SON DAKİKA
Hava Durumu

#Tarım

Porsuk Haber Ajansı - Tarım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarım haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bu Yıl Şap Nedeniyle Kaç Hayvan Öldü? Haber

Bu Yıl Şap Nedeniyle Kaç Hayvan Öldü?

CHP Niğde Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, şap hastalığıyla ilgili resmi açıklamalar ile sahadaki tablo arasındaki çelişkilere dikkat çekerek, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın süreci yönetirken kamuoyunu doğru bilgilendirmediğini söyledi. Gürer, hastalığın “kontrol altına alındığı” yönündeki açıklamalara rağmen İstanbul’un 21 mahallesinde karantina uygulanmasının, durumun sanıldığı kadar kontrol altında olmadığını ortaya koyduğunu vurguladı. “KONTROL ALTI” AÇIKLAMASIYLA KARANTİNA GERÇEĞİ BİRBİRİNİ TUTMUYOR CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, şap hastalığı nedeniyle 81 ilde hayvan pazarlarının kapatıldığını, aşılama süreci başlatıldığını ve hastalığın kontrol altına alındığının ilan edildiğini hatırlattı. Ancak İstanbul’da 21 mahallede karantina uygulanmasının, bu açıklamaların gerçeği yansıtmadığını ortaya çıkardığını belirtti. Gürer, “İstanbul gibi bir kentte kontrol altına alınamayan bir hastalığın 81 ilde tamamen kontrol edildiğini iddia etmek doğru değildir” dedi. “KAÇ HAYVAN ÖLDÜ, EKONOMİK KAYIP NE?” CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Tarım ve Orman Bakanlığı’na yönelttiği yazılı soru önergelerine yanıt alamadığını belirterek, “Bu yıl şap nedeniyle kaç hayvan öldü, et ve süt kaybı ne kadar, şartlı kesime kaç hayvan gönderildi? Bu sorular hâlâ yanıtsız.Zarar gören besiciye destek verildi mi? Zararları karşılandı mı? ” dedi. Bakanlığın şeffaf olmayan yaklaşımının hem üreticinin hem de kamuoyunun doğru bilgiye ulaşmasını engellediğini ifade etti. AŞI YETERSİZ KALDI: SORUN DEVAM EDİYOR Şap hastalığının, Irak üzerinden Türkiye’ye giriş yaptığı belirtilen yeni bir varyantla yayıldığını aktaran Ömer Fethi Gürer, mevcut aşıların yetersiz kalması nedeniyle yeniden aşılama sürecine geçildiğini söyledi. Bir çok ilde besicilerin hâlâ ciddi sorun yaşadığını kaydeden Gürer, “Aşı zinciri doğru kurulmadığı için hastalık yeniden yayılıyor.Tüm aşılar yapıldı denip hastalık durmuyorsa burda bir eksik ve yanlış yok mu? ” dedi. VETERİNER İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KURULSUN CHP’li Ömer Fethi Gürer, Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü’nün geçmişte kaldırılmasının büyük bir hata olduğunu vurgulayarak, hayvancılığın olduğu her bölgede veteriner bulunması gerektiğini, atanamayan veteriner hekimlerin sahada görevlendirilmesi gerektiğini belirtti. “İstanbul’da bile kontrol sağlanamıyorsa burada temel yapısal sorun vardır” diye konuştu. “HER İLDE UZMAN DOKTOR YOK” Türkiye’de zoonotik hastalıklara ilişkin geçmiş yıllarda açıklanan başvuru sayılarını anımsatan Ömer Fethi Gürer, 2019’da sadece Bruselle şüphesiyle 18.839 kişi, Şarbon hastalığı şüphesi ile 430 kişi kişinin sağlık kuruluşlarına başvurduğunu, son olarak 2023–Kasım 2024 döneminde 50 .856 kişi şarbon ve bruselloz dahil farklı Zoonotik hastalık vakanın tespit edildiğini bakanlar soruma verdiği yanıtlar ile hatırlattı. Buna rağmen 81 ilde hayvanlardan insana bulaşan hastalıkları teşhis edecek donanıma sahip uzman doktor sayısının yeterli olmadığını söyledi. “Veterinerler hayvanda hastalığı görüyor ama insana geçtiğinde doktorların çoğu bu hastalıkları yeterli tanıyamıyor. Eğitim bu bağlamda eksikler var. Bu, ciddi bir halk sağlığı sorununa yol açabilir” ifadelerini kullandı. GDO’LU YEMLER VE BİLİNMEYEN RİSKLER CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Türkiye’de 30’dan fazla GDO’lu yem türüne izin verildiğini, ancak bu yemlerin hayvanlar üzerindeki olası olumsuz etkilerinin insana yansıyıp yansımadığını ortaya koyan hiçbir bilimsel çalışma olmadığını belirtti. “Hayvanın tükettiği yemden kaynaklanan olumsuzluk insana geçiyor mu bilmiyoruz. Araştırma yok” dedi. BESİCİLER HEM HASTALIKLA HEM YÜKSEK YEM FİYATLARIYLA BOĞUŞUYOR Hayvancılık geçinenlerin ekonomik sıkıntılarına da dikkat çeken CHP’li Ömer Fethi Gürer, 50 kiloluk süt yeminin 900 liraya ulaştığını, şap nedeniyle hayvanı ölen üreticilere destek verilmediğini söyledi. “10 bin liralık hayvanını kaybeden besiciye bakanlık sahip çıkmıyor. Ölen hayvan sayısı kaydedilmiyor, destek mekanizması işletilmiyor” dedi. “KONTROL ALTINDA” SÖYLEMİ İLE SAHADAKİ GERÇEKLER ÇELİŞİYOR Gürer, Bakanlığın “şap kontrol altına alındı” açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını, bu açıklamalardan kısa süre sonra İstanbul’da karantina ilan edilmesinin bunun en açık göstergesi olduğunu söyledi. “Gerçekçi ve çözümcü bir yaklaşım gerekiyor. Sorunu gizleyerek çözemezsiniz” ifadelerini kullandı. “ŞEFFAF BİLGİLENDİRME VE KALICI ÇÖZÜM ŞART” Tarım ve Orman Bakanlığı’nı şeffaflığa davet eden CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü’nün yeniden kurulmasını, her ilde zoonotik hastalık konusunda uzmanlaşmış doktorlar görevlendirilmesini, aşıların etkisinin bilimsel olarak incelenmesini ve besicilerin kayıplarının karşılanmasını istedi. “Bu sorun hepimizi ilgilendiriyor. Çünkü hepimiz bu ürünleri tüketiyoruz. Hayvan hastalıklarını görmezden gelmek halk sağlığı açısından çok daha büyük sorunlara yol açar” dedi. “BESİCİYE SAHİP ÇIKALIM YOKSA ET VE SÜTTE KRİZ DERİNLEŞECEK” Açıklamalarını üreticiye destek çağrısı yaparak tamamlayan Ömer Fethi Gürer, “Besicilerimize sahip çıkmazsak et ve sütte yaşanan sorunlar daha da ağırlaşacak. Üreticinin yanında olun, besicinin yanında olun, gerçekleri gizlemeyin.Şap zarar gören besiciye destek verin.Zararını karşılayın.Besici yanında olun ” dedi.

Eskişehir Türkiye'nin En Büyük Safran Şehri Olacak Haber

Eskişehir Türkiye'nin En Büyük Safran Şehri Olacak

Eskişehir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından, 2023 Yılı Yenilik Yayım Projeleri kapsamında Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ile yürütülen Eskişehirli Hanımlar Safran Üretiyor Projesi çerçevesinde kadın çiftçilere yönelik eğitim toplantısı gerçekleştirildi. Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünde gerçekleştirilen toplantıya Eskişehir İl Tarım ve Orman Müdürü Yüksel Çil, Enstitü Müdürü Ulaş Çınar, kurum amirleri, teknik personel ve kadın üreticiler katıldı. Eğitimde safran yetiştiriciliği, bakım-besleme yöntemleri, yabancı ot kontrolü ve kalite kriterlerine ilişkin bilgiler aktarıldı; ardından enstitüye ait safran alanları gezilerek uygulamalı eğitim yapıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı tarafından desteklenen, Kadın Çiftçiler Tarımsal Yeniliklerle Buluşuyor 2023 yılı programı çerçevesinde, Eskişehir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürlüğü kontrolünde ve Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü işbirliği ile yürütülen Eskişehirli Hanımlar Safran Üretiyor Projesi kapsamında Seyitgazi Beykışla Mahallesi, Han Gökçekuyu Mahallesi, Sarıcakaya Mayıslar Mahallesi, Tepebaşı Kızılinler Mahallesi ve Sivrihisar Merkez de safran üretimini yaygınlaştırma çalışmaları yapıldı. Eskişehir’in farklı bölgelerinde üretim gerçekleştiren çiftçilere Eskişehir Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün ilk tescilli yerli safran çeşidi olan Karaarslan teslim edilerek dikim işlemleri teknik personelin yardımıyla gerçekleştirildi. İl Tarım ve Orman Müdürlüğü koordinesinde iki yıl gibi bir süredir yürütülmekte olan proje ile gerek dış ticaret ve gerekse de iç piyasada istenilen kalite özelliklerine sahip safran üretimi gerçekleştirildi. Özel sektör- Devlet iş birliğiyle 2023 yılından bu yana devam eden süreçte, safran üretiminde atılım yaşanırken, 122 dekarı geçen safran ekim alanıyla Eskişehir’i Türkiye’nin en büyük safran şehri yapma yolunda önemli adımlar atıldı.

CHP’li Gürer: "Çiftçiye 1,9 Trilyon Lira Destek Ödenmedi" Haber

CHP’li Gürer: "Çiftçiye 1,9 Trilyon Lira Destek Ödenmedi"

TÜİK’in Tarım-ÜFE verileri meyve ve sebzede sert yükselişi ortaya koyarken, CHP’li Ömer Fethi Gürer ürün kaybından nakliye krizine, çiftçinin borcundan yerine getirilmeyen yasal desteklere kadar tarımdaki sorunları tüm yönleriyle anlattı. MEYVEDE 10 MİLYON TONLUK KAYIP, FİYATLARDA ARTIŞ SÜRECEK. CHP Niğde Milletvekili ve Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, TÜİK’in açıkladığı tarım ürünleri üretici fiyat endeksinin tarımdaki yaşanan tabloyu bir kez daha gözler önüne serdi. Gürer “meyve ve sebze fiyatlarının kış boyunca artmaya devam edeceğini söyledi. Gürer, Tarım-ÜFE’nin yıllık bazda %45,40’a çıktığını, en yüksek artışın ise %137,84 ile yumuşak ve sert çekirdekli meyvelerde görüldüğünü ifade etti. Bu yıl meyvede 8 milyon tonluk bir ürün kaybı yaşandığını, kayıt dışıyla birlikte bu kaybın 10 milyon tona ulaştığını vurgulayan Gürer, “Bu tablo fiyat artışını kaçınılmaz hale getiriyor” dedi. SEBZEDE ASIL KRİZ NAKLİYE: “MARUL, KARNABAHAR, BROKOLİ TARLADA KALIYOR” Sebzede üretim maliyetlerinin artmasının yanı sıra nakliye giderlerindeki olağanüstü yükselişin üreticiyi çaresiz bıraktığını belirten Ömer Fethi Gürer, özellikle mazota gelen zamların nakliye giderlerini artırdığını belirtti. Marul, karnabahar, brokoli gibi hafif ürünlerin taşıyıcılar tarafından tercih edilmediğini dile getiren Gürer, bu nedenle birçok ürünün üreticinin elinde kaldığını aktardı. Akdeniz ve Çukurova’daki seralarda üretilen ürünlerin büyük kentlere yüksek maliyetle taşındığını, bu yüzden raflara yüksek fiyatla girdiğini ifade eden Ömer Fethi Gürer, “Vatandaş pahalı diye ürünü alamıyor, üretici ise değerine satamıyor. Aracılar fiyatı katlıyor, zincir bozuluyor” dedi. GÜRER’DEN DEMİRYOLU ÖNERİSİ: “SERADAN RAFLARA ULAŞIM MALİYETLERİ DÜŞÜRÜLMELİ” CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, özellikle Antalya gibi sera üretiminin yoğun olduğu bölgelerden büyükşehirlere ürün taşımak için demiryolu hatlarının devreye alınması gerektiğini belirtti. Tren taşımacılığının lojistik maliyetleri düşüreceğini kaydeden Gürer, bu adımın hem üretici hem tüketici için fiyatları kısmen de olsa kontrol altına alabileceğini ifade etti. ÇİFTÇİYE 1 TRİLYON 892 MİLYAR LİRALIK DESTEK ÖDENMEDİ Tarım Kanunu’na göre çiftçiye verilmesi gereken yıllık millî gelirin %1’lik desteğinin 2014’ten bu yana ödenmediğini söyleyen CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, çarpıcı rakamlar paylaştı. 2014–2026 arasında çiftçiye verilmesi gereken toplam desteğin 2 trilyon 512 milyar lira olduğunu, ancak bunun sadece 620 milyar lirasının ödendiğini belirten Gürer, “Çiftçinin devletten alacağı 1 trilyon 892 milyar lira hâlâ ödenmedi. Bu para çiftçinin hakkıdır ve verilmediği için bugün tarım ayakta durmakta zorlanıyor” dedi. ÇİFTÇİNİN BORCU 1 TRİLYONU AŞTI. CHP’li Ömer Fethi Gürer, bankalara olan tarımsal kredi borcunun 1 trilyon 110 milyar liraya yükseldiğini, takipteki alacakların ise 10 milyar 202 milyon lira seviyesinde olduğunu belirtti. 2026 bütçesinde de Tarım Kanunu’na göre verilmesi gereken 722 milyar liralık desteğin yerine sadece 168 milyar liranın ayrıldığını hatırlatan Gürer, bu yaklaşımın çiftçiyi borç artışına sürüklediğini söyledi. Gürer, “Borçsuz çiftçi kalmadı. Destek yok, maliyet çok. Bu tablo raflardaki fiyatların sürekli yükselmesine neden oluyor” açıklamasında bulundu. “TARIM KREDİ VE ZİRAAT BANKASI YENİDEN YAPILANDIRILMALI” Çiftçinin girdilerde desteklenmesi gerektiğini vurgulayan CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, yem, gübre ve mazotta sübvansiyon sağlanmasını istedi. Ziraat Bankası’nın yeniden gerçek bir çiftçi bankasına dönüştürülmesi gerektiğini ifade eden Gürer, Tarım Kredi Kooperatiflerinin de üretimin tüm aşamalarında çiftçinin yanında olacak şekilde yeniden yapılandırılmasının zorunlu olduğunu belirtti. ARACILIK ZİNCİRİ KRİZİ DERİNLEŞTİRİYOR CHP’li Ömer Fethi Gürer, Türkiye’de aracılık sisteminin daraltılmadığını, bu nedenle bazı ürünlerin taşınmasında isteksizlik oluştuğunu söyledi. Aracıların kâr düşük gördüğü ürünlere yönelmemesi nedeniyle raflara daha az ürün ulaştığını belirten Gürer, “Bu durum fiyatların daha da artmasına yol açıyor. Aracılık zinciriyle mücadele edilmedikçe tüketici ucuz ürüne ulaşamaz” dedi. “TARIMDAKİ ÇÖKÜŞÜ GÖRMEZDEN GELMEYİN” Ömer Fethi Gürer, açıklamasının sonunda tarım sektörünün mevcut koşullarla ayakta kalmasının zorlaştığını hem üreticinin hem tüketicinin giderek daha büyük bir çıkmaza sürüklendiğini söyledi. “Çiftçiye destek verilmediği sürece üretim güçlenmez, raftaki fiyatlar düşmez” diyen Gürer, tarımdaki krizin artık ertelenemez çözüm gereken bir sorun haline geldiğini vurguladı. GÜRER TBMM’DE DE KONUŞTU CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer Genel Kurulda da bir konuşma yaptı. Gürer “Çiftçilerimiz için 2026 yılında Tarım Kanunu'na göre verilmesi gereken destek 722 milyar lira iken ayrılan destek 168 milyar lira. 2014-2016 yılları arasında çiftçilere verilmesi gereken destek 2 trilyon 512 milyar lira iken destek olarak verilen yalnızca 620 milyar lira, ödenmeyen destek 1 trilyon 892 milyar lirayı buluyor. Çiftçilerin bankalara toplam borçları 1 trilyonu aştı, takibe alınan borç 10 milyar 202 milyar lira. Traktörleri, arazileri haczediliyor, hayvanları haczediliyor. Çiftçilere yeterli destek verilmiyor, tarım kesiminin sorunları katlanıyor. Bu bağlamda iktidar çiftçinin, üreticinin, besicinin hakkını teslim etmelidir.” Dedi.

Tarlalardan Sofralara Aspir Yağı Haber

Tarlalardan Sofralara Aspir Yağı

Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesinde Şereflikoçhisar Belediye Başkanlığı tarafından üretilen aspirler, yağ olarak vatandaşların soflarında yer almaya başladı. Koçak; “Aspir üretimi hem sosyal hem tarımsal projemizi kapsıyor.” Belediye Başkanı Mustafa Koçak tarımsal üretim projeleri kapsamında gerçekleştirilen aspir ekimi ve yağ üretimi ile ilgili yaptığı açıklamasında; “Belediyemize ait tarım arazilerimizde aspir üretimi gerçekleştirdik, hasat edilen aspirlerimizden elde ettiğimiz yağları sosyal yardımlarımızdan yararlanan kıymetli ailelerimize bir elin verdiğini diğer el görmeyecek anlayışıyla kendilerine ulaştırarak aile ekonomilerine katkı sağlamayı amaçladık.’’ Dedi. Aspir bitkisinin posası dahi değerlendiriliyor. Şereflikoçhisar Belediyesi “Tarım Danışmanlık Birimi” kontrolünde üretimi gerçekleştirilen aspir bitkisinin yağ üretiminden sonra kalan posaları yine tarımsal üretimde gübre olarak değerlendiriliyor. İlçedeki tarımsal üretimin Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Şereflikoçhisar Belediyesi işbirliği ile gerçekleştirilen projelerle sürekli desteklendiğini belirten Belediye Başkanı Mustafa Koçak; “İlçemizde üretimi desteklemeye devam ediyoruz, aspir üretiminde çiftçilerimize %50 hibeli aspir tohumu desteklemeleri ön başvurularını almaya başladık, tarım arazilerimizde ürün çeşitliliğini artıyor ve fazla su tüketimi istemeyen bitkilerin üretilmesi konusunda teşviklerde bulunuyoruz.” Dedi.

İYİ Parti İl Başkanı Ulucan: ''Çiftçi Üretmekten Yıldırıldı'' Haber

İYİ Parti İl Başkanı Ulucan: ''Çiftçi Üretmekten Yıldırıldı''

İYİ Parti Eskişehir İl Başkanı Serdar Ulucan düzenlediği basın toplantısında tarımın içinde bulunduğu durum ve ülke gündemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İYİ Parti Eskişehir İl Başkanı Serdar Ulucan düzenlediği basın toplantısında şu ifadeleri kullandı; “Tarım konusuna gelirken öncelikle baktığımızda bugün ara tatilin ilk günü. Milyonlarca öğrencimiz ve 1,5 milyona yakın öğretmenimiz yeni eğitim öğretim yılında ara tatilden sonra döneme başladılar. Ancak eğitimdeki 23 yıllık bu cebelut iktidarın getirdiği tabloya bakacak olursak, eğitimde düzen olmadığı yerde ne tarımda, ne sağlıkta, ne ekonomide, ne de başka bir durumda hiçbir şeyi biz doğru olarak bakıp göremeyiz. İlk önce ülkede bir eğitimin, eğitim sisteminin düzenlenmesi ve okullardaki yapılan eğitimlerde gerçekten Türk evlatlarının daha iyi, daha müreffeh yaşayabilir şekilde bir hayat standardı sağlanması gerekiyor. Tabii bu tabloda da bütün bakanlıklarda olduğu gibi Tarım Bakanlığında ve tarım politikalarında da doğru işleyiş ve işlemlerin yapılmadığını net olarak görebiliyoruz. 23 yıllık bu cebelut iktidarın getirdiği tabloya baktığımızda ilk önce bu ekosistem dengesinin değişimiyle ilgili temel sistemle bir çalışma yapılmamasından kaynaklı ve şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisimizde Gazi Meclisimizde biliyorsunuz bütçe görüşmeleri yapılıyor. 2026 yılının bütçe görüşmelerinde daha önceden bütün milletvekilleri her şekilde bir sistemsel açıklamalarını yapıyordu. Gerek iktidar, gerek ana muhalefet ya da muhalefet parti milletvekilleri. Ancak maalesef tek adam rejiminin getirdiği sistem sonrasında milletvekillerinin hiçbir şey yapamadığını, hiçbir noktada, hiçbir tabloda hak ve söz sahibi olmadıklarını, tamamıyla saraydan onaylanan bütçenin geldiğini görüyoruz. Tarım Bakanlığı noktasına baktığımızda çiftçimize ayrılan yıllık destek bütçesinin gayri milli paranın %1'lik bir kısmı olarak aktarıldığını, ancak bunun maalesef çiftçilere de binde biri noktasında verildiğini görerek baktığımızda çiftçi her haliyle, her noktasıyla üretmekten yıldırıldığını görüyoruz. Bilinçli bir politika şeklinde üretim beklenirken çiftçiyi üretimden uzaklaştırma noktasına getirdiğini görüyoruz. Bundan öncesinde baktığımızda yine bilinçli bir şekilde Türk milletini zora sokan durumlarda ata tohumlarımız denen tohumlar yok edilerek hibrit tohumların gelmesi. İşte hibrit tohumlarla beraber onlara destekleyici gübrenin gelmesi, tek üretim. Çünkü ata tohumlarımızda kendimiz tohum ayırdığımızda biz yıllar öncesinde daha daha bereketli hasatlar gerçekleştirebiliyorduk. Ancak maalesef iyi toprak analizleri yapılmadan hibrit tohumlarla üreticiyi sıfıra sokmaları ve diğer taraftan baktığımızda tamamıyla ithal tarıma dayalı bir üretim durumu sergilediğimizde. Bundan daha önceki yıllarda duyduğumuzda Somali'ye arpa, buğday ekmeye gittik ki, kendi kendimize yeten bir ülkeyken. Buna benzer durumlara ve bugün baktığımızda 2025 yılında 136.000 tane büyükbaş hayvanın ithal edildiğini kamuoyundan duyuyoruz. Akabinde diğer bir noktaya baktığımızda asıl bağlayıcı nokta ve bizi ilgilendiren noktaya baktığımızda Et Süt Kurumunun başkanının Macaristan'da bir şirket kurduğunu ve Macaristan'dan yıllardan beri et ithalatımız sıfır seviyelerindeyken. Maalesef bu müdürümüzün vesilesiyle ciddi artış oranı gösterdiğini hep birlikte görüp görebiliyoruz. Bunun ana temel sebepleri konunun başında da söylediğim gibi eğitimle başlayan ehliyet ve liyakatin olmadığı, sadece bir avuç yan ve yandaşı düşünen, kendi yakınlarına karşı bir kazanç birimi sağlama haline getiren yapının tuzunun kokmuşluğunu görüyoruz biz burada. Bunun daha öncesinde biz Sağlık Bakanlığındaki kendi şirketi üzerinden hastaneye dezenfektan satan bakanları da gördük. Bu gibi müdürleri de görüyoruz. Bunların yapılmasındaki durumda cezaların gerekli şekilde verilmediği, denetimsizliğin gerekli şekilde yapılmadığı ve bunları denetleyen kurumların, işte müsteşarlıkların kapatılması, Devlet Planlama Teşkilatlarının kapatılması tamamıyla Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ana mekanizması ve ana temelleriyle akıllarıyla oynamak. Maalesef de 2025 yılında üretici istediğini alamadı. Şimdi işte Ekim Kasım ayındayız. Üretici geri tekrar ekiliş yapma niyetinde ama girdi maliyetlerine baktığı zaman geri tekrar hasat alabilecek mi diye bir durum görmüyoruz. Kamuoyunda da izledik. Ege tarafında bile bir yeşillik yetiştiren üretici tarlasında o kadar verdiği emeğe karşılık yeşillik, bu marul dediğimiz, göbek marul dediğimiz marulu 2-2,5 TL rakam verilmesinden dolayı kendi hayvanlarına yedirdim diye de üreticiyle buluşturmadı. Bu tamamıyla plansız yapılaşmanın sadece bir takım yakının, bir takım yandaşın cebini doldurmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Bu tabloda da maalesef bu cebelut iktidarın da ülkeye getirmiş olduğu sen varsan, bizdensen bizimsin, bizden değilsen ne halin varsa gör mantığıyla yapılan bir pozisyon. Her geçen yılda eksiye eksiye gidiyoruz. 2026 yılı inşallah daha daha iyi olur diye arzu ediyoruz. Ancak sandık gelene kadar bunlar bu haramzadelerinden vazgeçmeyeceklerdir diyorum. Abdullah Öcalan'ı bizim Kürt kardeşlerimizin temsilcisi noktasına getirilmesine biz zaten karşıyız. Abdullah Öcalan Türkiye Cumhuriyeti Devletinde 50 yıldan beri var olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ana yapısına karşı duran bir terörist canı başıdır. Bunun bu şekilde bugün çeşitli güzellemelerle, çeşitli iyileştirmelerle, bir melekmiş haline getirmeleri ne bizim aklımız, ne bizim tarihimiz, ne de bizim yarınlarımız kabul edemez. Saygıdeğer Genel Başkanımız da bu konuda net durumu söyledi. Abdullah Öcalan'ın cezaevinden çıkartılması ya da Gazi Meclise gelmesi için bizim cesetlerimizi çiğnemeleri gerekiyor. Türk milletinin aklıyla artık bu kadar fazla oynamasınlar diyoruz ve bu durumu kaşımasınlar diyoruz. Ülkede bu kadar yoksulluk, yoksunluk, sıkıntı varken ülke gündeminde belli başlı projelerin ayaklığını, maşalığını yapmak yerine Aziz Türk milletine sarılsınlar ve Aziz Türk milletiyle beraber aydınlık günlere yürüsünler diyoruz. Bu konu tamamıyla ülke gündeminde gerçekleri saptırmaktan, gerçek olanları konuşmamaktan beyhude bir konudur. Burada Abdullah Öcalan'ın işte yarın çıkacak mı, çıkartılacak mı demesiyle kendini kutsallaştırılma durumuna getirmeleri tamamıyla Türk milletinin aklıyla dalga geçmektir ve kendi beceriksizliklerini, kendi başarısızlıklarını planlı bir şekilde saklama durumlarıdır mevcut iktidarın ve iktidar ortaklarının. Bizim bu konuda duruşumuz net. Biz Aziz milletimizle beraberiz. 50.000 şehidimizin ve tutuklandıktan sonra da birçok şehidimizin kanına eli bulaşmış bu terörist başı caninin hiçbir şekilde o bağlı bulunduğu kodesten ve onunla beraber Türkiye'yi bölmeyi düşünen o zihniyetin hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sınırları içerisinde yeri yoktur. Biz terörsüz Türkiye'nin karşısında durmuyoruz, öncelikle bunun altını çizmek gerekiyor. Biz Aziz Türk milletiyle beraber yan yana duruyoruz. Şimdi evet ülkede bir terör sorunu varsa, ülkede bir ekonomik sorun varsa, ülkede bir yoksulluk, bir yoksunluk varsa, ülkede bir adaletsizlik, ülkede bir adam kayırma, ülkede bir senaryo, tiyatrosal oyunlarla beraber büyük bölme senaryoları varsa biz burada Aziz milletimizle beraber yan yana ve Aziz Türk milletiyle beraber yol yürüyoruz. Yani burada işte X parti, Y parti, Z partiyle işte birlikte ittifak yapalım noktasında da zaten bakıldığında yıllardan beri oynanan senaryo şu: Aziz Türk milletinin ve Misak-ı Milli sınırları içerisinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlere oluşturmuş olduğu, çizmiş olduğu ne mutlu Türk'üm diyene ilkesine bağlı olarak yaşayan, dini, dili, ırkı ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesle biz biriz, beraberiz diyoruz bu noktada. Ancak maalesef ki siyasal oyunlarla, çeşitli siyasal senaryolarla insanları kutuplaştırma ve bir noktaya çekmeye çalışıyorlar. Burada biz parti olarak demiyoruz bunları. Biz Türk milletiyle beraber yol yürüyoruz ve Türk milletine karşı yapılacak olan her türlü yıpratma, yok etme girişimlerine karşı da son nefesimize, son nefesimize kadar da kararlılıkla mücadelemizi edeceğiz ve bu mücadelenin de en başında demokrasinin gereği neyse onu yapacağız. İvmeli bir şekilde sandığın bir an önce gelip kurulmasını bekliyoruz. Çünkü gerçekten tuz koktu. Gerçekten her yerden artık hezeyanla yoksulluk, yoksunluk, liyakatsızlık, adaletsizlik hat safhada. Bugün ana muhalefet partisinin bile bakıldığında iddianamesi yayınlandı 19 Mart süreciyle başlayan ve diğer belediye başkanlarının tutuklanmasıyla. Biz daha önceki bu FETÖ ayaklanmasının, FETÖ terörist başı caninin yapmış olduğu Ergenekon, Balyoz senaryolarının aynılarını inceliyoruz. Millet de artık hani bu lokmaları yemiyor. Bu oyunlara gelmiyor. Kandırılmıyor. Yıllarca milleti farklı noktalarla kandırdılar. Ancak millet devletçi bir millet olduğu için, millet devletine sadakat getirdiği için ve devletin birliğini, bütünlüğünü savunduğu için de uhulet ve suhulet içerisinde demokrasi olarak sandığın gelmesini bekliyor. Toplumdaki görünen tablo da bu. Yani bizim o günler geldiğinde de siyasi partilerle eğer bir birliktelik olacaksa mevcut tek adam rejiminin getirdiği %51'e %49 noktasında, onlar da o gün konuşulur.”

Natamisin Kullanılan 6 Üründe Ciddi Risk! Haber

Natamisin Kullanılan 6 Üründe Ciddi Risk!

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in Türkiye’de son 6 ayda yapılan denetimler sonucu gıda güvenliğinde oluşan verilerle yeni önlemlerin gerektiğini söyledi. Gürer, “2012 yılından başlayarak taklit ve tağşiş ürünleri üretenler önce yıllık açıklandı.2025’de ise denetim yapıldıkça açıklama ile toplumun hileli gıda için uyarıcı çalışmalara geçildi. Sofralara giren süt, peynir, yoğurt, et ve et ürünleri yanısıra bitkisel yağdan bala kadar çok taklit tağşiş ürün teşhiri yapıldı. “NATAMİSİN”: 6 ÜRÜNDE CİDDİ RİSK “Son 6 ayda yapılan denetimlerde süt ve süt ürünlerinde 6 farklı üründe natamisin kullanıldığı belirlendiğinin saptandığına dikkat çeken Gürer, “Bu madde, gıda ürünlerinde kullanımına sınırlı şekilde izin verilmesine rağmen yanlış ve yoğun kullanımda riskleri oluşturuyor. İşini doğru ve kontrollü sürdüren binlerce süt üretici içinde sınırlı da olsa bu tür yanlış uygulamalar da rastlanıyor ve denetimlerde tespit ediliyor” dedi. 20 ÜRÜNDE TEK TIRNAKLI VE DOMUZ ETİ Et ve et ürünleri kategorisinde yapılan son incelemelerde 20 üründe tek tırnaklı eti ve domuz eti tespit edildiğini belirten CHP’li Ömer Fethi Gürer, “Emekli, dar ve sabit geliri et ve süt ile mamul ürünleri zor koşullarda alırken birde fiyatı uygun diye hileli ürün alıp sağlığından da oluyor “ diyerek yaşanan durumu eleştirdi. TAKLİT VE TAĞŞİŞ SIKI DENETİM ŞART CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Bakanlığın denetiminde Süt ve süt ürünlerinde 56 üründe bitkisel yağ kullanımı ortaya çıkarıldı. Peynir, tereyağı ve kaymak gibi ürünlerde hayvansal yağ yerine ucuz bitkisel yağlar kullanıldığı saptanmış” dedi. Gürer, et ve et ürünlerinde ise “121 üründe taklit ve tağşiş tespit edildi. Bu ürünlerde çoğunlukla kanatlı eti karıştırıp, böylece tüketiciyi yanıltılıyor” diye konuştu. ÜRÜN HİLELİ Süt ve süt ürünlerinde 128 üründe ürün özelliklerinin değiştirildiği de belirten CHP’li Ömer Fethi Gürer, bu ürünlerde özellikle yağ oranlarının ciddi şekilde düşürüldüğünü, böylece ürünün hem kalitesinin hem de besin değerinin bozulduğunu ifade etti. “DENETİM VAR AMA YETERSİZ: VATANDAŞIN SOFRASI DENEY LABORATUVARINA DÖNÜŞTÜ” Gürer, verilerin gıda güvenliğinde derin bir sorun yaşandığını kanıtladığını belirtti. Gürer, “Gıda denetimlerin 750 bini bulan işletmelerde 7500 bakanlık görevlisi ile yapılıyor. Kayıt dışını sa buna eklediğimizde personel denetim yetersizliği ve yaptırım eksikliği yüzünden vatandaşın sofrası adeta bir deney laboratuvarına dönmüş durumda. İşini doğru yapan çoğunluğun yanında taklit tağşişe yönelen sınırlı azınlık gıda sektöründen uzaklaştırılmalıdır.” Diye konuştu. HALK NE YİYOR? CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, denetimlerin artırılması, cezaların caydırıcı hale getirilmesi ve tüketicinin korunması önemli, bunun yanında taklit ve tağşişe yönelen gıdadan da ayıklanmalı. İnsan sağlığı hiçe Sayan en ağır cezaları almalı. Gıda Mühendisi daha çok istihdam edilmeli” çağrısı yaptı.

CHP'li Çakırözer: "Çiftçi Yorgun, Çaresiz, Bıkkın!" Haber

CHP'li Çakırözer: "Çiftçi Yorgun, Çaresiz, Bıkkın!"

Alpu Ovası’nda soğanı tarlada kalan üreticilerin mağduriyeti devam ederken, CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer Meclis’te çiftçiye destek istedi. Çakırözer, “Eskişehir'de Alpu Ovamızda 40 bin ton soğan depoya, pazar tezgahına gidemeden tarlada kaldı. Çiftçi soğanını hasat yaptı, çuvalladı ama müşteri yok. Çiftçi yorgun, çiftçi çaresiz, çiftçi bıkkın. Artık üreticinin, çiftçinin feryadını duyun. Bu ülke için, üreten, sofralarımız için alın teri döken çiftçimizin yanında olun, hakkını verin” dedi. 40 BİN TON SOĞAN TARLADA KALDI İktidarın tarım politikaları çiftçiyi mağdur etmeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda alınan ithalat kararlarıyla soğanı depolarda çürümeye terk edilen üreticilerin bu yılki hasadı da tarlada çuvallarda kaldı. Eskişehir’in Alpu Ovası’nda yaklaşık 40 bin ton soğan tarlada kalırken, CHP Milletvekili Utku Çakırözer soğanı tarlada kalan çiftçilerin mağduriyetini Meclis gündemine taşıdı. Çiftçinin soğanının depoya, Pazar tezgahına gidemeden tarlada kaldığını söyleyen Çakırözer, Meclis’te Tarım Bakanı ve iktidar yöneticilerine seslenerek, “Çiftçi yorgun, çiftçi çaresiz, çiftçi bıkkın. Artık üreticinin, çiftçinin feryadını duyun. Bu ülke için, üreten, sofralarımız için alın teri döken çiftçimizin hakkını verin” çağrısını yaptı. “ÜRETEN ÇİFTÇİNİN FERYADINI DUYUN, HAKKINI VERİN” Eskişehir’in Alpu Ovası’nda yaklaşık 40 bin ton soğanın tarlalarda kaldığını belirten Çakırözer, TBMM’de şunları söyledi: “Eskişehir'de, ülkemizin dört bir yanında eli nasırlı çiftçilerimiz geleceğini görmeden üretmeye devam ediyor. Soğan ekiyor, patates, mısır, pancar ekiyor, hasadını yapıyor ama sonu hep hüsran. Geçen yıl Mısır'dan, Özbekistan'dan ithal soğan yüzünden yerli soğan depoda çürümeye terkedilmişti, bu yıl da durum farksız. Eskişehir'de Alpu Ovamızda 40 bin ton soğan tarlada kaldı; depoya, pazar tezgahına gidemeden tarlada kaldı, hasat yapıldı, çuvalladı ama müşteri yok. Çiftçi yorgun, çiftçi çaresiz, çiftçi bıkkın. Artık üreticinin, çiftçinin feryadını duyun. Bu ülke için, üreten, sofralarımız için alın teri döken çiftçimizin yanında olun, hakkını verin.”

Güneydoğu’dan 10 Ayda 2,9 Milyar Dolarlık Hububat İhracatı Haber

Güneydoğu’dan 10 Ayda 2,9 Milyar Dolarlık Hububat İhracatı

Güneydoğu Anadolu’da hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektörü, bölgenin 10 ayda 10 milyar dolara yaklaşan toplam ihracatı içindeki yüzde 29,6’lık payı ile lider konumunu korudu. Ocak-Ekim döneminde Güneydoğu’nun sektörel ihracatı yüzde 4,6 artışla 2,9 milyar dolara ulaştı. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,7 gerilemeye rağmen 499,9 milyon dolar ile makarna, sektörde ihracatı en fazla yapılan ürün olurken, kilogram başına birim fiyatları yüzde 22,3 artış gösteren ayçiçek tohumu yağı ihracatı yüzde 16,7 yükselerek 489,5 milyon dolara ulaştı. Buğday unu ihracatını geçerek üçüncü sıraya yerleşen tatlı bisküvi ve gofretlerden ise bu dönemde 299,9 milyon dolar gelir elde edildi. Irak pazarı, bölgenin hububat ihracatında 799,5 milyon dolarla ilk sıradaki yerini korusa da yüzde 14,7 oranında geriledi. Buna karşılık Suriye’ye yapılan ihracat yüzde 46,7 artarak 331,6 milyon dolara ulaştı ve bu yükseliş Irak’taki kaybı kısmen telafi etti. İhracatın yüzde 34,8 artışla 248,2 milyon dolara çıktığı ABD, bölgenin en büyük üç pazarı arasına girdi. Afrika ülkelerine yönelik satışlar ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17,4 oranında yükseldi. “Irak’ın uyguladığı kısıtlamalar ticaretin doğal akışını bozuyor.” Ocak-Ekim döneminde Türkiye’nin komşu ülkelere gerçekleştirdiği 22,9 milyar dolarlık ihracatta yüzde 36,2 ile ilk sırada yer alan Irak pazarındaki gelişmelere bağlı olarak, bu ülkeye toplam ihracattaki gerilemenin bu yıl yüzde 5’e yaklaştığına dikkat çeken Güneydoğu Anadolu Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Celal Kadooğlu şunları söyledi: “Irak ile ticaretimizde yaşanan düşüş tüm ihracatı etkilemekle beraber, bölgemizdeki gıda işletmeleri açısından yalnızca rakamsal değil, stratejik bir önem de taşıyor. Çünkü Irak’ın kendi sanayisini koruma gerekçesiyle buğday unu ithalatına getirdiği kısıtlamalar, ticaretin doğal akışını bozuyor. Bölgemizin Irak’ın temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere uzun yıllar yaptığı yatırımlarla büyüyen tahıl ve un sanayisi, son dönemde devreye alınan tarife dışı engeller, kotalar ve bölgesel imtiyaz düzenlemeleri nedeniyle üretim kapasitesinin önemli bir kısmını atıl bırakmak zorunda kaldı. Başta Mardin olmak üzere, Gaziantep ve Diyarbakır gibi önemli merkezlerde yer alan bazı tesislerin üretim faaliyetleri ciddi şekilde aksadı. Irak’a yapılan hububat sektörü ihracatı Türkiye genelinde ilk 10 ayda yüzde 17,6 düşüşle 1,4 milyar dolara, Güneydoğu’da ise yüzde 14,7 gerilemeyle 797,9 milyon dolara geriledi.” “Irak’ın Türkiye’nin kaliteli buğday ununa ihtiyacı var” Bu yıl Suriye pazarında yaşanan canlılığın bu boşluğu doldurmak için gereken alanı sağladığını ancak Türkiye’nin Irak’ın girişimlerini gözeterek karşı hamlelerle denge gözetmesi gerekebileceğini belirten Kadooğlu şunları söyledi: “Tahıl ticaretinde ‘yüksek stok-seçici ithalat’ politikasına geçen Irak'ta, yetkililer bu yıl 5,1 milyon ton olarak gerçekleşen buğday üretimi ile stratejik buğday rezervi oluşturduklarını düşünüyorlar. Bu sayede ithalatın daha çok, kalite amaçlı ve dönemsel ihalelerle sınırlı tutabileceklerini düşünüyorlar. Buna karşılık yağışlardaki sıkıntılara bağlı olarak kış ekim planının yarıya inmesi ve ellerindeki ürünün ihracatının kısıtlanması, gelecek yıl ciddi bir rekolte kaybı olacağını kabul ettiklerinin bir göstergesi. Üstelik Irak’ın tek tip buğdaya dayalı bir üretim modeli var ve bu durum kalite sorunlarını artırdığından, Türkiye’nin kaliteli buğday ununa olan talep ve ihtiyaçları da karşılanamıyor. Tüm bu gelişmeler, Irak pazarını geniş hacimli rutin satışlar yerine, nitelik odaklı, ihaleye bağlı ve zamanlaması kritik olan fırsatların izlenmesi gereken bir pazar haline getiriyor. Kısa vadede talep daralması sürebilir ancak yeni yılda artacak talebe, yüksek standartlardaki ürün kalitesi ve lojistikteki hız farkımızı öne çıkaracak şekilde hazırlık yapmak belirleyici olacaktır.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.