SON DAKİKA
Hava Durumu

#İstanbul

Porsuk Haber Ajansı - İstanbul haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İstanbul haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Yalana Dolana Tokuz, Asgari Ücret Olmalı 39! Haber

Yalana Dolana Tokuz, Asgari Ücret Olmalı 39!

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Çatalca’da gerçekleştirilen Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi’ne katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Bugün İstanbul’un yeşil gerdanındayız. Bugün Trakya’nın bereketli topraklarının çalışkan insanlarıyla biraradayız. Rumeli’nin hasreti yüreğinde yananlarla birlikteyiz. Selanik’ten, Drama’dan, Kavala’dan benim canım hemşerilerimle, canlarımla, akrabalarımla birlikteyiz. Bu akşam ‘Aralık ayının ortasında İstanbul’un, Çatalca’nın soğuğunda nasıl olacak bu iş?’ diyenlere ‘Yahu gezmeye gitmedik. Mitinge gitmedik. Eyleme gittik kardeşim, eyleme’ demeye geldik. Hepinizi çok seviyorum. Şunu söylemek isterim ki siz böyle bir arada durdukça, hep beraber yan yana, kol kola, yürek yüreğe oldukça kötülük ne kadar büyük olursa olsun siz sevgiyi, dayanışmayı, mücadeleyi büyüttükçe biz kazanacağız. Kötülük kaybedecek” dedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel konuşmasında şunları söyledi: “İKTİDARIN ANAHTARI” “Çatalcamız bugüne kadar 15 kez belediye başkanı seçti. 2019’da bir küçük kaza oldu. Ama ardından Cumhuriyet Halk Partisi kusuru Çatalca’da aramadı. Doğru adayı aradı. Gencecik bir evladınızı, Erhan Güzel’i aday ettik. Yüzde 50 oyla seçtiniz. Ellerinize sağlık, yüreğinize sağlık. Şimdi Erhan Başkan gibi adaylar yüksek oyla seçilince beklenti de yüksek oluyor. Ben onların performansına bir başka yerden bakıyorum. Çünkü hep söyledik. 31 Mart’ta 411 belediye başkanı seçildi. Belediye başkanlarımıza seslendiğim ilk toplantıda demiştim ki ‘Millet sizin elinize, cebinize bir anahtar koydu. Bu anahtar o şehrin, o ilçenin altın anahtarı değil. Belediyenin kapısının ya da kasasının anahtarı değil. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin, 100 yıl sonra iktidarının anahtarı. İşte dönüp bakınca gördüm ki Erhan Güzel Başkan, yedi ayrı noktada kavşakları düzenlemiş, hayata geçirmiş ve çok önemli bir sıkıntınızı çözmüş. Çatalca’ya tam yedi spor tesisi kazandırmış. İki taziye evi yapmış, 12 parkı baştan aşağıya yenilemiş. İki açık, biri kapalı üç düğün salonu, düğün alanını hizmete sokmuş. Yedi caminin pergolalarını yaparak oraları ibadete açmış. 11 bin 200 ihtiyaç sahibine sosyal destek sağlamış. 5 bin 100 öğrenciye eğitim destek paketi sağlamış. 12 okula sokmuşlar, gitmiş okuldaki içme suyu sorununu çözmüş. Oraya su sebilleri koyarak artık o 12 okulda zil çalınca, öğrenciler hızla teneffüse fırlayınca, parası olanın kana kana temiz su içtiği; olmayanın tuvalet çeşmesine ağzını dayadığı bu haksızlığı, yedi - sekiz yaşında ortaya çıkan bu haksızlığı ortadan kaldırmış. Evet, bu alkışa değer. Bu projeyi söyleyip de Erhan Başkan’ı alkışlarken, bu projeyi ilk hayata geçirip, sonra da bütün Türkiye’ye örnek olarak göstermemizi sağlayan Beyoğlu Belediye Başkanımıza bir yürekten alkış. Silivri’den izliyor bizi. Erhan Başkan üç kreş yapmış, ikisinin yapımı devam ediyor. Kreş sayımız beşe çıkıyor.” “O SOKAĞIN ADI, ‘VOLKAN KONAK SOKAĞI’ ARTIK” “Emekli lokali açmış. Emekliler 3 liradan çay içiyor. Doğru mu? Bir göreyim emeklileri. Memnun musunuz Erhan Başkan’dan? Biz de bütün emeklilerin ellerinden öpüyoruz. Bu ülkeye hizmet eden, eli nasır tutan, dirseği çürüyen, göz nuru akıtan ama emeklilikte vefasızlık yapılan bütün emeklilerin önünde saygı ile eğiliyorum. Rehabilitasyon merkezinde 145 çocuk eğitim alıyor Çatalca’da. Sporbüs diye bir iş yapmışlar, 39 mahalleyi geziyor ve çocuklara spor yaptırıyor, öğretmenlerin varlığında. İlk kadın kooperatifini kurmuşlar. İlçenin kadınları üretiyor ve kazanıyor. Rahmetli Volkan Konak’ın ardından terbiyesizce konuşan bir müftü vardı. İşte o günlerde ben demiştim, ‘Bunun hesabını sorarız. El mi yaman, bey mi yaman? Bak kendisi oldu perişan ama o terbiyesizliği yaptığı sokağın adı, ‘Volkan Konak Sokağı’ artık.” “SOSYAL YARDIMLARI KİMİ YERDE ÜÇ - BEŞ KATINA ÇIKARDIK” “Bu ülkede yakında iktidar değişecek. Üç vakte kadar. Üç ay sonra olur veya üç yıl sonrayı bulmaz, 2,5 yıl sonra mecburen seçim var. Ama bu ülkede iktidar değişince hiç kimse şundan endişe etmesin: ‘Ben eskiden AK Parti üyesiydim’, ‘Ben eskiden MHP üyesiydim. Şimdi bunlar çıkar ya da etrafımda böyle biliniyorum. CHP gelince bana haksızlık yapar.’ Asla ve asla böyle bir şey olmaz. ‘Cumhuriyet Halk Partisi gelirse şöyle olacak, böyle olacak’ dediler. ‘Ankara’da su faturalarını teröristler dağıtacak’ dediler. ‘İstanbul’a İSPARK’ı terör örgütü işletecek’ dediler. Ama CHP geldi; ne Ankara’da, ne İstanbul’da, ne yeni aldığımız Balıkesir’de, Denizli’de, Manisa’da, Uşak’ta, Afyon’da… Gelip de CHP’li olmayana bir kötülüğümüz olmadı. Sosyal yardımları kimi yerde üç katına çıkardık, kimi yerde beş katına. Kimsenin partisine bakılmadı. En çok ama en çok CHP’ye oy verip de pişman olan yok. Ama en çok ve en çok bugün bu hizmetleri görüp de ‘Geçmişte niye CHP’ye oy vermedim?’ diyen AK Partili çok, MHP’li çok. Buradan açıkça söylüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarında emekliler çok daha iyi bir noktaya gelince, asgari ücret artınca, işsizlik azalınca, bu sadece CHP’ye değil bütün partilerin geçmişte iyi olsun diye oy verenine, bilerek - bilmeyerek o partiye, AK Parti’ye üye yapılanlara, ne olursa olsun herkese birden iyi gelecek. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi, hakça bir düzeni kurmaya, birlikte daha çok kazanmaya, daha adil bölüşmeye, herkesin yüzünü güldürmeye geliyor. Bizden korkacaksa kul hakkı yiyenler korksun, zulmedenler korksun. Volkan Konak’ın arkasından kötü laf konuşanlar korksun. Bu vatanın, bu milletin düşmanları korksun. İyi insanlar, Anadolu’nun, Trakya’nın güzel insanları, hangi partiden olursa olsun hiç korkmasın. Onların yüzünü güldürmeye geliyoruz. Onların yüzünü güldürmeye geliyoruz.” “EKREM BAŞKAN’IN İSTANBUL KART’INI EN ÇOK KULLANAN İLÇELERDEN” “Bugün Silivri’deydim, Ekrem Başkanımızı gördüm. ‘Çatalca’ya gideceğim, Eren Başkan’la Çatalca’ya yaptıklarınızı anlatacağım’ dedim. ‘Çatalca’ya benden selam söyle. Burnumda tütüyor hepsi, burnumda tütüyor’ dedi. Erhan Başkan’ın bu yaptıklarında ve devamında, Ekrem Başkan’ın Çatalca’ya, tabii bu yapılan hizmetlere desteği büyük. Ancak İstanbul Kart ile yoksulları destekleyip, bunun en çok kullanıldığı ilçelerden biri olduğunu; Anne Kart ile çocuğu beş yaşına kadar annelerin ücretsiz ulaşımdan yararlandıklarını; öğrencilere, çiftçilere daha önce yapılmayan desteklerin yapıldığını; Yalıköy Plajı’nı, Kent Lokantası’nı hatırlatıp Ekrem Başkan’a bir kocaman teşekkür alkışı yollayalım. Bugün Silivri’de konuşurken, geçmişi ve bugünü konuşurken, Çatalca’yı konuşurken Ekrem Başkan’la rahmetle andık. Bir kez de buradan Cem Kara Başkanımızı rahmetle anıyoruz. Geçmişteki emeklerine minnet duyuyoruz. Değerli Kara ailesini de yürekten selamlıyoruz.” “AK PARTİ’NİN KARA DÜZENİ FAKİRLEŞTİRDİ” “Değerli Çatalcalılar, Genel Başkanınızı, akrabanızı seviyor musunuz? Belediye Başkanınızı seviyor musunuz? O sizi seviyor mu? Peki Tayyip Bey sizi seviyor mu? En yüksek ses de buna. Bak ‘Beni seviyor musun?’a ‘Evet’, ‘Tayyip Bey seviyor mu?’ya ‘Hayır.’ Niye sevmiyor? Sevmez, fakiri sevmez. Peki sizi kim fakir etti? Kendi etti, Tayyip Bey etti. Hiç ben karışmam. Şimdi buradan bakalım. Tayyip Bey zengin sever, fakir sevmez. Bugün Türkiye’de yoksulluk sınırı 97 bin lira. Meydanda 97 bin lira ve üzerinde geliri olanlar bir el kaldırsın. Bir de burada Nuri Aslan var. Bunun da durumu hiç fena değil. Ama Belediye Başkan Vekili olduğu için değil, eskiden beri iyi. Bu Nuri Başkan Çatalca‘ya iyi bakıyor mu Ekrem Başkan’ın yokluğunda? Başkanım bir ihtiyaç olursa halin vaktin yerinde. 97 bin liradan az alanlar bir el kaldırsın. Meydanın tamamına yakınını fakir yapan AK Parti’nin kara düzenidir. Biliyorsunuz Tayyip Bey, 2018 yılında göreve başladı. 2017’de anayasayı değiştirdiler OHAL şartlarında. O zaman diyordu ki ‘Verin yetkiyi, görün etkiyi. Şirket yönetir gibi yöneteceğim ülkeyi.’ Hatırlıyorsunuz değil mi? Vallahi sözünü tuttu. Nasıl tuttu? Bir kabine ilan etti. Milli Eğitim Bakanı’nın özel okul zincirleri var. Sağlık Bakanı’nın özel hastane zincirleri var. Turizm Bakanı’nın oteli var, turizm şirketleri var. Et ve Süt Kurumu Müdürü’nün bile yurtdışından et ithal eden şirketi var. Tayyip Bey kurduğu bu şirkette ne isim verdi, biliyor musunuz? KADAŞ. Nedir KADAŞ? Kara Düzen Anonim Şirketi. AK Parti’nin kara düzeni. O gün bugündür işte bu meydanlar yoksullaşıyor. O gün bugündür emekli sürünüyor. O gün bugündür asgari ücretli perişan durumda. O gün bugündür Çatalcalı çiftli milletin efendisi olmayı bırak, artık borçtan, bataktan kendini kurtarmaktan başka bir beklentisi yok. Çiftçide, emeklide, işçide para olmayınca Çatalca‘nın esnafında da para yok. AK Parti’nin kara düzeni bu meydanın tamamını fakirleştirdi.” “ERDOĞAN, BÜTÇEYİ SAVUNMAYA TABİİ Kİ GELEMEZ” “İşte bu Erdoğan gelecek sene bu meydandakilere ne hizmet yapacak, ne maaş verecek, ne yapacak, ne edecek diye bir bütçe yapıldı. O bütçeyi Meclis’e yolladı. Pazartesi günü hep birlikte Meclis’teydik. Ama kim yoktu? ‘Verin yetkiyi, görün etkiyi’ diyen yoktu. Ne yapmış? Macaristan Başkanı Orban’ı İstanbul’da ağırlamış. Allah kimseyi millet için yaptığı bütçeyi, milletin meclisinde savunacak cesaretten mahrum etmesin. Allah kimseyi onun durumuna düşürmesin. Tabii ki gelemez, çünkü daha bütçenin birinci sayfasında 2,7 trilyon liralık açık var. Tabii ki gelemez, faizi yüzde 40 arttırmış ve yine 2,7 trilyon faize ödenecek para var. Tabii ki gelemez, yüksek enflasyonda Avrupa şampiyonu. İşsizlikte Avrupa şampiyonu. Yoksullukta Avrupa şampiyonu. Gelir adaletsizliğinde Avrupa şampiyonu. Vergi adaletsizliğinde Avrupa şampiyonu. Bunların her birisi için bir madalya taksak, beşi bir yerdeyi buraya koyacak. Ama madalyayı böyle iyi bir iş yaptığı için değil, bütün Avrupa’nın en kötü yöneticisi olduğu için, memleketi bu hale getirdiği için ve hepimizin umutlarını körelttiği için onları birer utanç madalyası olarak boynuna takıyorum, beşi bir yerdeyi. Beşi bir yerdeye gülen kim? Teyze Selanikli misin sen? Dramalı. Bu beşi bir yerdeyi çok yerde bilmiyorlar. Beş altını birlikte takıyorlar. Siz biliyor musunuz? Göçmenler bilir, biz biliriz. Ama herhalde en son 20 sene önce falan takılmıştır bir geline.” “HALKIN İKTİDARI GELECEK, BU VERGİYİ TERS YÜZ EDECEĞİZ” “Şimdi bütçe, yeni yılda zenginlerin şirketlerinden 768 milyar lira borç siliyor. Ama bir taraftan öyle bir düzen getiriyor ki 12 maaş alıyorsun, üçü gelir vergisine gidiyor. Meclis’te anlattım, gözlerinin içine baka baka anlattım. Dönüp de savunabilen yok. Bu KADAŞ’ın, Karadüzen Anonim Şirketi’nin getirdiği bir vergi düzeni var. Türkiye’de 100 lira vergi toplanıyor ya; bu 100 liralık verginin 63 lirasını dolaylı vergilerden topluyorlar. Nedir dolaylı vergi? Zengin - fakir ayırmayan vergi. Fabrikatörle fabrikanın bekçisinin, işçisinin aynı ödediği vergi. Yani karşıdaki bakkala gidip peyniri fabrikatör alırsa da aynı vergi, kapıdaki bekçi alırsa da. Birisi pahalı cipine mazot alırken de aynı vergi, öbürü bindiği motora. Ya da evde elektrik yakıyor. Holding sahibi, multi milyarder de aynı vergiyi veriyor, asgari ücretli de aynı vergiyi. Bu vergi toplam vergilerin yüzde 63’ü. Bunun dışında bir de yüzde 25 var. O yüzde 25 de hepinizin aldığı maaşlardan kesilen gelir vergisi. Yaptı mı sana yüzde 88. Yüzde 1 ıvır, zıvır vergiler var. Yüzde 11’i kazanan şirketlerden alınan kurumlar vergisi. Yanlış duymadınız. Bu kadar büyük fabrika, bu kadar imalat, 185 ülkeye ihracat, bu kadar hizmet sektöründen alınan vergiler hepsi yüzde 11. Sizden alınan, zengin - fakir ayırmayan vergi yüzde 63. Memlekette vergi vermesi gerekenler yüzde 11’i veriyor. En az vermesi gereken grup yüzde 63’ü dolaylı, yüzde 25’i de maaşlardan; yüzde 88’ini veriyor. AK Parti’nin kara düzeni budur. Türkiye’de iktidar değişecek, halkın iktidarı gelecek ve bu vergi düzeni allak bullak, ters yüz edeceğiz. Çok kazanandan çok alacağız. Az kazanandan alacağız. Kazanmayandan vergi almayacağız. Göreceksiniz bu ülkede yüzü asık olan, ağlayan, umutsuz olanların yüzü gülecek; pişkin pişkin memleketi sömürenlerin de keyfi kaçacak. Söz veriyoruz. “İŞVERENİN DE DÜŞMANI DEĞİLİZ” “Peki sermaye düşmanı mıyız? İşçinin dostuyuz da işverenin düşmanı mıyız? Böyle bir şey yok. Aslında Türkiye’de demokrasi olunca, insan haklarına saygı olunca, adalet olunca, hukuki öngörülebilirlik olunca Türkiye’ye yerli de yabancı da yatırım çok daha fazla gelecek. Şirketlerin önündeki engeller kalkacak, çok daha fazla kazanılacak, çok daha fazla kazanarak kalkınacağız. Ama adaletli bir vergi düzeniyle eşitçe paylaşacağız, hepimiz hakkımızı alacağız. Şu meydanda bir tek mağdur bırakmayacağız, bir tek yoksul bırakmayacağız.” “ÇİFTÇİNİN ALIM GÜCÜ ALTI KAT AZALDI” “Çatalca sonuçta bir tarım ilçesi. Kanuna göre Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 1’i, tarıma destekleme olarak verilecek. Bütçe getirdiler; yüzde 1 değil, binde 2. Yani yüzde 1’in beşte biri. Kanuna uygun destekleme koysalar, çiftçi 772 milyar destekleme alacak. Bunlar 168 milyar lira koymuş ve bunu savunan, güya savunmaya gelen Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, şöyle bir cümle kuruyor, diyor ki ‘Tarım 2025’te eksi 12,7 büyüdü.’ Dedim ‘Ya Sayın Yılmaz gözünü seveyim, ne yapıyorsun? ‘Eksi 12,7 büyüdü’ denmez. ‘12,7 küçülttük tarımı’ denir.’ Memlekette geçen en çok küçülen sektör, 12,7 ile tarım. Geçmişte Çatalcalılar bilir. 1 litre mazot almak için ne kadar buğday satmak lazımdı? 1 kilo. 1 kilo buğday satıp 1 litre mazot alıyordun. Şimdi 1 litre mazot almak için kaç kilo buğday satıyorsun? Tam 6 kilo buğday. Satılan buğdayın mazot üzerinden alım gücü altı kat azalmış AK Parti iktidarında. Buradan açıkça söylüyoruz. CHP, programını hazırladı ya, ÖTV’siz, KDV’siz mazot. 23 sene önce bunu söylediler geldiler, 23 yıldır yapmıyorlar. CHP iktidarında ÖTV’siz, KDV’siz mazot gelecek. CHP iktidar olsa bugün, 58 liralık mazotu çiftçi 33 liraya alacak. Çatalcalı çiftçilerin kredi borçları var. Tarım kredi borcu. İktidarımızda alacağımız ilk karar; çiftçilerin kredi borçlarının faizlerini sileceğiz, anaparayı da uzun taksitlere böldüreceğiz. Geldiğimizde ilk sizin yüzünüzü güldüreceğiz.” “39 BİN LİRA ASGARİ ÜCRET İSTİYORUZ” “Bu parti iktidara gidecekse disiplinle, kurallara uyarak gidecek. Bir de geçen hafta Dünya Engelliler Günü’nde bir uyarı almıştık. ‘Bu otobüsün üstünden bir tek senin sesini duyabilenlere mi konuşuyorsun’ diye. Geçen hafta başladık, devam ediyor. Ekranın köşesinde var. Bugün Silivri’deydim, infaz koruma memuru arkadaşların lojmanı yok. Biz onlara bir yıl içinde lojman sözü verdik. Çok heyecanlılar. İnfaz koruma memurları, çok düşük maaşlara çok zor bir işi yapıyorlar. Emekliler, AK Parti gelmeden önce bir buçuk asgari ücret alıyorlardı. Asgari ücret çok düşük ama bugün 1,5 asgari ücret olsa 33 bin lira. Emekliler AK Parti gelmeden önce en düşük emekli maaşıyla sekiz çeyrek altın alıyordu. Bugünkü parayla 88 bin lira. Bugün emeklileri 16 bin liraya mahkum ettiler. Yine asgari ücretliler AK Parti öncesi yedi çeyrek altın alıyorlardı bir aylık maaşla. Şimdi iki çeyrek altını zor alıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi’nin asgari ücretle ilgili teklifi bu sene 39 bin lira. Dedim ki ‘Geçen sene diyorduk ki ‘30, altında yokuz.’ Yapmadılar. Altında ezildik. Bu sene ne diyelim?’ Emeklinin birisi şöyle söyledi; Yalana, dolana tokuz, asgari ücret olmalı 39. 39 bin lira asgari ücret için, asgari ücreti ödeyen firmalara, sektör ve çalıştırdığı işçiye göre en azına 5 bin 100 lira, en çoğuna örneğin yanında bir kişi, iki kişi, beş kişi, 10 kişiye kadar çalıştıran küçük esnafa ve özellikle tekstil sektörüne 10 bin 540 lira sosyal güvenlik teşviği öneriyoruz. Bu ne demek? Yani 28 bin lira yapacak Tayyip Bey asgari ücreti. Bir yıl ellemeyecek. Artık asgari ücretli, yeni bir sosyal patlamanın eşiğine gelecek. Perişan olacak. Bunun için diyoruz ki ‘39 bin lira yapın. Aradaki 10 bin liralık farkı sosyal güvenlik destekleme priminden karşılayın.’” “EMEKLİNİN SEFALET ÜCRETİNE İTİRAZ EDİYORUZ” “Bunun hesabını kitabını çıkardık. Gayet makul, yapıcı önerimizi kanun teklifi olarak sunduk. Gören hak veriyor. Ama ‘Haktır ama yoktur’ diyor. Kime var? Vallahi 40 haramilere var, beşli çeteye var, yandaşlara var, Tayyip Bey’in sevdiği zenginlere var. Bize gelince yok. Buradan açıkça sesleniyoruz: 39 bin lira asgari ücret istiyoruz. Ayrıca emeklilerin 16 bin lira sefalet maaşına itiraz ediyoruz. En düşük emekli maaşının da bir asgari ücret olması gerektiğini savunuyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında önce en düşük emekli maaşı bir asgari ücret, sonra hak ettikleri gibi 1,5 asgari ücret seviyesine çıkacak. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında emeklilere bayram ikramiyesi öyle komik paralar verilmeyecek. Her emekliye her iki bayramda da birer asgari ücret ikramiye verilecek. Söz veriyoruz.” “DEMOKRASİ, ADALET OLMAZSA REFAH DA OLMUYOR” “Değerli Çatalcalılar, biz zengin bir ülkeyiz. Toprağımız bereketli, insanımız çalışkan. Petrolümüz de var, kıymetli madenlerimiz var. Üç tarafımız deniz. Her imkanımız var. Ama maalesef kötü yönetiliyoruz. Talihsizlik AK Parti’nin iktidarda olması, halkın genelini değil; küçük bir zümreyi kayırması. Demokrasi olmazsa, adalet olmazsa ülkede asla ve asla huzur da olmuyor, refah da olmuyor. Biliyorsunuz, kendileri yıllar önce çeşitli mağduriyetlerini dile getirerek, Atatürk’ten armağan Cumhuriyetin, Cumhuriyet Halk Partisi’nin getirdiği sandığı nimetlerinden yararlanarak; bir krizden sonra, o krizi çok acımasız şekilde eleştirerek, o günlerde emekliye 1,5 asgari ücret veren Ecevit’e demediğini bırakmayarak… Yine o günlerde 64 bin öğretmen atanmamış, ‘Madem atamayacaksın, niye okuttun be adam?’ diyerek. Şimdi 1 milyon atanmamış öğretmen var kendi dönemlerinde. Rahmetli Ecevit’e ‘Ne zaman bırakacaksın, ölünce mi bırakacaksın be adam?’ deyip saygısızlık yaparak, Kendi hocası Necmettin Erbakan’a ‘Yaş 70, iş bitmiş’ diyerek, en acımasız sözlerle muhalefet ederek iktidara geldiler. Şimdi o Necmettin Hoca’nın, rahmetli Ecevit‘in yaşında. Biz onun o günkü yaşının altındayız. Onun söylediği kötü sözleri söyleyecek değiliz. Asla ve asla yaşıyla, hastalığıyla meşgul değiliz. Ama bir yandan yorulacaksın, bu milleti de bu kadar yoracaksın. Sonra karşına çıkan sandıkta yenileceksin. Kendin yendiğinde, kazandığında baştacı yaptığın milli iradeyi alaşağı edeceksin. Bu milletin seçtiklerine saygı göstermeyip, onlara darbe yapacaksın. Onları toplayıp Silivri’ye atacaksın. Kendinden sonraki iktidara yargı darbesi yoluyla mani olmaya çalışacaksın. Sonra da diyeceksin ki ‘Oturun kardeşim. Oturun oturduğunuz yerde.’” “SAVCISINA GÜVENEN CANLI YAYINLA ÇIKSIN KARŞIMIZA” “Şimdi buradan bütün Türkiye’ye bu güzel meydanı, Çatalca’yı gösteriyorum. Korkuyu evde bırakanlar burada. Pijamayla oturmayıp meydanı dolduran burada. Türkiye’nin umudu bu meydanda. Bu mücadelede. Bu meydan 265 gündür haysiyetlerine kastedilen, yapmadıkları her şey yapmış gibi TRT’den yayınlanan, yandaş kanallardan karalanan, kendi seçtiklerine sahip çıkıyorlar. Hatırlayın; ‘560 milyar yolsuzluk’ dediler, 560 lirasını ispatlayamadılar. Hatırlayın; ‘Bin 200 cep telefonu dağıtıldı’ dediler, bir tanesini bile iddianameye yazamadılar. Hatırlayın; ‘Parkenin altından 2 milyon Euro çıktı evden’ dediler, yalan çıktı. ‘Ne yapalım, bazen de yalan atılır’ dediler. ‘Toplantı yaptılar, Ekrem Başkan, Murat Ongun, Fatih Keleş. Toplantı yaptılar. Ellerinde para dolu valizlerle çıktılar, videosu var’ dediler. O gün dedim. ‘O video çıksın, namussuzum, şerefsizim. Bugün bırakırım bu işleri’ dedim. ‘O iddianameyi istiyorum’ dedim. ‘Getirin o kaydı görelim’ dedim. Hiçbir şey gösteremediler. İddianameye imasını dahi yazamadılar. ‘Lüks arabalar’ dediler MHP’li milletvekilinin çıktı. Atılan bütün iftiraları teker teker püskürttük. Şimdi TRT’den canlı yayın diyorduk, ‘Varız’ diyorlardı. Kanun teklifini verdik. ‘Yokuz’ diye kaldırdılar. Buradan bir kez daha sesleniyoruz. Biz arkadaşlarımıza güveniyoruz. Biz Ekrem Başkan’a güveniyoruz. Ekrem İmamoğlu’na kefiliz. Biz canlı yayın istiyoruz. Savcısına güvenen, karşımıza çıksın görelim.” “SÖZCÜ TV BÜYÜK BİR DAYANIŞMAYLA YAYIN YAPIYOR” “12 metrelik hücresinden burayı izleyen İmamoğlu’na buradan, Çatalca’dan, aslında toprağın altında kış boyunca buğday tanelerinin kar altında beklediği, baharla birlikte filizlendiği, bereket saçtığı ve Türkiye’yi doyuran Trakya’dan, Çatalca’dan Ekrem Başkan’a şöyle seslenmeye gelmiştik: ‘Bekle kar altında yatan buğday tanesi. Yine onun sularıyla yeşereceksin. Gözyaşların çare değil. Ağlama, büyü. Başını dik tutabilirsen, boy vereceksin.’ Bizi yayınlayan, öncelikle hiç yalnız bırakmayan, hiç ara vermeden bizimle birlikte olan Halk TV ailesine bir güçlü alkış. Kayyım atandığı ana kadar hiç yayından çıkmayan, bugün Merdan Bey’i ziyaret ettim. Tele 1 ailesi mücadelesini Tele 2 olarak YouTube’da sürdürüyor, onu sizlere emanet ediyoruz. Herkes bu meydandan ayrılınca YouTube’a giriyor. Tele 2 yazıyor. Orada abone ol, takip et düğmesi var. O düğmeye basıyor. Tüm yayınlardan haberdar oluyor. Var mıyız? Bir kuvvette alkış Tele 2’ye. Sözcü Televizyonu’nun geçen hafta ufak bir girdi çıktı yanlışlık olmuş. Aksilik olmuş. Millet kızmış, onlar üzülmüş. Bugün Sözcü Televizyonu büyük bir dayanışma ile yayın yapıyor. Sözcü ailesine de teşekkür ediyoruz. Sonra çeşitli televizyonlardan, gazetelerden, çeşitli sebeplerle işsiz kalan gazeteci kardeşlerimiz var. Onlar için büyük bir dayanışma, onlar için envai çeşit çözüm yolları için çalışan çok yürekli bir ekip var. Biz de elimizden gelen desteği verip, günü gelince onların yeni televizyonlarını sizlere emanet edeceğiz. Ama yürekli, eğilmeyen, bükülmeyen, kalemini satmayan bu yüzden de mesleğini yapamayan gazetecilere bir kuvvetli dayanışma alkışı.” “TARİHİN EN BÜYÜK GÜVENSİZLİK OYU” “Şimdi çok çok kirli bir kumpas, inanılmaz işler yaptı, hep konuştuk. Yani düşünün ki Ekrem Başkan’ın 31 yıllık diplomasını iptal ettiler. Tek korkularından Cumhurbaşkanı adayı olmasın diye. Akşam iftar sofrasında diploma iptal ettiler. Sabah sahur vaktini geçerken evin önüne polisleri dizdiler. 19’unda gözaltı yapıp, dört gün sonraki yapılacak ön seçime mani olmaya çalıştılar. 2 milyon üyemizle seçecektik, ‘Dayanışma sandığı’ dedik. 90 yaşında ninem çift bastonuyla geldi. Karnında üç aylık bebeğine hamile anne, evladının geleceği için geldi. Küçücük çocuklar Ekrem Amcasını çizdikleri resimleri atmak için sandık başına koştular. Büyük bir dayanışmayla 15,5 milyon kişi geldi, Cumhurbaşkanı adayını seçti. Dedik ki ‘Gelin, seçin, tarihe geçin.’ Geldiler, seçtiler, tarihe geçtiler. Biz o günlerde sizinle birlikte o meydanlarda da çok söyledik. Dedik ki ey Erdoğan, adayımı bırak sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. İşte bu sloganla bayramın birinci günü sabahı Trabzon’da Ekrem Başkan’ın köyünde ilk imzayı köyün en yaşlısına attırdık. Oradan başlayarak, hepinize görevler tanımlayarak hep birlikte yaptık. Yeliz 20 bin 900 imza topladı. Bir kocaman alkış alalım. Çok büyük işler yapıldı. En son 25 milyon 100 bin imzayı yeminle mali müşavirlerden oluşan bir heyetle saydırdık, tespit ettirdik, tescil ettirdik. Bir TIR’ın içine koyduk, kurultay salonumuzun önüne çektik. Oradaki her imza, namusumuz gibi bize emanettir. Kimse korkmasın ki ‘İmza attım, Tayyip Bey’in eline geçer. Evladımın mülakatı, evladımın memuriyeti, torunumun sınavı.’ Şimdi bugün buradan ilan ediyorum, Bugün burada 74’ncü eylemimizdeyiz Çatalca’da. 75’incisi bu hafta Kayseri’de. Kayseri’ye gidiyoruz. 25 milyon imzayı, dünya siyasi tarihinin en büyük imza kampanyasını ve bir yönetene, Cumhurbaşkanına, yürütmenin başına tarihin en büyük güvensizlik oyunu bu hafta sonu 75’nci mitingde, 75’nci eylemde Kayseri’ye götürüyoruz. Kayseri’ye.” “BERAATİNE KARAR VEREN HAKİMİ BİR HAFTA SONRA MARAŞ‘A SÜRDÜLER” “Bir çok hukuksuzluk, bir çok haksızlık var. Ama şimdi bambaşka bir rezaletle karşı karşıyayız. Biliyorsunuz bir AK Toroslar çetesi var. Yapmadıklarını bırakmadılar. Şimdi onların hedefinde şerefli, namuslu yargı mensupları var. Nasıl biliyor musunuz? Çatalca‘dan bunu tarih önünde bir kayda geçireyim, bundan sonra da bu işleri nasıl takip edeceğimizi bir söyleyeyim. Diploma davası vardı. Aynı zamanda İstanbul İl Başkanlığı’nın davası. Buraya bakan 59’uncu Asliye Ceza Mahkemesi, diplomanın iptaline yönelik YÖK’e zor sorular sordu. ‘Bu soruları soran sen misin?’ Kendisini Kahramanmaraş’a sürdüler. Diploma iptaline bakan 5’inci İdare Mahkemesi başkanı, doğru bir yargılama yapıyordu. Kendisini değiştirdiler. Yerine başkasını getirdiler. Ahmak davasına bakan Anadolu 7’nci Asliye Ceza Mahkemesi hakimini Samsun’a sürdüler. Hakaret davasına bakan İstanbul 14’üncü Asliye Mahkemesi, Ekrem Başkan’a ceza verirken ikisi verdi, birisi ‘Beraat etmeli’ diye karşı oy kullandı. O bir karşı oya tahammül edemediler, onu da başka bir mahkemeye sürdüler. İhaleye fesat davasına bakan Büyükçekmece 10’uncu Asliye Mahkemesi hakimi… Kendisine beştir savcı mütalaa vermiyor. Bekliyorlar, söylüyorlar, vermiyor. En sonuncusunda dedi ki ‘Mütalaa ver.’ ‘Yok.’ ‘Niye mütalaa vermiyorsun, onu söyle?’ Ona da cevap yok. Önündeki bir şişe suyu içti. Koydu. Ekrem Başkan’ın beraatına karar verdi. Beraatine karar veren hakimi bir hafta sonra Maraş‘a sürdüler. Bilirkişi davasına bakan 2’nci Asliye Ceza üyelerini değiştirdiler.” “SİLİVRİ’YE EN BÜYÜK DURUŞMA SALONUNU YAPIYORLAR” “İBB davasında, yani şimdi dünyanın en büyük duruşma salonunu yapıyorlar. O davayı orada görecek. 40’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’ne ikinci bir heyet atayarak, iddianameyi yazanlar mahkemeyi görecek heyeti de hazırlamaya çalışıyorlar. Demişler ki bu AK Toroslar çetesine ‘Bu kadar da olur mu? Millet demez mi ‘40’ıncı mahkemeye özel heyet hazırlandı’ diye.’ Bakın ‘Millet demez mi?’ deyince millete ne diyor? ‘E yerlerse. Minareden at beni, in aşağı tut beni yapacağız’ diyor. Bakın buradan şunu söylüyorum: Bugüne kadar Özgür Özel‘in bir şeye söz verip de tutmadığını gördünüz mü? Bir şeyi azmedip de yapmadığını gördünüz mü? Ant olsun ki bu cesur kararları veren, hukukun gereğini yapan ve çocuğunun okulu varken hakim, savcının coğrafi teminatı vardır, verdiği karardan dolayı süremezsiniz. Kararı verirken endişe edeceği hiçbir tehdidi hissettiremezsiniz. Yılda iki kez kararname çıkacakken bu hakimleri, bu savcıları… Daha dört gün sonrası 23 Mart‘ta bir mahkemedeki hakim kendisine götürülen dokuz kişiyi ‘Tutuksuz yargılama esastır’ diye bıraktı. Karşı mahkemeden ertesi gün tutuklattılar. Kendisini de İcra İflas’a yolladılar. Burada yazanları ve görüp, bilip takip ettiğimizi namusum ve şerefim üzerine söylüyorum; ant olsun ki bize bu zulmü yapan AK Toroslar’ı da unutmayacağız, bu namuslu ve şerefli, cesur insanları da unutmayacağız. Teker teker yazıyorum, teker teker. Kim ki sadece doğru karar verdi diye; namusuyla, vicdanıyla karar verdi diye ara kararnamelerle karardan üç gün sonra kendisine zulüm, diğerlerine ibret olsun diye sürülüyorsa o sürüldüğü yerde de başka yere gönderseler de günü gelip de seni bulmayanın, alnından öpmeyenin görecek yüzü olmasın. Söz veriyorum.” “O TEĞMENLERİN RÜTBESİNİ GERİ TAKMAYAN ŞEREFSİZDİR” “Ordudan attığı teğmenleri geri getirip de elleriyle onların rütbesini takmayan namussuzdur, şerefsizdir. Bu rejim kimi üzdüyse onu korumak, kime zulmetti ise ona sahip çıkmak, bütün mağdurlarına sahip çıkmak hepimizin namus borcudur. Ant olsun ki yapacağız bunu. Bunu niye söylüyorum? Şunun için söylüyorum: Hep ‘Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturuyoruz’ diyoruz. En büyük onurumuzdur, gururumuzdur. Oturduğumuz koltuk İsmet Paşa’nın da koltuğudur, ondan bize vasiyet namussuzlar kadar namusluların da cesur olmasıdır. Kara düzen gidiyor, AK Parti’nin kara düzeni gidiyor. Bu rejimin mağduriyetlere sahip çıkılıyor, bu yaptıklarının unutulmayacağı günler geliyor. Bakan evlatlarının devri kapanıyor, vatan evlatlarının devri yaklaşıyor.” “BU MEYDAN TÜM DEMOKRATLARINDIR” “Bugün Silivri’deydik, orada beklerken aklıma geldi. Ya biz hep taraf oluyoruz. Ben 10 yıl, 15 yıl önce de orada taraftım. Tayyip Bey de taraftı. Ben rahmetli Kuddusi Okkır’ın tarafındaydım. Ben İlker Başbuğ’un tarafındaydım. Ben Mustafa Balbay’ın, Mehmet Haberal’ın, şerefli Türk subaylarının tarafındaydım. Tayyip Bey Zekeriya Öz’ün tarafındaydı. Ona Mercedes veriyordu altına. 15 Temmuz’da Zekeriya Öz ve arkadaşları Tayyip Bey’e, yönetimine darbe yaptılar. Sonra da sıçan gibi kaçtılar. Benim Mustafa Balbay’ım, Mehmet Haberal’ım, İlker Paşam, alnı açık başı dik geziyor hala. Ben doğru taraftayım. Biz doğru taraftayız. Geçtiğimiz günlerde küçücük bir çocuk yine işçi olarak çalıştırıldığı, emeğinin sömürüldüğü MESEM’lerde öldü. Orada Tayyip Bey o katliamı yapan sistemin, bunu yapan Milli Eğitim Bakanının tarafında. Türkiye İşçi Partili çocuklar da gitmiş, protesto ediyorlar gençler. Vallahi biz de onların tarafındayız. Silivri’de yatan TİP’lilere, Bakırköy kadında yatan TİP’lilere selam olsun. Sizin iradeniz, bizim irademizdir. Bu meydan Cumhuriyet Halk Partisi’nin meydanı değildir. İlk günden beri tüm siyasi partiler, büyük bir dayanışma gösterdiler. Biz bu meydanda Türkiye’nin elbette ki sol ve sosyalist demokratlarıyla, liberal demokratlarıyla, muhafazakar demokratlarıyla, milliyetçi demokratlarıyla, aslan sosyal demokratlarıyla omuz omuzayız. Biz demokrasinin tarafındayız.” “OTOKRATLARIN ADAYI KİMSE ÇIKSIN KARŞIMIZA” “Bizim suçumuz, biz müesses nizamın çarkına çomak soktuk arkadaşlar. Müesses nizam kimin iktidarda kalacağına, kimin muhalefette kalacağına karar veriyor. Biz yenilgiyi kabul etmedik. Biz ‘Bir daha girdiğimiz hiçbir seçimi kaybetmeyeceğiz, kaybedersek durmayacağız’ dedik. Biz 47 yıl sonra kurulduğu gün gibi Cumhuriyet Halk Partisi’ni Türkiye’nin birinci partisi yaptık. Biz aynı meydanda Zafer Partisi’nin Genel Başkanıyla, DEM Parti’nin Eş Genel Başkanlarını birlikte alkışladık, birlikte alkışlattık. İkisiyle de danışma gösterdik. Hiçbirinden geri durmadık. Biz bu ülkede meselenin sandığa sahip çıkmak, iradeye sahip çıkmak, diktaya, diktatöre direnmek olduğunu, önümüzdeki seçimlerin aslen bir referandum olduğunu, ya demokrasi ya otokrasi tarafında olduğunu açıkça söyledik. Evet, biz buradayız. Partimiz burada. İttifakımız burada. Demokratlar burada. Otokratların adayı kimse, korkmasın. Çıksın karşımıza. Tayyip Bey ise Tayyip Bey, TikTok’çu Hakan’sa TikTok’çu Hakan, damatsa damat, evlatsa evlat. Demokrasinin adayı Ekrem İmamoğlu’dur. Hodri meydan. ‘Cumhurbaşkanı İmamoğlu’ diyorsun da, aday içeride ne yapacağız? Adaya bir vekil lazım. Kim vekalet edecek? Bir kaldır el de göreyim Cumhurbaşkanı adaylarını. Jimmy Jib çek bakalım benim adayları. ‘İmamoğlu yoksa kim aday olacak?’ diyorlar, görsünler bakalım kim aday olacak. Görsünler. Kapı kapı gezmeye var mıyız? Partinin vaatlerini anlatmaya var mıyız? Köyde, fabrikada, tarlada, işyerlerinde, kapı kapı ev hanımlarının yanında, aday benim ben anlatacağım. ‘Ben bu partinin Cumhurbaşkanı adaylığına talibim’ diyenlere bir yürekten akış. Hepinize inanıyorum, hepinize güveniyorum. Benim umudum sizdedir. Ben size güveniyorum. Bu yolda hep birlikte yürümeye var mıyız? Çatalca var mısın? Ben sana inanıyorum. Hadi bakalım yürüyelim arkadaşlar.”

Türkiye, 2027'de Dünya Su Kongresi'ne Ev Sahipliği Yapacak Haber

Türkiye, 2027'de Dünya Su Kongresi'ne Ev Sahipliği Yapacak

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Fas'ın Marakeş kentinde düzenlenen 19. Dünya Su Kongresi kapsamında, Uluslararası Su Kaynakları Birliği (IWRA) bayrağını Fas Bayındırlık ve Su Bakanı Nizar Baraka'dan teslim aldı. Kongrenin kapanışında konuşan Bakan Yumaklı, “Tarih boyunca medeniyetlere yön veren su kaynakları, günümüzde bilgi, teknoloji, inovasyon ve iş birliğiyle dönüşen dünyamızın merkezinde yer almaya devam ediyor." dedi. Bakan Yumaklı, 2027'de İstanbul'un ev sahipliği yapacağı IWRA 20. Dünya Su Kongresi'nin uluslararası su camiası için önemli bir dönüm noktası olacağını belirterek, “Kongrenin İstanbul'da düzenlenecek olmasını ayrıca anlamlı buluyoruz." ifadelerini kullandı. İstanbul'un tarih boyunca medeniyetlere ev sahipliği yapmış, su kültürüyle şekillenen bir şehir olduğunu vurgulayan Yumaklı, “Bu nedenle İstanbul, 'Akıllı, Dayanıklı ve Döngüsel: Suyun Dönüşümü' temasıyla düzenlenecek 20. Dünya Su Kongresi için en doğru adreslerden biridir." diye konuştu. Yumaklı, katılımcıları “2027'de su konusunu farklı yönleriyle ele almak üzere dönüşümün şehri İstanbul'a" davet etti. TÜRKİYE'NİN MODERN SU YÖNETİMİ VİZYONU Bakan Yumaklı, Türkiye'nin su yönetimi politikalarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Türkiye olarak, değişen iklim ve küresel şartlara uyum sağlayan modern bir su yönetimi anlayışıyla kararlılıkla çalışıyoruz. Dayanıklı altyapı yatırımlarımızı; doğa temelli çözümler, dijital teknolojiler ve akıllı sistemlerle destekliyoruz. Suyun yeniden kullanımını artıran uygulamalarımızla kaynaklarımızı daha verimli yönetiyor, Su Verimliliği Seferberliği ile toplumsal bilinci güçlendiriyoruz. Kırsal kalkınmayı güçlendirmek ve üretimi sürdürmek amacıyla üreticilerimizi, özellikle gençlerimizi ve kadınlarımızı destekleyen kapsamlı programları hayata geçirdik. Kent tarımını yaygınlaştırıyor, su merkezli üretim planlamasını uyguluyor ve yapay zekâ destekli sulama sistemleriyle su kullanımını önemli ölçüde azaltıyoruz. Hidroelektrik ve yüzer güneş enerji sistemleriyle temiz enerji kapasitemizi artırarak hem su tasarrufuna hem de düşük karbonlu kalkınmaya katkı sağlıyoruz. Arıtılmış atık suyun tarımda yeniden kullanımını yaygınlaştırarak, döngüsel ve iklime dayanıklı üretim modellerini destekliyoruz." Atıksu ve çevresel sürveyans sistemine ilişkin olarak Yumaklı, “Bu sistemi pandemi döneminde başlattık ve antibiyotik direnç takibini de kapsayacak şekilde genişlettik. Bu sistem bugün Tek Su–Tek Sağlık yaklaşımının en somut uygulamalarından biri hâline gelmiştir." dedi. “BİLİM VE DİYALOG TEMELLİ SU DİPLOMASİSİ ANLAYIŞIMIZ İŞ BİRLİKLERİNİ GÜÇLENDİRİYOR" Türkiye'nin küresel su platformlarındaki rolüne değinen Yumaklı, “Türkiye, Dünya Su Konseyi'ndeki aktif rolü, IWRA ve diğer bölgesel–küresel platformlardaki varlığıyla, küresel su dünyasına anlamlı katkılar sunan bir ülkedir." ifadelerini kullandı. Bakan Yumaklı, 2026 yılında İstanbul'da düzenlenecek 5. İstanbul Uluslararası Su Forumu'nun, Birleşmiş Milletler 2026 Su Konferansı, 2027 Dünya Su Forumu ve 20. Dünya Su Kongresi öncesinde stratejik bir hazırlık niteliği taşıyacağını söyledi. 20. DÜNYA SU KONGRESİ GENİŞ TEMATİK BİR YAPIYA SAHİP OLACAK Yumaklı, 2027'de İstanbul'da düzenlenecek kongrenin kapsamını şu sözlerle aktardı: “Kongre; akıllı su sistemleri ve dijital inovasyon, iklime uyumlu dayanıklı altyapılar, döngüsel su ekonomisi ve kaynak geri kazanımı, su yönetişiminde iş birliği ve taahhüdün güçlendirilmesi, su kalitesi–Tek Su Tek Sağlık yaklaşımı ve yeni riskler, doğa temelli ve hibrit çözümler, kapasite geliştirme modelleri ve akıllı–döngüsel su yönetimi için yenilikçi finansman mekanizmaları gibi geniş bir tematik alanı kapsayacaktır." Bakan Yumaklı, İstanbul'un bu temaları küresel bir buluşmaya dönüştürerek bilim insanları, karar vericiler, genç uzmanlar ve yenilikçi girişimler için ilham verici bir ortam sunacağını belirtti. “DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR VE DİRENÇLİ BİR SU GELECEĞİ İÇİN BİRLİKTE ÇALIŞACAĞIZ" Kongrenin temel hedeflerine ilişkin olarak Yumaklı, “Bilimin ve politikanın güçlü bir bağ kurduğu, bölgeler arası iş birliklerinin pekiştiği ve herkes için daha sürdürülebilir, daha dirençli bir su geleceğine katkı sunan bir küresel platform oluşturmak istiyoruz." dedi. Yumaklı, konuşmasını, “Suyun birleştirici gücü etrafında hep birlikte daha dirençli ve daha sürdürülebilir bir geleceği gelin birlikte inşa edelim. İstanbul'da görüşmek üzere." açıklamasıyla tamamladı.

Vakit Sokakta Olma, Vakit Ayakta Olma, Vakit Mücadele Etme Vaktidir Haber

Vakit Sokakta Olma, Vakit Ayakta Olma, Vakit Mücadele Etme Vaktidir

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Güngören’de gerçekleştirilen Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi’ne katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Bugün emeğin, alın terinin güzel ilçesi Güngören’deyiz. Dar sokakların geniş gönüllü insanlarının ilçesindeyiz. Merter’de tezgah başında tekstile can verenlerin ilçesindeyiz. Haznedar’da komşuluğu yaşatanlarla, Tozkoparan’da ranta karşı direnenlerle, mücadele edenlerle birlikteyiz. Betonların arasında bir çiçek gibi açan bu güzel yürekli insanlara, Güngören’e merhaba” dedi. Özel, şöyle konuştu: “EKREM BAŞKAN BÖYLE GÖNÜLLERE GİRDİ” “1994’ten beri burada yerel seçimlerde sekiz kez kaybettik. Yüzde 8 aldığımız da oldu, yüzde 18 aldığımız da. Ama biz Güngören’e küsmedik. Suçu kimsede bilmedik, hatayı kendimizde aradık. Güngören’e sırtımızı dönmedik, suratımızı asmadık. O Güngören, beş yıllık hizmeti de gördükten sonra son seçimlerde Ekrem Başkan’a yüzde 44 oy verdi. Bu gece için hala aynı ezber; ‘Ne işin var Güngören’de? Bu soğukta kim gelecek, aralık ortasında Güngören’de kim gelecek? Orası AKP’nin kalesi.’ Hep söylediğim gibi o kale siyaseti bitmiştir. Güngören artık kimsenin değil, milletin kalesidir. Bir yandan meydanın dışından meydana ulaşmaya çalışanlar, buraya akan Güngören, bir yandan ‘Gelmez’ diyenlerin doldurduğu, taşırdığı bu meydan ve 73’üncü eylem. Önce bir metrekare kişi başına yeşil alana bile hasret olan Güngören’de ‘Ekrem Başkan ne yaptı da girdi gönüllere bu kadar?’ Ona bir bakalım. Güngören’de 9 binden fazla hane desteğe ihtiyaç duyuyor, desteksiz yaşayamıyor. Düzenli olarak 6 bin 800 aileye İBB burada sosyal yardım yapıyor. Güngören’de 5 bin 500 çocuğun sütünü sabahleyin Ekrem Başkan ulaştırıyor. Bin 329 bebeğe doğum paketiyle, ‘Hoş geldin bebek’ diyor. Yine 4 bin annenin cebinde Anne Kart var. Ekrem Başkan’ı görünce otobüsün önüne atlayan, evladını bir koluna koyan, Anne Kart ile kalp yapılan… Anne Kart var ya, 4 bin annede var Güngören’de. Güngören’de zenginin çocuğunun el becerisi artarken, garibanın, yoksulun çocuğu kreşsiz kalmasın, annesi çalışacaksa işine baksın ya da sosyal hayata katılsın diye iki yeni kreş yapıldı. Devamı da gelecek.” “770 KREŞ, 77 YURT AÇTIK; DURMAYACAĞIZ” “En önemsediğimiz şey bu kreşler. Bakın Cumhuriyet Halk Partisi gelmeden, burada belediyenin kreşleri yoktu. Biz yaptık, kızdılar. Engel olmaya, kapatmaya çalıştılar. Valiliklerden azılar yolladılar. Oysa biz dedik ki ‘Bu kreş çocuk için de çok önemli, anne için de çok önemli. Öyle olunca hedefi koyduk, İstanbul’da sıfır olan kreş sayısını şu an itibariyle 127’ye, Türkiye’de 770’e çıkardık. Hedef, 1000 kreş. ‘1000 kreş’ dedik, 770’ini açtık. 1000’inci kreşi açacağız. Durmayacağız. Bir de yurtlar var. Hani barınma sorununu görmeden, İstanbul’a çağırdığın öğrenciye ‘Şurada kalacaksın’ demedikleri, açmadıkları yurtlar var. Şu ana kadar 17 tane açtık. Türkiye’de de yurt hedefini 100 olarak belirledik. Orada da yüzde 77’deyiz. 77 yurt açtık Türkiye’de, durmayacağız. Sanıyorlar ki ‘Silkeleriz dururlar’, sanıyorlar ki ‘İçeri atarız susarlar.’ Sanıyorlar ki ‘Zulmederiz geri dururlar.’ Ant olsun ki ne mücadeleden, ne hizmetten geri durmadık, durmayacağız.” “KENTSEL DÖNÜŞÜM ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILDI” “Güngören Eğitim, Kültür, Sosyal Yaşam Merkezi açıldı. Sezai Karakoç Kütüphanesi, Mahalle Evleri açıldı. Güngören Teknoloji Atölyesi açıldı. 952 araçlık Merter Otoparkı açıldı. Yeni gelen parklar, yeşil alanlar, düzenlemeler yapıldı. İSKİ 1,1 milyara 13 kilometre atık, 22 kilometre temiz su hattı döşedi Güngören’e. ‘Yıllarca kentsel dönüşüm olmaz, burada kentsel dönüşüm yapılmaz’ dediler. Büyükşehir belediye meclisinden kentsel dönüşüm geçti. Artık Güngören’de kentsel dönüşümün önündeki engeller kaldırıldı. Tüm bunları Güngören’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapıyor. Onlar çalışıyor. Örgütümüz anlatıyor. Bir büyük mücadeleyi hep birlikte sürdürüyoruz. Biliyoruz ki geldiğimiz yoldan geri gitmeyeceğiz. Girdiğimiz gönüllerden düşmeyeceğiz. Asla ve asla Güngören’i ihmal etmeyeceğiz. Yüzde 44 tavanımız değil, tabanımız olacak. Çok daha yukarıya gideceğiz. Bu ilçenin gönlüne biz girdik, onu fethedeceğiz. Güngören’i çok seviyoruz. Ona en güzel hizmetlerimizi yapacağız.” “BİN 333 OYU DARBEYE DİRENEN MEYDANLAR HAK EDİYOR” “Cuma, cumartesi, pazar; üç gün Ankara’da kurultayımızı yaptık. İlk gün programımızı değiştirerek Türkiye’yi nasıl yöneteceğimizi, sorunları nasıl çözeceğimizi, ülkeye ne vadettiğimizi, derdin tasanın yerine çözümü, refahı nasıl getireceğimizi önce konuştuk, bir yıl boyunca çalıştık. En sonunda oybirliği ile cuma günü programımızı yeniledik. Ardından cumartesi günü seçimli kurultaya başladık. Buradan Türkiye’nin dört bir yanından, 81 ilden koşan gelen bütün delegelerimize bin 333 oyla, parti tarihinin en yüksek oyuyla beni yeniden göreve getirdikleri için teşekkür ediyorum. Ancak şunu ifade etmeliyim ki bu bin 333 oyun, üçünü bile kendime saymıyorum. Bin 333 oy mücadelenin, birlikte olma iradesinin, haysiyet mücadelemizin ve iktidar yürüyüşümüzün kararlılığına destektir. Bu bin 333 oyu Özgür Özel hak etmiyor. Bu bin 333 oyu çağrılınca koşan ve gelen, darbeye direnen, seçtiğine sahip çıkan, mücadeleyi bırakmayan sizler hak ediyorsunuz; bu meydan hak ediyor. Şimdi hep beraber bu ülkedeki sorunları nasıl çözeceğimizi, bundan sonra sorunun sahibine çözümü nasıl söyleyeceğimizi, önce örgütümüzle çalışıp, Parti Okulu ile bu dertlere çözümü nasıl anlatacağımızı kısaca sizlerle çalışıp, gerekirse uzaktan eğitimlerle çalışıp Türkiye’nin değil dünya siyaset tarihinin en uzun, en kararlı ve en kalabalık propaganda dönemini, kampanyasını başlatacağız. Hep birlikte yapacağız. Benimle, yöneticilerle, milletvekilleriyle, ildeki yöneticilerle birlikte bu orduda yer almaya ve her biriniz birer Cumhurbaşkanı adayı olarak sorumluluk almaya hazır mısınız? İşte onların savcıları, mahkemeleri, hapishaneleri olabilir. Onların elinde devletin bütün güçleri olabilir. Ama biz kazanacağız. Çünkü bizim inancımız var, kararlılığımız var. Sizin enerjiniz var. Ahlaki üstünlük bizdedir. Psikolojik üstünlük bizdedir. Çoğunluk enerjisi bizdedir. Biz kazanacağız. İşte siz kazanınca emin olun Türkiye kazanacak. Bu Güngören’in AK Partili, MHP’li, yoksul, emeği sömürülen, 30 bin lira kiranın olduğu ilçede 22 bin liraya bir ay çalıştırılan AK Partili kardeşim de MHP’ye oy veren işçiler de kazanacak. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütün sorunları, insana dair, emeğe dair, istihdama dair, barınmaya dair tüm sorunları halk için çözeceğiz. Halkın düzenini kuracağız. Güngören’e de İstanbul’a da Türkiye’ye de eşitliği ve adaleti getireceğiz.” “ERDOĞAN ŞİRKET YÖNETİR GİBİ DEVLETİ YÖNETİYOR” “Biliyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisi geldiğinde, daha doğrusu Erdoğan Cumhurbaşkanlığı sistemini isterken demişti ki ‘Daha hızlı yöneteceğiz.’ Daha hızlı yönetmek için benzetmeyi de şöyle yaptı: ‘Şirket yönetir gibi devlet yöneteceğiz’ demişti. Allah var, sözünü tuttu. Bu düzende öyle bir kabine kurdu ki Sağlık Bakanı özel hastaneci, Milli Eğitim Bakanı özel okulcu, Turizm Bakanı oteller zinciri sahibi… Öyle kurdu ilk kabineyi. Sonra dediğini yaptı. Bir şirket kurdu, başına geçti ve o şirketi yönetir gibi devleti yönetiyor. Şirketin adını biliyor musunuz? KADAŞ. Duydunuz mu? KADAŞ; Kara Düzen Anonim Şirketi. Recep Tayyip Erdoğan başında. Bu şirket yoksuldan alan, zengine veren kara düzenin şirketidir. Bu şirket damatların, evlatların, eniştelerin, torpillilerin yükseldiği, liyakatin, eğitimin, hakkaniyetin ve adaletin asla kendine yer bulamadığı KADAŞ, Kara Düzen Anonim Şirketi’dir. AK Parti’nin kara düzeninde İstanbul’da geçen yıl ortalama kira 25 bin liraymış, yüzde 40 artmış ve 35 bin lira olmuş. Güngören’de geçen yıl ortalama kira 20 bin liraymış, bu yıl 30 bin lira olmuş. Ama Türkiye’de asgari ücretin en çok alındığı ilçelerden birinde; 22 bin 500 lira asgari ücret alınıp, 30 bin liralık evlerin kiralık olduğu bir ilçedeyiz. Öyle bir noktadayız ki örneğin devlet memurları geçmişte, AK Parti geldiğinde 18 bin lira emekli ikramiyesi alıyorlardı. İstanbul’da iyi bir daire de 15 bin liraydı. Yani emekli ikramiyesi bir daire alabiliyordu. Bugün geldiğimiz noktada aynı memur, 975 bin lira ikramiye alıyor. Ama emsal ev, aynı ev 5 milyon lira oldu. Yani çalışmanın, biriktirmenin ya da en sonunda ikramiyeyi alıp başını bir eve sokmanın artık hayal bile edilemediği bir ülkeye dönüştük.” “‘ALAN ELDİK, VEREN OLDUK’ DİYOR, 40 HARAMİLERE VERİYOR” “Daha dün bu adaletsiz sistem, bir bütçe geçirdi Meclis’ten. O Meclis’ten geçen bütçede, komisyondan geçen ve Genel Kurul’a sevk edilen bütçede ne asgari ücretlinin yüzüne bakan var; ne emeklinin, ne çiftçinin derdini duyan var; ne esnafın, ne Güngören’e gelip insanların yüzüne bakacak bir bütçe var, ne de sorunları çözmenin inancı ve kararlılığı var. Bir de çıkmış Erdoğan diyor ki bugün ‘Türkiye, alan elden veren ele dönüştü.’ Bakın kimden alıyor, kime veriyorlar söyleyelim. Türkiye’nin dört bir yanına gidiyorum. Erdoğan da kızıp şöyle diyor; ‘Gitmiş, il il geziyor. Sarraf sarraf geziyor. Almış eline bir makina, altın hesabı yapıyor.’ Soruyorum. Güngören’deki ev hanımlarına soruyorum. Altın hesabı şaşar mı? Şaşmaz. En iyi karşılaştırma altın hesabı mı? Bakın bu Erdoğan geldiğinde en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Şu anda en düşük emekli maaşı 16 bin lira ve 1,5 çeyrek altın alıyor. Bir yanda 8 çeyrek, bir yanda 1,5 çeyrek. Diğer taraftan asgari ücret 7 çeyrek alıyordu, şimdi 1,5 çeyrek alıyor. Yani AK Parti’nin kara düzeninden önce emekli 8 çeyrek alırken, şimdi 2 çeyreğe; asgari ücretli 7 çeyrek alırken, 2 çeyreğe düştü. Şu Trakya’daki çiftçi bir kilo buğday satıp bir litre mazot alıyordu. Şimdi beş kilo buğday satıp bir litre mazotu zor alıyor. Pamuk üreticisi Adana’da, Çukurova’da ya da Aydın’da, Manisa’da, Hatay’da bir kilo pamuk satıp 2,5 litre mazot alıyordu. Şimdi 2,5 kilo pamuk satıp bir litre mazotu zor alıyor. İşte AK Parti'nin kara düzeni bu şekilde işliyor. Ama emekliden al, çiftçiden al, işçiden al. Kime vereceksin? Diyor ya, ‘Eskiden alan eldik, şimdi veren el olduk.’ Aldığı el belli. Ama kime veriyor? Bakın bütçeye koydular bu sene zenginlerden vazgeçilecek vergilerin tutarı, yani adam kazanmış vermesi lazım. Gidiyor 40 Haramiler’e af çıkarıyor ya onun toplamı 701 milyar. Kur Korumalı Mevduat’a ödediği para 2,5 trilyon lira. Bu yılın ilk sekiz ayında faize ödediği para 1,5 trilyon lira. Bu üç kalemi topladığında 4,7 trilyon yapıyor. Şimdi birazdan söyleyeceğim, sonra gelip bunu karşılaştıracağım. Ama asgari ücreti olması gereken noktaya çıkarmak için gereken para var ya, bunlara ‘Teşvik ver’ diyeceğiz. ‘Yok para’ diyorlar. Tam 90 katını bu üç kalemde zengine ödediler. Ya da emekli maaşını insanca, hakça bir noktaya getirmek için gereken paranın tam 110 katını faize, Kur Korumalı Mevduat’a, vergi affına ödediler. Aynı paraları bu sene de zengine ödemeye niyetliler.” “BOZDOĞAN KEMERİ’NDE HALAY ÇEKECEĞİZ” “Ama birilerini duymayanlar, işine gelince duyuyor. Bakın Meclis’ten geçti. Cumhurbaşkanlığı’nın korumalarına ya da Meclis Başkanı’nın korumalarına 30’ar bin lira seyyanen zam vermişler. Bakın o çocuklara verilsin. Ona söz yok. Ama o çocuklara verip de, pandemi olur polis çalışır, sokağa çıkmak yasak polis çalışır. Maçta polis çalışır, bayramda polis çalışır, sen ortalığı ayağa kaldırırsın, gece gündüz polis çalışır. Bu çocuklara bir kuruş vermediler. İnfaz koruma memuruna vermiyor, jandarmalara vermiyor, atamıyor öğretmenleri atadığına da para vermiyor. Memura vermiyor, emekliye vermiyor ama kendi etrafında gözünün gördüğüne, ‘Geçinmek zor, 30’ar bin lira verelim.’ O çocukların hakkı, ama bu çocukların hakkı ne olacak? Bu kadar adaletsizliğe isyan ediyoruz hep birlikte ve size buradan bir söz vereyim. Bir söz vereyim. Bazen öğrenci ile polisi karşı karşıya getiriyorlar. ‘Aman’ diyoruz. Bizim arkadaşlarla ‘aman’ diyoruz. Size söz veriyorum, hatta Özgür Başkan söz veriyor. O orayı çok iyi bilir. Hani bir seçim olacak ya çok yakında. Hani o sandık gelecek ya, biz o gece seçimi kazanacağız ya. Pazartesi günü hepiniz davetlisiniz. Özgür Başkan’la birlikte Bozdoğan Kemeri’nin önüne gideceğiz, polislerle öğrencileri omuz omuza halay çektireceğiz, omuz omuza. Çünkü öğrenci kurtulmadan polis kurtulmaz. Emekli kurtulmadan emekçi kurtulmaz. Çiftçi kurtulmadan esnaf kurtulmaz. Türkler kurtulmadan Kürtler, Aleviler kurtulmadan Sünniler, kardeşlik kurulmadan bu ülke kurtulmaz. O yüzden diyorum; kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.” “GÜNGÖREN TARİHİ BİR MİTİNG YAPIYOR” “Helal olsun. Bu drone görüyor mu Güngören’i? Bu Saraçhane’de yedi gün yedi gece yattık ya orada. Siz de geldiniz ya, darbeyi püskürttük ya. Orada bir gün konuşmadan sonra. Odaya gidiyorum. Birisi önüme çıktı. ‘Başkanım sana çok teşekkür ederim’ dedi. ‘Kimsin abi sen?’ dedim. ‘Ben drone operatörüyüm. Burayı çekiyordum, sen beni alkışlattın ya hayatımda ilk kez birisi benim varlığımın farkına vardı’ dedi. Şu drone operatörüne bir kuvvetli alkış daha yapalım buradan. Güngören tarihi bir gecede tarihi bir miting yapıyor. Tarihi bir eylem yapıyor. Güngören’i saygıyla selamlıyoruz, hepinizin önünde saygıyla eğiliyorum. İyi ki varsınız. Bu jimmy jib’ci abi de çok iyi abidir. Bir alkış da ona yapın. Sen de Güngören cemevi istiyor ona bir yaklaş bakalım. Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi diyor ki ‘Güngören cemevi istiyor.’ Başkanvekilim bu sene değilse gelecek senenin yatırım planına alalım, Güngören’in bu sesini duyalım. Ayrıca buradan açıkça söylüyorum ki ileride yani yapılacak ilk seçimin ertesinde cami ne kadar ibadethane ise, cemevi de o kadar ibadethane olacak. Madımak utanç müzesi olacak. İnsanlığa karşı suçlar da zaman aşımı olmaz, o davalar tekrar açılacak.” “İLK KEZ GÖNGÖREN’DE İŞARET DİLİ TERCÜMANIMIZ VAR” “Şimdi buradan önemli bir çağrı yapacağız hep beraber Güngören’den. Ama öncesinde şunu söyleyeyim. Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Bu kara düzen engellilere gün yüzü göstermiyor. Hala engellilerin verileri bile sağlıklı olarak açıklanmıyor. Çalışmayan engelliye 4 bin 300 lira gibi sefalet ücreti veriyorlar. Perişan ediyorlar. Sağlık kurulu yönetmeliğini değiştirdiler, rapor almak zor, oranları düşürüyorlar. Ortez, protez, işitme cihazı, en kötüsü veriliyor, aradaki fark mümkün değil ödenemiyor. En kötülerine maalesef muhatap ediliyorlar. Yerel yönetimlerimiz olmasa bu tekerlekli sandalyeye, elektrikli sandalyeye ulaşmak hayal. Engellilerin ÖTV muafiyetini bile 10 yıla çıkardılar. Biz bu eksiklikleri söylerken bir vatandaş bana dedi ki ‘Özgür Bey benim yakınlarım engelli. Her çarşamba sizi izliyorlar. Ama dedi o mitingi siz bir tek duyanlara mı yapıyorsunuz? O zaman aklımıza dank etti. Otobüsün üzerinde işaret dili tercümanımız var ilk kez Güngören’de. Bundan sonra her çarşamba mitinginde otobüsün üstünde tercüme var, ekranın köşesinde engellilere selam var. Hepinize selam olsun. Hepinizi çok seviyorum. Engellilerin önündeki bütün engelleri kaldırmak, onların sesini duymak, onlara hak ettikleri bir yaşam sunmak için iktidara gün sayıyoruz.” “HAK EDİLEN MAAŞ EN AZ 39, BİZ BUNUN ALTINDA YOKUZ” “Şimdi bütün meydandaki herkese soruyorum, Erdoğan sizi seviyor mu? Niye? Fakirsiniz. Bakın yoksulluk sınırı 97 bin liraya çıktı. Yani bir eve, bir haneye 97 bin lira girmiyorsa fakirsin. 97 bin liranın altında evine gelir girenler bir el kaldırsın göreyim. Jimmy jib’ci senin maaş ne kadar? Sen de kaldır. O da kaldırdı. Kamerayı çeken adam bile fakir yani. Bırak meydan fakir, meydanı çeken de fakir. Şimdi bu şartlarda sendikalar hesaplıyor. Öyle hani DİSK çok işçiden yana hesap yapıyor falan. TÜRK-İŞ yıllardır bu işin ortalamasını söyleyen, söylediği rakamlarda aslında açlık sınırının altında kalıyor diye de eleştirilen TÜRK-İŞ’in rakamı oldu 30 bin lira. Memlekette 30 bin lira açlık sınırı. 97 bin lira yoksulluk sınırı. Asgari ücret 22 bin lira. Türkiye’nin en çok asgari ücret alınan ilçelerinden biri, asgari ücretin başkenti Güngören. Doğru mu? Memleket öyle bir açmazda ki, öyle bir açmaza geldi ki asgari ücret alan için çok düşük, veren için çok yüksek. Eğer verildiği yer tekstilse, Merter’deki tekstil atölyesi Hindistan'ın asgari ücreti ile mücadele edemiyor. Dünyanın dört bir yanındaki yoksul ülkelerin asgari ücreti ile baş edemiyor. Asgari ücretli de bu maaşla geçinemiyor. Bunun için biz geçen sene 30 dedik, sözü dinletemedik. Bu sene hem geçen seneki 30’a, sadece TÜİK yansıtması yapsak bile asgari ücret 39 bin lira olmak zorunda. 22 bin liralık asgari ücrete geçen seneki enflasyonu koysalar, bu seneki beklenti enflasyonunu koysalar, küçücük refah payını koysalar kendi asgari ücretleri bile 35 olmalı. Bugün bizim teklifimiz asgari ücret 39 bin lira olmalı. Ama Merter’de çalışan emekçiye 39 bin lira asgari ücret olsa iyi gelir mi? Yetmez, ama bir nefes aldırır. Ama Merter’deki tekstil atölyesi bu maaşı ödeyebilir mi? O da ödeyemez, kapatır. İşte devlet burada ortaya çıkacak. Diyecek ki ‘Biz kanun teklifini hazırladık yarın veriyoruz. 1-10 çalışanı olan işyerlerine 10 bin 540 lira, 10-49 arasında işçi çalıştıranlara 8 bin 400 lira, 50 ve üzeri çalışanı olanlara 5 bin 100 lira asgari ücret için sosyal devlet destekleme primi verilsin.’ Yani birileri ‘İflas ederim ben veremem. Öbürü ‘Ben bu maaşla geçinemem’ diyorsa araya devlet girecek bu yükün önemli kısmını işverenin sırtından alacak. Biz bir kez daha tarih önünde söylüyoruz: Hak edilen maaş en az 39, biz bunun altında yokuz.” “ASGARİ ÜCRETE İNSANCA ZAM HAKKIMIZDIR” “Asgari ücrete 2023 yılında temmuzda zam verdiler. Tayyip Erdoğan dedi ki ‘Bunu gerekirse Aralık’ta olanın dışında üç kere daha güncellemeliyiz.’ Yani ‘Üç ayda bir asgari ücreti güncelleyeceğiz’ dedi. Oyu aldı Güngören’den. Ama sonra çekti gitti. Ne 2024’te, ne 2025’te. 2024’te 17 bin lirayı bir yıl sürdürdü. 2025’te 22 bin lirayı bir yıl sürdürdü. Şimdi 27 bin lira asgari ücret yapıp, bir yıl boyunca sürüm sürüm sürdürmeye niyetleniyor. Ben buradan sendikalara sesleniyorum. Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yapısı için de önerimizi sunduk. Sendikalara sesleniyorum. Türkiye’de asgari ücret, temel ücret oldu. Asgari ücret tüm dünyada ilk bir yıl alınan, kıdemle hızla uzaklaşılan bir ücrettir. Ama burada asgari ücret herkesin maaşına yön veriyor. Onun için sendikalar asgari ücret mücadelesine omuz vermelidirler. Asgari ücrete insanca zam hakkımızdır. Söke söke almak için tüm Türkiye’yi, tüm emekçileri, tüm işçileri mücadeleye davet ediyoruz. Yanlarında olacağız. Arkalarında olacağız.” “TRT’DEN CANLI YAYIN, AK PARTİ - MHP OYLARIYLA REDDEDİLDİ” “Değerli Güngörenliler. Hafta sonu konuştuk. Biz, bir müesses nizama, yerleşmiş bir düzene, AK Parti’nin kara düzenine karşı bir büyük mücadele veriyoruz. Bir avuç insanın bu milletin sırtından geçinmesine son vermek istiyoruz. Artık siyasetten kopan, kadın kollarına güvenmeyen… Eskiden AK Parti’nin kadın kolları çalışıyordu. Nerede? AK Gençlik diyorlardı, gençlik kolları nerede? Yok. Çünkü sokağa çıkacak halleri yok. Yüzleri yok. 22 bin lira asgari ücret olan yerde ne diyecekler? Gelebiliyorlar mı? Hatır soran var mı? Dert dinleyen var mı? Kadın kolları yok. Gençlik kolları yok. Ana kademe yok. Varsa yoksa yargı kolları var. 19 Mart darbesini yapan, Ekrem Başkan’ı 259 gündür içerde tutan, sevgili Ahmet Özer çıktı çok şükür, onu bir yıl içerde tutan, 16 belediye başkanımızı içerde tutan, 3’ü bizim toplam 13 belediyeye kayyım atayan, sizin seçtiklerinizi değil, kendi atadıklarına kentleri yönettirmek isteyen bir anlayış var. Bu anlayış 8 ay bize iddianame bekletti. Ne dedim? ‘Yargılanmak için değil, yargılamak için iddianame bekliyoruz’ dedim. İddianame çıktı. Ne demiştik? TRT’den canlı yayın. Her isteyen televizyonun yayın yapacağı bir link. Buna yasal düzenleme istemiştik. Devlet Bey bunu desteklemişti. Tayyip Bey’e sordular, ‘Devlet Bey istiyorsa olur’ demişti. Dün kanun teklifini Meclis’e getirdik, sunduk. Bütün muhalefet destekledi, AK Parti - MHP oylarıyla maalesef reddedildi. Hala vaktimiz var. Buradan Devlet Bey’e ve Tayyip Bey’e sesleniyorum. İki ihtimal var. Ya CHP getirdi diye oy vermediniz, verdirmediniz. O zaman samimiyseniz siz getirin öneriyi, biz oylayalım. İftiracıları da hakikati de millet dinlesin kararı millet versin. Bu arada bir kez daha buradan sevgili Ahmet Türk’e geçmiş olsun diyorum. Ahmet Özer, Ahmet Türk el ele kol kola iki Ahmet başlatacaklar. Kayyımlardan da kurtulacağız, terör bitecek kardeşlik gelecek. Buradan Mardin’deki kayyıma da Van’daki, Ovacık’taki kayyıma da itiraz ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, özgürlüklerin partisi. Göreceksiniz iktidara geleceğiz. Tüm gençlere sözümüz olsun. Vizesiz Avrupa, yasaksız Türkiye’yi getireceğiz.” “ERDOĞAN İDDİANAMEYİ AĞZINA ALAMIYOR ARTIK” “Bu arada Esenyurt İlçe Başkanı’nın yanında Ahmet Özer içerideyken ilçe başkanlığı yapan arkadaşımıza, yönetimine de kocaman bir alkış alalım. Eskisine de yenisine de. Cumhuriyet Halk Partisi eskinin olmadığı, öncekinin değerli olduğu bir partidir. Şimdi burada şunu söylememe izin verin. AK Partili, MHP’li, Güngörenli büyüklerime sesleniyorum. TRT, A Haber, bunun yanında TGRT ve çok sayıda televizyonda bütün yaz şunları duydunuz: ‘Tarihin en büyük yolsuzluğu.’ ‘560 milyar lira rüşvet.’ ‘Belgesi çıkacak’ dediler. İddianame var, 560 liranın ispatı yok. ‘Ekrem İmamoğlu’nun lüks arabaları’ dediler, MHP milletvekilinin çıktı. Kurultayda ‘İBB bin 200 cep telefonu dağıttı’ dediler, iddianamede bile yer almadı. ‘Bavullarla para taşındı’ dediler, iddianamede bavullardan para değil jammer çıktı. ‘Parkenin altında 2 milyon dolar bulundu’ dediler, kör kuruş bulunmadı ve iddianamede yer almadı. ‘Gaziosmanpaşa Belediyesi’nin kasasından dolarlar çıktı’ dediler, belediyenin mührü çıktı. Bir yayla evinde Mustafa Komiserin dandik, hafif kasasında ‘Milyon dolarlar çıktı’ dediler, 48 tane mermi çıktı. Yaz boyunca ne yalan duyduysanız, ne anlatıldıysa içi boş çıktı, iddianamede çıkmadı. Erdoğan iddianameyi ağzına alamıyor artık. Görüyorsunuz. Bundan sekiz ay önce bana diyordu ki ‘Göreceksiniz bir aya kalmaz, insan içine çıkamayacaklar.’ Eskiden ‘Kalem’ dediğin Güngören’deyim, insan içindeyim. Diyordu ki ‘Bunlar bırakın birbirinin, eşlerinin dahi yüzüne bakamayacaklar.’ İşte Dilek İmamoğlu burada. Dün Ekrem Başkan’ın yanındaydı, kaya gibi arkasında. Buradan, Güngören’den Türkiye’nin gözünün içine bakarak diyorum ki ‘Arkadaşlarımız masumdur. Ekrem Başkan’ın suçu Erdoğan’ı yenmektir. Ant olsun ki bir daha yenecektir.’ Jimmy Jib bak, burada bir kardeşimiz ne yazmış; ‘Pijamamı çıkardım geldim’ diyor. Helal olsun. Hafta sonu dedim ya ‘Ya üstünde pijama, elde kumanda, evde oturup bakacaksın ya da bu meydanlara akacaksın. Evde beklersen bekle, yakında seni de alacaklar. Çok pişman olacaksın. Gel benimle birlikte mücadeleye.’ ‘Pijamamı çıkardım, geldim’ diyor. Hoş geldin. Evdeki pijamalı seni de bekliyorum. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz. Güngören mitingi, eylemi sevdi. Vallahi bitiresimiz gelmiyor. Güngören çok güzel, eylem çok güzel, mücadele çok güzel. Bugün arkadaşlarımız dedi ki cezaevinde ‘Hafta sonu kurultaydan güç aldık, güç verdi bize.’ Bizim her birlikteliğimiz, her toplanmamız, her mücadelemiz, her eylemimiz bir sonrakine güç veriyor. Bundan sonra da durmayacağız, yılmayacağız, biz kazanacağız.” “‘İTİRAF EDİP AK TOROSLAR ÇETESİNİ DAĞITACAKSIN” “Şimdi iki ihtimal var. Ya biz dedik diye oy vermediler, getirsinler biz oylayalım. Ya da şunu itiraf etsinler: ‘Biz canlı yayın dedik ama bu savcılara kandık. İddianame boş çıktı. Şimdi bu iddianame ile yargılamayı, televizyondan verirsek millet bizim ne büyük kötülük yaptığımızı, nasıl bir darbecilik yaptığımızı görür. Onun için yayınlamıyoruz’ diyorlarsa, yolu basit. HSK’yı toplantıya çağıracaksın, Çağlayan’daki AK Toroslar çetesini dağıtacaksın. Bu mahkemeye tarafsız hakimler atayacaksın. Arkadaşlarımızın da haysiyetiyle oynamayı bırakacaksın.” “GELECEĞİMİZ İÇİN TÜRK VE KÜRT BİR OLMALIDIR” Sayın Erdoğan bugün çıkmış, öyle eski havası cıvası yok ama yine partimize dünya kadar hakaretler yağdırmış. Bunu şunun için yapıyor: Efendim, kendisi hem milletten gizleyerek İmralı’ya milletvekili yolluyor. ‘Ama hareket yapmayıp, susun’ diyor. Bunu gizliyor. Bizim açık ve net tavrımızı, savunmamızı, milletimize izahımızı kıskanıyor. Açık söyleyeyim, çok net. Erdoğan’a sorarsan ‘Kürt meselesi yoktur.’ Bizce var. Kürtler ‘Sorunum var’ diyorsa vardır. Bu sorunu çözmek için CHP’de irade vardır. Bunun için tek seçenek demokrasidir, demokratikleşmedir. Bunun için gerekli cesaret bizde vardır. Suriye’deki gelişmeleri doğru okuyoruz, okumalıyız. Türkiye’nin geleceği için Türk ve Kürt‘ün bir olması, kaçınılmazdır. Bunu asla ve asla ıskalamamalıyız. Doğru yerde durmalıyız. Bundan sonra Orta Doğu’ya Cumhuriyet Halk Partisi ve Türkiye’deki tüm partilerin bir barış, bir uygarlık, bir medeniyet, bir kalkınma ve birlikte kazanma perspektifi ile yaklaşması gerekmektedir. İsrail’in çeşitli emellerine karşı müteyakkız olmak, hep bir arada durmak, kavgayı bir tarafa bırakmak, huzuru, barış, kalkınmayı getirmek, Türkiye’yi güçlendirmek hepimizin görevidir. Biz Erdoğan gibi Kürt meselesinin varlığını inkar edip günü gelince büyük büyük laflar etmeyiz. Bu işin siyasetinde de ticaretinde de yokuz. Sonuna kadar samimiyiz. Bu Meclis çatısı altında milletin verdiği görev neyse onu yapmakta kararlıyız. Kimse Kürt yurttaşlarımızla bizim aramıza bir set çekmeye, bizi ayrı düşürmeye, bu alanları enfekte etmeye çalışmasın. Cumhuriyet Halk Partisi, halkın partisidir; Türkiye’deki tüm insanları kardeş bilen, kardeşliği savunan partidir. Bundan sonra da kararlarını kendi verecek, hesabı da millete verecektir. Kayyımların kaldırıldığı, kayyım atamalarına yasak getiren düzenlemelerin hızla yapıldığı, her türlü demokratik adımın cesaretle atıldığı, bu ülkede kardeş kavgasının yerin bin metre dibine gömüldüğü yarınlara birlikte yüründüğü bir Türkiye mümkün. Cumhuriyet Halk Partisi bunu savunuyor, sonuna kadar da savunacak.” “VAKİT MÜCADELE ETME VAKTİDİR” “Başta biraz söyledim, sonda bunu bir kez daha ifade edeyim. Türkiye’nin önemli sorunları var. Sorunları çözümleri, bir yıl boyunca çalıştık, tartıştık. 600 akademisyen, 600 örgüt temsilcisi, sivil toplum meslek örgütleri, 250 parti dışından gençle ve partinin bütün organlarıyla hep birlikte çalıştık. Şimdi artık yoksulluğu yönetmek değil, yok etmenin reçetesini de, Türkiye’yi tarımda hak ettiği noktaya getirmenin de, çiftçinin de kazanacağı satın alanın da gıdayı ucuza alacağı bir düzenin kurulmasını da, eğitimin bütün sorunlarının açılmasını da, işsizlikle ilgili yapacaklarımızı da biraz önce dediğim gibi Alevi meselesine de, Kürt sorununa da yaklaşımımızı da milletimize artık tane tane anlatmanın, basit, kolay anlaşılır, kolay anlatılır broşürlerle, kapı kapı çalışmanın vakti gelmiştir. Sorunu olanı gidip yerinde biz bulacağız. Çözümü biz getireceğimizi ona tane tane biz anlatacağız. Vakit fabrikaları örgütlemek, vakit işçi servislerini uğurlamak, karşılamak, onlara emeğin partisi olduğumuzu anlatma vaktidir. Vakit çiftçiyi, köylüyü köyünde, tarlasında bulma vaktidir. Vakit ev hanımının kapısını çalma, ona konuk olma, ona çözümü anlatma, evladının güvencesinin biz olduğumuzu anlatma vaktidir. Vakit sokakta olma, vakit ayakta olma, vakit mücadele etme vaktidir. 15,5 milyon oy almış Cumhurbaşkanı adayımız hapistedir, tutsaktır. Ancak onun yerine 2 milyon aday vardır, tüm Cumhuriyet Halk Partililer adaydır. Şunu söylüyoruz, benim Cumhurbaşkanı adayım, sizin adayınız Silivri’dedir. O çıkana kadar, çıkarmıyorlarsa biz seçimi kazanıp da onu çıkarana kadar 2 milyon üye Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayıdır. Var mısınız? Var mısınız? Var mısınız? Ayrıca 15,5 milyon vatandaş kimi iki elinde iki bastonuyla, 96 yaşında tırmandı ilçe binasını, kimi karnında üç aylık bebeğinin geleceği için geldi. O 15,5 milyon kişi de bizimle birlikte bu mücadelenin bir parçasıdır. Şaka değil, bugün bu soğukta, aralık ayının ikisinde - üçünde bu meydanda olan irade Türkiye’ye bir şey anlatıyor. Biz kararlıyız, biz çalışacağız, biz örgütleneceğiz, biz başaracağız. Arkadaşları da Türkiye’yi de kurtaracağız. Yoksulluğu da bitireceğiz, zenginliği de getireceğiz. Var mısınız? Var mısınız? O zaman birlikte yürüyelim mi? Yürüyelim mi? Haydi o zaman yürüyelim arkadaşlar. Haydi o zaman.”

Hayvan Refahı ve Toplum Güvenliği Açısından Olumsuz Sonuçlar Doğurabilir Haber

Hayvan Refahı ve Toplum Güvenliği Açısından Olumsuz Sonuçlar Doğurabilir

Türk Veteriner Hekimler Birliği, İstanbul Valiliği tarafından yayınlanan sahipsiz hayvanlara yönelik kontrolsüz beslemeye sınırlama getiren düzenlemeye ilişkin bir açıklama yaptı. TVHB Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Türk Veteriner Hekimler Birliği olarak, İstanbul Valiliği tarafından yayımlanan ve sahipsiz hayvanlara yönelik kontrolsüz beslemeye sınırlama getiren düzenlemeye ilişkin görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşma gereği duyulmuştur. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile sahipsiz hayvanların korunması, bakımı ve beslenmesi ile ilgili yükümlülükler açıkça belirlenmiştir. Bu yükümlülükler hem hayvan haklarının korunmasını hem de toplum sağlığının güvence altına alınmasını amaçlamaktadır. Yayımlanan genelge, özellikle yoğun nüfuslu alanlar, kamu kurumları, ibadethaneler, park ve oyun alanlarında sahipsiz hayvanların kontrolsüz biçimde beslenmemesi yönünde sınırlamalar içermektedir. TVHB olarak, sahipsiz hayvanların beslenmesinin tamamen yasaklanmasının hayvan refahı ve toplum güvenliği açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceğini vurgulamak isteriz. Aç kalmış hayvanlar, stres düzeyinin artması, saldırgan davranış geliştirme ve hastalık risklerinin yükselmesi gibi sorunlarla karşı karşıya kalır. Bu durum aynı zamanda kamu sağlığını da tehdit edebilir. Bu nedenle, beslemenin tamamen yasaklanması yerine, planlı, hijyenik ve kontrollü besleme yöntemlerinin uygulanması daha doğru ve sürdürülebilir bir yaklaşım olacaktır. Sahipsiz köpeklerin beslenmesinin etkin ve güvenli şekilde yürütülmesi için belirlenmiş alanlarda, düzenli ve kontrollü besleme uygulamalarının hayata geçirilmesi önemlidir. Ayrıca, kısırlaştırma, sağlık kontrolleri, işaretleme ve rehabilitasyon süreçlerinin titizlikle yürütülmesi; belediyeler, yerel yönetimler, veteriner hekimler ve gönüllü kuruluşlar arasında koordinasyonun güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmaların kamuoyuna duyurulması, besleme noktaları ve saatleri ile hijyen koşullarının açıklanması, hem hayvanların yaşam haklarının korunmasını hem de toplumun ortak yaşam alanlarının güvenliğini sağlayacaktır. TVHB olarak, sahipsiz hayvanlarla ilgili tüm faaliyetlerin bilimsel, etik ve mevzuata uygun biçimde yürütülmesini temel ilke olarak benimsemekteyiz. Tamamen yasaklayıcı uygulamalar yerine, düzenli ve kontrollü besleme modeli ile popülasyon yönetimi stratejilerinin uygulanması, hayvan sağlığı ve refahı, halk sağlığı ve çevre güvenliği açısından dengeli ve insani bir çözüm sunacaktır. Toplumumuzda hayvan refahı bilincinin artırılması ve ilgili tüm paydaşların sürece aktif katılımının sağlanması, bu çalışmaların başarısında etkili olacaktır. TVHB olarak, sahipsiz hayvanların yaşam haklarının korunmasını, halk sağlığının güvence altına alınmasını ve çevre temizliğinin sağlanmasını birlikte gözeten, bilimsel ve sürdürülebilir çözümleri desteklemekteyiz."

Özkan: İİB Türkiye Ortalamasının Üstünde İhracat Artışı Gerçekleştirdi Haber

Özkan: İİB Türkiye Ortalamasının Üstünde İhracat Artışı Gerçekleştirdi

İstanbul İhracatçı Birlikleri (İİB), yılın ilk on ayında (ocak-ekim), geçtiğimiz yılın aynı dönemine kıyasla, ihracatını yüzde 5.4 oranında artırarak, bünyesinde bulunan yedi ihracatçı birliği ile toplamda yaklaşık 10 milyar 500 milyon dolar tutarında ihracat yaptı. İİB Koordinatör Başkanı Erkan Özkan, “İstanbul İhracatçı Birlikleri, yılın ilk on ayında, yüzde 5.4 oranında artış ile Türkiye ortalamasının üstünde ihracat artışı gerçekleştirdi. Yurt içinde ve yurt dışında düzenlediğimiz etkinlikler ile yoğun ve başarılı bir ekim ayı geçirdik.” dedi. İstanbul İhracatçı Birlikleri (İİB), bünyesinde bulunan yedi ihracatçı birliği ile 2025 yılının ilk on ayında yaklaşık 10 milyar 500 milyon dolar tutarında ihracat yaparak, geçtiğimiz yılın aynı dönemine kıyasla, yüzde 5.4 oranında ihracat artışı yakaladı. İstanbul İhracatçıları, ilk on ayda 198 ülke pazarına ürün sattı ve ülke ihracatındaki payını yüzde 5.4’e çıkarttı. İİB, ekim ayında ise, bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 3.1 oranında artışla, 1 milyar 230 milyon dolar tutarında ihracat yaptı. Avrupa Birliği’ne yapılan ihracat arttı İstanbul İhracatçı Birlikleri, yılın ilk on ayında, değer bazında en fazla ihracatı 652 milyon dolar ile Amerika Birleşik Devletleri’ne gerçekleştirdi. Mal grupları bazında; ABD’ye en fazla hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektöründen şeker ve şeker mamulleri alt sektörü ile gemi, yat ve hizmetleri satıldı. İİB, ABD’nin ardından değer bazında en fazla Irak, Almanya, Birleşik Krallık ve Norveç’e ihracat yaptı. İİB tarafından yapılan ihracatta, Irak’a en fazla ağaç ve orman ürünleri ile hayvansal mamuller; Almanya’ya fındık ve mamulleri; Birleşik Krallık’a kağıt ve karton ürünleri ile hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri şeker ve şeker mamulleri alt sektörü; Norveç’e ise gemi ve yat ön plana çıktı. Ülke grupları baz alındığında ise İİB’nin en fazla ihracat yaptığı bölge, 2 milyar 627 milyon dolar ile Avrupa Birliği ülkeleri oldu. Avrupa Birliği ülkelerine yapılan ihracat, yılın ilk on ayında, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 5.6 oranında arttı. İİB bünyesinde bulunan birliklerden İstanbul Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İHBİR), yılın ilk on ayında, 3 milyar 187 milyon dolar; İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, 3 milyar 126 milyon dolar; Gemi, Yat ve Hizmetleri İhracatçıları Birliği (GYHİB), 1 milyar 788 milyon dolar; İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği (İSHİB), 1 milyar 63 milyon dolar; İstanbul Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İFMİB), yaklaşık 578 milyon dolar; İstanbul Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, 516 milyon dolar; İstanbul Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (KUMİB) ise 280 milyon dolar tutarında ihracat gerçekleştirdi. Özkan: İİB, Türkiye ortalamasının üstünde ihracat artışı gerçekleştirdi İstanbul İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Erkan Özkan, “İstanbul İhracatçı Birlikleri, yılın ilk on ayında, yüzde 5.4 oranında artış ile Türkiye ortalamasının üstünde ihracat artışı gerçekleştirdi. Yurt içinde ve yurt dışında düzenlediğimiz etkinlikler ile yoğun ve başarılı bir ekim ayı geçirdik. İstanbul İhracatçı Birlikleri’nin (İİB) organizasyonunda; Japonya’dan gelen süpermarket sektöründe faaliyet gösteren firmaların katılımı ile özel nitelikli alım heyeti programı düzenlendi. Program kapsamında; gıda alanında ihracat yapan firmalar; Japon ithalatçı firmalar ile ikili iş görüşmeleri gerçekleştirdi. Ekim ayında, birliklerimiz sektörlerinin önde gelen fuarlarına info stantları ile katılarak sektörlerini yurt dışında başarılı bir şekilde temsil etti. İstanbul Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (KUMİB), Köln'de düzenlenen ANUGA 2025 Fuarı’na; İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği (İSHİB), Seafood Expo Russia 2025 Fuarı’na; İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği (İSHİB), Çin Halk Cumhuriyeti’nde düzenlenen Çin Balıkçılık ve Deniz Ürünleri 2025 Fuarı’na info stantları ile katıldı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) organizasyonuyla, Irak’ta, Genel Ticaret ve Müteahhitlik Heyeti Programı ile eş zamanlı düzenlenen Bağdat Türk İhraç Ürünleri Fuarı’na; Gemi Yat ve Hizmetleri İhracatçıları Birliği (GYHİB), İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği (İSHİB) ile İstanbul Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İFMİB); info stantlarıyla fuara katılarak, sektörlerinin tanıtımını yaptı. İİB’nin İhracatçı firmalarımıza yönelik, ekim ayında da genel katılıma açık, ücretsiz eğitimleri oldu. Genel Sekreterliği’mizce “Vegan Ürün Pazarı ve İhracat Potansiyeli” ile “Dubai, Suudi Arabistan ve Doğu Afrika Ülkelerine Yapılan İhracatta Zorunlu Sertifikasyon Süreçleri" konularında eğitimler düzenlendi. İHBİR'in, “İHBİR Teknik Eğitim Programı” kapsamında düzenlediği “Gıda Tüketim Trendleri: Avrupa ve Asya-Pasifikli Tüketicilerin Eğilim ve Tutumları” eğitimi, firma temsilcileri ve akademisyenlerin katılımı ile gerçekleştirildi. Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda, TİM, İİB ve İTKİB organizasyonu ile hayata geçirilen e-ihracat destekleri eğitim programı “Birlik’te E-İhracat”, İstanbul’da düzenlendi. 2025’in bitmesine çok az zaman kala, bu yılı ihracat artışı ile kapatacağımızı öngörmekteyiz” dedi.

Evren Olcay - Yenal Kaya İkilisi İstanbul Ralli'sini Zirvede Tamamladı Haber

Evren Olcay - Yenal Kaya İkilisi İstanbul Ralli'sini Zirvede Tamamladı

Hafta sonu İstanbul Anadolu Yakası’nda gerçekleşen ve Türkiye Ralli Şampiyonası’nın 6’ncı ayağı olan Orhan Yüce İstanbul Rallisi, nefes kesen mücadelelere sahne oldu. Eskişehir’i başarıyla temsil eden Evren Olcay – Yenal Kaya ekibi, rallinin en dikkat çeken performansına imza attı. Yarış boyunca gösterdikleri üst düzey hız, istikrarlı tempo ve hatasız sürüş ile rakiplerine büyük fark yaratan Eskişehirli ekip, TOSFED Ralli Kupası genel klasmanında İstanbul Rallisi’ni birinci sırada tamamlayarak büyük bir zafer kazandı. Bu önemli sonuçla birlikte Olcay–Kaya ikilisi, sezonun tamamlanmasına sadece bir yarış kala şampiyonluk yolunda çok büyük bir avantaj elde etti. Aralık ayında koşulacak Kocaeli Rallisi ile sona erecek sezonda ekip, TOSFED Ralli Kupası genel klasman şampiyonluğunu Eskişehir’e getirmeyi hedefliyor. Odunpazarı Belediye Başkan Yardımcısı da olan Evren Olcay, yarış sonrası yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bu başarı sadece bizim değil, Eskişehir’in başarısıdır. Tüm sezon boyunca büyük bir emek, disiplin ve kararlılıkla mücadele ettik. İstanbul’da aldığımız birincilik bize final yarışı öncesi çok değerli bir moral oldu. Kocaeli’de de aynı istikrarı sürdürerek kupayı Eskişehir’e kazandırmak istiyoruz. Destek veren herkese gönülden teşekkür ediyorum.” Eskişehirli ekip, elde ettiği bu kritik zaferle hem şehirlerine büyük bir gurur yaşattı hem de Türk otomobil sporlarında dikkatleri üzerine çekti.

Tek Hedefleri Şampiyonluk Kupasını Eskişehir’e Getirmek Haber

Tek Hedefleri Şampiyonluk Kupasını Eskişehir’e Getirmek

Türkiye Ralli Şampiyonası’nın 2025 sezonu 6’ncı ayağı, 14–16 Kasım tarihleri arasında İstanbul’un zorlu ve teknik etaplarında gerçekleştirilecek. 49 yarışmacının direksiyon başına geçeceği organizasyonda, Eskişehirli pilot Evren Olcay ve copilotu Yenal Kaya, sezonun en kritik yarışına “şampiyonluk” parolasıyla çıkıyor. Sezon boyunca TOSFED Ralli Kupası’nda sergiledikleri istikrarlı performansla dikkat çeken Olcay–Kaya ikilisi, şu anda 67 puanla genel klasmanda ikinci sırada yer alıyor. İstanbul Rallisi’nde hedefledikleri puanları toplamak isteyen ekip, sezonun son ayağı olan Kocaeli öncesi şampiyonluk yolunda büyük avantaj yakalamayı amaçlıyor. Yarış öncesi açıklamalarda bulunan Odunpazarı Belediyesi Başkan Yardımcısı ve tecrübeli pilot Evren Olcay, hazırlık sürecinin verimli geçtiğini belirterek şunları söyledi: “Copilotum Yenal Kaya ile birlikte iyi bir hazırlık dönemi geçirdik. Sezon başından beri hedefimiz şampiyonluk. İstanbul’daki etaplarda elimizden gelenin en iyisini yaparak, Kocaeli’de bu hedefi taçlandırmak istiyoruz. Eskişehir’e şampiyonluğu getirmek için tüm gücümüzle mücadele edeceğiz.” Heyecan dolu etaplarda kıyasıya rekabetin yaşanacağı İstanbul Rallisi, sezonun en belirleyici mücadelesi olacak. Tüm gözler, Eskişehirli ikilinin performansına çevrildi. Olcay ve Kaya, hem Eskişehir’i hem de takımlarını en iyi şekilde temsil ederek Eskişehir’e şampiyonluğu getirme kararlılığını bir kez daha ortaya koydu.

Prof. Dr. Ayşen Gürcan Kız Öğrencilerle Bir Araya Geldi Haber

Prof. Dr. Ayşen Gürcan Kız Öğrencilerle Bir Araya Geldi

AK Parti Eskişehir Milletvekili, TBMM Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Ayşen Gürcan, İstanbul'da “Engelleri Aşan Bilim: Kız Çocuklarının STEM’e Katılımında Ulusal Adımlar” başlıklı panele katıldı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Tuğba Işıkercan ve AK Parti Eskişehir Milletvekili, TBMM Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Ayşen Gürcan, “STEM4HER: Bilimde, Teknolojide, Mühendislikte ve Matematikte Genç Kızların ve Gençlerin Çeşitliliğini Artırmak ve Güçlendirmek” programı kapsamında Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi’ni ziyaret etti. Etkinlik, Bakan Özdemir’in açılış konuşmasıyla başladı. Açılışın ardından gerçekleştirilen “Engelleri Aşan Bilim: Kız Çocuklarının STEM’e Katılımında Ulusal Adımlar” başlıklı panelde, İstanbul Milletvekili Sayın Tuğba Işıkercan ve Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Ayşen Gürcan panelist olarak yer aldı. Panelde, genç kızların STEM alanlarına katılımının artırılması ve fırsat eşitliğinin güçlendirilmesi üzerine değerlendirmeler yapıldı. Ziyaret ve panel kapsamında, genç kız öğrencilerle bir araya gelinerek, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında kendilerini geliştirmelerinin hem kişisel gelecekleri hem de ülkemizin yarınları açısından önemi vurgulandı. Yetkililer, tüm genç kızları hayallerinin peşinden gitmeye ve Türkiye Yüzyılı vizyonuna katkı sağlamaya davet etti.

CHP'li Arslan: "Milletvekiline Şiddet Emrini Kim Verdi?" Haber

CHP'li Arslan: "Milletvekiline Şiddet Emrini Kim Verdi?"

CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, 8 Eylül 2025’te CHP İstanbul İl Başkanlığı önünde yaşanan polis müdahalesini hem Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’a hem de İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya yazılı soru önergeleriyle taşıdı. Olaylarda çok sayıda milletvekili gaz ve fiziki müdahaleye maruz kalırken, bazı vekiller hastanede tedavi altına alınmak zorunda kaldı. Arslan da biber gazı ve polisin sert müdahalesi nedeniyle ciddi sağlık sorunları yaşadığını, milletvekili olarak adına kayıtlı aracının ve danışmanlarının İl binasına sokulmadığını belirtti. Arslan, milletvekillerine yapılan bu muamelenin doğrudan TBMM’nin saygınlığını hedef aldığını vurgulayarak, “Milletin vekiline yapılan her saldırı, aslında Meclis’in onuruna yapılmıştır. Bu saldırılar milletin iradesini temsil eden kuruma yönelmiştir” dedi. “Emri Kim Verdi?” CHP’li Arslan, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya şu soruları yöneltti: Milletvekillerine yönelik gaz ve fiziki müdahale emrini kim verdi? Milletvekilleri olarak adlarımıza kayıtlı araçların ve danışmanların İl binasına alınmamasının hukuki dayanağı nedir? Sağlık sorunları yaşayan ve hastanede tedavi gören milletvekilleri hakkında resmi rapor hazırlanmış mıdır? Görevli polisler, İstanbul Valisi veya Emniyet Müdürü hakkında işlem başlatılacak mıdır? TBMM Başkanı’na Çağrı Arslan, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a da hitaben şu soruları yöneltti: Milletvekillerine yönelik bu şiddet karşısında TBMM Başkanlığı hangi girişimlerde bulunacaktır? Meclis’in itibarı ve vekillerin onuru için hangi somut adımlar atılacaktır? Kolluk kuvvetlerinin milletvekillerine müdahalesi hangi emir-komuta zinciri içinde gerçekleşmiştir? “Meclis’in Onuru Korunmalı” CHP’li Arslan, “TBMM’nin onurunu korumak için dik durması gereken makam, Meclis Başkanlığıdır. Milletin iradesini temsil eden vekilleri ezen her girişim, doğrudan Meclis’i hedef alır. Bu nedenle hem TBMM Başkanı’nın hem de İçişleri Bakanı’nın derhal sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.