SON DAKİKA
Hava Durumu

#Jale Nur Süllü

Porsuk Haber Ajansı - Jale Nur Süllü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Jale Nur Süllü haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İklim Yasası Değil, Doğa Katliamının Hukuki Kılıfı! Haber

İklim Yasası Değil, Doğa Katliamının Hukuki Kılıfı!

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşmeleri süren İklim Kanunu Teklifi’ne ve önümüzdeki hafta Genel Kurul’a gelmesi beklenen doğa talanını kolaylaştıran yasal düzenlemelere ilişkin sert eleştirilerde bulundu. Milletvekili Süllü, iklim krizinin etkilerini derinleştiren ve doğayı şirketlerin hizmetine sunan yasal düzenlemelere karşı kamuoyunu uyardı: “İklim krizi ile mücadelede iklim krizinin tetikleyicisi fosil yakıtlardan çıkış, termik santrallerin kapatılması, ormansızlaşma ile mücadele yerine tam tersine maden ve enerji şirketlerinin uygulamalarını kolaylaştıracak bir teklif var önümüzde.” “Kanunları kanunla aldatmaya çalışıyorlar” Türkiye’nin derin bir ekonomik krizden geçtiğini hatırlatan Süllü, “Vatandaşlarımızın bırakın eti, meyveye dahi ulaşamadığı bir süreçte, milyonlarca yurttaşımızın çözüm bekleyen temel sorunları varken, TBMM’de ardı ardına ülkemizi felakete sürükleyecek iki yasa teklifiyle karşı karşıyayız” dedi. Yasama sürecini “iktidara hizmet eden büyük bir ikiyüzlülük” olarak niteleyen Süllü, “Tarihe, doğayı koruyor gibi yaparken doğayı yok eden bir Meclis olarak geçilecek. Bu tablo karşısında bir milletvekili olarak derin bir üzüntü duyuyorum” ifadelerini kullandı. “İklim krizi değil, kârın sürdürülebilirliği düşünülüyor” TBMM’ye sunulan İklim Kanunu Teklifi’nin, iklim kriziyle mücadele etmek yerine sera gazı salımını alınıp satılabilir bir piyasa unsuruna dönüştürdüğünü belirten Süllü, “İklim krizi, bedel ödeyerek daha fazla kirletmenin yolunu açan bir düzenlemeyle ticarileştiriliyor. Yasanın tek sürdürülebilirliği, şirketlerin kârının sürdürülebilirliği!” dedi. Süllü, artan sıcaklıklar, kuraklık, su kıtlığı, tarımda verim düşüşü, gıda fiyatlarındaki artış ve sağlık sorunlarının doğrudan iklim krizinin sonuçları olduğunu hatırlatarak, “Yasa teklifinde kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi kırılgan kesimlerin hiçbir şekilde gözetilmediği açıkça görülüyor” diye konuştu. “Toplumsal muhalefetin uyarılarına kulak tıkadılar” 4 Nisan’da teklifin Meclis gündeminde ilk kez görüşüldüğü sırada yaptığı uyarıları hatırlatan Süllü, “Bu yasa tam anlamıyla bir ‘yeşil aklama’ ve göz boyama yasasıdır, geri çekilmeli demiştik. Komisyona çekildiği sanılırken hiçbir değişiklik yapılmadan Meclis’e getirildi. Toplumsal muhalefetin ve uzmanların uyarılarına kulak tıkadılar” dedi. “İklim krizinin tetikleyicileri destekleniyor” İklim yasasına itiraz ederken, şimdi çok daha vahim bir düzenlemeyle karşı karşıya olduklarını ifade eden Süllü, “Doğa ve yaşam savunucularının, bilim insanlarının ve köylülerin tüm itirazlarına rağmen, halk arasında ‘süper izin’ ve ‘talan yasası’ olarak bilinen düzenlemeleri torba yasaya doldurup Meclis gündemine taşıdılar. ‘Üstün kamu yararı’ adı altında kamulaştırmalar kolaylaştırılarak, vatandaşın tapulu arazisine el atmanın önü açılıyor” dedi. Söz konusu düzenlemelerin; ormanlar, sulak alanlar, milli parklar, su kaynakları ve zeytinliklerin madenciliğe açılmasının önünü açtığını belirten Süllü, “2053 net sıfır emisyon hedefinden bahsederken kömür madenciliğini teşvik ediyor, karbon yutak alanları olan ormanları Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne devrederek doğayı sermayeye teslim ediyorsunuz” diyerek tepki gösterdi. “Yasalar şirketlerin taleplerine göre şekillendiriliyor” Yasa teklifinin Orman, Mera, Çevre gibi koruma yasalarını etkisiz hale getirdiğine dikkat çeken Süllü, “Yatağan, Akbelen gibi bölgelerde maden şirketlerinin taleplerine göre koordinatlar belirlenerek yasal düzenlemeler yapılıyor. Şirketlere özel yasa üretiliyor” ifadelerini kullandı. İktidarın bir yandan sözde iklim yasası çıkarıp sınırda karbon düzenlemesi getirdiğini söyleyen Süllü, “Diğer yandan iklim krizini büyüten fosil yakıtlarla enerji üretimi için her türlü kolaylığı sağlıyorsunuz. Bu nasıl bir çelişkidir?” diyerek iktidarın ikiyüzlü yaklaşımını eleştirdi. “Talan yasasını tümden geri çekin” Süllü, İklim Yasası teklifinin doğayı korumak yerine talana açtığını vurgulayarak, “İklim yasasında önceliklenmesi gereken doğa, bu düzenlemeyle talana açılıyor. Ülkemizin ve gelecek nesillerin geleceği hiçe sayılıyor,” dedi. Teklife karşı bir kez daha çağrıda bulunan Süllü, “İklim Yasası Teklifi geri çekilmeli, doğayı ve toplumu önceleyen gerçek bir iklim yasası hazırlanmalıdır. Talan yasasını tümden geri çekin; şirketlerin çıkarı uğruna geleceğimizi yok etmeyin,” ifadelerini kullandı.

Üretici Kazanamıyor, Vatandaş Alamıyor Haber

Üretici Kazanamıyor, Vatandaş Alamıyor

Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, yaklaşan Kurban Bayramı öncesinde Hayvan Pazarı’nı ziyaret etti. Ziyaret sırasında besiciler ve vatandaşlarla görüşen Süllü, “Yem, ilaç, akaryakıt giderlerinin yüzde 100 zamlanması, üreticilerin belini bükmüş. Besiciler artan maliyetler karşısında, etin satış fiyatının aynı oranda artmaması nedeniyle para kazanamadıklarından yakınırken alım gücü hızla düşen vatandaş ise hayvan pazarına yaklaşamıyor” diyerek hayvan pazarında büyük bir durgunluk olduğunu söyledi. NE ÜRETİCİ KAZANIYOR, NE TÜKETİCİ ALABİLİYOR Hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu zor durumu yerinde gözlemleyen Süllü, besicilerin artan yem, akaryakıt, veteriner ve işçilik maliyetleri altında ezildiğini belirterek, “Geçen yıl 300-350 lira olan yem, bu yıl 700-750 liraya, 7-8 lira olan arpa, şu an 11-12 liraya yükselirken etin baskülde satış fiyatlarının bu oranda artmadığını söyleyen üretici zarar ettiğini anlatıyor. Besici de, vatandaş da şikayetçi. Emekli, asgari ücretli kurban kesemiyor; bütçesine uygun kurbanlık bulamıyor. Üretim maliyetlerindeki hızlı artışlar nedeniyle kurbanlık fiyatları kaçınılmaz olarak yükseliyor, hayvancılık sektörü can çekişiyor. Böyle giderse bir süre sonra ülkemizde besici kalmayacak. AKP’nin tarım ve hayvancılığı bitiren politikaları yüzünden ne üretici kazanabiliyor ne tüketici alabiliyor. Bayram öncesi pazarda ne bayram havası var, ne umut.” dedi. ÜRETİCİNİN SESİ: “KÂR ETMEDEN NASIL AYAKTA KALALIM?” Besiciler, kurbanlık fiyatlarını belirlerken belirli bir aralık hedeflediklerini, ancak maliyetlerin yüksekliği nedeniyle bu aralığın altında satış yapmak zorunda kaldıklarını ifade ettiler. Bir besici, “Yetiştirdiğimiz kurbanlıkları şu şu aralıkta verirsek diye hesaplıyoruz ama bu aralığın altına düşüyoruz. Yemi, veteriner ücretleri, ilacı, iğnesi, çobanı vs. giderler sürekli zamlanıyor. 1 kg süt 1 kg yemi karşılamıyor. Çoban fiyatları 50 ile 80 bin arası. 225 bin liraya mal ettiğim bir kurbanlığı 185 bine satmak zorunda kaldım. Bu şartlarda biz nasıl dayanacağız. Kurbanlıkta kâr olmazsa, hayvancılığın geleceği de olmaz” şeklinde konuştu. BU GİDİŞLE BESİCİ KALMAYACAK Bir başka üretici ise, “2018 yılı öncesinde kurbanlık satışlarımızda kârlılık yüksekti, bugün ise kasap fiyatına bile gelmiyor. Üretici yetiştiriyor, maliyetine ya da zararına hayvanını elinden çıkarıyor. Her sene 50-60 kurbanlık olurken son 4-5 sene köylerden şehre kurbanlık getirilmez oldu. 5-10 sene önce bir asgari ücretli, emekli kurbanlık alabiliyordu. Şimdi büyük marketlerde kredi kartıyla, borçlanarak kurbanlık satın alıyor. Kurban Bayramı’ndan 15-20 gün önce hayvanları bitiriyorduk, artık bitiremiyoruz. Satış fiyatı maliyetleri kurtarmıyor. Bu gidişle üretici, besici kalmayacak!” diyerek pazardaki sıkıntıları dile getirdi. “Hiçbir lezzeti olmayan angusları getiriyorlar, sağlıklı sağlıksız mı belli değil, millete yediriyorlar, yabancıya paraları akıtıyorlar, bize gelince desteklemiyorlar” diyen besici şikayetine de değinen Süllü, besicilerin en büyük yakınmalarından birinin de iktidarın güya et fiyatlarını düşürmek için, besicileri terbiye etmeye yönelik hayvan ithalatı politikasının yanlış olduğuna ve vatandaşın ucuz ete ulaşmasına, beslenmesine katkı sağlamadığına dikkat çekti. BIRAKIN PAHALLILIĞINI, ET BULAMAYACAĞIZ! Süllü, alarm veren hayvancılık sektörünün sürdürülebilirliği için acil önlemler alınması gerektiğini ya değilse her geçen gün besicilikten vazgeçenlerin artmasıyla et bulunamayacağı ve et fiyatlarının iyice yükseleceğini vurguladı. “Üreticinin emeğinin karşılığını alabileceği, tüketicinin de uygun fiyatlarla kurbanlık alabileceği, et tüketebileceği bir sistem kurulmalıdır” diyen Süllü, “tarım ve hayvancılık politikaları yeniden gözden geçirilmeli, hayvan ithalatı yerine yerli üretici desteklenmeli, yerli yem, ilaç gibi maliyetleri düşürücü önlemler alınmalı, mera ıslahına önem verilmeli, hayvancılığı besleyen bitkisel üretim geliştirmeli, çağdaş ekipman, çiftçi eğitim destekleri hayata geçirilmeli, hayvan ırkı ıslahı sağlanarak” Türk tarımında önemli bir yer tutan hayvancılık sektörünün kan kaybının önlenmesi ve vatandaşın ete erişiminin sağlanması gerektiğini söyledi

Yargı Kararlarına Karşı Alpu Ovasını Katletmekte Israrcılar! Haber

Yargı Kararlarına Karşı Alpu Ovasını Katletmekte Israrcılar!

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, yargını ret kararlarına karın yeniden gündeme getirilen Alpu Kömür Termik Santrali projesine ilişkin verdiği soru önergesine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'dan gelen yanıta sert tepki gösterdi. Bakanlığın "Alpu Ovası'ndaki kömürün ekonomiye kazandırılabilirliği hususunda değerlendirmeler sürüyor" yanıtının kabul edilemez olduğunu belirten Süllü, "Hukuku yok sayarak Alpu Ovası'nı katletmekte ısrar eden bir anlayışla karşı karşıyayız. AKP'nin ne çevreyi ne de halk sağlığını önemsemediği bir kez daha görülmüştür" dedi. “BÜYÜK OVA KORUMA ALANI VE ARKEOLOJİK SİT STATÜSÜ YOK SAYILIYOR!” Yargının iptal gerekçeleri arasında Alpu Ovası’nın Büyük Ova Koruma Alanı, yani tarımsal sit ilan edilmesi ve maden sahasının 1. derece arkeolojik sit alanı olması gibi önemli gerekçeler hiçe sayıldığını ifade eden Süllü, kül depolama sahalarının yapılacağı bölgede lüle taşı rezervlerinin bulunmasının da önemsenmediğinin anlaşıldığını söyledi. “İKTİDAR ALPU OVASI’NI YOK ETMEKTE ISRARCI” Süllü, “Genel Kurul gündemine alınan ve itirazlarımız sonucunda görüşmeleri durdurulan İklim Kanunu Teklifinin adı ‘iklim kanunu’ olsa da, Alpu Ovası’nı yok etmekte kararlı olan iktidarın iklim kriziyle mücadele gibi bir amacının olmadığı, yalnızca iklim krizinin yarattığı ekonomik kazancın regüle edilmesinden ibaret olduğu anlaşılıyor” dedi. Dünya genelinde kömürden çıkış ve termik santrallerin kapatılması ile Türkiye’nin 2053 yılı net sıfır emisyon hedefinin olduğuna dikkat çeken Süllü, “Kömürlü termik santral girişimleri, hükümetin iklim kriziyle mücadele konusundaki samimiyetini de sorgulatıyor” ifadelerini kullandı. “24 İLDE 11 MİLYON İNSANIN SAĞLIĞI TEHDİT ALTINDA” Kömürlü termik santral projelerinin çevresel ve sağlık açısından ciddi riskler taşıdığını, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin büyük zarar göreceğinin bilim insanları ve çevre dernekleri tarafından ortaya konulduğunu ifade eden Süllü, “Alpu Ovası’nda kömürlü termik santral çalışmalarının yeniden başlaması karşısında Eskişehirlilerin kaygıları artmış durumda. Santralin yakacağı kömürden ortaya çıkacak cıvanın, yeraltı tatlı su kaynakları ve buradan dolaşımla Porsuk Çayı ve Sakarya Nehri’ne ulaşacağı öngörülüyor. Santral faaliyete geçtiğinde 24 ilde etkili olacak; 35 yıl boyunca bu şehirlerde toplam 11 milyon insanın sağlığını olumsuz etkileyeceği tahmin ediliyor” dedi. “KÖMÜRDEN ADİL ÇIKIŞ PLANLARI KURGULANMIYOR” Alpu Ovası’nda kurulması planlanan kömürlü termik santrale karşı yerel halk, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler arasındaki dayanışma sayesinde büyük mücadele verildiğine vurgu yapan Süllü, “Kazanılan davalara uygun olarak projenin gündemden düşmesi beklenirken, Bakanlık kömürde ısrar ediyor. Küresel iklim hedeflerine katkı ve 2053 net sıfır vizyonunu başarmak için gerekli olan santral bazında kömürden adil çıkış planları kurgulanmıyor.” dedi. “SONUNA KADAR MÜCADELE EDECEĞİZ” Eskişehirlilerin bereketli ve temiz topraklara verilmek istenen zararın farkında olduğunu ifade eden Süllü, “Doğaya sahip çıkmaya; kömürlü termik santrale karşı hemşehrilerimizle birlikte sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.

CHP'li Süllü: "Kanserle Anılan Kaymaz'a Önlem Alınmıyor!" Haber

CHP'li Süllü: "Kanserle Anılan Kaymaz'a Önlem Alınmıyor!"

Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin mahkemeden aldığı yürütmeyi durdurma kararına karşın, Kaymaz Altın ve Gümüş Madeni Üçüncü kapasite Artışı (MAD-3) ile İlave Maden Atık Depolama Tesisi projesinin uygulanmakta olduğu yönünde alınan şikayetlerle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum tarafından yanıtlanması istemiyle verdiği soru önergesine gelen yanıt ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Süllü, “Yurttaşlarımızdan gelen şikayetler ve Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu’nun, uydu görüntülerine dayanarak, MAD-3 tesisinde inşai faaliyetlere devam edildiği yönündeki iddialar üzerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi vermiştim. Nihayet aylar sonra yanıt geldi.” dedi. Önergeye verilen yanıtı değerlendiren Süllü, uydu görüntüleri konusunda Bakanlığın sessiz kalmasına ve 26 Aralık 2024 tarihinden itibaren hiçbir denetim yapılmamasına tepki göstererek bir an önce yeni bir denetim yapılması çağrısında bulundu. Eskişehir’in Sivrihisar ilçesine bağlı Kaymaz Mahallesi mevkiinde Koza Altın İşletmeleri Anonim Şirketi’nin Kaymaz Altın ve Gümüş Madeni Üçüncü kapasite Artışı ile İlave Maden Atık Depolama Tesisi (MAD-3) projesi için verilen ÇED Olumlu kararına karşı Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından dava açılmış, mahkemece yürütmeyi durdurma kararı verilmiş, yapılan incelemeler ve yargılama neticesinde ise dava haklı bulunarak “ÇED Olumlu” kararı iptal edilmişti. MAHKEMENİN DURDURMA KARARINA KARŞIN FAALİYETLER SÜRDÜRÜLDÜ MÜ? Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu’nun kamuoyu ile paylaştığı görüntülerde MAD-3 inşaatının, yürütmeyi durdurma kararına çok yakın bir tarih olan 15.04.2024 tarihinde sadece kazı ve membran döşemesi aşamasında olduğunun görüldüğünü ifade eden Süllü, “Yürütmeyi durdurma tarihi olan 30.04.2024 tarihinden sonraki döneme ait 08.05.2024, 30.05.2024, 29.07.2024 ve 19.11.2024 tarihli görüntülerde ise membran üzerinin görüntülerde beyaz renkli bir yapı malzemesi ile aşama aşama kaplandığı, inşaatın yürütmeyi durdurma kararından sonra da devam ettiği ve nihayet tamamlandığı görülmektedir” dedi. KAYMAZ’DA BİR AN ÖNCE YENİ BİR DENETİM YAPILMALI Bakan Kurum’un önergeye verdiği yanıtı değerlendiren Süllü, “İptal kararının icaplarına göre iş ve işlemlerin yürütüldüğü ifade edilen yanıtta, Bakanlık tarafından 01.07.2024 tarihinde 1 adet ve daha sonra İl Müdürlüğü tarafından 7 kez olmak üzere, toplam 8 kez denetim yapıldığı ve MAD-3 projesi ile ilgili herhangi bir inşai faaliyet ve/veya depolama faaliyetinin olmadığı bilgisi paylaşılmış” dedi. Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu’nun uydu görüntülerine dayanarak MAD-3 projesi ile ilgili inşai faaliyetlerin yapıldığı yönündeki iddialara ise yanıt verilmediğini söyleyen Süllü, 2025 yılında yeni bir denetimin yapılmadığının anlaşıldığını ve yetkili makamların bir an önce yeni bir denetim yapması çağrısında bulundu. Süllü, maden şirketlerinin kar hırsının bölgede yaşayan canlı yaşamını yok saydığını vurgulayarak, Kaymaz Mahallesinde yılda 60-70 kişinin kanserden yaşamını yitirdiğini, ağaçların bile öldüğünü söyledi. MÜCADELEMİZİ KARARLILIKLA SÜRDÜRECEĞİZ Jale Nur Süllü,A Kaymaz’ı dolayısıyla, Eskişehir’i etkileyecek yeni tehlikeye dikkat çekti.   Koza Altın İşletmeleri A.Ş.'ye ait Çanakkale’de açılacak maden   projesi için Bakanlık’ta yapılan 2. İnceleme Değerlendirme Komisyonu Toplantısına Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu bileşenleri temsilcileri ile katıldığını ifade eden Süllü, "Çanakkale’de açılacak maden ocağından tam 517 kilometre uzaklıktaki Sivrihisar Kaymaz Mahallemize her gün 300 kamyon, İzmir Bergama Ovacık’a ise 78 kamyon cevher taşınacak. Toplamda günde 378 kamyonun yaratacağı emisyon gazı, trafik yoğunluğu ve çevre kirliliği ÇED raporunda yeterince değerlendirilmemiştir. İnsan sağlığı ve doğa tamamen göz ardı edilmiştir. Üstelik ÇED süreçleri de usule aykırı yürütülmüş, tüm itirazlarımıza karşın İnceleme Değerlendirme Toplantısında ‘olumlu görüş’ bildirildi. Bu hukuksuz ve doğa katliamı niteliğindeki projeye karşı mücadelemizi sonuna kadar kararlılıkla sürdüreceğiz" dedi.

Binlerce Eskişehirli "Özgürlük" İçin Yürüdü Haber

Binlerce Eskişehirli "Özgürlük" İçin Yürüdü

Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları için özgürlük yürüyüşü düzenlendi. Hamamyolu Yediler Parkında başlayan yürüyüş Ulus Meydanı’nda sona erdi. CHP Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen yürüyüşe CHP Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz, Eskişehir Milletvekilleri İbrahim Arslan, Jale Nur Süllü, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, İlçe Başkanları, İl ve İlçe Yöneticileri, Beylikova Belediye Başkanı Hakan Karabacak, Meclis Üyeleri, sivil toplum kuruluşları ile sendikaların temsilcileri, partililer ve vatandaşlar katılım sağladı. Yediler Parkında başlayıp Ulus Meydanı’nda sona eren "Özgürlük" yürüyüşünde İl Başkanı Talat Yalaz, Eskişehir Milletvekilleri İbrahim Arslan ve Jale Nur Süllü ve Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt birer konuşma yaptı. CHP İl il Başkanı Talat Yalaz yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi; "Silivri'ye ve Ekrem başkana selamlarımızı gönderiyoruz. Ekrem İmamoğlu hiçbir suçu olmaksızın hukuksuzca, adaletsizce, kalleşçe, korkakça tutuklandı. Neden tutuklandı, çünkü Ekrem İmamoğlu milyonların umudu oldu, çünkü Ekrem İmamoğlu alın terinin karşılığını alamayan emekçinin sesi ve umudu oldu, sefalete sürüklenen emeklinin geleceğe umutla bakamayan gençlerimizin milyonların umudu oldu. Ekrem İmamoğlu'nun tek suçu budur, bu yüzden tutukludur. Biz halk olarak bunun farkındayız ve buradan saraydakilere sesleniyoruz Ekrem İmamoğlu'nu sopa haline getirdiğiniz yargı ile tutuklayabilirsiniz belki hepimizi, belki bu ülkede istediğiniz herkesi tutuklayabilirsiniz ama halkın iradesini, umudunu tutuklayamazsınız. And olsun ki bu kirli ve bozuk düzenin karşısında diz çökmeyeceğiz. Halka rağmen halkın yönetilemeyeceğini her geçen gün daha çok görüyorlar. Her yaptıklarıyla biraz daha batıyorlar. Bugün emeklinin emekçinin içinde bulunduğu sefaleti halkın asıl gündemini unuttuk zannediyorlar. Bu gençler neden yürüyor anlamıyorlar. Gençler gelecekten umutsuzlar, bu iktidar olduğu sürece geleceğe umutla bakamayacaklarını biliyorlar. Umudu Cumhuriyet Halk Partisi'nde ve Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığında görüyorlar. Bu yapılanı demokrasi kültürünü içselleştirmiş olan bu Türkiye'de Atatürk'ün kurduğu Türkiyemiz de yapılanları içine sindiremiyor gençlerimiz. Yeri gelmişken demokratik hakkını geçtiğimiz günlerde sokakta kullanan protestosunu sokakta dile getiren mevkidaşım AKP İl Başkanını kutluyorum. Geçtiğimz haftalarda yürüyüş yaptılar, gençlerimiz yürüyüş yaparken neden onlara engel çıkarıyorlar. Gençlerimizin yaptığı her yürüyüşe katıldım, bir tane gencimiz yürürken tek bir örneği yoktur, ne etrafa zarar verdiler ne de birilerini rahatsız ettiler. Siz geçtiğimiz günlerde nasıl yürüdüyseniz bizim gençlerimizde bu ülkenin gençleri de hep birlikte kol kola girerek yürüdüler. Anayasal haklarını kullanarak bu yürüyüşleri gerçekleştirdiler. Emniyet güçlerine sesleniyorum, bu yürüyüşler devam edecek gençlerimizin yürüyüşleri devam edecek. Çifte standardı bırakın orada müdahale etmediyseniz bizde istediğimiz zaman istediğimiz yere kimseye zarar vermeden yürüyeceğiz. Artık milyonlar, halkımız sokaklarda meydanlarda birleşmiştir. Halk artık uyanmıştır, halk bir kere yürüyüşe geçtimi onu hiç bir güç ve kuvvet durduramaz. Bugün milyonlar harekete geçmiştir, halkın coşkun akan selinin önünde hiçbir güç duramaz. Bu ülkenin gelecek güzel günlerine inancımızı ve umudumuzu kaybetmediğimizi hiçbir zaman kaybetmediğimizi haykırarak Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Kuvvayi Milliyecilerin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nde son kale olan Cumhuriyet Halk Partisini de onu kimseye teslim etmeyeceğimizi son kaleyi bırakmayacağımızı haykırarak, bu memleketin sahipsiz olmadığını, hukukun, demokrasinin, halkın kazanacağını haykırıyoruz." dedi. CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi; "Biz bu yürüyüşlerimizi özgürlüğümüz için, demokrasimiz için temel insan hak ve özgürlükleri için yapıyoruz. Biz bu yürüyüşleri emeğinin karşılığını alamayan işçilerimiz memurlarımız emeklilerimiz için yapıyoruz. Biz bu yürüyüşlerimizi tarlasında alınterinin karşılığını alamayan yoksul çiftçilerimiz köylülerimiz için yapıyoruz. Biz bu yürüyüşümüzü evinde ki tencerede aş yerine dert kaynatan kadınlarımız için yapıyoruz, bu yürüyüşümüzü öğrencilerimiz gençlerimiz için yapıyoruz. Biz bu yürüyüşümüzü kurtuluş ve kuruluşun mimarı ebedi önderimiz mustafa kemal in bize emanet ettiği laik demokratik cumhuriyet için yapıyoruz. Hepimiz adına Silivri toplama kampında yatan siyasi tutsaklarımız, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu'nun ve yoldaşlarının özgürlüğü için yapıyoruz. And oldun ve şart olsun ki Cumhuriyet Halk Partililer olarak bir adım, bir santim geriye adım atmaksızın ileriye doğru yürüyerek milyonlarca yurttaşımızla birlikte Ekrem başkanımızı yoldaşlarını siyasi tutsaklarımızı özgürleştirmeden o sandık mutlaka halkın önüne gelmeden bir santim geri adım atmayacağız, susmayacağız, boyun eğmeyeceğiz." dedi. Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi; "Bugün binlerle yürüdük yarın yine yürüyeceğiz. Ama birileri biz meydanlarda yürürken direniş yaparken o sıcacık saraylarında oturuyorlar, o dakikada iki asgari ücret yiyen saraylarında oturuyorlar ve bugün kime nasıl kötülük yapsak diye düşünüyorlar. İstiyorlar ki korkalım, istiyorlar ki yılalım, bizi yıldıramayacaklar korkutamayacaklar ama onlar çok korkuyorlar. Gün gelirde o koltuktan inerlerse başlarına gelecekleri çok iyi biliyorlar. Gençlere, kadınlara çiftçiye, emekçiye ve geleceğin çocuklarına neler yaptıklarını onlar çok iyi biliyorlar. Ama bizde direnerek dayanışarak hep birlikte onları sandıkta yeneceğiz. O sandık gelene kadar haklı direnişimizi alanlarda devam ettireceğiz." dedi. Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi; "Bugün Yedilerden buraya kadar yaklaşık üç km yürüdük. Ne oldu bir yeri kırdıkmı? Taşkınlık yaptıkmı? Birilerini dövdükmü? Sadece ve sadece hakkımızı kullandık. Bize yardımcı olan güvenlik güçlerine de teşekkür ediyorum. Anayasaya ve yasalara göre bu iş böyle olur. Barış içinde demokrasi içinde hukuk içinde bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz. Yarın sabahın köründe kapımızı polis çalmasın, mahkemeye gidince keyfi olarak tutuklanmayalım, suçsuz yere onlarca yıl yıllarca hapiste çürümeyelim bütün dert budur. Bu da mevcut anayasayı savunuyoruz ona uyun diyoruz. Anayasanın temel özgürlükler temel haklarla ilgili maddelerini yazdınız, en iyi anayasa bu dediniz, halk oyundan geçirdiniz şimdi uymuyorsunuz. Uymayacaksanız niçin yaptınız. Biz bu anayasaya uyuyoruz, haklarımızı özgürlüklerimizi kullanmak istiyoruz. Belediye başkanlarımız keyfi biçimde tutuklansın istemiyoruz. Ekrem İmamoğlu 15 buçuk milyon halkın adayıdır, milletin adayıdır. Ekrem İmamoğlu'nu Çankaya Köşküne oturtuncaya kadar bu mücadele devam edecek. Barış içinde eylem yapıyoruz direniş yapıyoruz. Okulumuza, işyerlerimize belediyelerimize sahip çıkıyoruz. Siz keyfi biçimde sırf Cumhurbaşkanı adayıyım diye 15 buçuk milyon kişinin bizim adayımız Ekrem İmamoğlu'dur dediği için tutukluyorsunuz. Bundan vazgeçin yoksa Türkiye'de insanların güvencesi kalmadı. O zaman yüz yıl önce direnen Kuvvayi Milliyecilerin peşinde yedi düvele karşı dikilen bu halk şimdi Cumhuriyeti, demokrasiyi , hukuku korumak için,  parlementer demokratik sisteme dönmek için bu toplantıları yapacak. Bu toplantılar gelişecek büyüyecek. Eskişehir'de de büyük bir miting yaparak bu protestoyu dillendireceğiz. Biz herkesin yasal ve hukuki haklarını demokratik çerçevede kullanmasını sağlamasını savunuyoruz. Valimizin ve polisimizin de bizi korumasını istiyoruz, birlikte bu yönetimi gerçekleştireceğiz.  Birleşe birleşe kazanacağız ve  o sandık bu yıl buraya gelecek Ekrem İmamoğlu Çankaya Köşküne çıkacak." dedi.

Greenwashing’e Ortak Olmayın, Bu Yasayı Geçirmeyin! Haber

Greenwashing’e Ortak Olmayın, Bu Yasayı Geçirmeyin!

TBMM Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden İklim Kanunu teklifi üzerine konuşan Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, teklifin mevcut haliyle iklim kriziyle mücadele kanunu olmadığını, tam tersine iklim değiştirme kanunu olduğunu vurguladı. Süllü, bir şirketin olduğundan daha çevreci görünmesiyle pazarlanması anlamına gelen “greenwashing” yani “yeşil aklama” terimine dikkat çekerek, İklim Kanunu Teklifiyle iklim kriziyle mücadele etme iradesinin olmadığını ifade etti. "Bedelini Öde, Dilediğince Kirlet" Süllü, “İklim Kanunu” adı altında sunulan teklifin, iklim krizinin başlıca tetikleyicisi olan sera gazı salımını gerçekleştiren büyük kirleticileri aklamak amacıyla hazırlandığını belirtti. Şirketler arasında karbon alışverişinin düzenlenmesinin, çevreyi tahrip eden uygulamaları meşrulaştıracağını ifade eden Süllü, bu durumun “bedelini öde ve kirlet” sistemine dönüştüğünü vurguladı. “Teklifteki Temel İlkelerle Maddeler Arasında Doku Uyuşmazlığı Var” Konuşmasında, teklifin içeriğinde yer alan maddelerle temel ilkeler arasında ciddi bir doku uyuşmazlığı olduğuna dikkat çeken Süllü, “Eşitlik, iklim adaleti ve adil geçiş gibi kavramların maddelerde karşılık bulmadığını” belirtti. Sürdürülebilirlikten bahsedilse de bunun yalnızca şirket kârlarının korunmasına yönelik olduğunu ifade eden Süllü, toplumsal adaletin sağlanmasına yönelik hiçbir sorumluluk alınmadığını dile getirdi. Sera Gazı Salımı İkiye Katlandı, Emisyon Artışı Sürecek Süllü, Türkiye’nin sera gazı salımlarındaki artışa dikkat çekerek, “2002 yılında 292,5 milyon ton olan sera gazı salımımız, 2022’de 558,3 milyon tona ulaştı. AK Parti’nin iklimi değiştirme politikalarıyla bu durum ortaya çıktı” dedi. 2053 net sıfır hedefinin emisyonları azaltmayacağını, aksine artıracağını belirten Süllü, “2038 yılında 2022’ye göre yaklaşık yüzde 33 artış bekleniyor” ifadelerini kullandı. CHP’nin 103 Sayfalık Muhalefet Şerhi Yok Sayıldı Ayrıca, Süllü, iklim değişikliği ve kuraklıkla ilgili daha önce hazırlanan raporların bu teklifte yer almadığını ve iklim kanunlarının uluslararası standartlarda nasıl olması gerektiğine dair örneklerin göz ardı edildiğini belirtti. Süllü, “Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak tam yüz üç sayfa muhalefet şerhi yazmıştık, kanun teklifinde bunlara ilişkin hiçbir şey yok” dedi. ‘Greenwashing’ İle Göz Boyamaya Ortak Olmayın Eskişehir’deki çevresel sorunlara da değinen Süllü, “Sakarya Vadisi’nde Cengiz Holding’in altın gümüş madeni projesi nedeniyle halkın katılım toplantısında kamu yetkililerinin şirket yetkilisi gibi davrandığını” ifade etti. Süllü, milletvekillerine çağrıda bulunarak, “Bu ‘greenwashing’ ile göz boyamaya ortak olmayın, iklimi değiştiren bu kanun teklifini yasalaştırmayın” dedi.

CHP'li Çakırözer ve Süllü: "Öğrencileri Derhal Serbest Bırakın" Haber

CHP'li Çakırözer ve Süllü: "Öğrencileri Derhal Serbest Bırakın"

CHP Eskişehir Milletvekilleri Utku Çakırözer ve Jale Nur Süllü, Ekrem İmamoğlu’na özgürlük protestolarında tutuklanan öğrencileri Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. 7 Nisan Pazartesi itibariyle sınavları başlayacak öğrenciler, eğitim haklarından mahrum bırakılmamaları için bir an önce özgürlük ve katılamadıkları dersleri için mazeret talep etti. Öğrencileri ziyaretleri sonrasında cezaevi önünden çağrıda bulunan CHP’li Çakırözer ve Süllü ise, “7 Nisan Pazartesi gününden itibaren birçok öğrencinin sınavları, vizeleri başlıyor. Öğrencilerin tutukluluklarına yapılan itirazların tamamını bir an önce değerlendirin ve bu gençleri derhal serbest bırakın!” dedi. CHP’li Milletvekilleri, “Bu öğrencilerin eğitim haklarından mahrum bırakılmamaları için mazeretli sayılmaları ve mazeret sınavlarına katılmaları için üniversite yönetimlerine de cezaevi önünden çağrıda bulunuyoruz” dedi. ‘Her şey çok güzel olacak’ sloganının mimarı, Eskişehir’de üniversite öğrencisi Berkay Gezgin’de milletvekilleri aracılığıyla Eskişehirlilere mesaj gönderdi.   “ÖNCE ÖZGÜRLÜK SONRA DERSLERİMİZ VE VİZELER İÇİN TELAFİ İSTİYORUZ” Gözaltı ve tutukluluk sürecinde derslere giremediklerini, eğitim hakkından mahrum edildiklerini söyleyen öğrenciler Çakırözer ve Süllü aracılığıyla gönderdikleri mesajlarda şunları söyledi: “Hem gözaltı hem de tutukluluk sürecinde derslerimize giremedik, ders notlarımıza ulaşamadık. Önümüzdeki hafta itibariyle sınavlarımız, vizelerimiz başlayacak. Tutukluluğumuza itirazlarımız yapıldı ama bu itirazlara red alan arkadaşlarımız var. Bizler derslerimizin aksamaması ve eğitim hakkımızdan mahrum bırakılmamak için bir an önce özgür kalmak istiyoruz. Sonrasında da telafi dersler ve sınavlar istiyoruz.” “KOĞUŞLARDA GRİP SALGINI VAR” Koğuşlarda grip salgınlarının başladığını aktaran öğrenciler ise, “Gece boyunca ateş, öksürük, bitkinlik yaşadık. Bizi cezaevindeki hastaneye götürdüler. Ama orada da sadece ağrı kesici verdiler. Daha farklı ilaçların verilmesi konusunda bayram tatilinin bitmesi gerekiyor dediler. Ama koğuşumuzdaki arkadaşlarımızın yarısından fazlası hasta, grip vakaları hızla yayılıyor. Tedavimiz için gerekli olacak ilaçlara tatil diye ulaşamıyoruz” dedi. ÇAKIRÖZER: “ VİZELERİ BAŞLAYACAK, SINAVLARINA ÇALIŞAMIYORLAR” Tutuklu öğrencilere gerçekleştirdikleri ziyaretlerin ardından cezaevi önünden çağrıda bulunan CHP’li Çakırözer ve Süllü öğrencilerin bir an önce serbest bırakılmasını istedi. “Bu ülkenin evlatlarının okulunda, işinde, aileleriyle olması lazım! Bu evlatlar bu ülkenin evlatları. Düşman hukuku ile burada tutulmaları kabul edilemez” diyen Çakırözer şunları söyledi: “Silivri’deki 10 cezaevinde yüzlerce genç tutuklu. Saraçhane mitinglerine katıldıkları için Ekrem İmamoğlu’na özgürlük istedikleri için 13 gündür özgürlüklerinden mahrumlar. Bayramı özgürlüklerinden, ailelerinden ayrı geçirmek zorunda bırakıldılar. Sadece demokratik haklarını kullandıkları için, sadece Anayasal haklarını kullandıkları için cezaevinde tutuluyorlar. Kiminin işi var, kiminin okulu var, ailelerinde bakmak zorunda oldukları insanlar var ama burada zindana tıkılmış durumdalar. Bu çocukların, gençlerin bir an önce özgürlüklerine kavuşmaları ve okullarına, işlerine dönmesi gerekir. Mahkemelerde itirazları var, bu itirazların suratla değerlendirilmesi ve özgür kalmaları gerekiyor. Bu ülkenin evlatlarının okulunda, işinde, aileleriyle olması lazım. Bakın vizeleri başlayacak sınavlarına çalışamıyorlar. İşlerine dönmeleri lazım. Bu insanların bir an önce özgürlüklerine kavuşmaları ve normal hayatlarına dönmeleri gerekiyor. Bu hukuksuzluğun, adaletsizliğin derhal ama derhal son bulması gerekiyor.” SÜLLÜ: “ÖĞRENCİLER SUÇLU DEĞİLLER, ACİLEN SERBEST BIRAKIN” İçeride tutulan gençlerin acilen serbest bırakılması gerektiği çağrısında bulunan CHP’li Süllü ise, “Tutuklu bulunan öğrencilerin tamamını ileride mazeretli sayılması ve mazeret sınavlarına katılmaları için üniversite yönetimlerine de buradan çağrıda bulunuyoruz” çağrısını yaptı. CHP’li Süllü şunları söyledi: “Öğrencilerin her birinin ayrı ayrı hikayelerini dinledik. Erkek cezaevindeki gençlerle görüştük, ardından kadın koğuşuna gittik onlarla görüştük. Tutukluluk itirazlarının bazılarına red cevapları gelmiş. Gerçekten çok sıkıntılı bir süreç var. Gözaltına alınış süreçlerinde özellikle Vatan Emniyet ve Esenler’de yaşanan süreçleri anlattılar. Ellerindeki darp izlerini gösteriyorlar, 48 saat ters kelepçe ile bekletilmişler, onları anlatıyorlar. Ama içerdekilerin her biri tek bir şey için mücadele diyorlar ‘özgürlükleri için!’ Ve diyorlar ki, ‘Biz özgürlüğümüz için ve geleceğimiz için mücadeleye hazırız ama burada tutulmamız büyük haksızlık. Biz hiçbir şey yapmadık, suçsuzuz!’ diye haykırıyorlar. ‘Suçlu değiller, acilen gençleri serbest bırakın’ diyoruz. İçeride tutulanlardan bazıları da işlerinden olma endişesi yaşıyorlar. 7 Nisan Pazartesi birçok öğrencinin sınavları, vizeleri başlıyor. Diyorlar ki, ‘sonuç ne olacak bilmiyoruz.’ Tutuklu bulunan öğrencilerin tamamını ileride mazeretli sayılması ve mazeret sınavlarına katılmaları için üniversite yönetimlerine de buradan çağrıda bulunuyoruz. Milletimizi tekrar iradesine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Alanlarda, meydanlarda toplumsal dayanışmayı büyüteceğimizi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak var olmaya devam edeceğimizi Silivri’de tutuklu bulunanlar adına tekrar tekrar söylüyoruz.” BERKAY GEZGİN: “ESKİŞEHİR’E TEKRAR DÖNMEK İÇİN SABIRSIZLANIYORUM” CHP’li vekillerin Silivri’de görüştüğü Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğrencisi, ‘Her şey çok güzel olacak’ sloganının mimarı Berkay Gezgin de, milletvekilleri aracılığıyla Eskişehirlilere mesaj gönderdi. Gezgin mektubunda şunları söyledi: “Tüm süreçte yanımızda olan, mücadelesini esirgemeyen Eskişehir halkına çok teşekkür ediyorum. Üniversite okumaya devam ettiğim, benim için yeri hep ayrı olacak Eskişehir’e tekrar dönmek için sabırsızlanıyorum. Biz iyiyiz, moralimiz çok yüksek. Size tüm genç arkadaşlarımın selamını yolluyorum. İyi ki varsınız, her şey çok güzel olacak.”

İmamoğlu’ndan Eskişehirlilere Mesaj: "Her Şey Çok Güzel Olacak!" Haber

İmamoğlu’ndan Eskişehirlilere Mesaj: "Her Şey Çok Güzel Olacak!"

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, Milletvekilleri Utku Çakırözer, Jale Nur Süllü ve İbrahim Arslan Silivri Cezaevinde ziyaretlerde bulundu. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce ve Eskişehir Milletvekilleri Utku Çakırözer, İbrahim Arslan ve Jale Nur Süllü Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, İPA Başkanı Buğra Gökçe, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, Mehmet Ali Çalışkan ve Berkay Gezgin’i Silivri cezaevinde ziyaret etti. Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun mesajını paylaştı "Cezaevindeyim ama ruh halim öyle değil. Bedenimizi hapsettiler ama ruhumuz özgür. Bu süreci görev gibi alıp, çok sıkı çalışıyoruz. Bizim açımızdan Silivri tam bir çalışma kampı! Çok tarihsel bir süreç içinde tam bir kırılma yaşıyoruz! Hepimiz tarihi bir görevdeyiz. Bu durum sorumluluğumuzu daha da büyütüyor. Ülkemize ve milletimize bu kötülükleri yapanlar, kendi çocuklarının dahi yüzlerine bakamayacaklar. Vatanımı ve milletimi çok seviyorum. Ülkemizin her şehrini, her insanını huzurlu, başarılı ve umutla yaşamasını birlikte başaracağız. Her şey şok güzel olacak!" dedi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu ise kendi el yazısıyla Eskişehirlilere bir mesaj gönderdi. İmamoğlu mesajında şu ifadelere yer verdi; "Çok sevdiğim her gelişimde ilham alarak ayrıldığım güzel Eskişehir'e sevgili Büyükşehir Belediye Başkanım, Kıymetli milletvekillerim ile selam, sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Vatanım ve milletimi çok seviyorum. Mutlu, huzurlu ve adaletli bir ülkede gençlerimiz, çocuklarımız için çok çalışmaya devam edeceğiz. Ülkemizin her şehrini her insanını huzurlu, başarılı ve umutla yaşamasını birlikte başaracağız. Her şey çok güzel olacak! Sevgi ve saygılarımla."

Kamu Mühendisleri Yoksulluk Sınırında Yaşamaya Mahkûm Ediliyor Haber

Kamu Mühendisleri Yoksulluk Sınırında Yaşamaya Mahkûm Ediliyor

Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’nün, kamu mühendislerinin mağduriyetlerinin giderilmesi ve özlük haklarının iyileştirilmesi amacıyla Meclis’e sunduğu kanun teklifi Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Süllü, “Yıllardır büyük mağduriyet yaşayan ve hakları için mücadele eden kamu mühendislerinin hakları teslim edilene kadar yanlarında olacağız” dedi. "Kamuda Mühendislerinin Mağduriyeti Yıllardır Görmezden Geliniyor" TBMM Genel Kurulu’nda CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, kamu mühendislerinin mağduriyetlerini giderecek kanun teklifi üzerine konuştu. Emekli Sandığı Kanunu, Devlet Memurları Kanunu ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de değişiklik yapılmasını öngören yasa teklifinin, kamuda görev yapan teknik hizmetler sınıfındaki mühendis, mimar, şehir plancısı gibi meslek gruplarının çözülemeyen sorunlarına çare olacağını belirten Süllü, "Bu meslek grupları, kamu projelerinin planlama, yapım, üretim, düzenleme ve denetleme gibi kritik aşamalarında yer almaktadır. Devletin temel görevlerini yerine getiren bu personelin sorunları yıllardır görmezden geliniyor" diye konuştu. "Mühendislik ve Mimarlık Disiplinleri Can ve Mal Güvenliğini Doğrudan Etkiliyor" Son yıllarda yaşanan deprem felaketleri, maden faciaları, sel baskınları ve yangınların, mühendislik ve mimarlık disiplinlerinin kritik önemini acı bir şekilde hatırlattığını ifade eden Süllü, "Bu meslek gruplarının taşıdığı teknik, mali ve hukuki sorumluluk uzun yıllar boyunca devam etmektedir. Öte yandan, siyasi baskı ve güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle de büyük zorluklarla karşı karşıya kalmaktadırlar" dedi. "Kamu Mühendisleri Yoksulluk Sınırında Yaşamaya Mahkûm Ediliyor" Mühendislerin ve teknik personelin özlük ve sosyal haklarındaki adaletsizliklerin giderek derinleştiğini belirten Süllü, "Geçmişte eşdeğer meslek gruplarıyla benzer maaş alan kamu mühendisleri, son yıllarda büyük bir kayıp yaşamıştır. Ocak ayında memur maaşlarına yapılan yüzde 11,54'lük zamla birlikte, kamuda göreve yeni başlayan bir mühendisin maaşı 58 bin TL'de kalmıştır. Oysa yoksulluk sınırı 68 bin TL'yi geçmiştir. Devletin milyarlık projelerine imza atan kamu çalışanları, ekonomik sıkıntılarla boğuşmaya mahkûm edilmektedir" diye belirtti. "Verilen Sözler Tutulmadı" Kamu mühendislerinin yıllardır seslerini duyurmaya çalışmasına rağmen iktidar tarafından hiçbir adım atılmadığını vurgulayan Süllü, "Cumhurbaşkanına mektup yazdılar, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, 2023 yılı içinde kapsamı geniş bir çalışmanın yapılacağını söyledi. Ancak Vedat Bilgin gitti, Vedat Işıkhan geldi ve yıl 2025 oldu. Hâlâ bir adım atılmış değil" diye konuştu. "Mühendisler Beyin Göçü Veriyor, Kamuda Nitelikli Personel Azalıyor" TÜİK verilerine göre, yurt dışına giden üniversite mezunları arasında ilk sırayı mühendislerin aldığını belirten Süllü, "İyi eğitimli ve ülkeye katkı sunabilecek beyinlerimiz, özlük haklarındaki yetersizlik ve ekonomik koşullar nedeniyle yurt dışına gitmektedir. Aynı zamanda, özel sektörün daha cazip koşullar sunması nedeniyle, bu meslek grupları kamuyu tercih etmemektedir. Sonuç olarak, kamuda nitelikli iş gücü eksikliği yaşanmaktadır" diye belirtti. "Gelin, Kamu Mühendislerinin Haklarını Teslim Edelim" Kamu teknik personeli için geniş bir unvan skalasında mali, sosyal ve özlük haklarının iyileştirilmesi ve bir meslek kanunu çıkarılması gerektiğini ifade eden Süllü, "Bu kanun teklifi sadece bir maaş düzenlemesi değil, kamu mühendislerinin hak ettikleri itibara kavuşması ve yaşam standartlarının iyileştirilmesine yönelik bir adımdır. Gelin, bu adaletsizliği hep birlikte sona erdirelim" dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.