TBMM Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı ve AK Parti Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Ayşen Gürcan 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü dolayısıyla düzenlenen törende bir konuşma yaptı.
Milletvekili Prof. Dr. Gürcan yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi;
"Muhterem Hazirun, Değerli Dava Arkadaşlarım, Aziz Milletimiz,
Hepinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.
Öncelikle, bu mübarek toprakların bağımsızlığı uğruna canını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle yâd ediyorum. Onlar, bu milletin istiklalini imanla koruyan kutlu birer sancaktardır.
Biz şehitleriyle yaşayan, şühedanın ölmediğine inanan, diri olduklarına iman eden bir dinin müntesipleriyiz.
Biz İstiklal Marşı’nda dahi şehitliği arzulayan, şehitliği yücelten şühedanın emanetini evlatlarına hatırlatan bir milletiz.
Her karışında bir yiğidin yattığı bu güzel ülkenin asıl sahibi, şehitler ve gazilerin başını çektiği kahramanlardır.
Bu ülkenin sahibi 'Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda' diyen vatan aşıklarıdır.
Bu ülkenin sahibi eve erzak almaya değil, 'devletimize sahip çıkmaya geldik' diyen Batuhanlardır.
Bu ülkenin sahibi, ömrünün baharından gök ekin gibi toprağa düşen Abdullah Tayyip’tir.
Daha 15 yaşındayken şehadet şerbeti içen Halil İbrahim Yıldırım’dır.
Bu ülkenin sahibi, bir yıllık hasadını, çocuklarının rızkını, gözünü kırpmadan feda eden Kahramankazanlı çiftçilerimizdir.
Bu ülkenin sahibi, yüreklerinde iman, ellerinde bayraklarla hainlere meydanları dar eden cesur kadınlardır.
Günde beş vakit ezanlarımız eğer gökyüzünü süslüyorsa, minarelerimizden 'Allah-u Ekber' nidaları eksik olmuyorsa, bağımsızlığımızın timsali al bayrağımız 780 bin kilometrekarenin her karışında gururla dalgalanıyorsa, bu millet geleceğine umut ve güvenle bakabiliyorsa, Türkiye hedefleri ve idealleri doğrultusunda kararlılıkla ilerliyorsa, bunların hepsinin gerisinde ölümü öldüren kahramanların canı, kanı, gayreti, fedakarlığı vardır.
Değerli hemşerilerim,
Bugün burada, bir milletin kendi yazdığı en büyük destanlardan birinin yıl dönümünde, hep birlikte bir kez daha haykırmak için toplandık: Unutmadık! Unutturmayacağız!
15 Temmuz 2016 gecesi, sadece bir darbe girişimi yaşanmadı. O gece; içerideki hainlerle dışarıdaki efendilerinin, yüzyıllardır süregelen büyük hesaplarının yeni bir perdesi açıldı. Bu milletin iradesine, istiklaline ve istikbaline pranga vurmak istediler. Ordumuzun üniformasını çalarak Mehmetçiğin şanlı ismini kirletmeye çalıştılar. Devletimizin kurumlarına sızarak, milletin vergisiyle alınan tankları ve tüfekleri bu aziz millete doğrulttular.
Ama unuttukları bir şey vardı: Bu millet diz çökmez! Bu millet teslim olmaz! Bu millet, sömürge zincirlerini kırıp atmış, esareti toprağa gömmüş bir millettir!
15 Temmuz gecesi, milyonlarca insan “Ben varken bu vatana el uzanamaz!” diyerek sokaklara, meydanlara aktı. Kadınlar, gençler, yaşlılar, çocuklar… Ve o gece, Cumhurbaşkanımızın milletine yaptığı çağrı; sadece bir siyasi liderin değil, tarihî bir liderin sesi olarak yankılandı.
O gece, sadece tanklar durmadı; O gece, yüzyıllardır yazılan esaret senaryoları da çöpe atıldı. O gece, FETÖ ihanet şebekesiyle birlikte onun arkasında duran bütün kirli odaklar deşifre oldu. Pentagon’un masalarında çizilen haritalar yırtıldı. Avrupa’nın diplomatik salonlarında kotarılan senaryolar bozuldu. Bir kez daha görüldü ki, bu milletin kaderi Londra’da, Washington’da, Berlin’de yazılamaz!
15 Temmuz, yalnızca bir savunma değil; aynı zamanda bir inşa ve diriliş gecesidir. Millet, iradesini tanklara ezdirmediği gibi, bu topraklardaki kardeşliğini de kirli ellerin oyununa kurban etmedi. İhanetin karanlığına karşı, imanın nuruyla yürüdü.
İşte bu ruh bugün de dimdik ayaktadır. Bugün devletimiz, sadece güvenliğini tahkim etmiyor; aynı zamanda toplumsal barışını, demokratik kazanımlarını ve milletin birliğini daha da güçlendiriyor. Geçmişin hatalarını tekrar etmeden, bu topraklarda yeni bir toplumsal barışı inşa ediyor. Kardeşlik, ötekileştirmenin yerine; adalet, rövanşizmin yerine; akıl ve izan, öfkenin yerine geçiyor.
Ama unutmayalım: 15 Temmuz gibi ihanet teşebbüsleri bir daha olmasın diye, millet şuurlu olacak, hafızasını diri tutacak, devletin ve liderliğin etrafında kenetlenmiş hâlde duracaktır.
Birileri hâlâ bu milleti kutuplara bölmek, mezhep ve kimlik üzerinden parçalamak istiyor. Ama biz diyoruz ki: Bu devletin adı Türkiye’dir. Bu milletin sancağı ay yıldızlı bayraktır. Ve bu milletin mayası kardeşliktir, vefadır, sadakattir!
15 Temmuz, sadece geçmişe bakıp ders alma günü değil; aynı zamanda geleceği inşa etme iradesinin tazelendiği bir milattır. Tıpkı Çanakkale gibi, tıpkı İstiklal Harbi gibi…
Bugün burada toplanmamız, bir anma değil; bir duruş beyanıdır! Bu duruş, milletin iradesini hiçe sayanlara karşıdır. Bu duruş, devleti ele geçirmek isteyen tüm paralel yapılaradır. Bu duruş, dışarıdan kumanda edilen, içerideki piyonlara karşıdır!
Biz bu vatanın ne ilk evlatlarıyız, ne de son sahipleriyiz. Bize düşen görev bellidir: Bu emaneti namusumuz bilip, gelecek nesillere dimdik devretmek!
Bu duygu ve düşüncelerle; Bir kez daha 15 Temmuz şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize hayırlı ömürler diliyor, milletimize geçmiş olsun diyorum.
Ve hep birlikte diyoruz ki: Bu milletin hafızası silemeyeceksiniz! Bu milletin iradesini teslim alamayacaksınız! Bu milletin liderini yalnız bırakamayacaksınız! Bu bayrağı yere düşüremeyeceksiniz! Bu ezanı susturamayacaksınız! Bu toprağı asla bölemeyeceksiniz!
Merhum Abdurrahim Karakoç’un adeta 15 Temmuz kıyamını anlatan şu muhteşem mısralarıyla sözlerime son vermek istiyorum.
"Gergin uykulardan, kör gecelerden, bir sabah gelecek kardan aydınlık. Sonra düğüm düğüm bilmecelerden, bir sabah gelecek kardan aydınlık. Vurulup ömrünün ilkbaharında, kanından çiçekler açar yanında, cümle şehitlerin omuzlarında, bir sabah gelecek kardan aydınlık."
Allah devletimize zeval vermesin. Milletimizin birliğini daim eylesin. Sağ olun var olun Allah’a emanet olun."