SON DAKİKA
Hava Durumu

#Maden

Porsuk Haber Ajansı - Maden haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Maden haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Doruk Madencilikte Yaşananlar İnsanlık Suçudur! Haber

Doruk Madencilikte Yaşananlar İnsanlık Suçudur!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, Doruk Madencilik’te işçilerin aylardır maaş ve tazminatlarını alamamasına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Taşcıer, 2016 yılında kayyım atanan ve 2022 Aralık ayında Yıldızlar Holding’e devredilen işletmede yaşananların hak ihlallerini aşarak bir insanlık suçu haline geldiğini belirtti. İNSANLIK SUÇU İŞLENİYOR! CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, Doruk Madencilik’te çalışan 1100’ü aşkın işçinin aylardır mağdur olduğunu söyledi. Maaşını ve tazminatını alamayan yüzlerce işçiye geçtiğimiz ramazan ayında ödeme sözü verildiğini anımsatan Taşcıer, “Sözler tutulmadı, işçiler açlığa terk edildi. Hak ihlalini aşarak insanlık suçuna dönüşen bir süreç yaşanıyor ” dedi. Taşcıer açıklamasında şunları ifade etti: İŞÇİLER HAYAT MÜCADELESİ VERİYOR Bugün 1100’ü aşkın işçi mağdurdur. Ücretsiz izine çıkartılan ve maaş alamayan 632 işçi hakkını arıyor. Hak arayan işçilere, işten ayrılma baskısı yapılıyor. Böylece 10 yıllık kıdem tazminatlarını içeride bırakmaları isteniyor. Geldiğimiz noktada hakları olan ödemeleri bekleyen işçiler, bırakın geçinmeye çalışmayı arttık hayatta kalma mücadelesi veriyor. ERDOĞAN SÖZÜNÜ TUTMADI Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ramazan ayında “Alacaklarınız ödenecek” diyerek işçilere verdiği sözlerin üzerinden aylar geçti. Ancak ne maaş ödendi, ne işten çıkanların tazminatları verildi, ne de en temel sosyal güvenceler sağlandı. Aksine işçilere, hiçbir resmi tebligat yapılmadan, tek taraflı olarak ücretsiz izin dayatıldı. Ücretsiz izinde oldukları için ne sosyal yardım alabiliyorlar, ne sağlık hizmetinden yararlanabiliyorlar, ne de başka bir işe girebiliyorlar. Çaresizce, bir umut diyerek alacaklarının ödenmesini bekliyorlar. ÜRETİM DURDU AMA KÖMÜR DIŞARIDAN GETİRİLİYOR Şirket yönetimi, madende çalışan işçilere “Üretim durdu, alt madde kullanılamıyor” gibi gerekçelerle ödeme yapmazken, Termik Santral bölümünde dışarıdan kömür getirilerek enerji üretildiği bilinmektedir. İKTİDAR SÜRECE ORTAK OLUYOR Yaşanan hak ihlalleri ve yapılan eylemler Çalışma ve Sosyal Güvelik Bakanlığı yetkilileri ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’a defalarca aktarılmıştır. Ancak AKP iktidarı yaşanan hukuksuzluklara sessiz kalarak göz yummakta ve böylece işlenen suça ortak olmaktadır. Bu bakımdan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın kayıtsızlığı, iktidarın tutumunun aynasıdır. Bakanlık işçilerin başvurularına kayıtsız kalmakta; işçinin değil patronun yanında saf tutmaktadır. SOSYAL DEVLET YOK EDİLİYOR Bir işçinin evine ekmek götüremediği, çocuğuna harçlık veremediği, sosyal yardıma erişemediği ve hak aradığı için işten atılma korkusuyla yaşadığı bir ülkede; ne sosyal devletten ne de hukuk devletinden söz edilebilir. İktidarın asli görevi, işçisinin haklarını korumak ve güvence altına almaktır. Ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının dilinden düşürmediği “işçi hakkı” söylemi, Doruk Madencilik emekçileri için rafa kaldırılmıştır. Bakanlık ihlaller karşısında kafasını kuma gömmekten öteye geçmemiştir. YANIT BEKLEYEN SORULAR Cumhuriyet Halk Partisi olarak, evine ekmek götüremeyen emekçiler adına şu soruların yanıtlarını bekliyoruz: Cumhurbaşkanı işçilere bir söz vermişti. Bu söz neden yerine getirilmedi? “Devlet” demek güvence demektir. Doruk Madencilik emekçilerine verilen sözler neden kağıt üstünde kaldı? Bu insanlar bu devletin vatandaşı değil mi? DORUK MADENCİLİK İŞÇİLERİ YALNIZ DEĞİLDİR! Eğer AKP iktidarı işçiye verdiği sözü tutamıyor ya da tutmak istemiyorsa, siyasi meşruiyeti ağır bir yara daha almış demektir. Kamuoyunu, sendikaları, emek örgütlerini, baroları, meslek odalarını ve vicdan sahibi herkesi bu hak gaspına karşı ses yükseltmeye çağırıyoruz. Doruk Madencilik işçileri haklarını alana kadar bu mücadelenin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Başkan Ataç: "Türkiye Maden Çöplüğüne Dönüşmemeli" Haber

Başkan Ataç: "Türkiye Maden Çöplüğüne Dönüşmemeli"

Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet Ataç, “Zeytinlik Yasası” olarak bilinen iklim kanunu ve madenler hakkında bir basın açıklaması yaptı. Başkan Ataç, açıklamasında şöyle konuştu: Son günlerde oldukça konuşulan “Zeytinlik Yasası” olarak bilinen, enerji ve maden alanlarına yönelik Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Bu vahim değişikliğe göre elektrik üretimi için maden faaliyetlerine izin verilecek ve maalesef bu yasa ile maden sahalarının bulunduğu alanlardaki zeytinlikler tahrip edilecek. Sözde eş değer zeytinlik kurulması şartı konuluyor fakat doğanın yıllar süren döngüsü ve bir zeytin ağacının yetiştirilmesinin zorluğu hiç hesaba katılmıyor. Biz, yıllardır “Eskişehir Kıymetlidir” diyerek, Alpagut ve Atalan bölgesine yapılması planlanan vahşi madenciliğe karşı şehrimizde ortak hareket ederek mücadele veriyoruz. Durum ne olursa olsun biz topraklarımızı korumaya devam edeceğiz. Bu konuda birçok çalışmamızı hali hazırda yürütüyoruz. Gerek belediye olarak, gerek üyesi olduğumuz Sağlıklı Kentler Birliği çatısı altında toprağa, doğaya ve enerjimize sahip çıkmaya gayret ediyoruz. Çünkü biliyoruz, doğaya ihanet etmeye devam edersek kıtlığı tam anlamıyla en kötü haliyle yaşayacağız. Belediye başkanı olarak en korktuğum şeylerden biri budur. Tarımda bitkisel ve hayvansal üretim olumsuz etkilenecek Açlık ve su savaşlarının yaşanacağı öngörülürken vahşi madencilik için topraklarımızı ve suyumuzu heba etmemeliyiz. Türkiye için, Eskişehir için temiz su varlıkları ve verimli topraklara sahip olmak, yani ekosistemimiz, altından daha kritik ve stratejik bir öneme sahiptir. Kuraklık ile mücadele ettiğimiz bu dönemde Eskişehir’in sulu tarım yapılabilen tek bölgesi Sarıcakaya ve Mihalgazi bölgesidir. Bu bölgede yapılacak vahşi madencilik Eskişehir’de yapılabilecek tek sulu tarım bölgesini riske atmaktadır. Bu olumsuzlukların yanı sıra Türkiye’de iklim kanunu, sözde iklim değişikliğiyle mücadele amacıyla bizim gibi doğaseverlerin itirazlarına karşın TBMM’de kabul edildi. Evet, doğal varlıklarımızı koruyabilmek, iklim değişikliği ile mücadele edebilmek adına böyle bir kanun gerekliydi. Ama bu şekilde değil. Yasanın “Süper İzin” olarak nitelendirilmesi bile bir utanç durumu. Çünkü madencilik yapacak şirkete, 4 ay içinde ruhsat izni verilmezse, otomatik olarak izin verilmiş sayılacak. Zeytinlikler maden faaliyetlerine açılacak. Mesela sera gazı salınımlarının azaltılması ile ilgili bir hedef yok. Fosil yakıtların terkedilmesi için bir tarih yok. Yasa, koruyucu önlemlerle güçlendirilmesi gerekiyor. Kısacası, somut bir eylem planı göremiyoruz. Ayrıca yüzyıllardır hiçbir otlatma kuralı içermeksizin uygulanan otlatmalar sonucu “Mera” niteliğini kaybeden Türkiye’de, otlatma alanları son 50 yılda 12,3 milyon hektara kadar gerilemiş durumda. Bunlara ek, şehirleşme, kırsal yerleşim, tarım ve madencilik alanlarındaki talanlar yüzünden, mera kayıpları halen devam etmekte, Mera Kanunu’ndaki yoğun yeni düzenlemeler nedeniyle süreç ne yazık ki beklenenin aksine meralar aleyhine işlemektedir. Binlerce yıllık doğayı talan edecek ve telafisi olmayan zararlar bırakacak sömürge ekonomisini temsil etmektedir. Oysa ki doğanın korunarak verimin arttırıldığı ve insan sağlığına zarar vermeyen, ekosistem hizmetleri öngörülerek ekolojik ekonominin güçlendirilmesini desteklenmelidir. Gıda güvenliği çerçevesinde üreticilerimize destekler sunuyoruz Toprakların maden sahalarına dönüşmesi değil, tarım alanları olarak yeşillenmesi en büyük amacımız. Toprağı en vefalı dostumuz olarak görüyoruz. Bu doğrultuda, belediye olarak yerel üreticileri her zaman ön planda tuttuk. Fideler verdik, yetiştirilmesinde destek olduk, bilimsel olarak eğitimler verdik. Kadın üreticilerimize pazarlar açtık, verdiğimiz desteklerle ürünlerini Eskişehirlilere direkt olarak sunuyorlar. Tarımsal üretimde tahmin ve erken uyarı sistemimizle çiftçilere hizmet veriyoruz. Bu da onlara tarımsal riskler için zaman kazandırıyor ve ürünlerinin zarar görmesinin önüne geçmelerinde fayda sağlıyor. Çünkü gıda güvenliği çok önemli. Sadece toprağa sahip çıkmaktan ziyade, ekilip biçilenin de sağlığını korumalıyız. Ancak bu şekilde toprağı koruyabilir, olası kıtlıktan kurtulabiliriz. Tüm bunlar sağlıklı bir toprak yapısı olmadan yapılamaz. Üretime dayalı topraklarımız madene ayrılırsa, ülkede bir yılda büyük bir gıda ve su krizi ile karşı karşıya kalacağız. Toprağın altı kadar üstü de değerli. Türkiye, maden çöplüğüne dönüşmemeli.

Tepebaşı Belediyesi'nden Taş Ocağı Açıklaması Haber

Tepebaşı Belediyesi'nden Taş Ocağı Açıklaması

Tepebaşı Belediyesi tarafından kamuoyunda gündeme gelen ve tartışmalara yol açan taş ocağı izni ile ilgili olarak bir açıklama yapıldı. Tepebaşı Belediyesi yetkilileri, Fen İşleri Müdürlüğünün yol yapım, bakım onarım, beton elemanları üretimi için ihtiyacı olan taş hammadde malzemenin belediye bütçesine yük olmadan elde edilmesi için üretim izni talebinde bulunmasıyla ilgili açıklama yaptı. Tepebaşı Belediyesi yetkilileri yaptıkları açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Belediye Başkanlığımızca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne başvuru yapılarak Fen İşleri Müdürlüğümüzün yol yapım, bakım onarım, beton elemanları üretimi için ihtiyacı olan taş hammadde malzemenin belediye bütçesine yük olmadan elde edilmesi için üretim izni talebinde bulunulmuştur. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nce mevzuat kapsamında gerekli incelemeler yapılarak talebimiz olumlu sonuçlanmış ve Hammadde Üretim İzin Belgemiz tanzim edilmiştir. Söz konusu hammadde üretim sahasının olduğu bölgede daha önce Erişim No:3316382, 3095481,2616929 ve 2616913 Maden Ruhsat numaraları ile madencilik faaliyetleri yapılmış ayrıca DSİ tarafından da Hammadde Üretim İzni ile aynı yerden malzeme alınmıştır. Dolayısı ile söz konusu yerde yeni bir maden sahası açılması söz konusu değildir. Uydu fotoğrafları ve resimlerden de görüleceği üzere zaten mevcutta açık bir ocak alanı vardır. Belediyemiz bu mevcut sahada yer alan atıl haldeki taş malzemeyi alarak lojistik olarak dağıtım ve stok noktası olarak belirleyeceğimiz alana sevk edecek ve buradan da ihtiyaç olan yerlere ulaştıracaktır. Sonrasında mevcutta doğal yapısını kaybetmiş olan bu alanda bitki toprağı ile düzenleme yapılarak ağaçlandırma ve rekreasyon çalışması yapılacaktır. Böylece uydu fotoğrafları ve resimlerden de görüleceği üzere doğal ve topoğrafik yapısı bozulmuş olan bu alandan hem kamu bütçesine katkı sağlamış olacağız hem de yapacağımız rehabilitasyon ve peyzaj çalışmaları ile bölgede bir doğal yaşam alanı oluşturmuş olacağız. Bu konu eleştirilecek değil tüm belediyelere örnek olacak takdir edilecek bir çalışmadır.”

Mansur Yavaş'tan Maden İşçilerine Destek Haber

Mansur Yavaş'tan Maden İşçilerine Destek

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde varlık satışı kararına karşı maden işçilerinin başlattığı mücadeleye tam destek vermeye devam ediyor. Yürüyüşlerinin dördüncü gününde Ankara’ya ulaşan maden işçileri, verilen sözlerin tutulmamasına tepki göstererek mücadelelerini sürdürdü. Anıt Park’ta maden işçileriyle bir araya gelen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, işçilerin yanında olduğunu belirterek şunları söyledi: “Nallıhan, Beypazarı, Çayırhan burada büyük bir işçi kitlesi var. Benim bildiğim 60’lı yıllardan beri oranın geçim kaynağı. Oradaki işçilerin bir takım talepleri var, gelecekleri konusunda garanti istiyorlar. Bu kadar emek vermişler. Orada yaşayan işçilerden biliyorum onların birçoğu bedenleriyle çalışıyor ve çıktıktan sonra büyük çoğunluğu ciğerinden hasta oluyor. Bu kadar meşakkatli bir iş ve bu insanlar yıllardır orada çalıştılar. Şimdi onları bir kenara atmak olmaz. Dolayısıyla bir an evvel onların güvenliği yani kendi istedikleri iş bakımından güvenliğinin sağlanması lazım. Hala sağlanmadı. Dört ay önce kendilerine bir iyileştirme yapılacağı konusunda söz verilmesine rağmen bugüne kadar bir gelişme olmaması üzerine direnişe devam ediyorlar.” “SONUNA KADAR ARKALARINDAYIZ” Yavaş, sürecin bir an önce çözülmesi gerektiğini belirterek, “Biz de sonuna kadar destekliyoruz kendilerini. Haklarını almaları için bizim üzerimize ne düşüyorsa bütün siyasi parti temsilcilerimiz de burada sonuna kadar arkalarındayız. Umuyorum aklıselim galip gelir. Bu insanlar aileleriyle birlikte tekrar mutlu bir şekilde dönerler” diye konuştu.  Açıklamasının ardından Yavaş, maden işçileriyle birlikte Anıt Park’tan Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na yürüdü.   İŞÇİLER ANKARA’YA YÜRÜYÜŞ BAŞLATMIŞTI Çayırhan Termik Santrali ve Maden Ocağı’nın varlık satışına karşı çıkan işçiler, 20 Kasım 2024’te kendilerini madene kapatarak eylem başlatmış, eylemin ardından Ankara’ya yürüyüş başlatmışlardı. Nallıhan’dan Beypazarı’na ulaşan işçiler yürüyüşe, hükümetin varlık satışını 4 Mart 2025 tarihine ertelediğini açıklaması üzerine ara vermişti. Erteleme sürecinde, özelleştirme ve satışa ilişkin herhangi bir iptal kararı alınmaması nedeniyle yürüyüşlerine, pazartesi günü Beypazarı’ndan yeniden başlayan işçiler, özelleştirme kararının tamamen iptal edilmesini istiyor.

Eskişehir Maden Çöplüğü Haline Getirilmek İsteniyor! Haber

Eskişehir Maden Çöplüğü Haline Getirilmek İsteniyor!

Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği Sarıcakaya'ya açılması planlanan altın ve gümüş madeni için verilen son mahkeme kararı ile ilgili bir basın açıklaması yaptı. Yeni yeri olan İstiklal Mahallesi Reşadiye Caddesi Yelkovan İşhanı Kat:2 / 137 adresinde bir basın toplantısı düzenleyen ESÇEVDER'de Yönetim Kurulu adına konuşan Avukat Özgür Öngel şu ifadelere yer verdi; “Bilindiği gibi Sarıcakaya ilçemize bağlı Bilal Habeşi Mahallesi mevkiinde Koza Altın İşletmeleri Anonim Şirketi’nin “Altın ve Gümüş Madeni Açık Ocak İşletmesi” projesi için Eskişehir Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından 16/09/2024 tarihinde ÇED Gerekli Değildir kararı verilmiştir. Ne mutlu ki yürüttüğümüz hukuk mücadelemiz sonucunda, Eskişehir’in doğasına ve insanına geri dönülmez zararlar getirecek olan bu akıldışı projenin önü kesildi. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ve ayrıca TEMA Vakfı tarafından açılan ve bizim de müdahil olduğumuz, Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu ile Eskişehir’deki birçok diğer kurum ve kuruluşun da yakından takip ederek destek olduğu bu dava ile Eskişehirlilerce sahiplenilen davamız Eskişehir 2. İdare Mahkemesinin 2024/1345 E, 2025/140 K. Sayılı kararı ile kabul edilerek projeye ilişkin ÇED Gerekli Değildir kararının iptaline karar verildi. Son yıllarda Eskişehir’in çevre mücadelesini önemli bir noktaya getiren maden çevresinin yoğun bir şekilde Eskişehir’e taşınmaya çalışıldığını daha önce kamuoyuyla paylaşmıştık. Hatırlanacağı gibi, aynı şirket tarafından Sivrihisar’ın Kaymaz Mahallesinde yapılması planlanan 3. maden atık tesisi de yine diğer illerden taşınacak olan altın ve gümüş cevherinin Eskişehir’de işlenmesi projesiydi ve bu proje de mahkeme entegre proje olarak değerlendirilerek ÇED Olumlu Kararı iptal edilmişti. Bu iki mahkeme kararı da aynı gerekçe ile, yani diğer illerden cevherin Eskişehir’e taşınarak burada işlenmesinin entegre proje olarak değerlendirilmesi ve bu nedenle kümülatif etki değerlendirmesi yapılması gerekirken buna uyulmadığı gerekçesiyle verilmiştir. Eskişehir maden çöplüğü haline getirilmek isteniyor. Daha da vahimi, tüm halkımıza ait olan ve önemli doğal kaynaklarımız arasında bulunan madenlerimiz, ülke ekonomisine katkı sağlayacağı yalanıyla dış çevrelere yok edilmesi pahasına maden şirketlerinin yağmasına açılıyor. Bunun için de hukuka aykırı yöntemlerle yasal gereklilikler göz ardı ediliyor ve çevre ile ilgili yapılacak bilimsel uygulamalar kılıfına uydurulmaya çalışılıyor. Ancak ne mutlu bizlere ki Eskişehirliler memleketlerine sahip çıkıyor. Toprağıyla, suyuyla, ağacıyla, kuşuyla Eskişehir’in doğasını bu talandan korumak için demokratik ve hukuksal mücadelemize tüm Eskişehirli hemşerilerimizle birlikte devam edeceğiz.”

Kazanan Porsuk Çayı Oldu Haber

Kazanan Porsuk Çayı Oldu

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, Bilecik’in Söğüt ilçesi Yakacık Köyü’nde planlanan ve Porsuk Çayı'na büyük zararı olacak altın-gümüş madeni ile ilgili sürdürdükleri hukuk mücadelesinde kazananın Porsuk Çayı olduğunu ifade etti. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi şehrin havasını, suyunu ve toprağını korumak için sürdürdüğü mücadeleden bir zafer daha elde etti. Bilecik’in Söğüt ilçesi Yakacık Köyü’nde yapılması planlanan altın-gümüş madeni için 'Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir' kararına karşı dava açarak konuyu yargıya taşıdı. Eskişehir 2. İdare Mahkemesi', 2024/1556 Esas sayılı dosyada 18 Aralık 2024 tarihinde yürütmenin durdurulmasına itiraz yolu kapalı olacak şekilde karar verdi. Mahkemece verilen kararda, projenin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararlar doğurabileceği gerekçe gösterildi. Konuyla ilgili müjdeyi sosyal medya hesaplarından paylaşan Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, şehrin zararına olacak her girişimin karşısında, faydasına olacak her çalışmanın yanında olduklarını ifade etti. Ünlüce “Bilecik’in Söğüt ilçesi Yakacık Köyü’nde planlanan ve Porsuk Çayımıza büyük zararı olacak altın-gümüş madeni projesinin 'ÇED gerekli değildir' kararına yönelik açtığımız davada yürütmeyi durdurma kararı verildi ve kazanan Porsuk Çayı oldu. Her zaman ifade ettiğim gibi; Eskişehir Büyükşehir Belediyesi olarak şehrimizin havasına, suyuna, toprağına sahip çıkmaya devam edeceğiz.” dedi.

Madencilik Sektörü Destek Bekliyor! Haber

Madencilik Sektörü Destek Bekliyor!

İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Metin Çekiç; 4 Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, madencilerin ülke ekonomisine olan katkısına dikkat çekerek bu yıl için kamuya olan mali yükümlülüklerinde artış yapılmamasını ve geçmiş yıllara ait borçların yapılandırılması talebinde bulundu. Çekiç, sektörün sürdürülebilir ve rekabetçi bir yapıya kavuşması için gerekli desteklerin sağlanması gerektiğini vurguladı. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Metin Çekiç, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü vesilesiyle bir açıklama yaptı. Yer altının zenginliklerini büyük bir özveri ve emekle gün yüzüne çıkaran madencilerin çok değerli bir işe imza attığına dikkat çeken Metin Çekiç, “Doğal kaynaklarımızın ülkemizin kalkınmasına katkı sağlaması için gösterilen çaba, geleceğimizin teminatıdır. Yapılan çalışmalar ülkemizin ihracatına ve ekonomisine güç katarken, sürdürülebilir ve çevre dostu madencilik anlayışının benimsenmesi bizler için gurur kaynağıdır. Bu vesileyle tüm madencilerimizin Dünya Madenciler Günü’nü en içten dileklerimle kutluyorum.” ifadelerini kullandı. BU YIL ARTIŞ YAPILMAMASINI TALEP EDİYORUZ Türkiye’de madencilik sektörünün ve madencilerin ülkenin geleceği için çalıştığına dikkat çeken Metin Çekiç, “2023 yılı için yüzde 122,93’lük Yeniden Değerleme Oranı belirlenmiş, orman arazi bedelleri için de bu oran geçerli olmuştu. Madencilik sektörü, dünya örneklerine göre yaklaşık 10 kat fazla Orman Kullanım Bedeli ödüyor. 2021’de 2,1 milyar TL olan bu bedel, yeniden değerleme oranı nedeniyle 2023’te 5 milyar TL seviyesini aşmıştı. 2024’te de maliyetlerimiz giderek yükseldi. Bu durum, sektöre ciddi maliyet yükü getirirken, rekabet gücünün de zayıflamasına neden olmuştu. Bu yıl da benzer bir durum ile karşı karşıyayız. Madenciler olarak kamuya olan mali yükümlülüklerimizde bu yıl için artış yapılmamasını talep ediyoruz. Yeniden değerleme oranında yapılacak artış tüm sektörümüzü etkiliyor. Yeniden yüksek artışların gelmesi, başta doğal taş firmaları olmak üzere maden sektöründeki firmaların kapanmasına neden olacaktır.” dedi. YAPILANDIRMA VE TAKSİTLENDİRME İMKANI Türkiye’de madencilik sektörünün 6 milyar dolardan fazla ihracata imza attığının ve 150 bin kişiye istihdam sağladığının altını çizen Metin Çekiç, bunların dışında madencilik sektöründe faaliyet gösteren başta doğal taş firmaları olmak üzere, tüm firmaların geçmiş yıllara dair ödemesi gecikmiş borçlarının yapılandırılması ve taksitlendirme imkanının tanınmasının yararlı olacağını söyledi. Madenciliğin kesintiye uğramadan devam eden bir kamusal hizmet olması gerektiğine vurgu yapan Metin Çekiç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Madencilik sektörü olarak, kamu yararını en üst düzeye çıkarmak için büyük bir özveriyle çalışıyoruz. ÖTV alınmayan diğer sektörlerle kıyaslandığında, yakıt gibi temel ihtiyaçlar konusunda benzer desteklerin madencilik sektörüne de sağlanması gerektiğine inanıyoruz. Arama faaliyetlerinde, işletme ruhsatına geçişin garantisi olmaması, sektörümüz için büyük bir risk teşkil ediyor. Mevzuat; arama döneminde başarı sağlanmış olsa bile, işletmeye geçişi karmaşık izin süreçlerine ve ek harçlara bağlıyor. Üstelik bu izinler, birçok farklı kuruma bağlı olduğundan olumsuz bir karar tüm emeğin boşa gitmesine neden olabiliyor. Türkiye olarak altın, bakır, çinko ve diğer ham madde ithalatına bağımlılığımızı göz önüne aldığımızda, yer altı kaynaklarımızın değerlendirilmesi hayati bir önem taşıyor. Bu süreçlerin kolaylaştırılması ve sektörümüze daha fazla destek verilmesi, ülkemizin ekonomik büyümesine büyük katkı sağlayacaktır. Biz madenciler olarak, yıllardır hem kamuoyunu hem de bürokrasiyi bilgilendiriyoruz. Bu farkındalık sayesinde, yeni dönemde daha etkin bir destek mekanizmasının oluşacağına inanıyoruz.” Metin Çekiç, ayrıca KDV kanununda sadece altın, gümüş ve platin madenciliğine tanınan istisnaların diğer maden grupları için de tanınmasının büyük önem taşıdığında dikkat çekti.

CHP Milletvekili Süllü: ''Artık Bize Masal Anlatmayın!'' Haber

CHP Milletvekili Süllü: ''Artık Bize Masal Anlatmayın!''

Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü Sarıcakaya'nın Bilal Habeşi Mahallesi'ndeki altın madeni projesi için verilen ÇED gerekli değildir kararına tepki gösterdi. CHP Milletvekili Süllü sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada ''Eskişehirimiz ve ülkemiz maden çöplüğüne dönüşmesin'' dedi. Süllü yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; ''Güzel beldemiz Kaymaz'ı yıllardır yerle bir eden altın madeninin 3. Kapasite Artışı ile İlave Maden Atık Depolama Tesisi için Bakanlık tarafından verilen ÇED olumlu raporuna karşı Büyükşehir Belediyemizin kazandığı hukuk mücadelesine karşın Eskişehir'i mahvetme kararlılığında olanlar dur durak bilmiyor. Bir yanda Kaymaz için mücadele verirken, Alpagut Atalanteke, Tekeciler'de Cengiz Holding'in gerçekleştirmeyi düşündüğü Altın Madeni projesine direnirken, Sarıcakaya'nın Bilal Habeşi Mahallesi'ndeki altın madeni projesine ÇED Gerekli Değildir kararı verildiğini öğrendik. Kaymaz’daki altın madenciliği faaliyetleri, bölgemizin doğal varlıklarını ve vatandaşlarımızın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını tehdit ederken tehlike şimdi tüm şehrimize yayılacak. Bu tehlike şimdi daha da büyüyor. Eskişehir'de son 10 yılda 318 maden arama ve taşocağı faaliyetine ruhsat verildi. Başka illerden getirilecek cevherlerle milyonlarca metreküp zehirli atığın Eskişehir’e yığılması planlanıyor! Bu korkunç tablo yalnızca doğamızı değil, halkımızın sağlığını da ciddi riske atıyor. İktidarın doğayı hiçe sayan politikaları yüzünden, ülkemizin her köşesi gibi Eskişehir de vahşi madenciliğin acımasız pençesine terk ediliyor. Ormanlarımız, toprağımız, tatlı su kaynaklarımız; altın uğruna vahşi madenciliğe feda edilmemeli! Gelecek nesillere miras bırakacağımız şey zehir dolu atık havuzları değil, temiz ve yaşanabilir bir doğa olmalıdır!''

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.