İYİ Parti İl Başkanı Ulucan: ''Çiftçi Üretmekten Yıldırıldı''

İYİ Parti Eskişehir İl Başkanı Serdar Ulucan düzenlediği basın toplantısında tarımın içinde bulunduğu durum ve ülke gündemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Haber Giriş Tarihi: 18.11.2025 11:15
Haber Güncellenme Tarihi: 18.11.2025 11:15
www.porsukhaberajansi.com

İYİ Parti Eskişehir İl Başkanı Serdar Ulucan düzenlediği basın toplantısında tarımın içinde bulunduğu durum ve ülke gündemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İYİ Parti Eskişehir İl Başkanı Serdar Ulucan düzenlediği basın toplantısında şu ifadeleri kullandı;

“Tarım konusuna gelirken öncelikle baktığımızda bugün ara tatilin ilk günü. Milyonlarca öğrencimiz ve 1,5 milyona yakın öğretmenimiz yeni eğitim öğretim yılında ara tatilden sonra döneme başladılar. Ancak eğitimdeki 23 yıllık bu cebelut iktidarın getirdiği tabloya bakacak olursak, eğitimde düzen olmadığı yerde ne tarımda, ne sağlıkta, ne ekonomide, ne de başka bir durumda hiçbir şeyi biz doğru olarak bakıp göremeyiz. İlk önce ülkede bir eğitimin, eğitim sisteminin düzenlenmesi ve okullardaki yapılan eğitimlerde gerçekten Türk evlatlarının daha iyi, daha müreffeh yaşayabilir şekilde bir hayat standardı sağlanması gerekiyor. Tabii bu tabloda da bütün bakanlıklarda olduğu gibi Tarım Bakanlığında ve tarım politikalarında da doğru işleyiş ve işlemlerin yapılmadığını net olarak görebiliyoruz. 23 yıllık bu cebelut iktidarın getirdiği tabloya baktığımızda ilk önce bu ekosistem dengesinin değişimiyle ilgili temel sistemle bir çalışma yapılmamasından kaynaklı ve şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisimizde Gazi Meclisimizde biliyorsunuz bütçe görüşmeleri yapılıyor. 2026 yılının bütçe görüşmelerinde daha önceden bütün milletvekilleri her şekilde bir sistemsel açıklamalarını yapıyordu. Gerek iktidar, gerek ana muhalefet ya da muhalefet parti milletvekilleri. Ancak maalesef tek adam rejiminin getirdiği sistem sonrasında milletvekillerinin hiçbir şey yapamadığını, hiçbir noktada, hiçbir tabloda hak ve söz sahibi olmadıklarını, tamamıyla saraydan onaylanan bütçenin geldiğini görüyoruz.

Tarım Bakanlığı noktasına baktığımızda çiftçimize ayrılan yıllık destek bütçesinin gayri milli paranın %1'lik bir kısmı olarak aktarıldığını, ancak bunun maalesef çiftçilere de binde biri noktasında verildiğini görerek baktığımızda çiftçi her haliyle, her noktasıyla üretmekten yıldırıldığını görüyoruz. Bilinçli bir politika şeklinde üretim beklenirken çiftçiyi üretimden uzaklaştırma noktasına getirdiğini görüyoruz. Bundan öncesinde baktığımızda yine bilinçli bir şekilde Türk milletini zora sokan durumlarda ata tohumlarımız denen tohumlar yok edilerek hibrit tohumların gelmesi. İşte hibrit tohumlarla beraber onlara destekleyici gübrenin gelmesi, tek üretim. Çünkü ata tohumlarımızda kendimiz tohum ayırdığımızda biz yıllar öncesinde daha daha bereketli hasatlar gerçekleştirebiliyorduk. Ancak maalesef iyi toprak analizleri yapılmadan hibrit tohumlarla üreticiyi sıfıra sokmaları ve diğer taraftan baktığımızda tamamıyla ithal tarıma dayalı bir üretim durumu sergilediğimizde. Bundan daha önceki yıllarda duyduğumuzda Somali'ye arpa, buğday ekmeye gittik ki, kendi kendimize yeten bir ülkeyken. Buna benzer durumlara ve bugün baktığımızda 2025 yılında 136.000 tane büyükbaş hayvanın ithal edildiğini kamuoyundan duyuyoruz. Akabinde diğer bir noktaya baktığımızda asıl bağlayıcı nokta ve bizi ilgilendiren noktaya baktığımızda Et Süt Kurumunun başkanının Macaristan'da bir şirket kurduğunu ve Macaristan'dan yıllardan beri et ithalatımız sıfır seviyelerindeyken. Maalesef bu müdürümüzün vesilesiyle ciddi artış oranı gösterdiğini hep birlikte görüp görebiliyoruz. Bunun ana temel sebepleri konunun başında da söylediğim gibi eğitimle başlayan ehliyet ve liyakatin olmadığı, sadece bir avuç yan ve yandaşı düşünen, kendi yakınlarına karşı bir kazanç birimi sağlama haline getiren yapının tuzunun kokmuşluğunu görüyoruz biz burada. Bunun daha öncesinde biz Sağlık Bakanlığındaki kendi şirketi üzerinden hastaneye dezenfektan satan bakanları da gördük. Bu gibi müdürleri de görüyoruz.

Bunların yapılmasındaki durumda cezaların gerekli şekilde verilmediği, denetimsizliğin gerekli şekilde yapılmadığı ve bunları denetleyen kurumların, işte müsteşarlıkların kapatılması, Devlet Planlama Teşkilatlarının kapatılması tamamıyla Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ana mekanizması ve ana temelleriyle akıllarıyla oynamak. Maalesef de 2025 yılında üretici istediğini alamadı. Şimdi işte Ekim Kasım ayındayız. Üretici geri tekrar ekiliş yapma niyetinde ama girdi maliyetlerine baktığı zaman geri tekrar hasat alabilecek mi diye bir durum görmüyoruz.

Kamuoyunda da izledik. Ege tarafında bile bir yeşillik yetiştiren üretici tarlasında o kadar verdiği emeğe karşılık yeşillik, bu marul dediğimiz, göbek marul dediğimiz marulu 2-2,5 TL rakam verilmesinden dolayı kendi hayvanlarına yedirdim diye de üreticiyle buluşturmadı. Bu tamamıyla plansız yapılaşmanın sadece bir takım yakının, bir takım yandaşın cebini doldurmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Bu tabloda da maalesef bu cebelut iktidarın da ülkeye getirmiş olduğu sen varsan, bizdensen bizimsin, bizden değilsen ne halin varsa gör mantığıyla yapılan bir pozisyon. Her geçen yılda eksiye eksiye gidiyoruz. 2026 yılı inşallah daha daha iyi olur diye arzu ediyoruz. Ancak sandık gelene kadar bunlar bu haramzadelerinden vazgeçmeyeceklerdir diyorum.

Abdullah Öcalan'ı bizim Kürt kardeşlerimizin temsilcisi noktasına getirilmesine biz zaten karşıyız. Abdullah Öcalan Türkiye Cumhuriyeti Devletinde 50 yıldan beri var olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ana yapısına karşı duran bir terörist canı başıdır. Bunun bu şekilde bugün çeşitli güzellemelerle, çeşitli iyileştirmelerle, bir melekmiş haline getirmeleri ne bizim aklımız, ne bizim tarihimiz, ne de bizim yarınlarımız kabul edemez. Saygıdeğer Genel Başkanımız da bu konuda net durumu söyledi. Abdullah Öcalan'ın cezaevinden çıkartılması ya da Gazi Meclise gelmesi için bizim cesetlerimizi çiğnemeleri gerekiyor. Türk milletinin aklıyla artık bu kadar fazla oynamasınlar diyoruz ve bu durumu kaşımasınlar diyoruz. Ülkede bu kadar yoksulluk, yoksunluk, sıkıntı varken ülke gündeminde belli başlı projelerin ayaklığını, maşalığını yapmak yerine Aziz Türk milletine sarılsınlar ve Aziz Türk milletiyle beraber aydınlık günlere yürüsünler diyoruz. Bu konu tamamıyla ülke gündeminde gerçekleri saptırmaktan, gerçek olanları konuşmamaktan beyhude bir konudur. Burada Abdullah Öcalan'ın işte yarın çıkacak mı, çıkartılacak mı demesiyle kendini kutsallaştırılma durumuna getirmeleri tamamıyla Türk milletinin aklıyla dalga geçmektir ve kendi beceriksizliklerini, kendi başarısızlıklarını planlı bir şekilde saklama durumlarıdır mevcut iktidarın ve iktidar ortaklarının. Bizim bu konuda duruşumuz net. Biz Aziz milletimizle beraberiz. 50.000 şehidimizin ve tutuklandıktan sonra da birçok şehidimizin kanına eli bulaşmış bu terörist başı caninin hiçbir şekilde o bağlı bulunduğu kodesten ve onunla beraber Türkiye'yi bölmeyi düşünen o zihniyetin hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sınırları içerisinde yeri yoktur.

Biz terörsüz Türkiye'nin karşısında durmuyoruz, öncelikle bunun altını çizmek gerekiyor. Biz Aziz Türk milletiyle beraber yan yana duruyoruz. Şimdi evet ülkede bir terör sorunu varsa, ülkede bir ekonomik sorun varsa, ülkede bir yoksulluk, bir yoksunluk varsa, ülkede bir adaletsizlik, ülkede bir adam kayırma, ülkede bir senaryo, tiyatrosal oyunlarla beraber büyük bölme senaryoları varsa biz burada Aziz milletimizle beraber yan yana ve Aziz Türk milletiyle beraber yol yürüyoruz. Yani burada işte X parti, Y parti, Z partiyle işte birlikte ittifak yapalım noktasında da zaten bakıldığında yıllardan beri oynanan senaryo şu: Aziz Türk milletinin ve Misak-ı Milli sınırları içerisinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlere oluşturmuş olduğu, çizmiş olduğu ne mutlu Türk'üm diyene ilkesine bağlı olarak yaşayan, dini, dili, ırkı ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesle biz biriz, beraberiz diyoruz bu noktada. Ancak maalesef ki siyasal oyunlarla, çeşitli siyasal senaryolarla insanları kutuplaştırma ve bir noktaya çekmeye çalışıyorlar. Burada biz parti olarak demiyoruz bunları. Biz Türk milletiyle beraber yol yürüyoruz ve Türk milletine karşı yapılacak olan her türlü yıpratma, yok etme girişimlerine karşı da son nefesimize, son nefesimize kadar da kararlılıkla mücadelemizi edeceğiz ve bu mücadelenin de en başında demokrasinin gereği neyse onu yapacağız.

İvmeli bir şekilde sandığın bir an önce gelip kurulmasını bekliyoruz. Çünkü gerçekten tuz koktu. Gerçekten her yerden artık hezeyanla yoksulluk, yoksunluk, liyakatsızlık, adaletsizlik hat safhada. Bugün ana muhalefet partisinin bile bakıldığında iddianamesi yayınlandı 19 Mart süreciyle başlayan ve diğer belediye başkanlarının tutuklanmasıyla. Biz daha önceki bu FETÖ ayaklanmasının, FETÖ terörist başı caninin yapmış olduğu Ergenekon, Balyoz senaryolarının aynılarını inceliyoruz. Millet de artık hani bu lokmaları yemiyor. Bu oyunlara gelmiyor. Kandırılmıyor. Yıllarca milleti farklı noktalarla kandırdılar. Ancak millet devletçi bir millet olduğu için, millet devletine sadakat getirdiği için ve devletin birliğini, bütünlüğünü savunduğu için de uhulet ve suhulet içerisinde demokrasi olarak sandığın gelmesini bekliyor. Toplumdaki görünen tablo da bu. Yani bizim o günler geldiğinde de siyasi partilerle eğer bir birliktelik olacaksa mevcut tek adam rejiminin getirdiği %51'e %49 noktasında, onlar da o gün konuşulur.”