SON DAKİKA
Hava Durumu

#İyi̇ Parti

Porsuk Haber Ajansı - İyi̇ Parti haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İyi̇ Parti haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Kadın Hakları Siyasetin Pazarlık Konusu Değil, Cumhuriyetimizin Özüdür Haber

Kadın Hakları Siyasetin Pazarlık Konusu Değil, Cumhuriyetimizin Özüdür

İYİ Parti Eskişehir Kadın, Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu İl Başkan Yardımcılığı tarafından 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yapıldı. İl Kadın, Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Leyla Çam tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Bugün, 5 Aralık Kadın Hakları Günü. 1934 yılında Türk kadınının, birçok gelişmiş ülkeden önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde seçme ve seçilme hakkına kavuşarak tarihe geçtiği günün yıldönümünü gururla kutluyoruz. Türkiye Cumhuriyeti, o gün attığı cesur adımla sadece bir hukuki düzenleme değil, bir medeniyet devrimi gerçekleştirdi. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, kadin-erkek eşitliğini çağdaş bir toplumun temeli olarak gördü ve bu vizyon sayesinde kadınlarımız, siyaset ve toplumda yer alma hakkini elde etti. 1935 seçimlerinde 17 kadın milletvekilinin Meclis'e girmesi, bu mücadelenin ilk büyük zaferiydi. Ancak aradan gecen yıllara rağmen, bu büyük kazanımın ruhuna uygun biçimde eşit temsilin, eşit fırsatın ve eşit yaşam hakkının hayata geçirilebildiğini söylemek mümkün değildir. Bugün, kadınlara verilen demokratik hakların yıldönümünü kutlarken, kadınların yaşam haklarını korumakla yükümlü kurumların bile sorumluluklarını hatırlatmak zorunda kalıyoruz. Kadınların siyasetteki temsili hâlâ olması gerekenin cok gerisindedir. TBMM'de kadın temsil orani hâlâ %2O'ler düzeyindedir ve maalesef siyasi partilerde karar alma mekanizmaları çoğunlukla erkek egemen yapılardır. Ekonomik hayatta kadın istihdamı zayıflamakta, toplumsal cinsiyet eşitsizliği derinleşmekte, kadınlar en temel hak olan yasam hakki için mücadele etmektedir. Kadınların istihdama katilimi, OECD ortalamasının çok altında seyretmektedir. Ücret eşitsizliği devam etmekte ve kadınların büyük bölümü kayıt dışı, güvencesiz işlerde çalışmaktadır. Türkiye'de kadınlar, toplumsal cinsiyet rolleri, ayrımcı tutumlar, şiddet ve baskı mekanizmaları ile hâlâ mücadele etmektedir. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, toplumsal vicdani kanatan boyutlara ulaşmıştır. Ev içi emeğin görünmezliği ve bakım yükünün neredeyse tamamen kadınların omuzlarında toplanması, kadınların sosyal ve ekonomik hayata katılımın sınırlamaktadır. Kız çocuklarının eğitimde kalma oranı artmış olsa da yoksulluk, bölgesel eşitsizlik ve erken ve çocuk yaşta evlilik riski devam etmektedir. Tam da bu nedenle IYI Parti olarak diyoruz ki: Kadınların iş hayatında, eğitimde, siyasette ve günlük yaşamda yaşadığı eşitsizliklere karşı hukuki önlemler alınmalıdır. Siyasi partilerde cinsiyet kotası yasal bir zorunluluk haline getirilmeli, kadınların yerelde ve merkezde siyasete katılımın destekleyecek fonlar ve eğitim programları oluşturulmalıdır. Kadınların miras hakları, boşanma süreçleri, nafaka ve çocukların bakımına dair hakları gibi konularda yasal düzenlemeler eşitlik ilkesine uygun bir biçimde yapılmalıdır. Güçlü bir şiddetle mücadele mekanizması kurulmalı ve koruma kararları, takip sistemleri ve kolluk süreçleri güçlendirilerek, 7/24 çalışan, yaygınlaştırılmış Kadın Destek Merkezleri (ŞÖNIM/konukevi) artırılmalıdır. Ev içi bakım yükünü azaltacak ücretsiz kreş ve yaşlı, engelli bakim hizmetleri kamusal bir politika haline getirilmelidir. Kadınların çalışabileceği alanlar genişletilmeli ve iş yerlerinde cinsiyet ayrımcılığına karşı etkili denetimler yapılmalıdır. Eşit ise eşit ücret yasası etkin şekilde uygulanmalı, kadın girişimciliğini destekleyen mikro kredi, mentorluk ve hibe projeleri yaygınlaştırılmalıdır. Doğum sonrası işe dönüşü destekleyen esnek çalışma modelleri ve kreş destek sistemi zorunlu hale getirilmelidir. Ekonomik bağımsızlığı destekleyen istihdam ve sosyal politika reformları geliştirilmelidir. Biz kadınların hak ettikleri yere gelmesi icin mücadeleye devam edeceğiz. Eşit ve adil bir Türkiye, güçlü kadınlarla mümkündür. Kadın haklarının savunucusu olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Çünkü biz biliyoruz ki: 'Kadının siyasal yetersizliğine mantıklı hiçbir sebep yoktur. Bu konudaki tereddüt ve olumsuz düşünüş biçimi, geçmişin toplumsal bir niteliğinin can çekişen bir hatırasıdır.' Kadın güçlenirse Türkiye güçlenir. Kadın özgürleşirse demokrasi büyür. Kadın eşit olursa Cumhuriyet tamamlanır. Bu anlamlı günde, başta Atatürk olmak üzere Türk kadınına haklarını teslim eden tüm Cumhuriyet iradesini saygıyla anıyor; eşitlik mücadelesini sürdüren bütün kadınların yanında olduğumuzu kararlılıkla ilan ediyoruz."

Kadınları Yaşatamayan Bir Ülke Geleceğini Yaşatamaz Haber

Kadınları Yaşatamayan Bir Ülke Geleceğini Yaşatamaz

İYİ Parti Eskişehir İl Kadın, Aile ve Sosyal Hizmetler Başkanlığı tarafından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla bir basın toplantısı düzenlendi. İYİ Parti Kadın Aile ve Sosyal Hizmetlerden sorumlu İl Başkan Yardımcısı Leyla Çam tarafından düzenlenen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; "Kadına yönelik şiddetle mücadelenin günü değil; AKP iktidarında her gün yeniden yaşanan, sayıları giderek artan ölen kadınların, korunamayan hayatların acı günüdür, Ülkemizde 2025 yılında yani 328 günde şüpheli ölümler de dahil 482 kadın hayattan koparıldı. Neredeyse her gün, en az bir kadın öldürüldü. Kadınların %65’i evlerinde öldürüldü. Geçen yıl bu oran %57’ydi. Yani kadınların en güvende olmaları gereken yer, artık mezarları hâline geldi. Koruma kararı olmasına rağmen öldürülen 9 kadın var. Kadın devleti yöneten iktidara gidiyor, “Beni koru” diyor, karar çıkıyor. Ama o koruma sadece bir kağıt olarak kalıyor. Hatta iç işleri bakanı tarafından, kapıyı açıp öldürüldüğü için bile kadın suçlanıyor. Bu tablo, iktidarın kadına yönelik şiddeti bir öncelik olarak görmediğini açıkça gösteriyor. Kadın cinayetleri bireysel bir sorun değil; toplumsal, kültürel ve siyasal bir meseledir. Toplumun bütün kesimleri ile birlikte ele alınmalı ve çözüm üretilmelidir. Kadına yönelik şiddetin kökünde kadını eşit bir birey olarak konumlandıramayan zihniyet, cezasızlığı besleyen adalet sistemi, etkisiz koruma mekanizmaları yatmaktadır. Kadının hayatına dair verdiği kararlar hâlâ erkek tahakkümü tarafından denetlenmek isteniyor. Giyimi, işi, eğitimi, boşanması, çalışması, bir sözü, bir tercihi… Bu bahaneler kadınların ölüm sebebi olmaya devam ediyor. Bugün en önemli soru şudur. Bu iktidar kadınları neden koruyamıyor? Biz İYİ Parti olarak iktidara soruyoruz. Neden hâlâ caydırıcı cezalar yasalaştırılmıyor? Neden TBMM acil toplanıp şiddete karşı yaptırımları ağırlaştırmıyor? Haksız tahrik indirimleri neden kaldırılmıyor? Neden hâlâ “iyi hâl” adı altında katillere indirim veriliyor? Koruma kararları neden kâğıt üzerinde kalıyor? Kadını korumakla yükümlü kurumlar neden görevlerini yapmıyor ve hesap sorulmuyor? TBMM’de oluşturulan Kadına yönelik şiddetle mücadele Komisyonu, raporunu TBMM Başkanına sunalı 4 buçuk ay oldu. O günden bu yana 106 kadın daha öldü. Bunun hesabını da sormayacak mısınız veya vermeyecek misiniz? Çözüm mü? Var. Ve zor değil. Dünyada başarı sağlamış yöntemler ortada. Etkin koruma sistemi, elektronik kelepçe uygulamasının zorunlu hale gelmesi, hızlı müdahale ekipleri, cezasızlığı ortadan kaldıran net ve ağır yaptırımlar, uzmanlaşmış kolluk birimleri, faile zorunlu rehabilitasyon programları, kadına yönelik şiddet davalarında ihtisas mahkemeleri. Ama bunlar için önce liyakat, sonra irade, samimiyet ve siyasi cesaret gerekir. İYİ Parti olarak bizim kararlılığımız nettir. Geçtiğimiz yıl kadına yönelik şiddet başta olmak üzere şiddet ve şiddetle mücadele çalıştayımızı düzenledik Önerilerimizi grubumuz vasıtasıyla TBMM’ye sunduk, ilgili bakanlıklara, üniversitelere ve STK’lara ilettik. Sorunları belirledik ve çözüm önerilerini de sıraladık. Hiç bir şey bilmiyorlarsa bu bildirgemizi bir kez daha onlara gönderelim, okuyup faydalansınlar ve çözüme yönelsinler. Kadının eşit birey olarak güçlendirilmediği bir toplum da şiddet bitmez. Bu nedenle şiddetin önüne geçmek için en kritik ve acil üç adım şunlar olmalıdır; Toplumun yarısını oluşturan kadının statüsünün güçlendirilmesi, temsil de eşitliğin sağlanması, Faillerin hiçbir aftan yararlandırılmaması, kadın cinayetlerinde de uygulanan haksız tahrik ve iyi hâl indirimlerinin kaldırılması, caydırıcı cezaların yürürlüğe konularak cezasızlık algısının ortadan kaldırılması, Şiddeti ortadan kaldıracak, koruyucu, önleyici tedbirlerle birlikte güçlü ve hızlı çalışan bir devlet mekanizmasının kurulması. Kadınları, çocukları bile koruyamayan bu iktidar kimseyi koruyamaz. Kadınları yaşatamayan bir ülke ise geleceğini yaşatamaz. Atatürk’ün “Yeryüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir” sözünden hareketle, İYİ Parti’nin hedefi, kadınları eşit vatandaşlar olarak, yaşamın tam da merkezine ve hak ettikleri yere konumlandırmaktır. Kadın Cumhuriyettir, Cumhuriyet kadın."

İYİ Parti İl Başkanı Ulucan: ''Çiftçi Üretmekten Yıldırıldı'' Haber

İYİ Parti İl Başkanı Ulucan: ''Çiftçi Üretmekten Yıldırıldı''

İYİ Parti Eskişehir İl Başkanı Serdar Ulucan düzenlediği basın toplantısında tarımın içinde bulunduğu durum ve ülke gündemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İYİ Parti Eskişehir İl Başkanı Serdar Ulucan düzenlediği basın toplantısında şu ifadeleri kullandı; “Tarım konusuna gelirken öncelikle baktığımızda bugün ara tatilin ilk günü. Milyonlarca öğrencimiz ve 1,5 milyona yakın öğretmenimiz yeni eğitim öğretim yılında ara tatilden sonra döneme başladılar. Ancak eğitimdeki 23 yıllık bu cebelut iktidarın getirdiği tabloya bakacak olursak, eğitimde düzen olmadığı yerde ne tarımda, ne sağlıkta, ne ekonomide, ne de başka bir durumda hiçbir şeyi biz doğru olarak bakıp göremeyiz. İlk önce ülkede bir eğitimin, eğitim sisteminin düzenlenmesi ve okullardaki yapılan eğitimlerde gerçekten Türk evlatlarının daha iyi, daha müreffeh yaşayabilir şekilde bir hayat standardı sağlanması gerekiyor. Tabii bu tabloda da bütün bakanlıklarda olduğu gibi Tarım Bakanlığında ve tarım politikalarında da doğru işleyiş ve işlemlerin yapılmadığını net olarak görebiliyoruz. 23 yıllık bu cebelut iktidarın getirdiği tabloya baktığımızda ilk önce bu ekosistem dengesinin değişimiyle ilgili temel sistemle bir çalışma yapılmamasından kaynaklı ve şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisimizde Gazi Meclisimizde biliyorsunuz bütçe görüşmeleri yapılıyor. 2026 yılının bütçe görüşmelerinde daha önceden bütün milletvekilleri her şekilde bir sistemsel açıklamalarını yapıyordu. Gerek iktidar, gerek ana muhalefet ya da muhalefet parti milletvekilleri. Ancak maalesef tek adam rejiminin getirdiği sistem sonrasında milletvekillerinin hiçbir şey yapamadığını, hiçbir noktada, hiçbir tabloda hak ve söz sahibi olmadıklarını, tamamıyla saraydan onaylanan bütçenin geldiğini görüyoruz. Tarım Bakanlığı noktasına baktığımızda çiftçimize ayrılan yıllık destek bütçesinin gayri milli paranın %1'lik bir kısmı olarak aktarıldığını, ancak bunun maalesef çiftçilere de binde biri noktasında verildiğini görerek baktığımızda çiftçi her haliyle, her noktasıyla üretmekten yıldırıldığını görüyoruz. Bilinçli bir politika şeklinde üretim beklenirken çiftçiyi üretimden uzaklaştırma noktasına getirdiğini görüyoruz. Bundan öncesinde baktığımızda yine bilinçli bir şekilde Türk milletini zora sokan durumlarda ata tohumlarımız denen tohumlar yok edilerek hibrit tohumların gelmesi. İşte hibrit tohumlarla beraber onlara destekleyici gübrenin gelmesi, tek üretim. Çünkü ata tohumlarımızda kendimiz tohum ayırdığımızda biz yıllar öncesinde daha daha bereketli hasatlar gerçekleştirebiliyorduk. Ancak maalesef iyi toprak analizleri yapılmadan hibrit tohumlarla üreticiyi sıfıra sokmaları ve diğer taraftan baktığımızda tamamıyla ithal tarıma dayalı bir üretim durumu sergilediğimizde. Bundan daha önceki yıllarda duyduğumuzda Somali'ye arpa, buğday ekmeye gittik ki, kendi kendimize yeten bir ülkeyken. Buna benzer durumlara ve bugün baktığımızda 2025 yılında 136.000 tane büyükbaş hayvanın ithal edildiğini kamuoyundan duyuyoruz. Akabinde diğer bir noktaya baktığımızda asıl bağlayıcı nokta ve bizi ilgilendiren noktaya baktığımızda Et Süt Kurumunun başkanının Macaristan'da bir şirket kurduğunu ve Macaristan'dan yıllardan beri et ithalatımız sıfır seviyelerindeyken. Maalesef bu müdürümüzün vesilesiyle ciddi artış oranı gösterdiğini hep birlikte görüp görebiliyoruz. Bunun ana temel sebepleri konunun başında da söylediğim gibi eğitimle başlayan ehliyet ve liyakatin olmadığı, sadece bir avuç yan ve yandaşı düşünen, kendi yakınlarına karşı bir kazanç birimi sağlama haline getiren yapının tuzunun kokmuşluğunu görüyoruz biz burada. Bunun daha öncesinde biz Sağlık Bakanlığındaki kendi şirketi üzerinden hastaneye dezenfektan satan bakanları da gördük. Bu gibi müdürleri de görüyoruz. Bunların yapılmasındaki durumda cezaların gerekli şekilde verilmediği, denetimsizliğin gerekli şekilde yapılmadığı ve bunları denetleyen kurumların, işte müsteşarlıkların kapatılması, Devlet Planlama Teşkilatlarının kapatılması tamamıyla Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ana mekanizması ve ana temelleriyle akıllarıyla oynamak. Maalesef de 2025 yılında üretici istediğini alamadı. Şimdi işte Ekim Kasım ayındayız. Üretici geri tekrar ekiliş yapma niyetinde ama girdi maliyetlerine baktığı zaman geri tekrar hasat alabilecek mi diye bir durum görmüyoruz. Kamuoyunda da izledik. Ege tarafında bile bir yeşillik yetiştiren üretici tarlasında o kadar verdiği emeğe karşılık yeşillik, bu marul dediğimiz, göbek marul dediğimiz marulu 2-2,5 TL rakam verilmesinden dolayı kendi hayvanlarına yedirdim diye de üreticiyle buluşturmadı. Bu tamamıyla plansız yapılaşmanın sadece bir takım yakının, bir takım yandaşın cebini doldurmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Bu tabloda da maalesef bu cebelut iktidarın da ülkeye getirmiş olduğu sen varsan, bizdensen bizimsin, bizden değilsen ne halin varsa gör mantığıyla yapılan bir pozisyon. Her geçen yılda eksiye eksiye gidiyoruz. 2026 yılı inşallah daha daha iyi olur diye arzu ediyoruz. Ancak sandık gelene kadar bunlar bu haramzadelerinden vazgeçmeyeceklerdir diyorum. Abdullah Öcalan'ı bizim Kürt kardeşlerimizin temsilcisi noktasına getirilmesine biz zaten karşıyız. Abdullah Öcalan Türkiye Cumhuriyeti Devletinde 50 yıldan beri var olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ana yapısına karşı duran bir terörist canı başıdır. Bunun bu şekilde bugün çeşitli güzellemelerle, çeşitli iyileştirmelerle, bir melekmiş haline getirmeleri ne bizim aklımız, ne bizim tarihimiz, ne de bizim yarınlarımız kabul edemez. Saygıdeğer Genel Başkanımız da bu konuda net durumu söyledi. Abdullah Öcalan'ın cezaevinden çıkartılması ya da Gazi Meclise gelmesi için bizim cesetlerimizi çiğnemeleri gerekiyor. Türk milletinin aklıyla artık bu kadar fazla oynamasınlar diyoruz ve bu durumu kaşımasınlar diyoruz. Ülkede bu kadar yoksulluk, yoksunluk, sıkıntı varken ülke gündeminde belli başlı projelerin ayaklığını, maşalığını yapmak yerine Aziz Türk milletine sarılsınlar ve Aziz Türk milletiyle beraber aydınlık günlere yürüsünler diyoruz. Bu konu tamamıyla ülke gündeminde gerçekleri saptırmaktan, gerçek olanları konuşmamaktan beyhude bir konudur. Burada Abdullah Öcalan'ın işte yarın çıkacak mı, çıkartılacak mı demesiyle kendini kutsallaştırılma durumuna getirmeleri tamamıyla Türk milletinin aklıyla dalga geçmektir ve kendi beceriksizliklerini, kendi başarısızlıklarını planlı bir şekilde saklama durumlarıdır mevcut iktidarın ve iktidar ortaklarının. Bizim bu konuda duruşumuz net. Biz Aziz milletimizle beraberiz. 50.000 şehidimizin ve tutuklandıktan sonra da birçok şehidimizin kanına eli bulaşmış bu terörist başı caninin hiçbir şekilde o bağlı bulunduğu kodesten ve onunla beraber Türkiye'yi bölmeyi düşünen o zihniyetin hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sınırları içerisinde yeri yoktur. Biz terörsüz Türkiye'nin karşısında durmuyoruz, öncelikle bunun altını çizmek gerekiyor. Biz Aziz Türk milletiyle beraber yan yana duruyoruz. Şimdi evet ülkede bir terör sorunu varsa, ülkede bir ekonomik sorun varsa, ülkede bir yoksulluk, bir yoksunluk varsa, ülkede bir adaletsizlik, ülkede bir adam kayırma, ülkede bir senaryo, tiyatrosal oyunlarla beraber büyük bölme senaryoları varsa biz burada Aziz milletimizle beraber yan yana ve Aziz Türk milletiyle beraber yol yürüyoruz. Yani burada işte X parti, Y parti, Z partiyle işte birlikte ittifak yapalım noktasında da zaten bakıldığında yıllardan beri oynanan senaryo şu: Aziz Türk milletinin ve Misak-ı Milli sınırları içerisinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlere oluşturmuş olduğu, çizmiş olduğu ne mutlu Türk'üm diyene ilkesine bağlı olarak yaşayan, dini, dili, ırkı ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesle biz biriz, beraberiz diyoruz bu noktada. Ancak maalesef ki siyasal oyunlarla, çeşitli siyasal senaryolarla insanları kutuplaştırma ve bir noktaya çekmeye çalışıyorlar. Burada biz parti olarak demiyoruz bunları. Biz Türk milletiyle beraber yol yürüyoruz ve Türk milletine karşı yapılacak olan her türlü yıpratma, yok etme girişimlerine karşı da son nefesimize, son nefesimize kadar da kararlılıkla mücadelemizi edeceğiz ve bu mücadelenin de en başında demokrasinin gereği neyse onu yapacağız. İvmeli bir şekilde sandığın bir an önce gelip kurulmasını bekliyoruz. Çünkü gerçekten tuz koktu. Gerçekten her yerden artık hezeyanla yoksulluk, yoksunluk, liyakatsızlık, adaletsizlik hat safhada. Bugün ana muhalefet partisinin bile bakıldığında iddianamesi yayınlandı 19 Mart süreciyle başlayan ve diğer belediye başkanlarının tutuklanmasıyla. Biz daha önceki bu FETÖ ayaklanmasının, FETÖ terörist başı caninin yapmış olduğu Ergenekon, Balyoz senaryolarının aynılarını inceliyoruz. Millet de artık hani bu lokmaları yemiyor. Bu oyunlara gelmiyor. Kandırılmıyor. Yıllarca milleti farklı noktalarla kandırdılar. Ancak millet devletçi bir millet olduğu için, millet devletine sadakat getirdiği için ve devletin birliğini, bütünlüğünü savunduğu için de uhulet ve suhulet içerisinde demokrasi olarak sandığın gelmesini bekliyor. Toplumdaki görünen tablo da bu. Yani bizim o günler geldiğinde de siyasi partilerle eğer bir birliktelik olacaksa mevcut tek adam rejiminin getirdiği %51'e %49 noktasında, onlar da o gün konuşulur.”

Kimse Bizim Milliyetçiliğimizi Sorgulamaya Kalkmasın! Haber

Kimse Bizim Milliyetçiliğimizi Sorgulamaya Kalkmasın!

Milliyetçi Hareket Partisi Eskişehir İl Başkanı İsmail Candemir, İYİ Parti Eskişehir İl Başkanı Serdar Ulucan'ın yaptığı açıklamalara cevap verdi. MHP İl Başkanı Candemir yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Geçtiğimiz günlerde yapılan İP kongresi sonrası yaptığım değerlendirmelere İP İl başkanı sözde cevap vermiş. Cevabında Rahmetli Başbuğum Alparslan Türkeş’in bir parti için yaptığı değerlendirmeyi dile getirmiş. Öncelikle hatırlatmak isterim ki Türk Milliyetçileri için kara bir gün olarak tarihe geçen 3 Mayıs 1944 de zamanın iktidarı malum parti tarafından Merhum Başbuğum Alparslan Türkeş, Hüseyin Nihal Atsız ve bir grup Türk Milliyetçisi Türkçülük ve Turancılık suçlaması ile gözaltına alınmış Tabutluklarda işkenceye tabi tutulmuşlardır. Sizlerse İP’in kuruluşundan sonra 2018 Genel seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimine girebilmek için bu malum partiden emanet milletvekili transferleri ile mecliste grup kurup seçime girmediniz mi? Sizler 2019 Yerel Seçimlerinde kent uzlaşısı kılıfıyla rahmetli Başbuğumun da idamla yargılandığı 1980 ihtilali sonrası açılan Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü ocakları davasının meşhur savcısı Nurettin Soyer’in oğlu Tunç Soyer’i İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olarak desteklemediniz mi? Sizler 2023 Genel seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Millet ittifakı adıyla altılı masanın adayı olarak malum partinin genel başkanını Cumhurbaşkanı adayı gösterip desteklemediniz mi? Ne demişti merhum Başbuğum “CHP Atatürk‘ün partisi çizgisinde kalsaydı ben Milliyetçi Hareket Partisi kurmazdım.” Değil mi? Siz bu süreçlerde kiminle yol yürüdünüz. Şehit yakınına küfür eden malum milletvekiliniz hakkında herhangi bir işlem yaptınız mı yoksa hala İP milletvekili olarak partinizde siyaset yapıyor mu? Ege Üniversitesi’nde şehit edilen Fırat Yılmaz Çakıroğlu‘nun katiline burs veren şahsı İstanbul milletvekili adayı göstererek vekil seçilmesini sağlamadınız mı? HDP’li Fatma Kurtulan meclis kürsüsünden size (İp’e) ‘HDP ve PKK’ya gönül verenlerin oylarıyla koltuklarınızda oturacaktınız’ derken ve İP ve HDP’nin alenen yaptığı ittifaktan bahsederken Genel Başkanınız Müsavat Dervişoğlu Grup Başkan Vekili değil miydi neden sesinizi çıkartmadınız? Ülkücü ve Türk Milliyetçilerinin tek adresi rahmetli Başbuğum Alparslan Türkeş’in emaneti olan Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları’dır. Kendi siyasi tükenmişliğini gündemde kalmak için MHP’ye saldırarak örtmeye çalışanlara hatırlatıyoruz; Milliyetçi Hareket Partisi ne dün eğildi ne bugün eğilir ne de yarın eğilecektir. Çizgisinde milim sapma da meydana gelmemiştir. Dün PKK’ya, bölücülüğe karşı neredeysek bugün de aynı yerdeyiz. Kimse bizim milliyetçiliğimizi sorgulamaya kalkmasın. O ateş dokunanı yakar! Ben az söyleyeyim, sen çok anla."

İYİ Parti Odunpazarı'ndan Yapılacak Elektrik Zamlarına Tepki! Haber

İYİ Parti Odunpazarı'ndan Yapılacak Elektrik Zamlarına Tepki!

İYİ Parti Odunpazarı İlçe Başkanlığı tarafından EPDK tarafından 1 Ocak 2026 tarihi itibariyle elektrik faturalarında yapılacak devlet desteği tutarlarının değişecek olmasına tepki gösterdi. Düzenlenen basın toplantısında konuşan İYİ Parti Odunpazarı İlçe Başkanı Gürol Yer şu ifadeleri kullandı; "Bugün Eskişehir Merkezde Şair Fuzuli Caddesi önünde şehrin başından bugüne elektrik sorumluluğu üzerinde olan ve eski yapının yıkılıp yenileme çalışması devam eden Eski Tedaş Binası önündeyiz. Konumuz EPDK tarafından kamuoyuna duyurulan. 1 Ocak 2026 tarihi itibarıyla elektrik faturalarında devlet desteği oranında yapılan değişiklik hakkında kamuoyu ve özellikle girmekte olduğumuz kış aylarında doğrudan maddi mağduriyet yaşayacak hemşehrilerimize ikazlarımızı vasıtanızla iletmek istedik. 21 farklı bölgede oluşturulan ve 1 Haziran 2010 tarihinde özel şirketlere teslim edilen elektrik dağıtım ve işletme hakkı ana besleyici devlet ve özel sektör ve denetlemesi elektrik piyasası düzenleme kurulu tarafından hükümet maliye politikalarına bağlı olarak icra faaliyeti sürdürmektedir. Dağıtım şirketlerinin yapısına bakıldığında tüme yakını son dönemin ünlü firmaları, büyük sermayelerin yan şirketleri ve bir bölgemizde önce İngilizlere en son 6 Şubat 2025 tarihinde Amerikalılara, bir bölgede büyükşehir belediyesine devredilmiş bulunmaktadır. Özellikle tam bu zamanlarda geçilmesi gereken kış saati uygulaması bu sektöre destek için 7 Eylül 2016 tarihinde kaldırılmış ve doğrudan vatandaş şirketlere teslim edilmiştir. Durum bununla kalmamış ayrıcalıklı bu yapılara her türlü ön alınmış, ön açılmış ve devam etmektedir. Yatırım teşvikleri, fatura düzenlemeleri, kayıp kaçağın tümden faturalara yansıtılması, yani biz tüketici olarak dağıtım şirketlerinin karlarına ortak değiliz ama zarar hanesine yazan kayıp, kaçak bedelini biz ödüyoruz. Ey Müslüman geçinenler soruyoruz bu hakmıdır adalet midir cevap verin… Yönetenler eliyle Milletin helal parası meşhur yapılara aktarılmaya devam etmektedir. Bu uygulamaların örneklerinden biride fiyatlandırmada faturalara sosyal destek altında uygulanan fiyatlandırmada bugüne kadar 5000 kwh kadar faturaların yarısı hazine yarısı abone tarafından karşılanmaktaydı. EPDK 31 Ekim 2025 Tarihinde yayınladığı karar ile 1 Ocak 2026 itibarıyla tüketici faturalandırmasında sübvansiyon oranını 4000/Yıl kwh düşürdüğünü duyurdu. Başlangıçta bu durumun radikal olarak 3000 kwh olarak düşünüldüğü ancak yaratacağı tepki ve siyasal sonuç etkisiyle rakam 4000 kwh olarak belirlendiği söylenmektedir. Burada konuyu açmak istiyoruz yani kısaca kullanım ortalaması 330 kwh üzeri olanlar 2026 itibarıyla yeni faturalandırmada son fatura 2 katı gibi bir rakam ile karşılaşılacağı durumu ortaya çıkmaktadır. Biz İYİ Parti Odunpazarı İlçe Teşkilatı olarak konunun yaşamsal ve sosyal yönünde dikkat çekerek uzmanlarından aldığımız bazı detayları Sevgili Hemşehrilerimize vasıtanızla ileterek, tedbir alınması, alışkanlık kazanılması ve muhataplarının gözlerinin görmek istemediği, yaşanacak olumsuzlukların vicdanlarına havale edilmesini istedik. Ülkemizde özellikle gelişen teknoloji ve artan ihtiyaçlar sebebiyle günlük ve aylık elektrik tüketim oranları sürekli bir artış göstermektedir. Bu oran ev genişliği, ev nüfusu ve ev donanımı farklılaştıkça değişmekte, mevsimine göre devamlı artış göstermektedir. Piyasa rakamlarında 2000 ile 6000 kwh kadar aylık ortalama rakamlar arası kullanım ortalaması oluşmaktadır. Beraberinde kırsal alanlarda ve kırsal mahallelerde özellikle mesela süt sağım makinaları, süt soğutma makinaları, yemleme makinaları ayrı bir tarife değil mevcut mesken üzerinden elektrik sağlanarak kullanılmakta ve sarfiyat oranı artmaktadır. Yani 2026 yılı başlayınca köyleri yaşatmaya, üretmeye çalışan, Ata topraklarını bekleyen Hemşehrilerimiz sürpriz fatura rakamlarına hazır olsunlar diyoruz. Beraberinde yatağa bağlı, ya da sürekli elektrikli medikal destek kullanan vatandaşlarımız 24 saat üzerinde bu sistemin içindedir. Engelliler araçlarını evlerinde şarj etmektedir. En sonunda özellikle soğuk havaların uzun ve sert ayazların yaşandığı yerlerde kömür ve katı yakıt alamayan ya da doğal gaz edinemeyen insanlarımızın evlerini çocuklarını ısıtmak için en birinci kullandıkları elektrikli ısıtma cihazlarıdır. Şimdi düşünün Eskişehir de tonu 11000 Tl olmuş kömürü alamamışsın, doğalgazında yok ne yapacaksın, evi aileyi nasıl soğuktan koruyacaksın. İşte elektrik bu anlamda hayati ihtiyaç olarak devreye giriyor, geniş bir kullanımla ısıtmada tercih ediliyor ve buda tüketim ortalamasına büyük oranda yansıyor. Haliyle faturaların geleceği boyutu buradan çok rahat ölçebiliyoruz. Değerli Katılımcılar insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışından Yandaşı yaşat ki gerisi önemli değil bir anlayışa geldiğimiz en basitinden bu örnekle ortaya çıkmış durumdadır. Sosyal devlet ilkesinin olmazsa olmazı bireyi, aileyi, toplumu önceleme ortadan kalkmış. Her şey para ticari kazanım siyasi sonuç olarak endekslenmiştir. Buna itiraz ediyoruz. Ancak mühür elinde olanlar gözlerini karartmış ve görmüyor duymuyorlar. Dediğim dedik çaldığım düdük misali konu sonuçsuz uzayıp gidiyor. Biz buradan yaşanacak olumsuzluklara dikkat çekiyoruz. Kıymetli Hemşehrilerimize özellikle ev kadınlarına sesleniyoruz. Artık elektrik faturaları üzerine biraz hassasiyetle bakın ve not tutmaya başlayın. Yeni sistem ortalamayı alacağından ve sonuçta fatura bedeli yüzde yüz artacağından gerçekten can yakacak. Karşılayabilen karşılayacak karşılayamayanın elektriği süreç sonunda kesilecektir. Hep beraber yaşadığımız sistem maalesef durumunu sorgulamıyor ve mağduriyetinle, ihtiyacınla ilgilenmiyor Tekrar ediyorum bu günden itibaren elektrik faturalarını iyi takip edelim, ortalamaya vakıf olalım, kullanımlarda alışkanlık değiştirelim ve ekonomiyi yönetenlerin yapamadığını biz yapalım ve gelir gider dengesini düz çizgide tutmaya çalışalım. Gerçekler bunlar acı ve zor durumlar. Bunun çok farkındayız bu Büyük Millet tüm bu sonuç ve davranışlara mahkum değil, ancak yaşananlar büyük bir kasvet ve çaresizlik yaratıyor. Umutsuzluğa yer olmadığını ve her şeyin böyle gitmeyeceğini, bir gün bir şeylerin değişeceğine inançla mücadeleye devam diyerek. Önümüz süreçte bizlerin Türk Milleti olarak dayanışma ve bir beraber olmaktan başka yolumuz olmadığı ve Bizim bizden başka kimsemiz olmadığı beyanı ile biz bize yeteriz duygusuyla Türk Milletinin sahipsiz olmadığını söylüyor. Katılımınıza teşekkür ediyor, İYİ Çalışmalar diliyoruz."

Uzun Çarşı Boydan Boya! Buyurun Gelin, Bekliyoruz! Haber

Uzun Çarşı Boydan Boya! Buyurun Gelin, Bekliyoruz!

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Abdullah Öcalan'ı getirtip konuşturacağını zanneden varsa Uzun Çarşı boydan boya gelsinler bakalım. Abdullah Öcalan’ı umut hakkı çerçevesinde serbest bırakacağını düşünen varsa buyursun gelsinler, Uzun Çarşı boydan boya. Bu milletin birliğini, dirliğini, dilini, beraberliğini bozmaya cesaret edecek olanlar varsa; işte onlar orada, Türk milleti de burada. Uzun Çarşı boydan boya! Buyurun gelin, bekliyoruz” dedi. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile İYİ Parti Samsun Milletvekili Erhan Usta arasında Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaşanan tartışmaya değinen Dervişoğlu, “Erhan Usta’nın söylediği sözlerin, yönelttiği eleştirilerin, sorduğu soruların sonuna kadar arkasındayım” diye ekledi. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin Eskişehir 4. Olağan İl Kongresi’nde konuştu. İYİ Parti’nin kurulma aşamasında oynanmak istenen oyunlara ve partiye vade biçilme çabalarına işaret eden Dervişoğlu, Bunların hepsini müştereken yaşadık. Hangi zorlukları geçerek bu noktaya geldiğimizi benden iyi biliyorsunuz. Ben ‘Şöyle, böyle olaylar yaşadık’ diyerek, bundan siyaseten sığ ve çiğ bir söylem üretmekten yana değilim. Ama eğer bir kötülüğün muhatabı kılınmak isteniyorsak herkes bilmelidir ki; biz sadece İYİ Parti değiliz, aynı zamanda da cesurlar hareketiyiz. Her zorluğa her ihanete her bize yöneltilmiş olumsuzluğa karşı da direnç göstermeyi biliriz. Siyasi ömrümüzde vade biçmişlerdi. Gelsinler Eskişehir'de görsünler, İYİ Parti bitmiş mi?” dedi. “Cehennemin dibine kadar yolları var” İYİ Parti’yi bitirmek için milletvekili transferleri yaptıklarını savunan Dervişoğlu, “Bunlardan bir tanesi de sizin helal oylarınızla seçilmiş ama haramzadelere teslim olmuş biri. Onlara ne zaman cevap vereceğimizi göreceksiniz, zaman gösterecek. Sandık bu milletin önüne geldiğinde, millet kimi nasıl ödüllendirecek, kime de hangi cezayı verecek göreceksiniz. Şimdi o dönemlerde bunlar çok rahat yapıldı. Neden? Çünkü herkesin ortak bir kabulü ve inanmışlığı vardı. İYİ Parti'nin siyasi ömrünün tükeneceğine inanmışlardı. O dönemlerde bu gidişler gelişler olduğunda da hiç kimse bir şey söylemiyordu. Başta ben olmak üzere, bu partiden ayrılmak isteyen bir tek kişiye kararını değiştirmesi noktasında tek bir kelam sarf etmedim. Çünkü ben siyasetin gidenlerle değil, kalanlarla yapılacağına tecrübeyle sınanmış birisiyim. Buradan bir kişiyi kaybedersem sabahlara kadar uykusuz kalırım ama gidenler gittiği yere kadar gitsinler. Cehennemin dibine kadar yolları var. Siyasi cennette gittikleri kanaatini de taşımıyorum. Elbette ki ödeyecekleri bir bedel var. Demokrasilerde bu bedelleri millet ödetir” ifadesini kullandı. “Birbirinizi öyle sıkı sarılacaksınız ki aranıza şeytan sızamayacak” O dönemlerde çok fazla etkilenmediklerini belirten Dervişoğlu, “Ama şimdiki kayıplarımızdan etkileniriz. Bunu asla ve kata aklınızdan çıkarmayın. Onun için birbirinize sıkı sıkıya sarılmak mecburiyetindesiniz. Karıncalar gibi çalışmak, arılar gibi bal üretmek mecburiyetindesiniz. Yatarak siyaset yapılamaz. Dün bizi hiç kimse yerimizde tutunacağımızı ön görmeyerek önemsemiyordu belki ama artık bilin; siz büyüdünüz, partinizi büyüttünüz. Partiniz Türk siyasi hayatında vazgeçilmez bir temel yapıya dönüştü ve toplumun büyük kesimi tarafından vazgeçilmez tek kale haline geldi. Artık bilin ki içeriden de dışarıdan da düşmanlar olacaktır. Bizi çok fazla rahat bırakmamak için, içeriden ve dışarıdan bir takım olumsuz işlerle karşı karşıya kalma ihtimalimiz muhtemeldir. İYİ Parti’yi büyüttünüz, itibarını yükselttiniz diyorum. Bunu hazmedemeyenler olacaktır. Türkiye'de demokrasiyi katletmek isteyenler buna rıza göstermeyecektir. Türkiye'de adaleti yok etmek isteyenler buna karşı bir direnç sergileyeceklerdir. İYİ Parti’nin üzerine birtakım oyunlar, birtakım senaryolar kurgulamak isteyeceklerdir. Bunlara karşı son derece uyanık olmanızı öneriyorum. Birbirinizi öyle sıkı sarılacaksınız ki aranıza şeytan sızamayacak” şeklinde konuştu. “Milletin emeğinden çalınanları, karınlarından çıkarmak boynumuzun borcu” Gerçekleştirdiği ziyaretler sırasında halinden memnun bir tek kişiye bile rastlamadığını kaydeden Dervişoğlu, “Ne tarlasını eken ve toprağa düşürdüğü terin karşılığını alamayan çiftçi memnundur. Ne kepenk kapatmak mecburiyetinde kalan kredi, faiz ve SGK borçlarıyla uğraşan esnaf halinden memnundur. Ne sanayici halinden memnundur. Emekli zaten açlık sınırının altında hayatını idame ettirmek ve tenceresini kaynatamamaktan muzdariptir. Memur zor şartlarda hayatını idame ettirmeye çabalamaktadır. Velhasıl Türkiye'de halinden memnun hiç kimseye rastlanmamaktadır. Halinden memnun olan sadece bu iktidar ve bu iktidarın yandaşlarıdır. Çalmakla doymayanlar, geleceğe taşıyacakları bir şey olmadığını bilmelerine rağmen hallerinden memnundur. O haramzade çetesinin, bu milletin emeğinden çalıp da kursaklarından geçirdiklerini onların karınlarından çıkarmak da boynumuzun borcu olmalıdır” değerlendirmesini yaptı. “Türkiye'nin tükenişine vesile olabilecek bir bütçeyle karşı karşıyayız” Tükeniş Bütçesi dediği 2026 bütçesine dair eleştirilerde bulunan Dervişoğlu, “Bu bütçenin şimdiden 2 trilyon 700 milyar açık vereceği ve yine bütçeden 2 trilyon 700 milyar lira faiz ödeneceğini görüyoruz. Bu bütçede para kur ve faiz politikalarına dair milletin refahına vesile olabilecek hiçbir düzenleme yok. Bu bütçede kamu maliyesinin israfını engelleyecek hiçbir düzenleme yok. Bu bütçede yapısal reformlarla ilgili hiçbir düzenleme yok. Dolayısıyla Türkiye'nin tükenişine vesile olabilecek bir bütçeyle karşı karşıyayız. Parlamentoda görev yaptığımız zamanlar içerisinde, bürokratlar tarafından saraydan hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderilen bütçenin tek bir kelimesini tek bir rakamını Meclis değiştirmeye muvaffak olamamıştır. Saraydan binlerce sayfa dokümanla gelen bütçe, iktidarın oy çokluğuyla onaylanmış ve yaşama geçirilmiştir. Yine aynı durumla karşı karşıyayız ama bu duruma karşı sessiz kalabilme ihtimalimiz söz konusu değildir” dedi. “İşte o zaman anladım ki; hepsi bir, biz tekiz” TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile İYİ Parti Samsun Milletvekili Erhan Usta arasında Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaşanan tartışmaya değinen Dervişoğlu, “Aman efendim, nasıl konuşuyormuşuz diye Türkiye ayağa kalk. Sorduğu soru da çok manidar değil. Türkiye'nin bildiği bir gerçeği ifade etti ama bütün Türkiye'nin bildiği bir gerçeğin dile getirilmesinden bile o denli rahatsız oldular ki, bu anlamsız tepkiye anlam yükleyebilmek için zihnimde çaba sarf ettim Hadi ben Numan Kurtulmuş’u biliyor ve tanıyorum. Onun böyle bir şeye tepki göstermesi son derece de normal geliyor. Ama Türkiye'de neredeyse bütün siyasi partilerin sözcüleri sayın Erhan Usta'nın yapmış olduğu eleştirilerin üslubunu tartışmaya başladı. İşte o zaman anladım ki hepsi bir yana, biz tekiz tek.” ifadelerini kullandı. “Bu soruları sormayalım mı?” Usta’nın yönelttiği soruları hatırlatan Dervişoğlu, “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’na ‘Siz bir komisyon kurdunuz. Meclis iç tüzüğüne göre sizin böyle bir yetkiniz yok. Olmayan bir yetkiyle bu komisyonu nasıl kurdunuz? Bu soruyu cevaplayın’ dedi. Biz Türkiye’de bu soruyu soramayacak mıyız? ‘Türkiye'de birinci açılım süreci esnasında. Abdullah Öcalan denen cani İmralı'da ziyaret edilince, o zamanki adıyla bir hakikat komisyonu kurulmasını arzuladığını dile getirmiş. Kurmuş olduğunuz bu komisyonu, Abdullah Öcalan'ın bu emeline hizmet etmiş olmaz mı?’ diye sordu. Biz şimdi bu soruyu sormayacak mıyız? ‘Sizin Abdullah Öcalan sevdamızı anlıyorum. Ama Abdullah Öcalan 2013 yılında -bir anayasa konvansiyonu kurulursa Sayın Numan Kurtulmuş'tan istifade edilmesi gerekiyor- diyor. Abdullah Öcalan'ın bu Numan Kurtulmuş sevdası nereden geliyor’ diye soruyor. Sormayalım mı Eskişehirliler? Meclis Başkanı bunların hiçbirine herhangi bir cevap vermeden kalkıyor, üslubu yönüyle de parti sözümüzü ağır bir dille eleştiriyor. Buradan söylüyorum; Erhan Usta’nın söylediği sözlerin, yönelttiği eleştirilerin, sorduğu soruların sonuna kadar arkasında durmaya devam edeceğim” şeklinde konuştu. “Uzun Çarşı boydan boya!” Süreç kapsamında kurulan komisyona katılmadıklarını hatırlatan Dervişoğlu, “Ne demişlerdi bizlere ‘Herhangi bir pazarlık yok, örgüt silah bırakacak, Türkiye'de barış olacak’ Peki Türkiye bugünlerde neyi konuşuyor? Abdullah Öcalan'a komisyon gidecek ziyarette bulunacak mı, onu konuşuyor. Peki neyi konuşuyor? ‘Umut hakkı üzerinden özgürlüğüne kavuşturulacak mı? Bir siyasi af durumu söz konusu olabilecek mi?’ Örgüt neyi söylüyor? ‘Abdullah Öcalan serbest bırakılmadan silahları bırakmayız’ diyor. Bunların hiçbiri benim lafım değil, sizin de lafınız değil. Bunlar örgüt mensuplarının lafı. Bu komisyonu kuran Cumhur İttifakı'nın oluşturduğu siyasi yapıların lafı. Ne söylüyorlarsa kendileri söylüyorlar. Anayasa’dan Türklüğün çıkarılabilmesi için 66. Madde’yi, ana dilde eğitimi mümkün kılabilmek ve dil çokluğuna vesile olabilmek için ana dilde eğitim meselesinin gündeme getirilmesini ben söylemiyorum. Biz sadece bunların niyetlerini ifşa ediyoruz. Yapmak istediklerinin neye mal olacağını anlatmaya çalışıyoruz. Türkiye elbette ki 3-5 tane eşkıyanın ya da onları destekleyen emperyalist güçlerin mücadelesiyle yıkılacak kadar ucuz bir devlet değildir, biz bunu biliyoruz. Biliyoruz ama tartışılmaz değerlerimizin tartışma masasına yatırılması suretiyle aşındırılmasına rıza göstermediğimizi ifade etmek amacıyla karşı çıktığımızı dile getiriyoruz. Bizim söylediğimiz bir şey yok. Biz zaten en başında söylemişiz kardeşim, daha ne söyleyeceğiz? ‘Cumhuriyeti yıktırtmayacağız. Bu büyük milleti böldürtmeyeceğiz. Kardeşliğimize zarar verdirtmeyeceğiz’ demişiz. Bu meseleler tartışılsın istiyorlar, hiç boş yere tartışmayın. Eğer gücünüz yetiyorsa yaşama geçirin. Bakın söylüyorum; Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Abdullah Öcalan'ı getirtip konuşturacağını zanneden varsa Uzun Çarşı boydan boya gelsinler bakalım. Abdullah Öcalan’ı umut hakkı çerçevesinde serbest bırakacağını düşünen varsa buyursun gelsinler, Uzun Çarşı boydan boya. Bu milletin birliğini, dirliğini, dilini, beraberliğini bozmaya cesaret edecek olanlar varsa; işte onlar orada, Türk milleti de burada. Uzun Çarşı boydan boya, buyurun gelin bekliyoruz. Hepiniz bir, biz tekiz” diye ekledi. “Bu memlekette açlık varsa iman zafiyeti içindedir” Türkiye’nin AK Parti iktidarı dönemindeki değişikliklerine değinen Dervişoğlu, “Bunların zamanında deist ve ateist sayısı arttı. Bunların zamanında gençlerimiz arasında en çok din değiştirme zuhur etti. Dini istismar ederek dinden çıkanın yönettiği bir ülke konumuna geldiğimiz için bunlarla karşı karşıya kaldık. Kimsenin imanını sorgulamak gibi de bir şeyimiz yok. Ama ben imanı sadece secdeye gelmekle ya da elleri açıp Allah'a yakalamakla tarif etmiyorum. Bu memlekette açlık varsa iman zafiyeti içindedir. Bu memlekette yoksulluk varsa, bu memlekette yolsuzluk varsa, bu memlekette liyakatsizlik varsa, bu memlekette haksızlık, hukuksuzluk varsa sabahtan akşama kadar secdeden başınızı kaldırmazsanız bile imanınız tartışılır. Bu açık ve net bir durumdur. Bu gerçekleri göreceğiz. Biz şimdi asgari ücreti konuşmayalım mı? Açlık sınırının 30 bin liranın üzerine çıktığı, yoksulluk sınırının 100 bin liraya yaklaştığı bir dönemde, asgari ücret olarak 30 bin lira bile olmayacak bir rakamın tartışılıyor olmasını konuşmayacak mıyız? Bunu konuştuğumuzda haksızlık, hukuksuzluk, seviyesizlik mi yapmış olacağız?” dedi. “İYİ Parti bunlara sessiz mi kalsın?” Türkiye ve Almanya’nın İngiltere’den gerçekleştirdiği uçak alımlarındaki fiyat farkına işaret eden Dervişoğlu, “Almanya'nın almış olduğu uçak bizim aldığımızdan 235 milyon pound ucuz. Adamlar 165 milyona almışlar, biz 400 milyona almışız. 20 tane uçak için bu fakir milletin cebinden çıkacak olan paranın Türk lirası karşılığı 263 milyar. Bu para kimin cebine giriyor diye sormayacak mıyız? Bu nasıl bir iştir? Bu millet buna nasıl sessiz ve seyirci kalsın? İYİ Parti Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bu yolsuzluğu, bu usulsüzlüğü dile getirmesin mi? Dile getirdiği zaman da iktidara karşı seviyesizlik mi yapmış olacak? Böyle bir saçmalık söz konusu olabilir mi? Tarlasını ekip toprağa düşürdüğü terinin karşılığını alamayan çiftçinin hakkını savunmak noktasında İYİ Parti sessiz mi kalsın? Gençler üstlerine başlarına çeki düzen verip işe gitmeleri gerekirken, valizlerini toplayıp yurt dışına kaçmak için yer arıyor. İYİ Parti buna sessiz mi kalsın? Esnaf borçlarıyla, vergisiyle uğraşıyor. İYİ Parti buna sessiz mi kalsın?” diye sordu. “Rahatsız etmeye devam edeceğiz” İYİ Parti, nerede haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik varsa orada ses çıkarmak için kurulduğunu vurgulayan Dervişoğlu, İYİ Parti’yi şahıslar kurmadı, İYİ Parti'yi büyük Türk milleti kurdu. İYİ Parti millet adına konuşmaya sonuna kadar devam edecektir. İYİ Parti’nin üslubundan rahatsız olduğunu söyleyen varsa herkes iyi bilsin ki; onları rahatsız etmeye devam edeceğiz. Yine altını çizerek ifade ediyorum, onları rahatsız etmemizden rahatsız olanlar varsa, onları da sonuna kadar rahatsız etmeye devam edeceğiz. Kimse bizim üzerimizden başka yerlerle ve yapılarla pazarlık yapabilme imkanına sahip olmayacak, olamayacak” ifadelerini kullandı. “Milliyetçilerin birliğini elbette önemsiyorum ama…” Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne yönelik eleştirilerde bulunarak parlamenter demokratik sisteme geçiş için verdiklerini sözün arkasında olduklarının altını çizen Dervişoğlu, “Her geçen gün tek adamlığa evrilen ve dışarıdan bakıldığında da meşruiyet tartışması yaratan bu otokratlaşmaya son vereceğiz. Bunun yapılabilmesi için milletin bize desteğinin arttırılması lazım. İYİ Parti emekleriniz ve çabalarımızla Türk siyasetinin vazgeçilmez siyasi kurumlarından birisi haline geldi. Bazen anketlerde yüzde 9-10 çıkıyor. Arkadaşlarımızın bundan memnun olduklarını görüyorum. Yüzde 10 bize yetmez. Bizi yüzde 10-12’lerde sıkıştırmak için bir takım siyaset mühendisleri çeşitli manipülasyonlar da yapıyor olabilir. Bütün siyasi geçmişimi biliyorsunuz. Ama önce şunu bilin, ben nerede olursam olayım merkez siyaset yanlısıydım. Hatta merkez siyasetin de ötesinde merkez sağ kafalı bir adamımdır ben. Milli ve manevi değerlerimize bağlı kalarak, siyasi yolculuğumuzu sürdüreceğiz ama, İYİ Parti’yi Rahmetlik Süleyman Demirel'in 1965’inde Adalet Partisi'ne dönüştürebilirsek Türkiye'nin geleceğini kurtarırız. İYİ Parti’yi, 1983 yılındaki Turgut Özal'ın Anavatan Partisi gibi yapılandırmaya muvaffak olursak da Türkiye'nin geleceğini kurtarırız. Siyasi geleceğimizi klikleşmede ya da ayrılıkçılıkta arayacağımız yerde birlikte, beraberlikte, bütünlükle aramak mecburiyetindeyiz. Bize diyorlar; ‘Şu kesimleri birleştirir misiniz?’ Bana göre o kesimler bir zaten. ‘Milliyetçilerin birliğine ne diyorsunuz?’ diyorlar. Milliyetçilerin birliğini elbette önemsiyorum ama Türk milletinin birliğini her şeyden daha fazla önemsiyorum. Sağcıyla solcuyu, Alevi’yle Sünni’yi, Türkmen'le Kürt’ü birleştirmektir bizim vazifemiz. Onun dışında farklı farklı siyasi görüşlerin oluşturduğu dar alanlarda kısa paslaşmalar yaparak siyasi varlığımızı muhafaza ederiz ama Türkiye'nin kurtuluşuna vesile olacak adımları atmakta zorlanırız” diye ekledi.

Eskişehir Adına Bir Şey Yapılacaksa Bizde Varız! Haber

Eskişehir Adına Bir Şey Yapılacaksa Bizde Varız!

İYİ Parti Eskişehir İl Başkanı Serdar Ulucan yaklaşan kongre süreci ile Eskişehir gündemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İYİ Parti Eskişehir İl Başkanı Serdar Ulucan basın toplantısında şu ifadeleri kullandı; "Kongreler, demokrasimizin mihenk taşları olmasıyla birlikte, 27 Ağustos 2025 tarihinde Genel Merkezimizin 4. Olağan Kongre talebiyle tüm Türkiye genelinde kongre süreçlerimizi başlattık. Eskişehir’de ise demokrasi mitinginin ilk gerçekleştiği ilçemiz olan Çifteler’de süreci başlatarak, son ilçe kongremizi tarihi dokusu ve bilgeliğiyle hafızalarımıza kazınmış, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Sivrihisar ilçemizde tamamladık. Toplamda 14 ilçemizde, tek adaylı ve kardeşlik coşkusunun yaşandığı, birlik ve bütünlüğün ön planda olduğu, aynı zamanda partimiz adına ciddi bir yenilenmenin de sağlandığı kongre süreçlerini başarıyla gerçekleştirdik. Merkez ilçelerimizle birlikte kırsal bölgelerde toplam 6 ilçemizde ilçe başkanlıklarımızda değişiklik yaşandı. Görevi devreden ilçe başkanlarımız ise partimizde aktif şekilde çalışmalarına devam ediyorlar. Bu süreçte hem merkezde hem de taşra ilçelerimizde güçlü bir kadro yenilenmesi gerçekleştirdik. 2 Kasım’da ise Eskişehir’de İYİ Parti İl Başkanlığı olarak 4. Olağan Kongremizi gerçekleştireceğiz. Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu da 2 Kasım’da kongremize ve şehrimize teşrif edecek. Bu da henüz yeni, sıcak bir bilgidir. Partimize ve şehrimize yakışır bir şekilde, kardeşliğin ve birlik ruhunun hâkim olduğu, ülkenin mevcut şartlarına rağmen millete umut vermeye devam ettiğimiz bir kongre süreci yaşayacağız. Kongremizin ardından da sahada çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz. Kongremiz, Hasan Polatkan Kültür Merkezi’nde, 2 Kasım tarihinde saat 11.00’de başlayacak. Salon açılışımız saat 10.30’da yapılacak, program ise Siyasi Partiler Kanunu gereği 17.00’ye kadar devam edecek. Genel Başkanımızın, saat 12.00-12.30 civarında vatandaşlarımıza hitap etmesi bekleniyor. 600 seçilmiş il delegemiz ile kongremizi icra edeceğiz. Bugün seçilmiş ilçe başkanlarımızla bir toplantı daha gerçekleştireceğiz; hem kongre hazırlıkları hem de ilerleyen süreçteki çalışmalar hakkında istişarelerde bulunacağız. Çarşamba günü grup toplantısının ardından Sayın Genel Başkanımızla da bir görüşmemiz oldu. Kendileri, göreve devam etmemiz noktasında uygunluk gördüler. Teşkilatımızın da teveccühüyle şu an için kongremizi tek adaylı olarak gerçekleştirecek gibi görünüyoruz. Ancak bu siyaset; 2 Kasım’a kadar ne olacağı elbette belli olmaz. Eğer başka bir aday çıkarsa, bunu da büyük bir memnuniyetle karşılarız. İYİ Parti olarak, gerek il başkanlığı dönemimde ben, gerekse İYİ Parti’nin diğer kurmayları olarak şunu söylüyoruz. Eskişehir, Ankara’ya kilometre olarak en yakın il olmasına rağmen, bürokrasi ve bağlantılar anlamında en uzak ildir. Eskişehir’in Ankara’da bir lobisinin olmadığını ilk dile getiren siyasi parti İYİ Parti’dir. Bunu her yerde yüksek sesle dile getirdik. Ancak maalesef bugün gerek iktidar tarafı, gerek ana muhalefet partisi, gerekse yerel belediyeler tarafından İYİ Parti belli noktalarda her daim görmezden gelinmektedir. Bize böyle bir konseyle ilgili herhangi bir bilgilendirme yapılmadı, davet de almadık. Burada tamamıyla “tahtıravalli siyaseti” anlayışıyla, belli yapılar kendi aralarında kendi gönüllerini eğlendirmeye; Eskişehir’in adını ve çıkarlarını düşünmek yerine kendi rantlarını sağlamaya çalışmaktadır. Biz bunu kabul etmiyoruz. Eğer Eskişehir adına bir şey yapılacaksa, burada biz de varız. Konu Eskişehir ise, siyasi partilerimiz, STK’larımız ve odalarımız hep birlikte Eskişehir kültürüne yakışır biçimde, demokrasinin başkenti olarak gördüğümüz bu şehirde birlik ve bütünlük içinde çalışmalıyız. Bize “Böyle bir konsey kuruluyor, siz de var mısınız, yok musunuz?” şeklinde bir davet gelmedi; bunun altını çizerek söylüyorum. Biz, samimiyetimizle Eskişehir için ne yapılması gerekiyorsa o alanda bulunuruz. Bir örnek daha vereyim: Bugün Eskişehir’de Kurtuluş Halk Pazarı açıldığında, mecliste grubu bulunan bir parti olarak ne şahsıma ne de partimize Büyükşehir Belediyesi tarafından davet gelmişti. Bakanlığın yaptığı etkinliklerde de benzer durumlar yaşandı. Bunlar onların kendi tercihidir; ancak inşallah bizim iktidarımızda bu anlayış sona erecek. Eğer 86 milyonu kucaklayacaksak, Eskişehir’de de 900 bin nüfusun tamamını kucaklamak için mücadele edeceğiz. Siyasetin tahrikle, uydurmayla, birbirini karalayarak değil; kardeşçe, kucaklaşarak, birlik ve bütünlük içinde yapılabileceğini göstereceğiz. Konsey meselesine değinecek olursak: “Kendileri çalsın, kendileri oynasın.” diyorum."

Gün İmralı’da Yazılan Bu Paçavra Projeyi Yırtıp Çöpe Atma Günüdür Haber

Gün İmralı’da Yazılan Bu Paçavra Projeyi Yırtıp Çöpe Atma Günüdür

İYİ Parti Odunpazarı İlçe Başkanlığı tarafından Terörsüz Türkiye projesi ile ilgili olarak yapılan açıklamalarla ilgili olarak bir basın toplantısı düzenlendi. İYİ Parti Odunpazarı İlçe Yöneticilerinin de katılım sağladığı basın toplantısında konuşan İlçe Başkanı Gürol Yer şu ifadelere yer verdi; “Konumuz Ekim 2024 tarihinde bir meclis kürsüsü açıklamasıyla başlayan bugünlere safhalar halinde getirilen, İmralı’da mukim Bebek Katili tarafından adı konulan Üniter Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temellerini yıkmak, Cumhuriyetin asli kurucu ilkelerini ortadan kaldırmak devamında ülkemizi Amerikan İsrail patentli Büyük Ortadoğu Projesi denilen bir melanetin merkezine çekmek olan, fiziki varlığı bitmeye yüz tutmuş, kaçan, saklanan maşa bir terörün adı verilerek Terörsüz Türkiye diye ambalajlanan ihanet çalışmasına yönelik son süreçte sahada, diyaloglarda ve duygularımızın birikiminde oluşanları sizler ve kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. Bizler İYİ Partililer olarak her zaman söylüyoruz. Milliyetçi demokrat ve kalkınmacılık davamızın ilkeleridir. Biz Milliyetçiliğimizi şeklen ve emir alan değil, Milletimizin beklentisi ve sesi olacak şekilde hissettirme gayretinde olanlarız. Bu noktada milliyetçiliği vatandaşlarımız gerçekten soruyor. Bizim mahallelerimize kadar gelip kapı komşusu olan ve her hak tanınan davetsiz misafirlerin vatanın nüfus yapısını bozmasına sessiz kalmak tepki vermemek Milliyetçilik mi? Okullarda okutulan andımızın kaldırılmasına sessiz kalmak Milliyetçilik mi? Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin her yerden silinmesini yutkunmak Milliyetçilik mi? Kendi çocuklarımız işsiz güçsüz geleceksiz beklerken bu davetsiz gelenlerin çocuklarının okullara, liselere, üniversitelere her türlü destekle yerleştirilmesi ve iş verilmesini görmemek Milliyetçilik mi? İnsanlarımız sağlıkta randevu alamazken aylar sonrasına randevu bulurken her türlü imkândan yararlandırılanlara bir kelam söyleyememek Milliyetçilik mi? 50 bin insanımızın katlinin emrini vermiş Ülkemizin başına bela olmuş, Amerikan, İsrail piyonu bebek katiline Sayın demek Kurucu önder demek umut hakkından faydalansın demek meclise gelsin demek ne demektir? Vatandaşımız bunu gerçekten soruyor. Milletin ekonomik ve sosyal olarak bitap olduğu bir durumda çaresizlikler, sıkıntılar konuşulması gereken biz vaziyette. Sırf iktidar elimizden gitmesin, koltuk altımızda kalsın diyerek çok tehlikeli. Daha önce denenmiş 793 vatan evladının can vererek binlercesinin gazi olarak bedel ödediği ikinci çözüm süreci melaneti ilerletilmeye çalışılıyor. Bunu görüyor yaşıyoruz. Millet İradesinin tecelligahı mecliste İYİ Parti dışında olan tüm sözde millet temsilcileri bu senaryonun içinde rol almış ve verilen rolleri icra durumundalar. Meclis dışında büyük çoğunluk bu durumu kabullenmemekte ve duygu ile vicdan ile reddetmektedir. Son süreçte kongrelerimiz sebebiyle tüm kadrolarımızla sahadayız. İnanın merkezde kırsalda her an ve her yerde çektikleri sıkıntıları bize ileten vatandaşlarımızın ikincil olarak devamında bu yaşananlar dillendirilmekte ve düşünceler paylaşılmakta tepkiler gösterilmektedir. Sorumluluk hisseden ve siyasi iktidarın tahakkümüne girmemiş olan kurum ve kuruluşlar mevcut duruma ve gelişmelere yaptıkları açıklama ve toplantılar ile tepkilerini göstermeye devam etmekteler. Geçtiğimiz hafta bölücü örgütün siyasi ayağı olan bir parti Cumhuriyetin kuruluş yeri Yüce meclise getirdiği terör artıklarına meclis çatısı altında bebek katili cani için slogan attırmış devamında dağdan gelen bir teröristi meclis kürsüsünden konuşturmuştur. İYİ Parti olarak bu duruma ilk andan tepkimizi verdik vermeye devam ediyoruz. Ancak ne hikmetse Milliyetçiyim, Cumhuriyetçiyim, Atatürkçüyüm diyenlerden bu konuda gür ve ne yapıyorsunuz siz hadsizler diyecek bir ses şu ana kadar duyulmamıştır. Yalnızca ikincil ağızlardan yumuşak tonlu açıklamalar medyanın kıyısında köşesinde verilmiş ve konu dillensin istenmemiştir. Bizim milliyetçilik anlayışımız ve duygumuz bu adi operasyonu tümden reddetmektedir. Tepki verdik veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz. Kahrolsun bölücü aparatlar, destekçileri ve ses çıkarmayanlar, yol verenler. Konuya genelde tepki veren kurumlarda ise şöyle bir ilginçlik var. Hukukçuların resmi sivil yapısı şehir barolarından ortak bir açıklama geldi. Gayet yerinde ve uygun lisanda milli hissiyat ile heyecanın tepkisi yansıtıldı. Ancak en büyük baro olan İstanbul barosu, İzmir Barosu ve Milliyetçi Mukaddesiyatçı avukatlarca oluşturulan İstanbul ile Ankara İki nolu barolardan bu konuda gık çıkmadı. Tabii bir de doğu illeri baroları zaten bizi şaşırtmadı. Bu durum ve konuda takdir vatandaşlarımızda, camialardadır diyoruz. Biz İYİ Parti Eskişehir Odunpazarı Teşkilatı olarak açıklamaya imza atan Eskişehir Barosunu Başkan Sayın Avukat Barış Günaydın nezdinde kutluyoruz. Hissiyatı yansıttıklarından dolayı tebrik ile teşekkür ediyor ve bu hissiyatı taşıyıp yaşayan Eskişehirli devamında ülke genelindeki avukatlarımızı minnet ile selamlıyoruz. Yaşanan süreç bir mücadele sürecidir Ya teslimiyet Ya karşı durmaktır bunun orta noktası yoktur. Bir tarafta makam Bir tarafta vatan vardır. Biz Vatan diyenlerin tarafıyız bunu yüzyıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk söylemişti. Yüzyıl önce ne olduysa ne yapıldıysa bugün aynısı gerçekleşmektedir. O günlerde Damat Ferit vardı, Kuvayı inzibatiye vardı, Ahmet Anzavur vardı, Sevr vardı, Emperyalizm vardı Bu günlerde aynı roller görevlendirilenlere verilmiş olarak mevcuttur. O günlerde olan Mustafa Kemalin yol arkadaşları, ona inananlar, ilkelerinden duruşundan feyz alanlar bugün de var ve biz İYİ Partililer O’nun tarafındayız Milli güçler ile beraber aynı cephede aynı siperde aynı inançla duruyoruz. İhanetin böğrüne saplanacağız diyoruz. İnanıyor ve biliyoruz ki gün geri adım atma günü değil başı öne eğme günü değil ve İmralı’da yazılan bu paçavra projeyi yırtıp çöpe atma günüdür. İYİ’liğin güneşi altında biz Cesur Yürekler olarak Büyük Türk Milletine sahip çıkmada, Cumhuriyeti yaşatmada ve Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bağlı kalmada ısrarcıyız, inatçıyız, azimliyiz ve kararlıyız.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.