SON DAKİKA
Hava Durumu

#Şemsi Bayraktar

Porsuk Haber Ajansı - Şemsi Bayraktar haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Şemsi Bayraktar haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Nisan Ayında Markette Fiyatı En Fazla Artan Ürün Havuç Oldu Haber

Nisan Ayında Markette Fiyatı En Fazla Artan Ürün Havuç Oldu

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Nisan ayı üretici market fiyatları ile girdi maliyetlerindeki değişimleri yaptığı basın açıklamasıyla değerlendirdi. “Nisan ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 256 ile havuçta görüldü.” diyen Bayraktar, araştırmanın verilerini paylaştı; “Havuçtaki fiyat farkını yüzde 230 ile marul, yüzde 222 ile kuru soğan, yüzde 219 ile kuru fasulye ve yüzde 216 ile nohut takip etti. Havuç 3,6 kat, marul 3,3 kat, kuru soğan, kuru fasulye ve nohut 3,2 kat fazlaya satıldı. Üreticide 14 lira olan havuç 50 liraya,12 lira 50 kuruş olan marul 41 liraya, 33 lira olan kuru fasulye 106 liraya, 32 lira olan nohut 100 liraya markette satıldı. Nisan ayında fiyatı en fazla artan ürün markette havuç, üreticide kuru kayısı olurken, fiyatı en fazla düşen ürün hem markette hem üreticide salatalık oldu.” Market fiyatları “Nisan ayında markette 39 ürünün 28’sinde fiyat artışı, 11’inde ise fiyat azalışı görüldü. Markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 43 ile karnabahar oldu. Karnabahardaki fiyat artışını yüzde 28 ile havuç, yüzde 22 ile maydanoz, yüzde 20 ile limon ve yüzde 17 ile marul takip etti. Markette fiyatı en fazla azalan ürün ise yüzde 36 ile salatalık oldu. Salatalıktaki fiyat düşüşünü yüzde 30 ile patlıcan, yüzde 28 ile domates, yüzde 22 ile sivri biber ve yüzde 12 ile kabak izledi.” Üretici fiyatları “Nisan ayında üreticide 31 ürünün 8’sinde fiyat artışı olurken 17’inde fiyat düşüşü görüldü. 6 üründe ise fiyat değişimi olmadı. Üreticide en çok fiyat düşüşü yüzde 59 ile salatalıkta görüldü. Salatalıktaki fiyat düşüşünü yüzde 42 ile patlıcan, yüzde 41,5 ile kuru soğan, yüzde 27 ile sivribiber, yüzde 26 ile domates ve yüzde 21 ile limon izledi. Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 100 ile kuru kayısıda görüldü. Kuru kayısıdaki fiyat artışını yüzde 33 ile fındık, yüzde 31 ile elma, yüzde 13 ile Antep fıstığı izledi.” Üretici fiyat değişiminin nedenleri “Yaşanan zirai don afetinden etkilenen meyvelerin başında gelen kayısıda üretici fiyatları artış gösterdi. Kayısı üreticisinin elinde yüzde 10 civarında ürün kaldığı tahmin ediliyor. Bu nedenle üretici fiyatında görülen bu önemli artışın üretici gelirine yansıması düşük oldu. Nisan ayında havaların sıcak gitmesi sonucu, birim alandan alınan verim arttı. Bu da salatalık, patlıcan, sivri biber ve domatesin arzını artırarak üretici fiyatlarının düşmesine neden oldu. Kuru soğanda ise, Çukurova bölgesinde ekim alanlarının artması ve bu yıl havaların soğuk geçmesi nedeniyle yüksek rekolte beklentisi var. Bu nedenle ilk hasat döneminde kilosu 18-20 liralardan satılan kuru soğanın fiyatı 7-8 liralara kadar düştü. İç Anadolu bölgesinde ise depolarda üreticiye ait kuru soğan çok az miktarda kaldı ve sezon kapandı. Yaşanan zirai don, fındık fiyatını artırdı. Antep fıstığındaki fiyat artışının sebebi ise bölgede etkili olan kuraklık oldu. 2025 sezonunda yaşanan don felaketi, meyve henüz dalda çiçekteyken üreticimizin kaderini belirlemeye başladı. Donun etkisiyle elma ağaçlarından beklenen verim düştü, üreticinin elinde kalan son ürünler de depolarda tükendi. Limon sezonunun sonlarına gelinirken, yaşanan don afeti ve ihracat kısıtlamalarının ardından alınan erteleme kararı, limon piyasasında da önemli bir duraklama yarattı. Öncelikle ihracatın kısıtlanması, ardından bu kısıtlamanın 15 Mayıs’a kadar ertelenmesi, piyasayı olumsuz etkiledi. Şu anda üreticilerimiz, alım satım faaliyetlerinin neredeyse durma noktasına geldiğini belirtiyor.” Nisan ayı aylık ve yıllık girdi fiyatlarında yaşanan değişimler “Girdi fiyatlarında yıllık bazda en fazla artış elektrikte oldu.” “Ziraat Odalarımız aracılığıyla girdi piyasalarından aldığımız fiyat verilerine göre; Nisan ayında, Mart ayına göre DAP gübresi yüzde 1,9, amonyum nitrat gübresi yüzde 0,7 oranında artış gösterdi. Buna karşın amonyum sülfat gübresi yüzde 1,6, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 1,3, ÜRE gübresi yüzde 0,1 oranında düştü. Geçen yılın Nisan ayına göre son bir yılda ÜRE gübresi yüzde 35,7, DAP gübresi yüzde 34,3, amonyum nitrat gübresi yüzde 32,7, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 30,5, amonyum sülfat gübresi ise yüzde 21,6 oranında arttı. Nisan ayında, Mart ayına göre süt yemi yüzde 3,1, besi yemi yüzde 3,2, son bir yılda besi yemi yüzde 25,5, süt yemi ise yüzde 25 oranında arttı. Elektrik fiyatları son bir yılda yüzde 47,8 oranında artarken, tarım ilacı fiyatları da yüzde 14,94 oranında arttı. Nisan ayında mazot fiyatı aylık olarak yüzde 2,9 oranında düşmesine rağmen, yıllık yüzde 10,1 oranında arttı. Girdi fiyatlarında yıllık bazda en fazla artış yüzde 47,8 oranıyla elektrikte görüldü.”

Don Afeti 65 İlimizde Zirai Üretimi Olumsuz Etkiledi Haber

Don Afeti 65 İlimizde Zirai Üretimi Olumsuz Etkiledi

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ülkenin birçok bölgesinde tarımsal üretimi olumsuz etkileyen zirai don afeti ile ilgili bir basın açıklaması yaptı. Don afetinin 65 ildeki zirai faaliyetleri olumsuz etkilediğine dikkat çeken Bayraktar “ Tarımsal üretimin devamlılığı için don afetinden zarar gören tüm çiftçilerimizin zararlarının karşılanması için bir fon oluşturulmalı” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar açıklamasına şu şekilde devam etti; “10-13 Nisan’da hava sıcaklıklarının eksi 15’lere kadar düşmesiyle ülkemizin birçok bölgesinde zirai don yaşandı ve tarımsal üretimde büyük zarar meydana geldi.          İlkbaharın son donları, hemen her sezon çiftçilerimizin korkulu rüyası oldu. 65’ten fazla ilimizde etkili olan don afeti, şüphesiz ki son yıllarda tarımı etkileyen en büyük doğal afetlerden biri oldu. Zirai dondan etkilenen tüm çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yaşanan felaketin yalnızca çiftçileri değil tüketicilerimizi de doğrudan etkilemesi bekleniyor. Yalnızca şubat ayından bu yana 3 büyük don hadisesi gerçekleşti. Şubat ayında Mersin, Adana ve Hatay başta olmak üzere birçok ilimizde yaşanan zirai don meyve bahçelerini vurdu. Mart ayında Manisa başta olmak üzere Ege Bölgesi’ndeki birçok ilimizde yaşanan don üzüm bağlarına zarar verdi. Bu yaralar tam olarak sarılmadan gelen ve neredeyse tüm ülkeyi etkileyen don hadisesi, tarımsal üretime darbe vurdu. Yaşanan zirai don afetiyle birlikte birçok dikili ve ekili üründe zarar meydana geldi. Malatya ve Kahramanmaraş’ta, başta kayısı olmak üzere ceviz, kiraz, üzüm, elma ve diğer meyveler; bunlara ek olarak şeker pancarı, çerezlik ayçiçeği ve yem bitkilerinde; Karadeniz Bölgesi’nde, fındık ve çay başta olmak üzere kivi, hurma ve diğer meyvelerde; Ege Bölgesi’nde, başta üzüm olmak üzere zeytin, incir, elma, ceviz, kiraz, ayva ve diğer meyvelerde; Marmara Bölgesi’nde, şeftali, ahududu, armut, sofralık zeytin, incir, kivi, nektarin, erik, kiraz, elma, ayva ve fındık gibi meyveler ile bazı ekili alanlarda; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Antep fıstığı, badem, ceviz, nar, Trabzon hurması, dut ve diğer meyvelerde; İç Anadolu Bölgesi’nde, elma, armut, ayva, ceviz, kiraz, üzüm gibi meyveler ile bazı ekili alanlarda; Akdeniz Bölgesi’nde ise karpuz, patates, narenciye ve sebzelerde zarar meydana geldi. Bu ürünlerin birçoğu ülkemizin gururu olan ihraç ürünlerimizdir. Don zararının ülkemizin gıda güvencesini sekte vurmaması ve fiyatları artırmamasını umut ediyoruz. Dondan etkilenen ürünlerin bir kısmında zararın boyutu yüzde 100’lere ulaşmış durumda. Kesin zarar oranları ise ancak hasar tespit çalışmalarının bitmesinin ardından netleşecek. Bazı bölgelerimizde kar yağışı ve zirai don riski devam ediyor. Bu bölgelerimizde sahada yaptığımız çalışmaların ardından elde edeceğimiz verileri de kamuoyu ile paylaşacağız.” “Tarıma yönelik ilave ekonomik önlemler alınmalı” “İklim değişikliğinin de etkisiyle doğal afetlerin sayısı yıldan yıla artıyor. 2014 yılında 500 olan doğal afet sayısı 2024 yılında 1257’ye çıktı. Doğal afetlerin yalnızca sayısında değil şiddetinde de artış gözlemliyoruz. Yaşadığımız don olayı 4 gün sürdü ve halen daha don riski devam eden yerler var. Sezona zaten borçla başlayan ve tek geçim kaynağı tarımsal üretim olan çiftçilerimiz, doğal afetler sebebiyle telafisi zor zararlarla karşı karşıya kaldı. Tarımsal üretimin devamlılığı ve kırsaldan göçün önlenmesi için don afetinden zarar gören tüm çiftçilerimizin zararlarının karşılanması amacıyla bir fon oluşturulmalı; çiftçilerimize nakit yardımı ve girdi desteği verilmelidir, bankalara ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan tüm borçları faizsiz olarak ertelenmeli ve yeni kredi imkânları açılmalıdır. Bu arada Bakanlığımızın çiftçi maliyetlerinin karşılanması konusunda bir çalışma başlattığını öğrenmiş bulunuyor ve bunu olumlu karşılıyoruz.” “Ziraat Odalarımız sahada çiftçimizin yanında” “Zirai donun ardından hasar tespit çalışmalarına başlandı. Ziraat Odalarımız da her doğal afette olduğu gibi sahada bu çalışmalara katılarak çiftçilerimizin yanında yer alıyor. Yaşadığımız don afeti sıradan bir doğal afet değil. Yaşanan her doğal afette, çiftçilerimizin gelirlerini ve emeklerini koruyan tarım sigortalarının kıymeti anlaşılmaktadır. Ne yazık ki çiftçilerimizin büyük bir kısmı sigortalı değildir. Sigorta kapsamına girmeyen çiftçilerimizin de zararları karşılanmalıdır. Tarım Sigortası (TARSİM) yaptıran çiftçilerimiz ise hem sigortaların kapsamı hem de hasar tespit aşamalarında bazı sorunlar yaşıyor. Çiftçilerimizin zararları konusunda hassas davranılmalı, üreticilerimizin zararları hakkaniyetli bir şekilde belirlenmelidir. Türk çiftçisi, ülke tarımının birçok yapısal sorununa rağmen toprağını terk etmeyerek direniyor, üstüne bir anda gelen ve ne kadar önlem alınsa da yetersiz kalınan doğal afetlerle uğraşıyor. Buna rağmen üretmeye devam ediyor. Bu yüzden üreticilerimizin emeğinin arkasında durmak hepimizin görevidir. Ülkemizde bir daha böyle bir doğal afetin yaşanmamasını ümit ediyor, tüm çiftçilerimize tekrardan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.”

Toprağımızı Gençler Sürmüyor İse Geleceğimiz Risk Altındadır Haber

Toprağımızı Gençler Sürmüyor İse Geleceğimiz Risk Altındadır

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaş ortalaması 59’a yükselen çiftçilerin, tarımdan kopmaması ve gıda arz güvenliğinde sorunlar yaşamamak için yapılması gerekenleri yaptığı basın açıklamasıyla değerlendirdi. “Üreticilerimizin yüzde 82’sini erkek, yüzde 18’ini ise kadınlarımız oluşturuyor. Tarım sektöründe çalışan nüfusumuzun yaş ortalaması ise her geçen yıl artıyor” vurgusu yapan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü; “2024 yılı itibarıyla çiftçilerimizin yaş ortalaması 59'a yükseldi. Ülkemizdeki erkek çiftçilerin yaş ortalaması 58, kadın çiftçilerin yaş ortalaması ise 61’dir. Üreticilerimizin yüzde 35'i 65 yaşın üzerindeyken, yüzde 35'i ise 50-64 yaş aralığındadır. 18-32 yaş arası genç çiftçilerimizin oranı ise sadece yüzde 5'tir. Bu durum, gençlerimizin tarımdan ve kırsal yaşamdan hızla uzaklaştığını gösteriyor.” "Kadın çiftçilerimizin desteklenmesi büyük önem taşıyor" “Kadın çiftçilerimizin yaş ortalaması 61 ile oldukça yüksektir. Kadınlarımızın tarımda daha aktif rol alması için destekler artırılmalıdır. Kadın çiftçilerimiz, tarımın geleceği için büyük bir potansiyel taşıyor.” "Doğum oranı sıfır olan köylerimiz var" “Kırsal nüfusumuz, ekonomik, sosyal ve eğitim imkânlarının kısıtlı olması nedeniyle her geçen yıl azalıyor. Yaklaşık 30 yıldır çocuk doğmayan, kışın tamamen boşalan ve bekçilerle korunan köylerimiz var. 2024 yılında 18-24 yaş arası çiftçi sayısı yüzde 6 oranında, 33-49 yaş arası çiftçi sayısı ise yüzde 4 oranında azaldı. Evlenme çağına gelen gençlerimiz, kentlerde asgari ücretle çalışmayı köyünde çiftçilik yapmaya tercih eder hale geldi.” "Acilen harekete geçilmeli" “Bu durumu tersine çevirmek için acilen harekete geçmeliyiz. Genç nüfusun tarıma dönüşünü sağlayacak politikalar geliştirilmeli, üreticilerimizin gelirleri artırılmalı ve sosyal güvenceleri güçlendirilmelidir. Prim borçları üreticilerimizin sırtında kambura dönüşmüş durumdadır. Özellikle genç ve kadın çiftçilerin sosyal güvenlik prim yükü devlet tarafından hafifletilmelidir.” "Gençleri tarıma kazandırmak için acil adımlar atmalıyız" “Gençlerin tarımsal arazi edinmesi kolaylaştırılmalı, düşük faizli krediler ve hibe destekleri artırılmalıdır. Tarımsal girişimcilik için özel fonlar oluşturulmalıdır. Kırsal bölgelerde altyapı, eğitim, sağlık ve sosyal imkânlar iyileştirilmeli, tarıma dayalı sanayi yatırımları desteklenmelidir. Tarım kooperatifleri güçlendirilerek gençlerin bu yapılara katılımı teşvik edilmelidir. Tarım liseleri ve üniversitelerde tarım ile teknolojiyi birleştiren yeni programlar geliştirilmelidir. Gençlere modern tarım teknikleri ve girişimcilik eğitimleri verilmelidir. Tarımın geleceğimiz için ne kadar kritik olduğu konusunda toplumsal bilinç acilen oluşturulmalıdır.” "Gıda arz güvenliğimiz risk altında" “Gençlerimizi tarımsal üretime yönlendirecek doğru politikalar uygulanmaz ve çiftçilik mesleğinin saygınlığı geri kazandırılmazsa, uzun vadede ülkemizin gıda arz güvenliği ciddi risklerle karşı karşıya kalacaktır. Unutulmayalım ki, tarım, bir ülkenin geleceğidir. Kırsalın canlılığı da tarımın sürdürülebilirliği ile mümkündür.” "Tarım, geleceğimizin teminatıdır" “Tarım, ülkemizin gıda güvenliği ve ekonomisi için vazgeçilmez bir sektördür. Gençlerimizi tarıma kazandırmak, sadece sektörün geleceği için değil, ülkemizin geleceği için de büyük önem taşıyor. Gençlerimizin tarımsal üretime katkı sağlaması için, devletimizin, özel sektörün ve tüm paydaşların desteği şarttır. Birlikte hareket edersek, tarım sektörümüzü güçlendirir, gençlerimize umut dolu bir gelecek sunarız. Gençlerimizi bu topraklara kazandırmazsak, yarınlarımızı besleyecek ne ekmeğimiz ne de umudumuz kalır.”

Yaşanan Doğal Afetler ve Bayram Öncesi Talepler Fiyatları Etkiledi Haber

Yaşanan Doğal Afetler ve Bayram Öncesi Talepler Fiyatları Etkiledi

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ramazan sonu ve Mart ayı üretici market fiyatları ile girdi maliyetlerindeki değişimleri yaptığı basın açıklamasıyla değerlendirdi. “Ramazan sonu ve Mart ayında üretici market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 208 ile kuru fasulyede görüldü” diyen Bayraktar, yapılan araştırmayı paylaştı; “Kuru fasulyedeki fiyat farkını yüzde 206,8 ile nohut, yüzde 202,5 ile kuru kayısı, yüzde 186 ile kırmızı mercimek, yüzde 174,6 ile yeşil mercimek takip etti. Kuru fasulye ve nohut 3,1 kat, kuru kayısı 3 kat, kırmızı mercimek 2,9 kat, yeşil mercimek 2,7 kat fazlaya satıldı. Üreticide 33 lira 29 kuruş olan kuru fasulye 102 lira 53 kuruşa, 31 lira 56 kuruş olan nohut 96 lira 82 kuruşa, 150 lira olan kuru kayısı, 453 lira 70 kuruşa, 22 lira 94 kuruş olan kırmızı mercimek 65 lira 61 kuruşa, 29 lira 33 kuruş olan yeşil mercimek 80 lira 53 kuruşa markette satıldı. Mart ayında fiyatı en fazla artan ürün markette ve üreticide limon olurken, fiyatı en fazla düşen ürün markette maydanoz, üreticide beyaz lahana oldu.” Market fiyatları “Mart ayında markette 39 ürünün 30’unda fiyat artışı, 9’unda fiyat azalışı görüldü. Markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 53,7 ile limon oldu. Limondaki fiyat artışını yüzde 38,8 ile patates, yüzde 19,8 ile elma, yüzde 19,5 ile sivri biber takip etti. Markette fiyatı en çok azalan ürün ise yüzde 8 ile maydanoz oldu. Maydanozdaki fiyat düşüşünü yüzde 6,7 ile ıspanak, yüzde 5,9 ile marul ve kuru incir izledi.” Üretici fiyatları “Mart ayında üreticide 31 ürününün 14’ünde fiyat artışı olurken, 9’unda fiyat düşüşü görüldü. 8 üründe ise fiyat değişimi olmadı. Üreticide en çok fiyat düşüşü yüzde 23,4 ile beyaz lahanada görüldü. Beyaz lahanadaki fiyat düşüşünü yüzde 13,9 ile maydanoz, yüzde 12,6 ile kuru soğan, yüzde 10,3 ile domates izledi. Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 68,3 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat artışını yüzde 28,3 ile patates, yüzde 20 ile Antep fıstığı, yüzde 16,7 ile yeşil soğan takip etti.” “Yaşanan doğal afetler ve bayram öncesi oluşan talep fiyatları etkiledi” “Yaşanan doğal afetler ve bayram öncesi oluşan talep, bazı ürünlerin fiyatlarını etkiledi. Geçtiğimiz günlerde yaşanan don sebebiyle narenciye bahçeleri dondan zarar gördü. Piyasadaki ürünün azalmasıyla da sezon boyunca düşük seyreden limon fiyatları arttı. Çukurova bölgesinde yaşanan don sebebiyle erkenci çeşitlerde yüzde 50-60 oranında, geçci patateste yüzde 30-35 oranında zarar olduğu tahmin ediliyor. Yaşanan don, hasat süresini de geciktirdiğinden yıl boyunca fiyat düşüklüğü yaşanan patateste fiyat artışı yaşandı. Ramazan Bayramı nedeniyle talepte yaşanan artış Antep fıstığı fiyatlarının yükselmesine sebep oldu. Yeşil soğan ve ıspanakta kar yağışı sebebiyle seralar yıkıldı, ürünler açıkta kalarak bozuldu. Arz azaldığı için de fiyatlar yükseldi. Bafra bölgesinde kışlık sebzelerde geçtiğimiz aylarda yaşanan sel ve kar yağışı nedeniyle çoğu üründe bozulmalar yaşandı. Bu durum alım gücü düşen üreticilerimizin beyaz lahana, maydanoz ve marulu düşük fiyata satmasına sebep oldu. Kuru soğanda Çukurova Bölgesinde yaşanan don sebebiyle hasadın gecikmesi ve ticari anlaşmalarla gelen kuru soğan ithalatları sebebiyle arzdaki artış fiyatları düşürdü.” Mart ayı ve yıllık girdi fiyatlarında yaşanan değişimler “Ziraat Odalarımız aracılığıyla girdi piyasalarından aldığımız fiyat verilerine göre; Mart ayında, Şubat ayına göre, amonyum nitrat gübresi yüzde 3,7, üre gübresi yüzde 1,9, amonyum sülfat gübresi yüzde 1,5, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 1, DAP gübresi yüzde 0,3 oranında arttı. Geçen yılın Mart ayına göre son bir yılda, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 34,6, DAP gübresi yüzde 33,9, üre gübresi yüzde 32,3, amonyum nitrat gübresi yüzde 28,9, amonyum sülfat gübresi yüzde 25,8 oranında arttı. Mart ayında şubat ayına göre besi yemi yüzde 1,8, süt yemi yüzde 1,7, son bir yılda süt yemi yüzde 24,9, besi yemi ise yüzde 24,8 oranında arttı. İlaç fiyatları yıllık yüzde 14,9 oranında arttı. Elektrik fiyatları son bir yılda yüzde 30,4 oranında arttı. Mazot fiyatı son bir yılda yüzde 11,1 oranında artarken, geçen aya göre yüzde 2,3 oranında düşüş oldu.”

Desteklemeler Bir An Önce Çiftçilerimizin Eline Geçmelidir Haber

Desteklemeler Bir An Önce Çiftçilerimizin Eline Geçmelidir

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçilerin prim destek ödemelerine ilişkin taleplerini yaptığı basın açıklamasıyla değerlendirdi. “Çiftçilerimizin 2024 yılına ait prim destek ödemeleri bazı illerde ödendi, bazı illerde halen ödemeler yapılmadı. Ödenmeyen illerdeki çiftçilerimizden bu konuda Birliğimize ulaşan büyük bir talep var. Destek ödemeleri bir an önce tamamlanmalıdır” vurgusu yapan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Henüz ödenmesine başlanmayan gübre ve mazot destek ödemeleri de en kısa sürede çiftçilerimize ödenmelidir. Türkiye’nin tarımda güçlü bir geleceğe sahip olabilmesi, üreticilerimizin desteklenmesiyle mümkündür. Çiftçilerimiz desteklendiği sürece, üretimi sürdürecek, bu sayede sofralarımız bereketlenmeye devam edecektir.” “Üretim ancak yeterli destek mekanizmalarıyla sürdürülebilir” “Tarım, sadece gıda üretimiyle sınırlı olmayan, aynı zamanda ekonomik büyümeyi destekleyen, kırsal kalkınmayı sağlayan ve milyonlarca insanın geçim kaynağını oluşturan stratejik bir sektördür. Ülkemizin her geçen gün artan nüfusunu besleyebilmek, gıda arz güvenliğini sağlamak ve tarımsal üretimi sürdürülebilir kılmak için tarım sektörüne verilen destekler hayati önem taşıyor. Çiftçilerimiz, iklim değişikliği, doğal afetler, artan girdi maliyetleri ve piyasa dalgalanmalarına rağmen üretmeye devam ediyor. Üreticilerimizin bu mücadelesi, ancak yeterli destek mekanizmalarıyla sürdürülebilir.” “Destekler zamanında ve yeterli olmalıdır” “Tarım sektörüne verilen destekler, yalnızca üreticilerimizin refahını değil, aynı zamanda tüketicilerimizin sağlıklı ve uygun fiyatlı gıdaya erişimini de güvence altına alıyor. Mevcut destekleme sisteminde, ödemelerin yıl içine yayılarak parça parça ve farklı tarihlerde yapılması çiftçilerimizin, zaten yeterli olmayan ekonomik gücünü olumsuz etkiliyor. Gübre, mazot ve prim destekleri başta olmak üzere sertifikalı tohum, fide, fidan gibi tüm destek kalemleri farklı zamanlarda ödeniyor. Çiftçilerimiz, artan girdi maliyetleri karşısında desteklere en fazla ihtiyaç duyduğu dönemde destek ödemelerinin tamamlanmaması nedeniyle ekonomik sıkıntı yaşıyor. Tarımsal üretimde sürdürülebilirliğin sağlanması ve gıda tedarik zincirinin sekteye uğramaması için destekler zamanında ve toplu olarak ödenmelidir.”

Kahverengi Kokarca Kışlaklarda Öldürülmeli Haber

Kahverengi Kokarca Kışlaklarda Öldürülmeli

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kahverengi kokarca ile kışlaklarda mücadelenin önemini gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla değerlendirdi. Kahverengi kokarcanın, Karadeniz ve Marmara bölgemizde 300 bitkisel ürüne zarar verdiğini söyleyen Bayraktar, “Fındık başta olmak üzere, tüm bitkisel ürünlerimizin korunabilmesi için kahverengi kokarca ile topyekûn mücadele hız kesmeden devam etmelidir.” dedi. Bayraktar, değerlendirmesine şöyle devam etti; “Karadeniz ve Marmara bölgelerimizde bütün ürünler tehdit altında” “Karadeniz Bölgesi ve Marmara'da başta fındık olmak üzere 300'den fazla tarım ürününe zarar veren kahverengi kokarca, özellikle kış aylarında terk edilmiş binalar, ahırlar ve depolarda barınmaktadır. Hava sıcaklıkları arttığında, zararlı bu alanlardan tarım alanlarına yayılmaya başlar. Bu durumun önüne geçmek ve zararlının yayılmasını engellemek için, hiçbir ara vermeden eksiksiz mücadele edilmesi büyük önem taşımaktadır.” “Birlikte mücadeleye devam edilmeli” “Kahverengi Kokarca ile etkin mücadele için halk sağlığı ilaçlamaları ve mekanik yok etme yöntemleri önerilmektedir. Ancak toplu mücadelede karşılaşılan bazı zorluklar bulunmaktadır. Bunlar arasında, tarım alanları dışında kışlayan zararlının kontrol altına alınmasının güç olması, bölgede ikamet etmeyen bazı çiftçilerin etkili mücadeleyi katılmaması, doğal düşman böcek üretiminin yeni başlaması ve bu üretimin tüm bölgeye yayılamaması, ayrıca kimyasal mücadelede kullanılan ilaçların yüksek fiyatları ve coğrafi koşullar nedeniyle uygulama güçlükleri yer almaktadır. Bu sebeplerle, kahverengi kokarca istilasının fındık üretiminde büyük kayıplara yol açmaması için, Valilik koordinasyonunda Tarım ve Orman Bakanlığı, Belediyeler ve tarımla ilgili tüm kurumların birlikte hareket ederek toplu kimyasal mücadele yürütmesi büyük bir önem taşımaktadır.” “Devam eden mücadeleye hız verilmeli” “Ziraat odalarımız ile Tarım ve Orman Bakanlığı ortaklığında yürütülen "Kahverengi Kokarca Eylem Planı" kapsamında, çiftçi eğitimi, tuzak asımı, doğal düşman böcek üretimi ve mekanik mücadele yöntemleriyle istilanın yayılmasını engellemeye çalışmaktadır. Mücadelenin daha etkin ve kapsamlı hale gelmesi için yetkili kurumlar ve paydaşların ortak hareket etmesi büyük önem taşımaktadır. Evlerde, terk edilmiş binalarda, ahırlarda ve depolarda halk sağlığı ilaçlamaları ve mekanik yok etme yöntemlerinin uygulanması konusunda ise belediyelere ve muhtarlıklara büyük sorumluluk düşmektedir. Havaların ısınmasıyla bu zararlı tarım alanlarına yayılmaktadır. Çok zamanımız kalmadı, bu süreçte kışlak mücadelesini hızlandırmalıyız. Fındık başta olmak üzere, tüm bitkisel ürünlerimizin korunabilmesi için kahverengi kokarca ile topyekûn mücadele hız kesmeden devam etmelidir.”

Doğal Afetler Tarımsal Üretimi Tehdit Ediyor! Haber

Doğal Afetler Tarımsal Üretimi Tehdit Ediyor!

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım sektöründe yaşanan doğal afetler ve alınması gereken önlemleri yaptığı basın açıklamasıyla değerlendirdi. İlkbahar yağışlarının kritik eşik olduğuna dikkat çeken Bayraktar, tarımsal kuraklık riskinin kapıda olduğunu söyledi. Şubat ayı sonunda yaşanan don afetinin etkilerinin gün yüzüne çıkmaya başladığını belirten Şemsi Bayraktar, “Çiftçilerimizin zararlarının karşılanması ve banka kredilerinin faizsiz olarak ertelenmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’na resmi yazılarımızı ilettik” dedi. Bayraktar açıklamasına şu şekilde devam etti; “Tarımsal üretimi tehdit eden birçok unsur olsa da, üretimimize en çok zarar veren, doğal afetler oluyor. Bu afetlerin en başında ise kuraklık yer alıyor. Ülkemiz, 2008, 2014 ve 2021 yıllarında ciddi kuraklıklarla karşı karşıya kaldı, bu durum hem üreticilerimizin gelirlerini hem de gıda arzını tehdit etti. Daha da endişe verici olan ise doğal afetlerin sayısındaki artıştır. 2011 yılında 324 olan doğal afet sayısı, 2024 yılı itibarıyla yaklaşık 4 katına çıkarak 1257’ye ulaştı.” “Son 24 yılın en düşük ocak ayı yağışı görüldü” “2024-2025 tarımsal üretim sezonu başladı, kışlık tahıllar ve bazı baklagillerin ekimi yapıldı. Ancak sezonun daha başında olmamıza rağmen yağışların yetersiz olması, bazı bölgelerimizde kuraklık riskini gündeme getiriyor. Ocak ayında Türkiye genelinde yağışlar, mevsim normallerine göre yüzde 62, bir önceki yılın aynı ayına göre ise yüzde 69 azaldı. 2025 yılı Ocak ayında ise son 24 yılın en düşük yağışı kaydedildi. Bölgesel olarak incelediğimizde durum daha da çarpıcıdır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yağışlar, mevsim normallerine göre yüzde 94 azaldı. Doğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 88, Akdeniz Bölgesi’nde yüzde 76, İç Anadolu Bölgesi’nde yüzde 70, Karadeniz Bölgesi’nde yüzde 36, Ege Bölgesi’nde yüzde 32 ve Marmara Bölgesi’nde yüzde 20 oranında azalma görüldü. Ayrıca, tarım yılının başladığı 1 Ekim 2024’ten 29 Ocak 2025’e kadar olan süreçte, yağışlar normaline göre yüzde 28, geçen yılın aynı dönemine göre ise yüzde 40 azaldı. Tarımsal kuraklık riskini artıran bir diğer faktör ise sıcaklıklardır. Ocak ayı sıcaklık normali 2,9 santigrat derece olmasına rağmen, 2025 yılı Ocak ayında ortalama sıcaklık 5,5 santigrat dereceye yükseldi ve mevsim normallerinin 2,6 derece üzerinde seyretti. Bazı barajlarımızda da su seviyesinin halen yeterli olmadığı gözleniyor, bu durum üreticilerimiz için önemli riskler oluşturuyor. Sulama imkânlarının azalması, ekili alanlarda verim düşüklüğüne neden olabilir.” “İlkbahar aylarında yeteri kadar yağış gelmezse tarımsal kuraklık ile karşı karşıya kalınma ihtimali var” “Şu an içinde bulunduğumuz meteorolojik kuraklık, tarımsal kuraklık için de ciddi bir uyarıdır Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde tarımsal kuraklık riski ortaya çıkmıştır. Bu bölge, ülkemiz için stratejik öneme sahip bir tarımsal üretim merkezidir. Ülkemizdeki buğday üretiminin yüzde 22’si, arpa üretiminin ise yüzde 13’ü burada gerçekleştiriliyor. Böylesine kritik bir bölgede yaşanacak kuraklık, çiftçilerimizin gelirlerini büyük ölçüde düşürecek ve ülkemizin gıda arz güvenliğini tehdit edecektir. Sadece Güneydoğu Anadolu değil, ülkemizin diğer bölgelerinde de yer yer kuraklık riski gözlemleniyor. Üstelik yağışlardaki düzensizlik ve yüksek sıcaklıklar, yalnızca kuraklık değil, aynı zamanda bitki hastalıklarının artmasına ve zararlıların çoğalmasına da sebep oluyor. Bundan sonraki süreçte, ilkbahar yağışları kritik bir eşik olarak karşımızda duruyor. Eğer bu aylarda da yeterli yağış gelmezse, tarımsal kuraklık ile karşı karşıya kalma ihtimalimiz oldukça yüksektir. “Yaşadığımız don olayları tarımsal üretimi etkiledi” “Tarımsal üretimi etkileyen tek doğal afet elbette kuraklık değildir. 23 Şubat gecesi başlayan ve sonraki günlerde de devam eden don afeti, Adana, Mersin ve Hatay başta olmak üzere birçok ilimizde üreticilerimize zarar verdi. Şeftali, nektarin, kayısı, erik, patates, soğan, karpuz, muz, avokado, narenciye ve birçok sebze ürünü bu don afetinden etkilendi. Bölgedeki Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre, çiftçilerimiz don zararı ile ilgili beyanlarını il, ilçe Tarım ve Orman Müdürlüklerine ilettiler. Yetkililerin yerinde tespit çalışmaları devam ediyor ve bu tespitlerin bir an önce tamamlanması gerekiyor. Don afetinden zarar gören bölgemiz, ülkemiz tarımsal üretimi açısından kritik öneme sahiptir. Üstelik bundan yalnızca iki yıl önce, yine Şubat ayında, bu bölge büyük bir deprem felaketi yaşadı. Depremin yaraları tam olarak sarılmadan yaşanan bu afet, çiftçilerimiz için yeni bir darbe oldu. Şubat ayı üretici-market fiyat çalışmamızda, don afetinin fiyatlara etkisini de net bir şekilde gördük. Narenciye, patates, kabak ve patlıcan fiyatları don sebebiyle yükseldi. Önümüzdeki günlerde, don zararına dair tespitler tamamlandığında fiyatlardaki bu yükseliş daha da belirgin hale gelecektir. Özellikle narenciye başta olmak üzere çok yıllık bitkiler, sadece bu yılın ürünleri açısından değil, ağaçların kendisi açısından da büyük zarar gördü. Ağaçların kuruma noktasına gelmesi nedeniyle, derin budama yapılması gerekecektir, bu da çiftçilerimiz için büyük bir maliyet anlamına geliyor. Birliğimiz, yaşanan bu afetin ardından çiftçilerimizin zararlarının karşılanması ve banka kredilerinin faizsiz olarak ertelenmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’na resmi yazılarını iletti. Yaşadığımız doğal afetler, tarımsal üretimin önündeki en büyük engellerden biri olarak karşımızdadır. Bu yüzden üreticilerimizi desteklemek, doğal afetlere karşı önlemleri artırmak ve tarımsal sürdürülebilirliği sağlamak, hepimizin ortak sorumluluğudur. Unutmayalım ki çiftçimizin emeği, yarınımızın bereketidir.”

Don Afetinden Zarar Gören Üreticilerin Kredi Borçları Ertelenmelidir Haber

Don Afetinden Zarar Gören Üreticilerin Kredi Borçları Ertelenmelidir

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım alanlarını etkileyen don afetini, Ramazan ayı öncesinde geçtiğimiz yıla göre bu yılın fiyat değişimlerini, Şubat ayı üretici ve market fiyatları ile girdi maliyetlerindeki değişimleri yaptığı basın açıklamasında değerlendirdi. “Don afetinden zarar gören üreticilerimizi kaybetmemek adına, bölgedeki üreticilerin kredi borçları faizsiz ertelenmelidir” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Doğal afetlerden en çok zarar gören her zaman tarım sektörü olmuştur. Geçtiğimiz günlerde de Adana, Mersin ve Hatay başta olmak üzere Akdeniz’deki birçok ilimizde don afeti meydana gelmiş ve tarımsal üretimi etkilemiştir. Don afeti; şeftalide, kayısıda, erikte, patateste, karpuzda, narenciyenin hasat edilmeyen bir kısmı ile kabak, patlıcan, biber, salatalık gibi bazı sebzelerde zarar oluşturmuştur. Bu afet sebebiyle zarar gören tüm çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Hasar tespit komisyonları zarar gören sahalarda incelemelerde bulunmaya başladı. Doğal afet sonrası hasar tespit aşamasında birçok sorun çıkmakta ve çiftçilerimizin zararı olduğundan daha düşük gösterilebilmektedir. Aynı şeylerin yaşanmaması adına çiftçilerimizin zararı hakkaniyetli bir şekilde belirlenmelidir. Don afetinden zarar gören bölge ülkemiz tarımsal üretimi için önemlidir.  Yine 2 yıl önce şubat ayında bu bölge depremin merkezindeydi. Henüz depremin yaraları tam olarak sarılmadan yaşanan bu afet bölgedeki çiftçilerimize ve ülke tarımına büyük zarar verir. Kesin raporlar çıkmasa da yüzde 100’lere varan hasar oranlarının olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla don afetinden zarar gören üreticilerimizi kaybetmemek adına bölgedeki üreticilerimizin kredi borçları faizsiz ertelenmelidir. Ayrıca yetkili kurumlar harekete geçerek üreticilerimizin bu zararını telafi edici yardımlar yapmalıdır. Don afeti yalnızca üreticiyi değil tüketiciyi de etkileyecektir. Zarar gören bölgelerde hem açıkta hem de örtü altında meyve-sebze üretilmektedir. Bu olayın Ramazan ayıyla birlikte hali hazırda yüksek olan gıda fiyatlarını artırmasından endişelenmekteyiz.” Ramazan ayı öncesi fiyat değişimleri “Geçen yıl ile bu yılın Ramazan ayı öncesindeki fiyatlara baktığımızda, bu yıl markette 39 ürünün 36’sında fiyat artışı, 2’sinde fiyat düşüşü olurken 1 ürünün fiyatı değişmedi. Markette en fazla fiyat artışı yüzde 160,2 ile beyaz lahanada görüldü. Beyaz lahanadaki fiyat artışını yüzde 94,1 ile kabak, yüzde 80,9 ile limon, yüzde 62,5 ile yumurta izledi. Markette fiyatı düşen ürünler ise yüzde 18,1 ile patates ve yüzde 1,5 ile karnabahar oldu. Geçtiğimiz yılın Ramazan öncesine göre bu sene tüketicilerimiz marketten beyaz lahanayı 2,6 kat, kabağı 1,9 kat, limonu 1,8 kat ve yumurtayı 1,6 kat fazlaya alarak tüketmek zorunda kalacaklar. Geçen yıl ile bu yılın Ramazan ayı öncesine göre üreticide 31 ürünün 26’sında fiyat artışı, 4’ünde fiyat düşüşü görülürken 1 üründe fiyat değişimi yaşanmadı. Üreticide en fazla fiyat düşüşü yüzde 27,8 ile zeytinyağında görüldü. Zeytinyağındaki fiyat düşüşünü yüzde 16,7 ile kuru kayısı, yüzde 14,9 ile patates, yüzde 3,8 ile fındık izledi. Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 594,4 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat artışını yüzde 201,6 ile kabak, yüzde 184,2 ile beyaz lahana, yüzde 141,4 ile salatalık izledi.” Şubat ayı üretici market fiyat değişimi “Şubat ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 217 ile kuru fasulyede görüldü. Kuru fasulyedeki fiyat farkını yüzde 207,4 ile havuç, yüzde 197,9 ile kuru kayısı, yüzde 196,6 ile Antep fıstığı takip etti. Kuru fasulye 3,2 kat, havuç 3,1 kat, kuru kayısı ve Antep fıstığı 3 kat fazlaya markette satıldı. Üreticide 33 lira 29 kuruş olan kuru fasulye 105 lira 54 kuruşa, 13 lira olan havuç 39 lira 96 kuruşa, 150 lira olan kuru kayısı 446 lira 80 kuruşa, 250 lira olan Antep fıstığı 741 lira 48 kuruşa markette satıldı.” Market fiyatları “Şubat ayında markette 41 ürünün 33’ünde fiyat artışı, 7’sinde fiyat azalışı görülürken 1 üründe fiyat değişimi yaşanmadı. Şubat ayında markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 35,8 ile patlıcan oldu. Patlıcandaki fiyat artışını yüzde 30 ile havuç, yüzde 27,3 ile portakal, yüzde 19,4 ile kabak izledi. Markette fiyatı en çok azalan ürün ise yüzde 20,4 ile karnabahar oldu. Karnabahardaki fiyat düşüşünü yüzde 13 ile yeşil soğan, yüzde 11,1 ile marul, yüzde 10,6 ile pırasa ve beyaz lahana izledi.” Üretici fiyatları “Şubat ayında üreticide 33 ürünün 18’inde fiyat artışı olurken, 7’sinde fiyat düşüşü görüldü. 8 üründe ise fiyat değişimi olmadı. Üreticide en fazla fiyat düşüşü yüzde 21,9 ile karnabaharda görüldü. Karnabahardaki fiyat düşüşünü yüzde 6,5 ıspanak, yüzde 5 ile marul, yüzde 4,3 ile beyaz lahana izledi. Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 275 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat artışını yüzde 163,2 ile patates, yüzde 82,7 ile kabak, yüzde 77,3 ile kuru soğan takip etti.” Üretici fiyat değişimlerinin nedenleri “Limon’un dallarda azalması nedeniyle hasadı da azaldı. Diğer taraftan yaşanan don olayı narenciye çiçek ve sürgünlerin yanmasına, zarar görmesine sebep oldu. Gelecek yıl ürün rekoltesinde de azalma olacağı tahmin ediliyor. Patateste Çukurova bölgesinde nisan sonu gibi hasat edilmesi planlanan ürünlerde dondan dolayı yüzde yüze yakın hasar olması bekleniyor. Nevşehir, Niğde ve ödemiş illerinde Çukurova bölgesinde yaşanan don ve soğuk hava sebebiyle ürün fiyatları yükseldi. Kabaktaki ve patlıcandaki üretici fiyat artışının sebebi son günlerde meydana gelen don afetine ek olarak talepte yaşanan artıştır. Kuru soğanda sezon sonu geldi depolarda 1 aylık ürün kaldı. Depolarda hem ürün azaldı hem de çürümelerden dolayı zayiatlar oluştu. Bu sebeplerle ürün fiyatı yükseldi. Mandalinanın yüzde 90’nı hasat edildiği için ürün azaldığından fiyatlar yükseldi. Portakal hasadı da sona yaklaştı, geçci portakal hasadı devam ediyor. Don ve soğuk hava fiyatları yükseltti. Narenciye hasadı Çukurova bölgesinde don sebebiyle durdu. Dona karşı önlem alan rüzgar pervaneleri olan ve dondan etkilenmeyen bahçelerde hasat yapılabiliyor. Samsun bölgesinde yoğun yağan kar yağışı sebebiyle kışlık sebzelerde bozulmalar meydana geldi buda üretici fiyat düşüşüne sebep oldu.” Şubat ayı aylık ve yıllık girdi fiyatlarında yaşanan değişimler “Ziraat Odalarımız aracılığıyla girdi piyasalarından aldığımız fiyat verilerine göre; Şubat ayında, Ocak ayına göre 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 2,7, amonyum nitrat gübresi yüzde 0,9, DAP gübresi yüzde 0,7 oranında artmıştır. Buna karşın amonyum sülfat gübresi yüzde 1,2 ve ÜRE gübresi yüzde 0,3 oranında azalmıştır. Geçen yılın Şubat ayına göre son bir yılda DAP gübresi yüzde 33,4, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 29,9, amonyum sülfat gübresi yüzde 28,8, amonyum nitrat gübresi yüzde 25,6 ve ÜRE gübresi yüzde 25,4 oranında arttı. Şubat ayında Ocak ayına göre süt yemi yüzde 2,6, besi yemi yüzde 1,9 oranında artarken son bir yılda süt yemi yüzde 24,8, besi yemi yüzde 24,1 oranında arttı. Mazot fiyatları son bir ayda yüzde 1,5, son bir yılda ise yüzde 13,9 oranında arttı. İlaç fiyatları aylık yüzde 6,4, yıllık yüzde 33,3 oranında, elektrik fiyatları ise yıllık yüzde 30,4 oranında arttı. Mübarek Ramazan ayının İslam âlemi ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını, sağlık, huzur, bolluk ve bereket getirmesini diliyorum.”

Baklagillerde Üretim Tüketimi Karşılamıyor! Haber

Baklagillerde Üretim Tüketimi Karşılamıyor!

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 10 Şubat Dünya Bakliyat Günü’nü yaptığı görüntülü basın açıklamasıyla değerlendirdi. “Türk mutfağının vazgeçilmezleri arasında yer alan baklagiller protein, vitamin, mineral ve lif yönünden zengin bir ürün grubu olması nedeniyle önemi her geçen yıl daha da artan vazgeçilmez ürünlerimizdir” vurgusu yapan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Ülkemizde yetiştirilen 7 çeşit yemeklik baklagil arasında en fazla üretilenler nohut, kuru fasulye ve mercimek olup baklagillerin her biri ayrı besin değerlerine sahiptir. Fastfood ve hazır gıda tüketiminin arttığı son yıllarda doktorlar ve diyetisyenler tarafından da baklagiller sıklıkla öneriliyor. Ayrıca baklagiller, topraktaki organik madde birikimine yardımcı olmaları ve toprak yapısını düzeltmeleri nedeniyle ekim nöbetinde sıklıkla tercih ediliyor. Bu durum baklagillerin tarımsal üretimdeki önemini artırıyor. Bu doğrultuda Birleşmiş Milletler tarafından 2016 yılı ‘Uluslararası Bakliyat Yılı’ olarak ilan edildi ve takip eden süreçte her yıl 10 Şubat gününün ‘Dünya Bakliyat Günü’ olması kararlaştırıldı.” “1990’dan bu yana baklagil ekim alanı yüzde 56,6, üretimi ise yüzde 33,2 oranında düştü” “Ülkemizde baklagil üretimi ülke geneline yayılmış olsa da Güneydoğu Anadolu Bölgesi, İç Anadolu Bölgesi ve Marmara Bölgesi’nin güneyinde yoğunlaşıyor. Genel olarak, kırmızı mercimek Güneydoğu’da, yeşil mercimek İç Anadolu’da, bakla Ege ve Güney Marmara’da, nohut ve kuru fasulye ise birçok bölgemizde yetiştiriliyor. Toplam yemeklik baklagil üretiminin, yüzde 42,7’sini nohut, yüzde 30,1’ini kırmızı mercimek, yüzde 20,7’sini kuru fasulye, yüzde 5,3’ünü yeşil mercimek oluşturuyor. Geri kalan yüzde 1,1’ini ise diğer bakliyatlar oluşturuyor. Ülkemizde 1990 yılında toplam 20,3 milyon dekar olan baklagil ekim alanı bugüne geldiğimizde 8,7 milyon dekara geriledi. Yani ekim alanlarımızda yüzde 56,6 oranında azalma yaşandı. Aynı şekilde üretimde de yüzde 33,2 oranında bir gerileme gerçekleşti.”  “Baklagillerde üretim tüketimi karşılamıyor” “2016 yılının Uluslararası bakliyat yılı ilan edilmesinin ardından 2016 yılı ile 2024 yılları arasında yapılan çalışmalar ve üreticilerimizin çabasıyla bakliyat üretimimiz yüzde 24,5 oranında artarak toplam 1 milyon 345 bin tona çıktı. Bu artışa rağmen nohut dışında en çok ürettiğimiz baklagillerde arz açığımız devam ediyor. İstatistikler yeşil mercimekte yüzde 39,8, kırmızı mercimekte yüzde 14,1, kuru fasulyede ise yüzde 8,6 oranında açığımız olduğunu gösteriyor.” “Baklagilde ithalatçı olmamız kabul edilemez” “Son 10 yılda kuru fasulye, nohut ve mercimekte ithalat miktarı 379 bin 869 tondan yüzde 55 oranında artarak 587 bin 500 tona çıktı. İthalat değeri ise yüzde 28 oranında artarak 321 milyon dolardan 412 milyon 200 bin dolara yükseldi. Böylelikle son on yılda toplamda 5 milyon 44 bin ton ithalata karşılık 3 milyar 629 milyon dolar para ödedik. En önemli protein kaynaklarından baklagilde ithalatçı olmamız kabul edilemez. İnsanımızın protein ihtiyacının karşılamasında önemli bir yere sahip olan baklagillerin üretimini artırmak zorundayız. Halkımızın sağlıklı beslenmesi için temel gıda ürünlerinde üretim artırılmalı, ithalattan vazgeçilmelidir. Son yaptığımız çalışmada baklagillerde üretici ile tüketici arasındaki makasın çok açık olduğu görülüyor. Üreticide 23 lira olan kırmızı mercimek markette 60 liraya, 31 buçuk lira olan nohut 89 liraya, 33 lira olan kuru fasulye 98 liraya, 29 lira olan yeşil mercimek 72 liraya satılıyor. Kırmızı et fiyatlarının yüksekliği ve tüketicinin alım gücünün düştüğü günümüzde protein ihtiyacının yeterince karşılanması bakımından üreticilerimizde ucuz olan bu ürünleri tüketicilerimizin pahalı yemesinin izahı yoktur.” “Marketlerde tavan fiyat uygulanmalıdır” “Bu gibi temel gıda ürünlerinde marketlerde tavan fiyat uygulanmalıdır. Baklagil üretimini artırmaya yönelik teşvikler artırılmalı, üretici ile tüketici arasındaki fiyat farkı makul seviyelere çekilmelidir. Hasat dönemine yakın ithalat yapılarak piyasa dengesi bozulmamalıdır. Üreticilerimizin memnun olacağı bir fiyat politikası oluşturulmalıdır. Üreticilerimizin üretimini sürdürebilmesi için yetkililerin bu sorunları görmezden gelmemesi ve yerli üretimi destekleyici politikalar geliştirmesi gerekiyor. Bu vesile ile Dünya Bakliyat Günü’nü kutluyor, emeğiyle bakliyat üretimimize değer katan çiftçilerimize teşekkür ediyorum.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.