milyon insan kaldı ve bu insanlardan 60 bin kişi şehit edildi. Bir soykırım var, bir de açlıkla soykırıma uğratma var. Bir silahla yapıyorlar, hiçbir medeni kurallara, savaş kurallarına, savaş hukukuna dahi uymadan dünyanın gözü önünde yapılıyor ve bir de açlıkla yapıyorlar. Yardım stoklarını, yardım tırlarının ülkeye girmesine izin vermiyorlar. 18 Mart'tan bu yana tek bir kilo gıda yardımı içeriye giremedi. Bu da insanlık tarihinde unutulmayacak bir durumdur."   "2023-2024 tarımsal ürünler ihracatının iyi geçti"   Ticaret Bakanı Ömer Bolat, 2023-2024 tarımsal ürünler ihracatının iyi geçtiğini, 2023'te 31 milyar dolar tarım ve işlenmiş gıda ürünleri ihracatı olduğunu, 2024'te bunun yüzde 5,4 artışla 32,5 milyar dolara yükseldiğini bildirdi.   İthalata bakıldığında 2023'te tarım ve gıda ürünlerinde 23,5 milyar dolar ithalat bulunduğunu anımsatan Bolat, 2024'te 2,1 milyar dolar azalışla 21,4 milyar dolara düştüğü bilgisini paylaştı.   İhracat artışı, ithalat azalışı sayesinde de gıda ve tarım sektöründeki dış ticaret fazlasının 2023'te 7 milyar dolarken, 2024'te yaklaşık 11 milyar dolara yükseldiğini hatırlatan Bolat, şunları söyledi:   "En önemli pazarlarımız Avrupa Birliği, Irak, Almanya, ABD, Rusya, İtalya. Kalemlere de baktığımızda da en önemli kalemler arasında özellikle sebze, meyve ürünlerimizi görüyoruz çünkü kaliteli gerçekten, tadı çok iyi. Bunun dışında hububat var, unlu mamuller var, makarna var, başta fındık olmak üzere sert kabuklu kur yemişler var ve şimdi kurutulmuş ürünler devreye giriyor, özellikle batılı pazarlarda. Taze sebze meyve 2 avroysa kilosu, kurutulmuş ürün 10 avro, bazılarında 15 avro oluyor. Halkımıza satın alabileceği et tüketimini makul fiyatlarda tedarik etmek için de geçen yıl karkas ve canlı büyükbaş ve besi hayvan olarak 626 milyon dolar bir ithalatımız oldu."   Bakan Bolat geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdikleri Suriye ziyaretini anımsatarak, Suriye'yle de her alanda sanayi, yeniden imar, ortak yatırım, ulaştırma ve tarımsal konularda güçlü bir işbirliği olduğuna işaret etti.   Kadın kooperatiflerine verdikleri destekler konusunda da bilgi veren Bolat, fuarlar başta olmak üzere Bakanlık bünyesinde verilen hibe ve destekleri de anlattı.   Ticaret Bakanı Bolat, "Bizim ülkelerle olan münasebetlerimizde tarım, ihracat, ithalat konusu, teknik engellerin kaldırılması her zaman önemli bir gündem oluşturuyor. Teknik engelleri kaldırmaya büyük bir gayret ediyoruz. Epey birçok ülkelerle mesafeler alındı ki ihracatımız bu noktaya yükseldi." diye konuştu.

Türkiye Tarımsal Hasılada Avrupa'da Birinci Haber

Türkiye Tarımsal Hasılada Avrupa'da Birinci

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı gelecek hafta yapılacak IV. Tarım Orman Şurası kapsamında Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Dış Ticaret Kompleksi'nde gerçekleştirilen "Tarım Diplomasisi Atölyesi" ne katıldı. Etkinlik kapsamında gerçekleştirilen "Günümüz Dünyasında Tarım Diplomasisi" başlıklı özel oturumda soruları yanıtlayan Bakan Yumaklı, tarım diplomasisinin önemine ilişkin görüşlerini paylaştı. Gelecek hafta düzenlenecek IV. Tarım Orman Şurası'nın önemine işaret eden Yumaklı, şurayı sadece bugünün ya da yarının değil gelecek 50 yılların perspektifini vermesi amacıyla düzenlediklerini söyledi. Bakan Yumaklı, IV. Tarım Orman Şurası öncesi düzenledikleri bugünkü etkinlikle tarımın diplomasi yönünü vurgulamak istediklerini kaydederek, gıdanın aynı zamanda ülkelerin diplomatik bakışlarını da değiştirdiğini, dünyada farklı boyutlarda çıkan krizlerin hemen ardından gıda arz güvenliğinin ve üretimde yeterliliğin gündeme geldiğini anlattı. Bugünün dünyasının çok bilinmeyenli bir denklemi getirdiğini, gıda güvenliğinin ülkelerin birbirleriyle bu anlamdaki etkileşimini doğrudan etkilediğini dile getiren Yumaklı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye olarak biz elbette tarım diplomasisini stratejik bir dış politika aracı olarak görüyoruz. Neden bunu çok net bir şekilde söylüyoruz? Ülkemizin coğrafi konumu, agroekonomik çeşitliliğimiz ve çok taraflı platformlardaki Türkiye'nin rolü bize bu anlamda önemli sorumluluklar da yüklemiş durumda. Uluslararası kuruluşlarla çok ciddi iş birliklerimiz var. Küçük işletmelerin desteklenmesinden iklim dirençli tarım uygulamalarının yaygınlaştırılmasına ve suyun verimli kullanılmasına kadar ortak çözümler geliştirilmeye çalışılıyor. Sadece kendi ülkemiz için değil aynı zamanda uluslararası partnerlerimizle yürüttüğümüz çalışmalar." "ULUSLARARASI TEMASLARIMIZ TARIM VE GIDA KONUSU ÖNEMLİ BİR BAŞLIK" Bakan Yumaklı, G20, Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve İslam İş Birliği Teşkilatı gibi pek çok uluslararası kuruluşla tarımla ilgili vizyonlarını paylaşmaya devam ettiklerini belirterek, Türkiye'nin bölgesel ve uluslararası kuruluşlardaki aktif rolünün tarım diplomasi alanında da yoğun bir şekilde kullanıldığını vurguladı. Yumaklı, "Balkanlardan Afrika'ya, ABD'den Uzak Asya'ya kadar birçok bölgede çeşitli ülkelerle ikili iş birliği, teknik destek talepleri, bilgi ve tecrübe paylaşımları devam ediyor. Dolayısıyla Türkiye'nin bütün uluslararası temaslarında tarım ve gıda konusu mutlaka ama mutlaka önemli bir başlık olarak duruyor." diye konuştu. Gıda güvenliği, iklim uyumu, çölleşmeyle mücadele ve su yönetimi konularında da bilgi ve tecrübe paylaşımının her zamankinden çok daha fazla gündeme geldiğini ve geleceğini anlatan Yumaklı, Türkiye'nin bu manada hem coğrafi konumu hem de sahip olduğu değerler anlamında etkili bir aktör olduğunun altını çizdi. "ÜRETİCİ KORUNMUYORSA SÜRDÜRÜLEBİLİRKEN SÖZ EDEMEYİZ" Bakan Yumaklı, bu noktada tahıl koridoru girişiminin sağladığı başarıdan ve küresel gıda arzına sunduğu katkıdan bahsederek, şu açıklamalarda bulundu: "Tarım diplomasisi aynı zamanda bir barış diplomasisidir. Yani bir bölgede gıda yoksa huzur yoktur, barış yoktur. Bir toplumun gıda ile ilgili sorunlarının olması ya da önünü görememesi ve belirsizliğin olması, o toplumun başka konularda herhangi motivasyonunun olmadığı anlamına gelir. Eğer bir üretici korunmuyorsa sürdürülebilirken söz edemeyiz. Gıda sadece bir ürün değildir, aynı zamanda bir istiklal ve istikbal başlığıdır. Dolayısıyla bu perspektiften bakıyoruz. Türkiye'nin bu manada tarım diplomasisi yoluyla barışa ve paylaşıma yapacağı katkılar, bu zamana kadar olduğu gibi bundan sonra da etkin bir tarım diplomasisi ile devam edecektir." "TÜRKİYE, TARIMSAL HASILADA AVRUPA'DA BİRİNCİ ÜLKE" Yumaklı, tarım diplomasisini neden şura kapsamına aldıklarından bahsederek, "Tarım diplomasisi aslında gündemimize yeni aldığımız bir konu değil. Sadece bu kadar derinlemesine konuşulan bir ortam olmadı ama fiili olarak Türkiye uyguladı bunu." şeklinde konuştu. Türkiye'nin 2023 rakamlarına göre tarımsal hasılada Avrupa'da birinci, dünyada da ilk 10 ülke arasında yer aldığını dile getiren Yumaklı, "Dolayısıyla bir de bunun üzerine yaklaşık 32,6 milyar dolarlık ihracatı da koyarsak üzerine doğrudan tarım diplomasisinin aslında fiili olarak uygulandığını ve hayata geçtiğini söylemek isterim. Bu rakamlar bile tek başına aslında bunun altının çok ciddi bir şekilde Türkiye tarafından doldurulduğunu gösteriyor." ifadelerini kullandı. Bakan Yumaklı, Kovid-19, zirai don, iklim değişikliği gibi nedenlerle dünyada insanlığın açlıkla sınandığını ve Gazze'de de insanların açlıkla mücadele ettiğini kaydederek, Türkiye'nin her zaman her ortamda insanların gıdasını sağlamak için büyük bir inisiyatif ortaya koyduğunu anlattı. Türkiye'nin ihtiyaç sahibi ülkelere yaptığı insani yardımlar ile gıda yardımlarından bahseden Yumaklı, uluslararası kuruluşlarla iş birliği yaptıklarını, söz konusu ülkelere en hızlı şekilde gıdayı ulaştırdıklarını, bunların hepsinin tarım diplomasisi olduğunu söyledi. "ÜLKEMİZİN STRATEJİK STOK MERKEZİ OLARAK KONUMLANMASINI BEKLİYORUZ" Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı, Türkiye'nin tarım konusundaki stratejik önemine işaret ederek, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Yakın zamanda Dünya Gıda Programı (WFP) bize Türkiye'yi bölgesel ve küresel bazda gıda stokları için bir 'stratejik stok merkezi' olarak konumlandırma talebiyle geldi. Biz de Dışişleri Bakanlığımızla Türkiye'nin stratejik stok merkezi olma konusunu istişare ettik. Bütün değerlendirmeler tamamlanmış durumda. Sayın Cumhurbaşkanımızın da destekleriyle inşallah ülkemizin stratejik stok merkezi olarak konumlanmasını bekliyoruz. Türkiye'nin bugüne kadarki bu alandaki etkinliğini aynı zamanda kurumsal bir yapıya döndürmekle ilgili çalışmaların olduğunu da buradan ifade edelim." Yumaklı, Türkiye'nin krizlerin de yaşandığı bütün coğrafyalara çok ciddi bir yakınlık içerdiğini kaydederek, gıdanın ihtiyacı olana en hızlı bir şekilde ulaştırılması bağlamında coğrafi konumun kendilerine bir avantaj sağladığını bildirdi. "TÜRKİYE STRATEJİK ÜRÜNLERDE BÜYÜK ORANDA KENDİNE YETER BİR ÜLKEDİR" Bakan Yumaklı, su kaynaklarının korunması ve gelecek nesillere ulaştırılması adına hayata geçirdikleri projeleri ve gerçekleştirdikleri faaliyetleri anlatarak, Su Verimliliği Seferberliği'ne ilişkin detayları paylaştı. Tarımda sürdürülebilir kalkınma hedeflerini savunduklarını ve bu hedeflere ulaşmak için stratejik adımları attıklarını dile getiren Yumaklı, "Yine ülkemizi uluslararası kuruluşların merkezi haline getirme vizyonumuz var. Bu bağlamda hem BM hem de diğer uluslararası kuruluşlarla ülkemizde ofis açmaları konusunda da gerekli faaliyetleri sürdürüyoruz. Yerleşik kuruluşların çoğu yalnızca ülkemizi değil ülkemizin yakın coğrafyasındaki Avrupa ve Orta Asya ülkelerini kapsayacak şekilde projelerini yürütüyor." açıklamasında bulundu. Yumaklı, Türkiye'nin tarım diplomasisi konusunda iletişimde olduğu, bağlantı kurduğu ve birlikte proje geliştirdiği bütün ülkelerle çok yakın ve samimi bir kardeşlik hukukunun oluştuğunu vurguladı. Bu ilişkilerde iki tarafın da kazandığını dile getiren Yumaklı, "Dolayısıyla biz bütün bunları çok dikkatli bir şekilde yürütüyoruz. Türkiye'nin kadim bir devlet olmasından kaynaklı oturmuş bir eylem-söylem birliği var." diye konuştu. Türkiye'nin tarımda don ve benzeri karşı karşıya kaldığı olumsuzluklardan bahseden Yumaklı, "Dünyada hiçbir ülke yüzde 100 kendine yetebilir değildir. Kendine yetebilirliğin oranları vardır. Türkiye bu manada stratejik ürünlerde büyük oranda kendine yeter bir ülkedir. Özellikle herhangi bir iklim kaynaklı sorunla karşılaştığımızda bu durumun karamsarlığa dönüşmemesini özellikle belirtmek istiyorum." ifadelerini kullandı.

Nallıhanlı Üreticilere Zeytin Fidanı Desteği Haber

Nallıhanlı Üreticilere Zeytin Fidanı Desteği

Türkiye’nin en kapsamlı kırsal kalkınma desteklerine imza atan Ankara Büyükşehir Belediyesi, yerli üreticilerin yüzünü güldürmeye devam ediyor. Nallıhan ilçesinde zeytin yetiştiriciliğinin desteklenmesi amacıyla yerli üreticilere yüzde 50’si çiftçi katkı paylı zeytin fidanı dağıtımı gerçekleştirildi. ABB ekipleri; katma değeri ve gelir oranı yüksek olan zeytin yetiştiriciliğinin Nallıhan’da geliştirilmesi amacıyla yaklaşık 4 bin adet zeytin fidanını Çamalan Mahallesi’ndeki üreticilere ulaştırdı.  GÜNGÖR: “ZEYTİN FİDANLARIN HAYIRLI, UĞURLU VE BEREKETLİ OLMASINI DİLİYORUM” Dağıtıma katılarak, ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın çiftçilere selamını ileten Nallıhan Belediye Başkanı Ertunç Güngör şöyle konuştu: “Mansur Başkanımız bu toprakların insanı ve buraları çok iyi biliyor. Bu topraklardan da hiçbir desteğini esirgemiyor. İnşallah bu destekle köylerimiz daha da canlanacak. Tarımı, hayvancılığı hepsini en iyi şekilde, ilerletmek istiyoruz. Amacımız; kırsalda, taşrada, köylerimizde üretimi artırmak, üretimi geliştirmek ve bu üretimden de buranın kahrını çeken insanımızın gelir elde etmesi. Bu zeytin fidanlarının hayırlı, uğurlu ve bereketli olmasını diliyorum.” Yerli üreticilere destek vermeye devam edeceklerini belirten Kırsal Hizmetler Daire Başkanlığı Bitkisel Üretim Şube Müdürü Niyazi Zobu ise “Nallıhan’da katma değeri ve gelir oranı yüksek olan zeytin yetiştiriciliğini desteklemek amacıyla yaklaşık 4 bin adet zeytin fidanını üreticilerimize dağıtıyoruz. Bunun yanında örnek teşkil etmesi amacıyla çiftçilerimize mihmandarlık yapacak, Nallıhan Belediyesi ile birlikte de kapama zeytin bahçesi kuracağız. Bu şekilde çiftçilerimizin her türlü yanlarında, teknik olarak, bilgi ve birikim olarak sürekli yanlarında olacağız. Bunların yanı sıra eğer yetiştirebilirsek bir soğuk sıkım ünitesini Nallıhan Belediyesi ile birlikte kurulumunu gerçekleştirerek her daim çiftçimizin katma değeri yüksek ürünler elde etmesini sağlamış olacağız” ifadesini kullandı. Zeytin fidanı dağıtımına katılan yerel üreticiler ise duygularını şu sözlerle ifade etti: -Serdar Mazlum: “Bu uygulamadan çok memnunuz, özellikle Mansur Başkan’ımıza ve Ertunç Başkan’a böyle bir konuda bizlere destek olduğu için. Mazot desteğinden, sebze fidesi ve sıvı gübre desteğinden faydalanmıştım, şimdi de zeytin fidanı desteğinden faydalanıyorum. Bu destekler olmasaydı mesela şimdi zeytin dikimini yapamazdık. Sebzeleri ekerken sıvı gübresini kullanıyoruz Büyükşehirin, az kullanırdık ve paramızla almak zorunda kalırdık, onun için de çok cüzi kullanmak zorunda kalırdık, onun için biz çok memnunuz ve Mansur Başkan’ımızı daha iyi yerlerde görmek istiyoruz.” -Mustafa Pamuk: “15 senedir bu mesleği yapıyorum. Uygulamadan çok memnunuz, Allah razı olsun. Mazot ve buğday desteğinden de daha önce faydalanmıştım. Bu desteklerin devamını diliyoruz.”  

Çiftçinin Zor Yılı 2025 Gıdada Yok Yılı Olarak Tarihe Geçecek Haber

Çiftçinin Zor Yılı 2025 Gıdada Yok Yılı Olarak Tarihe Geçecek

Zirai don, kuraklık ve AKP’nin yanlış tarım politikaları nedeniyle 2025’in tarımda kriz yılı olduğunu belirten CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal,  “Çiftçinin zor yılı 2025, gıdada ‘yok yılı’ olarak tarihe geçecek” dedi. Türkiye tarımda son yılların en büyük felaketiyle karşı karşıya. 65 ilde tarım arazileri don nedeniyle büyük zarar gördü. Kayısı, ceviz, kiraz, elma ve üzüm gibi ürünlerde zararın boyutu yer yer yüzde 100’lere ulaştı. Don afetiyle sarsılan çiftçi, şimdi de şiddetli kuraklığın pençesinde. Meteoroloji verilerine göre Türkiye, son 35 yılın en kurak mart ayını yaşadı. Mart ayında yağışlar, normale göre yüzde 53, 2024’ün aynı dönemine göre ise yüzde 59 oranında azaldı. En fazla azalma ise yüzde 79 ile Ege Bölgesi'nde kaydedildi. Kuraklıktan en çok etkilenen bölgelerin başında buğday üretiminin yoğun olduğu İç Anadolu, Güneydoğu ve Akdeniz bölgelerinin geldiğini belirten CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, İç Anadolu Bölgesi'nde yağışlar normale göre yüzde 62, geçen yıla göre yüzde 61 oranında azaldı. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde normale göre yüzde 59, geçen yıla göre yüzde 72 azalma yaşandı. Akdeniz Bölgesi'nde ise normale göre yüzde 69, geçen yıla göre yüzde 65 düşüş kaydedildi. Tüm bu felaketlerin ortasında, 2025’in ilk üç ayında devlete ödenen faiz giderleri 464 milyar TL’yi bulurken, buna karşılık çiftçiye yapılan ödeme sadece 43 milyar TL’de kaldı. Zirai don vurdu. Kuraklık bastırdı. Ama asıl felaket, yıllardır uygulanan AKP’nin tarımı çökerten politikalarıdır. 2025 yılı, çiftçinin tarlada yalnız, tüketicinin pazarda çaresiz kaldığı 'Yok Yılı' olarak tarihe geçecek” dedi. ÇİFTÇİ AKP İKTİDARINDAN 884 MİLYAR TL ALACAKLI Milletvekili Sarıbal; AKP Bursa Milletvekili Mustafa Varank’ın sosyal medya hesabından yaptığı traktör sayısıyla övünen paylaşımına da şu sözlerle tepki gösterdi:  “Traktör sayısıyla övünmüş ama belli ki tarımdan da rakamdan da bihaber. Türkiye’de kayıtlı çiftçi sayısı 2.3 milyon değil, 2.2 milyona düştü. Yani yanlış rakamla bile aslında AKP döneminde çiftçilerin üretimden koptuğunu itiraf etmiş. 2014’te 1 milyon 243 bin olan traktör sayısı, 2024’te 1 milyon 598 bin. Yani 10 yılda 356 bin traktör artmış. 700 bin rakamını yazarken ya ‘Elektrikli traktör geliyor, tarımda devrim yapıyoruz’ diye 246 milyon TL harcadıkları ve hiç üretilmeyen hayali traktörleri ya da  tarımla ilgisi olmayan ATV araçlarını saymış olmalı. Ama esas mesele traktör sayısı değil. Çiftçi 10 yıl öncesiyle bugünü kıyasladığımızda bir litre mazotu yüzde 3,796 kat artışla alıyor. Borcu ise 936 milyar TL’yi geçti. 2025 bütçesinde çiftçiye ayrılan destek, GSYH'nin sadece yüzde 0,22’si. Oysa yasa ne diyor? En az yüzde 1 olmalı. Yani bugün çiftçi AKP iktidarından 884 milyar TL alacaklı. ‘AKP’den evvel bu memlekette çiftçi yoktu’ bile der, şaşırmayın.”

Küçük Aile İşletmelerinde Hayvancılık S.O.S Veriyor Haber

Küçük Aile İşletmelerinde Hayvancılık S.O.S Veriyor

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, Niğde’de hayvancılıktan artan maliyetler nedeniyle vazgeçmek zorunda kalan Körük ailesini ziyaret etti. Geçimini küçükbaş hayvancılıkla sağlayan aile, yem fiyatlarındaki artış ve süt gelirlerindeki düşüş nedeniyle binden fazla hayvanlarını satmak zorunda kaldıklarını ve il dışından yaz aylarında gelen torunları sevmesi için sınırlı sayıda keçi, koyun bıraktıklarını ve bu duruma  gelmekten üzgün olduklarını  anlattılar. AHIRLAR BOŞALDI CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, bölgedeki hayvancılık faaliyetlerindeki durumunu değerlendirerek, “Niğde bölgesinde büyükbaş hayvancılık, özellikle çiftçilik yapmayanlar için olabildiğince zorlaştı. Yem fiyatlarına dayanamadıkları için çoğu ahır boşaldı. Küçükbaş hayvancılık ise bölgede kısmen devam ediyordu. Ancak onlarda keçilerini satmak durumunda kalmışlar.” ifadelerini kullandı. “1200 HAYVANIMIZ VARDI, ŞİMDİ 30 KALDI” Altunhisar ilçesinde Besici İbrahim Körük, yaşadıkları zorlukları şu sözlerle dile getirdi: “500 büyük sağmal keçimiz vardı. 600-700 tane de oğlakları vardı. İkisinin toplamı 1.100-1.200 civarındaydı. Yıllardır bu işi yürütüyorduk. Fakat yem konusunda çok sıkıntı çektiğimiz için dayanamadık. Bir de mazotun pahalanması, sütün taşınma sorunu eklendi. Süt para etmedi. Keçi sütünü en son verdiğimizde 15 liraydı. Şu an elimizde yaklaşık 30 kadar hayvan kaldı. Binin üzerinde hayvan varlığımız varken 30 hayvana düştük. Yonca'nın fiyatı 12.000 lira, torba yem ise 600-650 lira civarında. Destek almadık, desteksiz yapmaya çalıştık. Süt için Konya Ereğli'den gelip alıyorlardı. Ancak mazot pahalanınca hem fiyatı düşürdüler hem de "kurtarmaz" dediler. Alımı bıraktılar, değerine süt satamayınca ve de giderler artınca çözüm bulamadık. Hayvanları satıp bu işi bırakmak zorunda kaldık. Bu ağıllar hayvan doluydu. Hepsi boş kaldı” dedi. HAYVANCILIĞI SÜRDÜRMEK ZORLAŞTI CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, bölgedeki hayvancılığın durumunu sorgulayarak, “Bölgede hayvancılık geriliyor mu?” diye sordu. İbrahim Körük, “Altunhisar'da hemen hemen yok denecek kadar azaldı. Bu arazide 10-15 sürü vardı. Şu anda hiç yok, bir veya iki kişi kalmıştır. Yem, zaman ve nakliye bu durumun en önemli nedenleri. Mera konusunda da yardımcı olunmadı. Bölgede mera hayvancılığı tamamen bitti. Hayvanlara süt yemi ve yonca veriyorduk. Bir kısmını kendimiz yetiştirmemize rağmen yetmedi. Şu anda elimizdeki sınırlı hayvanlarda bitmek üzere. Bunlar da bittiğinde hayvancılığı bırakmış olacağım.” dedi. "SEVEREK YAPIYORDUK AMA İMKÂNSIZ HALE GELDİ" İbrahim Körük’ün eşi Güler Körük, “Eğer bu hayvancılık biterse tarım zaten bitmiş durumda. Ne yiyip ne içeceğiz? Çoluk çocuk, torunlar nasıl bir hayata geliyor? Ben bu işi severek yapıyordum. Torunlar elimizde kalan hayvanları "Satmayalım." diye istemişti. Ancak hayvanlarımız analarını göz göre göre sattık. Küçükleri de doğunca satamadık. Her şey çok pahalandı. Severek yapıyordum ama artık imkânsız hale geldi. Biz işçi ücretlerini de karşılayamaz hale geldik. Burada 3-5 işçi çalışıyordu. 11:00, 11:30’a kadar bu hayvanlarla uğraşıyorduk. 450-500 oğlağımız olurdu. Hayvancılık zorda olsa severek yıllardır yaptık. Gelirimiz giderimizi karşılayamaz olunca hayvanları satmakta çareyi bulduk” dedi. “TORUNLAR BU HAYVANLARLA BÜYÜDÜ” Güler Körük, yaşadıkları sıkıntılara rağmen hayvanlarla kurdukları bağa dikkat çekerek, “Bizim Altunhisar’ın içinde bir evimiz var. Biz ise ağıl bulunduğu burada yaşıyorduk. Herkes "Burada niye duruyorsun?" diye soruyor. "Çocuklarım tüm geleceği bütün yatırımı burada." diyordum. Nereye gidelim? Torunlarım bu hayvanların içinde büyüdü. Ankara’da yaşıyorlar ama bu hayvanlar için buraya her yaz geliyorlar. Hayvanları seviyorlar. Onlar için 30-40 hayvan ayırdık. Onlar gelecek diye bakıyoruz. Bu ara ayırdığımız keçilerden yavrulayanlarda oldu. Bakıyoruz. Ancak bine yakın hayvanı satmak zorunda kaldık. Tüm bu alan koyun, keçi sesi duyulurdu. Yaptığımız ağıllar boş kaldı. Malzemeler boşa düştü. Hayvancılıkta sorunlara başta yeme bir çare bulunması gerekir ” diye konuştu. HAYVANCILIK İÇİN TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, hayvancılığın bitmesinin bölge için olası olumsuz sonuçlarını yaratacağı söyledi. Gürer, “Bölgede hayvancılık önemli bir geçim kaynağıydı. Kırsalda sürü sayısı her yıl azalıyor. Hayvancılık gelir gider dengesi bozulması besiciyi bu işten koparıyor. Çok kişi zorunluluktan bu işi sürdürse de bırakan ve bırakacağını söyleyen sayısı artıyor. Özellikle büyükbaş hayvancılıkta sorun vardı. Küçük aile tipi işletmeler tek tek kapandı. Mera hayvancılığı geriledi. Küçükbaş hayvancılığın da zorlaştığını görüyoruz. Mera, yem, çoban, işçilik, mazot ve ahır giderleri sorunları arttırdı. Bu yüzden hayvancılıkta koyun ve keçi sayısında azalma yaşanıyor. Bölgede kooperatifleşmenin gelişmemesi, sağım sonrası stoklama olanağı olmadığı için hemen aracı toplayıcıya sütün verilmesi, aracının düşük alım fiyatı vermesi gibi sorunlarda sürü sahiplerini yalnız kalmasına vesile olunca çözümü hayvancılığı bırakmakta buluyorlar.” dedi.

2025'te Ülke Geneline 3 Milyon Yerel Tohum Dağıtıldı Haber

2025'te Ülke Geneline 3 Milyon Yerel Tohum Dağıtıldı

Muğla Büyükşehir Belediyesi ata tohumlarının korunması ve tarımsal üretimin desteklenmesi amacıyla 2025 yılında ülke genelinde 3 milyon yerel tohum dağıttı. Türkiye’nin en donanımlı Yerel Tohum Merkezi’ni Muğla’da kuran Büyükşehir Belediyesi envanterine eklediği 980 ata tohumundan elde edilen yerel tohumları ülke genelinde dağıtmaya devam ediyor. Büyükşehir Belediyesi 2025 yılında 3 Milyon yerel tohumu dağıtımı gerçekleştirdi. 2025 yılında dağıtılan 3 Milyon yerel tohumla Büyükşehir Belediyesi’nin ülke genelinde bugüne kadar dağıttığı yerel tohum sayısı 22 Milyona ulaştı. Yerel Tohum Ulusal Güç sloganı ile kurulan Muğla Büyükşehir Belediyesi Yerel Tohum Merkezi 4 bin 700 m²lik alanda Yerel Tohum Deneme Parselleri, Tıbbi- Aromatik Bitki Parselleri, Eğitim alanları, Distilasyon Tesisi ve 3 adet laboratuvardan oluşuyor. Envanterinde 980 yerel tohum bulunan Büyükşehir Belediyesi Yerel Tohum Merkezi’nde kayıt altına alınan tohumlar, doğrulama ekimleri bittikten sonra laboratuvarda analizleri yapılarak her yıl ülke genelinde dağıtılıyor. 2025 yılında Büyükşehir Belediyesi Yerel Tohum Merkezi 3 Milyon ata tohumunu Türkiye’nin 81 iline gönderdi. Bugüne kadar Büyükşehir Belediyesi’nin 22 Milyon ata tohumu Türkiye’nin 81 ilinde toprakla buluştu. Buket Kallem; “Türkiye’nin en donanımlı yerel tohum merkezinin 22 Milyon tohumu tüm şehirlerimize ulaştırıldı” Muğla Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanı Buket Kallem; “Yerel tohum merkezimizde 980 farklı çeşit yerel tohum bulunuyor. Bu tohumlar vatandaşlarımızdan bize ulaştıktan sonra önce detaylı bir kontrolden geçiyor. Öncelikle herhangi bir hastalık ya da zararlı taşıyıp taşımadığını inceliyoruz. Ardından, gerçekten yerel tohum olup olmadığını laboratuvar ortamında teyit ediyoruz. Bu süreçten sonra ise üretime başlıyoruz. Bir sezon içerisinde milyonlarca tohum üretiyoruz. Bugüne kadar merkezimizde üretilen 22 milyon yerel tohum, Türkiye’nin 81 iline ulaştırıldı. Ayrıca yerel tohumların geleceğini güvence altına almak amacıyla, -196 derecede şoklayarak ömür boyu saklanmalarını sağlıyoruz. Bu çalışmaları üniversitemizle iş birliği içinde yürütüyoruz. Merkezimizde bu süreçlere hizmet eden üç ayrı laboratuvar bulunuyor ve her yıl, sezonun başlamasıyla birlikte Şubat ayında vatandaşlarımıza ve tüm Türkiye’ye yerel tohum dağıtımını gerçekleştiriyoruz.” Başkan Aras; “Muğlamıza Özgü, Büyüklerimizin Göz Nuru İle Sandıklarda Sakladıkları Yerel Tohumlarımız Türkiye’nin En Kapsamlı Yerel Tohum Merkezinde Bizlere Emanet” Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, toprakların korunması, tarımsal üretimin artması ve sürdürülebilir olması için ata tohumlarının korunmasının kritik önem taşıdığını vurguladı; “Yerel tohum yani atalarımızın bize en değerli mirası tohumlarımızı korumak, topraklarımızı bu tohumlarla buluşturmak bizlerin en önemli görevidir. Bu tohumlarımızı koruyarak gelecek nesillere aktarmak, sadece bir görev değil, aynı zamanda tarımsal bağımsızlığımızın da teminatıdır. Muğlamıza özgü, büyüklerimizin göz nuru ile sandıklarda sakladıkları yerel tohumlarımız Türkiye’nin en kapsamlı yerel tohum merkezinde bizlere emanet. Bugüne kadar 980 yerel tohumumuzu envanterimize ekledik. Testleri yapılan yerel tohumlarımızı çoğaltarak 2025 yılında 3 Milyon yerel tohumu dağıtımı gerçekleştirdik. Tarım kenti Muğlamızın verimli topraklarından elde ettiğimiz yerel tohumlarımız tüm Türkiye’de toprakla buluştu. Yerel tohum konusunda farkındalık yaratmak, geleneksel tarımı teşvik ederek doğal ve sağlıklı üretimi yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Tarımsal mirasımıza sahip çıkan tüm üreticilerimize ve vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Dünya kenti Muğlamızda yerel tohumumuzun, toprağımızın kıymetini bilerek üreten köylümüze destek olmaya, tarıma destek vermeye devam edeceğiz.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.