SON DAKİKA
Hava Durumu

#Add Eskişehir

Porsuk Haber Ajansı - Add Eskişehir haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Add Eskişehir haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Parolamız Tektir ve Değişmez, Ya İstiklâl Ya Ölüm! Haber

Parolamız Tektir ve Değişmez, Ya İstiklâl Ya Ölüm!

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi tarafından pkk terör örgütünün silah bırakma kararı ve ardından yaşanan gelişmelerle ilgili olarak bir basın açıklaması yapıldı. ADD Eskişehir Şubesi tarafından Ulus Meydanı’nda yapılan ve 81 ilde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen basın açıklamasında konuşan Şube Başkanı Mehmet Avci şu ifadelere yer verdi; "Hain terör örgütü PKK, ABD gözetiminde teröristlerini ve silahlarını çoktan Suriye kuzeyindeki PYD (YPG)’ye aktardığı, ortada sadece adının kaldığı ve çatı örgüt KCK' nın bölge ülkelerindeki uzantılarıyla devam ettiği bilinmiyormuş gibi, bir sözde "silah bırakma” ve “örgütü feshetme” bildirisi yayınladı. Yandaş ekran bülbülleri “Terörsüz Türkiye” nameleriyle mutlu mesut barış türküleri söyler, AKP sözcüsü yeni bir dönem başladığını müjdeler, bakanlar sıra sıra başarı nutukları atar, Cumhur İttifakı liderleri "milletimiz ve memleketimiz kazanacak" buyururken Atatürkçü Düşünce Derneği milletimizle birlikte süreç başlatıldığında durduğu yerde durmakta ve gelişmeleri kaygıyla izlemektedir. Okuyalım ve görelim bakalım, PKK ne demiş, ne menem bir “yeni dönem” başlıyormuş ve kim kazanmış, kimler kazanacakmış? Şöyle diyor hain terör örgütü; “Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın ‘özgürlük hareketi’ olarak tarih sahnesine çıktı… Ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini benimseyerek, silahlı mücadele stratejisi temelinde meşru, haklı bir mücadele yürüttü. PKK katı Kürt inkarının, buna dayalı 'imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının' egemen olduğu koşullarda şekillendi... Kürt varlığını kabul ettirmeyi ve Kürt sorununun Türkiye’nin temel realitesi olarak görülmesini esas aldı. Bu temelde 'başarıyla yürüttüğü' mücadele sonucunda bölge halklarının özgürlük umudu ve onurlu yaşam arayışının sembolü haline geldi... ‘Özgürlük Hareketi’ hem nicel hem nitel olarak büyüdü, ‘gerilla savaşı’ ‘Kürdistan’ ve Türkiye’ye yayıldı. ‘Gerillanın’ yürüttüğü ‘savaş’ın etkisiyle Kürt halkı ‘serhıldanlara’ (İSYANLARA) kalktı. Böylece ‘her iki taraf’ açısından ‘savaş’ temel seçenek haline getirildi (!)… ‘Önder Apo’ Kürt-Türk ilişkilerinin sorunsallaştığı ‘Lozan Antlaşması’nın ve ‘1924 Anayasası’nın öncesini referans alarak, ‘Ortak Vatan’ ve ‘Kürt-Türk halklarının kurucu öğe olduğu’ Demokratik Türkiye Cumhuriyeti perspektifini ve Demokratik Ulus anlayışını 'Kürt sorunu'nun çözüm çerçevesi olarak benimsedi… 2 yıldır önderlik ve PKK yürüyüşüne büyük bedeller pahasına katılarak, inkâr ve imha siyasetine, soykırım ve asimilasyon politikalarına karşı direnen onurlu halkımız, barış ve demokratik toplum sürecini daha bilinçli ve örgütlü biçimde sahiplenecektir... Söz konusu kararların uygulanması ‘Önder Apo’nun süreci yürütüp yönlendirmesini, demokratik siyaset hakkının tanınmasını ve sağlam, bütünlüklü bir hukuki güvenceyi gerektirir...” Ve daha neler, ne masallar, ne komplo teorileri... Vay ki, vay!!! Meğer, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve dünyanın onyıllardır “terör örgütü” listelerine aldığı PKK “Özgürlük Hareketi”, müebbet hapis mahkumu elebaşı “Önder”, devletimiz de soykırımcı ve asimilasyoncu imiş… Meğer PKK, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi Lozan’a ve Cumhuriyet’i kökleştirip kurumsallaştıran 1924 Anayasasına (ki Cumhuriyetin ilk anayasasıdır) karşı tarih sahnesine çıkmış, isyanlarla büyüyüp savaşı Kürdistan’a (!) ve Türkiye’ye yaymış... Meğer, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası -tabii ikisi arasında 29 Ekim 1923’de ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti de- inkarcı, imhacı, soykırımcı ve asimilasyoncu imiş... Meğer, yıllardır öğretmen, hemşire, doktor, teknisyen, işçi ve bebek 50 bin yurttaşımızı katleden alçak teröristler özgürlük savaşçısı “gerilla” lar imiş, ne zaman kurdularsa “Kürdistan” diye bir devletleri varmış, yaptıkları “her iki taraf” (Kürdistan ve Türkiye) açısından temel seçenek (!) haline getirdikleri “savaş” mış ve “iki devlet arasındaki bu savaşı" kazanmışlar, PKK galip gelmiş, Türkiye mağlup olmuş. Bu nedenle; 'Ortak Vatan’ da (demek vatanımız da ortak değilmiş) Kürt ve Türk halklarının 'kurucu öğe' olduğu (yıllardır Anayasa 10. maddeye rağmen sürekli çiğnedikleri mikromilliyetçi-etnikçi 'Eşit Yurttaşlık' sakızı) “Demokratik Türkiye Cumhuriyeti” perspektifi ve ‘Demokratik Ulus’ anlayışı dikte ederek iki uluslu yeni bir devlet isteyecek, terörist başına tanınacak 'demokratik siyaset hakkı' nı da hukuki güvence ön şartı ile talep edecek konuma gelmişler... Meğer, PKK “Önder Apo” dediği terörist başının ya da okyanus ötesindeki sahibinin ağzından, öteden beri bir türlü tarif etmeye yanaşmadığı, esasen tarif de edil(e)meyen “Kürt Sorunu" derken kastının, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası öncesine, yani Türkiye Cumhuriyeti öncesine, yani emperyalizmin işbirlikçisi Osmanlı Saray düzenine ve 'Sevr Barışı (!)'na dönmek olduğunu açık edivermiş… Meğer, yeni Anayasa çağrıları ile murad edilen; Anayasa’nın şimdilik 10, 42 ve 66. maddeleri (ilk 4 maddeye de sıra gelecektir elbet) değiştirilerek üniter ullus devletin, ulusal birliğin ve dil birliğinin tasfiye edilmesi ile devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün fiilen ortadan kaldırılması ve anayasadan Türklüğün çıkarılması imiş… Sözün özü: Bu bildiri; emperyalizme karşı kazanılan Türk Ulusal Bağımsızlık Savaşını, 30 Ağustos 1922 Dumlupınar'ını, 9 Eylül 1922 İzmir’ini, 11 Ekim 1922 Mudanya’sını, 24 Temmuz 1923 Lozan'ını, 6 Ekim 1923 İstanbul'unu ve 29 Ekim 1923 Ankara’sını yok sayan bir hadsizlik manzumesidir. Bu bildiri; Atatürk'ü, ilke ve devrimlerini, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesini ve “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımını reddedip tarihi gerçekleri umursamayarak Türk Milleti’ne hakaret eden bir küstahlık belgesidir. Bu bildiri; ABD’nin ülkemizi bölme hedefi haritası ile sabit olan Büyük Ortadoğu Peojesİ’ne (BOP’a) hizmet ederek Türk Milletini Lozan'dan vazgeçirip 105 yıl önce reddettiği, 103 yıl önce yırtıp çöpe attığı Sevr Antlaşması'na mahkum etmeyi amaçlayan bir ihanet manifestosudur. Türk Milleti "Terörsüz Türkiye" tatlandırıcısı ile önüne sürülen bu zehri katiyen kabul etmez, etmeyecektir. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, devletimizi yöneten ve yönetmeye talip olan tüm kurum ve kişileri bir kez daha uyarıyor, bu utanç belgesini dikkate almamaya ve bu küstahlığa cüret edenlerle olanak sağlayanlardan hesap sormaya davet ediyoruz. 105 yıl öncenin emperyalizm patronajlı gerici -bölücü dayatmasının günümüzdeki tekrarına karşı "Parolamız tektir ve değişmez, ya istiklâl ya ölüm!"

Ne Atatürk İsmi Ne de Eskişehirspor Bu Kadar Ucuz Değildir! Haber

Ne Atatürk İsmi Ne de Eskişehirspor Bu Kadar Ucuz Değildir!

ADD Eskişehir Şubesi tarafından, AK Parti Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu'nun stadyum ismi konusunda yaptığı açıklamaya tepki gösterildi. ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci tarafından ADD Eskişehir Şubesinde gerçekleştirilen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; "Kıymetli basın mensupları ve değerli yurttaşlarımız, AKP milletvekili Sayın Nebi Hatipoğlu’nun Eskişehir Atatürk Stadyumu ile ilgili açıklamasını üzülerek öğrendik. Sayın vekilin gündemin çok dışında böyle bir açıklama yapmasına üzüldük. Kendisi fayda sağlamaya çalışırken yanlışa uymuştur. Eskisehirspor’un geçen günlerde Manavgat belediye sporla yaptığı maçta yaşananlar tazeyken ki kendisi en büyük şahittir oradaydı bunun araştırmasını yapamadığı ve emsali olan bir maç iptali olması gerekirken üstünün kapatılması ve gündeme Eskişehir Atatürk Stadyumu’nun isminin getirilmesi manidardır. Örneğin 2.2.2025 tarihinde oynanması gereken Siverek belediye spor ve onikisubat spor kulübü arasındaki müsabaka da çıkan olaylardan dolayı ev sahibi takım hükmen mağlup sayılırken neden Manavgat belediye spor hakkında karar verilmedi. Canlı yayın protokolü neden uygulanmadı bunları araştırması gerekir sayın vekilin. Lakin kendisi ülkenin bu kadar hassaslaştığı bu günlerde Atatürk ismini hedef alması kabul edilir değildir. Eskişehirspor gibi sadece Eskisehirlilere değil ulusal yapıya mâl olmuş bir takımı bu durumlara düşürmesi kırıcıdır ve yanlıştır. Eski bakanlarımızdan sayın Nabi Avcı Eskişehir Atatürk Stadyumu ismi kalacaktır demistir. Söylemlerde istikrar önemlidir. Sayın vekil kaş yapayım derken göz çıkarmaya çalışıyorsunuz. Sizden ricamız kamuoyuna yansıyan diğer kulüplerde dönen ayak oyunlarının üzerine gitmenizdir. Ne Atatürk ismi ne de Eskişehirspor bu kadar ucuz değildir bunu biliniz. Sayın vekili Eskisehirspor’a gönül vermiş insanları ve Eskişehirlileri Atatürk ismini, “kurtuluş” adı altında maddi destek amaçlı pazarlık konusu yapmaktan geri dönmeye davet ediyorum. Çünkü ebedi liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi “Eskişehir'i ve Eskişehirlileri çok iyi tanırım. Milli Mücadele yıllarında büyük vatanseverlik ve üstün bir cesaretle mücadelemizin daima dört yanında olmuş, bu mücadeleye çok geniş yardımlarda bulunmuşlardır” söylemi Atatürk isminin bu şehir açısından önemini ortaya koyar. Bu nedenle oldu bittiyi kabul etmiyoruz. Ortak en büyük değerimiz Atatürk adının yeni stadyumda devam ettirilmesi hem Eskişehir halkına ve hemde şanlı geçmişine gösterilecek saygının hem de ulusal birlik ve beraberlik anlayışının göstergesi olacaktır Eskişehirpor camiamız önümüzdeki maçlarda başarı sağlayacak ve şampiyon olacaktır. Buna tüm kalbimizle inanıyoruz ve Eskişehir Atatürk Stadyumunda yapacağımız şampiyonluk kutlamalarını heyecanla bekliyoruz. Bugün aynı zamanda Çanakkale Kara Savaşlarımızın 110. Yıl dönümüdür. Ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarını minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun. Kurtuluşun ve kuruluşun şehri Eskişehir halkına saygılarımızla."

ADD Eskişehir Şubesi 23 Nisan Coşkusunu Çocuklarla Yaşadı Haber

ADD Eskişehir Şubesi 23 Nisan Coşkusunu Çocuklarla Yaşadı

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı Ulus Meydanı’nda çocuklarla birlikte yaşadı. İlk olarak Valilik Meydanı’nda bulunan Atatürk Anıtına Eğitim İş Sendikası Eskişehir Şubesi ve  ÇYDD Eskişehir Şubesi ile birlikte çelenk sunumunda bulunan ve ortak bir açıklama yapan Atatürk Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi ikinci etkinliğini Ulus Meydanı’nda gerçekleştirdi. 23 Nisan coşkusunu çocuklarla birlikte doyasıya yaşamak için hazırlık yapan ADD Eskişehir Şube Başkanı Mehmet Avci ve Yönetim Kurulu üyeleri Ulus Meydanı’nda açtıkları stantta çocuklara Türk bayrağı ve pamuk şeker hediye etti. Stantta kurulan Atatürk görseli ise hatıra fotoğrafı çektirmek isteyen çocuklar ve ailelerinin büyük ilgisini gördü. Çocukların, gençlerin ve vatandaşların büyük ilgi gösterdiği ADD Eskişehir Şubesi standında Şube Başkanı Mehmet Avci bir açıklama yaparak çocukların ve Eskişehirlilerin bayramını kutlarken şu ifadelere yer verdi; "Bugün 23 Nisan 2025, Gazi Meclis'in açılışının 105. yıl dönümü, kutlu olsun! Ancak, bu onur gününü yazık ki; adalete güvenin neredeyse sıfırlandığı, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı ilkelerinin varlığından söz etmenin olanaksızlaştığı, basın özgürlüğünün yok edildiği, eğitimin laik ve bilimsel temelinden tamamen uzaklaştığı, kadınların erkek şiddeti ile katledildiği, çocukların beyinlerinin tarikat ve cemaat çukurlarında, bedenlerinin kurs ve yurt adlı izbelerde tecavüze uğradığı, ekonominin krizden krize sürüklendiği, milyonların açlık sınırının altında yaşam mücadelesi verdiği, sağlık sisteminin derde deva olmaktan çıktığı, bölge merkezli, karşılıklılık esaslı, büyük devletlerle onurlu ilişkiler kurmaya dayalı Kemalist dış politikanın terk edildiği, demografik yapının tarumar olduğu, işsizlik kıskacında çaresiz kalan gençlerimizin yurt dışında aramak zorunda kaldığı kaotik ortamın burukluğuyla kutlamak durumundayız milletçe. Daha acısı ise, 23 yıllık siyasi iktidarın yarattığı bu ortamın sorumluluğunu üstlenmek ve çözüm üretmeye çalışmak yerine, devlet gücü ile muhalefeti suçlamak, aydınları susturmak, kitleleri yıldırmak için antidemokratik yol ve yöntemleri seçmiş olması. Bu gidişin iyi gidiş olmadığı, sürdürülmesinin olanaksızlığı ve uygulayıcılarına da yarar sağlamayacağı ortada. Elbette umutsuz değiliz, Mustafa Kemal'in Askerleriyiz çünkü. 105 yıl önce Mustafa Kemal Paşa önderliğinde bütün zorlukları aşıp yedi düveli dize getirerek bağımsızlığını ve Laik Cumhuriyeti'ni kazanan Türk Ulusu, bugün de demokrasi içinde bu kaotik ortamın üstesinden gelecek, sorunlarını çözecek ve Cumhuriyeti kuruluş ayarlarına döndürecek bir iktidarı mutlaka yaratacaktır. Atatürkçü Düşünce Derneği, Kemalizm'in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asarak milletimizle birlikte Yeniden Atatürk Cumhuriyeti'ne ulaşmak azim ve kararında olduğunu TBMM'nin 105. şeref yılında kamuoyuna bir kez daha duyurmayı varlık nedeninin gereği ve görevi saymaktadır. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun." dedi.

Kadına Saygıyı İçselleştirdiğimiz Bir Yıl Olmasını Diliyoruz Haber

Kadına Saygıyı İçselleştirdiğimiz Bir Yıl Olmasını Diliyoruz

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi tarafından 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yapıldı. ADD Eskişehir Şubesi Sosyal Çalışma Kurullarından Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Hülya Çiftçi tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Bir toplum cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurun sonucudur.” Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK Kadınlarımız yıllar içinde, sahip oldukları birçok hak ve kazanımları ile başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere yasal güvencelerini de kaybetme gerçeği ile karşı karşıya kalmışlardır. Atatürk döneminde, Aydınlanma Devrimleri ve özellikle 1926 Türk Medeni Kanunu ile kadınların hak ettikleri değeri görebilmeleri ve layık oldukları yaşam standartlarına kavuşabilmeleri için ailede, eğitimde, istihdamda ve siyasette çok değerli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Türk Kadını; birçok Avrupa ülkesinden yıllar önce seçme seçilme hakkına kavuşmuş, eğitimden sağlığa, adaletten dış politikaya ve ekonomiye her alanda sosyal yaşamda yerini almıştır. Bu gerçeklerden hareketle, “Türkiye Cumhuriyeti öncelikle bir Kadın Devrimidir” dense yeridir. Dünyanın ilk Kadın Mitinglerinden birinin emperyalist işgale karşı 10 Aralık 1919’da 3 bin kadınımızın katılımıyla Kastamonu’da yapıldığını, kadınlarımızın Milli Mücadele’ye yaptıkları insanüstü katkıyı, canları pahasına verdikleri emeği hiç unutmayan Atatürk, tam anlamıyla inançlı ve samimi bir kadın hakları savunucusu, kadın – erkek eşitliğine inanan tarihin en büyük devrimcisidir. “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!” diyerek kadının insan olarak eşitliğinin altını çizmiş, “Dünyada hiçbir milletin kadını ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim’ diyemez.” sözleriyle de onları yüceltmiş, onurlandırmış, haklarını teslim etmiştir. Atatürk ilke ve devrimlerinden uzaklaşmanın, Cumhuriyetimiz ‘in kuruluş ayarlarını terk etmenin, devletimizin hamurundaki namus mayasını eksiltmenin, akıl ve bilim yolunu reddetmenin bedelini başta kadınlarımız, Ulus olarak çok ağır ödüyoruz. Ama ne yapılırsa yapılsın; ülkemizde ve dünyada çok güçlü ve örgütlü bir kadın dayanışması, direnci vardır. Bu dayanışma ve direnç, cinsiyetçi ön yargıları ve eşitsizlikleri aşmak konusunda dünden bugüne inançla ve inatla yoluna devam etmektedir, edecektir. 8 Mart sadece bir anma ve kutlama günü olarak değil, kadınlarımızın ülkemizde ve dünyada bulundukları yeri sorgulama fırsatı olarak da değerlendirilmelidir. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak devlet ve millet olarak kadına saygıyı içselleştirdiğimiz bir yıl olmasını diliyor, çarenin Yeniden Atatürk Cumhuriyeti olduğunu yineliyor, Tüm kadın emekçilerimizi saygıyla anıyor ve selamlıyoruz. “Kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.”  söyleminden aldığımız görev ile ebedi liderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün izinde; Yaşasın Tam Bağımsız Ve Gerçekten Demokratik Türkiye!"

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.