SON DAKİKA
Hava Durumu

#Chp Manisa Milletvekili

Porsuk Haber Ajansı - Chp Manisa Milletvekili haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Chp Manisa Milletvekili haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Üç Çocuklu Bir Ailenin Sağlıklı Beslenmesinin Maliyeti 28 Bin TL! Haber

Üç Çocuklu Bir Ailenin Sağlıklı Beslenmesinin Maliyeti 28 Bin TL!

Bir çocuğun doyabilmesinin günlük maliyetinin 280 liralara dayandığına dikkat çeken CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, “Üç çocuğu olan bir ailenin, sadece çocuklarının beslenmesi için ayda 23 bin ila 25 bin lira arasında bir paraya ihtiyacı var. Bu rakam protein ağırlıklı bir beslenmede 28 bin TL’ye çıkıyor” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3 çocuk çağrısına da atıfta bulunan Başevirgen, “Üç çocuk isteyenlere sesleniyorum, 3 çocuğun aylık gıda masrafı 28 bin lira. Sadece çocukların yemek masrafı asgari ücreti aşıyor. Bu tablo bir yönetim değil, iktidarın çocukları kaderine terk etmesidir. Bu ekonomik düzen çocukların geleceğini çalıyor. Beslenemeyen çocuk, öğrenemez. Öğrenemeyen bir toplum geleceğini kuramaz” dedi. Derinleşen ekonomik kriz, çocukların temel besinlere erişimini bile imkânsız hâle getirdi. CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, çocukların sağlıklı beslenebilmesi için gereken gıdaları kalem kalem ortaya koydu. “Açlık sınırını geçtik, artık çocuklar için beslenme hakkı bile yok oluyor” diyen Başevirgen, konuya ilişkin bir açıklama yaptı. “ET YİYEBİLMEK, GEREKLİ PROTEİNİ ALABİLMEK ZENGİNLİĞİN DEĞİL, İNSAN OLMANIN GEREĞİDİR” Bir çocuğu doyurmanın günlük maliyetinin 280 TL’ye dayandığına dikkat çeken Başevirgen, “Bir kg etin fiyatı 900 liraya dayandı. Bir litre süt marketlerde 40-50 lira arasında, 200 gram ekmek 15 lira, yumurtanın tanesi 5 lira, tavuk göğsünün kilosu 230 lira, peynirin kilosu 350–400 lira arasında. Gerekli diğer gıda ürünlerini de hesaba kattığımızda gelişme çağındaki bir çocuğun günlük dengeli beslenme maliyeti 240 ila 280 TL arasında değişiyor. Üç çocuğu olan bir ailenin sadece çocuklarının beslenmesi için ayda 23 bin ila 25 bin lira arasında bir paraya ihtiyacı var. Bu rakam protein ağırlıklı bir beslenmede 28 bin TL’ye çıkıyor. Et yiyebilmek, gerekli proteini alabilmek zenginliğin değil, insan olmanın gereğidir. Ancak artık ülkemizde et, ayrıcalıklı zengin bir kesimin ulaşabildiği lüks bir besin kaynağı haline geldi. Hangi çocuk bu koşullarda gelişecek?” diye sordu. “VATANDAŞIN SOFRASINA ADALET GELMEDEN HİÇBİR ŞEY DÜZELMEZ” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vatandaşlardan 3 çocuk isteğini 5 çocuk olarak yenilemesini de eleştiren Başevirgen, “Beş çocuk isteyenlere sesleniyorum, 3 çocuğun bile aylık gıda masrafı 28 bin lira. Hadi karşılayın. Üç çocuk için asgari beslenme 15 bin – 18 bin lira, normal beslenme 19 bin 500 – 22 bin 800 lira, yeterli beslenme için 24 bin 300 – 28 bin 300 lira. Bir baba, bir anne bu rakamı nasıl ödeyecek? Sadece çocukların yemek masrafı asgari ücreti aşıyor. Açlık sınırını geçtik, artık çocuklar için beslenme hakkı bile yok oluyor. Bu tablo bir yönetim değil, iktidarın çocukları kaderine terk etmesidir. Bu ekonomik düzen çocukların geleceğini çalıyor. Beslenemeyen çocuk, öğrenemez. Öğrenemeyen bir toplum geleceğini kuramaz. AKP’nin vatandaşlarımıza dayattığı bu tablo bir kriz değil, çöküşün resmidir. Vatandaşın sofrasına adalet gelmeden hiçbir şey düzelmez” dedi.

Çiftçinin, Üreticinin, Köylünün Sesi Bu Bütçede Yok Haber

Çiftçinin, Üreticinin, Köylünün Sesi Bu Bütçede Yok

CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bütçesinin görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonu’nda üreticilerin sorunlarına dikkat çekti. Başevirgen, “Borç olarak verecekleri krediyi, KİT’lere dağıtacakları parayı, ihracat için şirketlere aktaracakları kaynağı ekleyip tarıma ayrılan kaynak diye sunuyorlar. İktidar tarımsal desteklere 770 milyar değil 168 milyar lira veriyor. Ayrılan bu destekler, tarlada toprağı işleyen üreticiye, çiftçiye doğrudan ulaşmıyor. Yani üreticiye ‘destek’ değil, borç veriliyor. AKP iktidarı çiftçiyi, besiciyi, üreticiyi bitirdi. Çiftçi artık AKP’den ümidini kesti” dedi. CHP Manisa Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi Bekir Başevirgen, Tarım ve Orman Bakanlığı, Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde konuştu. Başevirgen, çiftçinin, besicinin sorunlarına ve tarıma ayrılan bütçenin yetersizliğine dikkat çekti. “ÇİFTÇİNİN, ÜRETİCİNİN, KÖYLÜNÜN SESİ BU BÜTÇEDE YOK” Üreticinin sesinin bütçede olmadığına dikkat çeken Başevirgen, “Bu bütçe, kâğıt üzerinde 541 milyar liralık bir büyüklüğe sahip. Tarıma, hayvancılığa, kırsal kalkınmaya ayrılan toplam kaynak ise 888 milyar lira civarında. İlk bakışta bu bütçe büyük sanılabilir. Ancak rakamların arkasındaki gerçek bambaşka. Çiftçinin, üreticinin, köylünün sesi bu bütçede yok. Rakamlar havada uçuyor ama 5 yıldır tarım desteklerine ayrılan pay Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) binde 2’si. Çiftçinin alın terinin karşılığı verilmedi. Ayrılan pay gerçekten komik” dedi. Çiftçinin kanunen alması gereken payı alamadığını ifade eden Başevirgen, “2006 yılında Tarım Kanunu çıkardık diye övünüyorlar. Kanun ne diyor, ‘bütçeden tarıma ayrılan payın milli gelirin yüzde 1’inden aşağı olamaz.” Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz 2026 yılında milli gelirin 77 trilyon lira olacağını söylüyor. Bu durumda tarım kanunu gereği tarım desteklerine ayrılan payın 770 milyar lira olması gerekir. Meclise sunulan 2026 bütçesinde tarım desteklerine ayrılan pay 168 milyar lira” diye konuştu. “ÜRETİCİYE ‘DESTEK’ DEĞİL, BORÇ VERİLİYOR” AKP iktidarının bugüne kadar çıkarılan kanuna hiçbir zaman uymadığını sözlerine ekleyen Başevirgen, “Algıyı yönetmekte o kadar mahirler ki, ‘2026 bütçesinde tarıma 888 milyar lira kaynak’ ayrıldığını övünerek söylüyorlar. Borç olarak verecekleri krediyi, KİT’lere dağıtacakları parayı, ihracat için şirketlere aktaracakları kaynağı ekleyip tarıma ayrılan kaynak diye sunuyorlar. İktidar tarımsal desteklere 770 milyar değil 168 milyar lira veriyor. Ayrılan bu destekler, tarlada toprağı işleyen üreticiye, çiftçiye doğrudan ulaşmıyor” açıklamasını yaptı. Desteklerin dağıtımının adil olmadığını vurgulayan Başevirgen, “Küçük üreticiye ulaşmayan destek, büyük işletmelere, tarımsal holdinglere veriliyor. Oysa Anadolu’nun dört bir yanında köylü üretici; ekipmanını, traktörünü, tarlasını satıyor. Çiftçinin tarlasını ekebilecek gücü de takati de kalmadı. Mazot desteği, elektrik indirimi, tarım sigortası gibi kalemlerde doğrudan, kolay erişilebilir destek mekanizmalarını görmek mümkün değil. Bu bütçede bu mekanizmalar yok. Yani üreticiye ‘destek’ değil, borç veriliyor” dedi. “ÇİFTÇİ BORÇ BATAĞINA DÜŞTÜ, BORCU 1,2 TRİLYONA DAYANDI” Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın koltuğa oturmasından bu yana 2 buçuk yılın geçtiğini hatırlatan Başevirgen, “‘Yapısal dönüşüm’, ‘gıda arz güvenliği’ ve ‘üreticiyi güçlendiren politikalar’ gibi büyük vaatlerle geldi. Ama ne yazık ki hiçbirini gerçekleştiremedi. Bu süreçte çiftçi borç batağına düştü, borcu 1,2 trilyona dayandı. Gıdada ithalata mahkum olduk. İthalatı bitireceklerini söylüyorlardı, özellikle kırmızı ette hala ithalat rekorları kırıyoruz” ifadelerini kullandı. Nisan ayında yaşadığımız ve 65 ili etkileyen zirai donun 500 bine yakın üreticinin mahsulünü yok ettiğini ve toplamda 23 milyar liralık hasara yol açtığına da dikkat çeken Başevirgen, “Hasarın en büyük olduğu il de Manisa. 37 bine yakın Manisalı üretici 813 bin dekarlık tarım alanında bu felaketi yaşadı. Aradan 8 ay geçmesine rağmen çiftçilere yapılacağı duyurulan destek ödemelerinin tamamı yatırılmadı. Girdi maliyetleri yüzde 50, yüzde 60 artmasına rağmen 7 numara üzüm geçen yıl da 100 liraydı bu yıl da 100 lira. Yaşanan felaketten dolayı üzüm üreticileri ellerinde kalan ürünlerle hasat yaptı ancak bu sefer de TMO’nun numara oyunuyla karşı karşıya kaldı” diye konuştu. “AKP İKTİDARI ÇİFTÇİYİ BİTİRDİ, BESİCİYİ, ÜRETİCİYİ BİTİRDİ, ÇİFTÇİ ARTIK AKP’DEN ÜMİDİNİ KESTİ” Çiftçilerin üretimden uzaklaştığını ve çiftçilerin yaş ortalamasının arttığına da dikkat çeken Başevirgen son olarak şunları söyledi: “Çiftçi, üretici, besici perişan. Çiftçinin ortalama yaşı 58, köylerde genç üretici yok. Manisa’nın Ahmetli ilçesinde genç bir besiciye denk geldik. Her geçen yıl hayvanlarının azaldığını, hayvanlarını satarak ayakta kaldığını söylüyor. Bir daha gittiğimizde onu bulamayacağımızı söylüyor. Bir başka besici, Ulusal Süt Konseyi’nin sütün referans fiyatını 19,60 lira olacak şekilde açıkladığını, sütün maliyetinin 21-22 lira olduğunu, ancak 16-17 liradan sütü sattıklarını, karşılığında para değil yem almak zorunda kaldıklarını söylüyor. Ve ekliyor, kahvede otursak çay içsek en azından zarar etmeyeceklerini söylüyor. AKP iktidarı çiftçiyi bitirdi, besiciyi, üreticiyi bitirdi. Çiftçi artık AKP’den ümidini kesti. Manisalı çiftçi, desteği sadece yerel yönetimlerden, CHP’li belediyelerden aldığını, iktidarın hiçbir yaraya merhem olmadığını söylüyor. Bu bütçe çiftçiye mazot vermez, umut vermez, bereket vermez, gelecek vermez. Çünkü bu bütçe çiftçinin faiz yükünü arttırıyor. Borcunu arttırıyor ve üretimden uzaklaştırıyor. CHP iktidarında tüm Türkiye gibi çiftçilerimiz de besicilerimiz de üreticilerimiz de rahat bir nefes alacak.”

Tencerede Et Yok, Bu Gidişle Bardakta da Süt Olmayacak! Haber

Tencerede Et Yok, Bu Gidişle Bardakta da Süt Olmayacak!

CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, üretim maliyetlerinin bile altında kalan çiğ süt fiyatlarına dikkat çekti. Başevirgen, “Bir litre sütü üretmenin maliyeti 22 lirayı geçti. Devletin belirlediği fiyat ise 19,60 TL. Besici her litre sütte zarar ediyor. Bu gidişle ülke kendi sütünü bile üretemez hale gelecek. Tarım politikalarındaki plansızlık, küçük üreticiyi adeta sektörden siliyor, hayvanlar kesime gidiyor. Tenceresine et koymaya gücü yetmeyen vatandaş, çiğ süt üretimindeki düşüşle birlikte bardağa da süt koyamayacak” dedi. CHP Manisa Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi Bekir Başevirgen, çiğ süt fiyatlarının düşük kalmasından dolayı besicilerin hayvanlarını kesime gönderdiklerine dikkat çekti. Çiğ süt fiyatlarının, üreticilerin maliyetlerini bile karşılamadığını belirten Başevirgen, konuya ilişkin bir açıklama yaptı. “SÜT FİYATI ÜRETİM MALİYETLERİNİ BİLE KARŞILAMIYOR” Türkiye’de tarım ve hayvancılık sektörlerinin alarm verdiğine dikkat çeken Başevirgen, “Ulusal Süt Konseyi’nin (USK) 1 Ekim itibarıyla çiğ süt litre fiyatını 19,60 TL olarak belirlemesi, üreticilerin sorunlarını her geçen gün daha da derinleştiriyor. Artan yem, elektrik, mazot ve veterinerlik giderleriyle baş edemeyen çiftçiler, bu fiyatla üretim maliyetlerini bile karşılayamıyor” dedi. “BESİCİ HER LİTRE SÜTTE ZARAR EDİYOR” Bir litre sütü üretmenin maliyetinin 22 lirayı geçtiğini belirten Başevirgen, “Devletin belirlediği fiyat ise 19,60 TL. Besici her litre sütte zarar ediyor. Hayvanı besleyemeyen çiftçi ya ineğini kesime gönderiyor ya da üretimi bırakıyor. Bu gidişle ülke kendi sütünü bile üretemez hale gelecek. Tarım politikalarındaki plansızlık, küçük üreticiyi adeta sektörden siliyor. Büyük süt sanayicileri ve zincir marketler ise düşük üretici fiyatlarından faydalanarak kârını artırıyor. Ancak zincir bu şekilde kırıldığında hem üretici hem tüketici kaybediyor” diye konuştu. “TENCEREDE ET YOK, BU GİDİŞLE BARDAKTA DA SÜT OLMAYACAK” Çiğ süt fiyatlarının bir litre su almaya bile yetmediğine dikkat çeken Başevirgen, “Tenceresine et koymaya gücü yetmeyen vatandaş, çiğ süt üretimindeki düşüşle birlikte bardağa da süt koyamayacak. Su içmek çiğ sütten pahalı hale geldi. Üretici bir litre süt satıp bir bardak çay içemiyor, bir şişe su alamıyor. Bir litre çiğ sütün fiyatı 19,60 lirayken, bir litrelik şişe su 20–25 TL, bir kutu meşrubat 25–30 TL, bir litre mazotun fiyatı 56 lirayı geçmiş durumda. Üreticinin 19,60 liradan sattığı sütün fiyatı, ambalajlanıp market raflarına geldiğinde ise ortalama 50 lirayı buluyor. Yine kazanan, en büyük emeği sarf eden emekçiler, üreticiler değil” ifadelerini kullandı. “KÖYDE ÜRETİM BİTİYOR, GENÇLER HAYVANCILIKTAN KAÇIYOR, HAYVANLAR İSE KESİME GÖNDERİLİYOR” 23 yıllık AKP iktidarının çiftçiliği bitirdiği gibi besiciliği de bitirdiğini sözlerine ekleyen Başevirgen, “Köyde üretim bitiyor, gençler hayvancılıktan kaçıyor. Hayvanlar ise kesime gönderiliyor. Bugün süt üreticisini korumazsanız, yarın süt tozu ve tereyağını ithal etmek zorunda kalırsınız. Üreticiye yeterli destek verilmezse, birkaç yıl içinde çiğ süt üretiminde ciddi düşüş yaşanacak. Bu sadece ekonomik değil, gıda güvenliği açısından da bir krizdir” dedi.

Emekliye Bayram Hayal Oldu Haber

Emekliye Bayram Hayal Oldu

AKP’nin, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı’nda 3 bin lira tutarında ödenen bayram ikramiyelerinin 4 bin liraya yükseltilmesi için Meclis’e kanun teklifi sunduğunu hatırlatan CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, “Emeklinin bayram ikramiyesi 2018’de asgari ücretin yüzde 62.5’i olarak başlamıştı, 2025’de asgari ücretin yüzde 18’i oldu. Saray sadece Ocak ayındaki harcamalarıyla en düşük emekli maaşı alan 124 bin 354 emeklinin maaşı, 444 bin 820 emeklinin bayram ikramiyesi kadar harcama yaptı. Emeklilerin 4 bin liralık ikramiyeyle bayramda torunlarına harçlık vermesi, memleketine gitmesi, gelecek misafirleri için ikramlık alabilmesi hayalin de ötesine geçti. Emekliye bayram da hayal oldu” dedi. CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, AKP’nin bayram ikramiyesinin 3 bin liradan 4 bin liraya yükseltilmesi için Meclis’ sunduğu kanun teklifini eleştirdi. Sadece bin lira artacak ikramiyenin emeklilerin hiçbir yarasını sarmayacağına dikkat çeken Başevirgen, konuya ilişkin bir açıklama yaptı. “SARAY SADECE OCAK AYINDA 44 BİN 820 EMEKLİNİN BAYRAM İKRAMİYESİNİ HARCADI” Ekonomik krizin her geçen gün daha da derinleştiğini belirten Başevirgen, “Enflasyon, peşi sıra gelen zamlar vatandaşı nefes alamaz noktaya getirdi. Çalışanların durumu böyleyken yıllarca çalışıp üreterek ülke ekonomisine destek olan emeklilerin durumuysa daha vahim. Saray bu yıl ocak ayında 1 milyar 779 milyon 281 bin lira harcama yaptı. Saray sadece Ocak ayındaki harcamalarıyla en düşük emekli maaşı alan 124 bin 354 emeklinin maaşı, 444 bin 820 emeklinin bayram ikramiyesi kadar harcama yaptı. Bayram ikramiyesi 2018’de asgari ücretin yüzde 62.5’i olarak başlamıştı, 2025’de asgari ücretin yüzde 18’i oldu. 14 bin 469 liralık maaşla açlığa mahkum edilen emeklinin tüm umutları ikramiyeydi ancak iktidar 4 bin lirayı reva görerek emeklinin aklıyla dalga geçmeyi tercih etti. AKP’nin ekonomi politikaları artık hiçbir vicdana sığmıyor” dedi. “EMEKLİYE BAYRAM HAYAL OLDU” Ramazan ayına yoksul bir şekilde giren emeklileri buruk bir bayramın beklediğini söyleyen Başevirgen, “4 bin liralık ikramiyeyle emekli nasıl torununa harçlık versin, nasıl ikramlık tatlı, şeker alabilsin? En düşük baklavanın kilogram fiyatı 550 lirayı buldu. En düşük ikramlık şekerin kilogram fiyatıysa 250 liradan başlıyor. Emekliler yaşam mücadelesi verirken bayramda torunlarına harçlık vermesi, memleketine gitmesi, gelecek misafirleri için ikramlık alabilmesi hayalin de ötesine geçti. Emekliye bayram hayal oldu. Emekli bayramı geçti, artık karnını doyurabilmenin derdine düştü. İktidara çağrımızdır. Yaptığınız yanlıştan bir an önce dönün en düşük emekli maaşını en azından asgari ücret düzeyine çıkarın, bayram ikramiyesi de bir asgari ücret tutarına yükseltin” diye konuştu.

Manisalı Üzüm Üreticisi Perişan Halde! Haber

Manisalı Üzüm Üreticisi Perişan Halde!

CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in dinlediği üzüm üreticileri, ruhsatlı ilaç kullanmalarına rağmen etken madde çıktığı gerekçesiyle üzümlerinin alınmadığından yana dert yandı. Üretici, “Ruhsatlı ilacı atıyoruz sonra kalıntı çıktı diye almıyorlar. Fişlerimiz, faturalarımız hepsi elimizde” dedi. Bir diğer üretici, “Herkesin ağzında fiyat kırma politikası olarak ilk başta bir yağmur olayı oldu. Sonra o iş kalktı şimdi üzüm kalmayınca son bir aydan beri etken madde muhabbeti ortaya çıktı. Firmaların, tüccarların ağzında artık koz oldu” sözleriyle durumu anlattı. Üreticilerin durumunu değerlendiren Başevirgen ise, “Manisalı üzüm üreticisi şu anda perişan halde. Bu bölgede çiftçi artık arazisini satmaya başladı” dedi. CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, Manisa’nın Ahmetli ilçesinde üzüm üreticilerinin sorunlarını dinledi. Üretici, ürünlerinde ruhsatlı zirai ilaç kullanmalarına rağmen, etken madde olduğu gerekçesiyle firmaların üzümü almadığını ya da fiyat kırmaya çalıştığını ifade etti. Tonlarca üzüm, üreticilerin elinde kaldı. “RUHSATLI İLACI ATIYORUZ SONRA KALINTI ÇIKTI DİYE ALMIYORLAR” Hiç ruhsatsız ilaç atmadığına dikkat çeken bir üzüm üreticisi, “Hem ilaca ruhsat veriyorsun hem bize attırıyorsun biz bunu çözemiyoruz. Fişlerimiz, faturalarımız hepsi elimizde. 3-4 aktif ilaç var. Ruhsatlı ilacı atıyoruz sonra kalıntı çıktı diye almıyorlar. Yeni sezon başlıyor, masrafımız çok, elimizde mevcut olan bağlar var. Budamazsak olmaz, bağlamasak olmaz, malı sahipsiz de bırakamayız. Mecbur devam etmek istiyoruz ama bu şekilde nasıl devam edeceğiz? Bize verilen ilaçlar ruhsatlı, attığımız hiçbir yasak ilaç yok zaten atamayız. Ama üzümü almaya gelince, ‘sen bu ilacı niye attın?’ diye soruyorlar. Sen niye sattırıyorsun, ben niye atıyorum? Bunun cevabını alalım” dedi. “BİZE KİM DESTEK VERECEK? BU ÇİFTÇİYE KİM BAKACAK?” Üreticilerin üretimden uzaklaştığını söyleyen çiftçi, “Ben hem üzüm üretiyorum hem de başkalarının bağlarında iş yapıyorum. Geçen sene ben 300 dekar yer kökledim. İnsanlar ona bel bağlıyor ama ondan da bir gelir gelmeyince toprağını satıp başka illere gidiyor. Çiftçilik böyle bitiyor” diye konuştu. Başevirgen’in, elde kalan üzümleri satamadan yeni mahsul için masrafları nasıl karşılıyorsunuz sorusunu da yanıtlayan çiftçi, “Traktörümüzü satıyoruz, arabamızı satıyoruz, arazimiz varsa onu satıyoruz, borçlanıyoruz. Kredileri de kestiler. Şu an çiftçiye hiçbir destek yok. Her taraftan önümüze geçtiler. Bize, ‘bağları kökleyin, işi bırakın, gidin asgari ücrete çalışın’ diyorlar. Zaten 5-10 dönüm arazisi olan ufak çiftçiyi bitirdiler. Bize kim destek verecek? Bu çiftçiye kim bakacak?” diye sordu. “ÖNCE YAĞMUR SONRA ETKEN MADDE BAHANESİYLE FİYAT KIRMA POLİTİKASI YAPILIYOR” Bir başka üzüm üreticisi de firmaların önce yağmuru sonra üzümlerde etken madde olduğunu bahane ederek fiyat kırmaya çalıştığını ifade etti. Çiftçi, “Herkesin ağzında fiyat kırma politikası olarak ilk başta bir yağmur olayı oldu. Sonra o iş kalktı şimdi üzüm kalmayınca son bir aydan beri yaklaşık etken madde muhabbeti ortaya çıktı. Firmaların, tüccarların ağzında artık koz oldu. Dönüm maliyeti; ortalama bir kişi budak yapsa 15 bin lira budak parası, bağlamasıyla beraber 20 bin lira, dönüm maliyeti 2 bin lira, ilaç 3 bin lira. Sadece başlı başına 10 dönümün maliyeti 50 bin lira. Üzüm 10 lira olsa maliyetler keşke hep 1 lira olsa. Direk alıyoruz tanesi 150 lira. Ortalama 10 dönüm bir yere 10 tane direk kullanılıyor. Sadece bin 500 lira direk parası” diye konuştu. “MANİSALI ÜZÜM ÜRETİCİSİ ŞU ANDA PERİŞAN HALDE, ÇİFTÇİ ARTIK ARAZİSİNİ SATMAYA BAŞLADI” Üreticilerin durumunu değerlendiren Başevirgen ise şunları kaydetti: “Çiftçi üretiyor ama ne kadara satacağını bilmeden üretiyor. Şimdi diğer ürünlerde para yapmıyor. Çiftçi en azından üzümden yana yüzü güler diye düşünüyordu. Üzüm fiyatı 120-130 liralardan 150-160 liraya çıkacak mı diye beklenirken üzüm 70 liralara düştü. Manisalı üzüm üreticisi şu anda perişan halde. Bu bölgede çiftçi artık arazisini satmaya başladı. Gittiğimiz her yerde çiftçi, ‘5 dönüm sattım, 10 dönüm sattım, traktörümü sattım. Yeni ürün ekebilmek için mecburum’ diye söylüyor. Çiftçinin bu şartlar altında üretim yapma şansı kalmadı. Çiftçi mahsulüne güvenip evlenemiyor, çocuğunu evlendiremiyor.”

Hepimizin Sonu Hayvanları Kesime Yollamak! Haber

Hepimizin Sonu Hayvanları Kesime Yollamak!

CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, besicilerin sorunlarını dinledi. Ulusal Süt Konseyi’nin çiğ süt fiyatını 17 lira 15 kuruş açıklamasına rağmen, sütü en fazla 12-13 liradan satabilen besiciler, yem fiyatları artarken düşen süt fiyatları karşısında sürekli zarar eder noktaya geldi. Çiftliklerini kapatma aşamasında olan besiciler, Başevirgen’e dert yandı. Artık nakit para akışının olmadığını söyleyen bir besici, “Yemi alıyoruz, karşılığında süt veriyoruz. Para alışverişi 2 yıldan beri tamamen kalktı. Hayvanlarda da şu an bir para döngüsü yok. Tamamen kredi üzerine dönüyor. Bizden sonrası artık yok. Bu bölgede üretim tamamen bitecek. Hepimizin sonu hayvanları kesime yollamak” dedi. Bir diğer besici ise, “Bu işi en fazla yapabileceğimiz 5 sene bilemedin 10 sene daha, ondan sonra Allah kerim. Yapma şansım yok” sözleriyle besiciliği bırakacağını ifade etti. CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, Manisa’da besicileri ziyaret ederek sorunlarını dinledi. Ulusal Süt Konseyi’nin çiğ süt fiyatını 17 lira 15 kuruş olarak açıklamasına rağmen sütü 12-13 liradan satabilen besicilerin kazandıkları giderlerini karşılamaz hale geldi. Yem fiyatları artarken, süt fiyatlarının düşmesiyle sürekli zarar eden besicilerin süt hayvanlarını kesime göndermekten başka çareleri kalmadı. “MASRAFLARI BANKALARDAN KREDİ KULLANARAK KARŞILIYORUZ” Başevirgen’e dert yanan bir besici, “Devletin belirlediği rakam 17 lira 15 kuruş ama şu anda 12 buçuk liradan süt veriyoruz. Ayın birine kadar 12 buçuk liraydı ama şu anda fiyat belli değil. Hiç kimse bir şey açıklamıyor. Geçen yıl 480 liraya yemin çuvalını alıyorduk Nisan ayına kadar 14,5 liraya süt satıyorduk. Ondan sonra süt fiyatını 12,5 liraya düşürdüler, yem oldu 700 lira. Masrafları bankalardan kredi kullanarak karşılıyoruz, ayakta durmaya çalışıyoruz. 2 milyon lira yem için kredi aldım. O da 3 ayda bitti” dedi. “YEMİ ALIYORUZ, KARŞILIĞINDA SÜT VERİYORUZ. PARA ALIŞVERİŞİ 2 YILDAN BERİ TAMAMEN KALKTI” Verdikleri sütün karşısında para talep edemediklerine dikkat çeken bir diğer besici ise para talep etmeleri durumunda sütü almamakla tehdit edildiklerini belirtti. Besici, “Şu anda 17 lira 15 kuruştan süt satan besici yok. Bana son gelen süt alım fiyatı 12 liraydı. Yemi alıyoruz, karşılığında süt veriyoruz. Para alışverişi 2 yıldan beri tamamen kalktı. Hayvanlarda da şu an bir para döngüsü yok. Tamamen kredi üzerine dönüyor. Ziraat Bankası’ndan da kredi kullanamıyoruz. Özel bankalardan aldığımız kredilerle dönüyor. Ziraat Bankası gecikmelerden dolayı kredi vermiyor. Bu ortamda malın karşılığında para alamıyorsan gecikmeye düşmemen de mümkün değil” ifadelerini kullandı. Şartların zorlaştığından dolayı birçok kişinin devam edemediğini söyleyen besici, “Besi hayvanından daha çok süt hayvanı kesiliyor. Şu anda mükemmel derecede süt hayvanı kesiliyor. Kimsenin devam etme şansı kalmıyor. 6 ay 1 yıl sonrasında devam edemiyor. Hep zarar ederek ne kadar devam edebilirsin ki? Şu an da zaten her şeyi ithal ediyoruz ama herhalde daha da yüksek oranlarda ithal edeceğiz. Birçoğu hayvancılığı bırakıp büyük şehirlere göç ediyor. Bizden sonrası artık yok. Bu bölgede üretim tamamen bitecek. Hepimizin sonu hayvanları kesime yollamak” diye konuştu. “35 YILDIR BU İŞİ YAPIYORUM, BU KADAR ZOR BİR DÖNEMİ HİÇ GÖRMEDİM” Yem fiyatlarının yüksekliğinden şikayet eden bir diğer besici ise, “Satılacak 6-7 tane hayvanım var. Başka çıkar yolumuz yok. Masrafları çıkartamıyorum. Yıllarımızı döktük ama karşılığı yok. Kahvede bir bardak çay olmuş 7,5 lira, su 10 lira, sütün fiyatı ise 12 lira. 35 yıldır bu işi yapıyorum, bu kadar zor bir dönemi hiç görmedim. Bu sene bıçak kemiğe dayandı desem yeridir. Bu işi en fazla yapabileceğimiz 5 sene bilemedin 10 sene daha, ondan sonra Allah kerim. Yapma şansım yok” sözleriyle Başevirgen’e dert yandı. “KAZANMAK İÇİN SÜT FİYATININ 20 LİRA OLMASI LAZIM” Süt fiyatlarının düşüklüğünden, yem fiyatlarının ise çok artmasından şikayet eden besiciler ise Başevirgen’e sorunlarını şu sözlerle aktardı: “Sütü 14,5 liraya verdiğimiz zamanlar 520 liraya süt yemi alıyorduk. Sütü 12,5 liraya düşürdüler, süt yemi 650-730 lira arasında oldu. Arpa yemini bile 480 liraya alıyoruz, çok çılgın bir rakam. Bunun sonunda zamanla ufak çiftlikler kapanacak. Üç sene önce hayvancılığı daha da geliştireyim, sütü artırayım diyordum. Ama 2 sene sonra bütün fikirlerim değişti. Zaman artık aile ticareti oldu. Kazanmak için süt fiyatının 20 lira olması lazım. Geçtiğimiz yıl süt hayvanları kesime gidiyordu, yine aynısı olacak. Adam bakamayınca ne yapacak mecbur kestirecek. Yem geçen yıl 470 liraydı şimdi kalitesine göre 680, 730 liraya yem alanlar var. Sütü Haziran ayında 14,5 liraya verdim. Sütü 13,5 lira yaptılar, 13 yaptılar, en son 12,5 lira yaptılar. Yem fiyatı arttı süt fiyatı geriye geldi.”

Bir Çocuğun Sağlıklı Beslenebilmesinin Maliyeti 110 TL Haber

Bir Çocuğun Sağlıklı Beslenebilmesinin Maliyeti 110 TL

CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, gelişme çağındaki bir çocuğun sağlıklı beslenebilmesinin günlük maliyetinin 110, aylık maliyetinin ise 3 bin 300 lira olduğuna dikkat çekti. Başevirgen, “17 bin liralık asgari ücretle geçinmeye çalışan bir aile, tek çocuk için toplam gelirinin en az yüzde 20’sini sadece çocuğun hayvansal protein ihtiyacını karşılamak için ayırması gerekiyor. Geçim derdindeki yurttaşlar, peynir yerine çökelek veya yağsız lor peyniri, et yerine bakliyat ve makarna yiyerek yaşamaya çalışıyor. Çocuklarımıza bu kötülüğü yapmaya kimsenin hakkı yok. Geleceğimiz kaybediyoruz” dedi. CHP Manisa Milletvekili ve Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Bekir Başevirgen, gelişme çağındaki çocukların sağlıklı beslenebilme maliyetlerini hesapladı. Gerekli besinleri tüketemeyen, sağlıksız bir neslin yetiştiğini belirten Başevirgen, konuya ilişkin bir açıklama yaptı. “YURTTAŞLARIN ALIM GÜCÜ ET, SÜT VE PEYNİRE YETİŞEMİYOR” Başevirgen, halk tarafından ucuz olarak bilinen marketlerde bile bir litre sütün fiyatının 30 lira, tam yağlı inek peynirin kilosunun ortalama 335 lira, tane yumurtanın ise 5 liraya çıktığını söyledi. Dana etinin marketlerdeki ortalama fiyatının ise 500 lirayı bulduğunu belirten Başevirgen, “Türk-İş’in açıkladığı verilere göre açlık sınırı Eylül ayında 19 bin 830 liraya yükseldi. Asgari ücretle açlık sınırı arasındaki makas 2 bin 800 liraya kadar yükseldi. Oluşan bu fiyatlarla yurttaşların alım gücünü karşılaştırdığımızda, halkımızın süt içmeyi, peynir, yumurta ve et yemeyi unuttuğunu görüyoruz. Yetişkin bireylerin yeteri kadar et ve süt ürünlerini tüketememesi elbette bir sorun. Fakat asıl önemli tehlike çocuklarımızın bunlardan mahrum kalması” diye konuştu. “ASGARİ ÜCRETLİ ÇOCUĞUNU DOYURSA DA BESLEYEMİYOR” Büyüme döneminde olan çocuklar için protein ve kalsiyum ihtiyacının önemine dikkat çeken Başevirgen, “Özellikle okul çağı ve öncesi çocukların protein ve kalsiyum ihtiyacının karşılanabilmesi için süt ve süt ürünleri ile et tüketimi çok önemli. 7 yaşındaki bir çocuğun sağlıklı beslenebilmesi için günlük 30 gram proteine ihtiyacı var. Bunu için de günlük en az 400 ml süt, 60 gram peynir, 1 adet yumurta ve 50 gram et tüketmek zorunda. Ancak bu hayvansal proteinler için yapılacak harcama, ailenin kendisi hiç tüketmese dahi günlük 110, aylık ise 3 bin 300 lirayı buluyor. Eğer ailenin gelişme çağında 2 çocuğu varsa aylık asgari harcama 6 bin 600 liraya çıkıyor. Yani günümüz şartlarında asgari ücretle çalışan biri, çocuklarını bir şekilde doyursa da aslında sağlıklı besleyemiyor” ifadelerini kullandı “ÇOCUKLAR EVDE DE OKULDA DA AÇ” Okullardaki kantin fiyatlarının da öğrencilerin ve ailelerin boyunu aştığını ifade eden Başevirgen, “Bu yıl ara zam alamayan milyonlarca çalışan açlık ve yoksulluk sınırında hayat mücadelesi verirken, öğrencilerin temel beslenme için okul kantininden yapacakları harcamalar da katlandı. Evde sağlıklı beslenemeyen çocukların okul kantinlerinde de gerçek anlamda beslenebilmesi imkansız. Ailelerin, hiçbir besin değeri olmayan kuru tost ve ayran için bile günlük 100-150 liraya yakın bir tutarı gözden çıkarması gerekiyor. Beslenemeyen bir öğrencinin dersi kavraması ve algılaması da güçleşiyor. Okullarda bir öğün ücretsiz yemek uygulamasını maliyet yükü olarak gören iktidar yüzünden yine olan çocuklarımıza oluyor” dedi. ”PEYNİR YERİNE ÇÖKELEK, ET YERİNE BAKLİYAT, HİÇBİRİ OLMAZSA MAKARNA” 17 bin liralık asgari ücretle geçinmeye çalışan bir ailenin tek çocuk için toplam gelirinin en az yüzde 20’sini sadece çocuğun hayvansal protein ihtiyacı için ayırması gerektiğini söyleyen Başevirgen, “Çocuk sayısı arttıkça sağlıklı beslenme için ayrılması gereken tutar da o yönde artıyor. Barınma, ısınma, elektrik, su, ulaşım ve diğer masraflar derken asgari ücretle geçinen ailelerin çocuklarına böyle bir bütçe ayırması mümkün değil. Geçim derdindeki yurttaşlar, peynir yerine çökelek veya yağsız lor peyniri, et yerine bakliyat ve makarna yiyerek yaşamaya çalışıyor. Çocuklarımıza bu kötülüğü yapmaya kimsenin hakkı yok. Geleceğimiz kaybediyoruz” açıklamasını yaptı.

Taneyle Hayat Dönemi Başladı Haber

Taneyle Hayat Dönemi Başladı

CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, “Açlık sınırının altında kalan yurttaşlarımız kiloyla aldığı gıdaları önce yarım kilo şimdi ise taneyle almaya başladı. İktidarın kötü ekonomi politikaları vatandaşlarımız için taneyle hayat dönemini başlattı. Tüm banknotlarımızın toplam değeri olan 385 lirayla yarım kilo kıyma bile alamadığımız bu dönemde, artık meyveyi, sebzeyi taneyle almaya başladık” dedi. CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, vatandaşların beslenmesinden bile tasarruf etmek zorunda kaldığını önceden kiloyla aldığı meyveleri, sebzeleri artık taneyle almaya başladığını ifade etti. Marketlerde ki fiyatlara dikkat çeken Başevirgen, konuya ilişkin bir açıklama yaptı. “ARTIK MEYVEYİ, SEBZEYİ TANEYLE ALMAYA BAŞLADIK” Artan gıda fiyatları, yüksek enflasyon, bitmek bilmeyen ekonomik krizin vatandaşlarımızı getirdiği noktanın artık vicdanları yaraladığını söyleyen Başevirgen, “Açlık sınırının altında kalan yurttaşlarımız kiloyla aldığı gıdaları önce yarım kilo şimdi ise taneyle almaya başladı. İktidarın kötü ekonomi politikaları vatandaşlarımız için taneyle hayat dönemini başlattı. Tüm banknotlarımızın toplam değeri olan 385 lirayla yarım kilo kıyma bile alamadığımız bu dönemde, artık meyveyi, sebzeyi taneyle almaya başladık” dedi. “BU GIDA FİYATLARIYLA VATANDAŞLARIMIZIN SAĞLIKLI BESLENEBİLMESİ İMKANSIZ” Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) market gıda verilerini paylaşan Başevirgen, “TZOB verilerine göre de marketlerde sebze, meyve ve baklagillerin ortalama kilogram fiyatları aldı başını gitti. Marketlerde limon 53 lira, kuru soğan 18 lira, kabak 31 lira, patates 15 lira, salatalık 37 lira, patlıcan 35 lira, domates 33 lira, elma 40 lira, nohut 76 lira, yeşil mercimek 65 lira, kuru fasulye 80 liraya, pirinç 70 liraya satılıyor. 30’lu yumurta kolisi 120 lira, beyaz peynir 250 lira. Bu gıda fiyatlarıyla emeklinin, asgari ücretlinin geçinmesi, sağlıklı beslenebilmesi imkansız” ifadelerini kullandı. “EMEKLİLERİMİZ KALAN ÖMÜRLERİNİ UCUZ GIDA KUYRUKLARINDA TÜKETİYOR” Ucuz gıda kuyruklarına da dikkat çeken Başevirgen, “Gücü marketlerden, kasaplardan et almaya yetmeyen vatandaşlarımız ise Et ve Süt Kurumu’nun önünde ucuz et alabilmek için kuyruklar oluşturuyor. Artık kiloyla et alma dönemi de bitti. Büyük bir çoğunluğu etin tadını unutan vatandaşlarımızdan et alabilenler ise taneyle sebze meyve aldığı gibi eti de gramla alabiliyor. Yıllarca çalışıp didinip huzurlu, ekonomik sıkıntılar yaşamadan hayatlarını devam ettirmek isteyen emeklilerimiz ise kalan ömürlerini ucuz gıda kuyruklarında tüketiyor. Vatandaşlarımız bunu hak etmiyor” diye konuştu. “TÜİK’İN İSTATİSTİKLERİ BİLE ARTIK BİZE GÖSTERİYOR Kİ İKTİDARA DUYULAN GÜVEN AZALIYOR” Başevirgen, vatandaşların artık iktidara güvenmediğini de belirterek, “İktidara göre ekonomi iyi, enflasyon düşüyor ama girdi maliyetleri altında ezilen üretici kazanamıyor, markette fiyatlar yüksek tüketici alamıyor. Vatandaşın gerçekliği karnını doyurmak, barınabilmekken, iktidara yakın çevreler ise 4’er 5’er maaşlar, ihalelerle zenginliklerine zenginlik katmaya devam ediyor. Ancak TÜİK’in istatistikleri bile artık bize gösteriyor ki iktidara ve ekonomi politikalarına duyulan güven her geçen gün daha da azalıyor. Ekonomik güven endeksi Temmuz ayında yüzde 94,4 iken bu oran Ağustos ayında yüzde 1,3 azalarak yüzde 93,1’e geriledi” dedi.

Vatandaş Gelen Zamlarla Kışı Nasıl Geçireceğini Düşünüyor! Haber

Vatandaş Gelen Zamlarla Kışı Nasıl Geçireceğini Düşünüyor!

Kış öncesi kömür, odun ve soba fiyatlarını araştıran CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, “Doğal gaza gelen zamlar sonrasında kömüre ve oduna yönelen vatandaşlarımız, oduna, kömüre ve soba fiyatlarına da zam gelmesiyle kışı nasıl geçireceğini düşünmeye başladı. Öyle ki geçen sene tonu 4 bin 500 lira olan yerli kömürün ton fiyatı bu yıl en az 6 bin 500 lirayı buldu” dedi. Soba fiyatlarına da dikkat çeken Başevirgen, “Evlerde kullanılabilecek sobaların en düşük fiyatı 8 bin liradan başlarken 25 bin liralara kadar ulaşıyor. Odunun ton fiyatı geçen yıl 3 bin lira iken bu yıl 6 bin liraya kadar yükseldi” ifadelerini kullandı. CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, yaklaşan kış öncesi kömür, odun ve soba fiyatlarını araştırdı. Doğal gaza gelen zamlarla birlikte, vatandaşların sobayla ısınmaya yöneldiğini belirten Başevirgen, kömür, odun ve soba fiyatlarının da artmasıyla vatandaşlar için ısınmanın lüks haline geldiğini belirtti. Karnını doyurmaktan bile tasarruf eden vatandaşların, yaklaşan kışı kara kara düşündüğünü söyleyen Başevirgen, konuya ilişkin bir açıklama yaptı. “VATANDAŞ ISINMADAN DA TASARRUF ETMEK ZORUNDA KALACAK” Artan yakacak fiyatlarıyla vatandaşların ısınmadan da tasarruf etmek zorunda kalacağını ifade eden Başevirgen, “Aldıkları maaşlarla açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren vatandaşlarımız şimdi de yaklaşan kış öncesi nasıl ısınacağını düşünmeye başladı. Artan doğal gaz fiyatları, ısınmayı da lüks haline getirdi. Yüksek gıda fiyatları ve düşük maaşlardan dolayı yediği yemekten bile tasarruf etmek zorunda bırakılan vatandaşlarımız yaklaşan kış ayıyla birlikte ısınmadan da tasarruf etmek zorunda kalacak” dedi. “GEÇEN YIL TONU 4 BİN 500 LİRA OLAN KÖMÜRÜN TONU BU YIL 6 BİN 500 LİRA” Kış öncesi kömür fiyatlarını araştıran Başevirgen, “Doğal gaza gelen zamlar sonrasında kömüre ve oduna yönelen vatandaşlarımız, oduna, kömüre ve soba fiyatlarına da zam gelmesiyle kışı nasıl geçireceğini düşünmeye başladı. Öyle ki geçen sene tonu 4 bin 500 lira olan yerli kömürün ton fiyatı bu yıl en az 6 bin 500 lirayı buldu. Tonla kömür alamayıp günü kurtarmak için torbayla kömür alan vatandaşlarımız ise geçen yıl 130 lira öderken bu yıl en az 160 lira ödüyor. Esnaf kömürün torba fiyatının en az 180 lira olması gerektiğini, vatandaşlar alamadığı için 160 liradan satmak zorunda kaldıklarını, böyle giderse seneye dükkanlarını kapatmak zorunda olduklarını söylüyor” diye konuştu. “EN DÜŞÜK SOBA FİYATI 8 BİN LİRADAN BAŞLIYOR” Kömürle birlikte odun ve soba fiyatlarının da arttığına dikkat çeken Başevirgen, “Isınabilmek için sadece kömür de yetmiyor. Soba fiyatları da aldı başını gitti. Evlerde kullanılabilecek sobaların en düşük fiyatı 8 bin liradan başlarken 25 bin liralara kadar ulaşıyor. Maliyetlerinden dolayı kömür yakamayıp oduna yönelen vatandaşlarda yüksek maliyetler altında eziliyor. Odunun ton fiyatı geçen yıl 3 bin lira iken bu yıl 6 bin liraya kadar yükseldi. Çuval fiyatları ise geçen yıl 70 lirayken bu yıl en az 100 liradan satılıyor” açıklamasını yaptı. “İKTİDAR KÖTÜ EKONOMİ POLİTİKALARIYLA VATANDAŞLARA ‘YAŞAMAYIN’ DİYOR” İktidarın kötü politikalarının reçetesini vatandaşın ödediğini belirten Başevirgen, “İktidar kötü ekonomi politikalarıyla açlık sınırının altında bıraktığı, yükselen kira fiyatları nedeniyle barınmalarını zorlaştırdığı, doğal gaz, kömür, odun fiyatlarıyla ısınmalarını lüks hale getirdiği vatandaşlara ‘yaşamayın’ diyor. Artık vatandaşlara karşı asli görevlerini bile yerine getiremeyen iktidar, yandaşlarının lüks içindeki yaşamlarını beslemeye ise devam ediyor” dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.