SON DAKİKA
Hava Durumu

#Saadet Partisi

Porsuk Haber Ajansı - Saadet Partisi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Saadet Partisi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Saadet Partisi'nde Fesih Bingöl Güven Tazeledi Haber

Saadet Partisi'nde Fesih Bingöl Güven Tazeledi

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı 8. Olağan İl Kongresi Genel Başkan Mahmut Arıkan'ın katılımıyla gerçekleştirildi. Mevcut Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanı Fesih Bingöl'ün tek aday olarak katıldığı kongre Hasan Polatkan Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.Kongreye İYİ Parti İl Başkanı Serdar Ulucan, Yeniden Refah Partisi İl Başkanı Faruk Güler, Deva Partisi İl başkanı Resul Ertürk, Sivil Toplum Kuruluşları Temsilcileri ile partililer katılım sağladı. İl Başkanı Fesih Bingöl kongrede yaptığı açılış konuşmasında şu ifadeleri kullandı; “8. Olağan Kongremizin hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz. Tabii, yeni bir siyaset anlayışıyla, mimarı olan Genel Başkanımızın uzun konuşma yapabilmesi için ben oldukça kısa bir selamlama konuşması yapmış olacağım. Bizler, müreffeh, güçlü, öncü, adaletin hâkim olduğu bir Türkiye arzuluyoruz. Ancak dış politikada savrulan bir Türkiye var. Ekonomisi dar boğaza girmiş, tarım ve hayvancılığı bitmiş, bütün birikimleri varlık fonu adı altında ipotek edilmiş bir Türkiye var. Eğitimi yaz-boz tahtasına dönmüş, aile yapısı ve toplumsal bağları zayıflamış bir Türkiye var. Gençlerin gelecekten ümidini kestiği, yarınlara dair umutların tükendiği bir Türkiye var. Biz herhangi bir siyasi partiden ziyade, yanlış politikaları eleştiriyoruz. Çünkü son yıllarda çok şey kaybettik. Türkiye’nin yeni bir sese, yeni bir söze, yeni bir siyaset anlayışına ihtiyacı var. Bu ihtiyacın adresi Saadet Partisi’dir. Çünkü Saadet Partisi, tertemiz bir mazinin, tertemiz bir kadronun ve tertemiz bir geleceğin adıdır. Saadet Partisi, yolsuzluğun, rüşvetin, adam kayırmanın olmadığı; yetim hakkının yenmediği; zenginin, zadegânın değil, fakir ve fukaranın hakkının korunduğu şerefli bir mazinin adıdır. Saadet Partisi, işçinin, memurun, emeklinin, asgari ücretlinin yüzünü güldürdüğü müreffeh bir mazinin adıdır. Saadet Partisi kadroları, siyaseti mal ve ihbar için değil; şan ve şöhret için değil; makam ve mevki için değil; Allah rızası için yapan bir kadronun adıdır. “Önce Ahlak ve Maneviyat” düsturunu şiar edinmiş; medeniyet değerlerimizin ihyasını en önemli önceliği saymış bir anlayıştır. Küresel egemenlerin “Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir” anlayışına karşı, Saadet Partisi’nin değerler anlayışında dünyanın bütün zenginlikleri, bütün petrolleri bir masumun bir damla kanına bile bedel değildir. Biz bu ülkeyi kendi malımız, insanları da köle olarak göremeyiz. Bizim davamız vicdan, merhamet, ahlak ve adalet içindir. Kucaklaşmak varken kutuplaşmak niye? Yaşanabilir bir Türkiye, yeniden büyük bir Türkiye ve yeni bir dünya kurmak hedefimizdir. Dün olduğu gibi, bugün de bu hedef uğrunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bugüne kadar birlikte özveriyle çalıştığımız mensuplarımızı can-ı gönülden tebrik ediyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun diyerek hepinizi tekrar selamlıyorum.” dedi. Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi; ''İrfanla bereketlenen toprakların, Demiryollarıyla sadece şehirleri değil gönülleri de birbirine bağlayan, Milli Mücadele’nin simge şehirlerinden, güzel Eskişehir’in aziz insanları, Değerli yol arkadaşlarım, kıymetli Eskişehirliler, Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle ve hürmetle selamlıyorum. Bugün burada,Yunus Emre’nin diyarında, Nasreddin Hocanın memleketinde, bu irfan yurdunda; yeniden Dirilişin, yeniden Şahlanışın, yeniden Büyük Türkiye idealinin bir adımını daha atacağız.Burada, yalnızca il kongremiz için değil; aziz milletimizin birlik ve dirliğini Eskişehir’imizin geleceğini, yeniden inşa etmek için bir aradayız! Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Merhum Erbakan Hocamızdan, emanet aldığımız bu bayrağı; yere düşürmeden, eğmeden, bükmeden, kirletmeden daha da yükseğe taşıyacağız! Değerli Dava Kardeşlerim, Anadolu’yu karış karış dolaşıyoruz. Nerede bacası tüten bir fabrika görürseniz, nerede bu millete hizmet için çakılmış bir çivi görürseniz; Kim yaptı, kim kurdu diye sorun Altında mutlaka Milli Görüş’ün imzası, Milli Görüşçülerin alın teri ve emeğini görürsünüz. Milli Görüş’ün hizmet anlayışı siyaset üstüdür. Milli Görüş, tüm engellemelere rağmen hizmeti şehir şehir, köy köy, fabrika fabrika inşa etmiş ve bu hedefinden hiçbir zaman şaşmamıştır.  Bugün iktidarın övündüğü bizlerinde desteklediği yerli otomobil, yerli savunma sanayi, yerli üretim tamamen milli görüş vizyonudur. tabi süte su karıştırılınca 25 senede ancak bu kadar olabiliyor. Şimdi Eskişehir’deyiz! Vefasıyla, coşkusuyla Türkiye’ye örnek olmuş Eskişehirspor'un şehri Eskişehir’deyiz. -bu arada- Ziyaretlerimiz esnasında gördüm, dükkanlar, meydanlar bayraklarla donatılmış. Ben de futbol oynadığım için, futbolu sevdiğim için o heyecanı bilirim. Eskişehirspor’umuza yarın yapacağı maçta başarılar diliyorum. Ben şimdiden galibiyetin ve hemen ardından şampiyonluğun geleceğine inanıyorum. Şimdiden şampiyonluğunuzu kutluyorum. Eskişehir aynı zamanda Devrim otomobilinin üretildiği şehirdir. Peki, bunun mücadelesini veren, bunu hayata geçiren kim? Milli Görüş! Türkiye’nin ilk yerli ve milli motorunu üreten kim? Milli Görüş! Türk Motor Sanayi TÜMOSAN’ı, Türkiye Elektro Mekanik Sanayi TEMSAN’ı biz kurduk. Türkiye Uçak Sanayi TUSAŞ’ı biz kurduk. Sadece bunlar mı? Sadece fabrikalar mı? 1974 yılında Kıbrıs Barış Zaferi kazanıldı. Kıbrıs’ta akan kan durduruldu. Türkiye’deki bütün yabancı üsler kapatıldı! Peki kim vardı iktidarda? Milli Görüş vardı. Biz vardık! Şimdi Kıbrıs’ımız yine gündemde. Peki neyle: Kumar ve fuhuş çeteleriyle. Sanal bahis baronlarıyla. Kayıp kasetlerle.Kıbrıs için kurulan pazarlık masalarıyla! Şimdi suçlarını örtmek için süslü kelimelerle milleti kandırmaya çalışıyorlar. Ne diyorlar? Büyük Türkiye’yi kuracaklarmış. Kızılelma’ya ulaşacaklarmış. Ekranda Kudüs’ü fethediyorlar, gerçekte Gazze’yi gözden çıkarıyorlar. Beyler, Büyük Türkiye öyle slogan atarak kurulmaz. Yeni Türkiye’yi;  Anadolu’yu fabrikalarla donatanlar kurabilir. Yetim hakkına sahip çıkanlar kurabilir. Dürüst, şeffaf, şaibesiz kadrolar kurabilir. Büyük Türkiye’yi, AB hayali için Kıbrıs’ı pazarlık konusu yapanlar değil. Trump ne der, Amerika ne der diyerek süklüm büklüm olanlar değil. ‘Bana ne Amerika’dan, bana ne Amerika’dan’ diyenler kurabilir. Değerli Arkadaşlar, Üç gün önce İstanbul’da yüreğimizi ağzımıza getiren bir deprem yaşadık. Ben öncelikle, depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Rabbim; bizleri, memleketimizi bütün afetlerden muhafaza buyursun. Bu son iki deprem bize acı gerçeği bir kez daha hatırlattı: “Türkiye bir deprem ülkesidir.” Çok şükür... Son yaşadığımız depremlerde can kaybı yaşanmadı. Herhangi bir bina çökmedi, ama GSM operatörleri bir kez daha çöktü! Asya ile Avrupa’nın bağlantı noktasında, bağlantı koptu! Biz bu filmi defalarca izledik. Her afette aynı manzara: GSM operatörleri çöküyor, iletişim kesiliyor, vatandaş anasına, babasına, eşine, evladına ulaşamıyor. Depremin ertesi günü, Ulaştırma Bakanı’nın açıklaması en az deprem kadar can sıkıcıydı. Sayın Bakan çıktı, bir açıklama yaptı, dedi ki “bu bize tecrübe” oldu. Sayın Bakan sorarım size: “Yeterli tecrübeye” sahip olmanız için daha kaç deprem yaşanması gerekiyor? Daha kaç 6 Şubat’ı yaşamamız gerekiyor? Daha kaç insanımızı enkaz altında bırakmamız gerekiyor?öBakınız size çarpıcı bir istatistik vereceğim: Türkiye, geniş bantta 41 OECD ülkesi arasında 40. Sırada. 100 kişiye düşen bağlantı sayısı sadece 11,53. Bu konuda Meksika ve Kolombiya ile aynı seviyedeyiz. Yani bugün Türkiye, dünyanın en yavaş internetini en pahalı kullanan ülkelerden biri. Sadece afet anında değil, günlük hayatımızda da bu GSM operatörlerinin kurnazlıkları ile karşı karşıya kalıyoruz. Bakınız basit bir hesap yapalım. Bugün ortalama telefon faturaları minimum 400-500 TL civarında. Asgari ücretli bir ailede, 4 telefon olsa, toplam 2.000 TL ediyor. Bu asgari ücretin %11’i demek arkadaşlar! Ben neye üzülüyorum biliyor musunuz? Dünya bedava interneti tartışırken, biz -kelimenin tam anlamıyla- “rezaleti” yaşıyoruz. Kimse kusura bakmasın bu hizmet değil, “sömürü”dür. Değerli arkadaşlar, Bu bir teknoloji meselesi değildir. afet yönetimi meselesidir. milli güvenlik meselesidir, Ben buradan İktidarı, soğan ve patates stokçularına gösterdiği, civciv çetelerine gösterdiği kararlılığı GSM operatörlerine de göstermeye davet ediyorum! Kâr hırsıyla, milleti sömüren bu düzeni sorgulamaya davet ediyorum! Denetimden muaf tutulanların hesap vermesini sağlamaya davet ediyorum! Bu yaşananların tek bir açıklaması var: AK Parti hükümeti, tüm enerjisini seçimlere, olası adaylara harcadığı için, depreme sıra gelmiyor! Siyaset horoz dövüşüyle meşgulken, şehirlerimiz sessiz sessiz felakete doğru ilerliyor. Ben de soruyorum; Adadakilerin tahliyesini planlayanlar! Olası İstanbul depreminde tahliye planlarınız HAZIR MI? İstanbul depreminin milli güvenlik sorunu olduğunu söyleyenler! Acil eylem planlarınız HAZIR MI? Şimdiden Cumhurbaşkanlığı planları yapanlar Güçlendirme, dönüşüm, arama kurtarma planlarınız HAZIR MI? Her fırsatta Yenikapı’yı, Saraçhane'yi toplanma alanı olarak belirleyenler! İllerde, İlçelerde acil durum toplanma alanlarınız depreme HAZIR MI?, Sık sık çadır devleti olmadığımızı dile getirenler! Felaketler için çadır ve konteyner stoklarınız HAZIR MI? İstanbul’daki son depremde hiçbir hazırlığınızın olmadığını üzülerek gördük! Değerli dava kardeşlerim;Malumunuz, bendeniz inşaat mühendisiyim. İnanın şehirlerimizi depreme dayanıklı hale getirmek, sanıldığı kadar zor değil. Tek gereken şey: Samimiyet, Cesaret ve milletin canını siyaset üstü gören bir irade! Türkiye depreme değil; -her konuda olduğu gibi- iktidarın ihmaline yeniliyor! 25 yıllık iktidar, her yıla bir mazeret üretiyor. Gelecek yılların mazeretleri şimdiden hazır. Büyük bir ihtimalle topu belediyelere atıp işin işinden sıyrılacak. Değerli kardeşlerim, Bu aslında milleti suçlamaktır. Bizim adaylarımıza oy vermediğiniz için cezanızı çekin demektir. Derenin taşıyla derenin kuşunu vurmaktır. Değerli arkadaşlar, Kıymetli büyüğümüz, eski Genel Başkanımız Sayın Recai Kutan, konuşmalarına başlarken hep şöyle derdi: “Bugün içinde bulunduğumuz dünya ve özellikle de İslam âlemi, tarihinin en kritik ve badireli dönemlerinden birini yaşamaktadır.” Ne kadar da doğru bir tespit. Ben de bu sözü sık sık tekrarlıyorum. Geçen hafta ilginç bir şey oldu... Sayın Cumhurbaşkanı da bu gerçeğe nihayet ortak oldu. Ne dedi biliyor musunuz? “Mevcut krizler çözülemediği gibi, her gün yeni bir gerilime uyanıyoruz.” Dahasını söyleyeyim her yeni gün bir öncekini aratıyor. Ekonomi alarm veriyor. Altın ve döviz kurları alarm veriyor. Sokaklar alarm veriyor. Gençler alarm veriyor. İşsizlik alarm veriyor. Sağlık sistemi alarm veriyor. Cinayetler alarm veriyor. Eğitim sistemi alarm veriyor. Dışarıda İsrail tehdidi büyürken, içeride ekonomik kriz vatandaşın omuzlarına daha fazla yük bindiriyor. Bir yandan ‘terörsüz Türkiye’ hayali kurulurken; diğer yandan adım adım Kıbrıs elden gidiyor. Bana soracak olursanız, bu krizlerin en tehlikelisi, İçerde ya da dışarda; Kapalı kapılar ardında, masa başlarında, yürütülen sessiz sedasız pazarlıklardır. Biliyorsunuz iktidar ve ortakları yeni bir çözüm süreci başlattı. Biz de ilk günden itibaren dedik ki: “Terörün kökünü kurutmak için biz elimizi değil gövdemizi taşın altına koyarız. Ama,şeffaf olacaksınız, samimi olacaksınız, kapalı kapılar ardında iş çevirmeyeceksiniz en önemlisi de şehitlerimizin ruhunu incitmeyeceksiniz.” Ne oldu? Maalesef “yapılmasın” dediğimiz ne varsa hepsi yapıldı. Önceki hafta heyet Sayın Cumhurbaşkanı ile görüştü, “adımlar atıyoruz” dediler. Ardından Pervin Buldan İtalya’dan müjde verdi. Haziran da Öcalan serbest dedi. İki gün önce de DEM Parti Grup Başkanvekili: “Adalet bakanı ile görüştük, tüm dediklerimizi not etti” diye açıklama yaptı! Bu çözümün içinde her şey var bir tek Millet yok! Öyle görünüyor ki bu arkadaşlar milletin sorununu, milletin meclisinden kaçırarak çözme peşindeler. Bakınız kıymetli hemşehrilerim; Meclisten Sayın Bahçeli, İmralı’dan Öcalan “Silah bırakın” çağrısı yaptı. Aradan 6-7 ay geçmiş olmasına rağmen hala bir pazarlık söz konusu. Şimdi başka tarihler veriliyor. Vaatler nedir, silahları bırakanlar ne olacak, bu konunun Suriye ile ilgisi nedir? Bunlara dair hiçbir cevap yok! Daha önce söyledim yine tekrarlayacağım: Türkiye’nin meseleleri, Roma’da, Oslo’da, Londra’da, Washington’da değil; Ankara’da çözülür. Çözümün adresi lordlar kamarası değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Gazi Meclis’tir. Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde Milletin meclisine, milletin karşı çıktığı bir düzenlemeyi de getirdiler: İklim Kanunu. Allah razı olsun milletvekillerimizle canhıraş bir şekilde çalıştık ve iktidarı geri adım atmak zorunda bıraktık. Biz; 48 milletvekili ile hükümet kurmuş, 24 milletvekili ile bakan düşürmüş bir hareketiz. Cumhuriyet tarihinin ilk ve son denk bütçesini yapmış bir hareketiz. Şimdi de 9 vekille, iktidara iklim kanununu geri çektirdik. Bir düşünün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 9 değil 139 milletvekilimiz olsa neler neler olurdu? Ben söyleyeyim: İktidar hiçbir sorunu hasıraltı edemezdi! Emeklimiz çay simit parasına mahkûm olmazdı! Asgari ücretlimiz maaşından fazla kira ödemek zorunda kalmazdı! Tabanını konsolide etmek için insanların canını yakamazdı! Oynayacağım derken dokuz çadır birden yıkamazdı! Televizyonlardan cerahat akmazdı! Sokaklar can pazarına dönmezdi! Değerli dava kardeşlerim, Anadolu’yu adım adım geziyoruz. Milletvekillerimizle, Başkanlık Divanımızla şehir şehir, mahalle mahalle milletimizin yanında olmaya gayret ediyoruz. Her gün ya Meclis'te ya genel merkezimizde bir misafir ağırlıyoruz. Her gün yeni bir feryad duyuyoruz. Bugün size iki tane mektup getirdim. Bu mektuplar sadece iki kişiye ait değil. Bu iki mektup, milyonların suskun çığlığıdır. İlki atanamayan genç bir öğretmen kardeşimin mektubu: Şöyle diyor kardeşimiz: “Ben Zümrüt Kaya. Bir inşaat işçisinin kızı, bir hayalin peşinden yürüyen bir evladıyım. 2023 KPSS’ye girdim, alanımda Türkiye 608.si oldum. Ama siz sadece 10 dakikada tüm emeğimi yok saydınız. Beni, 608. Sıradan 1057. Sıraya düşürdünüz. Hayalimi çaldınız, emeğimi elediniz. Siz 10 dakikada karar verdiniz. Ama ben o hayal için yıllarımı verdim.”  Zümrüt kızımız sınavı kazanmış,Fakat bu ülkenin yöneticileri sınavı kaybetmiştir! Sizce böyle bir sistem başarılı olabilir mi? Emeği eleyen, liyakati ezen, kul hakkını hiçe sayan bir düzen bu millete ne verebilir? İkincisi; bir polis memurumuzun yavrusuna ve eşine yazdığı bir veda mektubu. “Hepinizden özür diliyorum” diyor. “Umarım bensiz daha güzel daha doğru bir hayat sizin olur”. Bu satırları okumak kolay değil. Fakat işte bu satırlar, gerçeğin ta kendisi! Bir ülkede öğretmen atanamıyor, polis çaresizlikten hayata veda ediyorsa, o ülkede sadece ekonomi değil; ahlak, vicdan ve umut da çökmüştür. Değerli arkadaşlar, Zümrüt öğretmenin mektubu; kaybedilen bir hakkı, Polis memurumuzun mektubu; kaybedilen bir hayatı anlatıyordu. Şimdi size başka bir kayıptan söz edeceğim: Bir neslin umutlarının kaybından… Bugün gençlerimiz, alın teriyle bir yere gelemeyeceğini düşünüyor. Çünkü onlar da görüyor: Emek değil; torpil, liyakat değil; imtiyaz işliyor. Bu çaresizlik, onları yeni adreslere; Bahis sitelerine, sanal kumarhanelere, tek tuşla umut satılan uygulamalara sürükledi. Hatırlayacaksınız, 1997’de Milli Görüş iktidarı kumarhaneleri kapatmıştı. Çünkü hem aileye, hem topluma hem de gençlere zarar veriyordu. Hatta makinalara “tek kollu canavar” benzetmesi yapılıyordu. Şimdi öyle bir noktaya geldik ki, maalesef o canavar tüm Türkiye’yi sarmış durumda. Her insanımızın, her gencimizin cebine bu kumarhaneler rahatça girebiliyor! Ve bunu engelleyecek tek bir adım atılmıyor! Bir nesil “emekle” değil, “şansla” kazanmanın hayaline hapsedildi Bu da sadece ekonomik bir sorun değil; ahlaki bir çöküştür. İçişleri Bakanlığı raporları açık İntihar eden gençler, borçlu gençler, bahis batağına düşen gençler. Değerli kardeşlerim, Biz Milli Görüşçüyüz. Emeksiz kazanca rıza göstermeyiz. Biz Saadet Partisiyiz. Şansla değil; alın teriyle, ahlakla, liyakatle bir gelecek kurarız. İktidara da buradan sesleniyoruz: Bu mektuplardaki haykırışlara kulak verin,  Kumarla-Bahisle, İhaleyle-Rüşvetle-Yolsuzlukla zenginleşmeyi değil alın teriyle çalışmayı, helal kazancı yüceltin. Değerli arkadaşlar, Bu ülkede yıllardır bitmeyen bir yangın var: enflasyon! Enflasyon bitmedikçe, umut bitiyor. Ekonomi çöküyor, üretim duruyor, istihdam eriyor. Anadolu’nun dört bir yanını geziyoruz. Her girdiğimiz dükkânda aynı tablo: Esnaf ayakta kalma mücadelesi veriyor. Kimi kepenk kapatmış, kimi zararla çalışıyor. Bir umut, belki toparlarım diyerek direniyor. Ama çark dönmüyor! Yüksek faizin olduğu yerde enflasyon kaçınılmazdır. Enflasyonun olduğu yerde de bereket olmaz, huzur olmaz, refah olmaz! Bu düzenin tek kazananı var: faizden beslenen azınlık. Kaybeden kim? 86 milyon insan! "Faizi düşüreceğiz" demişlerdi. Sonuç? 250 puan indireceklerdi, indirmek bir yana, hukuksuz kararlarından dolayı 350 puan daha artırmak zorunda kaldılar. Yani net 600 puan faiz artırdılar. Peki bu döviz kurunu tuttu mu? Hayır! Üstüne ne yaptılar biliyor musunuz? 52 milyar doları yaktılar! Sırf döviz kuru sabit dursun diye… 52 Milyar dolar ne demek biliyor musunuz? 32 tane Osmangazi Köprüsü, 18 tane Çanakkale Köprüsü, 37 tane Avrasya Tüneli demek. Türkiye’de evsiz tek bir aile bırakmayacak, 761.000 konut demek! 2025’te çiftçiye ayrılan desteğin tam 13 katı demek. Bakınız çarpıcı bir örnek daha vermek istiyorum. 99 depreminden sonra, bir vergi getirildi. Deprem vergisi. Geçiciydi kalıcı oldu. Her ne kadar depremde işe yaramasa da, hala ödemeye devam ediyoruz. 26 yılda toplanan deprem vergisi ne kadar biliyor musunuz? Tam 40 Milyar dolar! Peki, döviz kurunu desteklemek için şu bir haftada yakılan para ne kadar: 48 milyar dolar! Yani milletin 26 yıldır emeğinden, alın terinden alınanı bir gecede faiz lobisine aktardılar! Yani yıllarca emekliden, işçiden, memurdan alınan her kuruş bir gecede buhar oldu. Sadece ekonomi değil, adalet duygusu da yerle bir oldu! Peki ne yapıyor ekonomi yönetimi? Ekonomi Bakanı Sayın Mehmet Şimşek, valizini almış ülke ülke geziyor. Sürekli yatırımcı arıyor. Ama yatırımcı yok! Niye yok? Çünkü yatırımcıyı kaçıran şey vergi değil, hukuksuzluk! Çünkü yatırımcı, çete düzeniyle yönetilen bir ülkeye yatırım yapmaz! Bakın, bu ülkede mafya çocuk mezarlarını kazıyor, aileyi tehdit ediyor, devlete meydan okuyor. Ama devlet, gidip civciv satan esnafın peşine düşüyor! Böyle bir yerde yatırımcı kimi muhatap alacak? Kime güvenecek? Size desem ki “şu mahallede çete var, mafya var” Oraya dükkan açar mısınız? İşte yatırımcı da açmıyor! Bu aynı mesele! Sayın Bakan kapı kapı geziyor ama yatırım gelmiyor. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti artık bir devlet gibi değil, bağışla ayakta durmaya çalışan bir dernek gibi yönetiliyor! Halbuki çok net: Eğer siz hukuku yeniden ayağa kaldırırsanız, Eğer emniyeti sağlarsanız, Sokaklarda adalet ve huzuru kurarsanız… Bakın o zaman yatırımcı nasıl geliyor göreceksiniz. Ve şunu unutmayalım: Bunlar seçimde “dış mihrak” dediklerine şimdi “yatırımcı dostum” diyorlar! Bizim dostumuz kim? Bizim dostumuz, Emeklidir! Asgarî ücretlidir! Umutsuzluğa terk edilen gençlerdir! Buradan iktidara çağrımızı yineliyoruz! Artık faiz lobilerini, 5’li çeteleri beslemeyi bırakın. Bakın, Ocak ayında asgari ücret 625 dolardı, Bugün 581 dolara düştü. Emekli aylığı 408 dolardı, bugün 380 dolar! Bu rakamlar bir istatistik değil. Milletimizin hayatında yaşadığı acı gerçekler…Buradan şu çağrıyı yapmayı, milletimize görev biliyorum: Asgari ücret acilen güncellenmeli! Emekli maaşları insan onuruna yakışır hale getirilmeli! Değerli Kardeşlerim, Konuşmamın burasında Gazze’ye dönmek istiyorum. Bugün Gazze’yi haritadan değil, kalplerden silmeye çalışıyorlar. Birileri çıkmış diyor ki: “Gazzeliler hicret etsin, biz de Ensar olalım…” Sözde merhamet, aslında sinsice bir sürgün çağrısıdır bu! Siyonistlerin Gazze’ye sahip olacağı bir hicrette bunu diyenler Gazzelilere değil, Siyonistlere Ensarlık yapmış olurlar! Milli Mücadele döneminde bir devlet bize gelip; “Yunanla savaşmayın, bizim topraklara hicret edin, vakti gelince dönersiniz” deseydi ecdadımız ne derdi? Çanakkale’de en ön cepheden, az sonra vatan ve din aşkına şehit düşecek Mehmetçik’e geri dön bu topraklardan çıkacağız denseydi ne derdi? Ben size söyleyeyim! O sözün sahiplerini susturur, o sözü de toprağa gömerdi! O yüzden biz de diyoruz ki: Hiç kimse, bedelini ödemediği bir davanın kahramanlığına soyunmasın! Gazze sahipsiz değildir. Gazze, Gazzelilerindir. Filistin, nehirden denize özgürdür.  Ve Gazzeliler, bu özgürlüğün ebedî bekçisidir! Biz yaşanan soykırıma karşı “adım atın” diyoruz birileri başka planları öne sürüyor. Filistin’i seviyor musunuz? Gazze’ye sahip çıkmak istiyor musunuz? Soykırım dursun istiyor musunuz? Cevabınız evet ise tek seçenek var: O da “Askeri” güçtür. Gazze’ye gönderilecek bir barış gücüdür. İyi de bunu nasıl yapalım diyorlar? İşte buyurun El Halil Tezkeresi; Hep söylüyoruz yine söyleyeceğiz: Sene 1997. Millî Görüş iktidarda. Erbakan Hoca iktidarda. Bu belge, Filistin’in El-Halil bölgesine asker gönderilmesi için çıkarılan tezkere. Bakın ne kadar kolay! Ama kime kolay biliyor musunuz? Filistin söz konusu olunca dolar hesabı yapanlar değil; mazlumlara nasıl ulaşırım diyenler için kolay. Meydanda gürleyip, salonda susanlar için değil; er meydanında Gazze bizim kırmızı çizgimiz, o çizgiyi geçen bedelini öder diyenler için kolay.'' dedi. Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanı Fesih Bingöl Başkanlığında oluşan yeni Yönetim Kurulu şu isimlerden oluştu; Celalettin TEZCAN, Ferruh YILMAZ, Hasan TAŞKIRAN, Idris KAÇAR, Idris DURU, İlhan GENÇYILMAZ, Kadir ATEŞ, Mehmet Ali AYDIN, Mesut AKKAŞ, Muhammet GÜNEY, Mücahit SAĞDİLEK, Nazif AYAZ, Ragıp SAĞDIÇ, Ramazan DEMİR, Salih AKKOÇ, Şevket ÜNAL, Timur TÜRKMEN, Ufuk ÇAĞLAR, Yılmaz KUZ

Üretim Ekonomisini Devreye Sokacağız! Haber

Üretim Ekonomisini Devreye Sokacağız!

Saadet Partisi Genel Sekreteri ve 20. Dönem Kırşehir Milletvekili Cafer Güneş teşkilat üyeleri ile buluşmak ve ziyaretlerde bulunmak üzere Eskişehir’e geldi. Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığında basın mensupları ile kahvaltı programında bir araya gelen Saadet Partisi Genel Sekreteri Cafer Güneş ve Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanı Fesih Bingöl yaptıkları konuşmalarda şu ifadelere yer verdi. Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanı Fesih Bingöl yaptığı konuşmada; "Ekonomiden ekolojiye, tarımdan sanayiye, adaletten hukuka, dış politikadan eğitime her alanda savrulan bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Lüks ve şatafattan, faiz lobilerinden, yandaşlara verilen ihalelerden yapılmayan tasarruf; asgari ücretliden, emekliden yapılıyor. Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının zayıflaması, yürütme erkinin yargı üzerindeki etkisi ve adil yargılanma hakkına yönelik ihlaller ciddi boyutlara ulaşmıştır. Türkiye’de herkes risk altında. Eğer iktidarın hoşuna gitmeyecek bir şey söylerseniz, bir sabah kalktığınızda kapınızda polislerle karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu endişe verici durum asla kabul edilemez, edilmemelidir. Her muhalif görüş, bir darbe iması olarak yorumlanıyor. 23 yıl sonra hele Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden sonra yapılan eleştirilerden “darbe” diye tetiklenmek, bir şeylerin yolunda gitmediğini gösteriyor. Örneğin TÜSİAD olayı… Mesele TÜSİAD ya da MÜSİAD meselesi değildir. Mesele iktidarın bizzat kendisidir. Bizler Saadet Partisi olarak erken seçime hazırız. Bu ülkede artık mızrak çuvala sığmıyor, erken seçim olmalıdır. Çünkü mevcut yönetim halkın sorunlarını çözemiyor. Bizler Saadet Partisi olarak sahalardayız. Vatandaş konuşacak, biz dinleyeceğiz! Ocak ayının 3 haftasında 320 ilçede, Şubat ayının 3 haftasında yani bugün ve yarın 360 ilçede, Mart ayının 3 haftasında 300 ilçede benzer çalışmaları teşkilatlar olarak yapacağız. Yeni nesil siyaset anlayışımızı, ülkenin sorunlarını ve çözümlerini halkımıza anlatacağız. Herkes ve herkesin yarınlarını umutla, güvenle bakabileceği hukukun üstünlüğü, ahlak ve maneviyatı önceleyen, herkesin emeğinin ve alın terinin karşılığını aldığı, huzurlu bir Türkiye’nin inşası için kollarımızı sıvadık. Sahalardayız ve olmaya devam edeceğiz inşallah. Cenab-ı Allah yar ve yardımcımız olsun.” dedi. Saadet Partisi Genel Sekreteri ve 20. Dönem Milletvekili Cafer Güneş yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi; "Saadet Partisi olarak kısa bir süre önce büyük kongremizi gerçekleştirdik. Yeni genel başkanımızla birlikte yeni bir vizyon ortaya koyduk: Yeni Nesil Siyaset. Bu çerçevede, teşkilatlarımızın belirlediği 3, 6, 9 ve 12 aylık yol haritasını hayata geçireceğiz. Eğer bir gün hükümet olursak, temel önceliğimiz adalet ve eşitlik olacaktır. Çünkü gerçek kalkınmanın ve huzurun yolu budur. Biz ayrıştırıcı bir dil yerine, birleştirici bir dil kullanmalıyız. Particiliği bir kenara bırakalım. Belediye başkanının da, hükümetin de bir partisi olmamalı. Herkes için hizmet etmeyi esas almalıyız. Bizler, siyaseti bir rant kapısı olarak değil, bir hizmet makamı olarak görüyoruz. Bugün okullarda ve üniversitelerde ekonomi şu şekilde öğretiliyor: Kıt kaynakların, sonsuz insan ihtiyaçlarını karşılamasıdır. Oysa bizim inancımıza göre kaynaklar kıt değildir. Allah’ın nimetleri sınırsızdır. Ancak ihtiyaçlarımızı sınırlı tutmak ve adil bir paylaşım yapmak zorundayız. Bizim hayalimiz, yaşanabilir bir Türkiye, güçlü bir bölge ve adil bir dünya inşa etmek. 2025 yılı bütçesi açıklandı. Ve 1 trilyon 950 milyar TL faize ayrıldı. Size birkaç örnek vereyim. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin tüm yıllık bütçesi 39 milyar TL. Türkiye, sadece 7 günlük faiz ödemesiyle Antalya’nın tüm yıllık bütçesini ödüyor. Trabzon’un belediye bütçesi 13.7 milyar TL. Türkiye 2.5 günlük faiz ödemesiyle Trabzon’un tüm bütçesini harcıyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesi 151 milyar TL. Türkiye’nin sadece 28 günlük faiz ödemesi, Ankara’nın tüm yıllık bütçesi kadar! Şimdi soracaksınız.Peki siz iktidar olsanız, faiz ödemelerini ne yapacaksınız?” Buna cevabım net. Üretim ekonomisini devreye sokacağız. Ekonomiyi dış borç ve faiz kıskacından çıkarıp, üretime ve kalkınmaya dayalı bir modele geçireceğiz. Türkiye’nin kaynakları var. Ama bu kaynakları adil paylaşmamız, israfı önlememiz ve halkın refahı için kullanmamız gerekiyor. Bizim hayalimiz, adil bir Türkiye, huzurlu bir bölge ve barış dolu bir dünya. Saadet Partisi olarak bu doğrultuda çalışmaya devam edeceğiz.“

Sizi Oraya Getiren Halk Zamanı Geldiğinde Göndermeyi de Bilir Haber

Sizi Oraya Getiren Halk Zamanı Geldiğinde Göndermeyi de Bilir

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından yapılan haftalık basın toplantısında ülke ve şehir gündemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu. Saadet Partisi Tepebaşı İlçe Tanıtma Başkanı Sercan Gözegir tarafından İl başkanlığında düzenlenen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; "Değerli basın mensupları, kıymetli Eskişehirliler, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depreminin ikinci yıldönümüne girmek üzereyiz. 11 ilde milyonlarca kişiyi etkileyen depremler, on binlerce insanın hayatını kaybetmesine ve 100 bin kişinin yaralanmasına sebep oldu. Deprem şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine tekrar başsağlığı dileriz. Depremin üzerinden geçen iki yılda, yaraların bile henüz tamamen sarılamadığını maalesef üzülerek görüyoruz. Alınması gereken derslerin hâlâ alınmamış olması ve gerekli önlemlerle ilgili çalışmaların yapılmaması, tedirginliğimizi katbekat artırıyor. Geçtiğimiz haftalarda yaşadığımız otel yangını da gösterdi ki hiçbir doğal afete karşı yeterli hazırlığımız ve yaptırımlarımız bulunmuyor. İllaki yüzlerce canımızı kaybedip yüreğimiz yanacak, sonra mı önlemler alınacak? Dileriz ki bir daha böyle acılar yaşamayız. Öte yandan ekonomik kriz derinleşerek devam etmektedir. İktidar ise yıllardır olduğu gibi faturayı emekliye, işçiye ve küçük esnafa ödetiyor. Halkımız açlığa ve sefalete sürüklenmeye devam ediyor. Ocak ayında Türk-İş, dört kişilik bir aile için açlık sınırını 22.131 TL, yoksulluk sınırını ise 72.088 TL olarak hesapladı. Yani ülkemizin yaklaşık %70 ila %80’ini kapsayan asgari ücretlilere ve emeklilere açlık sınırının bile altında ücret ödenmektedir. Üstüne üstlük, bordrolu işçilere uygulanan vergi dilimi limitleriyle zulüm sürdürülmektedir. Kıdem tazminatı katsayısının ve emekli maaşı bağlama oranlarının düşük tutulması, halkımızın yaşamının sonuna kadar birilerine muhtaç hâlde bırakılmasına neden olmaktadır. Hani bir abimiz diyor ya: “Camiye gidiyoruz, hocalar SMA hastalarını anlatıyor. Dışarı çıkıyoruz, sokaklarda yine SMA hastalarından bahsediliyor. Parklara çıkıyoruz, emekliler sıkıntılarını dile getiriyor. Caddelere çıkıyoruz, asgari ücretlilerin dertlerini duyuyoruz. İnşallah yaşattığınızı yaşarsınız!” Evet, halkımız bunları yaşarken sizler şaşalı kongreler düzenliyor, devasa afiş ve pankartlara milyonlar harcıyor, binlerce makam aracı kullanıyor ve mitinglere insan taşımak için araç temin ediyorsunuz. İsraf edilen bu milyonlar, halkın hakkıdır! Siz, bu halka hak ettiği ücreti vermek zorundasınız. Bir an evvel israfı, şatafatlı yaşamınızı ve yandaşlarınıza çekinmeden yaptığınız peşkeşleri bırakın! Şunu unutmayın, sizi oraya getiren halk, zamanı geldiğinde tarihin tozlu sayfalarına göndermeyi de çok iyi bilir. Basın açıklamamıza göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür eder, hayırlı günler dileriz."

Saadet Partisi Olarak AK Parti'yi Boykot Ediyoruz! Haber

Saadet Partisi Olarak AK Parti'yi Boykot Ediyoruz!

Saadet Partisi Tepebaşı İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen basın toplantısında iktidarın boykot çağrısı değerlendirildi. Saadet Partisi Tepebaşı İlçe Eğitim Başkanı Tuncay Akyol tarafından düzenlenen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; "İktidar yaşanan her krizin çözümünü millete havale ediyor. Doğal afetlerde, salgında iban paylaşması gibi. Öyle bir alışkanlık haline geldi ki, “Fahiş Fiyat” diye bir kavram geliştirerek enflasyonda hiç suçları olmadığını söylediler. Enflasyonu yine milletin içindeki bir takım kötü insanlara bağladılar. Fiyatlar, kötü insanların açgözlülüğü yüzünden yükseliyormuş. Peki işi kim çözecek? Tabi ki Millet çözecek. Ne yapacağız? Boykot edeceğiz. Yani bu kötü insanlardan mal ve hizmet almayacağız. Bakın tüm sorun çözüldü. Biz de Saadet Partisi olarak boykot kararını sonuna kadar destekliyoruz. Hatta çalışmalara başladık bile. Yapılan çalışmalar neticesinde bir boykot listesi hazırlandı. Akaryakıt fiyatlarındaki artışı boykot ediyoruz. Sorumlusu İktidardır. Otoyol ve köprü ücretlerindeki fahiş artışı boykot ediyoruz. Sorumlusu İktidardır. Varlık fonundaki iletişim şirketlerinin telefon ve internet hizmetlerinde ki fahiş fiyatları boykot ediyoruz. Sorumlusu İktidardır. Vergi ve harçlara uygulanan fahiş zamları boykot ediyoruz. Sorumlusu İktidardır. Evet boykotu destekliyoruz. Emekli, işçi ve memura reva görülen komik artışları boykot ediyoruz. Yani Akpartiyi Boykot ediyoruz. Bu fahiş fiyatlardan, bu sıkıntılardan kurtulmak istiyorsak, Akparti’yi Boykot etmeye davet ediyorum. Terörist İsrail’in eşi benzeri görülmemiş soykırımında da Boykot yaptık. Yine İktidar ve çevresinin gaz alma amaçlı Boykot çağrısını uyguladık. Ama İsrail ile inkar edilen ticaret vardı. Gitmediği iddia edilen petroller vardı. Lojistik firmaları karayollarımızda, semalarımızda, Mavi Vatanımızda cirit atmadığı konuşuluyordu. Ama hepsi birer birer en yüksek makamlarca itiraf edildi. O zaman da boykot listesine AKparti’yi eklemiştik. Ne kadar haklı olduğumuz anlaşıldı. Dilleri ile kısmen mazlum Gazze halkının yanında olan ama eylemleri ile İsrail’i cesaretlendiren İktidar ve trolleri Gazze’de elde edilen zaferden kendilerine pay çıkartmaya çalışıyorlar. Biz de dahil olmak üzere, ateşkesten kimse pay çıkartmaya kalkmasın. Binlerce şehit vermesine rağmen siyonist İsrail’e karşı bir an bile geri adım atmayan ve bugün ateşkese mecbur bırakan Gazze'nin mücahitlerini yürekten tebrik ediyorum. Gazze bütün yalnızlığına rağmen onurlu bir direnişin sembolü olmuştur. Gazze düşmemiş ama sözde insan hakları havarilerinin maskelerini düşürmüştür. Bu mücadele esnasında şehit olan tüm mücahitleri ve özellikle İsmail Haniye ve Yahya Sinvar'ı rahmet ve minnetle yad ediyorum. Yaşasın Gazze Yaşasın “Nehirden Denize Özgür Filistin". Basın toplantımıza gösterdiğiniz ilgi ve alaka için hepinize teşekkür ediyorum. Sizlere hayırlı günler diliyorum."

"Yeni Yol" Türkiye İçin Yeni Bir Sayfa Haber

"Yeni Yol" Türkiye İçin Yeni Bir Sayfa

Gelecek Partisi Yönetim Kurulu Üyesi ve İstişare Meclis Üyesi Mahir Sayın, Saadet Partisi, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi'nin ortak grup kurma çalışmalarını tamamlayarak "Yeni Yol" ismiyle oluşturduğu birlikteliği kutladı. Eskişehirli olan Sayın, üç genel başkana teşekkür ederek, bu adımın Türkiye siyaseti için büyük bir umut olduğunu ifade etti. "GENEL BAŞKANLARIMIZA TEŞEKKÜR EDİYORUM" Mahir Sayın, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan’a, bu tarihi birlikteliği oluşturdukları için teşekkür etti: "Yeni Yol, Türkiye’nin demokrasi, adalet ve refah özlemini karşılayacak güçlü bir vizyonun adıdır. Sayın Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Mahmut Arıkan liderliğinde atılan bu adım, siyasetin karamsar tablosuna karşı bir umut ışığıdır. Kendilerine bu kararlı duruşları ve emekleri için teşekkür ediyorum." "YENİ YOL, TÜRKİYE İÇİN YENİ BİR SAYFA" Sayın, Yeni Yol'un Türkiye siyasetinde halkın taleplerine cevap verecek yeni bir başlangıç olduğunu belirtti: "Yeni Yol, yalnızca bir grup ismi değil, aynı zamanda Türkiye için yeni bir sayfanın adıdır. Bu birliktelik, halkın haklarını savunan, adalet, özgürlük ve demokrasi mücadelesine öncülük eden güçlü bir iradeyi temsil etmektedir. Türkiye’nin her köşesinde bu ses yankılanacak ve halkımıza umut olacaktır." "ESKİŞEHİR HALKININ YANINDAYIZ" Mahir Sayın, bu birlikteliğin tüm Türkiye’de olduğu gibi Eskişehir’de de büyük bir destek göreceğine inandığını ifade etti: "Eskişehir halkının taleplerine cevap vermek ve geleceğe dair umutlarını yeşertmek için Yeni Yol çatısı altında kararlılıkla çalışacağız. Bu birliktelik, Eskişehir ve tüm Türkiye için yeni bir başlangıcın adıdır." "HALKIMIZA HAYIRLI OLSUN" Sayın, Yeni Yol’un Türkiye’nin geleceği için önemli bir adım olduğunu belirterek şu mesajı verdi: "Yeni Yol, halkımızın demokrasi, adalet ve eşitlik taleplerine güçlü bir cevaptır. Bu birlikteliğin tüm Türkiye’ye hayırlı olmasını diliyor, halkımızla el ele, daha güzel bir geleceği inşa etmek için çalışmaya devam edeceğimizi ifade ediyorum."

Akşam Eve Sağ Salim Girmek Şükür Vesilesi Oldu Haber

Akşam Eve Sağ Salim Girmek Şükür Vesilesi Oldu

Saadet Partisi İl Başkanlığı tarafından düzenlenen haftalık olağan basın toplantısında ülke gündemleri değerlendirildi.  Saadet Partisi Tepebaşı İlçe Başkanlığı Eğitim Başkanı Tuncay Akyol İl Binasında düzenlediği basın toplantısında son günlerde yaşanan kadına ve çocuğa şiddet olayları ile gıda güvenliğine ilişkin açıklamalarda bulundu. Akyol açıklamasında şu ifadelere yer verdi; ''Hani bir laf vardır ve sık sık söylenir “Büyük resme bak” diye. Büyük resme baktığımızda gördüğümüz ise huzursuz, güven duygusunu yitirmekte olan bir Türkiye görüyoruz maalesef. Zira sokaklarımız güvenli değil. Gıdamız güvenli değil. Öyle ki evlerimizin içi bile güvenli değil. Dışarıda kriminal caniler kol geziyor. Bu canilerin çoğu AKP döneminin eğitim sisteminde büyüdü. 19 Yaşındaki bir suç makinesi bir polisimizi öldürdü. Bir başka 19’luk cani iki genç kız vahşice öldürüp, intihar etti. Bir şekilde duyabildiklerimizin dışında binlerce dehşet yaşanıyor bu ülkede. Elinizi kolunuzu sallaya sallaya gezebilmek, yavrularımızı tek başına sokağa çıkartmak her geçen gün zorlaşıyor. Akşam eve sağa salim girmek şükür vesilesi oldu. Kaldı ki, 12’li kilit sistemli çelik kapılı evlerinde de rahat değil insanlar. Gıda güveliğimizin olmadığını gördük. Yılda 3 kez yayınlanması gereken tahşiş listesi tam 32 ay sonra yayımlandı. Bu arada ne oldu? Hiç tahşişli ürün yemedik mi? Yoksa bazı sermaye sahipleri mi korundu? Sonra birden bir liste yayımlandı. Yer yerinden oynadı. Sosyal medya yıkıldı. Her konunun uzmanı olan abiler, ablalar talk show ciddiyetindeki tartışma programlarında esti gürledi. Denetimler devam edecek ve herkes hesabını verecek dendi. Ama hakikat şu ki aslında hiçbir şey olmayacak. Milletimize haram yedirmeye devam edecekler. Milletimizi zehirlemeye devam edecekler. Kronik vakaların, ince hastalıkların, sağlıksız ve psikolojisi alt üst olmuş bireylerin daha da artacağı karanlık günler bizi bekliyor. Adalete olan güven sarsılmış durumda. Eğer insanlar “Polise gitsen ne olacak?” diyorsa, “Mahkemeye gitsen ne olacak?” diyorsa suç işlemek artık normal hale gelmiş demektir. İnsanlar haklarını gayr-i meşru yollardan arıyorsa, kadın programlarında adalet aranıyorsa akşam eve sağsalim gittiğimize ne kadar şükretsek o kadar az diyeceğimiz günler yakın demektir. En başından beri ne dedik? Her şey toz pembeymiş gibi servis edilen günlerde “Bu bir illüzyon, bir aldatmaca. Bu üçkağıt oyunlarına aldanmayın. Bir gün duvara toslarsınız. Bu böyle gitmez” dedik. AB sevdasına ülkemizi ateşe atmayın dedik. Bir milletin asıl gücü ahlaklı ve inançlı gençliğidir, bu yüzden Önce Ahlak ve Maneviyat dedik. Eğer bu sese kulak verilmezse daha çok canlar yanacaktır.''

“Ben Yaptım Oldu” Cümlesini Duymadan Rahat Edemiyoruz Haber

“Ben Yaptım Oldu” Cümlesini Duymadan Rahat Edemiyoruz

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen haftalık basın toplantısı Saadet Partisi Tepebaşı İlçe Tanıtma Başkanı Sercan Gözegir gerçekleştirdi. Düzenlenen basın toplantısında konuşan Gözegir'in gündeminde 17 Ağustos depremi ve Eskişehir'de yapımı planlanan altın madeni vardı. Gözegir yaptığı açıklamada şuy ifadelere yer verdi; ''Dün 17 Ağustos idi. Bizim için 6 Şubat ve 17 Ağustos yakın tarihimizin en acı günleridir. Tabi bu tarihleri acı bir hatıra olarak yad etmekle beraber geleceğimiz adına gereken dersleri çıkarmamız gerekir.  Birtakım menfaatler uğruna doğayı tahrip etmenin ne kadar ağır bedellere mal olduğunu anlamamız gerekir. Peki gereken sonuçları çıkartıyor muyuz? Hayır! “Ders aldık, bundan sonra binaları daha sağlam yapacağız” demek, tek başına deprem veya diğer doğal afetlerin tedbiri olamaz. Doğaya karşı açılan her savaş beraberinde çok acı bir yıkım getirir. Belki biz göremeyiz ama gelecek nesiller bu bedeli ödeyecektir. 17 Ağustos ve benzeri pek çok felaketten ders almadık. Bunu 6 Şubat’ta gördük. Binlerce vatandaşa mezar olan yapıların sorumluları yargılanmadı bile. Yargılananların ise bir bir serbest bırakıldığı haberlerini okuyoruz. Sanırım her doğal afette sorumluların hesap vermemesi konusunda gittikçe tecrübe kazanıyoruz. Hatta pervasızlığa öyle alıştık ki “Ben yaptım oldu” cümlesini duymadan rahat edemiyoruz. Doğa ile savaşın yeni bir cephesi de şehrimizde açıldı. Malum olunduğu üzere Atalan ve Alpagut bölglerinde altın aranması için çalışmalar başladı. Yetkililer hiçbir sorun yaşanmayacak diyor. Yani biz doğayı tahrip edeceğiz ama hiç sorun olmayacak diyorlar. Buna inanmak mümkün değil. Bilimsel veya varsayımsal veriler bir yana, sadece basit çıkarımlarla bile bu işin şehrimizin geleceği adına ne denli büyük bir tehdit olduğu ortada. “Efendim her tedbiri aldık, son teknoloji sistemler kullanacağız” gibi aslı astarı olmayan tezviratlarla birbirimizi kandırmayalım. Eminim İliç’te de son teknoloji kullanılıyordu. Orada da tüm tedbirler alınmıştı. Sonuç ne oldu? İlla çok acı tecrübeler mi yaşamamız gerekiyor? Hasarları yıllara sari felaketler mi başımızdan geçsin? Bunu anlamak mümkün değil. Geleceğe not düşülsün. SAADET PARTİSİ olarak Atalan ve Alpagut mahallelerimizdeki faaaliyetin bir an evvel sonlandırılmasını talep ediyoruz. Bu bölgede yaşayan halkımıza sesleniyorum. Sakın ola “İstihdam gelecek, üç kuruşluk topraklarınız birkaç binlik olacak, yatırım gelecek buralar şenlenecek” gibi tatlı sözlere aldanmayın. Bu adamlar sermaye sahipleri. Azıcık zarar etse yapacakları ilk iş istihdam ettiği işçiyi kapının önüne koymak olacaktır. Beklediği karı alamadığında yatırımı sonlandırıp, ardında çöpünü zehrini öylece bırakıp çekip gidecektir. Teklif geldiğinde, sözde eline birkaç bin sayıp  senden aldığı toprağı birkaç milyona satmak zerre tereddüt etmeyeceklerdir. Özetle kaybeden sen olacaksın, kaybeden Eskişehir olacak, kaybeden geleceğimiz olacak. Bu tarihi sorumluluğun bilincinde olmalıyız.''

Vatandaş Artık Bu Ucuz Söylemlere İtibar Etmiyor Haber

Vatandaş Artık Bu Ucuz Söylemlere İtibar Etmiyor

Saadet Partisi Eskişehir İl Divan Toplantısı Taşbaşı Kültür Merkezi Kırmızı Salon'da gerçekleştirildi. İl Divan Kurulu Toplantısında konuşan Tepebaşı İlçe Başkanı Muhammed Ali Köse ekonomi ve ülke gündemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İlçe Başkanı Köse yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı; ''Ekonomik koşullarımız her geçen gün biraz daha ağırlaşıyor. Emekli, asgari ücretli, memur, esnaf, sanayici, herkes önümüzdeki günlerin belirsiz olmasından dolayı endişeli ve önüne bakamamaktan dolayı muzdarip. Asgari ücretliye “zam yok” denildi. Çünkü Hükümete göre enflasyona ezdirilmesi gereken asker ücretli yok. Ya da tersten okursak, asgari ücretli ezilebildiği kadar ezilsin. Yıl sonunda bir kaç kuruş verilir nasıl olsa. Memur ve emeklilere de yada gereği bir kaç lira zam yapıldı. Memura seçim öncesi çok verdik idare etsin deniliyor. Emekliye reva görülen apayrı bir mesele. Çok şükür enflasyonun altında ezilmedik(!) Söz emeklilerden açılmışken ortaya durduk yere atılan SGK borçları meselesi var. Bir gündem saptırma gayreti. Sanki bundan önce belediyelerin borcu yoktu da birden milyarlarca lira borç ortaya çıktı. Emekliye zam verememelerinin sebebi de ortaya çıktı(!) “Getirin bana Mazlum’u” repliği gibi SGK’nın batma sebebi de Muhalefet oldu. SGK 2019’a kadar kar elde ediyordu da muhalefet belediyeleri aldıktan sonra mı zarar etmeye başladı? Milyarlarca lira borç birikinceye kadar acaba neredeydiniz? Ne oldu da birden muhalefet partilerinin belediyelerini suçlamaya kalkıştınız? Cevabı belli. Ama vatandaş artık bu ucuz söylemlere itibar etmiyor. Gazze meselesi ise yüreklerimizi yakmaya devam ediyor. Katil Netanyahu bir başka katil ABD senatosu da ayakta alkışlandı. Vicdan sahipleri utanırken, katiller sürüsü çok mutluydu. Biden “barış için çok uğraştım” yalanı ile dünyayı meşgul etti. Soruyorum siz katili ayakta alkışlatarak mı barış sağlayacaksınız? Yalancısınız, katilsiniz, işbirlikçisiniz. İsrail’in de ABD’nin de yıkıldığı günleri görmek nasip olur İnşaAllah. Yıkılıştan kastım öncelikle emperyalist ve siyonist ideolojinin tarihin sayfalarına gömülmesidir. Yoksa biri gider biri gelir silslesi değil. Tabi, İktidar bu duruma hemen tepki gösterdi. ABD kınandı. Biz daha somut adımlar bekliyoruz. Hemen bir misilleme yapılmalı ve İsmal Heniye yahut Mahmut Abbas Meclisimize davet edilmeldir. Saadet Partisi olarak verdiğimiz önergeyi reddettiniz. Samimiyseniz aynı önergeyi Meclise getirin. Böylece iş işten geçmeden ciddi bir adım atmış olalım.''

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.