SON DAKİKA
Hava Durumu

#Kuraklık

Porsuk Haber Ajansı - Kuraklık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kuraklık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Eskişehir’in Geleceği İçin Büyük Bir Felaket Kapıda Haber

Eskişehir’in Geleceği İçin Büyük Bir Felaket Kapıda

DEVA Partisi Eskişehir İl Başkanı Resul Ertürk düzenlediği basın toplantısında iklim değişikliği, kuraklık ve su krizine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İl Başkanı Ertürk basın toplantısında şu ifadelere yer verdi; "Son günlerde hepimizin aklını kurcalayan bir mesele var: Su! Hayatın ta kendisi olan su, aceleye getirilen projeler, denetimsizlik ve plansızlık yüzünden parmaklarımızın arasından akıp gidiyor. Komşu illerde yaşanan su tartışmaları hepimize ders olmalı. Bir madenin bir kentin yıllık tüketimine yaklaşan suyu kullandığına dair iddialar aylarca konuşuldu; şirket ise bunu reddetti. Bu tablo bize şunu söylüyor: Şeffaf veri olmadan sağlıklı karar veremeyiz. Her damlanın hesabı, kamuoyuna açık olmalıdır. Uşak’ta yaşanan bu tablo hepimize ders niteliğinde. İddialar vahim, gerçekten bir şirketin karı uğruna Uşaklı vatandaşlarımızdan daha fazla su tüketmesine izin veriliyorsa burada oturup düşünmemiz gerekir. Bu acı tabloyu her ortamda paylaşıp kamuoyu oluşturmalıyız. Doğa ve çevre yalnızca şu an bizim için değil gelecek nesillere miras bırakacağımız yegane unsurdur. Artık maddi kaygılarla ülkemizin, şehrimizin geleceğini sıkıntıya sokacak iş ve işlemler yapılmasın. Bugün aynı senaryonun Eskişehir için de hazırlanmakta olduğunu görüyoruz. Porsuk Çayı’nın debisinin yüzde 30’lara kadar düştüğü söyleniyor. Mihalgazi, Atalan ve Alpagut bölgelerinde planlanan altın madeni aramaları, Sakarya Nehri ve çevresindeki su kaynaklarının yok edilmesi, Sakarbaşı’ndaki kurumayla birleştiğinde Eskişehir’in geleceği için büyük bir felaketin kapıda olduğunu açıkça söylüyoruz. Açık söylüyorum: Eğer bugün tedbir alınmazsa Eskişehir çok kısa sürede ciddi bir susuzluk riskiyle karşı karşıya kalabilir. Bizler vahşi sulamanın önlenmesini, suyun akıllı ve adil planlanmasını ve kaynakların korunmasını savunuyoruz. Bu, sadece bugünün değil; çocuklarımızın yarınlarının meselesidir. Her gecikilen gün, Eskişehir’i biraz daha kırılgan bir tabloya sürüklüyor. Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği ile Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu, Alpagut–Atalan Altın–Gümüş Madeni ve Cevher Zenginleştirme Tesisi’ne karşı bir imza kampanyası başlattı. Katılım yoğundu; imzalar Eskişehir Valiliği’ne ve İl Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü’ne teslim edildi. DEVA Partisi olarak süreci yakından takip ediyor, imza veren ve emek veren herkese yürekten teşekkür ediyorum. Buradan bir kez daha çağrımı yineliyorum: Eskişehir’i riskli ve geri dönüşü zor kararların deneme alanı yapmayın. Bu şehir, çocuklarımızın emanetidir; kısa vadeli kazanç uğruna geleceğimiz tehlikeye atılamaz. Su hayatın ta kendisidir; tek bir damlası bile kıymetlidir. Tüm yetkilileri, bilim insanlarını, sivil toplum kuruluşlarını ve en önemlisi Eskişehirlileri bu ortak mücadelede yanımızda olmaya davet ediyorum. Çünkü kaybettiğimiz her damla su, geri dönemeyecek bir geleceğin habercisidir. Gelin, Eskişehir’in suyuna hep birlikte sahip çıkalım."

Bilinçsiz Su Tüketimi Geleceğimizi Tehdit Ediyor Haber

Bilinçsiz Su Tüketimi Geleceğimizi Tehdit Ediyor

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanı Fesih Bingöl iklim ve su krizi, kuraklık ve altın madenciliği ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. İl Başkanı Fesih Bingöl yaptığı değerlendirmelerde şu ifadelere yer verdi; “Eskişehir’de altın arama faaliyeti başlatılacak. Uygunluk raporu verilmiş durumda. Ancak meseleye iki açıdan bakmak gerekiyor. Birincisi, toplum şunu bilmelidir Orada 700 futbol sahası büyüklüğünde ve 500 metre derinliğinde bir alan kazılacak. Yani hayal edin, 700 saha büyüklüğünde bir alan, 500 metre derinlik… Buradan yaklaşık 60 milyon ton hafriyat, yani toprak çıkarılacak. Altın madenciliğinde ortalama şu: 1 ton topraktan, en iyi ihtimalle 10 gram altın çıkarılıyor. Türkiye ortalaması ise 3-4 gram civarında. Ancak 1 gram altın için 166 ile 400 litre arasında su harcanıyor. Bu çok büyük bir rakam. Yani yalnızca 1 gram altın için yüzlerce litre su tüketiliyor. İşte asıl mesele burada başlıyor. Su, zaten bu ülkede doğru kullanılmayan ve yönetilemeyen bir kaynak. Susuzluk tehlikesi yalnızca Eskişehir’in değil, tüm Türkiye’nin kapısında. Su yönetimi mutlaka doğru ve bilinçli yapılmalı. Uşak örneği bu açıdan ders niteliğinde. Fakat asıl tehlike şu. Bir gram altın için doğanın bu kadar tahrip edilmesi asla kabul edilemez. Çünkü devlet yalnızca 6 aylık dönemde faize 1 trilyon 110 milyar lira ödedi. Bu kadar büyük bir rakamın yanında, buradan elde edilecek altın miktarı “devede kulak” kalır. Dolayısıyla doğal alanlarımızın, ormanlarımızın ve arazilerimizin altın için heba edilmemesi gerekiyor. Ben özellikle suyun önemini vurgulamak istiyorum. Bu konuda çalışmalar yapmış biri olarak söylüyorum: Su, insan sağlığı için vazgeçilmezdir. Eğer bilinçli tüketim olmazsa hepimiz ciddi problemlerle karşılaşırız. Şu an Eskişehir için ayrı bir sorun daha var. 2030 yılında nüfusun 1 milyon 200 bin kişiye ulaşması bekleniyor. Eğer önümüzdeki 5 yıl içinde ciddi bir su temin projesi hayata geçirilmezse, Eskişehir büyük bir su sıkıntısı yaşayacak. Uşak ve İzmir örneklerinde olduğu gibi insanlar saatlerce susuz kalabilir. Bu noktada merkezi hükümet ve yerel yönetimlerin bir araya gelmesi şarttır. Şehrin ihtiyacı olan su miktarı belirlenmeli, kaynaklar doğru yönetilmeli ve israfı önleyecek tedbirler alınmalıdır. Ayrıca, madenin çevreye vereceği zararlar da unutulmamalı. Kullanılan su, Sakarya Nehri’ne aktarılacak ve bu gelecekte büyük tehlikelere yol açabilir. Eskişehir’de henüz su kesintileri başlamadı. Çünkü kişi başı günlük su tüketimi ortalama 75 litre. İş yerlerinde ise bu rakam 150 litreye çıkıyor. Mevcut kaynaklar bu talebi karşılıyor. Ancak kuraklık ciddi boyutlara ulaştı. Barajlardaki doluluk oranı yüzde 31’e kadar düştü. Bir kişinin günlük 75 litre, 4 kişilik bir ailenin günlük 300 litre su tüketimi yeterlidir. Bu da ayda 10 ton (10 metreküp) eder. Dolayısıyla 10 tona kadar su ücretsiz olmalı, sonrasında fiyatlar kademeli olarak artırılmalı. Bu uygulama hem israfı önler hem de tüketimde yüzde 60’a varan bir azalma sağlar. Böylece Eskişehir’de su sıkıntısı 2 yıldan 4 yıla ötelenebilir. Eskişehir ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Hem altın madenciliği hem de bilinçsiz su tüketimi geleceğimizi tehdit etmektedir. Bugünden harekete geçmezsek, 2 yıl içinde Eskişehir’de büyük çaplı su kesintileri yaşanacak ve bu da insan sağlığını ciddi biçimde etkileyecektir.”

Çevremizde ki Gölet ve Barajlarda Su Kalmadı! Haber

Çevremizde ki Gölet ve Barajlarda Su Kalmadı!

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi tarafından iklim krizi, kuraklık ve Porsuk Çayı ile ilgili bir basın açıklaması yapıldı. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Selma Güder yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı; “Güncel haritalarda Eskişehir’de şiddetli kuraklık, yakın çevresinde ise orta şiddetli kuraklık olan bölgeleri açıkça görüyoruz. Kuraklığı, susuzluğu ve iklim krizini değerlendirirken bunları bir bütün olarak ele almak en önemlisi. Neden derseniz; ülkemizde 25 hidrolojik havza bulunuyor. Bu havzalardan biri de şehrimizin içinde bulunduğu Sakarya Havzası. Sakarya Havzası, Türkiye’nin en büyük havzalarından biridir. Onu önemli kılan nedir? Sınırları içinde 9 il bulunması: Ankara, Afyonkarahisar, Bolu, Bursa, Bilecik, Eskişehir, Konya, Kütahya ve son olarak da başka önemli bir ilimiz. Sakarya Nehri, 824 kilometre uzunluğunda olup iki kaynaktan doğuyor: Biri Çifteler Sakaryabaşı, diğeri Afyonkarahisar Bayat Yaylası. Yolculuğunu Karadeniz’in Sakarya’nın Karasu ilçesinden tamamlıyor. Bu nehir kollarıyla birlikte oldukça geniş bir su ağına sahip. 448 kilometre uzunluğundaki en önemli kolu Porsuk Çayı, şehrimizin içinden geçiyor. Ancak son dönemde su seviyesi ciddi oranda azaldı, suyun rengi değişti. Bazı barajlarda doluluk oranı sıfıra yaklaşırken, Porsuk Barajı’ndaki su seviyesi %31-32’ye kadar düştü. Çevredeki gölet ve barajlarda ise su neredeyse kalmadı. Türkiye’de ve dünyada suyun yaklaşık %70-74’ü tarımda kullanılıyor. Bu sulamanın büyük kısmını Devlet Su İşleri, sulama birlikleri, kooperatifler ve belediyeler organize ediyor. Eskişehir’de sulama kanallarının %70’i açık kanal sistemi (toprak veya beton) ile %30’u kapalı boru sistemi şeklinde. Açık kanallarda buharlaşma oranı yüksek olduğu gibi çeşitli güvenlik riskleri de mevcut. Biz diyoruz ki; Eskişehir için Sakarya Nehri ne kadar önemliyse, Porsuk da o kadar önemli. 448 kilometrelik bu kolun sulama altyapısı bir an önce kapalı boru sistemine dönüştürülmeli. Her geçen gün suyumuz azalıyor ve suyu tasarruflu kullanmanın yollarını bulup uygulamak zorundayız. Özellikle tarımda, suyu çok tüketen mısır gibi ürünlerin ekimi bir sonraki sezonda mümkünse en aza indirilmeli, yerine kuru tarıma uygun hububat üretimi teşvik edilmeli. Yeraltı suları da çok önemli. Türkiye’de mevcut suyun yaklaşık %27’si yeraltı sularından karşılanıyor. Yağışlar azalınca bu kaynaklar da çekiliyor. Kaçak sondaj kuyuları mutlaka tespit edilmeli, bertaraf edilmeli ve yasal olanlara da sayaç takılarak kontrol altına alınmalı. Ayrıca son dönemde Porsuk Çayı’nın renginin yeşile dönmesi veya farklı renkler almasının nedenleri arasında; baraj kapaklarının kapanması sonucu suyun durgunlaşması, su seviyesinin azalması ve ötrofikasyon (alg çoğalması) süreci var. Yosunların artışı oksijenin azalmasına, suyun renginin değişmesine yol açıyor. Orman yangınları da su kaynaklarını etkileyebiliyor. Kül, duman ve partiküller yakındaki suya karışabiliyor. Bir diğer sorun da vatandaşların açık su kanallarına çöp atması. Bu hem kirliliğe hem de ekosisteme zarar veriyor. Ayrıca bölgemizde obruk oluşumları da tarım için ciddi tehlike. Çifteler ve Sivrihisar çevresinde örnekleri görülüyor. Bu nedenle Sakarya Havzası’nı bütüncül bir şekilde korumak şart. 2024’te tamamlanarak yürürlüğe giren Sakarya Nehri ve Porsuk Barajı Havza Koruma Planı bu konuda önemli bir adım. Tarım, rekreasyon alanları ve kimyasal kullanımına dair özel hükümler içeriyor. Unutmayalım ki su hepimizin. Bir kişinin değil, tüm toplumun ortak malı. Nisan ayında 42’lerde olan barajların doluluk seviyesi günümüzde %31-32’lik doluluk oranına sahip. Bu rakamlar hepimiz için alarm seviyesidir.”

Su Kıtlığı ve Yetersizliği İçin Geç Kalmadan Harekete Geçilmelidir! Haber

Su Kıtlığı ve Yetersizliği İçin Geç Kalmadan Harekete Geçilmelidir!

İYİ Parti Odunpazarı İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen haftalık basın toplantısında Balıkesir'de yaşanan deprem ve kuraklık ile ilgili değerlendirmelerde bulunuldu. İYİ Parti Odunpazarı İlçe binasında gerçekleşen ve İlçe Yöneticilerinin de katıldığı basın toplantısında konuşan İlçe Başkanı Gürol Yer şu ifadeleri kullandı; "Değerli Basın Emekçileri öncelikle dün akşam saatlerinde Eskişehir’imizde geniş bir alanda şiddetle hissedilen Balıkesir Sındırgı İlçesi Merkez üssü olan 6.1 şiddetindeki depremden dolayı Milletimize çok geçmiş olsun diyoruz. Vefat eden büyüğümüze rahmet, yararlılara acil şifa, mağdur olanlara ise ferahlık ve esenlik diliyoruz. Ülkemizin bir deprem kuşağında olduğu, buna her an ve zaman diliminde her alanda hazır olmamız gerçeği çok ortada duruyorken. Maalesef yaşanan ail kaza yada tabiata olaylarında organizasyon sağlayamama, yetersizlik ve her alanda olduğu gibi sınırsız yetki ama hiçbir zaman üzerine sorumluluk almayan ve asla haksız olmayan sıfır sorumlulukta bir irade maalesef yönetimsel olarak karşımızda durmaktadır. Kontrollerindeki GSM operatörlerinin her kaza yada afet sonunda kilitlenmesi, kullanılamaması konusu bile üzerlerine almadıkları ama insanlarımızın net söyledikleri bir konu ve sorun olarak yine ortaya çıkmıştır, dün yaşanmıştır. Depremden yola çıkarak asli konumuz olan kuraklık ve bu konuda Eskişehir’in önlem, tedbir ve hazırlıkları var mıdır konusunu bugün kamuoyumuzla paylaşmak istedik. Meteoroloji Genel Müdürlüğü Türkiye Kuraklık Haritasına baktığımızda en kritik ve hassas oran olan Olağanüstü Kurak Bölgenin en merkezinde maalesef Eskişehir’imiz bulunmaktadır. Oranlamada olumsuzluğun en üst noktası olan 6. Seviyede Eskişehir olarak daha ötesi su ve su alanı olmayan bir konumdayız. Bunlar gerçeklik olarak yaşanırken yönetimsel ve icraat aşamasında bizim nasıl bir önlem zincirimiz hazırlığımız ve planlamamız var bunu merak ediyoruz. 3 Üniversitesi, 15 Belediyesi, onlarca kurumu, onlarca konuya vakıf ve muhatap Sivil toplum kuruluşu olmasına rağmen, bugüne kadar ne hikmet ve ne akıl ise bir araya gelinmemiş Bu hassas konuyla ilgili bir fikir birliği, işbirliği maalesef oluşmamış, oluşturulmamıştır. Su konusu kişisel ve yalnız bir kurum tedbirleri yada bilgisiyle yürütülecek, ilerletilecek bir süreci olan durum değildir diyoruz. Değerli Basın Mensupları. Bugün yapacağımız Basın açıklamasına hazırlanırken, son günlerde Eskişehir gündeminde bir vidanjör meselesi siyasetin söylemi olunca ilgimizi çekti. Merak ettik muhataplarına teytli sorduk, öğrendik. Kaymaz Beldesinde sel sonrası temizlikte konut yada bahçelerden çekilen çamurlu atık su boşaltılabilecek en mantıklı yer olarak bir kuru dere yatağına boşaltılmıştır cevabını aldık. Tüm yaşananlara ve gerçekliklere bakınca Konu siyasetin ana malzemesi olacak bir konu değildir. Ancak son 2 gündür Eskişehir’de vidanjörden açık araziye dökülen atık sel suyu yüzünden kıyamet koparılıyor. Milletvekilinden, İl Başkanına mal bulmuş mağrip edasıyla açıklama üstüne açıklama geldiğini gördük. Biz kendilerine buradan muhataplıkları gereği hatırlatalım istiyoruz. Eskişehir’de siyasal iktidarın sorumluluğunda olan su kaynak ve havzaları kuruyor, Haberleri var mı acaba ? Ülke genelinde 1000 günde 1000 gölet yapıyoruz projesi kapsamında Porsuk Nehrini besleyen kolların kesilmesi ve suların göletlerde toplanması. Besleme planlamasının yapılmaması neticesi yanına yıllık kuraklık etkisi de eklenince Porsuk nehri akışı azalıyor, Bunun yansımasıyla Eskişehir’i besleyen Porsuk barajı doluluk oranı yüzde otuzlara düşmüş durumda. Bunu kimse görmüyor, yada umursamıyor. Çatören Barajı kurumanın ötesine geçmiş vaziyette, Sakarı Başı Kurudu neredeyse su kalmamış durumda iken bunların sebebini ve planlamasına kafa yorulmamaktadır. Dağlardan beslenen sular çekiliyor, yeraltı suları kayboluyor bunlarla ilgili hiç problem yada dert yok. Yalnızca bir vidanjör üzerinden siyaset yapmak gibi çok ucuz bir yöntem bu şehre ve siyasetçilerine maalesef hiç yakışmıyor. Siyasete söz düştü mü Eskişehir’e zincir, balon vaatleri görüyor ama gerçekleşmelerini göremiyoruz… İlçe yollarında ölüm ve yaralanmayla devam eden kazalar, değer kaybeden Eskişehir, işsizlik, ekonomik çıkmazlar, liyakatsizlik, sahtelikler aynen yerinde durmakta. Sorumlu siyaset ise küçük detaylardan, yapay konulardan kendine malzeme bulma derdine düşmüş vaziyettedir. Buradan bir kez daha hatırlatmak istedik. Hem genelde hem yerelde sorumlular! Lütfen kulak verin, tedbir almakta geç kaldınız, dahada gecikmeyin. Kuraklık kapıdan girdi ve bundan sonraki yıllarda kendini gösterip hatırlatacak. Aynı masa aynı doğru ve aynı çember içinde olmak zorundasınız. Karşınızdakinin fikrine saplanmadan, siyasetini sorgulamadan, uzmanı ne diyorsa, ne yapılması gerekiyorsa. Su kıtlığı, yetersizliği, kullanımı için harekete dahada geç kalınmadan geçilmek elzemdir. Bahsettiğimiz gibi bir yandan ormanlar yakılırken Bir yandan madenler ve konutlar için tabiat yok edilirken, Vahşi sulama yapılmaya devam edilmekte Plansız yeraltı sularının kullanımı ve kaynakların beslenmesi engellenirken Kurak geçen kış ve bahar ayları ile sonrasında devam edecek yağışsızlıklar bilinip yaşanırken tedbir almak, yeni politika ve yatırım üretmek Eskişehir’e karşı acil yükümlülüktür. Sözümüzün duyulması, yazılanların okunması ve akılların başa gelmesi temennisiyle Bereketin artması, kaynakların bollaşması ve insanlarımızın feraha ermesini dileyerek. Katılımızına teşekkür ediyor, vasıtanızla Hemşehrilerimizi selamlıyor İYİ Günler temenni ediyoruz."

Yelkenleri Tarıma Çevirmekten Başka Çaremiz Kalmadı Haber

Yelkenleri Tarıma Çevirmekten Başka Çaremiz Kalmadı

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar Tekirdağ ve Kırklareli'nde ziyaretlerde bulundu. Kuraklık nedeniyle ayçiçeğinin de etkilendiğini ifade eden Başkan Bayraktar yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Ürettiğimiz yağlı tohumluk bitkiler içerisinde ayçiçeği tohumu üretimi Türkiye’de ilk sırada. Trakya bölgesi için ayçiçeği üretimi önemli, Türkiye üretiminin yaklaşık olarak yüzde 35’ini bu bölge karşılıyor. Çok önemli bir ürünümüz yüzde 40-45’inden yağ temin ediyoruz ve Türkiye yağ tüketiminin yüzde 80’ini ayçiçeği yağı olarak tüketiyoruz. Son beş yılda ayçiçeği üretiminde bir artış söz konusu yüzde 29 oranında bir artış oldu son iki yıla baktığımızda. Yani 2023- 2024 yıllarını değerlendirdiğimizde 2 milyon 500 bin ton olan üretimimizin 2,2 milyon tona düştüğünü görüyoruz. Kuru alanda ayçiçeği üretimi yapıyoruz en büyük sıkıntımız bu. Ayçiçeğini sulama imkanımız yok geçen sene ayçiçeği üretimimiz kuraklıktan etkilendi şimdi yine bu sene yine ayçiçeği üretimimiz kuraklıktan etkilenmiş görünüyor. Şu açıdan da çok önemli Türkiye küspe, tohum ve yağ ihtiyacının tamamını karşılayamıyor yani yüzde 28’i yurtdışından ithal olarak geliyor. Dolayısıyla yerli üretimi artırmak zorundayız tohum, yağ ve küspe ithalatına 2024 yılında 1.6 milyar dolar para ödedik. Bu ciddi bir rakam. Hem üretici için hem de bu ürünü tüketen vatandaşlarımız için çok önemli olan ürünümüz bu sene ciddi bir kuraklık tehdidi ile karşı karşıya. Bahçelerde gördüğümüz tarlalarda gördüğümüz kadarıyla şu an kuraklığın stresini bu ürün yüklenmiş durumda ve bugünlerde üreticimiz yağış bekliyor bu yağışlar bugünlerde gelirse ürünlerin bir kısmını kurtarmak mümkün olabilir. Üzülerek ifade ediyorum bazı bölgelerimizde kuraklık nedeniyle ayçiçeği tarlaları sürüldü yani yağışlar gelmezse bu bölgede de belli ki ayçiçeği tarlaları sürülecek. Burada özellikle üreticilerimizin iki tane beklentisi var birincisi yağış bekliyorlar inşallah yağışlar bugünlerde gelir ikincisi üreticimiz fiyat bekliyor. Yağış ve fiyat bekliyoruz yağış gelirse iyi bir fiyat olursa üreticimiz üretimine devam eder, mutlu olur, tarlasında kalır. Aksi takdirde ayçiçeği üretiminden vazgeçecek bu net olarak görünüyor geçen sene de fiyatlardan memnun kalmadılar. Geçen sene de geldim bahçelerden bir takım açıklamalar da yaptım bazı sıkıntılar vardı. Onların bir kısmını açıklamalar sonrasında hallettik yardımlar aldık. Bu sene de benim gördüğüm yağışlar gelir, fiyat alırız, üreticimizi memnun ederiz aksi takdirde ayçiçeği üretiminden çiftçimiz bazı yerlerde vazgeçti, bu bölgede de vazgeçmek zorunda kalacak. Doğal afetler çiftçimizi fevkalade zorluyor 10 sene evvel 500 civarında olan afet sayısı 2024 yılında 1557’ye kadar geldi şimdi afetlerin sayısı artıyor fakat çok daha önemli olan bir şey var afetlerin şiddeti artıyor Buraya gelene kadar 50 vilayeti ziyaret ettim 50 ilimize gittim ilçelere gittim 2,5 ay içinde bahçelerde çiftçilerimizle buluştuk açıklamalar yaptık ama gördüğüm manzara iç açıcı değil. Bir defa özellikle dondan çok büyük bir zarar görmüş durumda çiftçilerimiz bunu net söylüyorum yüzde 100’e varan oranda zararlar gördük sadece don değil dolu zararları oldu, aşırı yağışlar oldu, bazı yerlerde fırtına oldu ama her gittiğim yerde şuna işaret ettim dedim ki Türkiye’yi daha büyük bir afet bekliyor. Dona takılıp kalmayalım tamam büyük bir afet tarihte gördüğümüz en büyük don afetini yaşıyoruz ama daha büyük bir afet bizi bekliyor. Bu afetin adı da kuraklık önümüzdeki yıllarda Türkiye su fakiri bir ülke olacak bugün 1300 metreküp olan kişi başı su tüketim miktarı 1000 metreküpün altına düşecek Akdeniz Havzası’ndaki bütün ülkeler bundan etkilenecek. Üç beş sene sonra Türkiye su fakiri ülke olacak bunun tedbirlerini almamız lazım dedim. Sahada gördüklerimi Ankara’da iki defa sayın cumhurbaşkanımızla bir araya gelerek arz ettim. Hazine ve Maliye bakanımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanımız, Tarım bakanımıza arz ettim. sahadaki sorunları çiftçilerimize destek istedim. sulama yatırımlarının Türkiye’de hızlı bir şekilde bitirilmesi gerektiğini ifade ettim. Sulama randımanını artırılmalı kaynağından tarlaya kadar suyun yarısını kaybediyoruz açık sistemler üzerinde bu kanalları muhakkak kapalı sistemler haline getirmemiz lazım suyun yüzde 77’sini tarım sektörü kullanıyor. Yani tasarruf tedbirlerinin önce tarım sektöründe alınması lazım. Bazı yerlerde görüyorum vahşi sulama yapıyoruz vahşi sulamadan vazgeçmemiz lazım ve bütün çiftçilerimizin zorunlu olarak basınçlı sulama sistemlerine geçmesi lazım. Vereceğimiz desteklerle. Burası aynı zamanda bir sanayi bölgesi toprak altındaki suya hepimiz göz koyduk. Sanayiciye toprak altına giriyor su çekmeye çalışıyor, çiftçimiz kuru alanda üretim yapıyor toprak altına iniyor su çekmeye çalışıyor. Bugün sordum kaç metreden çıkıyor su dedim 600 metre dediler 600 metre Türkiye’de gezdiğim yerlerde 300 400 metrelerde su bulamaz hale geldik yani yeraltı su kaynaklarımızı kaybetmiş durumdayız. Eğer tedbirlerimizi almazsak yeterli yağış almayan tamamen yağışa bağlı iklim koşullarına bağlı üretim yapıyoruz başka bir çaremiz yok yeraltı sularını da tüketmeye başladık burada eğer gerekli tedbirlerimizi almazsak bazı ürünlerden önümüzdeki yıllarda ekiminden vazgeçmek zorunda kalacağız. Bunu dondan zarar gören bölgelerde açıkladım başkan dona geldi kuraklıktan bahsediyor dediler çok geçmedi iki ay içinde kuraklık yaşamaya başladık önümüzdeki yıllarda daha yoğun bir şekilde bunu Sayın Cumhurbaşkanımız ve ilgili bakanlarımıza ilettik tedbirlerin alınması noktasında onlardan da bir takım talepler bulunduk. İnşallah bu taleplerimiz yerine gelir. Ayçiçeğimiz burada stres yüklenmiş inşallah yağış gelir arkasından da inşallah fiyat gelir fiyat konusunda ziraat odası başkanlarımızla takip ediyoruz inşallah çiftçimizi memnun eden bir sonuçla karşılaşırız üreticilerimize Allah kolaylık versin. Türkiye’de üretim kolay değil yüksek maliyetlerle üretim yapıyoruz yapısal sorunlarımız var işletmelerimiz çok büyük değil parçalı ekonomik faaliyette bulunmak zor para kazanmak fevkalade zor iklim koşullarına bağlıyız zaman zaman dolu sel fırtına hortum yoktu o da var şimdi. Ankara’da köyleri gezdim hayvan hastalıkları başladı şap hastalığı var hem hastalıklarla hem zararlılarla hem iklim koşullarıyla boğarak üretim yapıyoruz bundan sonra net söylüyorum tarım çok stratejik bir ürün haline geldi çok önemli bir ürün haline geldi. Bazı ürünleri önümüzdeki yıllarda belki bulamayacağız bulursak da çok pahalı almak zorunda olacağız yelkenleri artık tarıma çevirmekten başka çaremiz kalmadı Çiftçimiz göç veriyor bunu sayın cumhurbaşkanına yönetim rakamları verdim 18- 32 yaş arasındaki çiftçimizin yani gençlerimizin oranı yüzde 5’e kadar düştü gençlerimizi tarımda tutamıyoruz. gençlerimize destek vermemiz lazım asgari ücretle gidip büyükşehirlerde çalışıyorlar ama buradan kopuyorlar bugün Suriyelilerle Afganlarla idare ediyoruz ama onlar da kendi memleketlerine döndüklerinde biz üretimi neyle sağlayacağız? Dolayısıyla çiftçimizi desteklemekten başka çaremiz yok çiftçimizin arkasında duracağız, çiftçimizin tarlada üretim yapmasını sağlayacağız bu manada Ziraat Odası başkanlarımızla beraber elimizden ne geliyorsa yapıyoruz. Hem sahadayız sahada gördüğümüz sıkıntıları sorunları gidiyoruz Cumhurbaşkanımız ve bakanlarımıza anlatıyoruz çiftçimize destek alma noktasında her türlü mücadeleyi veriyoruz. Ben tekrar sizlere geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Allah hepimizin yardımcısı olsun bu süreçte."

Kuraklık Yaşanan Yerlerde Çiftçiler Tarlaya Biçerdöver Sokamadı Haber

Kuraklık Yaşanan Yerlerde Çiftçiler Tarlaya Biçerdöver Sokamadı

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kuraklığın tarımsal üretimde yol açtığı zararlara dikkat çekerek, mağdur olan çiftçilerin yardım kapsamına alınması gerektiğini belirtti. TZOB Başkanı Bayraktar, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Küresel iklim değişikliğinin sonucu olarak dünyanın birçok bölgesinde artan sıcaklıklar ve azalan yağışlar, kuraklık afetinin sıklığını ve şiddetini artırıyor. Birçok doğal afetin aksine kuraklık yavaş gelişim gösterebilmekte, çok geniş bölgelerde ve hatta kimi zaman bir ülkenin tümünde ciddi ekonomik, çevresel ve sosyal etkilere sebep olabilmektedir. Ülkemizin küresel ölçekte yarı kurak bir iklim kuşağında bulunması kuraklığın hassasiyetini artırıyor. Kuraklığın tarıma etkilerini 2008, 2014 ve 2021 yıllarında ülkemizde yaşadık. Bitkilerin çıkış̧ ve gelişme döneminde ihtiyaç duydukları suyun toprakta bulunmaması nedeniyle söz konusu yıllarda hem verimde hem de kalitede ciddi sorunlar yaşanmıştır. O yıllarda kuraklık sonucu tarımsal üretim önemli ölçüde etkilenmiş ve birçok üreticinin yanı sıra ülke ekonomisi de oldukça zarar görmüştür. 2024-25 sezonu da ülkemizde tarımsal kuraklık sebebiyle üretimde azalmalar meydana gelmiştir. Özellikle Güneydoğu ve İç Anadolu Bölgesi’ndeki illerimizde ciddi verim kayıpları görülmektedir. Kuraklığın yaşandığı yerlerde çiftçilerimiz maliyetini kurtarmayacağından tarlasına biçerdöver sokamamıştır. Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde buğday, arpa ve mercimekte yaklaşık %80 oranında verim kayıpları görülmektedir. Diyarbakır’da kuruda buğday verimi %48, suluda %10,8 oranında düşmüştür. Ayrıca kuruda üretilen arpada verim %63 oranında düşmüştür. Mardin’de hububat hasadı bitmek üzeredir. Buğdayda %20, arpada %50 ve mercimekte %55 oranında kuraklık zararı görülmüştür. Konya’da arpa hasadı başlamış ve normalde dekara en az 250-300 kg olması gereken verimin dekara 50 ila 150 kg arasında değiştiği görülmüştür. Çankırı’da normalde dekara 300-350 kg olan arpa verimi 50-60 kg’a düşmüştür. Normalde 350-400 kg olan buğday verimi 200-250 kg’a düşmüştür. Aksaray’da arpa hasadı başlamıştır. İlde yağışlar kurtarır seviyede olsa da nisan ayındaki zirai don kaynaklı buğday ve arpada %20 civarında verim kaybı beklenmektedir. Karaman’da 670 bin dekarlık arpa üretim alanının 400 bin dekarı kuraklık ve zirai don sebebiyle biçerdöver girmeyecek durumdadır. Kayseri’de hasat henüz başlamasa da Kocasinan, İncesu ve Yeşilhisar ilçelerinde kuraklık sebebiyle buğday ve arpa verimlerinin %50 oranında düşmesi beklenmektedir. Kırıkkale’de buğday ve arpa hasadı yeni başlamış, rakımı yüksek ve yağış alan bölgelerin haricinde kuraklık nedeniyle önemli verim kayıpları meydana geldiği görülmüştür. Normalde 300 kg olan buğday verimi 100 kg’a, arpa verimi ise 300kg’dan 70-80 kilogramlara düşmüştür. Kırşehir’de buğday ve arpa hasadı yeni başlamış ve yağış alan sınırlı bölgeler haricinde kuraklık ve don sebebiyle %90’a varan verim kayıpları meydana gelmiştir. Kuraklık Hatay ilini de etkilemiştir. Buğdayda kayıp oranı Belen ve İskenderun ilçelerinde %100, Altınözü ilçesinde %60, Kumlu ilçesinde %50, Erzin ilçesinde %42, Kırıkhan, Payas, Defne ve Reyhanlı ilçelerinde %40, Antakya ilçesinde %35, Samandağı, Arsuz ve Hassa ilçelerinde %30 oranında olmuştur. Kilis ilinde 2025 sezonunda Merkez, Musabeyli, Elbeyli ve Polateli ilçelerinde kuraklık yaşanmıştır. Kuraklık sebebiyle arpa rekoltesinde ortalama %84 oranında, nohut rekoltesinde %80 oranında, buğday rekoltesinde ortalama %65 oranında ve kırmızı mercimek rekoltesinde ortalama %77 oranında kayıp beklenmektedir. Ayrıca yağış azalması sonucu yeraltı sularının çekilmesiyle mısır ürününde de üretim kaybı yaşanacağı öngörülmektedir. İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’nun yanı sıra Türkiye’nin dört bir yanında kuraklık sebebiyle ürünlerde verim düşüklüğü görülmektedir. Geçmiş yıllarda kuraklığın şiddetli yaşandığı yıllar olmuştur. Ancak 2025 yılının henüz ilk yarısı; don, dolu, sel ve kuraklık doğal afetlerinin hepsinin yaşandığı bir afet yılı olmuştur. Nisan ayında yaşanan don afetinden zarar gören çiftçilere sigortası olmasa da hasarları oranında yardım ödemesi yapılacak olması olumludur. Bu sezon yaşanan kuraklık da buğday, arpa ve mercimek başta olmak üzere stratejik ürünlere zarar vermiştir. Bu sebeple kuraklıktan zarar gören ve geliri düşen çiftçilerimizin de yardım kapsamına alınmasını, Ziraat Bankası’na ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz olarak en az 1 yıl ertelenmesini talep ediyoruz.”

Sarıyar Barajı’ndan Ankara’ya Su Temin Edilecek Haber

Sarıyar Barajı’ndan Ankara’ya Su Temin Edilecek

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş 2021 yılında Sarıyer Barajı’ndan su getirilmesi için talimat verdiğini ve projeye başlanması gerektiğini vurguladı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, ASKİ Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen Kuraklık Acil Eylem Planı 2. Toplantısına katıldı. ASKİ Genel Müdürlüğü Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen toplantıya Ankara Vali Yardımcısı Osman Beyazyıldız, ASKİ Genel Müdürü Memduh Aslan Akçay, ilçe belediye başkanları, üniversite temsilcileri ve ilgili kurum ve kuruluşların bürokratları da katıldı. YAVAŞ UYARDI: ORTA ANADOLU ÇÖLLEŞME TEHDİDİ ALTINDA Toplantıda konuşan Yavaş, Ankara’nın karşı karşıya olduğu su krizine ilişkin uyarılarda bulundu: “İçme Suyu, Atık Su ve Yağmur Suyu Yönetimi Master Planı”nı 2020 yılında yapmıştık. 2024 Ağustos’ta da tamamlandı. Orta Anadolu’nun yıllardır bütün haritalarına baktığımız zaman genellikle şunu görüyoruz: Orta Anadolu’nun tamamında önümüzdeki otuz yıl içerisinde bir çölleşme olacağı öngörülüyor. Ekolojiyi bozmanın doğal sonuçları olarak iklim kriziyle, aşırı yağışlarla, yangınlarla ve kuraklıkla da buluşacağız.” SARIYAR BARAJI TALİMATI Başkan Yavaş, geleceğe dönük su temini konusunda da önemli bir projeye dikkat çekti. 2021 yılında Sarıyar Barajı’yla ilgili verdiği talimatı hatırlattı. “İleriye yönelik olarak 2021 yılında Sarıyer Barajı’ndan su getirme için talimat vermiştim. Oradan hattın nasıl geleceğiyle ilgili bir avan projesi var. Bizim bu dönemde bunun ihalesini yapmamız gerekiyor her halükarda çünkü geçen yıl suyun damlası yoktu, kar bu sene olmadı. Seneye de olmazsa ne yapacağız? Onun için bir an evvel o çalışmalar başlanacak.” 500 BİN METREKÜPLÜK SU TASARRUFU HEDEFLENİYOR Toplantıda ASKİ yetkilileri tarafından yapılan sunumda, kuraklığa karşı su tasarrufu, kaçakların azaltılması ve alternatif su kaynaklarının kullanımı üzerine yeni projeler geliştirildiği aktarıldı. Ayrıca toplantıda alınan bazı kararlar da şöyle: - Yaz aylarında kullanılan ortalama 1,5 milyon metreküp suyun, her ay 500 bin metreküplük kısmının tasarruf edilmesi hedeflendi. Bu yüzden park ve bahçe sulamalarının tankerlerle yapılması konusunda ilçe belediyeleriyle görüş birliğine varıldı. - Suyu yoğun tüketen abonelerin de tespit edilerek tek tek uyarılması kararlaştırıldı. - Her eve 4-5 adet perlatör verilerek su tasarrufu sağlanması amaçlanıyor.

Ankara’da Kuraklık Alarmı Haber

Ankara’da Kuraklık Alarmı

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, ASKİ Genel Müdürlüğü’nde düzenlenen Kuraklık Acil Eylem Planı Toplantısı’nda önemli açıklamalarda bulundu. Ankara’da son yıllarda ciddi yağış eksikliği yaşandığına dikkat çeken Yavaş, su krizine karşı sert tedbirler alınması gerektiğini vurguladı ve plansız, amaç dışı kullanıma müdahale edilmesi gerektiğini ifade etti. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, ASKİ Genel Müdürlüğü’nde düzenlenen Kuraklık Acil Eylem Planı toplantısına katıldı. Yavaş, son yıllarda Ankara’da ciddi yağış eksikliği yaşandığını belirterek, su krizine karşı sert tedbirler alınması gerektiğini vurguladı. “Bir önceki yıl hemen hemen Ankara hiç yağış almamıştı” diye konuşan Yavaş, bu yıl da yalnızca birkaç gün süren yağışla yetinildiğini söyledi. “PLANSIZ, AMAÇ DIŞI KULLANIMA MÜDAHALE ETMEMİZ GEREKİYOR” Ankara’nın mevcut su rezervlerinin bir yıl daha yetecek düzeyde olduğunu belirten Yavaş, “Ancak görünen o ki bu sıkıntı sadece bu yıla ait değil. Önümüzdeki yıllarda da mutlaka yaşanacak” diye konuştu. Yavaş, Türkiye’de suyun yüzde 70’inden fazlasının tarımda, çoğu zaman da plansız şekilde ve amaç dışı kullanıldığını belirterek şunları söyledi: “Aslında çiftçinin de kendisine zarar veriyor. Ancak içme suyu bakımından bizler de çok verimli kullandığımızı söyleyemeyiz. Özellikle Ankara'daki hobi bahçelerine baktığımız zaman bunlardaki su tüketimi, ayrıca villa tipi yapılaşmalarda da bahçe sulanması gibi artışları gözetliyoruz. Daha önceki yıllarda yüzde 85 civarındaki su tüketimi yüzde 15 civarındayken birdenbire 15-30 ton arasının çok daha arttığını ve Ankara'nın tamamının su kullanımında yüzde 85’inin 15’ini kullanmasına rağmen, geri kalan yüzde 15’inin de yüzde 85’ten fazla su kullandığını müşahede ettik. Bizim buna müdahale etmemiz gerekiyor.” ASKİ’nin gerekli durumlarda sert önlemler alacağını ve önceliğin her zaman insanların temel su ihtiyacı olacağını vurgulayan Yavaş, açıklamalarını şöyle bitirdi: “İnşallah buradaki toplantıdan verimli sonuçlar alırız. Bunu üst makamlarla ve vatandaşımızla paylaşmak suretiyle bugünden olmak üzere acil tedbirlere başvuracağız ve umuyorum iyi bir sonuç alacağız” ifadelerini kullandı.

CHP'li Gürer: "İklim Krizinin Etkileri Derinleşiyor" Haber

CHP'li Gürer: "İklim Krizinin Etkileri Derinleşiyor"

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) Türkiye’nin son beş yılına ait sıcaklık anomalisi verilerini paylaşarak iklim değişikliğinin etkilerine dikkat çekti. Gürer, FAO’nun 2020-2024 dönemini kapsayan verilerine göre, Türkiye’de mevsimlik ve yıllık sıcaklıklar referans dönemine göre belirgin şekilde arttığını belirtti. KIŞ AYLARI REKOR DÜZEYDE ISINDI CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “FAO’nun verileri, Türkiye’de kış aylarının giderek daha sıcak geçtiğini ortaya koydu. 2024 kışı (Aralık-Ocak-Şubat), referans dönemine göre 3.7°C daha sıcak olarak son beş yılın en yüksek anomalisini kaydetti. 2021 yılında +2.7°C, 2023’te ise +2.1°C olan kış sıcaklık anomalisi, iklim değişikliğinin etkilerini net bir şekilde yansıtıyor.” diye konuştu. İLKBAHARDA SICAKLIK ARTIŞI DEVAM EDİYOR CHP’li Ömer Fethi Gürer, “İlkbahar aylarında (Mart-Nisan-Mayıs) da sıcaklıkların arttığı görülüyor. 2024 ilkbaharı, referans dönemine göre 2.6°C daha sıcak geçti. 2022 yılında soğuk hava dalgası nedeniyle nötre yakın bir değer (+0.1°C) kaydedilse de, genel eğilim artış yönünde devam ediyor” dedi. YAZ AYLARINDA AŞIRI SICAKLAR DİKKAT ÇEKİYOR Yaz mevsiminin (Haziran-Temmuz-Ağustos), Türkiye’de en fazla ısınan mevsimlerden biri olduğunu belirten CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “2024 yazı, 3.3°C’lik anomali ile son beş yılın en sıcak yazı olarak kayıtlara geçti. 2021-2023 arasında yaz sıcaklıkları sürekli olarak +2°C civarında seyrederken, 2024’te bu artışın daha da yükselmesi dikkat çekti. Uzmanlar sürekli uyarıyor. Buna rağmen iklim değişikliğinin olumsuz yansımaları ile ilgili daha çok yapılması gereken iş var.” şeklinde konuştu. SONBAHAR DALGALI ANCAK SICAK GEÇİYOR Ömer Fethi Gürer, “Sonbahar aylarında (Eylül-Ekim-Kasım) sıcaklık anomalileri dalgalı bir seyir izlese de, genel olarak ortalamanın üzerinde seyrediyor. 2020 sonbaharı +2.9°C, 2023 sonbaharı ise +2.7°C ile en sıcak dönemler olarak öne çıkarken, 2024’te bu değer +1.2°C’ye gerilese de uzun vadeli ortalamaların üzerinde kaldı.” dedi. GÜRER: “TARIM VE SU POLİTİKALARI UYGULAMADA ÇÖZÜM ÜRETMELİ” CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, FAO verilerinin Türkiye’nin iklim krizinden ciddi şekilde etkilendiğini gösterdiğini belirterek, acil önlem çağrısı yaptı. Kuraklıkla mücadele, su yönetimi ve tarımsal adaptasyon politikalarının titizlikle uygulanması gerektiğini vurgulayan Gürer, “Bu veriler, gelecekte daha büyük sorunlarla karşılaşmamak için  daha hızlı ve kararlı harekete geçmemiz gerektiğini gösteriyor. Aksi taktirde, 2024 yılında küresel ısınma nedeniyle mevsimlerin öne kayması sonucu tarımsal üretimde yaşanan sorunlar daha da artacaktır. Tarım politikaları küresel ısınmanın olası olumsuz sonuçlarına karşın revize edilmeli ve çiftçi eğitimlerinin bu yönde artırılması ile çiftçilerin bilinçlendirilmesi önem arz etmektedir." dedi. Gürer, “Küresel iklim değişikliğinin dünyada olduğu gibi ülkemize de yaratacağı olumsuzlukları uzmanlar sürekli gündeme getirmektedir.” diyerek, meclise gelmesi beklenen ve komisyondan geçen iklim kanunu sorunun derinliği görülerek geri çekilip tüm siyasi parti ve ilgili oda, dernek, birliklerle kapsamlı ve çözüm üretecek noktaya taşınarak mecliste görüşülmesi gerektiğini de ifade etti.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.