SON DAKİKA
Hava Durumu

#Hububat

Porsuk Haber Ajansı - Hububat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Hububat haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Hububat Sektörü İhracatı 11 Ayda 11,2 Milyar Dolar Oldu Haber

Hububat Sektörü İhracatı 11 Ayda 11,2 Milyar Dolar Oldu

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından paylaşılan verilere göre; çikolata ve kakaolu ürünler, ayçiçek yağı, bisküvi ve gofret, şekerleme çeşitleri ile makarna ve buğday unu gibi temel gıda kalemlerini kapsayan hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektörü, yılın ilk 11 ayında toplam 11,2 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Sektörün ihracatı miktar bazında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 5,9 azalış gösterirken; ihracat birim fiyatlarındaki yüzde 10,2’lik artış değer bazında yüzde 3,7 oranında bir yükseliş getirdi. İhracat sıralamasında, 1,2 milyar dolarlık tutar ve yüzde 45,4’lik artışla çikolata ve kakao bazlı ürünler ilk sırayı alırken, ikinci sırada yüzde 22,1 artış ve 959 milyon dolarlık ihracatla ayçiçek yağı yer aldı. 11 ayda 1,6 milyar dolar ile sektörün en fazla ihracat yaptığı ülke konumundaki Irak'ta, pazardaki iç sorunlara bağlı olarak ihracattaki gerileme yüzde 17,6’a ulaşırken; yüzde 38,3’lük artış sağlanan ABD’ye yapılan ihracat 807 milyon doları aştı. Irak ve ABD’yi, ihracatta öne çıkan diğer ülkeler olarak Suriye, Cezayir ve Almanya izledi. “Enflasyonla mücadeledeki kararlılık gıda fiyatlarında istikrar sağlıyor” Dünya tahıl piyasalarındaki arzın bu sezon tüm zamanların en yüksek seviyelerine ulaşacağı beklentilerinin küresel gıda fiyatlarında bir denge arayışı getirdiğine dikkat çeken TİM Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Tiryakioğlu şunları söyledi: “Küresel tahıl üretiminin bu sezon 2,5 milyar tona yaklaşarak tüm zamanların zirvesine ulaşacağı beklentileri artarken, ortaya çıkan güçlü üretim tablosu gıda fiyatlarında uzun süredir hissedilen baskının kademeli olarak hafiflemesine zemin hazırlıyor. Devreden stoklarla beraber, tarihte ilk kez 3 milyar tonu aşması beklenen bu ölçek, mısırdan buğdaya kadar pek çok üründe tedarik zincirinin daha öngörülebilir olmasını sağlıyor. Küresel düzeyde finansman koşullarındaki normalleşme beklentisi ve majör piyasaların daha temkinli fiyatlama davranışı da bu eğilimin destekleyici unsurları arasında. Türkiye son dönemde, dünyadaki bu gelişmeleri yakından takip eden ve gıda tedarikinde kendi dinamiklerini başarıyla yöneten bir ülke olarak öne çıkıyor. Bu süreçte kamunun enflasyonla mücadelede izlediği kararlı tutum, gıda fiyatlarının daha hızlı istikrar kazanmasına ve piyasa beklentilerinin yönetilebilir hale gelmesine önemli katkı sağlıyor.” “Fiyatlardaki iyileşme, kalıcı ve istikrarlı hale gelebilir” Ekim ayı verilerine göre ÜFE’nin 12 aylık ortalamada %38,8 yükseldiği tarımda, üretim maliyetlerinin yönetilebilir seviyelere çekilmesinin fiyatlardaki gözlemlenen bu iyileşmeyi kalıcı ve istikrarlı hale getirecek ana unsur olacağını ifade eden Tiryakioğlu şunları söyledi: “Avrupa’nın en büyük tarımsal üreticisi konumundaki Türkiye, son 23 yılda 112 milyar doların üzerinde dış ticaret fazlası üreterek güçlü bir üretim kapasitesine sahip olduğunu ispatladı. Ülkemiz, Orta Doğu’dan Afrika’ya kadar çok daha geniş bir coğrafyanın tedarikçisi konumuna yükseldi. Bu gücümüzü ekonomik büyümeye dönüştürmek için tarımda ölçek büyümesini teşvik eden politikalar ile mazot, gübre, enerji, işçilik ve lojistik gibi temel girdilerde verimliliği artıracak adımlar, rekabet gücümüzü koruyabilmemiz açısından tamamlayıcı nitelikte olacaktır. Üretim maliyetlerindeki iyileşme hem arz güvenliğini hem de gıda fiyatlarındaki istikrarı orta ve uzun vadede güçlendirerek Türkiye’nin dünya gıda tedarik zincirindeki konumunu daha da ileri taşıyacaktır. Çünkü üreticinin tarlada güçlenmesi, sanayicinin raflarda rekabet etmesi ve tüketicinin satın alma gücünü koruması aynı zincirin halkalarıdır. Biz sektör olarak bu zincirin her halkasında sorumluluğumuzu biliyor, ülkemizin enflasyonla mücadelesinde izleyici değil; üreten, dönüştüren ve değer katan bir paydaş olmaya devam ediyoruz. Türkiye’nin tarımsal gücü, sadece geçmişten aldığı mirasla değil, geleceğe uzanan vizyonuyla da büyüyecek.”

Güneydoğu’dan 10 Ayda 2,9 Milyar Dolarlık Hububat İhracatı Haber

Güneydoğu’dan 10 Ayda 2,9 Milyar Dolarlık Hububat İhracatı

Güneydoğu Anadolu’da hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektörü, bölgenin 10 ayda 10 milyar dolara yaklaşan toplam ihracatı içindeki yüzde 29,6’lık payı ile lider konumunu korudu. Ocak-Ekim döneminde Güneydoğu’nun sektörel ihracatı yüzde 4,6 artışla 2,9 milyar dolara ulaştı. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,7 gerilemeye rağmen 499,9 milyon dolar ile makarna, sektörde ihracatı en fazla yapılan ürün olurken, kilogram başına birim fiyatları yüzde 22,3 artış gösteren ayçiçek tohumu yağı ihracatı yüzde 16,7 yükselerek 489,5 milyon dolara ulaştı. Buğday unu ihracatını geçerek üçüncü sıraya yerleşen tatlı bisküvi ve gofretlerden ise bu dönemde 299,9 milyon dolar gelir elde edildi. Irak pazarı, bölgenin hububat ihracatında 799,5 milyon dolarla ilk sıradaki yerini korusa da yüzde 14,7 oranında geriledi. Buna karşılık Suriye’ye yapılan ihracat yüzde 46,7 artarak 331,6 milyon dolara ulaştı ve bu yükseliş Irak’taki kaybı kısmen telafi etti. İhracatın yüzde 34,8 artışla 248,2 milyon dolara çıktığı ABD, bölgenin en büyük üç pazarı arasına girdi. Afrika ülkelerine yönelik satışlar ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17,4 oranında yükseldi. “Irak’ın uyguladığı kısıtlamalar ticaretin doğal akışını bozuyor.” Ocak-Ekim döneminde Türkiye’nin komşu ülkelere gerçekleştirdiği 22,9 milyar dolarlık ihracatta yüzde 36,2 ile ilk sırada yer alan Irak pazarındaki gelişmelere bağlı olarak, bu ülkeye toplam ihracattaki gerilemenin bu yıl yüzde 5’e yaklaştığına dikkat çeken Güneydoğu Anadolu Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Celal Kadooğlu şunları söyledi: “Irak ile ticaretimizde yaşanan düşüş tüm ihracatı etkilemekle beraber, bölgemizdeki gıda işletmeleri açısından yalnızca rakamsal değil, stratejik bir önem de taşıyor. Çünkü Irak’ın kendi sanayisini koruma gerekçesiyle buğday unu ithalatına getirdiği kısıtlamalar, ticaretin doğal akışını bozuyor. Bölgemizin Irak’ın temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere uzun yıllar yaptığı yatırımlarla büyüyen tahıl ve un sanayisi, son dönemde devreye alınan tarife dışı engeller, kotalar ve bölgesel imtiyaz düzenlemeleri nedeniyle üretim kapasitesinin önemli bir kısmını atıl bırakmak zorunda kaldı. Başta Mardin olmak üzere, Gaziantep ve Diyarbakır gibi önemli merkezlerde yer alan bazı tesislerin üretim faaliyetleri ciddi şekilde aksadı. Irak’a yapılan hububat sektörü ihracatı Türkiye genelinde ilk 10 ayda yüzde 17,6 düşüşle 1,4 milyar dolara, Güneydoğu’da ise yüzde 14,7 gerilemeyle 797,9 milyon dolara geriledi.” “Irak’ın Türkiye’nin kaliteli buğday ununa ihtiyacı var” Bu yıl Suriye pazarında yaşanan canlılığın bu boşluğu doldurmak için gereken alanı sağladığını ancak Türkiye’nin Irak’ın girişimlerini gözeterek karşı hamlelerle denge gözetmesi gerekebileceğini belirten Kadooğlu şunları söyledi: “Tahıl ticaretinde ‘yüksek stok-seçici ithalat’ politikasına geçen Irak'ta, yetkililer bu yıl 5,1 milyon ton olarak gerçekleşen buğday üretimi ile stratejik buğday rezervi oluşturduklarını düşünüyorlar. Bu sayede ithalatın daha çok, kalite amaçlı ve dönemsel ihalelerle sınırlı tutabileceklerini düşünüyorlar. Buna karşılık yağışlardaki sıkıntılara bağlı olarak kış ekim planının yarıya inmesi ve ellerindeki ürünün ihracatının kısıtlanması, gelecek yıl ciddi bir rekolte kaybı olacağını kabul ettiklerinin bir göstergesi. Üstelik Irak’ın tek tip buğdaya dayalı bir üretim modeli var ve bu durum kalite sorunlarını artırdığından, Türkiye’nin kaliteli buğday ununa olan talep ve ihtiyaçları da karşılanamıyor. Tüm bu gelişmeler, Irak pazarını geniş hacimli rutin satışlar yerine, nitelik odaklı, ihaleye bağlı ve zamanlaması kritik olan fırsatların izlenmesi gereken bir pazar haline getiriyor. Kısa vadede talep daralması sürebilir ancak yeni yılda artacak talebe, yüksek standartlardaki ürün kalitesi ve lojistikteki hız farkımızı öne çıkaracak şekilde hazırlık yapmak belirleyici olacaktır.”

Hububat İhracatı 10 Ayda 10,1 Milyar Dolar Oldu Haber

Hububat İhracatı 10 Ayda 10,1 Milyar Dolar Oldu

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından paylaşılan verilere göre; çikolata ve kakaolu ürünler, ayçiçek yağı, bisküvi ve gofret, şekerleme çeşitleri ile makarna ve buğday unu gibi temel gıda kalemlerini kapsayan hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektörü, yılın ilk 10 ayında toplam 10,1 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Sektörün ihracatı miktar bazında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 5,3 azalış gösterirken; ihracat birim fiyatlarındaki yüzde 10,2’lik artış değer bazında yüzde 4,3 oranında bir yükseliş getirdi. İhracat sıralamasında, 1,1 milyar dolarlık tutar ve yüzde 58,7’lik artışla çikolata ve kakao bazlı ürünler ilk sırayı alırken, ikinci sırada yüzde 15,7 artış ve 865,4 milyon dolarlık ihracatla ayçiçek yağı yer aldı. 10 ayda 1,4 milyar dolar ile sektörün en fazla ihracat yaptığı ülke konumundaki Irak'ta, pazardaki iç sorunlara bağlı olarak ihracattaki gerileme yüzde 17,6’a ulaşırken; yüzde 42,7’lik artış sağlanan ABD’ye yapılan ihracat 743 milyon dolara ulaştı. Irak ve ABD’yi, ihracatta öne çıkan diğer ülkeler olarak Suriye, Cezayir ve Almanya izledi. “Suriye’ye buğday unu ihracatımız 10 ayda iki katına çıktı” Küresel gıda piyasalarında jeopolitik riskler ve iklim koşulları kadar, klasik arz-talep döngülerinin de etkili olduğuna dikkat çeken TİM Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Tiryakioğlu şunları söyledi: “Karadeniz hattındaki daralma nedeniyle dünya tahıl ticaretinin yaklaşık üçte birini etkileyen Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından, Türkiye gibi gıda ticaretinde bölgesel öneme sahip ülkelerin stratejik öneminin daha da arttığı bir döneme girdik. Uluslararası girişimlerimiz ve ticari bağlantılarımız, son birkaç yılda ortaya çıkan fırsatları hızla değerlendirebilmemizi ve pazar anlamında ciddi kazanımlar elde etmemizi sağladı. Öte yandan 10 yılı aşkın bir süredir dünyanın en büyük buğday unu ihracatçısı unvanına sahip ülkesi olarak, konjonktürel gelişmeler sonucu son aylarda bu ürünün ihracatında bir gerileme yaşıyoruz. Özellikle Irak pazarındaki gelişmeler nedeniyle belirgin düşüşler yaşansa da ilk 10 ayda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 100 artışla 165 milyon dolar tutarında buğday unu ihraç ettiğimiz Suriye’nin bu alandaki önemli bir boşluğu doldurduğuna şahit oluyoruz. Bu veri, sektörümüzün pazar çeşitlendirme refleksinin ve dış şoklara karşı dayanıklılığının da bir kanıtıdır.” “ABD’ye aylık ihracatımız 100 milyon dolara yaklaştı” Bu süreçte dikkate değer bir başka gelişmenin, hububat sektörü ihracatının Ekim ayında 100 milyon dolara yaklaştığı ABD pazarında 10 aylık süreçte elde edilen yüzde 42,7’lik artış olduğunu belirten Tiryakioğlu şunları ifade etti: “Sektör olarak geçen yıl Ekim ayında 53,8 milyon dolar ihracat gerçekleştirdiğimiz ABD pazarına bu yıl Ekim ayında 95 milyon dolar ihracat yaptık ve 10 aylık sürecin sonunda bu pazarda 743 milyon dolara ulaştık. Bu başarıda, gümrük tarifeleri, korumacı uygulamalar ve tedarik zincirlerini kısaltmaya yönelik politikalarla küresel ticaret yapısını yeniden şekillendiren ABD’nin; özellikle tarım ve gıda ürünlerinde tedarik güvenliğini çeşitlendirmeye yönelmesi ve Türkiye gibi rekabetçi ülkelerin önünün açılmasının payı büyük. Sektörümüzün ABD pazarındaki ivmesi, küresel tedarik zincirindeki yeniden yapılanmaya zamanında ve stratejik bir yanıt niteliği taşıyor.” “Gıda ürünleri sanayii ekonomide lokomotif alanlardan biri” Ekim ayında neredeyse tüm sektörlerde satın alma faaliyetleri gerilerken tek genişlemenin gıda ürünleri alanında olmasının, sektörün ekonomik dayanıklılığını bir kez daha ortaya koyduğuna dikkat çeken Tiryakioğlu sözlerini şöyle tamamladı: “PMI verilerinin 46,5 olarak gerçekleştiği Ekim ayında en büyük on sektörün dokuzu daralma bölgesinde yer alırken, tek istisna gıda ürünleri oldu. Gıda ürünleri sektöründe yeni siparişlerin üst üste üçüncü ay artması, üretim zincirimizin dış ticaretin yavaşladığı dönemlerde bile ekonomik faaliyetleri canlı tuttuğunu gösteriyor. Bu dinamizm, yalnızca iç talebi karşılamakla kalmıyor; aynı zamanda lojistik, perakende ve tedarik alanlarında çarpan etkisiyle ekonominin genel direncini güçlendiriyor. Gıda ürünleri sanayii bugün Türkiye’nin hem dış ticarette rekabet gücünü koruyan hem de iç piyasada üretim çarklarının dönmesini sağlayan lokomotif alanlarından biri haline gelmiştir. Bu yapı, sürdürülebilir büyüme açısından stratejik bir güvence niteliği taşımaktadır.”

Beylikova Belediyesi Hububat Ekimine Başladı Haber

Beylikova Belediyesi Hububat Ekimine Başladı

Beylikova Belediyesi, ilçede tarımsal üretimi geliştirmek ve sürdürülebilir tarımı desteklemek amacıyla hububat ekim çalışmalarına başladı. Belediye ekipleri tarafından yürütülen çalışmalar kapsamında buğday ve arpa tohumları toprakla buluşturuldu. Ekim öncesinde yapılan hazırlık sürecinde, ilçenin farklı bölgelerinden alınan numunelerle 25 ayrı noktada toprak analizi gerçekleştirildi. Analiz sonuçlarına göre toprak yapısına en uygun tohum ve taban gübresi seçilerek verimliliği artırmaya yönelik planlama yapıldı. Belediyeye ve kooperatife ait 4 traktör ile 1 kamyonun görev aldığı ekim çalışmaları, geniş bir ekibin sahadaki özverili çalışmalarıyla sürdürülüyor. Beylikova Belediyesi, bu üretim faaliyetleriyle birlikte hem belediye arazilerinin etkin kullanımını hem de yerel ekonomiye katkı sağlayacak bir üretim modelini hedefliyor. Beylikova Belediye Başkanı Hakan Karabacak, yürütülen çalışmalarla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Beylikova Belediyesi olarak yalnızca altyapı ve sosyal hizmetlerle değil, tarımsal üretimle de ilçemize değer katmaya devam ediyoruz. Bugün, tarıma ayırdığımız yüzölçüm bakımından Türkiye’nin birinci belediyesi olmanın gururunu yaşıyoruz. Bu konumumuzu daha da güçlendirmek için her ekim döneminde bilimsel verilere dayalı üretim planlaması yapıyoruz. Bu yıl hububat ekiminde toprak analizlerinden elde ettiğimiz sonuçlara göre, en uygun tohum ve gübreleri tercih ettik. Amacımız hem verimi artırmak hem de sürdürülebilir üretim anlayışını belediye bünyesinde kalıcı hale getirmek. Elde edeceğimiz ürünler, ilçemizin tarımsal kalkınmasına doğrudan katkı sağlayacak. Emeği geçen tüm belediye personelimize, kooperatif çalışanlarımıza ve sahadaki ekip arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.” Beylikova Belediyesi, yıl boyunca farklı ürün gruplarında gerçekleştirdiği üretim faaliyetleriyle yerel kalkınma, gıda güvenliği ve kırsal istihdamın artırılması yönünde örnek bir model oluşturmayı hedefliyor.

Kuru Tarımla Kent Lokantalarına ve Üreticilere Destek Haber

Kuru Tarımla Kent Lokantalarına ve Üreticilere Destek

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, iklim krizinin etkilerini göz önünde bulundurarak 2025 yılında da üretim faaliyetlerinde kuru tarım uygulamalarını tercih etti. Belediyeye ait toplam 725 bin metrekarelik ve yaklaşık 100 futbol sahası büyüklüğündeki tarım arazisinde başlayan hasat süreci, hem kırsalda üretime destek olacak hem de kentteki sosyal projelere katkı sunacak. Akpınar, Yusuflar, Karahüyük ve Türkmentokat mahallelerindeki arazilerde yürütülen çalışmalarda, kuru tarıma uygun tekniklerle ekimi yapılan buğday ve yem bitkilerinin hasadı başladı. İklim dostu bu üretim modeli, su kaynaklarının korunmasına katkı sağlarken verimliliği de artırıyor. Hasadı tamamlanan yemlik ürünler, hayvancılıkla uğraşan küçük ve orta ölçekli üreticilere ücretsiz olarak ulaştırılacak. Sağlanan bu destek, özellikle kırsal bölgelerde üretim yapan çiftçiler için ekonomik bir rahatlama sunarken, hayvansal üretimin sürdürülebilirliğine de katkı sağlayacak. Konu hakkında bilgi veren Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı personeli Ziraat Mühendisi Onur Gültekin, “Tarımsal hizmetler dairesi olarak Akpınar'da 345 bin metrekare, Türkmentokat'ta 175 bin metrekare, Karahüyük'te 105 bin metrekare, Yusuflar'da 100 bin metrekare olmak üzere toplamda 725 bin metrekare alanda hasat gerçekleştiriyoruz. Bu alanda kuru tarım yaparak hem verimliği artırmayı amaçlıyor hem de su kaynaklarımızı koruyoruz.” dedi. Öte yandan, bu yıl kuru tarım modeliyle elde edilen buğdaylar Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ne ait Kent Lokantalarında kullanılacak. Lokantaların bir yıllık bulgur ihtiyacının belediye arazilerinden karşılanmasıyla birlikte, gıda temininde sürdürülebilirlik sağlanacağını ve belediye bütçesinde önemli tasarruf elde edileceğini anlatan Ziraat Mühendisi Yunus Emre Demir de, “Hasadı tamamlanan yemlik ürünler hayvancılıkla uğraşan üreticilerimize yem desteği olarak ulaştırılacaktır. Bu destek özellikle kırsal bölgelerde üretim yapmaya devam eden küçük ve orta ölçekli çiftçilerimiz için hem ekonomik bir rahatlama hem de hayvansal üretimin devamı açısından büyük önem taşımakta. Tasarruf tedbirleri kapsamında yine kuru tarım modeliyle ektiğimiz buğday hasadından elde edilecek ürünler Kent Lokantamızda değerlendirilecek olup kent lokantamızın bir yıllık bulgur ihtiyacı karşılanmış olacaktır.” ifadelerini kullandı.

3 Yıl Sonunda Hububat Üretiminde Yüzde 13 Artış Hedefleniyor Haber

3 Yıl Sonunda Hububat Üretiminde Yüzde 13 Artış Hedefleniyor

​Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, üretim planlamasıyla birim alandan elde edilen ürünü artırmayı hedeflediklerini belirterek, "Amacımız, 3 yılın sonunda yani 2028'de hububat ürünleri üretiminde yüzde 13'lük artış sağlamak." dedi. Yumaklı, Lisanslı Depo Şirketleri Derneği (LİDAŞDER) tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen "Türkiye ve Dünyada Lisanslı Depoculuk, Hububat Piyasaları Kongresi"nde yaptığı konuşmada, hububat piyasalarının yönetimi ve sürdürülebilirliği için dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmek gerektiğini söyledi. Özellikle gıda arz güvenliğinin temel taşının hububat olduğunu vurgulayan Yumaklı, bu ürünlerin üretiminden depolanmasına ve pazarlamasına kadar geçen sürecin son derece önemli olduğunu ifade etti. Bakan Yumaklı, son 22 yılda tarım ve ormancılık alanında sektörlere yapılan yatırımlarla güçlü, dirençli ve dünyada söz sahibi sektörler oluşmaya başladığına işaret ederek, "Bizler bitkisel üretim konusunda Cumhuriyet tarihimizin üretim rekorlarını kırdık. Birçok üründe dünyada ilk üç ülke içindeyiz, hatta ilk iki içinde. Birinci sırada çok özel ürünlerimiz var." diye konuştu. Ülkede gıda arz güvenliğine ilişkin bütün unsurların tamamlanmasının ardından ihracat yönünü önemsediklerini vurgulayan Yumaklı, 2023'te 31 milyar dolar civarında gıda ürünleri ihracatı gerçekleştiğini, 2024'te tutarın 32 milyar doları geçmesini beklediklerini bildirdi. Bakan Yumaklı, Resmî Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlanan 2025 Yılı Yatırım Programı'na göre sektöre 356 projeyle yaklaşık 164 milyar lira yatırım yapılmasının planlandığı bilgisini verdi. Türkiye'de en fazla ekilen bitkisel ürün grubunun hububat olduğuna dikkati çeken Yumaklı, 23,9 milyon hektar tarım arazisinin yaklaşık yüzde 48'inde bu ürünlerin ekildiğini, bunun da 11,5 milyon hektara karşılık geldiğini bildirdi. Yumaklı, geçen yıl bu alanda üretilen hububat miktarının yaklaşık 39 milyon ton olduğunu aktararak, birçok ülkenin ihtiyacının üzerinde üretim gerçekleştirildiğini kaydetti. Hububat üretiminin gıda arz güvenliği için büyük önem taşıdığını, dış ticareti de hiçbir zaman göz ardı etmediklerini ifade eden Bakan Yumaklı, "Özellikle ihracat birincilikleri, dünya birincilikleri umarım ki çok daha uzun süreli ve daim olacaktır. Ekonomimizin bundan sağlayacağı faydayı da mutlaka gözünde tutmamız gerekir." değerlendirmesinde bulundu. "AMACIMIZ BİRİM ALANDAN ALMIŞ OLDUĞUMUZ ÜRÜNÜ ARTIRMAK" Yumaklı, Bakanlık olarak ana stratejilerinin vatandaşların gıda ihtiyaçlarını yerli üretimden karşılamak olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Birim alandan almış olduğumuz ürünü daha fazla artırmak, verimi ve kaliteyi öncelemek istiyoruz. Bunu başarmamak için hiçbir sebep yok. 2023'te 186 ülkeye 2 bin 200 çeşit ürün ihraç ettik. Bu muazzam tablo hem ülkemizin ihtiyaçlarının karşılanması hem de ülke ekonomisine çok önemli kazanç sağlayacak ihracatı gerçekleştirmiş durumda. 2023 yılında devrim niteliğinde yapısal değişiklikler gerçekleştirdik. 2024 yılında hem bitkisel üretim hem hayvansal üretim hem de su ürünleri üretimi için üretim planlamasını hayata geçirdik." Yeni destekleme modelinin, üretim planlamasının en önemli ayaklarından biri olduğunu belirten Yumaklı, "Amacımız birim alandan almış olduğumuz ürünü artırmak, 3 yılın sonunda yani 2028'de hububat ürünleri üretiminde yüzde 13'lük artış sağlamak. İnşallah bu konuda yine nasip olur buralarda sonuçları birlikte değerlendirirken belki bu rakamların çok daha üzerinde çıktığını da görmüş olacağız." dedi. Bakan Yumaklı, Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) ve Gelir Koruma Sigortası ile üreticilerin emeğini garanti altına almak için çalışmalara devam ettiklerini belirterek, 2025 yılında özellikle sigorta kapsamını genişlettiklerini bildirdi. Ürünleri üretmek kadar depolamanın da son derece önemli olduğunun altını çizen Yumaklı, Toprak Mahsulleri Ofisi ve özel sektör yatırımlarıyla Türkiye'nin dünyada depolamayı en iyi uygulayan ülkelerden biri olmanın gururunu yaşadığını söyledi. Yumaklı, 234 şirketin lisanslı depoculuk yaptığını vurgulayarak, "Yaklaşık 12,2 milyon ton kapasite. İnşallah çok daha fazla üretelim." dedi. "YAKLAŞIK 2 MİLYON TONA KADAR KAYBI ENGELLEMEK MÜMKÜN" Yumaklı, lisanslı depoculukla depolama kayıplarının yüzde 10 ile yüzde 30 arasında engellenmesinin mümkün olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti: "Bir yıllık depolama süreci içinde yaklaşık 2 milyon tona kadar kaybı engellememiz mümkün. Bunun da rakamsal karşılığı yaklaşık 23 milyara tekabül ediyor. Yapılacak yatırımların ülke kaynaklarının nasıl ve ne derecede korunmasıyla ilgili bir manzara arz ettiğini de görmüş oluyoruz. Lisanslı depoculuk kapasitesinin artırılmasında Ürün İhtisas Borsasının (TÜRİB) da çok önemli bir yeri olduğunu söylemek isterim. TÜRİB'in faaliyete başlamasıyla birlikte uluslararası bir üs haline gelmesi yolunda önemli adım atıldı. Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı üreticiler, ürünleri malumunuz teslim ettiklerinde bir elektronik ürün senedi elde ediyor. Bunlara sahip olan paydaşlarımız, Ziraat Bankası ve Ziraat Katılım'dan 15 milyon lira üst limitli, sıfır faizli ya da kâr paylı işletme kredisi ya da finansmanı kullanabiliyor. 2024 yılında 312 kişiye 462 milyon lira tutarında hazine destekli kredi kullandırılmış oldu. 2014-2024 dönemi için 131 lisanslı depo ve 200 bin üreticiye 590 milyon lira destek verilmiş durumda." "LİSANSLI DEPOCULUK FİYAT İSTİKRARINI KORUYAN BİR SİSTEM" Ticaret Bakan Yardımcısı Volkan Ağar da iklim değişikliği, doğal afetler, ekonomik dalgalanmaların tarım sektörünü ciddi oranda etkilediğini söyledi. Türkiye'de tarım ürünlerinin üretimi kadar sağlıklı koşullarda depolanması ve ticaretinin yapılmasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Ağar, Bakanlık olarak temel amaçlarından birinin tarım ürünlerinin modern ve sağlıklı koşullarda lisanslı depolanması olduğunu bildirdi. Lisanslı depoculuğun fiyat istikrarını koruyan bir sistem olduğunu aktaran Ağar, "2011 yılında başlayan lisanslı depoculuk sayısı 2024 yılında 224 oldu. 2024 yılında 12,2 milyon ton depolama alanına sahip 224 şirketin depolama alanının 20 milyona çıkarılması için çalışmalar yapıyoruz." dedi. Lisanslı Depo Şirketleri Derneği Başkanı Serdar Genç de tarım sektöründe son yıllarda gerçekleştirilmiş en önemli projenin lisanslı depoculuk olduğunu belirtti. Lisanslı depo kapasitesinin 2 yıl önce 8,9 milyon ton olduğunu, bu rakamın bugün 12,2 milyon ton kapasiteye ulaştığını dile getiren Genç, "Geldiğimiz noktada lisanslı depoculuk, 50 milyar lira yatırım, 2 bin kişiye istihdam ve stratejik ürünlerde arz güvenliğini sağlayan ülkemizin en önemli sektörlerinden biri haline gelmiştir." diye konuştu. Bakan Yumaklı, konuşmaların ardından stantları gezdi.

2024 Yılında Sebze ve Meyve Üretimi Artarken Tahıl Üretimi Azaldı Haber

2024 Yılında Sebze ve Meyve Üretimi Artarken Tahıl Üretimi Azaldı

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 2024 yılı Bitkisel Üretim istatistiklerini açıklandı. Bitkisel üretim bir önceki yıla göre tarla ürünlerinde azalırken, meyve ve sebze ürün grubunda artış gösterdi. TÜİK tarafından yapılan 2024 yılı Bitkisel Üretim İstatistiklerinde şu ifadelere yer verildi; ''Üretim miktarları, 2024 yılında bir önceki yıla göre tarla ürünleri olan tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde %5 azaldı; sebzelerde %5,6, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde %2,1 oranında arttı. Buna göre, yaklaşık üretim miktarları tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 75,5 milyon ton, sebzelerde 33,6 milyon ton, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde ise 28 milyon ton olarak gerçekleşti. Tahıl üretimi 2024 yılında bir önceki yıla göre azaldı Tahıl ürünleri üretim miktarları 2024 yılında bir önceki yıla göre %7,5 oranında azalarak yaklaşık 39 milyon ton olarak gerçekleşti. Bir önceki yıla göre, buğday üretimi %5,5 oranında azalarak 20,8 milyon ton, arpa üretimi %12 oranında azalarak 8,1 milyon ton, çavdar üretimi %15,7 oranında azalarak 257 bin ton, yulaf üretimi %4,9 oranında azalarak 390 bin ton, mısır üretimi ise %10 oranında azalarak 8,1 milyon ton oldu. Kuru baklagiller grubunda nohut, kuru fasulye ve kırmızı mercimek üretimi sırasıyla 575 bin ton, 279 bin ton ve 405 bin ton oldu. Yumru bitkilerden patates ise bir önceki yıla göre %21,1 oranında artışla 6,9 milyon ton üretildi. Yağlı tohumlardan soya üretimi %30,9 oranında artarak 180 bin ton, ayçiçeği üretimi ise %0,1 oranında azalışla yaklaşık 2,2 milyon ton oldu. Şeker pancarı üretimi %8,9 oranında azalarak 23 milyon ton olarak gerçekleşti.   Sebze üretimi 2024 yılında bir önceki yıla göre arttı Sebze ürünleri üretim miktarı 2024 yılında bir önceki yıla göre %5,6 oranında artarak yaklaşık 33,6 milyon ton olarak gerçekleşti. Sebzeler grubu ürünlerinden domateste %9,9, kuru soğanda %1,2, salçalık kapya biberde %21,1 oranında üretim artışı; hıyarda %6,9, sivri biberde %0,6, beyaz lahanada %5,0 oranında üretim azalışı oldu.   Meyve üretimi 2024 yılında bir önceki yıla göre arttı Meyveler, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarı 2024 yılında bir önceki yıla göre %2,1 oranında artarak yaklaşık 28 milyon ton oldu. Meyveler grubunda, bir önceki yıla göre elmada %4, çilekte %10,4 üretim azalışı olurken; narda %10,1, üzümde %2 oranında üretim artışı oldu. Turunçgil meyvelerinden mandalinada %32,7, portakalda %30,3, limonda %25,6 oranında üretim azalışı görüldü. Sert kabuklu meyvelerden fındıkta %10,3, cevizde %18,3, Antep fıstığında %117,6 oranında üretim artışı oldu. Muz üretiminde %5,9 oranında azalış, zeytin üretiminde %146,7 artış gerçekleşti.   Süs bitkileri üretimi 2024 yılında bir önceki yıla göre azaldı Süs bitkileri üretim miktarı 2024 yılında bir önceki yıla göre %6,1 oranında azaldı. Süs bitkileri üretimi içinde kesme çiçeklerin %69,5, diğer süs bitkilerinin ise %30,5'lik bir paya sahip olduğu görüldü. Bir önceki yıla göre kesme çiçek üretiminde %0,1, diğer süs bitkileri üretiminde ise %17,4 oranında azalış gerçekleşti.  

Gürer: “Tahıl Ürünlerinde Üretim Düşüyor” Haber

Gürer: “Tahıl Ürünlerinde Üretim Düşüyor”

CHP Niğde Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman, Köy İşleri Komisyonu üyesi Ömer Fethi Gürer, TÜİK’in Tarım ve Orman Bakanlığı verileri üzerinden yaptığı bitkisel üretimde tahıl üretiminde 2024 yılında %7,5 oranında üretim düşmesi tahmin edildiğini belirtti. Yılda üç kez bu tahminler açıklanıyor. Mayıs ayında tahminde %5,4 oranında düşme öngörülmüşken, Aralık ayında düşme %7,5 olarak belirlendi. Buğdayda, Mayıs ayında %4,5 oranında azalma beklenirken, Aralık 2024 tahmininde bu oran %5,5’e yükseldi. Arpa’da Mayıs ayında üretim tahmini %8,7 oranında düşme öngörülürken, Aralık 2024’te oran %12’ye çıktı. Çavdarda Mayıs ayında TÜİK, üretimde beklediği düşmeyi %11,5 olarak açıklarken, Aralık 2024 tahmininde bu oran %15,7 olarak belirtildi. Yulafta %2,2 oranında beklenen düşme tahmini, Aralık ayında %4,9 olarak duyuruldu. Mısır ürünü için de Mayıs ayında %5,5 oranında düşme tahmini yapılmışken, Aralık ayında bu oran %10 düşme olarak açıklandı. Bu verilerdeki sapma dahi, üretimle ilgili Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ciddi bir yanılma içinde olduğunu gösteriyor. Mayıs, önemli ölçüde tahıl ekiminin tamamlanıp bazı bölgelerde hasadın başladığı bir süreçtir. Hasat, 3-4 aylık bir sürede sonuçlandığı dikkate alındığında, tarımda bitkisel tarla ürünlerinde önemli bir düşüş dikkat çekicidir. Tahılda ithalatın kapısı açık tutuluyor. Bu gidiş, dışa bağımlılığı artırır. Gerekli önlemler alınmalıdır” dedi. SEBZE ARTTI, TARLADA KALDI CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Tarım ve Orman Bakanlığı verileri üzerinden TÜİK tarafından Mayıs ayında yapılan 2024 yılı tahmininde, sebze ürünleri üretim miktarının bir önceki yıla göre %5,6 artarak yaklaşık 33,6 milyon ton olacağı tahmin edildiğini belirtti. Aralık 2024 tahmininde de bu veriler değişmedi ancak: Sebzeler grubu ürünlerinden domateste %9,0 artış Mayıs tahmininde öngörülürken, Aralık tahmininde %9,9’a çıktığı açıklandı. Kuru soğanda ise Mayıs ayında %7,7 artış öngörülürken, bu oran Aralık ayında %1,2 artış olarak tahmin edildi. Salçalık-kapya biberde Mayıs ayında %16,4 oranında üretim artışı tahmin edilirken, Aralık ayı tahmininde bu oran %21,1’e çıktı. Mayıs ayında hıyarda %4,8 oranında beklenen üretim düşmesi, Aralık ayında %6,9 olarak tahmin edildi. Mayıs ayında sivri biberde %3,3 düşme beklenirken, Aralık ayında bu oran %0,6’ya çekildi. Sebzede üretim artışı tüketiciye yansımadı. Düşük alım fiyatı nedeniyle farklı ürünler toplanamadı ve tarlada kaldı. Sebzede üretim artışının yönetilememesi nedeniyle rafta ürün fiyatları düşmedi. Fiyat artışı, dar gelirlilerin istediği ürünü alabilmesine olanak sağlamadı. İşlenmiş, dondurulmuş ve katma değerli ürün olarak değerlendirilmesi mümkün olan ürünler, beceriksiz yönetimle değer bulmadı. Üretici üretti, ancak verdiğinin karşılığını alamadı” dedi. TAHILDA TEHLİKE VAR CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, tahıl üretiminde 2024 yılında yaşanan düşüşün doğru okunması gerektiğini belirtti. Tahıl ekim alanlarının daraldığını, verim ile sağlanan üretim artışının gerilemesi sonucu ithalata bağımlılığın giderek arttığını ifade etti. Gürer, “Buğday gibi ürünlerin ithalat yoluyla karşılanması halinde dışa bağımlılık artar. Bu ürünü temin edemediğimizde önemli sıkıntılar oluşur. Buğdayda olsun, kendi kendimize yetecek boyutta bir süreç yönetilsin” dedi.

Kuraklık Nedeniyle Hububat Ekimleri Yapılamıyor! Haber

Kuraklık Nedeniyle Hububat Ekimleri Yapılamıyor!

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, iklim değişikliğinin tarımsal üretime etkilerini yaptığı basın açıklamasında değerlendirdi. “İklim değişikliği, yağış rejiminde değişikliğe, doğal afetlere, sıcaklık artışına ve kuraklığa neden oluyor. Dolayısıyla iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini en fazla tarım sektörü hissediyor” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Tarımsal aktiviteler iklim şartlarına doğrudan bağlıdır. İklim değişikliği; kalite ve verim düşüklüğüne, üretim maliyetlerinin artmasına, daha sıcak ve az yağışlı iklim koşullarına, meteorolojik olaylarda artışa, bitki hastalık ve zararlılarında artışa, ekolojik alanlarda kaymaya, bitkisel çeşitliliğin azalmasına ve kültürel işlemlerde sorunlara neden oluyor. Kısacası iklim değişikliği, dünyada nüfusun artmasıyla beraber sağlıklı gıdaya ve suya ulaşımı zorlaştırıyor.”  “İklim değişikliği en çok su kaynaklarını olumsuz etkiliyor” “İklim değişikliğinin en önemli etkisinin su döngüsü üzerinde olacağı ve 2025 yılından itibaren 3 milyardan fazla insanın su kıtlığı yaşayacağını bilimsel çalışmalar ortaya koyuyor. Ülkemizde 98 Milyar metreküp yerüstü, 14 Milyar metreküp yeraltı suyu olmak üzere toplam 112 milyar metreküp kullanılabilir su miktarı bulunuyor. Bu miktarın 44 milyar metreküpü tarımda, 13 milyar metreküpü sanayi ve içme-kullanma olarak kullanılıyor. Yani kullandığımız suyun yüzde 77’si tarımda kullanılıyor. Yıllık kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı ise bin 302 metreküptür. Bu durum bizlere su zengini bir ülke olmadığımız ve hatta su stresi altında olan ülke konumunda olduğumuzu gösteriyor. İklim değişiklinin etkileri bu miktarın azaltılması gerektiğini bize söylüyor. Bu söyleme kulaklarımızı kapatırsak gelecekte bir damla suya hasret kalacağız. Her geçen yıl nüfus artışının etkisiyle kişi başına düşen kullanılabilir su miktarımız azalıyor. Ekonomik sulanabilir arazi varlığımız 8.5 milyon hektar iken sulamaya açılan arazi miktarımız 7,1 milyon hektardır. Ülke genelinde sulamaya açılan alanlarda sulama oranı yüzde 68 ve sulama randımanı yüzde 51’dir. Diğer taraftan bitkisel üretim esnasında 1 kilogram buğday üretebilmek için bin 800 litre, aynı miktarda soya için 2 bin 100 litre, çeltik için ise 2 bin 500 litre su kullanılıyor. Bu miktarlar göz önünde bulundurulduğunda su kaynaklarının sürdürülebilir yönetilmesi gerekliliği daha fazla önem arz ediyor. Sulamada yatırımların bitirilmemesi ve etkinliğin sağlanamaması bir diğer yapısal sorunlarımızın başında geliyor. Sürdürülebilir bir tarımsal üretimde su olmazsa olmazdır. Halen 1,4 milyon hektar alanda sulama altyapısı tamamlanmadı. Sulamaya açılacak her metrekare tarım arazisi ülkemizin menfaatine olacaktır. Hükümetin sulama yatırımlarına yönelik çalışmalarını destekliyoruz. Diğer taraftan gölet, baraj gibi sulama yatırımlarına ağırlık vererek maliyetleri her geçen gün artan ve kâr oranı düşük kalan özellikle küçük işletme sahibi çiftçilerimizin tarımsal sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekiyor. Ülke genelinde sulamaya açılan alanlarda sulama oranı yüzde 68 ve sulama randımanı yüzde 51’dir. Sulama randımanı düşüktür. Kaynaktan tarlaya gelene kadar önemli bir kısmı kaybediyoruz. Sulama kanallarının önemli bir kısmı eskimiştir ve açık sistemdir. Sulama kanallarının yenilenmesi ve kapalı sisteme geçilmesi şarttır. Ayrıca bitkide verim kaybına ve toprakta tuzlanmaya neden olan vahşi sulama yöntemlerini bırakmalıyız. Bu tür sulama hem sulama maliyetini artırıyor hem de yarar getirmiyor. Üreticilerimizin suyu bilinçli kullanması için çiftçilerimize gerekli eğitimler verilmeli ve dekarda kullanılacak su miktarı belirlenerek gereğinden fazla su kullanımının önüne geçilmedir. Burada tarla içi modern sulama sistemlerini yapma görevi üreticilerimizdedir. Ancak artan maliyetler karşısında çiftçilerimizin zorluk çekmesi modern sulama sistemlerine geçişini zorlaştırıyor. Bunun için çiftçilerimize su tasarrufu sağlayan modern sulama sistemlerini kurabilmeleri için teşvik ve krediler artırılmalıdır. ”  “İklim değişikliğinin ortaya çıkardığı sorunlardan bir diğeri ise kuraklıktır” “Küresel iklim değişikliğinin sonucu olarak dünyanın birçok bölgesinde artan sıcaklıklar ve azalan yağışlar, kuraklık afetinin sıklığını ve şiddetini artırıyor. Birçok doğal afetin aksine kuraklık yavaş gelişim gösterebilmekte, çok geniş bölgelerde ve hatta kimi zaman bir ülkenin tümünde ciddi ekonomik, çevresel ve sosyal etkilere sebep olabilmektedir. Ayrıca tarımın yerüstü ve yeraltı su kaynaklarına olan bağımlılığı nedeniyle kuraklık, tarımsal ekonominin birçok sektörünü etkileyen karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu nedenle tarımda su vazgeçilmezdir. Diğer taraftan kuraklık tüm iklim kuşaklarında görülür ancak alanın kuraklığa karşı hassasiyeti ve etkilerinin derecesi bir bölgeden diğerine oldukça büyük farklılıklar gösterebiliyor. Ülkemizin küresel ölçekte yarı kurak bir iklim kuşağında bulunması kuraklığın hassasiyetini artırıyor. Kuraklığın tarıma etkilerini 2007, 2008, 2014 ve 2021 yıllarında ülkemizde yaşadık. Bitkilerin çıkış̧ ve gelişme döneminde ihtiyaç duydukları suyun toprakta bulunamaması nedeniyle söz konusu yıllarda hem verimde hem de kalitede ciddi sorunlar yaşandı. O yıllarda kuraklık sonucu tarımsal üretim önemli ölçüde etkilendi ve birçok üreticinin yanı sıra ülke ekonomisi de oldukça zarar gördü. Kuraklık, tarımsal ürünlerin verimliliğini etkilediği gibi gelir seviyesi daha fazla ürünlerin ekiminden de çiftçilerimizi uzaklaştırdı. Ayrıca iklim değişikliğinin etkisiyle son yıllarda ekim-dikim ve hasat tarihlerinde kaymalar da görülüyor. Bu sezon da ürün ve bölge bazlı değişmekle birlikte başta buğday ve arpada ekim tarihi 1 ay kadar ileri kaydı.  “Ekim ayı yağışları Karadeniz bölgesi hariç diğer bölgelerde düştü” “Kuraklık nedeniyle hububat ekimleri yapılamıyor”  “Geride bıraktığımız yaz mevsiminde yağışlar normaline göre yüzde 9, geçen yıl yağışlarına göre yüzde 30 azalma gösterdi. Ekim ayı yağışları ise normaline göre yüzde 46, geçen yıl göre de yüzde 27 oranında azaldı. Türkiye genelinde ekim ayı yağışları son 6 yıldır normalinin altında gerçekleşiyor. Yağışlar Ege Bölgesinde son 40 yılın, Marmara Bölgesi’nde ise son 23 yılın en düşük seviyesine indi. Bölgelere göre incelendiğinde ise yağışlar normaline göre Ege Bölgesinde yüzde 95, Akdeniz Bölgesinde yüzde 90, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yüzde 87, Marmara Bölgesinde yüzde 81, İç Anadolu Bölgesinde yüzde 74 ve Doğu Anadolu Bölgesinde yüzde 37 azalma gösterdi. Buna karşın sadece Karadeniz Bölgesinde yüzde 31 oranında arttı. 2023 yılının Ekim ayında yağışlar normaline göre yüzde 26 oranında azaldı. Buğday ve arpada ekim dönemi ileri tarihlere kaydı. Bu sezon da bölgelere göre değişmekle birlikte yağışların ekim ayında istenilen seviyede olmaması ve bazı bölgelerde çok geç gelmesi nedeniyle ekilişler 20 gün ile 1 ay kadar ileri kaydı. Kuraklık nedeni ile birçok çiftçimiz hububat ekimi yapamadı.”  “Tarım teknolojisi ileri ülkelerde bile, tarımsal üretimin temel sorunlarından biri kuraklıktır” “Dünya Meteoroloji Örgütü verilerine göre dünyanın yaklaşık yüzde 35'i kurak, yarı kurak ve kuru-nemli bölgelerden oluşuyor. Tarım teknolojisi ileri ülkelerde bile kuraklık tarımsal üretimin temel sorunudur. Kurak ve yarı kurak bölgelerde yağış azlığı, yağış̧ rejimlerinin düzensizliği ve kaynaklarının kıt olması gibi faktörler tarımın temel sorunları arasında yer alıyor. Dolayısıyla su azlığı ve yağış yetersizliğinden doğan kuraklığın etkilerini azaltmak için kurak ve yarı kurak bölgeleri tarıma kazandırmak amacıyla, ya sulama faaliyetleri geliştirilmeli ya da kuru tarım metodu yaygınlaştırılmalıdır. Artan dünya nüfusuyla birlikte tarımsal üretimdeki mevcut verim nüfusun gıda ihtiyacını karşılamada yetersiz kalacaktır. Bu nedenle yapılması gerekenin birim alandan daha fazla verim almak olduğu aşikârdır. Bunun için de sürdürülebilir su politikaları özellikle su stresi yaşayan ülkemizde her daim ön planda tutulmalıdır. Diğer taraftan ülkemizde 23,9 milyon hektar olan tarım arazisinin yüzde 28,5’inde üretilen ve stratejik öneme sahip olan buğday ekim alanının yüzde 74,5’inin kuru tarım alanı olduğu gerçeği kuraklığın tarımsal üretimimize etkisinin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Dünya nüfusu her yıl Türkiye nüfusu kadar yani ortalama yüzde 1,1 oranında artıyor. Dolayısıyla tarımsal üretim artmak zorundadır. Bu artış tarımda sürdürülebilirliği sağlamak açısından en az kaynak ve girdi tüketimiyle, düşük maliyetlerle, doğaya en az zararla gerçekleştirilmelidir. Bunun için alışıla gelmiş üretim tekniklerinden uzaklaşarak modern üretim teknolojilerine geçilmesi ve bunlara uygun araçların kullanılması gereklidir. Ülke olarak bizler de modern uygulamalara geçiş için hazırlıklı olmalıyız. Ülkemiz, sahip olduğu iklim, toprak, su ve biyoçeşitlilik potansiyeli dikkate alındığında küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini asgari düzeye indirecek çözümleri de içerisinde barındırıyor. Alınan ve alınacak önlemler; su, toprak ve biyoçeşitlilik gibi doğal kaynakların korunması, sürdürülebilir ve etkin kullanımına yönelik olmak zorundadır. Bu nedenle tarım ve gıda sektörü her zaman en stratejik sektörlerden biridir. Bu sektörü sürdürülebilir kılmak ise önemli ölçüde, iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirecek uygulamalara, doğal kaynaklarımızın sürdürülebilir kullanımına ve yönetimine bağlıdır.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.