SON DAKİKA
Hava Durumu

#Hayvancılık

Porsuk Haber Ajansı - Hayvancılık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Hayvancılık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Büyükbaş Hisse Bedeli 35 Bin TL’yi Aştı Haber

Büyükbaş Hisse Bedeli 35 Bin TL’yi Aştı

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, Kurban Bayramı öncesinde hayvancılık sektöründe yaşanan sorunları üretici Hanifi Güçlüer ile yaptığı konuşma ile gündeme taşıdı. Kurbanlık fiyatlarından girdi maliyetlerine kadar farklı konularda süreç hem üreticilerin hem de vatandaşların açısından erdiği boyut konuşuldu. Gürer, bir ahırda kurbanlık hayvanların geçen yıla göre durumunu sordu. CHP’li vekil Ömer Fethi Gürer , “Kurban Bayramı yaklaşıyor. Bu yıl da bazı vatandaşlar kurbanlıkların alımları başladı. Geçmiş bayramlarda kişi kurbanlığını alıp ayırttırıyor ve bu hayvanların bakımı devam ediyordu. Bu yıl durumu yıllardır bu işi yapan besi hayvanlarına bakan besicimize sorduk. Bu yıl kurban fiyatları nasıl?” diye sordu. Üretici Hanifi Güçlü fiyatların geçen yıla göre %50 arttığını belirterek, “Bu yıl fiyatlar, sayın vekilim, geçen seneki oranlara göre %50 artış gösterdi. Geçen seneki alım gücüne göre şu an müşterilerimiz almakta biraz zorlanıyor.” dedi. GİRDİ MALİYETLERİNDEKİ ARTIŞ Kurbanlık hayvanların fiyatlarının neden bu kadar arttığına dair Gürer’in sorularını yanıtlayan Güçlü girdi maliyetlerinin hızlı şekilde yükseldiğini vurguladı: “8-9 aydır besliyoruz. Arpa 7-8 liraydı, şu an 11-12 lira. Yemin çuvalı 500 liraydı, şu an 750 lira. Veteriner giderleri ise iki katına çıktı. Tüm bu maliyet artışları, ister istemez fiyatlara yansıyor. Yem gideri var, aşı gideri var, veteriner gideri var. Tabii ki ilaç maliyetleri %200 artış gösterdi. Veteriner giderlerde zaten şöyle söyleyeyim, daha önce 1.000-2.000 liraya gelip muayene yapıp gidiyorsa şu an 4.000-5.000 Lira. Aşıların da ortalama maliyeti bugün bir tane dana için 2.000 lirayı buluyor. Bir önceki sene 600-700 lira gibiydi. Şu anda hayvanların fiyatının artmasına en büyük etken girdi maliyetlerindeki artış.  Maliyetler, işçilik maliyetleri, ilaç sektöründeki fiyat artışı bunlar ana etkenler. Geçen yıl hisse satış fiyatlarımız 25.000-26.000 lira bandındaydı ortalama. Bu yıl hisse satış fiyatlarımız 35-36.000 lira bandında.” Ömer Fethi Gürer’in, “Bu maliyetler hem üreticiyi hem de vatandaşı nasıl etkiliyor?” sorusuna Hanifi Güçlüer şöyle yanıt verdi: “Üretici tam 3 yıl boyunca bir danayı kesime hazır hale getirmek için çalışıyor. Ancak her geçen gün mazot, yem ve işçilik maliyetleri arttığı için zarar ediyoruz. Vatandaş ise bu fiyat artışlarıyla kurbanlık hayvan almakta zorlanıyor.” Vatandaşların Alım Gücü Düşüyor Geçen yıla kıyasla hayvan satışlarının azaldığını belirten Hanifi Güçlüer , alım gücündeki düşüşe dikkat çekti: “Geçen yıl bu zamanlarda 10-15 danayı hemen satmıştık. Ama şu an 7-8 danayı yeni tamamlayabildik. Geçen sene daha rahat alışveriş yapabiliyordu vatandaş” Gürer, et fiyatlarındaki artışa da değinerek, “Geçen sene 500 liraya satılan etin kilosu bu yıl 700-750 liraya çıktı. Üretici artan girdi maliyetlerinden dolayı şikayetçi, vatandaş ise fiyatlardan. Bu işten ne üretici ne de tüketici memnun kalıyor.” dedi. Güçlü ise bu konuda üreticilerin de haklı olduğunu belirterek, “Üretici de burada sonuna kadar haklı. Çünkü bir dananın meydana gelmesi 9 ay önce anne karnında bekliyor. Daha sonra 24 ayda dışarıda beslenme süresi var. 30 ayın sonunda kesilebilecek bir duruma geldiği için üretici tam 3 yıl bir dananın kesilip de meydana gelmesi için uğraşıyor. Yani aslında üretici de bu işten zararda. İşçilikte maliyet olarak tabii ki her geçen gün maliyetler, mazot maliyetleri….” ifadelerini kullandı. Güçlü, “Hayvanların 12 ay yemle beslendiğini, meraya çıkması durumunda bu şekilde etlendiremeyeceklerini ve hayvanın etinin meraya çıkması durumunda çırpacağını belirtti. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Mera hayvancılığı büyükbaş hayvanda çok düştü. 12 ay kapalı alanda hayvan yemle besleniyor. Sonuçta ahır ve bakım gideri, yem, mazot ve elektrik gideri yanında veteriner ve aşı giderleri ile önemli bir beslenme ve bakım gideri var. Ayrıca hastalık riski ve pazar değişkenliği içinde besici kendi çabası ile süreci yönetiyor. Esasen tarım her kesimi ile problemli bir dönem yaşanıyor. Kamucu bir anlayış, öngörülebilir bir planlama ve doğru destek ve yönetim politikaları ile hayvancılıkta sorunlarda iyileşme sağlanır. İthalatçı anlayışla sorunlar katlanır, böyle giderse kurban kesmekte zorlanırız.” dedi.

İzmir Çiftçisinin Sütü Uygun Fiyatla Sofralara Ulaşıyor Haber

İzmir Çiftçisinin Sütü Uygun Fiyatla Sofralara Ulaşıyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Bayındır Süt Fabrikası, güçlenerek üretime yeniden başladı. İZTARIM AŞ tarafından fabrikada yapılan iyileştirme sürecinin ardından, Tire Süt Kooperatifi ile protokol imzalanarak İzmirli çiftçinin 800 ton sütü işlenmeye alındı. Fabrikada Büyükşehir’in Süt Kuzusu projesindeki UHT sütlerin yanı sıra İZMAR markalı süt, yoğurt ve tereyağı da uygun fiyatla raflarda yerini almak üzere üretilmeye başladı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraki İZTARIM AŞ çatısı altında hizmet veren 100. Yıl Bayındır Süt İşleme Fabrikası, İzmirli çiftçinin ürettiği sütleri işleyerek sağlıklı ve güvenli bir şekilde İzmirlinin sofrasına ulaştırıyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın talimatıyla Bayındır Süt İşleme Fabrikası’nda yapılan revizyon kapsamında, hem kadro güçlendirildi, hem üretim ekipmanları yenilendi, hem de mali disiplin sağlanarak daha güçlü bir şekilde üretim başlatıldı. Hem küçük üreticinin yüzünü güldüren hem de İzmirlinin sofrasına sağlıklı ve güvenilir ürünleri ulaştıran fabrika, amacına uygun ve planlı bir şekilde yoluna devam ediyor.  İzmirli çiftçinin ürettiği sütler, Tire Süt Kooperatifi ile yapılan anlaşma kapsamında satın alınarak fabrikada işleniyor. UHT (Ultra Yüksek Isı) teknolojisiyle üretilen Süt Kuzusu Projesi ve İZMAR markalı sütlerin yanı sıra İZMAR yoğurt ve İZMAR tereyağının da üretimine hız kazandırıldı. “Amacına uygun yoluna devam ediyor” Fabrikada yürütülen çalışmalar hakkında bilgi veren İZTARIM Genel Müdürü Öztürk Kurt, “Bayındır Süt Fabrikası’nda bazı eksiklerimiz vardı. Bu süreçte iş gücü planlaması ve makinalarımızla ilgili revizyonlar yapıldı. Daha yüksek kapasiteli üretim yapabilmemiz için yenilikçi özellikte planladığımız işleri hayata geçirdik. Bayındır Süt Fabrikası bütün eksiklerini tamamlayarak daha güçlü bir şekilde üretime başladı” dedi.   İzmirli küçük üreticinin alın terinin fabrikada katma değere dönüştüğünü ifade eden Öztürk Kurt, “Bayındır Süt Fabrikası’nda, Tire Süt Kooperatifi ile yaptığımız sözleşmeyle yaklaşık 800 ton civarında aldığımız siparişin ilk 460 tonunu ürettik. Şu an bantlarda görülen 250 bin adet paket süt tamamlandı ve kalanları sevkiyatla dağıtılmak üzere bekliyor. Süt Kuzusu projesini gelecekte daha iyi destekleyebilmek için üretimlerimize devam ediyoruz. Tire Süt Kooperatifi ile yaptığımız anlaşmada, süt ve hayvancılık konusunda emek veren üreticilere destek olabilmek için sadece süt alarak değil, paketleme konusunda da destek olarak üreticinin bir nebze de olsa zorluklarını hafifletmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.  İzmir çiftçisinin sütü uygun fiyatla İzmirlinin sofrasına ulaşıyor   İzmir Tanzim Satış Marketi’nde (İZMAR) uygun fiyatla satışa sunulan İZMAR ürünlerinin de sağlıklı ve tüm standartlara uygun bir şekilde fabrikada üretildiğini söyleyen Öztürk Kurt, “Fabrikamızda Tire Süt Kooperatifi’nden aldığımız siparişlerin dışında İZMAR’lar için de İZMAR Süt, İZMAR Yoğurt ve İZMAR Tereyağı üretiyoruz. Halka daha yenilikçi, daha ulaşılabilir ürünleri sunabilmek için fabrikamız bu yönde gelişimini sürdürüyor. İzmir çiftçinin ürettiği sütü burada güvenilir ve sağlıklı bir şekilde üreterek yoğurt, tereyağı ve süt olarak paketliyor ve İzmirlinin sofralarına ulaştırıyoruz” ifadelerini kullandı.    Öztürk Kurt, her fırsatta İzmir halkının yanında olduğunu söyleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın sözünün arkasında güçlü bir ekip olduğunu da belirterek “Bizler bu mücadeleye ortak olmaya devam edeceğiz” dedi.   Tire Süt Başkanı Öztürk: İZTARIM ile yolumuza devam ediyoruz İZTARIM ile yapılan protokolün küçük üreticiye destek olduğunu ifade eden Tire Süt Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Osman Öztürk, “Bizim amacımız, gayemiz küçük üreticiyi ayakta tutmak. Yıllardır bu amaçla çalışmalarımıza titizlikle devam ediyoruz. Kooperatif olarak bizim esas işimiz süt toplamak ve bu sütü de değerlendirmek. Yıllardır İzmir Büyükşehir Belediyesi ile olan ilişkilerimiz sayesinde, sağ olsun sütümüzün büyük bir kısmı burada değerlendiriliyor” dedi. Günlük yaklaşık 320 ton süt topladıklarını söyleyen Osman Öztürk, sözlerine şöyle devam etti: “İZTARIM ile bir anlaşma yaptık. Süt Kuzusu projesi güzel bir anlama büründü. Özellikle kendi bölgemizin kurumu olan İZTARIM ile hareket ederek buradaki sorunu çözmek istedik. Başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Topladığımız sütlerin günlük 10 tonu, Süt Kuzusu projesine gidiyor. Bunun artmasını canı gönülden istiyoruz. İzmir’in sütünün hem miktar olarak artması hem de buradaki Süt Kuzusu projesinin güçlenerek devam etmesi, her iki kurum için de daha hayırlı olacaktır. Yeni imzaladığımız sözleşmelerle yolumuza devam ediyoruz” dedi.  Yeni dönemde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın çalışmalarına destek olmaktan mutlu olduklarını belirten Öztürk, “Amacımız kırsaldaki küçük üreticinin maddi durumunu güçlendirmek. Bu da İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bize destekleriyle mümkün. Bu anlayışı sadece İzmir değil bunu ülke geneline yayarsak ülke ekonomisine ve çiftçiye büyük destek oluruz” diye konuştu. 

Çiftçinin Zor Yılı 2025 Gıdada Yok Yılı Olarak Tarihe Geçecek Haber

Çiftçinin Zor Yılı 2025 Gıdada Yok Yılı Olarak Tarihe Geçecek

Zirai don, kuraklık ve AKP’nin yanlış tarım politikaları nedeniyle 2025’in tarımda kriz yılı olduğunu belirten CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal,  “Çiftçinin zor yılı 2025, gıdada ‘yok yılı’ olarak tarihe geçecek” dedi. Türkiye tarımda son yılların en büyük felaketiyle karşı karşıya. 65 ilde tarım arazileri don nedeniyle büyük zarar gördü. Kayısı, ceviz, kiraz, elma ve üzüm gibi ürünlerde zararın boyutu yer yer yüzde 100’lere ulaştı. Don afetiyle sarsılan çiftçi, şimdi de şiddetli kuraklığın pençesinde. Meteoroloji verilerine göre Türkiye, son 35 yılın en kurak mart ayını yaşadı. Mart ayında yağışlar, normale göre yüzde 53, 2024’ün aynı dönemine göre ise yüzde 59 oranında azaldı. En fazla azalma ise yüzde 79 ile Ege Bölgesi'nde kaydedildi. Kuraklıktan en çok etkilenen bölgelerin başında buğday üretiminin yoğun olduğu İç Anadolu, Güneydoğu ve Akdeniz bölgelerinin geldiğini belirten CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, İç Anadolu Bölgesi'nde yağışlar normale göre yüzde 62, geçen yıla göre yüzde 61 oranında azaldı. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde normale göre yüzde 59, geçen yıla göre yüzde 72 azalma yaşandı. Akdeniz Bölgesi'nde ise normale göre yüzde 69, geçen yıla göre yüzde 65 düşüş kaydedildi. Tüm bu felaketlerin ortasında, 2025’in ilk üç ayında devlete ödenen faiz giderleri 464 milyar TL’yi bulurken, buna karşılık çiftçiye yapılan ödeme sadece 43 milyar TL’de kaldı. Zirai don vurdu. Kuraklık bastırdı. Ama asıl felaket, yıllardır uygulanan AKP’nin tarımı çökerten politikalarıdır. 2025 yılı, çiftçinin tarlada yalnız, tüketicinin pazarda çaresiz kaldığı 'Yok Yılı' olarak tarihe geçecek” dedi. ÇİFTÇİ AKP İKTİDARINDAN 884 MİLYAR TL ALACAKLI Milletvekili Sarıbal; AKP Bursa Milletvekili Mustafa Varank’ın sosyal medya hesabından yaptığı traktör sayısıyla övünen paylaşımına da şu sözlerle tepki gösterdi:  “Traktör sayısıyla övünmüş ama belli ki tarımdan da rakamdan da bihaber. Türkiye’de kayıtlı çiftçi sayısı 2.3 milyon değil, 2.2 milyona düştü. Yani yanlış rakamla bile aslında AKP döneminde çiftçilerin üretimden koptuğunu itiraf etmiş. 2014’te 1 milyon 243 bin olan traktör sayısı, 2024’te 1 milyon 598 bin. Yani 10 yılda 356 bin traktör artmış. 700 bin rakamını yazarken ya ‘Elektrikli traktör geliyor, tarımda devrim yapıyoruz’ diye 246 milyon TL harcadıkları ve hiç üretilmeyen hayali traktörleri ya da  tarımla ilgisi olmayan ATV araçlarını saymış olmalı. Ama esas mesele traktör sayısı değil. Çiftçi 10 yıl öncesiyle bugünü kıyasladığımızda bir litre mazotu yüzde 3,796 kat artışla alıyor. Borcu ise 936 milyar TL’yi geçti. 2025 bütçesinde çiftçiye ayrılan destek, GSYH'nin sadece yüzde 0,22’si. Oysa yasa ne diyor? En az yüzde 1 olmalı. Yani bugün çiftçi AKP iktidarından 884 milyar TL alacaklı. ‘AKP’den evvel bu memlekette çiftçi yoktu’ bile der, şaşırmayın.”

Küçük Aile İşletmelerinde Hayvancılık S.O.S Veriyor Haber

Küçük Aile İşletmelerinde Hayvancılık S.O.S Veriyor

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, Niğde’de hayvancılıktan artan maliyetler nedeniyle vazgeçmek zorunda kalan Körük ailesini ziyaret etti. Geçimini küçükbaş hayvancılıkla sağlayan aile, yem fiyatlarındaki artış ve süt gelirlerindeki düşüş nedeniyle binden fazla hayvanlarını satmak zorunda kaldıklarını ve il dışından yaz aylarında gelen torunları sevmesi için sınırlı sayıda keçi, koyun bıraktıklarını ve bu duruma  gelmekten üzgün olduklarını  anlattılar. AHIRLAR BOŞALDI CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, bölgedeki hayvancılık faaliyetlerindeki durumunu değerlendirerek, “Niğde bölgesinde büyükbaş hayvancılık, özellikle çiftçilik yapmayanlar için olabildiğince zorlaştı. Yem fiyatlarına dayanamadıkları için çoğu ahır boşaldı. Küçükbaş hayvancılık ise bölgede kısmen devam ediyordu. Ancak onlarda keçilerini satmak durumunda kalmışlar.” ifadelerini kullandı. “1200 HAYVANIMIZ VARDI, ŞİMDİ 30 KALDI” Altunhisar ilçesinde Besici İbrahim Körük, yaşadıkları zorlukları şu sözlerle dile getirdi: “500 büyük sağmal keçimiz vardı. 600-700 tane de oğlakları vardı. İkisinin toplamı 1.100-1.200 civarındaydı. Yıllardır bu işi yürütüyorduk. Fakat yem konusunda çok sıkıntı çektiğimiz için dayanamadık. Bir de mazotun pahalanması, sütün taşınma sorunu eklendi. Süt para etmedi. Keçi sütünü en son verdiğimizde 15 liraydı. Şu an elimizde yaklaşık 30 kadar hayvan kaldı. Binin üzerinde hayvan varlığımız varken 30 hayvana düştük. Yonca'nın fiyatı 12.000 lira, torba yem ise 600-650 lira civarında. Destek almadık, desteksiz yapmaya çalıştık. Süt için Konya Ereğli'den gelip alıyorlardı. Ancak mazot pahalanınca hem fiyatı düşürdüler hem de "kurtarmaz" dediler. Alımı bıraktılar, değerine süt satamayınca ve de giderler artınca çözüm bulamadık. Hayvanları satıp bu işi bırakmak zorunda kaldık. Bu ağıllar hayvan doluydu. Hepsi boş kaldı” dedi. HAYVANCILIĞI SÜRDÜRMEK ZORLAŞTI CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, bölgedeki hayvancılığın durumunu sorgulayarak, “Bölgede hayvancılık geriliyor mu?” diye sordu. İbrahim Körük, “Altunhisar'da hemen hemen yok denecek kadar azaldı. Bu arazide 10-15 sürü vardı. Şu anda hiç yok, bir veya iki kişi kalmıştır. Yem, zaman ve nakliye bu durumun en önemli nedenleri. Mera konusunda da yardımcı olunmadı. Bölgede mera hayvancılığı tamamen bitti. Hayvanlara süt yemi ve yonca veriyorduk. Bir kısmını kendimiz yetiştirmemize rağmen yetmedi. Şu anda elimizdeki sınırlı hayvanlarda bitmek üzere. Bunlar da bittiğinde hayvancılığı bırakmış olacağım.” dedi. "SEVEREK YAPIYORDUK AMA İMKÂNSIZ HALE GELDİ" İbrahim Körük’ün eşi Güler Körük, “Eğer bu hayvancılık biterse tarım zaten bitmiş durumda. Ne yiyip ne içeceğiz? Çoluk çocuk, torunlar nasıl bir hayata geliyor? Ben bu işi severek yapıyordum. Torunlar elimizde kalan hayvanları "Satmayalım." diye istemişti. Ancak hayvanlarımız analarını göz göre göre sattık. Küçükleri de doğunca satamadık. Her şey çok pahalandı. Severek yapıyordum ama artık imkânsız hale geldi. Biz işçi ücretlerini de karşılayamaz hale geldik. Burada 3-5 işçi çalışıyordu. 11:00, 11:30’a kadar bu hayvanlarla uğraşıyorduk. 450-500 oğlağımız olurdu. Hayvancılık zorda olsa severek yıllardır yaptık. Gelirimiz giderimizi karşılayamaz olunca hayvanları satmakta çareyi bulduk” dedi. “TORUNLAR BU HAYVANLARLA BÜYÜDÜ” Güler Körük, yaşadıkları sıkıntılara rağmen hayvanlarla kurdukları bağa dikkat çekerek, “Bizim Altunhisar’ın içinde bir evimiz var. Biz ise ağıl bulunduğu burada yaşıyorduk. Herkes "Burada niye duruyorsun?" diye soruyor. "Çocuklarım tüm geleceği bütün yatırımı burada." diyordum. Nereye gidelim? Torunlarım bu hayvanların içinde büyüdü. Ankara’da yaşıyorlar ama bu hayvanlar için buraya her yaz geliyorlar. Hayvanları seviyorlar. Onlar için 30-40 hayvan ayırdık. Onlar gelecek diye bakıyoruz. Bu ara ayırdığımız keçilerden yavrulayanlarda oldu. Bakıyoruz. Ancak bine yakın hayvanı satmak zorunda kaldık. Tüm bu alan koyun, keçi sesi duyulurdu. Yaptığımız ağıllar boş kaldı. Malzemeler boşa düştü. Hayvancılıkta sorunlara başta yeme bir çare bulunması gerekir ” diye konuştu. HAYVANCILIK İÇİN TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, hayvancılığın bitmesinin bölge için olası olumsuz sonuçlarını yaratacağı söyledi. Gürer, “Bölgede hayvancılık önemli bir geçim kaynağıydı. Kırsalda sürü sayısı her yıl azalıyor. Hayvancılık gelir gider dengesi bozulması besiciyi bu işten koparıyor. Çok kişi zorunluluktan bu işi sürdürse de bırakan ve bırakacağını söyleyen sayısı artıyor. Özellikle büyükbaş hayvancılıkta sorun vardı. Küçük aile tipi işletmeler tek tek kapandı. Mera hayvancılığı geriledi. Küçükbaş hayvancılığın da zorlaştığını görüyoruz. Mera, yem, çoban, işçilik, mazot ve ahır giderleri sorunları arttırdı. Bu yüzden hayvancılıkta koyun ve keçi sayısında azalma yaşanıyor. Bölgede kooperatifleşmenin gelişmemesi, sağım sonrası stoklama olanağı olmadığı için hemen aracı toplayıcıya sütün verilmesi, aracının düşük alım fiyatı vermesi gibi sorunlarda sürü sahiplerini yalnız kalmasına vesile olunca çözümü hayvancılığı bırakmakta buluyorlar.” dedi.

İTB'den Hayvancılık Alanında Uluslararası İşbirliği Haber

İTB'den Hayvancılık Alanında Uluslararası İşbirliği

İzmir Ticaret Borsası (İTB) ile Oregon Devlet Üniversitesi (OSU) iş birliğinde Büyükbaş Hayvancılıkta Sürdürülebilir Uygulamalar Paneli ve Odak Grup Toplantısı, ilgili kamu kurumları, akademisyenler, kooperatifler, meslek birlikleri ve üreticilerin katılımı ile Tire ilçesinde gerçekleştirildi. OSU Tarım Bilimleri Bölümü akademisyenlerinin sürdürülebilir hayvancılık uygulamaları üzerine kapsamlı bir sunum gerçekleştirdiği panelde, katılımcılar, interaktif oturumlarla fikir alışverişinde bulunma fırsatı bulurken uluslararası deneyimlerin yerel uygulamalara entegrasyonu da panelin öne çıkan başlıklarından biri oldu. İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer ve Tire Süt Kooperatifi Başkanı Osman Öztürk’ün açılış konuşmasıyla başlayan panelde ülkemizde ve dünyada tarım ve hayvancılık konusundaki güncel çalışmalar ele alındı. Panelde ayrıca, İTB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan Korkmaz ve OSU Dekan Yardımcısı Prof. Dr. David Stone kurumlar arası iş birliği protokolü imzaladı. Panel açılışında konuşan İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer, tarım ve hayvancılığın sürdürülebilirliğinin ancak iş birlikleriyle ve akıllı tarım teknikleriyle sağlanabileceğini vurgularken, “Ege Bölgesi’nde faaliyet gösteren sektörün paydaşları olarak hayvancılığın ekonomik performansına pozitif etki edecek her türlü yeniliği ve teknolojiyi takip ediyor, işletmelerimize uyarlanabilir yeni yatırımlar yapmaya devam ediyoruz. İzmir Ticaret Borsası olarak Tarım ve Hayvancılık konusunda uluslararası gelişmeleri, değişimleri, sorunlara getirilen çözüm önerilerini yakından takip ediyor, özellikle de akademik olarak yapılan çalışma ve değerlendirmeleri üyelerimize aktarmaya özel önem veriyoruz” dedi. “Tarım ve hayvancılık potansiyelimiz yüksek” İzmir’de, 200 binden fazla aile geçimini tarım ve tarıma dayalı sanayi sektöründen sağladığına dikkat çeken Tuncer, “Süt üretimine yönelik küçükbaş ve büyükbaş hayvancılığın önemli bir merkezlerinden birisiyiz. Günlük ortalama 4 bin 600 ton süt üretimimiz var.  Önceki yıllara nazaran düşmüş olsa da büyükbaşta 884 bin ve küçükbaşta 852 bin civarı hayvan sayımız mevcut. Özetle; şehrimizin tarım ve hayvancılık potansiyeli yüksek ve daha da önemlisi gelişmeye ve yeni yatırım olanaklarına açık” diye konuştu. Tire Süt Kooperatifi Başkanı Osman Öztürk ise bu tür etkinliklerin üreticilere ışık tuttuğunu belirtti. ABD’de ki uygulama örnekleri Panelde, OSU Tarım Bilimleri Bölümü akademisyenleri sürdürülebilir hayvancılık uygulamaları üzerine kapsamlı bir sunum gerçekleştirdi. Ayrıca, yerel üreticilerin karşılaştığı zorluklar ve bu zorlukların aşılmasına yönelik stratejiler de farklı örneklerle katılımcılara aktarıldı. Taze Süt Kurucu Ortağı Murat Bolat moderatörlüğünde gerçekleştirilen oturumda ise hayvancılıkta iklim değişikliğinin etkileri, yem üretiminde verimlilik artışı, hayvan refahı ve çevresel sürdürülebilirlik gibi konularda uzman konuşmacılar görüşlerini dinleyicilerle paylaştı. Katılımcılar, interaktif oturumlarla fikir alışverişinde bulunma fırsatı bulurken, uluslararası deneyimlerin yerel uygulamalara entegrasyonu da panelin öne çıkan başlıklarından biri oldu. Panelde, Sürdürülebilir Bitkisel ve Hayvansal Üretim Sistemleri ile Mera Yönetimi konularından akademik çalışmalar yürüten OSU Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serkan Ateş; “Yem Bitkilerine Dayalı Süt Çiftliklerinde Sürdürülebilirlik” başlıklı sunumunda sürdürülebilirliği güçlendirme hedeflerine yer verdi. Ayrıca bu kapsamda, ülkemizde İzmir Ticaret Borsası ile süt çiftçiliklerinde sürdürülebilirliği iyileştirme çalıştırmalarının gerçekleştirilmekte olduğunu belirterek, diğer çalışma alanları olan kenevirin yem bitkisi olarak kullanımı konusuna değindi. OSU Uluslararası Programlar Dekan Yardımcısı Prof. Dr. David Stone, Tarım Bilimleri Bölümü çalışmaları ve Uluslararası Programlarına ilişkin ayrıntılı bilgiler paylaştı. Stone konuşmasında tarımsal yan ürünlerin sürdürülebilir üretimde yeniden kullanımı konusuna da değindi. Hayvan ve Mera Bilimleri alanında çalışmalar yürüten Doç. Dr. Massimo Bionaz; “Süt Çiftçiliğinde Sürdürülebilirlik ve Nutrigenomik” konulu sunumunda, sürdürülebilir süt üretimi, üretim ve işlemede yeni teknoloji ve ekipmanlarla iyi uygulamaları hayat geçirme ve bu yolla gıda güvenliğini koruma, çiftçinin geçim kaynağını sürdürürken aynı zamanda daha az sera gazı emisyonuna yol açan süt ürünleri endüstrisi geliştirmesinin önemine değindi. Panelin son konuşmacısı Doç. Dr. Chad Higgins ise sunumunda, tarımsal voltaik sistemler ve optimum su yönetimi konularına yer verdi. Higgins, dünyada su kaynaklarının azalmasına bağlı olarak az suyla tarımsal verimliliği arttırmaya yönelik yürüttükleri çalışmalar hakkında ayrıntılı bilgi paylaştı. Programın ikinci bölümünde üreticiler, akademisyenler, Tarım ve Orman Bakanlığı İzmir İl/İlçe Müdürlükleri ile İzmir Büyükşehir Belediyesi temsilcilerinden oluşan sektör paydaşlarının katılımıyla, Tire Süt Kooperatifi ev sahipliğinde Odak Grup Toplantısı gerçekleştirildi. Toplantı süresince bölgemizde sürdürülebilir büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinde yaşanan mevcut sorunlar tartışıldı ve sorunların çözümüne ilişkin öneriler değerlendirildi.

İklim Kanunu Hayvancılık İçin Risk Taşıyor Haber

İklim Kanunu Hayvancılık İçin Risk Taşıyor

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, Veteriner Hekimler Derneği Başkanı Gülay Ertürk ve Genel Sekreter Mücteba Binici, Sayman İlker Çelik ile veterinerlerin sorunları ve İklim kanun teklifinin hayvancılığın etkisini görüştüler. Hayvancılığın giderek derinleşen sorunlarını değerlendirdiler. Gürer ve Ertürk, hayvancılığın mevcut durumu, veteriner hekimlerin karşılaştığı zorluklar ve iklim değişikliğine ilişkin yasa tasarısı üzerinde kapsamlı değerlendirmelerde bulundular. ET VE HAYVAN İTHALATI ÇÖZÜM OLMADI CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, hayvancılıkta yaşanan sorunların her geçen gün derinleştiğini belirtti. Gürer, “2010 yılında et ve hayvan ithalatı başladı. O günden bu yana 10 milyon hayvan ithal edildi ve 11 milyon dolar yurt dışına gitti. Son 2 yılda ise 1 milyon 200 bin hayvan ithalatı gerçekleşti. Ama ne etin fiyatı düşüyor ne de hayvancılıkta sorunlar bitiyor.” dedi. Hayvancılığın olduğu her yerde veteriner hekimlerin mutlaka bulunması gerektiğini belirten Ömer Fethi Gürer, “Ne yazık ki ülkemizde Veteriner Genel Müdürlüğü dahi kaldırıldı. Sorunlarını dinlemek ve hayvancılığın politikalarının ne olması gerektiğine bir kez daha işaret etmek için buradayız” ifadelerini kullandı. İKLİM KANUNU HAYVANCILIK İÇİN RİSK TAŞIYOR Veteriner Hekimler Derneği Başkanı Gülay Ertürk, iklim değişikliğine ilişkin yasa tasarısının yetersizliğine dikkat çekti. Ertürk, “İklim değişikliği ile ilgili bir kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülüyor. Ancak iklim değişikliği dediğimiz zaman akla gelen sadece insan sağlığı ve sera gazı emisyonu ile sınırlı olmamalı. Çünkü iklim değişikliğinin etkilediği insan sağlığının yanında hayvan sağlığı, bitki sağlığı ve çevre sağlığı ile ilgili unsurlar da var. Bu anlamda mevcut olan kanun tasarısında herhangi bir önlem ya da denetim ile ilgili bir bilgi söz konusu değil.” dedi. Hayvansal gıda arzının artırılmasının önemine işaret eden Ertürk, “iklim değişikliğinin yarattığı sonuçlar itibarıyla bizim hayvansal gıda arzıyla ilgili de birtakım durumlar yaşamamız söz konusu. Sadece hayvan varlığını iklim değişimini ve metan gazı üretimi boyutunda değerlendirmek gerçekten çok eksik ve çok yanlış bir bakış açısı olur. Çünkü bugün itibarıyla Türkiye’de hayvansal gıda ile ilgili mevcut nüfusumuz söz konusu olduğunda yeterli bir hayvansal gıda tüketimimiz yok. İklim değişikliğinin sebep olacağı 2050 yılı itibarıyla, örneğin, dünya nüfusunun 9 milyarı aşacağı ve mevcut olan hayvansal proteinin şimdikinden %60 daha fazla arz edilmesi gerektiği ile ilgili bir sonuç varken, ülkemizde de bu konuda önlemler almak gerekir. Hayvansal gıda üretimini artıracak yönde bu iklim değişikliği ile ilgili yasa tasarısına gerekli eklemeler yapılmalı. Dolayısıyla mevcut yasa tasarısını şu anki durumuyla eksik buluyoruz. Geri çekilmeli ve tekrar uzman görüşler ile biz veteriner hekimlerin de görüşleri doğrultusunda yeniden hazırlanması gerektiğini düşünüyoruz. Hayvansal gıda, hayvansal hastalıkların önlenmesi ve bu konuların özelinde tekrar değerlendirilmesi gerekiyor. Ayrıca hayvancılık, ülkemizde beslenme olduğu kadar kalkınmayı da sağlayan temel unsurlardan birisi. Dolayısıyla hayvancılığın geliştirilmesi hem daha sağlıklı bir Türk halkının oluşturulması adına hem de ekonominin düzeltilmesi ve kalkınmanın sağlanması adına çok önemli bir konudur. Tüm bunların gözetildiği bir perspektiften yeniden bir iklim kanunu düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.”şeklinde konuştu. KÜÇÜK İŞLETMELER KORUNMALI CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, iklim kanunu tasarısının hayvancılık açısından ciddi riskler barındırdığını vurguladı. “Karbon ticaretini amaçlayan bir iklim kanunu, burada cezai hükümlerde ifade edilmese de hayvancılığa da sekte vuracak bazı maddeler içeriyor. Bu nedenle hayvancılık yapanlar açısından da risk taşıyor. Bu nedenle de kanun mutlaka geri çekilmeli. Hayvancılıkla ilgili özellikle küçük aile tipi işletmelerin korunacağı ve bunların oluşmuş sorunlarına çözüm üretileceği bir düzenleme de ihtiyaç olarak görülüyor. Bu açıdan kanun teklifi yalnızca bir rantta yönelik ticari bir kanun teklifi olarak değerlendiriliyor. İklimin tüm kapsayıcılığı da değerlendirilerek, iç göç ve çalışma süreçleri ile bununla ilgili oluşabilecek tarımdaki sorunların bütünüyle ele alınması gerekiyor. Ancak şu anda bu dolulukta bir tasarı mevcut değil. Onun için mutlak suretle bu kanun teklifi geri çekilmelidir”, dedi.Gürer, mevcut tasarının yalnızca ticari çıkarları gözettiğini ifade etti. TEK SAĞLIK PERSPEKTİFİYLE YENİ BİR İKLİM KANUNU Veteriner Hekimler Derneği Başkanı Gülay Ertürk ise çözüm önerilerini şu sözlerle dile getirdi: “İklim kanunu, insan, hayvan ve çevre sağlığını bir bütün olarak ele alan, tek sağlığı gözeten bir perspektifle yeniden yapılandırılmalıdır.” VETERİNER HEKİMLER DERNEĞİ, “İKLİM KANUN TEKLİFİ GERİ ÇEKİLMELİ” CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’ e Veteriner Hekimler Derneği Başkanı Gülay Ertürk talepleri içeren isteklerini de anlattı. Ertürk “ Veteriner Hekimler Derneği olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülmekte olan İklim Kanunu Taslağı’nı mevcut haliyle yeterli bulmuyor ve bu haliyle kabul etmiyoruz. Taslak, ağırlıklı olarak emisyon ticaretine ve karbon piyasasına odaklanmakta, ancak iklim değişikliğinin insan, hayvan, bitki, çevre ve ekosistem sağlığı üzerindeki çok yönlü ve yıkıcı etkilerini göz ardı etmektedir. Bu durum, taslağın kapsamının stratejik ve sürdürülebilir bir perspektiften yoksun olduğunu göstermektedir. SAĞLIK VE “TEK SAĞLIK” KAVRAMININ KANUNDA YER ALMASI GEREKLİDİR Ertürk, “İklim değişikliği yalnızca çevresel değil, aynı zamanda bir sağlık krizidir. Artan sıcaklıklar, kuraklık, sel, yangın gibi ekstrem iklim olayları biyolojik çeşitliliği tehdit etmekte; zoonotik hastalıkların yayılımı artmakta; yeni enfeksiyonlar insan, hayvan ve bitki sağlığını tehdit etmektedir. Bu nedenle yasa metninde “sağlık” ve “tek sağlık” kavramlarına açıkça yer verilmeli, bu yaklaşımlar kanunun temel bileşenlerinden biri haline getirilmelidir.” diye konuştu. TARIM VE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ TASLAKTA GÖZ ARDI EDİLMİŞTİR Veteriner Hekimler Derneği Başkanı Gülay Ertürk, “İklim değişikliği özellikle hayvancılık ve tarım sektörleri üzerinde doğrudan ve yıkıcı etkiler yaratmaktadır. Sıcaklık artışları süt verimini düşürmekte, yem bitkisi üretimini azaltmakta, üretim maliyetlerini artırmaktadır. Ancak taslak, bu sektörlere yönelik somut politika ve destek mekanizmaları içermemektedir. Kanunda mutlaka: Hayvancılık ve tarım özelinde ayrı başlıklar açılmalı, Geçiş sürecini destekleyici mali ve teknik araçlar tanımlanmalı, Küçük ve orta ölçekli üreticilere özel teşvik ve koruma mekanizmaları oluşturulmalıdır.” dedi. HAYVANCILIK SEKTÖRÜ YALNIZCA EMİSYON KAYNAĞI OLARAK DEĞİL, ÇÖZÜMÜN PARÇASI OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİDİR Hayvancılık sektörü metan salınımı yönünden değerlendirilirken, biyogaz üretimi, mera alanlarının karbon yutak kapasitesi, organik gübre yönetimi gibi pozitif katkılar da dikkate alınmalıdır. Bu sektörü yalnızca cezalandırıcı bir anlayışla değil, dönüştürücü ve destekleyici politikalarla ele almak gereklidir. Kanun hazırlık sürecine ilgili meslek odalarının katılımı sağlanmalıdır.İklim Kanunu taslağı, tarım, hayvancılık, sağlık ve çevre alanlarında uzman meslek örgütlerinin katkısı olmadan hazırlanmıştır. Bu durum, saha gerçekliklerinden uzak, soyut ve uygulanamaz hükümlerle dolu bir taslak ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yasalaşma süreci öncesi mutlaka Veteriner Hekimler Derneği ve diğer ilgili meslek kuruluşlarının görüşleri alınmalıdır. Zoonotik hastalıklar ve vektör kaynaklı salgınlar artmaktadır. Küresel ısınma nedeniyle farklı vektör kaynaklı hayvan hastalıkları yaygınlaşmış, pratikte karşılaşılan zoonotik hastalıkların oransal olarak %61’in çok üzerine çıktığı gözlemlenmiştir. Bu durum yalnızca hayvan sağlığını değil, gıda güvenliğini ve insan sağlığını da doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle taslakta zoonozlara karşı izleme, erken uyarı ve mücadele sistemlerine ilişkin hükümlere mutlaka yer verilmelidir. Arıcılık ve tozlaşma ekosistemi göz ardı edilmemelidir.Dünya arıcılığında ikinci sırada yer alan ülkemizde, insan gıdasının %35’inin arı tozlaşmasına bağlı olduğu düşünüldüğünde; iklim değişikliği sonucu ortaya çıkan sıcaklık artışları arıları doğrudan ve dolaylı yollarla tehdit ederek ekosistem ve gıda üretim sistemlerini riske atmaktadır. İklim Kanunu kapsamında, arıların ekosistem ve tarım için kritik rolü göz önünde bulundurularak: Pestisit kullanımının sınırlandırılması, Doğal yaşam alanlarının korunması, Yerli arı türlerinin desteklenmesi önemlidir. Ayrıca, iklim dostu tarım uygulamaları teşvik edilmeli ve arı sağlığına yönelik bilimsel araştırmalar desteklenmelidir. Çünkü arıların varlığı, insanlığın geleceği için kritik öneme sahiptir. Bilimsel ve sektörel dayanaklardan yoksun, denge unsurları eksik bir taslaktır.Mevcut taslak, yalnızca piyasa temelli araçlara (karbon ticareti, sertifika sistemleri) odaklanmakta; ancak bu sistemlerin küçük üreticilerce nasıl entegre edileceği, sürdürülebilir gıda arzı açısından nasıl bir dönüşüm gerektirdiği belirsizdir. Oysa üretim sistemleri ve halk sağlığı doğrudan etkilenmektedir. Bu nedenle taslak: Sadece piyasa odaklı değil, insan ve toplum refahını gözeten dengeli bir yaklaşımı benimsemeli, Kırsal yoksulluğu önleyici sosyal politikaları içermeli, Hayvancılığın geleceği için düşük karbonlu üretim modellerine geçişi teşvik etmelidir. Veteriner Hekimler Derneği olarak bizler, taslağın mevcut haliyle iklim krizine karşı etkili ve bütüncül bir mücadele için yeterli olmadığını düşünüyoruz. İklim krizinin sağlık, gıda güvenliği, hayvancılık, tarım ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkileri göz önüne alınarak, yasa taslağına bu alanları kapsayan somut, uygulanabilir, bilimsel temelli hükümler mutlaka eklenmelidir. Aksi takdirde yasa, yalnızca çevre değil halk sağlığı ve ülkenin gıda güvencesi açısından da büyük eksiklikler barındıracaktır.” dedi. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, iklim kanunu bir ticaret kanunu olarak düşünülmesi bu bağlamda yaşanacak sorunları içermemesi nedeni ile mecliste geri çekilmesi, çekilmemesi halinde ret oyu vererek karşı çıkacakları ifade etti.

Gürer: "Yumurtada Fahiş Fiyat Artışı Neden?" Haber

Gürer: "Yumurtada Fahiş Fiyat Artışı Neden?"

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'de son günlerde temel gıda ürünlerinde yaşanan fiyat artışlarına ve özellikle yumurta da fahiş fiyat artışına dikkat çekti. Gürer, “Gerçek gündem olan, insanların yaşamını doğrudan etkileyen konuların konuşulması ne yazık ki öteleniyor. Et, ekmek ve kent lokantalarında yemek kuyrukları derken, sonunda Türkiye yumurta kuyruklarını da gördük.”dedi. İkinci Dünya Savaşı dönemini hatırlatan Ömer Fethi Gürer, “O dönem Osmanlı'dan alınan borçların ödendiği, sanayileşmemiş bir ülke şartları vardı. Şeker ve sanayi unu dahi ithaldi. Yokluk ve yoksullukla savaştan çıkılmış koşullarda bir ayağa kalkış mücadelesi vardı günleri eleştirip bugün kuyrukları ve yoksullaşmayı saklamaya çalışan bir iktidar var. Millî Mücadele'nin liderlerini eleştirerek, beceriksiz ve yetersiz yönetimini saklayan bir anlayışla karşı karşıyayız.” diyerek AKP iktidarının yönetim politikalarını eleştirdi. TAVUK VE YUMURTA ÜRETİMİNİN TİCARİLEŞTİRİLMESİ Eski Türkiye’de  neredeyse bahçesi olan  her evde  tavuk beslendiğini belirten Ömer Fethi Gürer, “Tavuk ve yumurta, ticarileştirilmek amacıyla kentlerde beslenmesi yasaklandı. Bugün, kentte tavuk beslemeye kalkarsanız, doğrudan görevliler gelip Kabahatler Kanunu'na göre ceza yazıyorlar. Böylece tavuk da yumurta da büyük şirketlerin kontrolüne verildi. Bu yolla birileri kazandı, ama yurttaşın kendi tavuğunu ve yumurtasını elde etmesinin dahi önü kesildi. İşte serbest piyasa ekonomisi dediğimiz ve yalnızca "soygun ekonomisi" olarak ülkemizde uygulanan süreç, bu durumların yaratılmasına da vesile oldu.” diye konuştu. FİYAT ARTIŞININ SEBEBİ NE? CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, yumurta fiyatlarındaki artışın arkasında yatan nedenleri sorgulayarak şunları söyledi: “Üretilen ürüne rağmen fiyatların bu kadar hızlı yükselmesini getiren sebepler yeterince irdelenmiyor. Türkiye, yurt dışına yumurta ve tavuk eti de ihraç eden bir ülke. Temel gıda maddelerinde yumurtanın fiyat artışı yılbaşından bu yana devam ediyor. Aralık 2024'te 100-120 lira olan otuzlu yumurta kolisi, 250 liraya çıktı. Yüzde yüze yakın bir artış var. Üretim maliyeti, nakliye artışı, elektrik artışı, mazot artışı, işçilik artışıyla bunu açıklamak da olası değil. İhracat artışına bakıyoruz. İç piyasanın talebini karşılayacak kadar üretim olduğuna göre, ihracatın da bu işte önemli bir etkisi yok. Öyle olunca, bu fiyat artışı nereden kaynaklanıyor?” diye sordu. GÜRER, SEKTÖRE AİT VERİLERİ PAYLAŞTI Türkiye'nin yumurta üretim ve ihracat rakamlarını paylaşan Gürer, “2023 yılında 201.627 ton, yani 3.379.154.436 adet yumurta ihraç edilmiş ve 403.297.474 dolar gelir sağlanmış. 2024 yılında ise 197.733 ton, yani 3.313.937.728 adet yumurta ihraç edilerek 459.939.396 dolar gelir elde edilmiş. 2025 yılının ilk iki ayında 19.973 ton, yani 328.854.267 adet yumurta ihraç edilerek 61.999.893 dolar ülkemize gelir sağlanmış. Yumurta üretimine baktığımızda, 2023 yılında 20.637.734.000 adet yumurta elde edilmişken, 2024 yılında bu rakam 21.155.089.000 adete çıkmıştır. 2025 yılının ilk ayında ise 1.652.615.000 adet yumurta üretilmiştir. Yumurta tüketimini kişi başı üzerinden değerlendirdiğimizde, 2023 yılında yıllık 204 adet olan tüketim, 2024 yılında kişi başına 223 adete çıkmıştır. Ancak sağlıklı beslenme açısından, kişi başına yıllık en az 300 adet yumurta tüketimi tavsiye edilmektedir. Yumurta tavuğu sayısı da 2023 yılında 114.476.843 adet iken, 2024 yılında 109.100.202 adet olarak gerçekleşmiştir. Burada 5.376.641 adet azalma görülüyor. İşletme sayısına baktığımızda, 2022 yılında 73 kuluçkahane, 55 kombine ve kesimhane, 405 damızlık, 2.683 ticari etlik ve 2.074 ticari yumurtacı olmak üzere toplam 10.290 adet kanatlı hayvan işletmesi bulunduğu görülüyor. Yumurta yemi fiyatları 50 kilogram için 1.500 ile 1.800 lira arasında değişiyor. Bir yumurtayla 200 gram yem alınabilmesi gerekiyor. Eğer alınamazsa, üretici bu bağlamda sıkıntı yaşıyor. Hemen hemen tamamı ithal olan yemlerin fiyatları, tavuk üretimini de etkiliyor. Tavuk fiyatları da 2024 yılında tüm tavuğun kilosu 65 lirayken, 2025 yılında 100 liraya çıkmış bulunuyor.” dedi. OLAN GARİBANIN YUMURTASINA OLDU  CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Tavukta da, yumurtada da üretimle ilgili bir sorun yok. Girdi maliyetlerinin %100'e varacak kadar artmadığı bir süreçte, nasıl oluyor da yumurta fiyatları bu kadar artıyor? Hadi Amerika'nın yumurta talebi doğrultusunda ihracat artsa, oradan bir değişim oldu diye düşünülebilir. Ama yurt içinde tüketime sunulan yumurta miktarı Türkiye için yeterli. Böyle olunca, fakirin fukaranın ulaşabildiği bir yumurtada bile fiyatların bu kadar artması, sistemin yarattığı bir sorun. Siyasi iktidarın, üretimle ilgili süreçleri doğru yönetmediği birçok tarım ürününde göründüğü gibi, hayvancılıkta da problemler oluşuyor. Bu bağlamda, yeterli ve düzenli bir takibin olmaması ile doğrudan ilgili. Herkes kendi kafasına göre haklılığını ortaya sürerse ve bu bağlamda tüketici de daha pahalı ürüne mahkûm edilirse, bu iş önümüzdeki süreçte yaşanabilecek sorunların habercisi olur. Şu anda yaşanan süreçler sağlıklı değil ya da yapılan işlerde vatandaş kazıklama anlayışı egemen.” şeklinde konuştu. SORUN DA ÇÖZÜM DE BELLİ Gürer, “Bu işin üretici kısmındaki problemler belli. Oradaki sorunların üzerine, son tüketiciye kadar gelen evredeki fiyat artışını yaratan unsurlar doğru analiz edilmelidir. Bunun da başlıca yolu, belli ölçüde kâr marjının sınırlanmasından geçiyor. Yani üretici ürettiğinde, üreticinin kârının üzerinde aracılar kâr ederse, tüketiciye sürekli olarak gerek tarım ürünleri gerekse hayvancılıktan elde edilen ürünler daha yüksek fiyatlarla sunulmaya devam eder. Bu durumu ortadan kaldırması gereken siyasi iktidarın, "fahiş fiyatı boykot edin" anlayışıyla söz söylemesi değil. Çünkü vatandaşın ekmeğe, ete, süte, yumurtaya, kısacası temel ihtiyaçlara erişimi bir zorunluluktur. Kırmızı ete ulaşamadığı yerde, tavuğa ihtiyacı vardır. Emeklinin, asgari ücretlinin aldığı gelirle yaşaması için elinde bir yumurtası, bir tavuğu vardı. Şimdi onlar için de kuyruklar oluşuyor. Kent lokantalarında yemek yiyebilmek için insanların kuyruğa girdiği bir ülkede, bu süreci siyasi iktidarın seyretmeye hakkı yok. Bulduğu çözümler yanlış noktada olduğu için bu günleri yaşıyoruz. Bunlarla ilgili doğru çözüm; üretenin giderleriyle birlikte üretim sürecinin doğru değerlendirilmesi, gerekirse yemde sübvansiyon sağlayarak maliyetlerin aşağı çekilmesi ve üretimden sonraki yumurtanın market raflarına girinceye kadar olan sürecin doğru analiz edilmesidir. Bunun sonucunda vatandaşa uygun koşullarda üretilen ürünlerin, yani yumurtanın ulaşması sağlanmalıdır. Şu anda yaşananlar tamamen yönetimsizlikten, sorunlara doğru çözüm üretilmemesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü yumurta açığımız yok. Hani denir ki “Yumurta da açık var, fiyat ondan artıyor” ya da “İhracat patladı, ondan artıyor.” Böyle bir durum yok.” diye konuştu.  “TARIM ŞAKAYA GELMEZ!”  Basın toplantısını çarpıcı ifadelerle sonlandıran Gürer, “Her ürüne gelen fiyat artışlarına baktığımızda, yumurta fiyatının bu kadar fırlaması tamamen yönetimsel eksiklikten kaynaklanmaktadır. Bir kez daha yetkilileri uyarıyoruz: Tarım şakaya gelmez. Hayvancılık ve çiftçilik, bu kafayla yürütülürse, önümüzdeki süreçte gıdada oluşacak arz açığının yanında, insanlar eti, sütü, yumurtayı, yani protein kaynaklarını alamaz hale gelir. Çocukların sağlığından, geleceğin doğru kurgulanmasına kadar her alanda problemler oluşur. Zaten küresel iklim değişikliği ile ortaya çıkan sorunlar ortadayken, bir de yönetim zaafından kaynaklanan problemler ne yazık ki ülkemizde insanların beslenme alışkanlıklarından sağlıklı beslenmesine kadar birçok konuda sorun yaratmaktadır. Yönetimi, planlı, öngörülebilir, hesap-kitaba dayalı, üreteni ve tüketeni koruyan bir anlayışla sorunlara bakmaya davet ediyorum.” dedi. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında artan yumurta fiyatlarına dikkat çekti.,

Yumurta Artık Sofrada Değil, Kuyrukta! Haber

Yumurta Artık Sofrada Değil, Kuyrukta!

Edirne Milletvekili Ediz Ün, vatandaşın en ucuz protein kaynağına bile ulaşamadığını belirterek, artan fiyatların sorumlusunun üretimi değil ithalatı önceleyen politikalar olduğunu söyledi. Edirne Milletvekili ve Ziraat Mühendisi Ediz Ün, artan yumurta fiyatlarıyla birlikte vatandaşın artık en ucuz hayvansal protein kaynağı olan yumurtaya dahi ulaşamadığını vurguladı. Son dokuz ayda yaşanan fiyat artışının endişe verici boyutlara ulaştığını belirten Ün, iktidarın üretimi ve üreticiyi desteklemediği politikaların bu tablonun temel nedeni olduğunu söyledi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yumurta fiyatlarının Ocak 2023’te 3,6 TL olduğunu, Haziran 2023’te 2,5 TL’ye kadar gerileyen fiyatların bugün itibarıyla yüzde 122 oranında arttığını belirten Ün, Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) verilerine göre ise aynı dönemde fiyat artışının yüzde 140'ı bulduğunu ifade etti. “Bugün TÜİK verilerine göre yumurta fiyatı 5,5 TL, TZOB verilerine göre ise 7,3 TL. Bu artış trendi böyle devam ederse, yumurta fiyatları kısa sürede 10 lirayı da geçer,” dedi. Yumurta fiyatlarındaki artışın iki temel nedeni olduğuna dikkat çeken Ün, “Birincisi üretimdeki düşüş, ikincisi ise maliyetlerdeki ciddi artıştır. Son üç ayda yumurta üretimi 5,5 milyar adetten 5 milyar adede düşerek yüzde 8 oranında azaldı. Özellikle dünyayı etkisi altına alan kuş gribi, bu düşüşte önemli rol oynadı,” şeklinde konuştu. Üretim düşüşüne ek olarak maliyetlerdeki yükselişe de dikkat çeken Ün, TÜİK verilerine göre Ocak ayında üretici fiyatlarının yüzde 39, Şubat ayında ise yüzde 52 oranında arttığını belirtti. Tüketici fiyatlarında ise artışın daha sert olduğunu belirten Ün, “Tüketici açısından yumurta fiyatları Ocak'ta yüzde 39, Şubat'ta yüzde 51, Mart ayında ise yüzde 82 artış gösterdi. Yani üreticinin sırtına binen maliyet, doğrudan vatandaşın sofrasına yansımış durumda,” dedi. Yem fiyatlarının da ciddi biçimde arttığını ve bunun çözümünün ithalat olmadığını vurgulayan Ün, “Tavuk beslemesinde kullanılan mısır fiyatları son bir yılda yüzde 50 oranında arttı. Bu artışa karşı düşük gümrük vergili mısır ithalatı da çözüm olmadı. Çünkü hayvancılık sektörü genel olarak desteklenmiyor. Desteklenmeyen üretici üretimden çekiliyor, vatandaş ise ne kırmızı ete ne beyaz ete ne de yumurtaya ulaşabiliyor,” ifadelerini kullandı. Yüksek fiyatlar ve düşük gelir nedeniyle vatandaşın temel gıdaya ulaşmakta zorlandığını belirten Ün, “Tanzim çadırlarında başlayan sebze kuyruklarından sonra yağ ve ekmek kuyrukları ve şimdi de yumurta kuyrukları oluştu. Memleketim Edirne’de Bedesten Çarşısı’ndaki Tarım Açık Cezaevi yumurta satış noktasında da Ankara’daki İş Yurtları Kurumu mağazasında da metrelerce kuyruk var. Çünkü ucuz yumurta artık sadece bu tür sınırlı satış noktalarından temin edilebiliyor. Bu tablo üretimin düşüklüğü ve maliyetlerin yüksekliğinin bir sonucudur,” dedi. Türkiye’nin kişi başına yıllık yumurta tüketiminde 190 ülke arasında ancak 69. sırada yer aldığına dikkat çeken Ün, bu durumun Türkiye’nin bereketli topraklarına ve potansiyeline yakışmadığını ifade etti. Ün, “Bu kötü gidişatın sorumlusu üretimi değil ithalatı önceleyen tarım politikalarıdır. Çözüm bellidir: Üretici desteklenmeli, maliyetler düşürülmeli ve halkın gıdaya erişimi güvence altına alınmalıdır. Ancak mevcut iktidar kaldığı sürece bu sorunlar büyüyerek devam eder. Bugün yumurta 10 lira, yarın 20 lira, 30 lira olur. Bu gidişatı durdurmanın yolu, sandığı vatandaşla bir an önce buluşturmaktır,” dedi.

Bitkisel ve hayvansal Üretimde Cumhuriyet Tarihinin Rekorları Kırıldı Haber

Bitkisel ve hayvansal Üretimde Cumhuriyet Tarihinin Rekorları Kırıldı

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Orman Genel Müdürlüğü'nde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in de katılımıyla düzenlenen "IV. Tarım Orman Şurası Tarım Ekonomisi Atölyesi"ne katıldı. Burada konuşan Bakan Yumaklı, ekonomi ve tarım arasındaki güçlü ilişkiyi bir kez daha dile getirmek istediklerini söyledi. Tarım sektörünün güçlendirilmesi için bakanlıklar arasında sağlanan iş birliğinin hem sektöre hem de ekonomiye önemli katkı sağlayacağına işaret eden Yumaklı, kalkınma planlarından Orta Vadeli Programlara ve kamu yatırımlarının yönlendirilmesine kadar birçok alanda verilen desteklerin sektörün geleceği açısından çok önemli olduğunu vurguladı. Yumaklı, tarım ve gıda sektörünün, gıda güvenliğini sağlama, büyümeye katkıda bulunma, kırsal kalkınmayı destekleme ve çevresel sürdürülebilirliği teşvik etme gibi önemli roller üstlendiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu: "Bu rolleriyle tarım, ülkeler için stratejik öneme haiz olmakla beraber, ekonomilerin de lokomotif sektörlerinden birisidir. Biz de hükümetlerimiz döneminde tarım ve gıda sektörünü stratejik olarak ele aldık ve politikalarımıza da buna göre yön verdik. Bakanlık olarak temel görevimiz, gıda ihtiyacımızı güvenilir ve kaliteli bir şekilde ve uygun şartlarda karşılamaktır. Bunun yolunun ise sürdürülebilir, verimli ve kaliteli üretimden geçtiğini biliyoruz." Sürdürülebilir üretim sağlamak için sektörü tarımsal destekler, kırsal kalkınma hibe destekleri ve uygun faizli finansman seçenekleri gibi uygulamalarla desteklediklerini anımsatan Yumaklı, yapılan çalışmalar neticesinde bitkisel ve hayvansal üretimde Cumhuriyet tarihinin rekorlarının kırıldığını bildirdi. Bakan Yumaklı, ülkenin, sebze ve meyve üretiminde dünyada 4'üncü sıraya çıktığı bilgisini vererek, şunları kaydetti: "Bugün tarımsal hasılada Avrupa'da birinci sırada, dünyada ise ilk 10 ülke arasındayız. Bunun yanında ülkemiz, güçlü tarımsal altyapısını ihracatla da taçlandırıyor. Türkiye, tarımda 32,6 milyar dolarla net ihracatçı bir ülkedir. Tarım sektörümüz, son 6 çeyrektir aralıksız büyüyor. Geçen yıl Türkiye ortalamasının da üzerinde büyüme gerçekleştiren sektörümüz, ülke ekonomimize önemli katkılar sunmaya devam ediyor. Tarım sektörümüz, geçen yıl 2 trilyon 428 milyar lira hasılayla gayrisafi yurt içi hasılamıza (GSYİH) yüzde 5,6 oranında katkı sağladı." ⁠"TARIM VE GIDA SEKTÖRÜNÜN STRATEJİK KONUMU DAHA DA GÜÇLENDİ" Tarım ve gıda sektörünün nüfus artışı, iklim değişikliği, afetler, toprak ve su kaynaklarının azalması ve kirlenmesi gibi küresel sorunlarla karşı karşıya olduğuna işaret eden Yumaklı, bu sorunların savaşlar, çatışmalar, göçler gibi jeopolitik risklerle birleşince, tarım ve gıda sektörünün stratejik öneminin bir kez daha görüldüğünü anlattı. Bakan Yumaklı, bu süreçte toprak, su, teknoloji ve verimlilik kavramlarının ülkelerin gündeminde üst sıralara taşındığını belirterek, verimlilik, katma değer ve kalite artışının sağlanmasıyla dirençli bir sektörün oluşmasında, yeni teknolojilerin tarımsal üretime entegre edilmesinin büyük önem taşıdığını söyledi. Yapay zekâ ve makine öğrenimi tabanlı uygulamaları, nesnelerin internetini, akıllı sulama sistemlerini içeren birçok yenilikçi teknolojiyi üretime entegre etmeye çalıştıklarına işaret eden Yumaklı, "Geleneksel üretim gücümüzü, modern ve akıllı tekniklerle buluşturmaya odaklandık. Yeni teknolojilerle üretim kayıplarımızı azaltmaya, hastalık ve zararlılarla etkin mücadeleye, sulama sistemlerinin optimizasyonu ve dolayısıyla maliyetlerin düşürülmesine odaklandık. Bu dönüşümde çiftçilerimizin, gençlerimizin, akademisyenlerimizin ve teknoloji geliştirme uzmanlarımızın da önemli rolleri bulunduğunu belirtmek isterim." dedi. “AMACIMIZ TÜRKİYE'Yİ TARIMDA REKABET GÜCÜ YÜKSEK BİR ÜLKE KONUMUNA GETİRMEKTİR" Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı, Türkiye'yi tarımda rekabet gücü yüksek bir ülke konumuna getirmeyi amaçladıklarını vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu: "Bu işi de ancak fikir zenginliğimizi harmanlayarak sağlayabiliriz. 6 yıl aradan sonra topladığımız 4. Tarım Orman Şurası'nda, diğer şuralardan farklı olarak atölye çalışmalarını düzenliyoruz. Burada önemli olan konu uzmanı kişilerle durumu enine boyuna istişare etmektir. Atölye çalışmalarında kazanılan tecrübeler, 16 Şura çalışma grubuyla paylaşılıyor. Bugünkü atölyemizde 'Tarım Ekonomisi' konusunu ele alacağız. Çalışma gruplarımız, Şura başlangıcı olan 30 Ocak'tan bugüne 148 toplantı gerçekleştirdi. İnşallah 28-30 Nisan'da Şuramızı toplayacağız, mayıs ayında ise 'Şura Sonuç Bildirgesi'ni Sayın Cumhurbaşkanımız kamuoyuyla paylaşacak."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.