SON DAKİKA
Hava Durumu

#Adalet

Porsuk Haber Ajansı - Adalet haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Adalet haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Adaletin Güçlü Olduğu Yerde Devlet de Güçlüdür Haber

Adaletin Güçlü Olduğu Yerde Devlet de Güçlüdür

DEVA Partisi Eskişehir İl Başkanı Avukat Resul Ertürk Adli Yıl açılışı ile ilgili bir mesaj yayınladı. DEVA Partisi Eskişehir İl Başkanı Av. Resul Ertürk yayınladığı mesajda şu ifadelere yer verdi; "DEVA Partisi Eskişehir İl Başkanı ve bir hukukçu olarak yeni adli yılın ülkemize, yargı camiamıza ve tüm vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Adalet; huzurun, güvenin ve refahın temelidir. Güçlü bir hukuk devleti; bağımsız ve tarafsız yargı, adil yargılanma hakkı, makul sürede yargılama, savunmanın etkin temsili ve liyakat esasına dayanan bir sistemle mümkündür. Yeni adli yılda beklentimiz; • Yargı bağımsızlığının her durumda güvence altına alınması, • Savunma hakkının fiili ve idari engellerden arındırılması, • Tutuklamanın istisna olduğunun titizlikle gözetilmesi, • Makul sürede yargılama ve şeffaflık ilkelerinin güçlendirilmesi, • Genç hukukçuların mesleğe erişim ve mesleki gelişim imkânlarının iyileştirilmesidir. Hâkimlerimizin, savcılarımızın, avukatlarımızın ve adliye personelimizin emeği, toplumun adalete olan güvenini inşa eder. Bu vesileyle, adliye koridorlarında gece gündüz emek veren tüm meslektaşlarımıza başarı ve kolaylık diliyorum. Adalet talebi; siyaset üstü, milletin ortak talebidir. Bizler, Eskişehir’de ve ülkemizin her köşesinde, hakkın ve hukukun üstünlüğü için çalışmayı kararlılıkla sürdüreceğiz."

Baro Başkanı Günaydın: "Bu Tür Suçlar Kabul Edilemez!" Haber

Baro Başkanı Günaydın: "Bu Tür Suçlar Kabul Edilemez!"

Eskişehir Baro Başkanı Avukat Barış Günaydın ülke gündemlerine ilişkin basın mensuplarına değerlendirmelerde bulundu. Eskişehir Baro Başkanı Barış Günaydın yaptığı değerlendirmelerde şu ifadelere yer verdi; “Özellikle çocuk istismarı dediğimizde, çok ciddi suçlardır ve toplum vicdanını en derinden yaralayan eylemlerdir. Hepimizin yüreğini kanatan bu eylemler en ağır biçimde cezalandırılması gereken suçlardır, öyle değil mi? Ceza adaleti dediğimiz şey, sadece o anki öfkeyi yatıştırmak değil; kalıcı ve etkili çözümler üretmeyi de gerektirir. İdam cezası ise şu an hukuk sistemimizde, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve evrensel insan hakları standartlarıyla tam anlamıyla bağdaşmamaktadır. Dolayısıyla sadece popülist bir yaklaşımla idamın geri getirilmesini savunmak doğru değildir. Bu tür suçlar kabul edilemez. Özellikle çocuk istismarı söz konusu olduğunda, bir baba olarak beni de derinden yaralıyor. Çocuklarımızı koruyacak güçlü sosyal politikaların, etkin kolluk hizmetlerinin ve adil bir yargı mekanizmasının kurulması daha etkili bir çözüm olacaktır. Mevcut durumda, Türkiye’nin taraf olduğu anlaşmalara ve yapısal açıdan bakıldığında, idam cezasının geri getirilmesi mümkün görünmemektedir. İdam cezasını hukuksal olarak incelediğimizde, hangi konularda uygulanacağı, hangi suçlarda devreye gireceği gibi çok ciddi tartışmalar ortaya çıkmaktadır. Ceza adaletinde temel ilke şudur: Şüpheden sanık yararlanır. Zaten yargılamanın amacı da budur. Aksi halde “yargısız infaz” dediğimiz bir durum ortaya çıkar. Bugün dünyada idam cezası yalnızca 5-6 ülkede fiilen uygulanmaktadır. Çünkü çok ağır bir ceza olup telafisi yoktur. En ağır ceza, müebbet hapis olabilir. Farklı yöntemler denenebilir; ancak yargılamanın sonucunda idam kararı verildiğinde, kişinin hayatına son verme iradesi ortaya konmuş olur. Bu da çağdaş hukuk sistemlerinde kabul gören bir yöntem değildir. Bizim için önemli olan, suçların caydırıcı şekilde cezalandırılmasıdır. Bu cezaların artırılması gereklidir. Mümkünse en ağır ceza, yani ağırlaştırılmış müebbet hapis uygulanmalıdır. Fakat daha da önemlisi, özellikle çocukların korunmasına yönelik sosyal politikaların geliştirilmesine ve etkin yöntemlere ağırlık verilmelidir. Hukuk fakültelerine talep, önceki yıllara kıyasla nispeten azalmış durumda. Bu yıl hukuk fakültelerinin kontenjanlarında çok ciddi bir düşüş yaşandı. Geçen yıl yaklaşık 14 bin öğrencinin yerleştiği fakültelere, bu yıl ülke genelinde 9.291 kişi yerleşti. Yani kontenjanlarda %30’a yakın bir azalma söz konusu. Bu azalmanın büyük kısmı devlet üniversitelerinde görülürken, vakıf üniversitelerinin kontenjanlarını korudukları dikkat çekiyor. Vakıf üniversitelerinde doluluk oranı %87 seviyesinde gerçekleşti. Yalnızca 569 boş kontenjan kaldı. Bu tablo, uzun süredir dile getirdiğim bir noktayı da doğruluyor: Hukuk fakültelerinin sayılarının azaltılması ve kalitelerinin artırılması gerekiyor. Tıpkı tıp fakültelerinde olduğu gibi, ilk 50 bin başarı sırasının şart koşulması gerektiğine inanıyorum. Bilindiği üzere bu yıl başarı sırası barajı 150.000’den 100.000’e düşürülmüştü. Ancak Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı nedeniyle bu uygulama hayata geçirilemedi. Önümüzdeki yıl ise 100.000 sınırı geçerli olacak. Fakat bana göre bu da yeterli değil; bu barajın 50.000 olması gerekir. Veriler de bu görüşü destekliyor. Devlet üniversitelerinin hukuk fakültelerine giren öğrenci sayısı yaklaşık 37 bin 500 civarında kaldı. Bu da kaliteyi artıran bir yapı olarak değerlendirilebilir. Öte yandan, ilgideki azalmanın sebeplerinden biri de yeni getirilen Hukuk Mesleğine Giriş Sınavı (HMGS) olabilir. Artık hukuk fakültesini bitirenlerin bu sınavdan en az 70 puan almaları gerekiyor. Avukatlık stajına kabul edilmek veya hâkim-savcılık sınavına girmek için bu şart aranıyor. Dolayısıyla bu durumun da tercihlerde etkili olmuş olabileceğini düşünüyorum. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 6 Ağustos’ta aldığı ve Resmî Gazete’de yayımlanan karar doğrultusunda, İnönü Adliyesi’nin yargı çevresi değiştirildi. Daha önce Bozüyük Adliyesi’ne bağlı olan İnönü, bu kararla birlikte artık Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargı çevresine dahil edildi. Böylece İnönü, Eskişehir’in diğer ilçeleri gibi Eskişehir merkezine bağlanmış oldu. Ancak kararın fiilen uygulanabilmesi için adliye binasının açılması ve gerekli atamaların yapılması gerekiyor. Şu an için İnönü’de adliye binası bulunmadığı gibi hâkim, savcı ve adli personel atamaları da yapılmış değil. Bu sürecin muhtemelen ekim-kasım aylarında gerçekleşmesi bekleniyor. Fiziksel koşullar sağlandığında İnönü kendi adliyesine kavuşacak. Bu gelişme önemli çünkü idari ve coğrafi açıdan İnönü, Eskişehir’in bir ilçesi olmasına rağmen daha önce Bilecik’in Bozüyük ilçesine bağlanmıştı. Yeni kararla bu durum düzeltilmiş oldu. Mattia Ahmet Minguzzi cinayeti konusuna gelirsek. “Suça sürüklenen çocuk” tabiri vardır. Hukuken de tanımı şöyledir. 18 yaşının altındaki herkes çocuktur. Ceza yargılamasında da bu yaş grubuna göre farklı değerlendirmeler yapılır. Ceza ehliyeti açısından yaş gruplarına göre ayrımlar vardır. Buradaki tabir önemli ama özellikle son zamanlarda ceza adalet sisteminin, pedagogların katkısıyla ve çocukların suça yönelmesini önlemek için daha çok sosyal politikalarla desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü çocuğun bulunduğu ortam, ağır cezalardan çok daha belirleyicidir. Eğer biz çocukların suç işlemesine zemin hazırlayan koşulları ortadan kaldırabilirsek, cezaların ağırlaştırılması gibi bir konu zaten gündeme gelmeyecektir. Bu nedenle, çözümün cezaları artırmaktan çok; çocukları suçtan uzaklaştıracak ortamları oluşturmak, onları destekleyecek sosyal politikaları hayata geçirmek olduğunu düşünüyorum. Ağır cezalar tek başına çözüm değildir. Aksine, bu mesele çok yönlü ve farklı disiplinlerle ele alınması gereken bir konudur.”

Ne Gerçekler Örtbas Edilebilir, Ne Milletin İradesi Susturulabilir Haber

Ne Gerçekler Örtbas Edilebilir, Ne Milletin İradesi Susturulabilir

Zafer Partisi Odunpazarı İlçe Başkanı Selim Doruk düzenlediği basın toplantısında ülke gündemlerini ve yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. İlçe Başkanı Selim Doruk yaptığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi; ''Bugün burada, adaletin geldiği noktaya dikkat çekmek ve halkın vicdanındaki yarayı dillendirmek için toplandık. Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın 149 gün süren tutukluluğu, bu ülkede muhalefete yönelik yargı eliyle yürütülen baskının en çarpıcı örneğidir. Somut hiçbir delil yokken, sadece fikirlerinden ötürü bir siyasi liderin özgürlüğü kısıtlandı. Bu bize gösterdi ki, “Türkiye’de artık evrensel hukuk ilkeleri değil, düşman ceza hukuku uygulanıyor. Hukuk tarafsız değil, adalet herkes için eşit değil… Ve şimdi… CHP’li belediyelere yönelik soruşturmalarla bu anlayış devam ettiriliyor. Sandıkta yenemediklerini, yargı sopasıyla etkisizleştirme çabası içindeler. Bu, bir demokrasi görüntüsü değil… Bu, açık bir baskı düzenidir! Ama tabii… AKP’li belediyelerde bugüne kadar tek bir usulsüzlük dahi bulunamamış olması da oldukça dikkat çekici (!) Ne Sayıştay’da, ne başka bir kurumda en ufak bir eksik yok! Demek ki bu arkadaşlar kamu kaynaklarını kullanırken olağanüstü bir titizlik içindeler (!) Gerçekten helal olsun (!) Biz de bu örnek “temizliğe” gıpta ile bakıyoruz. Öte yandan; Son günlerde artan “şehit haberleri” yüreklerimizi yakmaya devam ediyor. Bugün ne yazık ki şehit sayımız bir kez daha yükseldi. Türk milletinin başı sağ olsun… Bu milletin evlatlarının toprağa düşmesine alışmayacağız, unutmayacağız, kabullenmeyeceğiz. Ve tüm bunlar olurken, “Dezenformasyon yasası” adı altında, vatandaşın doğru bilgiye ulaşmasının önüne geçilmeye çalışılıyor. Toplumu susturmak, bilgi akışını tek kanaldan yönetmek istiyorlar… Ancak şunu bilsinler: Ne gerçekler örtbas edilebilir, ne de milletin iradesi susturulabilir. Biz Zafer Partisi olarak, “bağımsız ve tarafsız yargıdan, şeffaf yönetimden ve özgür basından” yanayız. Fikrini söyleyenin değil, yetim hakkı yiyenin, kamu malına çökenin cezalandırıldığı bir adalet istiyoruz. Adalet herkes içindir. Hukuk herkes içindir. Ve biz susmayacağız! Bizi öldürmeden susturamazsınız!''

İktidar Dalgalarla Gündemi Meşgul Ediyor! Haber

İktidar Dalgalarla Gündemi Meşgul Ediyor!

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen haftalık basın toplantısında ekonomi ve belediyelere yönelik operasyonlar gündeme getirildi. Saadet Partisi Eskişehir İl Yönetim Kurulu Üyesi Hilmi Aydoğdu tarafından düzenlenen basın toplantısında şu ifadelere yer verildi; ''Değerli basın mensupları, Ülke ekonomisine bakıyorsunuz tsunami vurmuş. Adalete bakıyorsunuz kasırga vurmuş. Eğitimde, sağlıkta, sokakta fırtınalar kopuyor; ama iktidar dalgalarla gündemi meşgul ediyor. İstanbul'da 1. Dalga, 2. Dalga, derken 4. Dalga'ya kadar geldik. Ya insan sormadan edemiyor: Niye bu dalgalar hep karşı sahilleri vuruyor? Niçin sizin yalılarınızın, villalarınızın, otellerinizin sahillerine uğramıyor? Ya niçin bu kasırgalar sizin gemilerinize, gemiciklerinize dokunmuyor? Hep söyledik yine söylüyoruz: Biz yolsuzluğu da, hukuksuzluğu da, haksızlığı da karşıyız! Her koşulda ve herkes için adalet istiyoruz! Bugün Türkiye'de 24 belediye kayyumda, içlerinde bir tane iktidar belediyesi yok. Sayısını bilmediğimiz gazeteci ve akademisyen cezaevinde, içlerinde bir tane iktidar yanlısı yok. Bu hukuk değil, hukuksuzluktur. Bu kabul edilemez. Ya kamu vicdanını rahatlatın, ya da bu yoldan vazgeçin. Hukuk tanımayan, insanlıktan nasibini almamış azgın İsrail teröristi soykırıma devam ediyor. Kahrolsun İsrail ve dostları. Kahrolsun işbirlikçiler. Bu kahretme seromonisi ve kınamalar devam ediyor. Biz İktidara soruyoruz. Vanaları kapatmak için daha kaç vahşete tanıklık etmeniz gerekiyor? Limanlarımıza İsrail'e giden gemilere kapatmak için kaç masumun yanması gerekiyor? İsrail ile gerçek anlamda ticari ve diplomatik ilişkilerin kesilmesi için kaç tane yardım gönüllüsü vatandaşımızın katledilmesi gerekiyor? Soruyoruz. Sormaya devam edeceğiz. Basın toplantımıza gösterdiğiniz ilgi ve alaka için hepinize teşekkür ediyorum. Sizlere hayırlı günler diliyorum.''

CHP'li Çakırözer: “Adaleti Her Gün Mumla Arıyoruz” Haber

CHP'li Çakırözer: “Adaleti Her Gün Mumla Arıyoruz”

TBMM’de Adalet Akademisi Kanunu görüşmelerinde ifade ve basın özgürlüğü başta olmak üzere ülkedeki adaletsizliklere dikkat çeken CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Meclis’te adalet akademisini görüşüyoruz ama ülkede adalet yok ortada” dedi. Düşüncesi, ifadesi nedeniyle siyasetçilerin, gazetecilerin, hak savunucularının cezaevinde tutulduğuna dikkat çeken Çakırözer, “Siyasetin zorlamasıyla, yargı eliyle her gün hukuk cinayetleri işleniyor. Özellikle ifade özgürlüğünde, basın özgürlüğünde adaleti her gün mumla arıyoruz” diye konuştu. “ADALETİ MUMLA ARIYORUZ” CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM’de Adalet Akademisi Kanunu görüşmelerinde söz alarak Türkiye’de siyasetçilere, seçilmiş belediye başkanlarına, gazetecilere ve hak savunucularına yaşatılan hukuksuzluklara dikkat çekti. Ülkedeki adaletsizliklere dikkat çeken Çakırözer şunları söyledi: “Siyasetin zorlamasıyla, yargı eliyle her gün hukuk cinayetleri işleniyor. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ zindanda, tamamen haksız, hukuksuz, düzmece ve kurmaca suçlamalarla tam yirmi iki gündür Silivri'de. Esenyurt, Beşiktaş Belediye Başkanlarımız, Başkan Yardımcılarımız, Meclis üyelerimiz haksız, hukuksuz zindandalar. Sadece konuştu diye, düşüncesini, tepkisini paylaştı diye Gençlik Kolları Başkanı kardeşimiz Cem Aydın'ın dün beş yıl hapsi istendi. Oylarını katlayarak arttıran Ekrem İmamoğlu'nu sandıkta yenemeyenler şimdi emir altına aldıkları yargı yoluyla önünü kesme çabasında, sadece konuştu diye ve hepimizin evlatları için hukuk güvencesi istedi diye yedi yıl hapsi isteniyor. ‘Mustafa Kemal'in askeriyiz’ dedikleri için gencecik teğmenlerimizi ihraç ettiler, onlara sahip çıktı diye Genel Başkan Yardımcımız Yankı Bağcıoğlu'na da soruşturma açtılar. Geçen hafta CHP'ye katılan mücadele arkadaşımız Cemal Enginyurt'a da ilk günden soruşturma geldi.” “40 GÜNDE 30 GAZETECİ GÖZALTINA ALINDI” “Sadece siyaset de değil, basın özgürlüğü de ayaklar altında” diyen Çakırözer, “2024 yılında gazeteciler 720 kez hâkim karşısına çıktı, 74 gazeteci gözaltına alındı, 14'ü tutuklandı. Bu yılın ilk kırk gününde 30 gazeteci gözaltına alındı, 9 gazeteci tutuklandı. CHP'li belediyeleri hedef alan soruşturmalarda hep kendisine görev verilen bilirkişiyle ilgili röportaj yaptı, ona söz hakkı verdi diye Halk TV'nin yöneticileri, yorumcuları saatlerce gözaltında tutuldu. Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş tam 15 gündür Silivri zindanında. Suat Toktaş'ı tüm gazeteciler iyi tanırız, yaptığı tek şey gazeteciliktir. Bugün Meclis kürsüsünden, kendisine yaşatılan bu zulmün, bu adaletsizliğin bir an önce son bulması ve özgürlüğüne kavuşması çağrımızı yineliyorum” diye konuştu. Birgün Gazeteci yöneticilerinin sadece haberi nedeniyle bir geceyi gözaltında geçirmek zorunda kaldıklarını söyleyen Çakırözer, “Soruyorum, böyle saçmalık başka nerede var? Yayında dili sürçtü diye Gazeteci Özlem Gürses otelden gözaltına alındı. Terör şubesinde sorgulanıp elleri kelepçeli dolaştırıldı, itibar suikastı yapıldı. Daha düne kadar, 50 gün boyunca ayağında kelepçeyle ev hapsindeydi. Soruyorum size, o görüntüler Türkiye'ye yakışıyor mu?” dedi. “12 YIL ÖNCEKİ YAYINLARDAN SUÇ ÜRETME PEŞİNE DÜŞMÜŞLER” Çakırözer, şunları söyledi: “Sadece gazeteciler de değil, sokak röportajcısına yanıt verdi diye 76 yaşındaki emekli Nermin Hanım dokuz gün hapisteydi. Geçmişte engizisyon mahkemeleri, Hitler'in, Stalin'in mahkemeleri astrologları tutukladılar, sürgüne gönderdiler, şimdi bunlara Türk yargısı da eklendi. Astrolog Hilal Saraç'ın ifadelerini ciddiye alarak tutukladı. İnsan Hakları Derneğinin kurucularından Nimet Tanrıkulu aylardır, tarihçi Çiğdem Ör günlerdir hapiste. Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater ve Mine Özerden'i yıllardır zindanda tuttukları yetmemiş, şimdi de menajer Ayşe Barım, bir türlü unutamadıkları Gezi direnişi nedeniyle haksız yere hapiste; hatta on iki yıl önceki yayınları tarayıp sanatçılardan, gazetecilerden yeni suçlular üretme peşindeler; inanılır gibi değil ama böyle. İşte bu adaletsizlikler, bu zorbalıklar ve zulüm nedeniyle Türkiye hukukun üstünlüğünde, özgürlüklerde en dipte. Soruyorum size: Yazık değil mi ülkemize?” “OPERASYONALARIZA BOYUN EĞMEYECEĞİZ” “Tutuklayıp zindana atmadıklarını ise yine hukuksuzca karartan, sansürleyen bir anlayışla karşı karşıyayız. 45 bin Filistinlinin canına kıyan İsrail ile AKP'nin ticaretini belgeledi diye gazeteci Metin Cihan'ın X hesabını Türkiye'de kararttınız; dünya okuyor ama Türkiye'de yasak. Neden? Çünkü ayıplı işlerinizi ortaya çıkardı. Milyonlarca emekli ve emekçi hayat pahalılığı altında inim inim inlerken RTÜK Başkanı çıkmış ‘Ülkede olumlu olay olmadığı algısı yaratıyorsunuz’ diye kanallara sansür sopası kaldırabiliyor. Bu hukuksuzluk, baskı ve zorbalığın arkasında yatan korkuyu çok iyi görüyoruz. Milyonların geçim derdi, emekçinin, emeklinin açlık sınırı altındaki maaşlarla verdiği yaşam mücadelesi duyulmasın diye; Kartalkaya'daki yangında, Kahramanmaraş depremlerinde yaşamını yitiren canlarımızın ailelerinin adalet çığlıkları duyulmasın diye baskıyı, zulmü artırıyorsunuz ama yılmıyoruz, korkmuyoruz ne biz ne başkanlarımız ne gençlerimiz ne kadınlarımız, hiçbirimiz korkmuyoruz. Bu millet yargı eliyle yürüttüğünüz operasyonlarınıza asla boyun eğmeyecek ve tüm bunların hesabını sizden soracak. Bugün ayarını bozduğunuz o adalet terazisi de mutlaka ama mutlaka bir gün sizi de tartacak.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.