SON DAKİKA
Hava Durumu

#Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi

Porsuk Haber Ajansı - Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Cumhuriyet Biat Edenlerin Değil Direnenlerin Eseridir! Haber

Cumhuriyet Biat Edenlerin Değil Direnenlerin Eseridir!

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi tarafından 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve Cumhuriyet’in 102’nci yılı etkinlikleri ile ilgili bir basın açıklaması yapıldı. ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Cumhuriyetimizin 102. yılında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde yürüyen biz Eskişehirliler; özgürlüğümüze, laikliğimize, bağımsızlığımıza ve insan onuruna dayalı bir yaşama sahip çıkmak için bir kez daha alanlardayız. Bu kent, Kurtuluş Savaşı’nda ilk direnişin ateşini yakan, Kuvayı Milliye’nin yüreğini taşıyan kenttir. Ve bugün o ateşi yeniden yakıyoruz! Bugün ülkemizde;adalet terazisini şaşırtan kararlar, halkın sırtına yüklenen ekonomik krizler, bilim ve sanatın yerine dogmaların, liyakatin yerine sadakatin getirildiği bir düzen dayatılmaktadır. Gençler ülkesine değil umutsuzluğa sürüklenmekte, kadınlar her gün şiddete, baskıya, eşitsizliğe karşı yaşam mücadelesi vermektedir. Cumhuriyet’in en temel direği olan laiklik aşındırılmakta, devletin kurumları şahısların keyfine bırakılmaktadır. Ama biz susmayacağız! Çünkü bu ülkenin harcında, Kuvayı Milliye’nin kanı, alın teri ve inancı vardır. Ve biz, o mirasın onurlu sahipleriyiz. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, biat edenlerin değil; direnenlerin eseridir! Direne direne, omuz omuza kuruldu, yine öyle korunacaktır! Bugün görevimiz açıktır: Cumhuriyet’in ışığını yeniden sokaklara taşımak, karanlığa karşı birlikte yürümektir! Bu nedenle 29 Ekim 2025 Çarşamba günü, saat 15.00’te Adalar Atatürk Caddesi girişinde buluşuyoruz. Kadınıyla, genciyle, emeklisiyle, işçisiyle, öğrencisiyle; her yaştan her yurttaşımızı büyük halk yürüyüşümüze davet ediyoruz. Gelin, Eskişehir’in kalbinden tüm Türkiye’ye haykıralım: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” “Yaşasın tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti!” Tüm yurttaşlarımızı evlerini, işyerlerini, balkonlarını şanlı Türk Bayrağımızla donatmaya çağırıyoruz. Kırmızı-beyaz bir deniz olsun Eskişehir! Her pencereden umut, her yürekten kararlılık taşsın! Biz, bu ülkenin aydınlık yüzleriyiz. Biz, öğretmenlerin, emekçilerin, öğrencilerin, kadınların, sanatçıların Cumhuriyetiyiz. Biz, korkmayan, yılmayan, Atatürk’ün devrimlerine sahip çıkan milyonlarız! Ve buradan bir kez daha, tüm yurda ilan ediyoruz: “Ne pahasına olursa olsun, bu Cumhuriyet yaşayacak! Bu ülke yeniden Atatürk’ün aydınlığında yükselecek!” Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk! Yaşasın halkın egemenliği, eşitliği ve özgürlüğü! Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti! Yeniden Atatürk Cumhuriyetini inşa etmek için tüm yurttaşlarımızı 29 Ekim 2025 Çarşamba günü saat 15:00 de Türk Bayrağımız ve Atatürk Posterlerimiz ile Adalar Atatürk Caddesi girişinde bekliyoruz. Artık vakit tamamdır. Atatürk’te birleşme zamanı gelmiştir. Yüce Türk Milletine saygılarımızla."

Bir Milletvekili Çıkıp Şehide Ceset Diyemez! Haber

Bir Milletvekili Çıkıp Şehide Ceset Diyemez!

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde geçtiğimiz hafta yaşanan terör örgütü ve terör örgütü elebaşına yönelik söylemlerle ilgili olarak bir basın açıklaması yapıldı. ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci tarafından düzenlenen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; ''Kıymetli basın mensupları, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, milletimizin iradesini temsil etmek üzere kurulmuş en yüce kurumdur. Ancak bugünlerde, o yüce çatı altında yaşananlar, Türk milletinin vicdanında derin bir yara açmıştır. DEM Parti grup toplantısında bölücü terör örgütünün elebaşına övgüler dizilmesi, o ismin sloganlarla anılması, ve ardından şehitlerimize “ceset” deme cüreti bu milletin sabrını taşırmıştır! Bu ülkenin meclisinde, Mehmetçiğe kurşun sıkan katillerin başı alkışlanıyorsa, o meclis çatısı altında görev yapan herkes oturup düşünmelidir. Bu milletin kanıyla kurulan Cumhuriyet, bölücülüğün propaganda alanı mıdır? Bu meclis, Atatürk’ün, şehitlerin ve gazilerin emaneti değil midir? Gazi Meclis’in çatısı altında terör örgütünü savunmak, onun elebaşını anmak, şehitlerimize “ceset” diyerek alçaltmaya çalışmak sadece terbiyesizlik değil, alenen vatana ihanettir. Bu millet, bayrağını tabutuna sararak evladını uğurlarken, bir milletvekili çıkıp o şehide “ceset” diyemez. O söz, sadece dilden çıkmaz; vicdansızlıktan, nankörlükten, ihanetten gelir. Biz Atatürkçüler olarak bu ihaneti asla affetmeyeceğiz. Cumhuriyet’in temelleri üzerinde bölücülük zehri akıtılmasına göz yummayacağız. Atatürk’ün şu sözü bugün bir kez daha yankılanmalıdır: “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” Bu millet, vatan hainin mecliste bağırmasına değil, şehidinin adının onurla anılmasına rıza gösterir. Gülistan Kılıç Koçyiğit ve benzeri zihniyetler bilmelidir ki; şehitlerimizin naaşına ceset diyen bir dil, bu milletin sofrasında yer bulamaz. Bu topraklarda, bayrağın rengi şehidin kanından gelir ve o rengi kirletmeye kalkana, Türk milleti cevabını verir hem de öyle sandıkta değil, tarihin utanç sayfasında. TBMM Başkanlığı’na çağrımız nettir: Meclis kürsüsü, terör propagandasının, ihanetin, şehitlik makamına hakaretin yeri olamaz. Bu alçaklığa sessiz kalmak, suça ortak olmaktır. Gerekeni ivedilikle yapınız. Biz, Atatürk’ün askerleriyiz! Biz, bu vatanın her karış toprağında yatan şehitlerin emanetçisiyiz! Ve diyoruz ki: Şehitler ölmez, vatan bölünmez! Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, bu karanlık zihniyetlere mezar olacaktır. Türk milleti uyanıktır, sabrımız sınanmasın. Bu topraklarda birliğimizi, bayrağımızı ve Cumhuriyetimizi hedef alan hiçbir odak, hangi kürsüde olursa olsun, karşılıksız kalmayacaktır. Abdullah Öcalan denilen kişi vatan haini, terörist eli kanlı bir bebek katilidir. Vatan uğruna can veren ceset değil ŞEHİT’tir. Dilinize dikkat edin, haddinizi bilin.Sabrımızı daha fazla zorlamayın. Yüce Türk milletine saygılarımızla.''

11 Ekim 1922, Tarihe Altın Harflerle Kazınmış Bir Gündür Haber

11 Ekim 1922, Tarihe Altın Harflerle Kazınmış Bir Gündür

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi tarafından Mudanya Mütarekesi'nin 103’üncü yıl dönümü dolayısıyla bir açıklama yapıldı. ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "11 Ekim 1922... Türk ulusunun bağımsızlık ve özgürlük yolculuğunda, tarihe altın harflerle kazınmış bir gündür. Bugün, Mudanya Mütarekesi’nin 103. yıl dönümünü kutlarken; emperyalizme karşı verilen destansı Kurtuluş Savaşı’nın askeri zaferlerinin, diplomatik bir başarıyla taçlandığı bu büyük günü bir kez daha saygı ve gururla anıyoruz. Mudanya Mütarekesi, yalnızca bir ateşkes değildir. O, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yolun kapısını açan siyasi bir dönüm noktasıdır. Sakarya’da ve Dumlupınar’da kazanılan zaferlerin ardından, Türk ordusunun kararlı ilerleyişi karşısında düşman, artık Anadolu topraklarında tutunamayacağını anlamıştı. Bu anlaşma, emperyalist güçlerin Anadolu’daki işgaline son veren, Misak-ı Milli sınırlarımızı uluslararası alanda kabul ettiren ilk adım olmuştur. Mudanya’da Türk ulusunu temsil eden Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Atatürk’ün tam desteğiyle yürüttüğü görüşmelerde Türk milletinin onurunu, bağımsızlık ilkesini ve Cumhuriyet’in temellerini savunmuştur. Hiçbir baskı, hiçbir tehdide boyun eğmeden sürdürülen bu diplomasi mücadelesi, Türk milletinin iradesinin teslim alınamayacağının dünyaya ilanıdır. Mudanya’da imzalanan mütareke, Lozan Antlaşması’na giden yolu açmış, emperyalizme karşı verilen savaşın hem askeri hem de siyasal zaferle sonuçlanmasını sağlamıştır. Mudanya Mütarekesi, “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinin de ilk habercisidir. Bağımsızlıkla barışı, ulusal onurla diplomasi olgunluğunu birleştiren bu anlayış, Atatürk’ün dehasının ve Türk ulusunun çağdaşlaşma kararlılığının ifadesidir. Bugün, ülkemizin içinden geçtiği süreçte; laik Cumhuriyetimizin, ulusal birliğimizin, özgür düşüncenin ve demokratik değerlerin çeşitli yollarla aşındırılmaya çalışıldığı bir dönemdeyiz. Ancak bizler biliyoruz ki; Mudanya’nın, Lozan’ın ve Cumhuriyet’in ruhu dimdik ayaktadır. Atatürk devrimlerinin ışığı, bu ülkenin aydınlık geleceğini aydınlatmaya devam edecektir. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, Mudanya Mütarekesi’nin 103. yılında bir kez daha kararlılıkla vurguluyoruz: Türk ulusu, geçmişte olduğu gibi bugün de hiçbir dış baskıya, hiçbir iç tehdit unsuru olan gericiliğe, bölücülüğe ve teslimiyetçiliğe boyun eğmeyecektir. Bizler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği hedef doğrultusunda; “Tam bağımsız, laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti”ni sonsuza dek yaşatmakta kararlıyız. Bu büyük gün vesilesiyle; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü, Mudanya’da görev yapan tüm heyet üyeleri, Kurtuluş Savaşı’nın kahraman subaylarını ve aziz şehitlerimizi saygı, minnet ve özlemle anıyoruz. Onların bıraktığı emanetin bilincindeyiz. Bu topraklarda barışın, özgürlüğün ve Cumhuriyet’in bedeli kanla ödenmiştir; asla unutmayacağız, unutturmayacağız. Yüce Türk Milletine Saygılarımızla."

Atatürk’ün Adı Sizin Siyasi Hesaplarınızın Aracı Değildir! Haber

Atatürk’ün Adı Sizin Siyasi Hesaplarınızın Aracı Değildir!

ADD Eskişehir Şubesi, ÇYDD Eskişehir Şubesi ve Eğitim İş Eskişehir Şubesi tarafından Eskişehir'de süren stadyum tartışmaları ile ilgili olarak Ulus Meydanı’nda bir basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısına CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, CHP İl Başkanı Talat Yalaz, CHP İl Kadın Kolları Başkanı Sibel Yeşildal, Eskişehir Kent Konseyi Başkanı Ahmet Kapanoğlu, ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci, ÇYDD Eskişehir Şube Başkanı Sevgi Akmen, Siyasi Partiler, Sivil Toplum Kuruluşları ve Sendikaların temsilcileri katılım sağladı. ADD Eskişehir Şubesi, ÇYDD Eskişehir Şubesi ve Eğitim İş Eskişehir Şubesi adına açıklamayı yapan ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci şu ifadelere yer verdi; Saygıdeğer Eskişehirliler, Kıymetli yurttaşlarım, Değerli basın mensupları, Bu konuşma bir stadyum için değil. Bu konuşma, bizim kimliğimiz için. Bu konuşma, adını her nefeste minnetle andığımız Mustafa Kemal Atatürk içindir! Burası Eskişehir. Cumhuriyet’in şehri. Direnişin, emeğin, vicdanın şehri. Ve bu şehirde bir stadyum vardı: Eskişehir Atatürk Stadyumu. Orada sadece futbol oynanmazdı. Orada bayrak açılırdı. Orada milli marş söylenirken gözlerimiz dolardı. Orada çocuklarımız, Atatürk'ün adını duyduklarında onurla ayağa kalkardı. O stadyum yıkıldı. Tamam dedik, gelişmeye karşı değiliz. Ama tek bir şartla: “Yeni yapılan stadyum da Atatürk adını taşıyacak,” dediniz. Bize bu sözü iktidarın o dönemki bakanı Nabi AVCI duyurdu. Ama sözünüzü tutmadınız. Yeni stadyuma önce ismini koymadınız. Sonra halkın baskısıyla, dirençle, mücadeleyle o isim geri alındı. Ama tescillemediniz. Bugün ise yine karşımızdasınız. Yine bir masa başında, halktan gizli kararlarla… O kutsal ismi yine silmeye çalışıyorsunuz. Bu kez öne sürdüğünüz isim: Fethi Heper. Değerli bir insan, saygıdeğer bir sporcu. Ama mesele bu değil. Mesele, bir ismin yerine kimin geldiği değil, Silinmek istenenin kim olduğu. Mesele Atatürk’tür. Ve mesele çok büyüktür! Çünkü artık görüyoruz ki, bu sistematik bir çabadır. Siyasi rant ve kişisel kariyer hırsları için, bazı milletvekilleri iktidarı yanlış yönlendiriyor. Bu kararlara göz yumanlar, yalnızca isim değil, bu milletin vicdanıyla da oynuyor! Söyleyin bize: Atatürk’ün adını silince ne elde edeceksiniz? Kimden neyi kazanacaksınız? Atatürk bu milletin kurucusudur! İstiklal’in mimarıdır! O isme uzanan her el, bu milletin geçmişine, kalbine ve geleceğine uzanmıştır! Unutmayın: O stadyumda sadece maç izlenmedi. Orada bir milletin çocukları, Atatürk’ün adının altında bir araya geldi. O isimle bağ kurduk, büyüdük, omuz omuza durmayı öğrendik! O ismi kaldırmak, bu halkın çocukluk anılarına kastetmektir. O ismi silmek, babasının elini tutup ilk defa tribüne giren çocuğun hafızasını yok etmektir. O ismi silmek, bu milletin kurucusuna “seni unuttururuz” demektir. Ama unutturamazsınız! Çünkü biz Atatürk’ü sadece bir lider olarak değil, Bir ahlak, bir vicdan, bir varoluş biçimi olarak yaşatıyoruz. Çünkü biz, onun ismi silinmeye kalktığında susmayız. Boyun eğmeyiz. Kabul etmeyiz. Buradan o kararı verenlere ve onları yönlendiren siyasilere açıkça söylüyoruz: Atatürk’ün adı sizin siyasi hesaplarınızın aracı değildir. Bu milletin kurucusunu kaldırmaya ne gücünüz yeter, ne meşruiyetiniz. Bu halk sizi unutmaz. Bugün attığınız her imzanın yarın vicdanlarda nasıl yankılanacağını iyi düşünün. Biz ise buradayız. Eskişehir olarak, halk olarak, Atatürk’e gönülden bağlı herkes olarak, Bu isme sahip çıkacağız. Ve bir kez daha, yüksek sesle söylüyoruz: O isim oradan silinemez. O isim oraya mücadeleyle kondu, orada kalacak. Çünkü Atatürk bizim sadece geçmişimiz değil, geleceğimizdir. Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyoruz, Aranıza sonradan katılarak siyasi olarak kişisel rant sağlamak isteyenleri değil, Eskişehir’in evlatlarını dinleyin. Eskişehir halkının tensipleriyle o stadyumun adı ESKİŞEHİR ATATÜRK STADYUMU’dur. Bu şekilde tescilleyin. Yüce Türk Milletine saygılarımızla duyuruyoruz."

Atatürk'ü Silmek Tarihe Meydan Okumaktır! Haber

Atatürk'ü Silmek Tarihe Meydan Okumaktır!

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci Yeni Eskişehir Stadyumu’nun isminin Prof. Dr. Fethi Heper Stadyumu olarak belirlenmesi ile ilgili yazılı bir açıklama yaptı. ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Eskişehir Atatürk Stadyumu’nun adının değiştirilmesi yönünde alınan karar, şehrimizin hafızasında derin bir yara açmıştır. Bu karar, sadece bir tabeladan ibaret değildir. Bu karar, Cumhuriyet’in kurucusunun, bu milletin kalbindeki yerinin kurumsal hafızadan silinme girişimidir. Ve biz buna sessiz kalamayız! Öncelikle belirtmek isteriz ki, adı stadyuma verilmek istenen Eskişehirspor’un efsanesi, değerli futbolcumuz Fethi Heper; yalnızca bir spor adamı değil, bu şehrin yetiştirdiği kıymetli bir değerdir. Kendisini saygıyla ve minnetle anıyor, Eskişehirspor tarihindeki yeriyle gurur duyuyoruz. Ancak mesele şudur: Atatürk’ün adını silerek bir başkasına onur vermek, ne doğru bir yöntemdir ne de ahlaki bir yaklaşımdır. Bu, Fethi Heper’e de yapılan bir haksızlıktır. Çünkü bu karar, onun adını bir dayatmanın parçası haline getirmiştir. Hiçbir değer, Atatürk’ün adı silinerek yaşatılamaz. Bu milletin özgürlüğünü, bu stadyumda yankılanan marşları, bu topraklara hayat veren ruhu Atatürk’ten ayrı düşünmek mümkün değildir. Atatürk sadece bir lider değil, bu milletin varlık nedenidir. Bu stadyuma adını veren; yalnızca onun adı değil, onun fikirleri, devrimleri, bu millete açtığı çağdaşlık yoludur! Biz Atatürkçü Düşünce Derneği olarak sesleniyoruz: Bu karar bir düzeltme değil, bir silmedir! Bu değişiklik bir saygı değil, bir tasfiyedir! Eğer niyet gerçekten vefa göstermekse; Fethi Heper’in adı başka bir spor kompleksi, eğitim tesisi veya tribüne verilebilir. Ama Atatürk’ün adı silinemez! Çünkü o ad, yalnızca bir tabelada değil; bayrakta, marşta, kalpte, toprakta yaşıyor. Ve unutulmasın: Atatürk’ün adını silmeye yeltenenler, tarihi, halkı ve vicdanı karşılarına alır! Biz bu yanlıştan bir an önce dönülmesini, Atatürk adının ait olduğu yere tekrar kazınmasını talep ediyoruz. Saygılıyız, kararlıyız, vazgeçmeyeceğiz. Çünkü Atatürk, bu milletin namusudur! Kamuoyuna saygıyla duyururuz."

"Eskişehir Gençlik Söyleşileri"nde Eskişehirspor ve Gençlik Rüzgarı Haber

"Eskişehir Gençlik Söyleşileri"nde Eskişehirspor ve Gençlik Rüzgarı

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Gençlik Merkezi’nin desteği ile Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi ve Eskişehir Kent Konseyi Gençlik Meclisi tarafından düzenlenen "Eskişehir Gençlik Söyleşileri" Haller Gençlik Merkezi'nde gerçekleştirildi. Düzenlenen söyleşiye ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci, Eskişehir Kent Konseyi Başkanı Ahmet Kapanoğlu, Eskişehir Kent Konseyi Gençlik Meclisi Başkanı Elif Töre, sporseverler ve vatandaşlar katıldı. Sunumunu Atakan Yıldırım'ın yaptığı ve iki oturumdan oluşan söyleşinin ilk bölümünde Eskişehir Kent Konseyi Gençlik Meclisi Başkan Yardımcısı Oğuzhan Kurnaz moderatörlüğünde Araştırmacı - Yazar Osman Cemoğlu ve Esgroup Spor Spikeri Ahmet Deniz Canoruç "Spor Eskişehir"i konuştu. Söyleşide Eskişehirspor'un ve Eskişehir’de ki diğer spor kulüplerinin faaliyetleri, tarihsel süreçte ki gelişimleri, Eskişehirspor'un unutulmaz maçları, Eskişehirspor'u önümüzdeki dönemde bekleyen gelişmeler, Eskişehir’de bulunan diğer spor kulüpleri ile spor branşları konuşulurken, Eskişehir’de bir Spor Müzesi eksikliği dile getirildi. Söyleşinin sonunda Eskişehir Kent Konseyi Gençlik Meclisi Başkanı Elif Töre tarafından Osman Cemoğlu ve Ahmet Deniz Canoruç'a plaket takdim edildi. Söyleşinin ikinci bölümünde ise tarihçi Prof. Dr. Kemal Yakut tarafından 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, Osmanlı'dan Cumhuriyet dönemine ve günümüze kadar yaşanan gençlik hareketleri hakkında bilgiler verildi. Tarihsel süreçlerde yaşanan gençlik hareketlerinde öne çıkan isimlerin siyasi yolculukları dinleyicilerle paylaşıldı. Soru cevap bölümünün ardından ise Prof. Dr. Kemal Yakut'a ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci tarafından plaket takdim edildi.

Ülkemiz Yeni ve Zorlu Bir Savaşın İçine Daha Girdi Haber

Ülkemiz Yeni ve Zorlu Bir Savaşın İçine Daha Girdi

AHPADİ Derneği ve ADD Eskişehir Şubesi tarafından "Sözümüz Türk Milletinin Egemenliğine Kefen Dikmeye Kalkanlara" konulu ortak bir basın toplantısı düzenlendi. Kısa adı AHPADİ olan Adaletin Hukuku ve Parlementer Demokrasi İdeali Derneği ve Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi tarafından son günlerde yaşanan gelişmelerle ilgili olarak Odunpazarı’nda bulunan Hicri Sezen Parkı’nda bulunan 100.Yıl Atatürk Anıtı önünde bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasına AHPADİ Derneği üyeleri, ADD Eskişehir Şube üyeleri, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri katılım sağladı. AHPADİ Dernek Başkanı Mehmet Ertaş ve ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci tarafından ortak yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Sayın Basın mensupları, Saygıdeğer üyelerimiz, Partilerimizin ve Sivil toplum örgütlerimizin başkanları, Değerli Eskişehirli hemşerilerimiz; Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu, Türk Milletinin yeniden doğuşunun mimarı Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ve Lozan anlaşmasının mimarı İsmet İnönü’nün huzurunda hitap etmenin eşsiz onuruyla sizleri saygıyla selamlıyoruz. Değerli Arkadaşlarım; Dünyadaki sömürü düzeninin sahipleri olan, talancı, yağmacı emperyalist devletlerin saldırılarına karşı yüzyıllardır, emperyalizme uşaklığı kendine vazife edinmiş doğu feodalitesinin başını çektiği bölücü yıkıcı ayaklanmalara ve terör örgütlerine karşı ise yaklaşık 200 yıldır mücadele ediyoruz. Kararlı mücadelemiz karşısında, bugüne kadar hiç bir düşman devlet ve hiçbir yasadışı yapılanma topraklarımız ve milletimiz üzerinde hain emellerini gerçekleştiremedi. Kısa adı BOP olan Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında Bölgemizdeki Ülkelerle birlikte vatanımızı da bölmek, yaratacakları kukla bir devlet ile diğer küçülmüş, neredeyse şehir devleti mertebesine indirilmiş devletçikleri hakimiyetlerine alarak; petrol, kıymetli madenler başta olmak üzere bölgenin bütün varlıklarına çökerek ekonomik, siyasi, kültürel emellerini hayata geçirmek isteyen emperyalistlerin son maşası KCK’nın silahlı organizasyonlarının Türkiye’ye yönelik olanı PKK terör örgütüne karşı da 41 yıldır askerimizin, polisimizin, korucularımızın, sivil halkımızın, iktidarlarımızınkararlı mücadelesiyle sürdürdüğümüz çabalarımız, fedakarlıklarımız sonucunu aldı. Kaçacak delik bulamayan PKK terör örgütü diz çöktü, silahlarını teslim ederek kendini fesh etmeyi son kurtuluşu olarak gördü. Saygıdeğer Dava Arkadaşlarımız; Türkiye Cumhuriyeti, bir yandan 41 yıldır ABD, İngiltere, Fransa başta olmak üzere Bölgemizde her türlü yıkıcı faaliyete silah, para, istihbarat, lojistik desteği veren devletlerle adı konulmamış, düşük yoğunluklu savaş verdi, bir yandan da bunların vekili PKK’nın terörüyle mücadele etti. Bugün birileri her ne kadar PKK’nın teslimiyetini “barış” sözcüğüyle bizlere sunmaya çalışsa da Türk Devletinin savaş muhatabı olmayan eli kanlı bir terör örgütüyle Türk Devletiyle barışı da söz konusu olamaz. Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları arasında hiç bir zaman savaş olmamıştır ki neden barış olsun. Yaşanan gündem, barış değil PKK’nın teslimiyetidir. PKK terör örgütünün bildirisinde yer alan üstenci ifadeleri ise, uğradıkları hezimetin büyüklüğünü ve acizliklerini bir avuç terörist ve terör destekçisinden gizlemek ve kendilerini avutmak için kullandıkları gerçek dışı argümandan başka bir şey değildir. Kuklaları PKK’nın tükenişini gören ipin sahipleri, daha önce terörist başını teslim ettikleri gibi bu sefer “teröre son verilecek elma şekeriyle” PKK’yı Türkiye’ye teslim edip, daha büyük bir oyunu sahneye koydular. Bu oyunun sahne dekorunu ise büyük bir aymazlıkla oyunu sahiplenen Devlet Bahçeli’ye kurdurmaya başladılar. Devamında, gerek iktidarın gerekse muhalefetin bir bölümü kah destek mesajlarıyla kah pasif eleştirilerle kendilerine sahnede rol kapmaya çalışıyorlar. Türk Devletinin demir yumruğu altında diz çöken dünün terör destekçisi, ayaklanmacı çığırtankanları bugün “barış güvercini” rolüne bürünmüşler, Çanakkale’de Kurtuluş Savaşında beraber savaştık, Devleti beraber kurduk yalanına sarılıp Türkiye Cumhuriyeti Devletine ortak çıkmaya çalışmaktadırlar. Hayır! Siz ne Çanakkale’de ne Kurtuluş Savaşında bizlerle değildiniz. Sizler, önce Osmanlı sonra Türkiye Cumhuriyetinde ayaklanmalar yoluyla feodal çıkarlarınızı temsil edecek bir ayrı bir devlet peşindeydiniz. Siz, Barzaniler, Talabaniler, Şeyh Saitler, Seyit Rızalarla birlikte Türk Milletine düşman, Türkiye’yi işgal edenlere dosttunuz. Sizler, Sevr anlaşmasıyla Fırat’ın Doğusunda “vaat edilen” topraklarda bağımsız bir devlet kurmak hayaliyle, Türkiye’yi işgal eden işgalci ordulara duacıydınız. Sizden olmadığını düşündüğünüz halka zulmederek bölgeden sürmeye, malına mülküne el koymaya çalışıyordunuz. Evet! Bizler, Diyarbakır’dan Edirne’ye, Rize’den İzmir’e, Eskişehir’den Yozgat’a, Adana’dan Kars’a bu Ülkenin gerçek vatanseverleriyle birlikte 7 düvele karşı savaşarak ve sizlere rağmen kurduk bu Cümhuriyeti. Sizin, feodalitenizin, Şeyhlik, Şıhlık temeline dayanan, yurttaşları maraba gören anlayışınızın Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşunda harcı yok, bundan sonra ki geleceğinde de yeri olmayacaktır. Özdemir İnce’nin dediği gibi, Türkiye bir “yapı kooperatifi midir ki “”iki ortağın vatanı olsun. Türkiye Devleti, Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütündür. Tek bir sahibi vardır, O’da Türk Milletidir. Türk Milletine soykırımcı yaftasını vurmaya çalışmak ise alçaklıktır. Anadolu ve Orta Doğu tarihi, feodal efendilerinizin köylerinden yurtlarından sürdüğü, emeği için ayağa kalkanları katlettiği, karısına kızına saldırdığı hikayelere ağıtlar yakmıştır. Anadolu ve Orta Doğu feodal efendilerinizin devletlere karşı kalkışmalarında sivil ve savunmasız biçare kölelerini kendilerine kalkan yaparak neden oldukları kan nehirlerine karalar bağlamıştır. Anadolu ve Orta Doğu iradenizi teslim ettiğiniz terör örgütünün savunmasız sivil, kadın, çocuk katliamlarına lanet okumuştur. Türk Milleti, Eruh, Başbağlar, Pınarcık, Silvan, Çevrimli, Anafartalar Çarşısı, Menderes Caddesi, Güvenpark başta olmak üzere sivillere yönelik toplum katliam saldırılarını, Yoğurtçular Köyünde şehit edilen ilk öğretmen Şenol AKAR’ı, Yüksekova’da öğretmen annesiyle birlikte şehit edilen Bedirhan’ı, Aybüke Öğretmeni ve daha nicelerini unutmadı, unutmayacak. Emperyalistlerin, teslim olurken PKK terör örgütüne kullandırdıkları dil ve talepleri ise barış değil yeni ve büyük bir savaşın öncüsü savaş dilidir.Biliyoruz ki, metindeki o hain talep ve suçlamalar PKK’nın değil onları maşa olarak kullanan emperyalist güçlerin talepleridir. Emperyalist güçler, PKK sonrasında yeni bir “siyasal sorun” alanı açıp bunun üzerinden Cumhuriyetimizin kurucu değerlerine saldırmak istemekte, yerli hain ve işbirlikçilerine yeni bir mevzi oluşturmaya, yeni bir hendek kazmaya çalışmaktadırlar. PKK ve terörün sözcüsü DEM’liler üzerinden konuşan emperyalistler “ “Birinci ve ikinci aşamayı tamamladık, sıra üçüncü aşamada Türkiye’de diyor. Yani Irak’ta kukla bir bölge oluşturduk, Suriye’de oluşturduk, şimdi Türkiye’de oluşturacağız ve bölge de bize hizmet edecek yeni bir devleti kuracağız diyorlar”. Onlara Sevr’i hatırlatıyoruz. Sevr’de o dediğiniz devleti kurdurduğunuzu ve bölgenin kaynakları üzerine çöktüğünüzü sanmıştınız. Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşlarının azim ve kararlılığı bütün oyunlarınızı bozdu, Sevr’inizi paramparça etti, sizleri Lozan’da masaya oturmaya mecbur bıraktı. Aynı sahneyi izlemeye hazır olun. Değerli vatanseverler, hepimizin bildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti Anadolu’da ve Rumeli’de yüzyıllardır süren egemenliğinin meşruiyetini, Kurtuluş Savaşında ödediği bedellerle yeniden almış, bu Lozan ile teyit edilmiştir. Lozan sadece Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarının belirlendiği bir anlaşma değil, o sınırlar içinde Türk Milleti egemenliğine dayanan tek millet, tek bayrak, tek devlet anlayışının tüm dünyaya ilan edildiği manifestodur. Lozan, Anadolunun Türk Yurdu olduğunun tüm dünya tarafından bir kez daha kabulüdür. Bu manifesto önce 1924, sonra 1961 ve nihayetinde 1982 Anayasalarıyla güçlenerek yaşamını sürdürmüştür. Her üç Anayasada da, Egemenliğin Türk Milletine ait olduğu açıkça belirtilmiştir. Emperyalistlerin, teslim olan PKK terör örgütünün ağzını, dilini kullanarak söze büründürdükleri 1924 Anayasası karşıtlığı ise, Türkiye Cumhuriyetinin Atatürk ilke ve devrimlerini temel alan laik, demokratik, sosyal hukuk devletini yıkma emellerinin dışa vurumudur. Bu açıklamalar sonrası, Kemalizm düşmanı, Atatürk Cumhuriyeti karşıtı yerli işbirlikçiler; liberaller, ikinci, üçüncü Cumhuriyetçiler, enternasyonel sosyalistler, siyasal islamcılar, ruhunu AB Ülkeleri kapitalist çıkarlarına adamış sosyalist enternasyonelin ve Soros’un etki ajanları ve CIA güdümlü sahte milliyetçiler hemen atağa geçtiler. Ana akım medyada, iktidar ya da muhalefet yanlısı gözüken tüm yandaş kanalları yine kuşattılar, söz ve hedef birliği içinde yaşanılan süreci “barış çiçekleri açıyor” yalanıyla Türk Milletine sunmayı ve toplumun beynine hükmetmeyi görev kabul ettiler. Topluma, Anayasa değişmelidir fikrini aşılamaya çalışıyorlar. Görüyoruz ki; Ülkemiz yeni ve zorlu bir savaşın içine daha girdi. Bu savaşın en önemli cephesi Anayasa üzerinden olacak. Yeni veya mevcut Anayasa’da yapılacak değişikliklerle Türkiye Cumhuriyeti düşürülmeye, Türk Milleti Egemenliğine kefen giydirilmeye çalışılacak. Anayasa’dan Atatürk ilke ve devrimleri çıkarılarak, Türkiye Cumhuriyeti savunmasız bırakılmaya çalışılacak. Dikkatlerimizi ilk dört maddeye yoğunlaştıracaklar ama ilk dört maddeye can veren başlangıç bölümünü, 5,6,7,8,9,10,11,42,66,76,81,103,127,134 ve 174’üncü maddeleri değiştirerek ilk dört maddeyi öldürecekler. TBMM ya buna izin verecek ya dur diyecek. Bu nedenle başta Eskişehir Milletvekilleri olmak üzere TBMM’de bulunan tüm Milletvekillerine sesleniyoruz. Anayasanın ilk dört maddesiyle birlikte, Başlangıç bölümü, Türkiye Cumhuriyetinin Kemalist ideolojisini ve bu ideolojinin temelini oluşturan Türk Milleti Egemenliğini, Türk Milletinin birliğini, Anayasal Kurumların Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlı kalarak Türk Milletinin çıkarlarına hizmet edeceklerini ifade eden maddeleri değiştirilemez. Bu maddelerin değiştirilmesi yönünde çaba harcamak ve oy kullanmak Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyetine ihanettir. Biz biliyoruz ki; Türkiye’de siyaset yapan hiçbir başat parti, TBMM’de görev yapan hiçbir vatanperver ve millet perver milletvekili, Türk Milleti egemenliğini zedeleyecek hiçbir Anayasa ve yasal düzenlemeye izin vermez. Farklılıklarımız, Ülkemizin devleti ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünün söz konusu olduğu her yerde ortadan kalkar. Hangi partiden olursa olsun, Türk Milletinin egemenlik hakkına dokunacak her girişimin karşısında olacak Milletvekillerimiz yalnız değilsiniz. Tüm gücümüz, benliğimiz ve inancımızla yanınızdayız. Vereceğiniz mücadeleyle Türk Tarihinin muzaffer kahramanları olarak adınız anılacak. Korkmayın, yılmayın, geri adım atmayın. Sonsuza kadar Lozan, Sonsuza kadar Kemalist Cumhuriyet!"

Parolamız Tektir ve Değişmez, Ya İstiklâl Ya Ölüm! Haber

Parolamız Tektir ve Değişmez, Ya İstiklâl Ya Ölüm!

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi tarafından pkk terör örgütünün silah bırakma kararı ve ardından yaşanan gelişmelerle ilgili olarak bir basın açıklaması yapıldı. ADD Eskişehir Şubesi tarafından Ulus Meydanı’nda yapılan ve 81 ilde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen basın açıklamasında konuşan Şube Başkanı Mehmet Avci şu ifadelere yer verdi; "Hain terör örgütü PKK, ABD gözetiminde teröristlerini ve silahlarını çoktan Suriye kuzeyindeki PYD (YPG)’ye aktardığı, ortada sadece adının kaldığı ve çatı örgüt KCK' nın bölge ülkelerindeki uzantılarıyla devam ettiği bilinmiyormuş gibi, bir sözde "silah bırakma” ve “örgütü feshetme” bildirisi yayınladı. Yandaş ekran bülbülleri “Terörsüz Türkiye” nameleriyle mutlu mesut barış türküleri söyler, AKP sözcüsü yeni bir dönem başladığını müjdeler, bakanlar sıra sıra başarı nutukları atar, Cumhur İttifakı liderleri "milletimiz ve memleketimiz kazanacak" buyururken Atatürkçü Düşünce Derneği milletimizle birlikte süreç başlatıldığında durduğu yerde durmakta ve gelişmeleri kaygıyla izlemektedir. Okuyalım ve görelim bakalım, PKK ne demiş, ne menem bir “yeni dönem” başlıyormuş ve kim kazanmış, kimler kazanacakmış? Şöyle diyor hain terör örgütü; “Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın ‘özgürlük hareketi’ olarak tarih sahnesine çıktı… Ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini benimseyerek, silahlı mücadele stratejisi temelinde meşru, haklı bir mücadele yürüttü. PKK katı Kürt inkarının, buna dayalı 'imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının' egemen olduğu koşullarda şekillendi... Kürt varlığını kabul ettirmeyi ve Kürt sorununun Türkiye’nin temel realitesi olarak görülmesini esas aldı. Bu temelde 'başarıyla yürüttüğü' mücadele sonucunda bölge halklarının özgürlük umudu ve onurlu yaşam arayışının sembolü haline geldi... ‘Özgürlük Hareketi’ hem nicel hem nitel olarak büyüdü, ‘gerilla savaşı’ ‘Kürdistan’ ve Türkiye’ye yayıldı. ‘Gerillanın’ yürüttüğü ‘savaş’ın etkisiyle Kürt halkı ‘serhıldanlara’ (İSYANLARA) kalktı. Böylece ‘her iki taraf’ açısından ‘savaş’ temel seçenek haline getirildi (!)… ‘Önder Apo’ Kürt-Türk ilişkilerinin sorunsallaştığı ‘Lozan Antlaşması’nın ve ‘1924 Anayasası’nın öncesini referans alarak, ‘Ortak Vatan’ ve ‘Kürt-Türk halklarının kurucu öğe olduğu’ Demokratik Türkiye Cumhuriyeti perspektifini ve Demokratik Ulus anlayışını 'Kürt sorunu'nun çözüm çerçevesi olarak benimsedi… 2 yıldır önderlik ve PKK yürüyüşüne büyük bedeller pahasına katılarak, inkâr ve imha siyasetine, soykırım ve asimilasyon politikalarına karşı direnen onurlu halkımız, barış ve demokratik toplum sürecini daha bilinçli ve örgütlü biçimde sahiplenecektir... Söz konusu kararların uygulanması ‘Önder Apo’nun süreci yürütüp yönlendirmesini, demokratik siyaset hakkının tanınmasını ve sağlam, bütünlüklü bir hukuki güvenceyi gerektirir...” Ve daha neler, ne masallar, ne komplo teorileri... Vay ki, vay!!! Meğer, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve dünyanın onyıllardır “terör örgütü” listelerine aldığı PKK “Özgürlük Hareketi”, müebbet hapis mahkumu elebaşı “Önder”, devletimiz de soykırımcı ve asimilasyoncu imiş… Meğer PKK, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi Lozan’a ve Cumhuriyet’i kökleştirip kurumsallaştıran 1924 Anayasasına (ki Cumhuriyetin ilk anayasasıdır) karşı tarih sahnesine çıkmış, isyanlarla büyüyüp savaşı Kürdistan’a (!) ve Türkiye’ye yaymış... Meğer, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası -tabii ikisi arasında 29 Ekim 1923’de ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti de- inkarcı, imhacı, soykırımcı ve asimilasyoncu imiş... Meğer, yıllardır öğretmen, hemşire, doktor, teknisyen, işçi ve bebek 50 bin yurttaşımızı katleden alçak teröristler özgürlük savaşçısı “gerilla” lar imiş, ne zaman kurdularsa “Kürdistan” diye bir devletleri varmış, yaptıkları “her iki taraf” (Kürdistan ve Türkiye) açısından temel seçenek (!) haline getirdikleri “savaş” mış ve “iki devlet arasındaki bu savaşı" kazanmışlar, PKK galip gelmiş, Türkiye mağlup olmuş. Bu nedenle; 'Ortak Vatan’ da (demek vatanımız da ortak değilmiş) Kürt ve Türk halklarının 'kurucu öğe' olduğu (yıllardır Anayasa 10. maddeye rağmen sürekli çiğnedikleri mikromilliyetçi-etnikçi 'Eşit Yurttaşlık' sakızı) “Demokratik Türkiye Cumhuriyeti” perspektifi ve ‘Demokratik Ulus’ anlayışı dikte ederek iki uluslu yeni bir devlet isteyecek, terörist başına tanınacak 'demokratik siyaset hakkı' nı da hukuki güvence ön şartı ile talep edecek konuma gelmişler... Meğer, PKK “Önder Apo” dediği terörist başının ya da okyanus ötesindeki sahibinin ağzından, öteden beri bir türlü tarif etmeye yanaşmadığı, esasen tarif de edil(e)meyen “Kürt Sorunu" derken kastının, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası öncesine, yani Türkiye Cumhuriyeti öncesine, yani emperyalizmin işbirlikçisi Osmanlı Saray düzenine ve 'Sevr Barışı (!)'na dönmek olduğunu açık edivermiş… Meğer, yeni Anayasa çağrıları ile murad edilen; Anayasa’nın şimdilik 10, 42 ve 66. maddeleri (ilk 4 maddeye de sıra gelecektir elbet) değiştirilerek üniter ullus devletin, ulusal birliğin ve dil birliğinin tasfiye edilmesi ile devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün fiilen ortadan kaldırılması ve anayasadan Türklüğün çıkarılması imiş… Sözün özü: Bu bildiri; emperyalizme karşı kazanılan Türk Ulusal Bağımsızlık Savaşını, 30 Ağustos 1922 Dumlupınar'ını, 9 Eylül 1922 İzmir’ini, 11 Ekim 1922 Mudanya’sını, 24 Temmuz 1923 Lozan'ını, 6 Ekim 1923 İstanbul'unu ve 29 Ekim 1923 Ankara’sını yok sayan bir hadsizlik manzumesidir. Bu bildiri; Atatürk'ü, ilke ve devrimlerini, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesini ve “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımını reddedip tarihi gerçekleri umursamayarak Türk Milleti’ne hakaret eden bir küstahlık belgesidir. Bu bildiri; ABD’nin ülkemizi bölme hedefi haritası ile sabit olan Büyük Ortadoğu Peojesİ’ne (BOP’a) hizmet ederek Türk Milletini Lozan'dan vazgeçirip 105 yıl önce reddettiği, 103 yıl önce yırtıp çöpe attığı Sevr Antlaşması'na mahkum etmeyi amaçlayan bir ihanet manifestosudur. Türk Milleti "Terörsüz Türkiye" tatlandırıcısı ile önüne sürülen bu zehri katiyen kabul etmez, etmeyecektir. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, devletimizi yöneten ve yönetmeye talip olan tüm kurum ve kişileri bir kez daha uyarıyor, bu utanç belgesini dikkate almamaya ve bu küstahlığa cüret edenlerle olanak sağlayanlardan hesap sormaya davet ediyoruz. 105 yıl öncenin emperyalizm patronajlı gerici -bölücü dayatmasının günümüzdeki tekrarına karşı "Parolamız tektir ve değişmez, ya istiklâl ya ölüm!"

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.