Zafer Partisi Eskişehir İl Başkanı Hasan Demir düzenlediği basın toplantısında Seyitgazi'de meydana gelen orman yangını ile ilgili saha ziyaretini ve yapılan çalışmaları değerlendirdi.
"Seyitgazi yangınının müdahalesi esnasında şehit düşen 5 tane orman işçimiz ve 5 tane AKUT gönüllüsü arkadaşımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyor, büyük Türk Milletine baş sağlığı diliyoruz." diyerek sözlerine başlayan Zafer Partisi İl Başkanı Hasan Demir yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;
"Değerli Eskişehirliler, Kıymetli basın mensupları, Ülke gündemine yetişmekte zorlandığımız bir süreçten geçiyoruz. Ekonominin can alıcı bir hal alması, yaşanan onlarca olumsuzluk, muhalefete yapılan ciddi baskılar, bu ve benzeri yaşadığımız gündem maddeleri her gün normal bir hal almaya başladı. Seyitgazi yangınının müdahalesi esnasında şehit düşen 5 tane orman işçimiz ve 5 tane AKUT gönüllüsü arkadaşımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyor, büyük Türk Milletine baş sağlığı diliyoruz. Eskişehir / Seyitgazi ilçesi, Çukurca-Şükranlı mevkilerinde başlayan orman yangınına müdahale edilirken aynı saatlerde Eskişehir Büyükyayla mevkiinde başlayan ve 10 şehit verdiğimiz faciada, şu sıralarda yangın kısmen kontrol altına alınmış; ikinci kez harlanıp büyümemesi için yoğun çaba sarf edilmektedir. Yeşil vatanı korumak için şehit düşmüş kahraman orman işçilerimize ve AKUT gönüllülerimize Tanrı’dan rahmet; yaralılarımıza acil şifalar diliyor; büyük Türk milletine baş sağlığı diliyoruz. Ayrıca sahada canla başla görev yapan orman işçilerimize, civar illerimizin ve şehrimizin belediye personellerine ve arama/kurtarma gönüllülerimize kolaylıklar diliyoruz. 24 Temmuz perşembe günü yani dün sabah erken saatlerde, çalışmalar ve yangının seyriyle alakalı bilgiler edinmek ve incelemeler yapmak üzere bölgedeydik. Başta Seyitgazi Belediye Başkanımız Uğur Tepe olmak üzere vardığımız esnada orada bulunan Odunpazarı Belediye Başkanımız Kazım Kurt ile diğer yetkililerimize yaşanan süreçle alakalı verdikleri bilgiler için teşekkür ederiz. Bunun yanı sıra bölgedeki vatandaşlarımız, diğer yetkililer ve gönüllülerden aldığımız bilgiler ile gözlemlediğimiz hususları tartıp bir süzgeçten geçirdiğimizde; geçmişte başta Marmaris ile İzmir yangınları olmak üzere elde ettiğimiz tecrübeleri hatırladığımızda, bu yangınla alakalı bazı soruları sormak kaçınılmaz oluyor. Hele ki mevcut hükümet, geçmişte ormanlar yine böyle cayır cayır yanarken, Türk Hava Kurumu uçakları parça eksikliği veya düşük adetler sebebiyle söndürme çalışmalarında yetersiz kalırken, halihazırda Devlet Planlama Teşkilatı’nın ortadan kalktığı; plansızlığın ve öngörünün yerlerde olduğu bir Saray Rejimi düzeni tümüyle devam ediyorsa, aşağıda soracağım soruları kimsenin yadırgayacağını sanmıyorum. 1. 2700 km2’lik Eskişehir’de, kuş uçuşu yaklaşık 17 km. uzaklıkta ve aynı ilçe/müdahale ekibi sınırları içerisinde, yakın zamanlarda iki ayrı yangının çıkması tesadüf müdür? Şahsen benim pek tesadüflerle işim yoktur. Hele ki söz konusu vatansa… Cevabını bugün dahi en yetkili kimselerin pek bilmediği bir soruyla devam edeyim. 2. Koordinasyon yetkisi kimde? Alana gittiğimizde ortada bir telaş, bir hengame vardı. Büyük sıkıntılar yaşandığını tespit ettik. Koordinasyon AFAD’da mı, Orman Genel Müdürlüğü’nde mi? Yoksa her ekip, birbirinden habersiz bir şekilde çalışmalar yürütüyor, çalışmaları duruma göre mi şekilleniyor? Eğer “Hayır, koordinasyon şu birimde, çalışmalar uyum içinde yürüyor” diyorsanız, bir soru daha… 3. Odunpazarı Belediyesi Arama Kurtarma (OBAK) birimi yangın yön değiştirdiği esnada bölgeden çekilebiliyor, Seyitgazi Belediye Başkanı ile görüştük yangının yön değiştirmesiyle ekipleri alandan çektiklerini ifade etti. Diğer personeller bölgeden ayrılabiliyorsa şehit düşen orman işçilerimiz ve gönüllülerimiz neden ateşin içinde kalıyor? Burada çok büyük çelişkiler var. Emir geldi de dinlemediler mi? İletişim mi sağlanamadı? İletişim varsa bu iletişimi kim yönetiyor? Neden bu facia yaşandı? Bunun alt yapısına indiğimizde Orman Genel Müdürlüğü’nün son dönemde ormana aldığı yangın işçilerinin ciddi bir eğitimden geçmediğini çeşitli kaynaklardan bilgi olarak elde etmiş bulunuyoruz. Tolunay kardeşimiz bir aylık işçi iken yangına resmen bir alt yapısı olmadan sürüklenmek zorunda kalmış. Bu personel yetersizliği mi, envanter yetersizliği mi bunun tespitini mevcut yapıdan talep ediyoruz. Bakın AKUT Yönetim Kurulu Başkanı Barış Altan Doğan, iki gün önce bu konuyla ilgili ne diyor? “Yangının olduğu alanda telsiz ve telefon iletişimi mümkün değil. Role kurmamıza rağmen telsizden haberleşemedik. Şu anda haber alamadığımız arkadaşlarımız var. Onlarla ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı başta olmak üzere çalışmalar bakanlık tarafından başlatıldı.” Görüyoruz ki bırakın saydığım tüm hususları, daha kahramanlarımız yeşil vatanı savunmak için canını siper ederken bölgede sağlıklı bir iletişim tesis edilememiş. Bir müdahale esnasında iletişim net sağlanamıyorsa o müdahale sınıfta kalmış demektir. O insanların hangi alanda ne şekilde konumlanacağını bu irtibatla sağlayabilirsiniz. Aklıma, fiyatı 1000 liradan başlayan gaz dedektörleri ile açığa çıkan gaz neticesinde şehit düştükleri açıklanan Mehmetçiklerimiz geldi. Tanıdık değil mi? Bunu da hatırlamakta, hatırlatmakta fayda var… Son süreçte yaşanan yüzlerce orman yangını, yangında alınması gereken tedbirler, yangın söndürme noktasında ki yetersizlikler Türk toplumunu ve bizleri endişelendirmiştir. Yıl 2025 yangında 10 şehit veriyoruz. Dün iki şehit cenazesine katıldım. İki ateş düşen evin annesinin babasının feryatlarını iliklerime kadar hissettim ve tüm Türkiye hissetti. Biz 2025 yılında her türlü teknolojinin tavan yaptığı dönemde kendi insanımızı, kendi neferlerimizi bu tür felaketlerle toprağa vermek zorunda değiliz. Bunun yanı sıra bölgedeki şebeke sorununu akşam saatlerinde Turkcell’in mobil baz istasyonunu getirerek çözmeye çalıştığınızı ancak bakanlık yetkilileri ve siyasiler peşi sıra gelmeye başlayınca diğer takviyeler ile alanda ve diğer noktalarda şebeke problemini çözdüğünüzü ise biliyoruz. Bu konuda ilgili yetkililere teşekkür ederiz! 4. Orman Genel Müdürlüğü’nün yetişmiş saha personellerinde emekliliğin fazlalaştığını, bu yüzden tecrübeli ve nitelikli personel sayısında sıkıntı yaşandığını; yangın sezonu açılmaya çok az bir zaman kala apar topar personel alındığını ve eğitim almamış veya ne derece eğitimli/tecrübeli olduğu tartışılan kahramanlarımızın alevlerle başbaşa bırakıldığı doğru mu? Doğru değil diyorsanız, size önceden köyünün artık tüm Türkiye’nin gururu; henüz on beş günlük evli ve yalnız bir aylık orman işçisi şehit Tolunay Kocaman’dan selam getiriyorum. Tolunayımız tek bir örnek değil, bunu siz de biliyorsunuz. 5. Yangının olduğu bölgede ve dün itibarıyla endişeyle yayılması beklenen Kütahya istikametinde ekipler dün akşamdan bu yana bu konuyla ilgili önlemler almaya başlamış durumda, maden ruhsat başvuruları var mıdır? Gözaltına alındığı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı basına yansıyan 2 kişinin bu faaliyetlerle veya “Ateşin Çocukları” denen “onun bunun çocukları” ile bir bağı var mıdır? Bu soruların yanıtlarını Cumhuriyet Başsavcılığımız elbet araştıracak ve inanıyoruz ki ilgili makamlarımız kamuoyunu aydınlatacaktır. Değerli basın mensupları, Saygıdeğer Eskişehir halkı, Biz milletçe şatafat içinde yaşamak değil; güven içinde yaşamak istiyoruz. 2025 yılında bu şekilde ölmek istemiyoruz. Yangınların ne şekilde çıktığının araştırılmasını, yangında parmağı olanların cezalandırılmasını talep ediyoruz.
Sizlere, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün doğaya bakışını da tekrar hatırlatmak istiyorum. Yalova’da bulunan “Yürüyen Köşk”... Bu köşkün inşası sonrasında yanında bulunan ulu çınar ağacının köşke zarar vereceği gerekçesiyle dallarının budanması sırasında Atatürk “Dal kesilmeyecek, köşk kaydırılacak.” cevabını vermiştir. Aynı şekilde o dönemlerde Ankara Belediye Reisi, Atatürk’e Ankara’nın imar planları konusunda bilgilendirmede bulunduktan sonra Atatürk’ün “Sanırım ağaçlandırmayla alakalı projeleriniz başka sayfalarda?..” diye cevap verdiğini hatırladığımızda, vatan toprağına ve doğaya ne şekilde önem verdiğini görüyoruz Cumhuriyet değerleri sadece ormanlar ve doğa noktasında değil bir çok noktada tahrip ediliyor. Bizler Türk Milleti olarak kadınlarımızı, çocuklarımızı, hayvanlarımızı kendimiz korumak zorunda kaldığımız; tüm kesimleriyle güvensiz hisseden toplumumuzda, artık doğamızın da güvende olmadığını bildiğimiz yurdumuzda, artık her yönden kendi güvenliğimizi kendimiz sağlamak zorunda olduğumuz bir dönemde yaşıyoruz. Buna mecbur bırakılıyoruz. Devlet olmanın olmazsa olmaz kuralı nedir: “Biz devletin bekası ve devamlılığı adına çalışırız, maddi ve manevi yıpranırız ancak devlet de milletine sahip çıkar. Kadınına, çocuğuna, doğasına sahip çıkar! Artık bu konuda devletten gerekli hassasiyetleri bekliyoruz ve ivedilikle üstüne düşülmesini yalnızca Zafer Partisi adına değil Türk milleti adına talep ediyoruz. Son süreçte 2014 yılı ve sonrasını baz alarak 4 - 5 örnekle hafıza tazelemek istiyorum. 2014 yılı Soma Maden Faciası 301 canımızın feda edildiği maden faciası, 2018 yılında Çorlu Tren kazasında toprağa verdiğimiz 25 canımız. Daha dün Bolu'da 78 tane vatan evladı beraberinde metan gazı zehirlenmesinden 12 askerimiz ve iki gün önce yaşadığımız orman yangını faciasında 10 vatan evladımızı toprağa verdik. Biz bunların durması için gerekli çalışmaların yapılmasını arzu ediyoruz. Siz yapmayacaksınız bizler Türk Milliyetçileri ve Atatürkçüler olarak bütün gücümüzle Türk Milleti ile omuz omuza vererek bunları yapmaya kararlıyız, Türk Milletinin hiç şüphesi olmasın! Hepinize saygılarımla."