SON DAKİKA
Hava Durumu

#Sendika

Porsuk Haber Ajansı - Sendika haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sendika haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

CHP’li Çakırözer’den Grevleri Yasaklanan Maden İşçilerine Ziyaret Haber

CHP’li Çakırözer’den Grevleri Yasaklanan Maden İşçilerine Ziyaret

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Cumhurbaşkanlığı kararıyla grevleri yasaklanan Eskişehir’deki ETİ Maden Kırka Bor İşletmeleri işçilerini ziyaret etti. Çakırözer, “AKP döneminde tam 22 kez grev yasaklandı. İşçinin güvenliğine gelince milli güvenlik yok ama alacağı maaşa gelince milli güvenlik var. Biz bunu kabul etmiyoruz. İşçinin alın terine, üç kuruşuna el koymak için milli güvenlik gerekçesi denmesini kabul etmiyoruz. Bir an önce işçinin gerçek anlamda refah düzeyine çıkabileceği artışın alınması lazım. Bu bir lütuf değil. Tam tersine alın terinin karşılığı ve yıllardır da gecikmiş olan karşılığı” dedi. SENDİKAYI ZİYARET ETTİLER Türkiye Maden İşçileri Sendikası'nın 1 Ağustos'ta planladığı grev, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan kararla ‘milli güvenliği bozucu2 nitelikte görüldüğü gerekçesiyle 60 gün süreyle yasaklandı. CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, CHP Seyitgazi İlçe Başkanı Selma Sara, Seyitgazi Belediye Başkanı Uğur Tepe ile Türkiye Maden İş Sendikası Kırka ve Havalisi Şubesi Başkanı Seydi Demir ve Maden İş Sendikası üyesi işçileri ziyaret etti. Kırka Eti Maden Bor İşletmelerinde çalışan işçilerin talep ve sıkıntılarını dileyen heyet, işçilerin grev kararının yasaklanmasına da tepki gösterdi. “HAKKIMIZ OLANI İSTİYORUZ” Türkiye Maden İş Sendikası Kırka ve Havalisi Şubesi Başkanı Seydi Demir, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin hala devam ettiğini belirterek, “Sekizinci aya geldik. Şu ana kadar herhangi bir sonuç alınmadı. Sürecimiz devam ediyor. Tabii ki arkadaşlarımız şu anda ekonomik sıkıntılar yüzünden 2024 maaşlarıyla hala geçinmeye çalışıyor. Çok zor durumdayız. Bir an önce KÇP'nin imzalanmasını talep ediyoruz. Hakkımız olanı istiyoruz” diye konuştu. “GREVE ÇIKAMIYORUZ, HAKKIMIZI ARAYAMIYORUZ! 14 yıldır ETİ Maden Kırka Bor İşletmeleri kırma eleme bölümünde çalışan Uygar Ünlüce sürece ilişkin şunları söyledi: “Bizim şu anki mevcut durumda resmiyete kavuşması 1 Ağustos'ta başlayacak şekilde greve çıkılacaktı. Grev çadırımız kuruluydu. Düzenimizde vardı ama dün akşam yapılan Cumhurbaşkanı'nın kararnamesiyle milli güvenlik sorunundan dolayı böyle bir karar alındı. İki ay erteleme yapıldı ve biz greve çıkamadık. Sözleşmemiz de bitmedi. Greve de çıkamıyoruz. Beklemedeyiz. 8. ayda biz 2024 maaşıyla 38 lira net elimize geçiyor. Bunun içerisinde üretim primi, sosyal yardımlarda var. Üretim primini sosyal yardımlarda çıkarttığınız zaman hemen hemen asgari ücreti denk gelen bir kamu işçisinin aldığı bir maaş var. Greve çıkamıyoruz, hakkımızı arayamıyoruz. Aman fazla olmasın aman Maliye Bakanı kızmasın diye o işçinin rızkını çalıyorlar.” “TALEPLER DUYMAZDAN GELİNDİ” Maden işçilerinin aylardır yaşadığı mağduriyetlere dikkat çeken Çakırözer, “Biliyorsunuz Türkiye'de ilk grev kararını Maden İş Sendikası'nın üç şubesi aldı. Çünkü 2025'in sekizinci ayına giriyoruz hala 2024'ün maaşıyla geçinmeye çalışıyorlar. Türk İş'in Maden İş'in teklifleri maalesef bugüne kadar hep duymazdan gelindi. Şu anda bir görüşme aşamasında biz umut ediyoruz ki bu görüşmelerden emekçinin gönlünün razı olacağı, gerçekten refahını arttıracak bir sonuç çıksın” dedi. “22 KEZ GREV YASAKLADILAR” “Madenler bizim için kıymetlidir, milli zenginliktir ama onu çıkaran, onu üreten emekçi de bizim başımızın tacıdır” diye Çakırözer, şöyle konuştu: “Grev erteleme kararının gerekçesi milli güvenlikmiş. AKP döneminde tam 22 kez grev yasaklama kararı alındı. Emekçinin üç kuruş alacağı refahını düzelteceği hakkı olan, alın terinin karşılığı olan isteğine, talebine, milli güvenlik nedeniyle set vurulması kabul edilemez. Buradan çağrımız, temennimiz arkadaşlarımızın hakkı olan maaşların mutlaka en kısa sürede onlara sunulmasıdır. Bu bir lütuf da değildir. Onlar sayesinde milli zenginliğimiz artıyor. Milli zenginliğimiz artıyorsa bu zenginlikten işçi de payını hakkıyla almalıdır."

İşçilerin Yasası Onbinlerce İmza İle Meclise Gidiyor! Haber

İşçilerin Yasası Onbinlerce İmza İle Meclise Gidiyor!

Emek Partisi Eskişehir İl Başkanı Ceren Kökoğlu işçilerin sendikal hak ve özgürlükleri önünde ki engellerin kaldırılması için hazırlanan kanun teklifinin muhalefet partileri tarafından meclise sunulacağını açıkladı. EMEP İl Başkanı Ceren Kökoğlu yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Emek Partisi olarak Ocak ayında başlatmış olduğumuz sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılmasına dair kampanyamız kapsamında; ülke genelinde grev ve direnişteki işçilerle, sendika yöneticileri ve uzmanlarıyla, akademisyen ve avukatlar ile bir dizi buluşmalar gerçekleştirdik. İşçi havzalarında sendika ziyaretleri, işçi buluşmaları, toplantılar, kurultaylar, paneller, direniş alanlarında eğitim çalışmaları, işyeri gezileri ve sosyal medya etkinlikleri ile kampanyayı işçilere ulaştırmaya çalıştık. Çeşitli işkollarından organize sanayi bölgelerinde çalışan işçilerle toplantılar, ev ziyaretleri, işçi duraklarında ve semtlerde, işyeri önlerinde işçilerle buluşmalar gerçekleştirdik. Kampanyayı; Eskişehir'de de insanca yaşam ve çalışma koşulları talep eden metal işçileriyle, toplu iş sözleşmesi süreci yaşayan gıda işçileriyle, TİS görüşmelerinde sefalet dayatılan kamu işçileriyle, şehir merkezi ve semt pazarlarında açtığımız stantlarda öğrenciler, emekliler ve emekçilerle hep beraber tartışarak, imza toplayarak örgütledik. “Barajsız Sendika, Yasaksız Grev, Güvenceli İş” başlığıyla gerçekleştirdiğimiz panelde onlarca işçiyi Birleşik Metal İş Eskişehir Şube Başkanı Recai Büyükbeyhan, Çalışma ve Toplum Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Murat Özveri ve Emek Partisi Milletvekili İskender Bayhan ile buluşturduk. 15-16 Haziran işçi eylemliklerinin yıl dönümünde de tüm bu kampanyanın sonucunda işçilerle tartışarak ortaya çıkarılan talepleri mecliste parti milletvekillerimiz girişimleriyle CHP, Dem Parti, TİP ve İYİP’in de mutabakatlarıyla kanun teklifi olarak sunacağız. Bu teklif Türkiye işçi sınıfının taleplerinin kazanılması için bir başlangıç olacak. Kanun Teklifinde Neler Var? Kampanya kapsamında sendikalarla yapılan toplantılarda öne çıkan sorunların başında baraj geliyor. 12 Eylül darbesi sonrasında çıkartılan yasalarla getirilen ikili baraj sistemine göre bir işkolunda örgütlenirken yetki alabilmek için Türkiye genelinde o işkolunda çalışan işçilerin tamamının yüzde 1’inin üyeliği gerekiyor. Kanun teklifinin gerekçesinde bunun dünyada örneğinin olmadığı ve sendikal örgütlenmenin önünde büyük bir engel olduğu örnekleriyle anlatılarak bu barajın kaldırılması öneriliyor. Sendikaların işyerlerinde yetki aldıktan sonra, işverenlerin sendikalılığı engellemek üzere hukuka aykırı ve keyfi şekilde Çalışma Bakanlığı’nın verdiği yetki belgesine itiraz etmesi ve böylece toplu iş sözleşmesi (TİS) yapılmasının engellenmesi de gündemde. Teklif metninde, yetki itirazlarının TİS sürecini durdurmamasının yanında itiraz olması durumunda işçilerin oylama yaptığı referandum yöntemi öneriliyor. Geçmiş yıllarda da uygulanan ve yasalaştırılması için çalışmalar yapılan bu yöntemin işçi iradesinin doğrudan temsilindeki önemi vurgulanıyor. Yürütmeye verilen grev yasak ve ertelemelerinde de değişiklik öneren metinde; grev yasakları tamamen kaldırılırken grev ertelemesi için de sıkı şartlar getiriliyor. AKP iktidarı 2003-2024 yılları arasında 22 grevin "milli güvenliği bozduğu" gerekçesiyle yasaklandığı ve 200 binden fazla işçinin doğrudan etkilendiğine dikkat çekilen metinde bu konuda karar verme yetkisi Cumhurbaşkanı’ndan alınarak TBMM’ye veriliyor. İşçilerin özellikle sendika üyesi olmaya başladıktan sonra tazminatsız bir şekilde işten atıldığına vurgu yapılan teklifte; işverenlerin tek taraflı beyanıyla işleyen iş sözleşmesinin feshi uygulamalarına son verecek katı kurallar getirilerek iş güvencesinin etkin uygulanmasını sağlayacak bir dizi madde teklif ediliyor. Mevcut yasada var olan sendika temsilcilerinden farklı olarak iş güvencesinin yanında çalışma koşullarını da denetlemeye yetkili olan ve işçiler tarafından seçimle belirlenen “işçi temsilciliği” ve “işçi temsilcileri kurulu” öneriliyor. Son dönemde sayısı artan iflas, konkordato gibi süreçlerde işçilerin haklarını alamadan işlerinden edilmelerine de değinilen kanun teklifinde, işçilik alacaklarında devletin garantör olması da düzenleniyor. Bizler de Eskişehirli işçi ve emekçileri, insanca çalışmak ve yaşamak için, sendikal hak ve özgürlüklerine sahip çıkmaya, talepleri etrafında işyerlerinde örgütlenmeye ve mücadeleyi büyütmeye davet ediyoruz. Emek Partisi olarak işçi sınıfının mücadelesinin büyümesi için çalışmalarımızı sürdürdüğümüzü belirtiyor ve parti saflarımızda örgütlenmeye çağırıyoruz."

1 Mayıs Odunpazarı Meydanı’nda Kutlanacak Haber

1 Mayıs Odunpazarı Meydanı’nda Kutlanacak

1 Mayıs Tertip Komitesi tarafından düzenlenen basın toplantısında 1 Mayıs kutlama programının detayları paylaşıldı. 1 Mayıs Tertip Komitesi adına basın açıklamasını yapan Tertip Komitesi Başkanı Ayhan Gürler şu ifadelere yer verdi; "Hepinizi direnişin, birliğin ve umudun gücüyle selamlıyoruz. 1 Mayıs yüzyıllardır süren emek ve adalet mücadelesinin simgesidir. İnsanca çalışma koşulları ve adil bir yaşam için verilen mücadelenin tarihidir. Bizler, bu mücadeleyi sürdürenler olarak, haklarımızdan asla vazgeçmedik vazgeçmeyeceğiz. Unutmayalım ki emek varsa umut vardır. Emek varsa gelecek vardır.  Birlikte daha güçlü, daha dirençli, daha umut dolu bir yarın kurabiliriz. Bizler, emeğimizle dünyayı döndürüyoruz. Sabahın köründe başlayan mesailerde gecenin en karanlık saatlerine kadar alın teri döküyoruz. Ve biliyoruz ki biz varsak üretim var, biz varsak hayat var. Ürettiğimizin yanı sıra tüketiyoruz ve nerdeyse vergi gelirlerinin %60 ını biz emekçiler ödüyoruz. Sabah kalkıp elektriği açtığımızda vergi, elimizi yüzümüzü yıkamak için suyu açtığımızda vergi, ulaşım araçlarına bindiğimizde vergi kısaca her şeyde vergi ödüyoruz. Aynı zamanda biliyoruz ki; Hak verilmez alınır! O yüzden bizler bir aradayız. O yüzden örgütlüyüz. Birimizin derdi hepimizin derdi, birimizin hakkı hepimizin hakkıdır. Yanlızca geçmiş mücadeleleri anmak için değil; daha adil, daha eşit, daha insanca bir yaşam için verdiğimiz mücadelemizi büyütmek için 1 Mayıs’ta saat 10.00 da Atatürk Bulvarında toplanıp Odunpazarında meydanında miting  yapacağız. İnsanca yaşamak, güvenceli çalışmak, emeğimizin karşılığını almak bizim en temel hakkımızdır. Ve biz bu haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Öyleyse zamların geri çekilmesi için boykot yapacağız, maaşlarımızın insan onuruna yakışır ve yoksulluk sınırı üstünde olması için, insana yaraşır çalışma ve yaşam koşulları için ve bunların mümkün olacağı adil, demokratik, eşitlikçi, özgür ve barış içinde bir Türkiye için mücadele edeceğiz. Dayanışmayla, örgütlülüğümüzle, yan yana durarak sesimizi daha yükselteceğiz. Biz Disk, Türk-İş, KESK, Eskişehir-Bilecik Tabip Odası ve TMMB İl Kordinasyonu Kurulu olarak bir aradayız ve her zamankinden daha da güçlüyüz. Yaşasın örgütlü mücadelemiz.     Yaşasın emek, barış ve dayanışma!       Yaşasın 1 Mayıs!"

Gazetecileri Susturamazsınız! Haber

Gazetecileri Susturamazsınız!

Eskişehir Emek ve Demokrasi Platformu tarafından gözaltına alınan gazetecilere destek amacıyla bir basın açıklaması yapıldı. Yapılan basın açıklamasına Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, CHP İl Başkanı Talat Yalaz, siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların temsilcileri, Çağdaş Gazeteciler Derneği Eskişehir Şubesi Yönetimi ve üyeleri ile Türkiye Gazeteciler Sendikası Eskişehir temsilciliğinin üyeleri katılım sağladı. Türkiye Gazeteciler Sendikası Eskişehir İl Temsilcisi Şenay Bilik Yıldırım yaptığı konuşmada gözaltına alınan gazetecilerin son durumları ile meslek örgütleri ve duayen gazetecilerin mesajlarını paylaşırken, gazeteci Rengin Arslan tarafından yapılan açıklamada ise şu ifadelere yer verildi; "Uzunca bir süredir yargı organları bir baskı aracına dönüştürülerek basının sesinin kesilmeye çalışıldığını endişeyle takip ediyoruz. Sadece halkın haber alma hakkı elinden alınmıyor, düşünce ve ifade özgürlüğü de yok ediliyor. Bir basın toplantısını haber yapan gazetecilere soruşturma açılıyor, bu yetmezmiş gibi bir röportajı nedeniyle Barış Pehlivan, Serhan Asker ve Seda Selek için gözaltı kararları veriliyor. Sadece bir “haber” nedeniyle verilen bu kararlar, Türkiye'de Anayasal güvence altındaki basın özgürlüğünün ne denli tehdit altında olduğunun açık bir göstergesidir.  Üç gazetecinin aynı anda gözaltına alınması, sadece bir operasyon değil, bir baskı dalgasıdır.  Bugün gazeteciler, mesleğimizin asli görevi olan sorgulamayı yaparken her an bir soruşturma ya da gözaltı tehdidiyle karşı karşıyalar. Bu, sadece basın için değil, bütün halk için bir tehdit ve faciadır.  Bugün siyaset kurumu, iktidar ve ne yazık ki yargı kurumları basın ve ifade özgürlüğünün yanında yer almak yerine gazetecilere yönelik bir tehdit aracı, bir sindirme mekanizması olarak işlev görmektedir. Bir demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için gazetecilerin özgür olması gerekmektedir. Eğer gazeteciler kendi işlerini korkusuzca yapamazsa, bu, sadece onların değil, bütün halkın kaybı olur. Gazetecilik, halkın haber alma hakkının da savunulmasıdır. Bu yüzden, gazetecilere uygulanan baskılara karşı hep birlikte dur demek, basın özgürlüğünü savunmak hepimizin sorumluluğudur. Türkiye’de basın özgürlüğü, her geçen gün biraz daha yok ediliyorsa, bu, bir halkın kendi haklarından ve özgürlüklerinden daha fazla kaybetmesidir. Her gözaltı, her susturulmuş ses, demokrasinin bir parçasının yok olması demektir.  Basın özgürlüğü, yalnızca gazetecilerin hakkı değil, tüm halkın hakkıdır. Bu mücadele, sadece meslektaşlarımızı değil, hepimizi ilgilendiriyor. Meslektaşlarımızın gözaltına alınmasını kabul etmiyoruz, bir an önce serbest bırakılmalarını istiyoruz. Gazetecileri susturamazsınız, Gazetecilik Suç Değildir!"

Yardımcı Hizmetler Sınıfı Üvey Evlat Değildir! Haber

Yardımcı Hizmetler Sınıfı Üvey Evlat Değildir!

Eğitim - Sen Eskişehir Şubesi tarafından Yardımcı Hizmetler Sınıfı emekçilerinin sorunlarına dikkat çekmek amacıyla bir basın açıklaması yapıldı.  Eğitim - Sen Eskişehir Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Eğitim - Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol Yardımcı Hizmetler Sınıfının üvey evlat olmadığını söyledi. Şube Başkanı Demirkol yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "1965 yılı şartlarına göre tanımlanan, aradan 60 yıl geçmesine rağmen, mevzuatı bir türlü güncellenmeyen sayıları 160 bini bulan "Yardımcı Hizmetler Sınıfı" kapsamı artık anlamını yitirmiştir Görev tanımları sağlıksız, kariyer olanakları kısıtlı, bir yandan ağır fiziksel işlerle uğraşan, diğer yandan her türlü angarya işler yüklenen, tüm bunların yanında her geçen gün üzerlerine yüklenen iş yükünün artması yetmezmiş gibi, her türlü zorluğa, zorbalığa ve psikolojik baskıya maruz bırakılan emekçiler, yalnızlık, dışlanmışlık hissi gibi sebeplerle çalışma verimleri düşmekte, kamu hizmetlerinin işleyiş kalitesi bozulmaktadır. Tüm bu zor koşullara rağmen görevlerini yüksünmeden yerine getirmeye çalışan "Yardımcı Hizmetler Sınıfı" emekçileri hiyerarşik düzende herkesin emri altına verilerek iş barışının bozulmasına neden olunmakta, adeta bir çıkmazın eşiğine sürüklenmektedir. İş tanımlarının yapılmaması, görev ve sorumluluklarının belirsizliği "Yardımcı Hizmetler Sınıfı" emekçilerinin amirleri konumundaki kişilerin inisiyatifine terkedilerek, amiri ne iş verirse, neyi emrederse onu yapar anlayışına ve keyfiyetine bırakılarak, mesleki iş ahlakı açısından hak ettiği itibarı görmemesine ve onur kırıcı durumların yaşanmasına neden olmaktadır. Görevin yerine getirilmemesi durumunda ise (yasalar tarafından korunamadığı, görev tanımının belirsizliği nedeniyle) sık sık cezalarla karşı karşıya kalmakta, sistematik hakaretlere ve mobbinglere maruz kalmaktadırlar. Yardımcı Hizmetler Sınıfı emekçileri 657'nin üvey evlatları değildir! Siyasi partilerin hemen hemen her seçim öncesi vaatleri arasında yer alan Yardımcı Hizmetler Sınıfı'nın kaldırılması ve gerekli düzenlemelerin yapılması ile ilgili verdikleri sözler seçim sonrası unutulmakta ve "Yardımcı Hizmetler Sınıfı" emekçileri kaderlerine terk edilmektedir. Yardımcı hizmetler sınıfı emekçilerinin tüm bu sorunlarının yanında görevde yükselme sınavına çalışma yıl şartı getirilerek mağduriyetleri katlanmış, sınav düzenli olarak yapılmamış, kriterlere uyulmamış ve üvey evlat muamelesi uygulanan emekçilerin görevde yükselmeleri engellenmiş, sınavların; iki yılda bir, on yılda bir, yirmi yılda bir, bazen de hiç yapılmamış olması eşitlik ilkesini bozmuş ve olumsuz durumların ortaya çıkmasına neden olmuştur Eğitim Sen olarak diyoruz ki; Geçmiş dönemlerde 3713 sayılı kanun ve 2828 sayılı Kanun uyarınca istihdam edilen hizmetli ünvanındaki emekçilerin memur statüsüyle Genel İdari Hizmetler Sınıfına geçiş olanağı sağlanmış iken, Anayasanın 10.Maddesiyle de korunma altına alınmış olan "eşitlik ilkesi, ayrımcılık yasağı" çerçevesinde "Yardımcı Hizmetler Sınıfı"na dahil olan tüm kamu emekçilerinin de gerekli yasal düzenlemeler yapılarak Genel İdari Hizmetler Sınıfına geçişlerinin önü açılmalıdır. Son olarak: Yardımcı Hizmetler Sınıfında ki emekçilerin her zaman yanında ve her türlü haklarının savunucusu olduğumuzu bir kez daha hatırlatır, mağduriyetlerinin giderilmesi ve uğradıkları haksızlıkların son bulması konusunda her platformda mücadele edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz."

Bozulan Ekonominin Bedelini Biz Ödemeyeceğiz! Haber

Bozulan Ekonominin Bedelini Biz Ödemeyeceğiz!

Türk - İş'e bağlı işyerlerinde, ekonomi politikalarının çalışanlara olumsuz yansıması nedeniyle bir saat  oturma eylemi ve basın açıklaması gerçekleştirildi. Türk-iş Genel Yönetiminin aldığı karar gereğince Uygulanmakta olan Ekonomik ve Sosyal politikaların Çalışanlara olumsuz yansıması, gelirde ve Vergide ki mevcut adaletsizlik, yaşama ve çalışma şartlarında ki sıkıntıların sürmesi, hak ve taleplerin yeniden gündeme taşınması zorunluğu sebebiyle tüm Türkiye'ye de ve Eskişehir'de Türk iş'e Bağlı iş yerleri önünde 1 saat oturma eylemi ve basın açıklaması gerçekleştirildi. Yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi; "Bugün yine bir aradayız. Sıkıntılarımız artarak devam ediyor. Hayat pahalılığı, Satın alma gücümüzdeki gerileme, Adaletsiz vergi sistemi, Kamu işyerlerinde ücret dengesizliği, İşsizlik, Güvencesiz çalıştırma ve     Kayıtdışı ve mülteci istihdamı gibi sorunlar, Başta işçiler olmak üzere, toplumun büyük bir bölümünün yaşama şartlarını ağırlaştırmaktadır. Yani mutlu bir azınlık dışında halkımız geçim sıkıntısıyla mücadele etmektedir. Yaşadığımız sorunlara dikkat çekmek için önce geçtiğimiz ay 81 ilde basın açıklaması yaptık. Ardından 26 Ağustos’ta Tekirdağ/Çerkezköy’de, 3 Eylül’de ise Zonguldak’ta on binlerce işçinin katıldığı mitingler yaptık. Sesimizi duyurmak istedik. Sağduyulu davranmaya gayret ettik. Diyalog kapılarını açık tuttuk. Ancak bir sonuç alamadık. Sürekli sabırlı olmamız istendi. Ama bıçak kemiğe dayandı.  Bundan sonra sözümüzü meydanlarda yüzbinler ile söyleyeceğiz. Ekonomik krizin bedelini işçiler olarak biz ödemeyeceğiz. Değerli Arkadaşlar, Markete, pazara, temel tüketim ürünlerine, tepeden tırnağa her şeye her gün zam geliyor. Dün aldığımızı aynı fiyatla bugün alamaz olduk. Büyükşehirlerde ev kiraları ortalamada asgari ücretin üzerine çıktı. Okullar açıldı, eğitim masrafları altından kalkılamaz bir hale geldi. Analar, babalar “çocuğumuzu okula nasıl göndereceğiz” diyor. Elektriğe ve doğalgaza geçtiğimiz aylarda yüzde 38 zam geldi. Önümüz kış… İşçisi, emeklisi kışı nasıl geçireceğiz diye kara kara düşünüyor. Kişi başına düşen gelir artıyor ama işçinin ve emeklisinin geliri değil sefaleti artıyor. Ülkemizde gelir adaleti hızla bozuldu. İşçilerin milli gelirden aldığı pay azalırken işverenlerin payı her geçen gün artmaktadır. Buradan tekrar söylüyoruz: Asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu, en düşük emekli maaşının asgari ücretten de düşük olduğu bir toplumda huzuru tesis etmek mümkün değildir. Sosyal barış olmaz. Değerli Arkadaşlar, Geçmiş yıllarda da ekonomik krizler yaşandı. Geçim şartları ağırlaştı. Ancak bu dönemde olduğu kadar yoksulluk görülmedi. İşçiler mağdur olmadı.  Enflasyon kadar ücret zammı yoksulluğun sürmesidir. Kaldı ki açıklanan enflasyon yaşadığımızı gerçeğin çok uzağındadır. Bizi yansıtmıyor. Açıklanan resmi enflasyona göre belirlenen ücret zammı bizi daha da yoksullaştırıyor. Gerçek enflasyon oranları açıklanmazsa bu kayıp daha da artacaktır. Enflasyonun bir an önce gerçek seviyesinde açıklanması için gerekli adımlar atılmalıdır. İşçiler enflasyonun sebebi değildir. Enflasyonu düşürmek için fedakârlığı kazancını ve servetini artıranlar yapmalıdır. Değerli Arkadaşlar, Ülkemizde gelir adaletini sağlamak için vergide adaletin sağlanması gerekir.   Az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınmalıdır. Bu ülkenin sağladığı kaynakları kullanarak servet elde edenler var. Ama işçinin ödediği kadar vergi vermiyorlar. . İşçiler 12 ay çalışmakta ve fakat 2,5 aylığını vergi olarak ödemek zorunda kalmaktadır. Yaptıkları her harcamada KDV’si, ÖTV’si olmak üzere ödediği dolaylı vergi var. Vergi sisteminde acil olarak düzenleme yapılmalıdır. Gelir vergisi tarife basamakları ve oranları kabul edilebilir düzeyde güncellenmelidir. İşçi ücretlerinin üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır. Gelir vergisi tarifesi ilk basamağı, geçmiş yıllarda olduğu gibi, brüt asgari ücretin 12 katından az olmamalıdır. Gelir vergisi oranı bütün işçiler için yüzde 15’de sabitlenmelidir. İşçilere yapılan sosyal amaçlı ödemelerden vergi kesilmemelidir. Değerli Arkadaşlar, Kamu kesimi toplu iş sözleşmelerinde yaşanan sıkıntıyı biliyorsunuz. 2023 yılında Çerçeve Anlaşma Protokolü kapsamında imzalanan toplu iş sözleşmelerinin yürürlük başlangıç tarihleri farklıdır. Enflasyonun yüksek olması sebebiyle, sözleşme başlangıç tarihleri arasındaki bir aylık zaman farkı bile ücret zammı açısından soruna yol açmıştır. Kamuda bir ücret dengesizliği ortaya çıkmıştır. Bu sorun, işyerlerinde huzursuzluğa yol açmaktadır. Ücretlerde ortaya çıkan farklılık, çalışma barışını ve üretimi olumsuz noktaya taşıyabilecek noktaya gelmiştir. Acilen, ek çerçeve anlaşma protokolü yapılması talebimizi yaptık.   Yürürlük başlangıç süresi Ocak ayı olanlarla, 1 Şubat ve ilerleyen aylarda olan toplu iş sözleşmelerindeki ücret zammı oranı arasındaki fark ortadan kaldırılmalıdır. Değerli Arkadaşlar, Sosyal güvenlik sistemimizde birçok sorun çözüm beklemektedir. Ancak bu sorunlara yenileri de eklenmektedir. Emekli aylığı bağlanmasında geçmişte yapılan düzenlemelerin ne anlama geldiği bugün daha iyi anlaşılmaktadır.   Aynı işyerinde aynı dönemde çalışan iki işçiye emekli aylığı başvuru tarihleri farklı olduğu için farklı aylık bağlanabilmektedir. Uygulanan sosyal güvenlik sistemi nedeniyle, enflasyon farkının yüksek olduğu bu dönemde, 2024 yılı içerisinde emekli aylığı talebinde bulunanların emekli aylıkları, 2025 yılında başvuracaklara göre daha fazla olacaktır. Bu durum birçok işçinin emeklilik başvurusu yapmasına sebep olmaktadır. Nitelikli çalışanlar oluşacak fark sebebiyle emekli olmayı tercih etmektedir. Bu mağduriyetin yaşanmaması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. İşçinin hak kaybına uğramasının önüne geçilmelidir. Değerli Arkadaşlar, Geçimini emeği ile sağlayan işçilerin emeklilik döneminde önemli bir güvencesi alacağı kıdem tazminatıdır. İşçiler geçmiş yıllarda kıdem tazminatları ile iyi kötü bir ev alabilmekte, çocuklarını evlendirmekteydi. Bu sebeple yıllarca kıdem tazminatına her el uzatıldığında, meydanlarda “kızımın çeyizi oğlumun düğün parası” dedik, ortadan kaldırılmasına karşı durduk. TÜRK-İŞ olarak verdiğimiz mücadeleyle bu güne kadar kıdem tazminatına dokundurtmadık. Ancak kıdem tazminatı da zaman içinde eridi.   Kıdem tazminatı tavanı uygulaması işçilerin mağduriyetini her geçen gün arttırdı. Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için kıdem tazminatı tavan miktarının brüt asgari ücretin 7,5 katı olması gerekmektedir. Değerli Arkadaşlar, TÜRK-İŞ; sadece işçinin değil, emeklinin, çiftçinin, esnafın yani dar ve sabit gelirli geniş kesimlerin insana yakışır şartlarda yaşaması için mücadele etmektedir. Sendikalı işçi ile örgütsüz işçi, memur ile işçi, sigortalı işçi ile kayıtdışı çalışanı ve mülteciyi karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. İşsizlerin iş beklentisiyle çalışanlara baskı kurulmak isteniyor.  KİT’lerde ve kamuda taşeron işçilik sona erene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz, 696 sayılı KHK ile kadroya giren işçilerin kanundan doğan haklarını aramaya devam edeceğiz. Türkiye ucuz işgücü ülkesi olmayacaktır. Rekabet düşük işçi maliyet sağlanmamalıdır. Zorlu çalışma şartlarını biz yaşıyoruz. Geçim sıkıntısını biz çekiyoruz. Bozulan ekonominin bedelini biz ödemeyeceğiz. Yaşasın TÜRK-İŞ, Yaşasın Ekmek, Barış ve Özgürlük Mücadelemiz…"

Okulların Temizlik Personeli Sorunu Hala Çözülmedi Haber

Okulların Temizlik Personeli Sorunu Hala Çözülmedi

Eğitim Bir - Sen Eskişehir 1 Nolu Şube Başkanı İbrahim Akar okulların açılmasına az bir süre kala temizlik personeli sorununa dikkat çekti. Şube Başkanı Akar yaptığı açıklamada; "TYP Gitti İUP geldi. Ancak okulların temizlik personeli sorunu hâlâ çözülmedi." dedi. Akar açıklamasında şu ifadelere yer verdi; "Okulların açılmasına az bir süre kaldı ancak okulların temizlik güvenlik ve bakım onarım hizmetlerini yapacak yardımcı personel ihtiyacı hala çözüme kavuşmuş değil. Temcitten sonra gelen pilavın kimseye faydası olmaz! Özellikle temizlik personeli ihtiyacı öğrenciler ders başı yapmadan önce okulların eğitim öğretime hazır olması açısından çok önemli. Çalışma Bakanlığı önceki yıllarda tam zamanlı uyguladığı TYP sistemini  İUP olarak yarı zamanlı personel çalıştıracak şekilde değiştirdi. İUP sisteminde bir kişi haftalık 3 gün çalışacak ve yaklaşık 10 bin lira gibi bir ücret alacak. Geçen yıllarda başvuru şartlarının ağır olmasından  kaynaklı talebin az olduğu bir sistemde Asgari ücretin altında yarı zamanlı bir uygulamaya rağbet edilir mi burası  ayrı bir muamma!  Temizlik sadece sınıf temizliğinden ibaret değil pansiyonlu okulların temizlik personeli ihtiyacı daha farklı. Personelin birisi 3 gün çalışacak diğeri 2 gün çalışacak iş dahada karmaşık ve devamlılığı zor bir hale gelecek.  Ayrıca okulların  temizlik işi de basit bir iş değil. Çalışacak kişinin işi öğrenmesi, ortamı ve çevreyi tanıması ayrıca ekonomik olarak işin çalışan kişinin beklentisini karşılaması gerekir. Personel işi öğreniyor ortamı tanıyor uyum sağlıyor hadi güle güle okullar kapanıyor işi bitiyor. Her sene sil baştan yeniden başlanıyor. Çalışma Bakanlığı bu sisteme geçiş yaparak bu işi daha zor bir hale getirmiş görünüyor. Kaldı ki en önemlisi hâlâ okulların temizlik personeli ihtiyacının ne zaman karşılanacağı belli değil! İUP programında okulların güvenlik görevlisi ihtiyacının hiç bahsi geçmiyor. Özellikle kış aylarında sabahın çok erken saatinde başlayıp ve gecenin geç saatlerine kadar  eğitim öğretim devam ederken öğrencilerimizin ve  okulların güvenliği açısından güvenlik görevlisi ihtiyacı da önem arz etmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı uygulanacak bu yeni sistemi sahanın ihtiyaçlarını göz önüne alarak uygulamayı ivedilikle çözüm odaklı hale getirmelidir."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.