MESEM Uygulamalarıyla Okul Sürecinden Kopan Çocukların Suça Eğilimleri Artıyor

Eğitim - Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol düzenlediği basın toplantısında çocuk işçiliği, suça sürüklenen çocuklar ile MESEM uygulamalarını değerlendirdi.

Haber Giriş Tarihi: 02.12.2025 08:20
Haber Güncellenme Tarihi: 02.12.2025 08:20
www.porsukhaberajansi.com

Eğitim - Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol düzenlediği basın toplantısında çocuk işçiliği, suça sürüklenen çocuklar ile MESEM uygulamalarını değerlendirdi.

Şube binasında düzenlenen basın toplantısında Eğitim - Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol şu ifadeleri kullandı;

“Çocuklar suçlu doğmaz. Çocukları suça iten nedenler vardır. Bu nedenlerin çok iyi araştırılıp buna yönelik önlemlerin alınması lazım.

Ülkemizdeki derinleşen ekonomik kriz, yoksulluk, insanların alım gücünün düşmesi bir şekilde çocukları çocuk işçilik nedeniyle, mesem uygulamaları ya da lise düzenlemeleriyle eğitimden kopmaları, çocukları bu suç sarmalıyla, suç işleme sarmalıyla karşılıklı olarak bıraktığını görüyoruz.

Televizyon dizileri dediğimiz ya da başka birtakım oyunlar, bilgisayar oyunları, suç içeren, şiddet içeren oyunlar, çocukların suça daha çok eğiliminin olmasını arttıran sebeplerden birisidir. Burada devletin asli görevlerinden birisi, çocukları suç işledikten sonra cezalandırmak değil, ama çocukların suç işleme potansiyellerini görüp buna göre önlemlerin alınması gereklidir.

Suçlu çocuk yoktur. Hakları ihlal edilen çocuklar vardır. Çocukların adli süreçlerle tanışması, bir dizi ihmalin sonucudur aslında.

Bir çocuk okul sıralarında olması gerekirken sokaktaysa ya da atölyelerde ucuz iş gücü olarak emeği sömürülüyorsa, temel ihtiyaçlarına ulaşamıyorsa, burada fail çocuk değildir. Fail, sosyal devlet sorumluluğunu yerine getirmeyen sistemdir.

Sosyal bağlılık kuramına göre değerlendirdiğimizde şöyle bir durum var: Çocuğun okula, öğretmene ve arkadaşlarına olan bağlılığı, onu suçtan alıkoyan bir etkendir. Siz bir çocuğu okuldan uzaklaştırırsanız, eğitim süreçlerinden yeterince yararlanmamasına yönelik düzenlemeler yaparsanız (ki nitekim en son hatırlarsanız liselerin süresinin kısaltılmasıyla ilgili bazı çalışmalar vardı), burada çocuk sadece akademik geleceğini kaybetmiyor, toplumsal normlara olan inancını da kaybediyor ve aitlik duygusu ortadan kalkıyor. Burada çocuk, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir bireye dönüşüyor. Kendini bu şekilde görüyor ve bu şekilde gördükten sonra da ister istemez böyle bir psikolojiyle o sokakta suça eğilimi biraz daha kolaylaşıyor.

Burada yapılması gereken eğitimden kopuşların engellenmesi gerekiyor. Özellikle mesem uygulamalarıyla çocukları siz bu okul süreçlerinden koparıp da ucuz iş gücü şeklinde atölyelere, iş yerlerine attığınızda, çocukların suça olan eğilimlerini biraz daha arttırıyorsunuz.

Bu nasıl oluyor? Şöyle: Çocuk kendi akranları arasında olması gerekirken birdenbire yetişkinlerin bulunduğu bir ortama geçtiğinde, oradaki pedagojik belli bir takım verilere sahip olmayan, pedagojik gerçekliklerden uzak insanların küfürleri, geçim şartlarından kaynaklı olarak yaşamış oldukları travmaları bir şekilde şiddet, küfür veya buna benzer diğer şeylerle çocuklara yansıtması sonucunda çocuk da ister istemez böyle bir ortamda şiddetle iç içe, daha sonra pedagojik gelişimlerden, gerçekliklerden uzak, sigara gibi, diğer maddeler gibi kötü alışkanlıkların içerisinde bir şekilde kendilerini buluyorlar. Bu da çocukları suç işleme konusunda sanki biraz daha böyle teşvik eder bir duruma getiriyor.

Bir başka konu çocuk adalet sistemi. Çocuk adalet sistemi bizim ülkemizde genelde cezalandırma üzerinedir. Burada yapılması gereken en önemli şeylerden birisi, çocuklar suç işlemeden önce o çocukların suç işlemesini engelleyici önlemlerin alınmasıdır. Yoksullukla mücadelenin yapılması gerekiyor. Çünkü mesem uygulamalarında şöyle bir şey var: Çocuklar emeği sömürülüyor. Emeği sömürüldükten sonra yeterince ücret alamadığını düşündüğünde, emeğinin sömürüldüğünü ve hak ettiğini alamadığını düşününce çocuk bu sefer farklı para kazanma yollarına girebiliyor. İşte bu da hırsızlık dediğimiz ya da buna benzer diğer şeyleri teşvik edebiliyor.

Bir de çocukların özellikle bu televizyon programları, buna benzer diğer toplumsal çöküşü hızlandıran yayınlar diyelim biz onlara. Buradaki o özentilerinden kaynaklı olarak kolay bir şekilde para kazanma, ekonomik rahatlığa ulaşma gibi bir gerçeklik de var. Bunlar da çocuğu maalesef bu tür şeylere teşvik edebiliyor.

Burada yapılması gereken en önemli şeylerden birisi, bu sosyal devlet anlayışıyla, çocukları suça teşvik eden uygulamaların önlenmesi gerekiyor. Unutulmasın ki suça sürüklenen her çocuk, bu ülkenin bir geleceğidir, umududur. Buna göre düzenlemelerin yapılması gerekir.”