SON DAKİKA
Hava Durumu

#Eğitim İş Eskişehir Şubesi

Porsuk Haber Ajansı - Eğitim İş Eskişehir Şubesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Eğitim İş Eskişehir Şubesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Fen, Anadolu ve Sosyal Bilimler Liselerinin Alacağı Öğrenci Sayısı Azaltıldı Haber

Fen, Anadolu ve Sosyal Bilimler Liselerinin Alacağı Öğrenci Sayısı Azaltıldı

Eğitim - İş Eskişehir Şube Başkanı Fadime Arslan açıklanan Liselere Giriş Sınavı ve okul kontenjanları ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Eğitim İş Eskişehir Şube Başkanı Fadime Arslan yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; “Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 15 Haziran 2025’te yapılan Liselere Geçiş Sistemi (LGS) sonuçları 11 Temmuz 2025 tarihinde açıklandı. Sınava başvuru yapan 1 milyon 10 bin 916 adaydan 963 bin 142'si sınava katıldı. Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki merkezi sınav sonuçlarına göre 719 öğrenci tüm soruları doğru yanıtlayarak 500 tam puan aldı. Uzmanlar tarafından 2025 LGS sorularının son yılların en zor sınavı olduğu söylenmesine rağmen Türkiye genelinde 719 öğrencinin tam puan alması da birçok tartışmalara neden olmuştur. Sınav esnasında PDF şeklinde kitapçık paylaşıldığı iddiası kamuoyunda şaibeli sınav algısı oluşturmuştur. Bakanlık tarafından her yıl verilen ders bazındaki ortalama doğru, yanlış, net vs. istatistiki bilgilerin bu yıl verilmemesi de kamuoyunun aklında soru işaretleri bırakmaktadır. Eskişehir’de de 2025 yılında LGS’ye yaklaşık 9.500 öğrenci girdi. Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından sosyal medyada yapılan bir paylaşımdan 9.500 öğrenciden 10 öğrencinin tam puan aldığını öğrendik. Bu paylaşım dışında Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından ilimizin sınav sonucu, öğrencilerimizin başarı durumu hakkında kamuoyuna detaylı bilgi verilmemiştir. İlimiz genelinde gördüğümüz bir diğer sorun da nitelikli okul kapsamındaki fen, Anadolu ve sosyal bilimler liselerinin alacağı öğrenci sayılarının azaltılmasıdır. Fen liselerinde 30, Anadolu liselerinde 60, sosyal bilimlerde de 60 öğrenci kontenjanları azalırken İmam hatip, Anadolu teknik ve Anadolu meslek liselerindeki kontenjan sayısı aynı kalmıştır. Fen, Anadolu ve sosyal bilimler liselerinde toplam 150 öğrencinin azaltılması ciddi bir sayıdır. Kontenjan azaltılmasının yerel yerleştirme ve ortaokul başarı puanı ile alan okullara da bir etkisi olacaktır. Eskişehir’de 2025 yılı içinde lise kontenjanlarında mesleki ve teknik Anadolu liselerinin sınavsız kontenjanlarında genel bir artış eğilimi görülürken fen, Anadolu ve sosyal bilimler liseleri kontenjanlarında belirgin bir azalma gözlemlenmiştir. İmam hatip liseleri kontenjanlarında ise değişim gözlenmemiştir. Bu dağılımla öğrenciler akademik eğitimden çok mesleki ve dini eğitime yönlendirilmek istenmektedir. Yüksek puan almasına rağmen kontenjan sorunu nedeniyle nitelikli okullara yerleşemeyen öğrenciler kamusal eğitim hiçe sayılarak özel okul sahibi patronların insafına terk edilmektedir. Bu da eğitimin piyasalaştırılmasının geldiği sonuçtur. Eğitim İş olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da çocuklarımızın emeği, geleceği için sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz.”

Sivas'ın lşığı Sönmeyecek! Haber

Sivas'ın lşığı Sönmeyecek!

ADD Eskişehir Şubesi, ÇYDD Eskişehir Şubesi ve Eğitim - İş Eskişehir Şubesi tarafından Sivas'ta meydana gelen Madımak Katliamı’nın yıl dönümü ile ilgili tören ve basın açıklaması yapıldı. Valilik Meydanı’nda düzenlenen törene Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, Belediye Meclis üyeleri, Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Yönetimi, ÇYDD Eskişehir Şube Yönetimi, Eğitim-İş Eskişehir Şube Yönetimi, siyasi parti ve sendika temsilcileri ile sivil toplum kuruluşları temsilcileri katılım sağladı. Sivas Katliamını anlatan bir dinletinin ardından, Atatürk Anıtına çelenk sunumu yapılırken, saygı duruşu ve İstiklal Marşı okundu. Törende bir konuşma yapan ÇYDD Eskişehir Şube Başkanı Sevgi Akmen şu ifadelere yer verdi; "2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Madımak Otelinde düzenlenen hain saldırıda yitirdiğimiz değerli sanatçılarımızı, aydınlarımızı saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz. Karanlık güçler tarafından katledilen aydınlarımız, sanatçılarımız, yazarlarımız ülkemizin aydınlık yüzü, kültür önderleriydi. Değerli canlarımız ne yazık ki "laiklik karşıtı odaklar tarafından yaşamdan koparıldılar. Sivas'ta radikal İslamcılar tarafından "Yaşasın şeriat, kahrolsun laiklik" sloganları atılarak gerçekleştirilen saldırı, laik cumhuriyetimizi yıkmaya dönük ciddi bir kalkışmaydı. Sivas'ta dil sustu, vicdanlar sustu, türküler ateşe verildi. Gericiler, "Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak" diyerek sadece aydınlarımızı değil, Cumhuriyetimizi ve Cumhuriyetimizin temel kazanımlarını, demokrasiyi, çağdaşlaşmayı hedef aldı. Üzülerek ifade ediyoruz ki, Sivas'ta yaşananlar siyasi tarihimizde yaşanan gerici, bölücü ve yıkıcı ayaklanmaların bir devamıdır. Aradan geçen otuz iki yılda katliamın sorumlularının bulunması ve cezalandırılması konusunda gerekli hassasiyet gösterilmedi. Yargılama sürecinde yaşananlar ve devamında faillerin affedilmesi kamuoyu vicdanını derinden yaraladı. Diğer yandan katliamın sorumlularının yıllar içinde siyasette ve bürokraside önemli görevlere getirilmeleri ise yaşanan acıların daha da derinleşmesine neden oldu. Bilinmelidir ki, ülkemizi karanlığa sürüklemek isteyen laik Cumhuriyetimizin düşmanı 'yobazlar' asla başarıya ulaşamayacaklar. Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde temelleri atılan laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır. Katliamın 32. Yıldönümünde Sivas'ta yitirdiğimiz canlarımızın aziz hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz. Sivas Katliamını Unutmadık, Unutturmayacağız. Sivas'ın ışığı sönmeyecek!"

Atatürk’ün Adı Sizin Siyasi Hesaplarınızın Aracı Değildir! Haber

Atatürk’ün Adı Sizin Siyasi Hesaplarınızın Aracı Değildir!

ADD Eskişehir Şubesi, ÇYDD Eskişehir Şubesi ve Eğitim İş Eskişehir Şubesi tarafından Eskişehir'de süren stadyum tartışmaları ile ilgili olarak Ulus Meydanı’nda bir basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısına CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, CHP İl Başkanı Talat Yalaz, CHP İl Kadın Kolları Başkanı Sibel Yeşildal, Eskişehir Kent Konseyi Başkanı Ahmet Kapanoğlu, ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci, ÇYDD Eskişehir Şube Başkanı Sevgi Akmen, Siyasi Partiler, Sivil Toplum Kuruluşları ve Sendikaların temsilcileri katılım sağladı. ADD Eskişehir Şubesi, ÇYDD Eskişehir Şubesi ve Eğitim İş Eskişehir Şubesi adına açıklamayı yapan ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci şu ifadelere yer verdi; Saygıdeğer Eskişehirliler, Kıymetli yurttaşlarım, Değerli basın mensupları, Bu konuşma bir stadyum için değil. Bu konuşma, bizim kimliğimiz için. Bu konuşma, adını her nefeste minnetle andığımız Mustafa Kemal Atatürk içindir! Burası Eskişehir. Cumhuriyet’in şehri. Direnişin, emeğin, vicdanın şehri. Ve bu şehirde bir stadyum vardı: Eskişehir Atatürk Stadyumu. Orada sadece futbol oynanmazdı. Orada bayrak açılırdı. Orada milli marş söylenirken gözlerimiz dolardı. Orada çocuklarımız, Atatürk'ün adını duyduklarında onurla ayağa kalkardı. O stadyum yıkıldı. Tamam dedik, gelişmeye karşı değiliz. Ama tek bir şartla: “Yeni yapılan stadyum da Atatürk adını taşıyacak,” dediniz. Bize bu sözü iktidarın o dönemki bakanı Nabi AVCI duyurdu. Ama sözünüzü tutmadınız. Yeni stadyuma önce ismini koymadınız. Sonra halkın baskısıyla, dirençle, mücadeleyle o isim geri alındı. Ama tescillemediniz. Bugün ise yine karşımızdasınız. Yine bir masa başında, halktan gizli kararlarla… O kutsal ismi yine silmeye çalışıyorsunuz. Bu kez öne sürdüğünüz isim: Fethi Heper. Değerli bir insan, saygıdeğer bir sporcu. Ama mesele bu değil. Mesele, bir ismin yerine kimin geldiği değil, Silinmek istenenin kim olduğu. Mesele Atatürk’tür. Ve mesele çok büyüktür! Çünkü artık görüyoruz ki, bu sistematik bir çabadır. Siyasi rant ve kişisel kariyer hırsları için, bazı milletvekilleri iktidarı yanlış yönlendiriyor. Bu kararlara göz yumanlar, yalnızca isim değil, bu milletin vicdanıyla da oynuyor! Söyleyin bize: Atatürk’ün adını silince ne elde edeceksiniz? Kimden neyi kazanacaksınız? Atatürk bu milletin kurucusudur! İstiklal’in mimarıdır! O isme uzanan her el, bu milletin geçmişine, kalbine ve geleceğine uzanmıştır! Unutmayın: O stadyumda sadece maç izlenmedi. Orada bir milletin çocukları, Atatürk’ün adının altında bir araya geldi. O isimle bağ kurduk, büyüdük, omuz omuza durmayı öğrendik! O ismi kaldırmak, bu halkın çocukluk anılarına kastetmektir. O ismi silmek, babasının elini tutup ilk defa tribüne giren çocuğun hafızasını yok etmektir. O ismi silmek, bu milletin kurucusuna “seni unuttururuz” demektir. Ama unutturamazsınız! Çünkü biz Atatürk’ü sadece bir lider olarak değil, Bir ahlak, bir vicdan, bir varoluş biçimi olarak yaşatıyoruz. Çünkü biz, onun ismi silinmeye kalktığında susmayız. Boyun eğmeyiz. Kabul etmeyiz. Buradan o kararı verenlere ve onları yönlendiren siyasilere açıkça söylüyoruz: Atatürk’ün adı sizin siyasi hesaplarınızın aracı değildir. Bu milletin kurucusunu kaldırmaya ne gücünüz yeter, ne meşruiyetiniz. Bu halk sizi unutmaz. Bugün attığınız her imzanın yarın vicdanlarda nasıl yankılanacağını iyi düşünün. Biz ise buradayız. Eskişehir olarak, halk olarak, Atatürk’e gönülden bağlı herkes olarak, Bu isme sahip çıkacağız. Ve bir kez daha, yüksek sesle söylüyoruz: O isim oradan silinemez. O isim oraya mücadeleyle kondu, orada kalacak. Çünkü Atatürk bizim sadece geçmişimiz değil, geleceğimizdir. Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyoruz, Aranıza sonradan katılarak siyasi olarak kişisel rant sağlamak isteyenleri değil, Eskişehir’in evlatlarını dinleyin. Eskişehir halkının tensipleriyle o stadyumun adı ESKİŞEHİR ATATÜRK STADYUMU’dur. Bu şekilde tescilleyin. Yüce Türk Milletine saygılarımızla duyuruyoruz."

3 Mart Devrim Yasalarımız 101 Yaşında! Haber

3 Mart Devrim Yasalarımız 101 Yaşında!

ADD Eskişehir Şubesi, ÇYDD Eskişehir Şubesi ve Eğitim - İş Eskişehir Şubesi tarafından 3 Mart Devrim Yasalarının Kabulünün yıldönümü dolayısıyla bir açıklama yapıldı. Valilik Meydanı’nda yapılan basın açıklamasına Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Eskişehir Şube Başkanı Sevgi Akmen, Eğitim - İş Eskişehir Şube Başkanı Fadime Arslan ile dernek ve sendika üyeleri katılım sağladı. ADD Eskişehir Şubesi, ÇYDD Eskişehir Şubesi ve Eğitim - İş Eskişehir Şubesi adına yapılan açıklamayı ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci yaparken şu ifadelere yer verdi; "1 Kasım 1922’de Saltanatın Kaldırılması ve 29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin İlanı ve devrimlerin hemen ardından 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen 3 Temel Devrim Yasası, Türkiye Cumhuriyeti’nin “Laik Hukuk Devleti” niteliğini belirleyen ilk adımdır. Bu 3 yasa; Şeriye, Evkaf ve Erkanı Harbiye Vekâletlerinin kaldırılarak yerlerine Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Genel Kurmay Başkanlığını kuran 429 sayılı Yasa, çok başlı eğitime son veren 430 sayılı Tevhidi Tedrisat (Eğitim Birliği) Yasası ve Halifeliği kaldıran 431 sayılı yasadır. 3 Mart yasaları ile başlayan Aydınlanma Devrimi; Şeriye mahkemelerini kaldıran, devlet yönetiminde şeriat hükümlerini yasaklayıp evrensel hukuk kurallarını getiren ve çağdaş yargı sistemini kuran 8 Nisan 1924 tarih ve 469 sayılı “Mehakimi Şeriyenin İlgasına ve Mehakimin Teşkilatına Ait Ahkâmı Muaddil Kanun”, Tekke ve Zaviyeleri kapatıp Tarikatları yasaklayan 30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı kanun, 17 Şubat 1926’da kabul edilen 743 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer Devrim Kanunları ile tamamlanmış, böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin nitelikleri “Laik, Demokratik ve Sosyal Hukuk Devleti” olarak kesinleştirilmiştir. Anayasanın 174. maddesi ile korunmalarına karşın bu 3 temel devrim yasası geldiğimiz noktada büyük bir tehdit altındadır. Anayasa ve yasalara uyarak ülkeyi yönetme sorumluluğu olan kimi iktidar mensupları din kurallarını hayatın merkezine yerleştirmekten söz etmekte, şeriat çağrılarına örtülü destek vermekte, TBMM kürsüsünde hilafet istekleri dillendirilmekte, Anayasa pek çok durumda bizzat uymak, uygulamak ve uygulatmak zorunda olanlar tarafından çiğnenmektedir. Halifeliği kaldıran 431 sayılı yasa (469 ve 677 sayılı yasalar da) yürürlüktedir ama tarikat ve cemaatler devlet kadrolarında, okullarda, toplumda cirit atmakta, vergisiz, denetimsiz holdingleşmelerine sessiz kalınmakta, sokaklardaki, hatta adliye koridorlarındaki şeriat - hilafet seslenişleri takipsiz bırakılmaktadır. 429 sayılı yasa ile kurulan, ilk başkanı Milli Mücadele kahramanı Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın günümüzde kuruluş amaç ve ilkelerinden ne denli uzaklaştığı da ortadadır. Vakıf adı altında yasaların arkasından dolanan ve Laik Cumhuriyetin altını oyan tarikat – cemaat örgütlenmelerini engelleyeceğine destek olmaktadır. Cumhuriyet Eğitim Devrimi’nin temelini oluşturan 430 sayılı Eğitim Birliği (Tevhidi Tedrisat) Yasası ne yazık ki artık sadece kâğıt üzerindedir. Bu yasa; eğitimi çok başlılıktan, çok dillilikten ve hedefsizlikten kurtarmak, milli nitelikte ve tek otorite (Milli Eğitim Bakanlığı) altında yürütülmesini sağlamak, çağdaş, laik ve bilimsel eğitimle “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” nesiller yetiştirmek amacı ile çıkarıldı. Zira Cumhuriyet kurulduğunda Devlet okulları yanında, medreseler, misyoner okulları ve daha adı, amacı bilinmeyen sayısız sözde eğitim kurumunun faaliyet gösterdiği karmakarışık bir eğitim sistemi (!) vardı. Böyle bir sistemle toplumun nitelikli eğitim alması, uygar dünyada yer bulması elbette mümkün değildi. Yasa bu içler acısı tabloyu hızla değiştirdi. Değiştirdikçe de başta tarikatlar olmak üzere bütün emperyalist işbirlikçilerini, Cumhuriyet düşmanlarını, misyonerleri ve devletlerini karşısında buldu. Karşı Devrim güçleri her fırsatta Laik Eğitimi yok etmek, eskiye dönmek için eyleme geçtiler ve dünyaya örnek olan başarılara imza atan Kemalist Cumhuriyet’in önünü kesmek istediler. 4+4+4 tuzağı ile 11 yıl kesintisiz temel eğitim ortadan kaldırıldı. Köy okullarımız, Yatılı İlköğretim Bölge Okullarımız kapatıldı. Eğitimde fırsat eşitliği bitirildi. Gençlerimizin % 72’si yurt dışına gitme uğraşında. Çocuklarımız Türkçe okuduğunu anlamada 72 ülke arasında 54. sırada. PİSA değerlendirmelerinde çok gerilerdeyiz. Yandaşlara akademik unvan dağıtan sözde üniversitelerimiz var. Sınıflarda maket mezarlarımız, sokaklarda icazet kutlayan hafızlarımız, kindar ve dindar nesiller yetiştiren müfredatımız, Diyanet Akademimiz, ÇEDES ve benzeri projelerimiz, tarikatlarla yapılan protokollerimiz var. Tabii sorarsanız Tevhidi Tedrisat Yasamız yürürlükte ve Bakanlığın adı da hâlâ Milli Eğitim Bakanlığı!!! Atatürk’ün “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür bağımsız, şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır, ya da esaret ve sefalete terk eder.” sözleriyle yaşamsal önemine işaret ettiği Bilimsel Eğitim Sistemi yeniden hayat bulmadan, Aydınlanma Devrimleri yeniden devletin temeline yerleştirilmeden, Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ayarlarına dönmeden sorunlarımızı aşamayacağımız artık anlaşılmalıdır. Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Eğitim ve Bilim İş görenleri Sendikası; Cumhuriyetin 102. ve 3 Mart Devrim Yasalarının 101. yılında bu olumsuz gidişe son vermek için tek çözümün bir an önce Atatürk’ün akıl ve bilim yoluna girmek olduğu inancı ve milletimizle birlikte Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne ulaşma kararlılığı ile Gençliğe Hitabeden aldığı güçle görevinin başındadır. Saygılarımızla."

Uğur Mumcu Valilik Meydanı'nda Düzenlenen Törenle Anıldı Haber

Uğur Mumcu Valilik Meydanı'nda Düzenlenen Törenle Anıldı

ADD Eskişehir Şubesi, ÇGD Eskişehir Şubesi, TGS Eskişehir İl Temsilciliği ve Eğitim - İş Eskişehir Şubesi gazeteci ve yazar Uğur Mumcu'yu Valilik Meydanı'nda düzenlenen törenle andı. Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi, Çağdaş Gazeteciler Derneği Eskişehir Şubesi, Türkiye Gazeteciler Sendikası Eskişehir İl Temsilciliği ve Eğitim İş Eskişehir Şubesi tarafından 24 Ocak 1993 tarihinde düzenlenen suikastle katledilen gazeteci - yazar Uğur Mumcu Vilayet Meydanı'nda yapılan törenle anıldı. Törene CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile vatandaşlar katılım sağladı.  Valilik Meydanı'nda düzenlenen tören Atatürk Anıtına çelenk sunumu, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Törende bir konuşma yapan Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Başkanı Cihan Taşar şu ifadeleri kullandı; “2025 yılı Adalet ve Demokrasi Haftası’nda, Batı emperyalizmi ile hain işbirlikçilerinin alçak cinayetleri sonucu katledilen devrim şehitlerimizi minnetle, özlemle ve saygıyla anıyoruz. 12 Eylül 1980 faşist darbesi öncesi, topluma korku salmak ve darbeye meşruiyet kazandırmak amacıyla işlenen seri siyasi aydın cinayetlerinin benzerleri, 10 yıl sonra bu kez 12 Eylül düzenine ve hukukuna direnen Cumhuriyet aydınlarına yönelik olarak yine aynı güç odaklarınca ve aynı amaçla devreye sokulmuştur. Seri cinayetlerin özellikle Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucu ve yöneticilerini hedef alarak başlatılan bu ikinci perdesi, 31 Ocak 1990 günü Kurucu Genel Başkanımız Prof. Dr. Muammer Aksoy’un Ankara’da şehit edilmesiyle açılmıştır. Aynı yılın 6 Ekim’inde kurucu üyemiz Doç. Dr. Bahriye Üçok katledilmiştir. Sadece 2 yıl 3 ay sonra, 24 Ocak 1993’te Kalpaksız Kuvvacımız Uğur Mumcu cinayetiyle milletçe sarsıldık. 21 Ekim 1999 sabahı ise hedef Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı olmuştur. Bütün bu cinayetlerin toplumda yarattığı büyük tepki ve tarifsiz acı nedeniyle her yıl 24 Ocak Uğur Mumcu ve 31 Ocak Muammer Aksoy cinayetleri arasındaki haftayı “Adalet ve Demokrasi Haftası” olarak değerlendiriyoruz. Çeşitli etkinliklerle hem bu hain tertiplerin arka planlarını, nedenlerini ve sonuçlarını irdeliyor hem de şehitlerimizin aziz hatıralarını yâd ediyoruz. Kemalist devrimci, aksaçlı bilgemiz Prof. Dr. Muammer Aksoy, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinden uzaklaşılması, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti niteliklerinin yok edilerek ülkemizin geleceğinin karartılması tehlikesinin farkında olan 49 Cumhuriyet aydınıyla birlikte 19 Mayıs 1989 tarihinde, üyesi olmaktan onur duyduğumuz Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurmuştur. Derneğimizin kuruluşu, gördüğü yoğun ilgi ve etkili çalışmalarıyla emperyal güçleri o kadar rahatsız etmiştir ki, sadece 8,5 ay sonra Genel Başkanımız katledilmiştir. Geçen 35 yılda gerçek katiller ve sahipleri her ne kadar bulunamamış olsa da, azmettiricinin laik Cumhuriyeti, Kemalizm’i ve tam bağımsız, gerçekten demokratik Türkiye idealini boğmak isteyen emperyalizm; tetikçilerin ise kadim işbirlikçileri olan dinci faşist çeteler olduğu herkesin bildiği bir sır olarak ortada durmaktadır. Muammer Aksoy cinayetinin üzerine kararlılıkla gidilmediği için kurucumuz Doç. Dr. Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Turan Dursun ve Musa Anter cinayetleriyle sürdürülen bu emperyal vahşet, Uğur Mumcu suikastıyla yeni bir boyut kazanmıştır. Bütün yetkililer bu cinayeti tüm yönleriyle aydınlatacaklarına söz vermiştir. Ancak o “tuğla” bir türlü çekilememiş, o “duvar” bir türlü yıkılamamıştır. Uğur Mumcu, o kadar çok hain odağın üzerine gitmiş ve çanlarına ot tıkamıştı ki, onu bu odakların her biri ya da hepsi birlikte öldürtmüş olabilir. Emperyalizm, sonrasında Jandarma Genel Komutanımız Eşref Bitlis, Centilmen Devrimcimiz Ahmet Taner Kışlalı, yurtsever bilim insanımız Necip Hablemitoğlu ve Diyarbakırlıların sevgilisi Emniyet Müdürümüz Ali Gaffar Okkan cinayetlerinde olduğu gibi, bu cinayetlerde de tetiği hain PKK terör örgütüne, Hizbullah canilerine, silah ve uyuşturucu kaçakçılarına ya da Abdi İpekçi’yi öldürtüp Papa’yı vurduranlara çektirmiş olabilir. Kemalist Cumhuriyet düşmanları yahut 12 Eylül faşizminin kucağında büyüttüğü teokratik devlet özlemcileri de bu süreçte rol almış olabilir. Türk ulusu, vatansever evlatlarını katleden alçakları asla unutmayacak ve bir gün mutlaka hesabını soracaktır. Başta Genel Başkanımız Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Kalpaksız Kuvvacımız Uğur Mumcu olmak üzere yitirdiğimiz bütün canlarımızın manevi huzurunda saygıyla eğiliyor, Kemalizm’in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asarak “Yeniden Atatürk Cumhuriyeti”ne ulaşacak ve kanlarını yerde bırakmayacağımıza söz veriyoruz. Ruhları şad olsun!” Törende bir konuşma yapan Eğitim-İş Eskişehir Şube Başkanı Fadime Arslan şu ifadeleri kullandı: “Uğur Mumcu’yu Katledilişinin 32. Yılında Saygıyla Anıyoruz. 32 yıl önce bugün, Ankara’nın Karlı Sokak’ından yükselen bir patlama sesi, bir ulusun vicdanını paramparça etti. İlkeli, cesur gazeteciliği ve tam bağımsız Türkiye sevdasıyla halkın gönlünde yer eden Uğur Mumcu, gericiliğin ve karanlığın korkulu rüyası olmuştu. Onun susturulması için düzenlenen bu hain suikast, Türkiye’nin karanlık dehlizlerinde sinsice hazırlanan planların sonucuydu. Uğur Mumcu, “Sakıncalı Piyade” olarak tanımlanan bir dönemin cesur sesi, gerçeğin yorulmaz savunucusuydu. Özelleştirmeler eliyle ekonomik kaynakların yağmalandığı, etnik ve dini kimliklerin “demokrasi” adı altında kullanıldığı, mafya ve siyaset ilişkilerinin etkisinin arttığı bir süreçte Mumcu, halkını uyarıyordu. Onun katledilmesi, yalnızca bir gazeteciye yönelik terör eylemi değil, örgütlü kötülüğün hakikati susturma girişimiydi. Ne yazık ki, aradan geçen yıllar Mumcu’nun uyarılarının doğruluğunu acı bir şekilde kanıtladı. Mafya ve siyaset ilişkilerinin üzerindeki sis perdesi hâlâ kaldırılmadı; tarikatların bürokrasiyle iç içe geçtiği yapı devam ettirildi; emperyalist güçlerin maşası olan terör örgütleriyle gerçek bir mücadele yerine siyasi çıkarlar gözetildi. Mumcu’nun “tam bağımsız Türkiye” ideali, bugün de haklılığını koruyor. Geçmişte Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Turan Dursun gibi aydınlarımız faili meçhul cinayetlerle susturulurken, günümüzde baskı mekanizmaları başka bir boyut kazanmıştır. Aydınlarımız ve gazetecilerimiz hapis cezaları ve susturma politikalarıyla sindirilmeye çalışılmakta, hukuk ve adalet kavramları ayaklar altına alınmaktadır. Ancak Uğur Mumcu’yu katledenler yanıldı. Mumcu’nun eserleri, fikirleri ve cesareti 32 yıldır elden ele, dilden dile yayılmaya devam ediyor. Onun mirası, susturulamayan bir vicdan olarak yaşamaya devam ediyor. Bu mirası yaşatmak ve hakikati savunan yeni Mumcuların yanında olmak ise hepimizin görevi. Eğitim-İş olarak, Uğur Mumcu’yu ve diğer devrimci aydınlarımızı bir kez daha saygı, özlem ve minnetle anıyoruz. Bu ülkenin gerçeği haykıran cesur kalemlere ihtiyacı var. Bizler, onların bıraktığı bayrağı yere düşürmeyeceğiz. Katillerin er ya da geç hesap vereceğine olan inancımızla, cinayetler, yolsuzluklar ve hukuksuzluklar karşısında asla susmayacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz. Saygıyla, minnetle ve mücadele azmiyle. Uğur Mumcu yaşıyor, mücadelemizde yaşıyor!” dedi. Konuşmaların ardından günün anlam ve önemine istinaden okunan şiir ve ADD Cumhuriyet Korosu tarafından seslendirilen türkülerle tören sona erdi. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.