SON DAKİKA
Hava Durumu

#Erhan Adem

Porsuk Haber Ajansı - Erhan Adem haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Erhan Adem haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Çiftçi Üretemiyor, Tarım Çöküyor! Haber

Çiftçi Üretemiyor, Tarım Çöküyor!

Cumhuriyet Halk Partisi Tarım ve Orman Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, hazırladığı yazılı basın acıkmasında, çiftçinin artık üretemez hale geldiğini ve tarımın hızla çöktüğünü belirterek, “Traktörü hacizlik, toprağı ipotekli, geleceği belirsiz. Yozgat’tan yükselen çığlık, Türkiye’nin gerçeğidir” ifadelerine yer verdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem’in yazılı açıklamasında yer verdiği tespit ve değerlendirmeleri şöyle: TRAKTÖRÜ HACİZLİK, TOPRAĞI İPOTEKLİ, GELECEĞİ BELİRSİZ Nisan 2025 itibarıyla Türkiye’de tarım çöküş sürecindedir. Üretici kesim derinleşen yapısal krizle boğuşurken; iktidar, bu çöküşe sadece seyirci kalmakla yetinmemekte, ithalat odaklı politikalarıyla krizi derinleştirmektedir. Geçtiğimiz hafta sonu, Yozgat’ta yaptığımız mitingde sahadan yükselen sese kulak verdik. Aslında çiftçi artık haykırmıyor; sessizce üretimden çekiliyor. Çünkü ne tarlasını sürmeye mazotu var, ne gübre alacak gücü. Traktörü hacizlik, toprağı ipotekli, geleceği belirsiz. Mazot, gübre, yem, tohum ve ilaç gibi temel girdiler son bir yılda %80’i aşan oranlarda zamlanırken, tarımsal destekler ya zamanında ödenmiyor ya da maliyeti karşılamaktan uzak kalıyor. TMO’nun açıkladığı taban fiyatlar ise maliyetin bile altında kalıyor. Bu, üreticinin alın terini değersizleştiren bir ekonomi politikası değil de nedir? TOPRAKLARDA SADECE ÜRÜN DEĞİL, SABIR DA KURUDU- Yozgatlı bir üreticinin ifadesiyle söyleyelim: “Turpunan, şalgamınan devlet idare edilmez!” Bu söz; bu ülkenin en hakiki muhalefetidir. Saraydan görünmeyen o gerçeği, çamura bata çıka tarlasına giden, borcu büyüyen, sesi bastırılan çiftçimiz söyledi. Çünkü artık bu topraklarda sadece ürün değil, sabır da kurudu. TARIMI KORUYACAK BÜTÜNCÜL BİR STRATEJİ HÂLÂ ORTADA YOK İklim değişikliği, kuraklık ve aşırı hava olayları da üreticinin yükünü daha ağırlaştırıyor. Geçtiğimiz hafta ülkemizde yaşanılan don olayı bu gerçeği apaçık ortaya koydu. Küçük üretici için sulama suyu yok, destek yok, planlama yok.. Tüm bunlara rağmen iklim krizine karşı tarımı koruyacak bütüncül bir strateji hâlâ ortada yok. Köyler boşalıyor. Gençler, kadınlar tarımdan koparılıyor. Kadın üretici sistematik olarak destek mekanizmalarının dışında tutuluyor. Kırsalda sosyal güvence yok, sigorta yok, umut yok.  ÇÖKÜŞÜN ADI, YANLIŞ TARIM POLİTİKALARIDIR Bu tablo artık bir maliyet krizi değil, tam teşekküllü bir çöküştür. Bu çöküşün adı, yanlış tarım politikalarıdır. Bu çöküşün sorumlusu, üreticiyi görmezden gelen vizyonsuz iktidar anlayışıdır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz; Sayın Genel Başkanımızın da söylediği gibi; “Köylüyü yeniden milletin efendisi yapmakta kararlıyız.” Toprağını terk etmeyen her çiftçinin, emeğini koruyan her üreticinin yanındayız. Çünkü gıda egemenliği bir lüks değil, bir milli güvenlik meselesidir. Bugün çiftçinin sesi olmak, yarın bu ülkenin karnını doyuracak toprağı savunmak demektir.”

Don Felaketi Üreticiyi Vurdu, Hükümet Sessiz, Çiftçi Çaresiz! Haber

Don Felaketi Üreticiyi Vurdu, Hükümet Sessiz, Çiftçi Çaresiz!

CHP Tarım Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, son günlerde ülkeyi etkisi altına alan don felaketi ile ilgili bir açıklama yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, ülkeyi etkisi altına alan don felaketi ile ilgili yaptığı açıklamada, “Ülkemizin dört bir yanında etkili olan don felaketi, tarım sektörünü adeta felç etti. İç Anadolu’dan Ege’ye, Karadeniz’den Marmara’ya kadar birçok bölgede erken çiçek açan meyve ağaçları don nedeniyle büyük zarar gördü. Üzüm, kiraz, elma, ceviz, fındık gibi önemli ürünlerde rekolte kayıpları şimdiden gözle görülür düzeyde. Ne yazık ki yaşanan bu felaketin ardından üreticiler, yine yalnız bırakıldı. Hükümetin şimdiye kadar herhangi bir kapsamlı eylem planı açıklamaması, üreticilerde büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Gıda güvenliği tehdit altındayken, bu sessizlik kabul edilemez!” ifadelerine yer verdi. Erhan Adem, don afetinin ardından yaşanan tabloya ilişkin şu açıklamalarda bulundu: “Don afetinden zarar gören üreticilerimizi kaybetmemek adına acilen kapsamlı bir destek paketi açıklanmalıdır. Tarım sektörü yalnızca çiftçilerin geçim kapısı değil, aynı zamanda 85 milyonun sofrasıdır. Eğer üretici üretimden koparsa, tüketici de gıdaya ulaşamaz. Bugün yaşananlar bunun en net örneğidir. Tarım sigortası yaptıramamış ya da kapsam dışında kalmış üreticilerimizin zararları, il ve ilçelerde derhal kurulması gereken tarafsız Hasar Tespit Komisyonları aracılığıyla belgelenmelidir. Sigorta yaptırmadı diye üreticiyi cezalandıramazsınız. Bu bir afet, insan hatası değil! Özellikle don felaketinden ağır etkilenen bazı bölgelerimiz acilen ‘afet bölgesi’ ilan edilmelidir. Üreticiye bir nebze nefes aldırmak ve yeniden ayağa kalkmalarını sağlamak için bu zorunludur. Felaketin adı konmadan, çözüm üretilemez! Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalara olan kredi borçları; SGK prim borçları ve elektrik borçları faizsiz olarak ertelenmelidir. Bu üreticilerin ayakta kalabilmesi için artık bir lütuf değil, zorunluluktur. Don, sel, dolu, kuraklık artık bu ülkenin tarım takviminde istisna değil, sıradan hale geldi. Buna rağmen hâlâ her afette ‘ne yapacağız’ diye düşünmek acizliktir. Hükümetin afetlere karşı etkin, önleyici ve üreticiyi önceleyen bir tarım politikası yoktur. Bunu bir kez daha üzülerek gördük. Bugün alınmayan her önlem, yarın hem üreticide iflasa, hem de tüketicide zamla karşılık bulacaktır. Gıda enflasyonunun yükselmesi, meyve-sebzenin artık dar gelirlinin sofrasına girememesi, hepimizin sorunudur. Bu yangına şimdi müdahale edilmezse, yakında hep birlikte yanarız. Artık günü kurtaran açıklamalardan, göstermelik ziyaretlerden vazgeçilmelidir. Don felaketinin etkileri sadece bugün değil, önümüzdeki aylarda da kendini derinleştirecektir. CHP olarak, ağır hasar gören bölgelerin afet bölgesi ilan edilmesi ve üreticinin borçlarının faizsiz ertelenmesi için çağrımızı yineliyoruz. Tarımı ayakta tutacak kapsamlı, planlı ve kalıcı çözümler üretilene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.” 

Tarım, İstihdamı Absorbe Eden Bir Sektördür Haber

Tarım, İstihdamı Absorbe Eden Bir Sektördür

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tarım ve Orman Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem başkanlığında Ankara, Manisa ve Muğla Büyükşehir Belediyelerinin ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıların 4.’sü Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde 9-11 Nisan tarihlerinde gerçekleştiriliyor. Kırsal kalkınmada iyi örnekler ele alınıyor Düzenlenen toplantıya; Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tarım ve Orman Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, CHP Mersin İl Başkanı Koral Ömür ile Türkiye’nin dört bir yanından Mersin’e gelen daire başkanları ve alanında uzman kişiler katıldı. Yapılan toplantılarda; kırsal kalkınma projelerinin iletişimi ve iyi örnekler, dirençli tarım ve gıda güvenliği, su kullanımı konusunda verimlilik, ortak teçhizat ve kaynak kullanımı, hayvancılık politikalarının geliştirilmesi, alım garantili ürünlerin desteklenmesi için yeni stratejiler, tarımda teknolojinin kullanımı ve Ar-GE ile mevzuat ve idari yapılanma konusunda ortaklaşma konuları işlenecek.  Başkan Seçer: “Mersin’de tarım politikalarımızda farklı bir tablo ortaya çıkardık” Mersin’de böyle bir toplantı düzenlenmesinden dolayı oldukça mutlu olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Başkan Seçer, Mersin’in hem iklimi hem de coğrafi konumu itibari ile tarıma oldukça elverişli bir kent olduğunu belirtti. Seçer, “Nasıl ki Türkiye bir tarım ülkesi olarak anılıyorsa; Mersin de bir tarım kenti” dedi. Kendisinin Ziraat Mühendisi olduğunu ve siyaset hayatına atılmadan önce uzun yıllar tarımla uğraştığını hatırlatan Seçer, “Bir belediye başkanının düşüncesi, öncelikleri, tercihleri şehre çok yansıyor. Ben bugüne kadar tarımın hep içinde olduğum ve çocukluğumdan beri yaşadığım, bildiğim için buna yönelik politikalarda daha farklı bir bakış açısı ortaya koydum ve farklı da bir tablo ortaya çıktı” ifadelerini kullandı.  “2019’dan sonra belediyecilik konuşulmaya başlandı” Mersin’in Türkiye’nin izdüşümü olduğunu kaydeden Seçer, “Biz 2019’dan bu yana CHP’li belediyeler olarak Türkiye genelinde önemli ve değerli çalışmalar yaptık. Gerçekten 2019’dan sonra belediyecilik konuşulmaya başlandı. O günden itibaren iktidar rahatsız olmaya başladı” ifadelerini kullandı. Yerel yönetimlerin genel iktidara giden yolda çok önemli bir etken olduğunu sözlerine ekleyen Seçer, özellikle CHP’li belediyelere ilişkin son zamanlarda yapılan uygulamaların sürpriz olmadığını dile getirdi. Seçer, bu mücadeleyi hep birlikte sürdürmeye devam edeceklerinin altını çizerek, “Çünkü hep bu tehdit bize savruluyordu, hep Demokles’in kılıcı gibi tepemizde dolanıp duruyordu. Biz mutlaka bu süreci; özellikle CHP’nin kurumsal kimliği ile başta Sayın Genel Başkanımızdan parti üyelerine kadar bu bilinçle ve sağlam iradeyle mücadelemizi sürdüreceğiz. Biz biliyoruz ki dünyanın birçok ülkesinde demokrasiler birden bire zenginleşmedi, sancılar yaşandı. Bizim de bir buçuk asırlık bir demokrasi deneyimimiz var. Türkiye’de demokrasisi çok badireler atlattı. Bu da onlardan bir tanesi. Bunları hep beraber atlatacağız. Biz işimizi yapacağız” şeklinde konuştu. “Yereldeki başarımızı, yapılacak ilk seçimlerde tüm ülkede hâkim kılacağız” İktidarın, CHP’li belediyeler üzerindeki rahatsızlıklarının, CHP’li belediyelerin halka dokunan işler yapmasından kaynaklı olduğunu ifade eden Seçer, “Daha önce; ‘CHP halka gitmiyor, CHP halktan kopuk, CHP elitist’ diyen çevreler, son 5-6 yıldır artık bunları söylemiyor. Çünkü; çiftçiye, fakire, fukaraya gidiyoruz ve eğitimiyle, sağlığıyla, gıda desteğiyle, çocuklara sütle, ucuz gıda ve ucuz hizmetle evlere giriyoruz. Bu da iktidarı rahatsız ediyor” dedi. Mücadelelerinin süreceğinin ve çalışa çalışa kazanacaklarının da altını çizen Seçer, “Başımız dik, alnımız açık. Halkın yararına olan ne varsa onların ayağına götüreceğiz.  Umut ediyorum bu bulutları iktidarla dağıtırız. Nasıl ki; kentlerimizi gayet güzel yönetiyorsak, mutlu kentler yaratıyorsak, insanlar sokakta huzurla dolaşıyorsa, biz de nasıl başı dik, alnı açık gezebiliyorsak ve böyle siyasetçileri CHP yarattıysa; yapılacak ilk seçimlerde tüm ülkede de bunları hakim kılacağız diye ümit ediyoruz ve çalışıyoruz” diye belirtti. “Tarım, istihdamı absorbe eden bir sektördür” Türkiye’de tarımın önemli bir yeri olduğunu vurgulayan Seçer, “Tarım bu tarz iktidarlar tarafından iktisadi bir alan gibi değerlendirilir. Yani tüccar iktidarlar, tüccar belediye başkanları böyle düşünür. Biz ne tüccar belediye başkanıyız ne de tüccar iktidar olacağız. Bizim bakış açımız kamucu bir bakış açısı” diye konuştu. Tarımın Gayri Safi Milli Hasıla’da yerinin düşük olduğunu ancak tarımın sosyal yönü olduğunu söyleyen Seçer, “Tarım, istihdamı absorbe eden bir sektördür. Tarım olmadığı zaman köyden kente göç olur ve bu da kentte yoğun bir işsizlik anlamına gelir. Bu açıdan son derece önemli buluyorum” ifadelerine yer verdi. “Aynı anlayış 23 yıldır Türkiye’yi ve Türkiye tarımını yönetiyor” Türkiye’yi 2002 yılından bu yana 23 yıldır aynı anlayışın yönettiğine dikkat çeken Seçer, “Aynı anlayış Türkiye tarımını da yönetiyor. Çok bakanlar geldi, geçti. Ben Parlamento’da çalıştım, Avrupa Birliği müzakere sürecinde bulundum. O çalışmalar akamete uğradı, başarılı olamadı. Keşke olabilseydi. Avrupa Birliği’ne uyumlu yasalarla bugün farklı olurdu. Bugün rezidü ve kalıntı şikayetiyle gümrüklerden belki tarım ürünleri dönmeyecekti. Üretimimiz de uluslararası pazarlarda çok daha fazla rekabet edebilecek bir nitelikte olacaktı. Belki, daha teknolojik, rantabl, getirisi olan ve yüksek kar elde edebileceğimiz üretimlere erişebilecektik” şeklinde konuştu. “Tarımsal destek miktarında yüzde 80’e varan bir artış sağladık” Seçer, yerel yönetimler olarak tarım alanında destek sağladıkları üreticilerin küçük işletmeler olduğunun altını çizerek, tarıma destek vermenin yerelde bir zorunluluk değil tercih meselesi olduğunu vurguladı. Mersin Büyükşehir olarak tarıma destek vermeyi tercih ettiklerini söyleyen ve bütçelerini bu doğrultuda ayarladıklarına dikkat çekti. Seçer, geçmiş dönemlere göre ihtiyacın artmasından kaynaklı tarıma destek verebilmek için bütçeyi genişlettiklerini sözlerine ekleyerek,  “Örneğin 2024 yılında biz 115 milyon TL tarımsal destek bütçesi yapmıştık. Baktık ki bu yıl çok daha fazla ihtiyaç olacak, total bütçemizde yüzde 40 ile yüzde 50 arası bir artış olmasına rağmen tarımsal destek miktarında yüzde 80’e varan bir artış sağladık. 119 milyon TL’den 215 milyon TL’ye tarımsal destek kalemini çıkardık” diye konuştu. Başta kadın üreticiler olmak üzere, aile işletmeleri ve küçük çiftçileri desteklediklerini vurgulayan Seçer, “Bunun geri dönüşünü çok alıyoruz. Bizim ortaya koyduğumuz projeksiyonlar, sonuç alıcı ve sürdürülebilir olmalıdır” ifadelerine yer verdi. Seçer, tarıma verilen desteklerin sonuç alıcı olmadıktan sonra kaynak israfına dönüştüğünü belirtti. Mersin Büyükşehir’in ‘Hadi Gel Köyümüze Destek Verelim’ Projesi’nin üzerinde durulması gerektiğinin altını çizen Seçer, projenin 6. yılına girdiklerini kaydetti. Bu tarz projelerin örnek proje olduğunu vurgulayan Seçer, “Bu açıdan da son derece yararlı toplantılar olacağını düşünüyorum. Bundan sonra Mersin’in de fahri elçisi olarak Mersin’de gördüklerinizi diğer kentlerde anlatırsınız” dedi.  Seçer sözlerini, CHP Tarım ve Orman Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem’e ve katılımcılara teşekkür ederek sonlandırdı. Erdem: “Demokrasinin tam işlediği bir ülkede herkes özgürce düşüncelerini aktarabilmeli” CHP Tarım ve Orman Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Erdem, toplantıda gündeme ilişkin değerlendirmede bulunarak, son günlerde yaşanan olaylara ilişkin; “Türkiye’nin birinci partisi olmamız dolayısıyla iktidar üzerindeki baskı giderek arttı. Gördü ki bir erken seçim olsa aslında iktidarı kaybedecek. O yüzden de belediyelerimiz üzerindeki kayyım atamalar, tutuklamalar, mesnetsiz suçlamalar yapılarak, iftiralar atılarak normal bir hukuk devletinde olsak aslında suç unsuru olamayacak, hiçbir delilin olmadığı ‘sadece gördüm, görmüştüm, duymuştum’ ifadeleri ile tutuklamaların yapılması kabul edilebilir bir şey değildir. Mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz” dedi. “Bizim iktidarımızda çiftçiler ülkenin en çok gülen, en çok para kazanan meslek grubu haline gelecek” Erdem, CHP’li belediyelerin kırsalda çiftçilere büyük destekler sunduklarını ve merkezi hükümetin yapması gereken hizmetlerin birçoğunu yerelden hayata geçirdiklerini ifade ederek,  “Bu hizmetler aslında bizim iktidara geldiğimizde neler yapacağımızın da ön göstergeleri. Bizim iktidarımızda mutlaka çiftçiler ülkenin en çok gülen, en çok para kazanan ve yaptığı işi severek yapan bir meslek grubu haline gelecek” diye konuştu. 4’üncüsü gerçekleştirilen bu toplantıların devamının geleceğini, belirten Erdem, “2025 yılında ve daha sonrasında daire başkanlarımız müthiş işlere imza atmış olacaklar. Çünkü bütçelerini en fazla artıran daire başkanlıklar bizim daire başkanlıklarımız” ifadelerine yer verdi. Açılış konuşmalarının ardından ise oturumlara geçildi.

Bu Limonlar Çürüsün Diye mi Bekliyorlar? Haber

Bu Limonlar Çürüsün Diye mi Bekliyorlar?

Cumhuriyet Halk Partisi Tarım ve Orman Politikalarından Sorumlu Gölge Bakanı Erhan Adem, Ticaret Bakanlığı’nın limon ihracatını geçici olarak yasaklama kararına tepki gösterdi. Mersin ve Adana başta olmak üzere, Türkiye’nin narenciye üretiminde en önemli bölgelerinde üreticinin kaderiyle baş başa bırakıldığını belirten Adem, “Bu karar ne çiftçiyi ne ihracatçıyı ne de ülke ekonomisini koruyor. Aksine üreticiyi iflasa, sektörü de çöküşe sürüklüyor” dedi. Erhan Adem konuya dair yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Tarımı yönetenler bu ülkenin üreticisini anlamıyor. Don oldu diye panikleyip ihracata yasak koymak, elindeki ürünü satmayı bekleyen on binlerce üreticiyi yüzüstü bırakmaktır. Bugün resmi rakamlara göre depolarda 310 bin ton limon var. Gayriresmî olarak, küçük üreticilerin 5 ila 15 tonluk depolarındaki limonlarla birlikte bu rakamın 400 bin tonu aştığı belirtiliyor. Bu ürün, yıllarca çocuğunun rızkı için toprağı işleyen üreticinin emeğidir. Türkiye’nin aylık limon tüketimi en fazla 30-35 bin ton. Eylül ayına kadar iç tüketimle tükenecek miktar 120 bin ton civarında. Geriye kalan 280 bin ton limon ne olacak? Bu limonlar çürüsün diye mi bekliyor? Bu mudur planlama, bu mudur yöneticilik? 2020 yılında benzer bir yasakla sektör büyük bir darbe almıştı. O zaman da uyardık: Yasak çözüm değil, sorunu büyütür. O dönem satılamayan limonların çürüyerek çöpe gittiğini, çiftçinin iflas ettiğini, ülkenin döviz kaybı yaşadığını hep birlikte gördük. Şimdi aynı filmi yeniden izliyoruz. Depolardaki limonun yüzde 70’inin küçük üreticilere ait olduğu gerçeği ortada. Bu yasak en çok onları vuracak. Zaten artan gübre, ilaç, enerji, işçilik maliyetleri altında ezilen çiftçi için bu karar iflas fermanıdır. Sadece üreticiyi değil, tüccarı, ihracatçıyı, işçiyi, kadın emeğini, mevsimlik göçmen çalışanları da etkiliyor. Tarım sadece ürün değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Bu yasağın maliyeti sadece ekonomik değil, toplumsal da olacaktır. Üstelik bugün olmasa bile yarın dışarıdan limon ithalatı yapılırsa kimse şaşırmasın. Kendi çiftçisinin limonunu depoda çürümeye terk eden anlayışın, ithalata yönelmesi an meselesidir. Bu yaklaşım Türkiye’yi tarımda dışa bağımlı hale getirmenin açık yoludur. Buradan açık çağrımızdır: Bakanlığın bu kararı derhal geri çekmelidir. Üreticiyi, ihracatçıyı, tarımın tüm paydaşlarını dinlemelidir. Planlama yapılacaksa çiftçiyle birlikte yapılmalı, krizler masada çözülmelidir. Tarım günübirlik kararlarla değil, stratejiyle yönetilir. Bu ülkede toprağa emek veren insanların alnının teri ziyan edilemez. Üretici sabrının sonuna gelmiştir. Şimdi değilse ne zaman bu sese kulak vereceksiniz?" 

Brezilya'dan Donuk Et İthalatına Tepki Haber

Brezilya'dan Donuk Et İthalatına Tepki

CHP Tarım ve Orman Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Türkiye’nin sığır eti üretiminde Avrupa birincisi olduğunu söylerken Brezilya’dan donuk et ithal edilmesine tepki gösterdi. Adem, hükümetin tarım ve hayvancılık politikalarının tamamen rant odaklı olduğunu belirterek yazılı açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Türkiye, sığır eti üretiminde Avrupa’da birinci sırada olduğunu iddia eden bir iktidar tarafından yönetiliyor. Peki, bu birincilik neye yarıyor? Eğer gerçekten Avrupa’nın en büyük üreticisi bizsek, neden Brezilya’dan 10 bin ton donuk et ithal ediyoruz? Çünkü iktidarın söylediği rakamlar, vatandaşın yaşadığı gerçeklerle örtüşmüyor. Üreticiyi perişan ettiler, hayvancılığı bitme noktasına getirdiler. Sonra da ‘çözüm’ diye ithalat kapısını açıyorlar. Asıl sorun şu ki, bu hükümet ne üreticinin sesini duyuyor ne de tüketicinin sofrasındaki yangını görüyor. Siz, bu ülkenin hayvancılığını desteklemek yerine sürekli ithalat yapan bir anlayışla, bu krizi yönetemezsiniz! Üreticiyi desteklemek yerine dışarıdan et ithal eden kafa hangi sorunu çözebilir? Çünkü sizin kafanız memleket meselelerine değil, rant meselelerine çalışıyor! Gerçekten derdiniz bu ülkeyi birinci yapmak olsaydı, hiçbir şey yapmasanız daha iyi olurdu. Bu ülke zaten üretir, zaten güçlüdür. Ama siz ne yapıyorsunuz? Üreticiyi desteklemek yerine ithalata sarılıyorsunuz. Üreticinin elindeki hayvanı ucuza almak için baskı yapıp sonra da dışarıdan donuk et getirerek piyasayı altüst ediyorsunuz. İthalatla fiyatları baskılamaya çalışıyorsunuz ama bu, yerli üreticiyi tamamen yok etmekten başka bir işe yaramaz. Üretici küstü mü, bir daha kazanamazsınız! Bugün Brezilya’dan ithalat yaparak günü kurtarıyorsunuz ama yarın bu ülkenin çiftçisi, besicisi hayvancılığı bırakınca ne yapacaksınız? Türkiye’de et fiyatlarının yükselmesi, üreticinin değil, sizin yanlış politikalarınızın sonucudur. Siz, hayvancılıkla ilgili hiçbir yapısal reform yapmadınız, üretim maliyetlerini düşürmediniz, yem fiyatlarını kontrol altına almadınız. Çiftçi mazot, yem, elektrik faturasıyla boğuşurken, siz ithalatı çözüm gibi sunuyorsunuz. 10 bin ton donuk et ithalatı, bu ülkenin hayvancılığına vurulmuş yeni bir darbedir! Et ve Süt Kurumu’nun ithalata yönelmesi, üreticinin değil, aracının, komisyoncunun, ithalatçının cebini doldurur. Türkiye kendi kendine yeten bir ülke olmaktan çıktıysa bunun sorumlusu sizsiniz. Bugün yerli üretici, ithal edilen ucuz et karşısında zarar ederken, yarın üretimi tamamen bırakacak. O zaman et bulamayınca ne yapacaksınız? Daha mı fazla ithalat yapacaksınız? Ülkenin kaderini Brezilya’daki, Arjantin’deki, Uruguay’daki çiftçiye mi teslim edeceksiniz? Rant düzeninizi değiştirmek, üreticiyi tekrar ayağa kaldırmak için mücadelemizi sürdüreceğiz!”

Bu Milletin Çiftçisini Daha Fazla Oyalamayın! Haber

Bu Milletin Çiftçisini Daha Fazla Oyalamayın!

CHP Tarım ve Orman Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, “Çiftçiye verilmesi gereken destek ödemeleri hâlâ yapılmadı. Bazı illerde çiftçilerin hesaplarına yatırılırken, birçok ilde üreticiler hâlâ bekliyor. Peki, soruyoruz: Bu para çiftçinin hakkı değil mi? Kimin parasını kime vermiyorsunuz?” dedi. Erhan Adem konuya dair yaptığı yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Bu destekler bir lütuf değil, Anayasa’nın güvence altına aldığı bir haktır. Çiftçimiz, alın teriyle üretiyor, toprağı işliyor, soframıza ekmek götürüyor. Ama karşılığında ne alıyor? Geciken ödemeler, artan maliyetler, verilen sözlerin tutulmaması! Bugün çiftçi, tarlaya mazot koyamıyor, gübre alamıyor, elektrik faturasını ödeyemiyor. Peki, bu üretici nasıl ayakta kalacak? Tarımı desteklemeyen bir ülke, açlığa mahkûm değil midir? Tarım Bakanına soruyoruz: Destek ödemelerini neden zamanında yapmıyorsunuz? Çiftçiye verilmeyen bu paralar nerede bekletiliyor? Türkiye’nin gıda güvenliğini umursamıyor musunuz? Gübre, mazot, prim, tohum… Çiftçinin ihtiyacı olan destekler parça parça ve gecikmeli olarak ödeniyor. Oysa tarım, planlı ve öngörülebilir bir sektör olmak zorundadır. Çiftçi, desteğini ne zaman alacağını bilmeli ki üretimini buna göre yapsın! Ama hükümet, üreticiyi belirsizliğe sürüklüyor. Buradan sesleniyoruz: Bu milletin çiftçisini daha fazla oyalamayın! Tarımsal destekleri derhal, eksiksiz ve toplu olarak ödeyin! Çiftçiye reva gördüğünüz bu sistemsizlik, yalnızca üreticiyi değil, sofradaki ekmeği de tehdit ediyor. Bu ülkenin çiftçisi, hakkını almak için beklemek zorunda değildir! İnsanlar ekmek parası için gecesini gündüzüne katarken, onların emeğiyle oynayanlara karşı sessiz kalacak değiliz. Tarım bitirilirse, bunun bedelini hepimiz öderiz! Çiftçiyi yok sayanlar, gün gelecek gıda krizi kapıya dayandığında bunun sorumluluğundan kaçamayacaklar. Bugün ödenmeyen desteklerin yarın soframızdan eksilen ekmek olduğunu unutmayın.”

Türkiye Tarımsal Kuraklığa Teslim Ediliyor! Haber

Türkiye Tarımsal Kuraklığa Teslim Ediliyor!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, tarımda suyun doğru yönetilmediğini, plansızlığın Türkiye’yi büyük bir tarımsal felakete sürüklediğini söyledi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, “Aydın Valiliği’nin 2025 yılı havza bazlı su dağıtım kararı, Türkiye’nin tarımsal üretimde ne kadar büyük bir krizin içine sürüklendiğinin en somut etkisini olarak karşımızda duruyor. Bugün Aydın’da, Büyük Menderes Havzası’nda, çiftçilere tarım alanlarının yalnızca yarısını sulayabilecekleri, diğer yarısında kuru tarım yapmaları gerektiği tebliğ ediliyor. Çiftçiler, plansızlığın bedelini emekleriyle, ekmekleriyle ödüyor. Oysa bu karar, bir gecede alınmadı. Kuraklık göz göre göre geldi, ama yetkililer seyretmekten başka hiçbir şey yapmadı!” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, tarımda yönetememe krizinin artık su gibi berrak bir şekilde gözler önünde olduğunu belirterek, suyun doğru yönetilmediğini, plansızlığın Türkiye’yi büyük bir tarımsal felakete sürüklediğini söyledi. Büyük Menderes Havzası’nda pamuk ekimi yapacak çiftçiye, mısır ekecek üreticiye, yonca eken hayvancıya “su yok, başınızın çaresine bakın” denildiğini ifade eden Adem, çiftçinin zaten zor durumda olduğunu, su sorununun ise tarımsal üretimi tamamen bitirme noktasına getirdiğini dile getirdi. Erhan Adem konuya dair yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Bu sadece Aydın’ın değil, Türkiye’nin dört bir yanındaki çiftçilerin yaşadığı ortak bir felaketin adıdır. Antalya’da yer altı su seviyeleri hızla düşüyor, obruk tehlikesi artıyor. Çukurova’da çiftçilere resmi yazıyla ekim yapmamaları söyleniyor. Adıyaman’da, Konya’da, Denizli’de, Edirne’de üretici her geçen gün toprağına daha az su verebiliyor. Ama bu gerçekler karşısında iktidarın çözümü sadece ‘desteklemeleri azaltmak, suyu kısıtlamak ve çiftçiyi çaresiz bırakmak’ oluyor. Sorunu sadece iklim değişikliğiyle açıklamak kolaycılıktır. Asıl mesele, suyun yönetilememesi, plansızlık ve yanlış tarım politikalarıdır. Su, bugün değil, yıllardır azalıyor. Büyük Menderes Havzası, Gediz, Konya Kapalı Havzası, Çukurova, Trakya ve Türkiye’nin dört bir yanında çiftçiler sürekli uyarılarda bulundu. Ama bu ülkeyi yönetenler çiftçiyi değil, karbon ticaretini ve rantı düşündü! Büyük Menderes’te bugün uygulanan su kısıtlaması, yarın Türkiye’nin diğer tüm havzalarına yayılacak. Tarımsal üretim, hayvancılık ve gıda güvenliği ciddi şekilde tehdit altında. Üreticiye “su yok, ekim yapmayın” diyenlerin, 5-10 yıl içinde gıda krizini nasıl yöneteceğini merak ediyoruz! Bugün çözüm bulmayanlar, yarın halkı ithal gıdaya mahkum edecekler. Bu felaketin önüne geçmek için vakit kaybetmeden harekete geçilmelidir: 1.Havza bazlı su yönetiminde basınçlı sulama sistemine geçiş zorunlu hale getirilmelidir. Damla sulama yapan çiftçilere özel teşvikler sağlanmalı, su tasarrufu yapan üreticiler ödüllendirilmelidir. 2.Kuraklık yönetimi değil, risk yönetimi yapılmalıdır. Her yıl sezon başında değil, sezon bitmeden gelecek yılın üretim planlaması yapılmalıdır. 3.Planlı üretim modeli çiftçiye uygun hale getirilmelidir. Çiftçinin ÇKS kayıtlarıyla planladığı üretim desteklenmeli, su planlaması buna göre yapılmalıdır. 4.Tarım ve su politikaları rant odaklı değil, üretici odaklı olmalıdır. Su krizi, karbon ticareti üzerinden çözülmez, ancak sürdürülebilir tarım uygulamalarıyla yönetilebilir. 5.Kuraklıkla mücadelede merkezi hükümet, yerel yönetimlerle işbirliği içinde olmalıdır. Sulama birlikleri, çiftçi örgütleri ve uzmanlarla ortak bir strateji geliştirilmelidir. İktidarın tarımsal üretimi plansızlığa mahkum eden, çiftçiyi suya hasret bırakan, karbon ticaretiyle tarım alanlarını sermayeye teslim eden politikalarına karşı üreticilerle birlikte mücadele edeceğiz! Bugün Aydın’da su kıtlığı var, yarın soframızda ekmek kıtlığı olacak. Susuz kalan tarım, aç kalan Türkiye demektir hükümet derhal su yönetimi konusunda gerçekçi bir eylem planı açıklamalıdır.

Çiftçi Üretmezse Türkiye Kaybeder! Haber

Çiftçi Üretmezse Türkiye Kaybeder!

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tarım ve Orman Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Konya’nın Karapınar ilçesinde çiftçiler ve besicilerle bir araya gelerek tarım ve hayvancılık sektöründeki sorunları yerinde inceledi. Üreticilerin girdi maliyetleri karşısında ezildiğini, süt ve et fiyatlarındaki adaletsizliğin sürdürülemez olduğunu vurgulayan Adem, Tarım ve Orman Bakanlığına çağrıda bulunarak, “İthalat yerine üreticiyi destekleyen politikalar hayata geçirilmeli. Çiftçi üretmezse, Türkiye kaybeder” dedi. Üretici Kazanamıyor, Tarım Bitme Noktasında CHP heyeti, Karapınar’daki ziyaretleri kapsamında Ziraat Odası Başkanı Durmuş Öner ile bir araya gelerek bölgedeki üreticilerin yaşadığı sıkıntıları dinledi. Çiftçilerin yüksek maliyetler ve düşük alım fiyatları nedeniyle üretim yapamaz hale geldiğini belirten Erhan Adem, şu ifadeleri kullandı: “Karapınar’dayız. Süt üreticileriyle, besicilerle, çiftçilerle görüştük. Manzara içler acısı. Çiftçimiz yem, gübre, mazot, elektrik gibi temel giderler karşısında adeta boğuluyor. Buna rağmen ürettiği sütü ve eti hak ettiği değerde satamıyor. Ulusal Süt Konseyi’nin açıkladığı fiyatlar uygulanmıyor, üreticinin eline çok daha düşük rakamlar geçiyor. Besicilik yapanlar da benzer bir çıkmazın içinde. Girdi maliyetleri her geçen gün artarken, hayvanlarını zararına satmak zorunda kalıyorlar. Çoğu üretici artık hayvancılığı bırakma noktasına geldi. Bu şartlarda çiftçinin dayanacak gücü kalmadı.” “Bakanlık Sahaya İnsin, Çiftçinin Halini Görsün” Üreticilerin en büyük sorunlarından birinin de tarımsal sulama olduğunu belirten Adem, Karapınar ve Konya Ovası’nda yaşanan su krizinin üretimi ciddi şekilde tehdit ettiğini söyleyerek şöyle devam etti: “Çiftçimiz suyu 100-150 metre derinlikten çekmek zorunda kalıyor. Artan elektrik fiyatlarıyla birlikte bu durum üreticiyi daha da zora sokuyor. Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileri, çiftçinin gerçek sorunlarını görmek için özel toplantı odalarından çıkıp sahaya inmeli. Sorunları yerinde görüp çözüm üretmeliler. Öncelikle tarımsal ürün ve et ithalatı durdurulmalı, yerli üreticiye destek verilmelidir. Çiftçiye uygun maliyetli girdi desteği sağlanmalı, üreticinin kazanç elde edebileceği adil bir piyasa düzeni oluşturulmalıdır. Eğer bu adımlar atılmazsa, çiftçi üretimi bırakacak ve ülkemiz gıda krizine sürüklenecektir. Çiftçinin ayakta kalması için acil önlemler alınması gerekiyor. Üreticiyi yok sayan bir tarım politikası sürdürülemez.”

Çiftçi Gübre Kullanamazsa Gıda Enflasyonu Daha da Artacak! Haber

Çiftçi Gübre Kullanamazsa Gıda Enflasyonu Daha da Artacak!

CHP Tarım ve Orman Bakanlığından Sorumlu Gölge Bakanı Erhan Adem, “yeniden tırmanışa geçen gübre fiyatlarının tarımsal üretim üzerindeki etkisine dikkat çekerek, “Gübre fiyatları yükseliyor. Gübre olmadan verimli tarım yapmak neredeyse imkânsızdır; eksik gübreleme doğrudan rekolteyi, dolayısıyla ürün arzını azaltır. Arz düşerse, gıda fiyatları yükselir ve bu da halkın sofrasına yansır. Ancak görüyoruz ki bu durum yetkililerin umurunda değil.” dedi. Erhan Adem, konuya dair yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Son bir ayda gübre fiyatlarındaki yükseliş dikkat çekici. Üre gübresinin fiyatı bir ayda yüzde 9,2 artarak 811 TL’den 885 TL’ye çıkarken, DAP gübresinde de yüzde 6,1’lik bir zam yaşandı. Bir ay önce 1245 TL olan DAP gübresinin çuval fiyatı bugün 1325 TL’ye ulaştı. Gübre fiyatlarındaki bu artış, çiftçinin gübre kullanma şansını neredeyse tamamen ortadan kaldırdı. Gübresiz yapılan ekimler ise rekolte kaybına neden olacak. Bu durum, sadece çiftçiyi değil, tarladan sofraya kadar tüm gıda zincirini etkiliyor. Eksik gübreleme, başta tahıllar ve baklagiller olmak üzere birçok temel üründe ciddi verim kayıplarına yol açar. Toprağın besin dengesinin bozulması, uzun vadede tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini tehdit eder. Bu da ithalata bağımlılığı artırır. İthalat bağımlılığı, döviz kurlarındaki artışlarla birlikte hem tüketici fiyatlarını hem de tarımsal girdilerin maliyetlerini daha da artırır. Yani gübre krizini çözemezsek, ekonomideki döngüsel krizleri de çözmek mümkün olmayacak. Ne yazık ki bu krizin temelinde yanlış tarım politikaları yatıyor. İktidarın gübre destekleme politikalarındaki yetersizlik, çiftçiyi yalnız bırakmış durumda. Gübre fiyatları artarken, çiftçiye verilen destek yetersiz kalıyor. Çiftçiler, gübre fiyatlarının yükselmesiyle birlikte ya üretimden vazgeçmek zorunda kalıyor ya da üretim maliyetlerini karşılamak için borçlanıyor. Bu da kırsal kesimde yoksulluğu artırıyor ve ülkemizin tarımsal üretim kapasitesini giderek zayıflatıyor. Hükümetin, gübre fiyatlarındaki artışı frenleyecek önlemler alması gerekiyor. Gübrede KDV’nin sıfırlanması, sübvansiyonların artırılması ve üreticilere doğrudan destek verilmesi bu önlemler arasında yer almalı. Ayrıca, yerli gübre üretimini teşvik eden politikalar geliştirilerek dışa bağımlılığın azaltılması hedeflenmelidir. Türkiye’nin tarımsal potansiyelini harekete geçirmek ve halkın temel gıda ihtiyaçlarını karşılayabilmek için zaman kaybetmeden doğru adımlar atılmalıdır. Gıda enflasyonu, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal bir krizdir. Bu krizi önlemenin yolu, çiftçiyi desteklemekten ve tarım politikalarını ivedilikle yeniden düzenlemekten geçmektedir. Türkiye’nin tarımsal potansiyelini harekete geçirmek ve halkın temel gıda ihtiyaçlarını karşılayabilmek için zaman kaybetmeden doğru adımlar atılmalıdır.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.